Arama

Babam - Sayfa 51

Güncelleme: 19 Mart 2012 Gösterim: 130.772 Cevap: 756
Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
20 Ağustos 2007       Mesaj #501
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
Baba Ben Büyüyeceğim

Sponsorlu Bağlantılar
-Oğlum'dan-
Baba ben büyüyeceğim,
Kollarım uzayacak
Ve aya uzanıp sonra
Çekip yere indireceğim
Üzerine bineceğim
Baba ben büyüyeceğim.

-Oğlum'a-
Oğlum büyüyeceksin
Yüreğin büyüyecek
Sevgin büyüyecek
Öyle ışık saçacaksın ki
Ay seni davet edecek
Sevineceksin
Bırak ay yerinde kalsın
Sen aya yükseleceksin
Ay gibi beyaz
Ay gibi ışıklı
Ay gibi eşsiz oğlum

(25.07.2004)
Sait Muharrem Say

RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
20 Ağustos 2007       Mesaj #502
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Gel, seninle anacığım, maziyi yadedelim,
Analım babamızı, ruhunu şadedelim,
Sponsorlu Bağlantılar
O, bu masum yuvanın oldu aziz şehidi,
Bu günleri görmeden kara toprağa gitti.
Öttürse borusunu İsrafil bir an için,
Mezarı kıpırdasa, oynasa için için.



Halimize bir baksa, kaldırsa bir başını,
Silse gözlerindeki ıstırabın yaşını,
Kafasında yer alan istifhamlar çözülse,
Bizim için yaptığı bütün gamlar çözülse.
Sükunla toprakları çekse bir üzerine,
Halinden memnun olsa, yatsa tekrar yerine.



Sana şefkat gösterdi masum bir evlat gibi,
Sonra Azrail geldi korkunç bir feryat gibi,
Kasıp kavurdu gitti, onu beraber aldı,
Arkasında hatıra iki zavallı kaldı.
Bürüdü gözlerini korkunç hırçın bir korku,
Gözleri açık gitti, kaderin cilvesi bu.



Bazı ufka dalarım, gözlerini görürüm,
O gözler ki sahibi mezarda bir kötürüm,
Yerinden kıpırdamaz, kolunu kaldıramaz,
Yolumuzda durana vurmak ister vuramaz.
Seneler önümüze ıstıraplar yığardı,
Küçük kalplerimize kasırgalar sığardı.



O göklerden bakardı, bize ilham verirdi,
Biz muvaffak oldukça, güler selam verirdi,
Bugün, hayatımızda mustarip bir sükun var,
Ne kadar ferahlasak, onsuz bize dünya dar.
Ufuktaki gözlerin tahassürü bir sönse,
Ne olurdu Allah' ım, gidenler geri dönse...


SITKI TUNCER

Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
21 Ağustos 2007       Mesaj #503
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
Babam

ne demiştin hani:

“seviniz bu dünya sevmek yeridir
nihayet bu dünya ölmek yeridir
hayatın tadını bilmek yeridir
seviniz, seviniz ölene kadar…”*

sevgi ektim baba
sevgi biçtim
biçtikçe gürleşip çoğaldı sevgim
öğüdünü tuttum inan
sevgi bende
ben sevgide büyüdüm

dost edindim baba
“bir elin beş parmağı kadar yeter” demiştin
böyle duydum
böyle gördüm
tuttum öğüdünü
emekler verdim
en güzelinden dostluklar buldum

bir elimde divit
ötekinde kılıç
koşuldum hayat yoluna
“teraziyi unutma! ” dedin
“vicdan ekle kefeye...”
sözünü tutum baba
tuttum da adil oldum

şiir koydun erkence
söz koydun kucağıma
sen verdin elime
beyazı ve kalemi
dinledim seni
yazdım da
kurumaz ırmak oldum

bitmedi hiç okumalar
bir fener tutmuşsun ki önüme
şiir ekip
şiir derledim gökten

işte ancak
şöyle böyle
ne olabildiysem
o oldum...

iyi ki varmışsın be babam!


Msn Star A.Muzaffer Bulgulu; Kalbim Ağlarken – 1939, “Sevenlere” adlı şiirden bir bölüm…..

(14 Haziran 2003) Naime Erlaçin
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Ağustos 2007       Mesaj #504
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Babacığım Seninle

Babacığım seninle,
Evimize can gelir.
Yürek dolusu sevgi,
Bize heyecan gelir.

Babacığım seninle,
Güven dolar evimiz.
Mutlulukla yıkanır,
Sevgiyle yüreğimiz.

