Arama

Yalnızlığıma (Yalnızlık) - Sayfa 119

Güncelleme: 21 Ekim 2014 Gösterim: 303.485 Cevap: 1.891
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
8 Temmuz 2007       Mesaj #1181
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Ben hep sensiz kalacağım
Biliyorum,
Sponsorlu Bağlantılar
Ölümsüz sevgimle ben
Hep sensiz yaşayacağım.
Beklemek alın yazım olurken
Sensizlik kaderimin vazgeçilmezi.
Ama hep bekleyeceğim
Birgün benim olacaksın diye
Bir gün bana döneceksin diye...
Ellerim duada bekleyeceğim.
Bir gün değil
Bir yıl değil
Kaç yıl istersen bekleyeceğim,
Ömrümün yettiği zamana kadar
ben hep Bekleyeceğim
Yüreğimin kapısı açık olacak
Ve gözlerimin kapalı senden başkasına.

Ama bekleyeceğim
İçime atıp sensizliğimi
Senden hep bir haber isteyeceğim.
Gücümün yettiği yere kadar
Gözyaşlarım kuruyana kadar
ben hep bekleyeceğim...
Dayanacağım güne kadar
Sitem etmeden sana
Sitem etmeden zamana
yakınmadan aşkına
Ben burda
Ben nöbette bekleyeceğim.
Göreceksin sevgimi
Hak vereceksin bana.
Ve beni bulamadığın bir gün
Anlayacaksın gücümün bittiğini.
Bir avuç toprağa sakladım sevgimi
Yine seninim merak etme
Bekleme yerimi değiştirdim
Bunu unutma sevdiğim...
Ben hep sensiz kalacağım...YAVUZ TELLİ

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
9 Temmuz 2007       Mesaj #1182
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi

yeterince yundum suyunda
Sponsorlu Bağlantılar
ah aman sevgilim üz beni
bir parmak dokunuşu bıraktım burnunda
alıp başımı gitmek isterim
vakit gelince hüzünle elele
kaçar gibi kaytarmış bir çocuğun
ürkek adımlarıyla acele
yağmurun peşini takip edeceğim
göğsümde pıtırtılı atışlar
anneme seni şikayet edeceğim
dilimde sahte yakarışlar
ah aman sevgilim gitmeliyim
başımda çığlıklanan martılar
kendime esrik garip bir yelim
aklımda özlenecek arkadaşlar

İlhami Atmaca

minessa_23 - avatarı
minessa_23
Ziyaretçi
9 Temmuz 2007       Mesaj #1183
minessa_23 - avatarı
Ziyaretçi
Yalnız Geldim Yine Yalnız Giderim

Gurbetlik dokunur yine bu aksam
Batmakta olan güneşle biterim
Yildizlar cogalirken gökyüzünde
Yakilan mumlar misali eririm

Yazlar kislar gelir gecer üstümden
Bir atesim ne azalir ne sönerim
Rüzgar gelip oksadikca sacimi
Ben oturur dizlerimi döverim

Ana baba gardaş yetti hasretlik
Biri biter biri baslar çekerim
Sarilacak dostumda yok yanimda
Yalniz geldim yine yalniz giderim

Seher yeli dokunmayasin bana
Bir kuru yaprak misali titrerim
Hep sen gelip oksadikça saçimi
Ben oturur dizlerimi döverim.

MAHKUM
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
9 Temmuz 2007       Mesaj #1184
NiliM - avatarı
Ziyaretçi

YALNIZLIKLARDAYIM


Yalnızım
Yalnızlıklardayım
Gene senden uzaktayım
Nasıl ihtiyacım var içimi dökmeye,
Dertlerimi anlatmaya bir bilsen.
İstiyorum ki seni düşünürken,
Rüzgar esmesin hoyratça içimde
Toz duman içersinde kalmasın hiçbir yer

Yaslanmışım bir ağaca
Dalmış
Gözlerine, gözlerim.
Uzakta bir boşluğa asılı kalmış.
Şimdi en güzel gördüğüm düşsün
Bir ressamın tuvalinde resmin,
Arkanda dağlar.
Bir perde gibi inmiş gökyüzünden bulutlar.
Bir gök kuşağı sanki başındaki taç.
Sislerle boğulmuş güneş,
Senin aydınlığına muhtaç.

Yine bir gün ansızın
Yüreğine baskın yaptım geceden
Esir alınmış soluklarında yaşadım ilk heyecanı.
İlk kez
Mecalsiz kaldı sevgimin hücreleri
Sana teslim oldu yüreğim.
Yaşamın en zor yanı
Seni düşünmekmiş bilemedim.
Yaşamın en güzel yanı,
Seni düşünürken ölüşün
Ve tekrar dirilişin özlediğimde yarınıma.
Ne güzel bir başka renkten sevmek seni
Bir başka mekanda düşünmek
Bir başka gözle görüp,
Sevmenin gür soluklarında hissetmek nefesini.
Ve sonra inmek derinliklerine aşkın
Tekrar tekrar hissetmek,
Keskin ve yakıcı tadını öpüşün.
Ahhhh! Güzelim, bir tanem
Ne olur,
Güzelliklerinde gizlensin çirkinliklerin.
Bak şimdi,
Yalnızlığın uç verdiği yeni filizlerde büyüyorsun.
Oysa sen,
Yorgun dalgaların kıyılarındaki izlerde olmalısın.
Kum tanecikleri gibi yıkanmalısın tuzlu suda.
Ve ben sana
Yalnızlıklarımı yazmalıyım,
Yalnızlıklarımda
Bu satırlarımı kuma.

Biliyor musun?
İçimde hep
Sensizliğin korkusunu taşıyorum.
Anlaşılan,
Ben hep senin
Yalnızlığını yaşıyorum.
Yüzüme baktığında okuyacaksın yalnızlığımı
Yalvarışlarımı hissedeceksin,
Benim hissetmediğim.
Duruşumun sana
Nasılsın der gibi olduğunu.
İyiyim diyeceksin sadece gülerek
Belki de sarılmanı bekleyeceğim kendimi zor tutup.
Sen hissetmesen de,
Bir çocuğu okşar gibi okşamanı kim bilir.

Senin o gizemli dünyanda
Benim yalnızlığım olacak senin düşündüğün.
Senin hissettiğine benim gülmem olacak
Güldüğümü hissedip,
Sende güleceksin.
Sana değecek sözlerimin her kelimesi
Şarkılarım olacak dudaklarında söylediğin.
Beni hatırlayabildiğin yalnızlığında,
İçin sıkılacak,
Yüreğin daralacak.
Dokunmak, sevmek gibi,
Tatminlerin en güzelinden uzakta,
Sen ve ben,
Bir araya gelemediğimiz
İki ayrı kutupta,
İki ayrı yalnızlığı yaşayacağız.
Yalnızlıklarda,
Yalnız


Ahmet Canbaba
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
9 Temmuz 2007       Mesaj #1185
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Herseyın bır kacısı var degılmı hayatta...

Aşklardan, sevdalardan, insanlardan, yasamdan, düşlerden. Hep bir kaçış vardır... Sende cok yaparsın ya bu kaçışı... Düşlerini bırakırsın bir yerlere şimdi sırası değil dersin... Sevdalarını aşklarını bırakırsın beklemeye.. Senin daha önemli işlerin vardır çünkü...

Bir sevdaya zaman ayırmak gerekir çünkü... Ve senın zamanın degerlidir... Hiç bir sevda senin istediğin gibi değildir çünkü... Hep bir eksik, hep bir yanlıs vardır seni sevenlerde, beklentilerin gibi değildir.

Mükemmelliyetçi ruhuna ters düşer bu sevdalar.. Eksiktır çünkü hep birşeyler... Hiç bir şey demeden devam edersin yoluna, daha önemlidir senin beklentilerin...

Herseyın zamanında yasamalı diye düşünürsün ama nedense senin zamanların bir turlu gelmez, hep biryerlerde beklemeye alınmış aşkların vardır ve yaşama sırası bekleyen mutlulukların...

Öyle güzel gidişin/kaçısın var ki... Herseyi havada asılı bırakırsın giderken... Sanki birgün dönecekmissin gibi, hep bir muallak bırakırsın ardında.. Arada dönersin geriye bıraktıklarına; bazen bır kac gunluk gorusmelerle kısıtlı kalır bu donuslerın, bazende bır kac aylık ilişkilerle.... Her şehirde seni bekler bıraktıkların sayısını sen bile hatırlamazsın ve hoşuna gider her daim beklenmek, özlenmek, sevilmek... Seninde vardır sevdiğin ama tıpkı senin onların olmadıgın gibi oda senin değildir...