Babacığım seninle,
Umutlar kucak kucak.
Doldurur evimizi,
Bizi sarar sımsıcak.

Babacığım seninle,
Apaydınlık yüzümüz.
Huzur bulur seninle,
Gecemiz, gündüzümüz.

Babacığım seninle,
Yarına umutluyuz.
Annemle kardeşlerim,
Seninle çok mutluyuz.

Rıfkı Kaymaz
B i R i C i K - avatarı
B i R i C i K
Ziyaretçi
21 Ağustos 2007       Mesaj #505
B i R i C i K - avatarı
Ziyaretçi
BABAMA…
Bu kadar mıydı?
Ardına bakmadan çekip gitmek
Bu kadar kolay mıydı?
Çok mu kızdın, çok mu darıldın?
Yalancı dünyanın yalan mavisine
Gittin de ne oldu
Kalbim buram buram, çisil çisil ağlıyor
Yanıyor yüreğim sen yoksun diye alev alev, kor kor
Sen gidince neler gitti ardından bir bilsen
Önce mavilerim uçtu gökyüzünden
Sonra güneşimin sarısı soldu, gecelerimden pamuk ayım kaçtı
Kalbimdeki tüm yeşillikler kurudu, çöl oldu yüreğim
Gözlerim sadece sensiz odalara
Sensiz masalara ve sensiz dünyalara nefret kustu
Gülüşlerim tüm ahengini topladı bir valize
Sen gibi hiç ardına bakmadan terk edip gitti beni
Hani sözün nerede,ya avuçlarımdaki ellerine ne oldu??
Her gece ayın küstüğü küçük kırık penceremde
Seni bekledim dönesin, yine bana “yavrum”diyesin diye
Ama sen ne sözünü tuttun, ne de gittiğin diyarlardan
Uçan kuşlarla, karanlık, nem kokan, rutubetli dünyama selam uçurdun

Ağlamak çözüm değilmiş ardından, anladı parçalanmış yüreğim
Yalvarmak da geri vermedi bana seni, sarı güneşimi, mavi dünyamı
Gelmek istesem de kollarım zincirli boş duvarlara
Hayallerim bitti, gitti gökkuşağımın tüm renkleri
Yarınlarım hep karanlık, hep zindanlarda köle oldu umutlarım

Mahkûm oldum, mahkûm ettin beni çaresizliğin soğuk koynuna
Evde feryatlar, figanlar koptu ardından
Kaldır başını, ne olur bak bana
Ağlıyor senin küçük yüreğin
Ama hani nerde senin gözyaşlarımı silen kuru, çatlak ellerin

Dönüşü yoksa bu gidişinin, durma git boylu boyunca
Beğenmediysen anamın yaptığı döşeği
Düşünme, yat kara toprakta
Ama! Ne olur yalvarırım baba
Yılda bir de olsa…
Bu küçük, senin için çarpan, sen diye gecelere ağlayan
Yavrunun yanına bir öpücük bırak hasret sevdanla

Uğurlar ola baba, uğurlar ola
Toprağın bol, yerin nur dola
Ama unutma,kalbim hep senin yanında,kara toprakta!!!


Msn CryMsn CryMsn Cry
Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
21 Ağustos 2007       Mesaj #506
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
Ölümüne Yaşayacaklara