Aşk bir çemberdir. "Sevdim Sevilmedim Seveni Sevemedim" gibi ve bu çember içinde döner durursun her seven gibi .. Nasılsa her dönüşümde kapım açık dersin kendi kendine ve senin olmayana gitmek istersin belki bu sefer olur diye.. Olur ama tıpkı senin terk edişlerin gibi oda seni terk eder yada aldatır.. Acısını yasarsın gözyaslarını tutamazsın... Sığınacak bir liman sıcak bır kucak ararsın işte o zaman seni sevenler gelir aklına... Çünkü bilirsin döndüğünde bıraktıgın o kalplerin kapısı sana acık olacaktır..

Taki bir gün; bir gün telefonlar tek tek olumsuz cevaplarla kapanana, seni bekleyenlerin artık senı beklemekten vazgectıgını görünceye kadar... Dünya dönmeye devam etmektedir. Belki unutulmamışsındır ama sende artık tozlu raflarda gidip gelmelerinle kırık bir aşk olarak yeri almışsındır..

Bir yalnızlık başlar içinde... Hoş zaten hep yalnız olduğunu düşünmüşsündür hayatta ama bu yalnızlık başkadır ve acıtır canını...

Yıllar geçmiştir Ve bu sefer gercekten de yalnızsındır.. Seni seven yoktur artık yanında ve senin sevdiğin bır baskasının yanındadır. Yıllarca beklettiklerin senden bırer bırer vazgecmiş ve seni yalnızlığınla baş başa bırakmıştır.. Kör bir boşluk, dipsiz bir kuyu gibisindir artık.. Yalnızlığın ve Sen