Bir yaz sabahı, sonsuz mavi, yeşillerin dansı,
Otlu yamaçlarla rüzgarlar karışmakta biri birlerine
Yakası yana yatmış gün, alacasından yeni kurtulmuş,
Bir ayrılığın ince gözyaşları yaprakların üzerinde,
Çiğleri alma çabasında süzülen güneş ışıkları
Kaygı damlaları değil toprağa dökülen,
Can veren, yeşili yazan ve tuale döndüren damlalar
Küçük bir el uzanır eline,
Körpecik dudaklarıyla yanağından özlemleri öper
Baba, kız içten, hayatın akıp geldiği sularda yürürler
Yavrucağız saf ve sade, gülüşleriyle babanın gözlerinde.
Baba ser verir sır vermez.
“Gelecek yavrum bir gün mutlaka, ama gelemez bekleme yarına”
Ruhunu cennet bahçelerine uğurladığı yarini anlatamaz.
“Annemi çok göreceğim geldi, annemi çok özlüyorum baba”
Zihinlerindeki düşünceleri zincirli, doğanın çözülmezlerine bakar baba,
Çözülemeyen bilmeceleri hep o doldurmaktadır sanki,
Yaşamak ve ölmek, ağırlıklarla ezilir baba.
Kırmızı gül yanaklı güzel bir çocuk,
Bütün özlemleriyle sorar
“Ya gelmezse baba ya gelmezse? ”
“Niçin gelmesin yavrum”
“Annem öldü mü baba? ”
“ Bunu da nereden çıkardın yavrum? ”
Çöküverdi aba, yavrunun güneşini bulutlar kapadı,
Gülücükler kayboldu,ufuklar acı verdi.
Çocukça anlamaya çalıştı,
Ufacık yüreği yasları mı tutacaktı?
O annesini istiyordu,
Yas neyine, ne bilirdi yavrucak.
Ayrılık sızılarını bırakmıştı yari.
Dalgın dalgın baktılar birbirlerine,
Kayaların üzerine oturdular.
Baba “ Yavrum” diye bildi.
Gözlerini sildi, çaresizliğini gülücüklerine gizledi.
Ne kadar ağladığını mı söyleseydi.
Yari olmadan yataklarda kıvrandığını,
Dese miydi “ “ Anneni hiç göremeyeceksin”.
Yanağına kondurduğu öpücüğün gölgense gizlendi.
Sabırsızdı hıçkırıklar, sabırsızdı ruh,
Kelebekler süzüldü, pırlanta gözlü kızına son kez baktı,
Göklerden bir melek indi,
Acıklı bir susuşla elele tutuştular,
Yalnızlıklarla bırakıp küçük yavruyu.
Ölümüne yaşayacaklara emanet ettiler..

Yavuz Bayram Çalışkan
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Ağustos 2007       Mesaj #507
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Benim Babam
Kamyoncudur. Benim babam,
Evde duramaz bir gün adam,
Eve girdiğin de oturup soluk alamaz adam,
Telefonu çaldığın an;
Derim hemen; babam,
Sana gene yol gözüktü, yolun açık olsun babam,
Adam çalışır gece gündüz,
Benim babam da var bir bela,
Sizin deyiminizle hasta,
Bırakmaz adam'ın yakası'nı her gün başta,
Nedir bu bela diye sormayın,
Benim babam, sadece hasta
Duramaz ayazda karakışta
Benim babamın adı: Ramazan
Soyadı: Karayaz
Ey! Benim garip babam,
Adın gibi doğmuşsun ramazan'da
Soyadın gibi boğulmuşsun kara yazı'ya.



Mustafa Karayaz
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Ağustos 2007       Mesaj #508
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BABA UNUTUR
Eleştiri zararlı bir kıvılcımdır, öyle bir kıvılcımdır ki övünç denilen cephane deposunun patlamasına yol açar. Acımasız eleştiriler ünlü bir İngiliz yazarın roman yazmaktan vazgeçmesine yol açmıştır. İnsanları suçlamaktansa onları anlamaya çalışalım. Neden böyle davrandıklarını bulmayı deneyelim. Bu yol, eleştiriden çok daha yararlı olan sempati, hoşgörü ve sevecenlik doğurur. Çocuklarınızı eleştirmek istiyorsanız eleştirmeden önce Amerikan gazeteciliğinin klasiklerinden biri olan aşağıdaki yazıyı okuyun. Unutmayalım ki,
" Tanrı bile insanları yaşamının son gününe dek yargılamaz."

Dinle oğlum, bunları sana sen uyurken söylüyorum. Küçücük elini yanağının altına sokmuşsun, nemli alnındaki sarı lülelerin yapış yapış ıslak. Odana bir hırsız gibi süzülerek girdim. Birkaç dakika önce kütüphanede oturmuş gazetemi okurken vicdan azabım nefes kesen bi dalga gibi üstüme geldi. Bir suçlu gibi yatağının başucuna geldim.
Neler mi düşündüm oğlum? Sabah sabah kızmıştım. Okula gitmek üzere giyinirken seni azarladım, çünkü yüzünü ıslak havluyla öylesine silivermiştin. Ayakkabılarının kirli olduğunu görünce sana onları temizlettim. Bazı eşyalarını yere attığında sana öfkeyle bağırdım.

Kahvaltı ederken bir sürü kusurunu buldum. Yiyecekleri etrafına saçıyordun, lokmalarını çiğnemeden yutuyordun, ekmeğine çok fazla tereyağı sürmüştün. Sen oyun oynamaya gidiyordun, bense trenime yetişmek zorundaydım. Bana baktın elini salladın ve “Güle güle babacığım” dedin. Ben ise kaşlarımı çattım ve “Dik dur!” dedim sana.
Akşam üzeri de durum farksızdı. Eve gelirken seni yere çömelmiş arkadaşlarınla bilye oynarken buldum. Çorapların yırtılmıştı. Arkadaşlarının önünde seni küçük düşürdüm ve kolundan tutup eve götürdüm. Bu çoraplar çok pahalıydı ve giymek istiyorsan dikkatli olmalıydın. Düşün oğlum bunları sana baban söylüyordu!

Hatırlıyor musun? Sonra çalışma odama girdin.Gözlerinde incinmiş bir ifade vardı. Kağıtlarımın üzerinden sana baktığımda bir an için çıkmaya yeltendin. “Ne istiyorsun?” diye bağırdım sana.

Hiç bir şey söylemeden koşup boynuma sarıldın ve beni öptün. Hem de büyük bir sevgiyle. Sonra koşarak dışarı çıktın.
Kağıdım elimden düştü. Bana neler oluyordu? Sürekli senin hatalarını buluyordum. Seni böyle ödüllendiriyordum. Seni sevmediğim için değil bu; senden çok şey beklediğim için. Seni kendi çağımın değer yargılarına göre değerlendiriyorum çünkü.
Oysa ki senin pek çok güzel özelliğin var. Kalbin öylesine yüce ki! Bu gece gelip beni öpüşün de bunu kanıtlıyor.Bu gece başka hiçbir şeyin önemi yok oğlum. Karanlıkta, yatağının yanında diz çöktüm ve çok utanıyorum.Bunları sana uyanıkken anlatsam da anlamazsın biliyorum. Ama yarın gerçek bir baba olacağım. Seninle oynayacağım. Sen acı çektiğinde acı çekecek, sen güldüğünde güleceğim. Dilimin ucuna kötü şeyler geldiğinde dilimi ısıracağım. Kendi kendime sürekli, “O bir çocuk!” diyeceğim.
Ben seni büyük bir adam gibi gördüm. Oysa ki sen daha küçük bir çocuksun. Daha dün annenin kolları arasındaydın, başını onun omzuna dayamıştın. Ah, senden çok şey bekledim oğlum, çok şey bekledim.
İnsanları eleştirmek yerine onları anlamaya çalışalım. Ne yapmak istediklerini anlayalım. Sempati, hoşgörü ve nezaket eleştiriden çok daha yararlıdır. “Bilmek affetmektir.” Dr. Johnson’ın da söylediği gibi, “Tanrı bile insanı son gününe kadar yargılamaz.” O halde neden biz yargılayalım?

Eleştirmeyin, kınamayın ve şikayet etmeyin!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Ağustos 2007       Mesaj #509
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Buralarda Çok Yalnızım Baba

Buralarda çok yalnızım baba
Tıpkı senin yalnızlığın gibi
Kalabalıkların içinde
Bir başımayım.

Dışarıda kar yağıyor
İçimin yangınına inat
Her kar tanesi
Karşıki evlerin çatılarına değil
İçime düşüyor elif elif
Sığırcıklar ellerime konuyor sarı siyah
Selviler kucağıma
Eğilip uzansam
Toprağında biriken karlara dokunacağım.

Senden çok uzaklarda
Artık senin kadar yaşlıyım baba
Saçlarım seninki gibi kırlangıç
Gözlerim senin yorgunluğunda
İçimde Sinop kadar hasret
Akliman kadar kumsalım
Her şeye
Her kese inat
Hamsaroz’un koynundayım.

Turan Gökmenoğlu
Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
23 Ağustos 2007       Mesaj #510
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
Şimdi Uzaksın Bana Çok Uzak…..

Gözpınarlarım kurudu ağlayamadım
Yüreğim sıkıldı boğulacaktım
Anladım geri dönmeyecektin
Ne olurdu izin verseydin baba.

Halimi kimselere anlatamadım
Derdime bir çare bulamadım
Bildiğim her yerde seni aradım
Ne olurdu izin verseydin baba.

İnsanlardan köşe bucak saklandım
Neşeli gözükmek için çok çabaladım
Gözyaşımı hep içime akıttım
Ne olurdu izin verseydin baba.

Ayrılık ne yamanmış bilemedim
Kıymetini yanımdayken anlayamadım
Yoksun artık hiç olmayacaksın
Ne olurdu izin verseydin baba.

Babam, canım babam
Evladının çaresizliğini gör babam
Gör da yüreğindeki zincirleri kır babam
Ne olurdu izin verseydin baba.

Haykırıyorum artık duy feryadımı
Ne olur duy da dön artık bana
Bitsin bu işkence bu ayrılık
Ne olurdu izin verseydin baba.

Saheser

Benzer Konular

8 Ocak 2018 / Misafir Cevaplanmış
26 Ekim 2016 / Misafir Soru-Cevap