Sen ki Kaçışların Ustası
Sen ki Gidişlerin Padişahı
Herseyden ve herkesten kactın bugune kadar...
Hadi Şimdide Kaç İçindeki Yalnızlıktan... cihan eser
CyniX - avatarı
CyniX
Ziyaretçi
9 Temmuz 2007       Mesaj #1186
CyniX - avatarı
Ziyaretçi
Gece... Kopkoyu bir örtüyle kaplanmış bir resim gibiydi o gece İstanbul’un çehresi. Aylardan Mayıs’tı. Hani Mayıs’ta alabildiğine sıcak olur ya geceler. Veya öyle olsun ister insan... İşte o gece; serinliğini almış üzerine, ne kadar başka olduğunu gösterir gibiydi tüm güzelliğiyle. Boğaz yine her zamanki gibi ışıl ışıldı. Aslında İstanbul’un zamana inat yitirmediği tek şey; gecenin karanlığında bir yıldız gibi parlayan Boğaz’ın güzelliğiydi belki de...
Kadın ıssız geceye eşlik edercesine yavaş ve sessizce yürüyordu sokaklarda. Bir an duraksadı. O kadar uzun zamandır yürüyordu ki nerede olduğunu anımsayamadı bir süre. Yorulmuştu. Gözüne bir bank kestirdi ve kendini yavaşça bankın üzerine bıraktı. O kadar yavaş hareket ediyordu ki üzerinde bir ağırlığı taşırcasına zorlanıyordu. Rahatladığını hissetti. Sanki bedenine işlemiş yorgunluğu banka bırakmıştı geri almamak üzere... Başını kaldırdı, çevresine baktı. Bomboş bir sokak... Hafifçe yanan bir sokak lambası ve birkaç kedi köpek; yani sokağın küçük sahipleri. Bir süre onları izledi. Sonra gözleri koluna odaklandı. Işıl ışıl parıldayan saati gözünü aldı. Baktı, saat gecenin ikisi olmuştu. O ise hala sokaklardaydı. Durdu, etrafına bakındı tekrar. Bir insan yüzü arayışındaydı sanki. Sonra doğruldu yerinden. Çantasını aldı sakince. Ve bir tıkırtı sesi duyuldu birden... Çantasının aralık olan ağzından düşen çakmağının sesiydi bu. O da farkındaydı ama dönüp bakmadı bile. Aslında bir sigara yaksaydı şimdi, tam şimdi dumanıyla kaplasaydı yorgun bedenini. Düşündü ama vazgeçti. Sokağın sonuna doğru yürüdü. Ve küçük bir caddeye vardı. Köşede bekleyen taksiye yöneldi. Kapıyı açtı, arka koltuğa oturdu. Taksiciye gitmek istediği yeri söyledi. Yol boyunca sürekli düşündü. Camdan yansıyan suretiyle gözgöze gelmemeye gayret gösteriyordu. Öyle ki kendisiyle yüzleşmekten korkar haldeydi. O sırada taksicinin onu süzen bakışlarını farketti. Fakat önemseyemeyecek kadar boşvermiş haldeydi.
Dalmıştı...Bedeni aracın hareketinin yarattığı ritme alışmış gibiydi. Birdenbire hareket kesildi. Gözlerini kaldırdı. Taksiciye baktı, birşeyler söylüyordu. ‘Geldik abla!’ cümlesini duyar gibi oldu. Çantasından çıkardığı bir miktar parayı adama uzattı. Ve çabucak dışarı attı kendisini. Sanki az önce yorgunluktan bitkin düşen o değilmişcesine çevik bir hareketle indi taksiden. Apartmanın kapısına doğru yürüdü. Apartmanın çevresinde küçük bir çocuk gördü. Üstü başı kir içinde, pantolonu yırtık, ceketinin kolları ise ellerini kapatmış, gizler gibiydi...Çocuğa doğru yöneldi. Yakınlaştıkça çocuğun o masum güzelliğini farketti. Bu kapkaranlık gecede görebileceği en güzel şeydi bu belki de. Masmavi bir çift göz ve sapsarı saçlar. Sanki gecenin karanlığına inat, insanın gözünü alan renklerle kuşanmış gibiydi. ‘‘Adın ne?’’ diye sordu çocuğa. ‘‘Rüzgar.’’ dedi küçük çocuk. Sonra ‘‘Sokakta mı yaşıyorsun?’’ diye sordu yine kadın. ‘‘Evet’’ dedi çocuk, utançtan başını eğerek. ‘‘Nasıl yaşıyorsun sokakta? Zor değil mi?’’ dedi kadın. ‘‘Zor, evet’’ dedi çocuk. ‘‘Ama alıştım. Çünkü alışıyorsun zamanla herşeye...’’ diye de ekledi. ‘‘Bak benim evim burası. İçeri gelmek ister misin?’’ diye sordu kadın apartmanı işaret ederek. Çocuk cevap vermeden koşmaya başladı. Ve kayboldu gecenin içinde. Hayatın içinde kaybolduğu gibi...
Çocuğun kaçışına anlam verememişti kadın. Bir süre arkasından baktı ve sonra başını diğer tarafa çevirdi. Apartmana yöneldi bakışları. Küçük ve gayet eski bir yapıydı. Eski olduğu için duvar boyaları dökülmüştü. Bir süre apartmana bıraktı bakışlarını. Kendisini görür gibi oldu. Yorgun, umutsuz ve çaresiz... Bir an ağlamaklı oldu. Durdu. Sanki çevresinde onu izleyen insanlar varmışcasına utandı. İçeri doğru koştu. Giriş katındaki evinin kapısını açtı, içeri girdi. İşte tam o an, sanki dünya değişmişti onun için. Gerçek dünyadan kendi küçük dünyasına dönmüş gibiydi. Eski kanepenin üzerinde buldu kendisini. Gözleri tavandaydı şimdi. Bomboş, dümdüz bir duvardaydı bakışları...
Ne kadar uzun bir gündü onun için. Hiç bitmeyecek sanmıştı. Ama bitmişti işte. Ve biten yalnızca bir gün değildi, biten bir sevgi de vardı. ‘‘Aslında sevgi bitmez ki.’’ diye söylendi kendi kendine. Düşündü. Ayrılığın acısıyla tanıştığının farkına varmıştı. Doğruldu. Kanepenin üzerinde bacaklarını gövdesine doğru çekerek oturdu. Küçüldü yavaşça, iyice azaldı... Kabuğuna çekildi. Kendi dünyasında olmanın verdiği rahatlıkla içinde biriken öfkeyi ve acıyı bıraktı ruhundan dışarı. Gözleri doldu. Ağlıyordu, küçük bir kız çocuğu gibi. Babasını anımsadı o an. Şimdi onun omzunda ağlıyor olmayı düşledi. Ağlamaklı yüzüne hafif bir tebessüm yerleşti. Yerdeki çantasını aldı, içinden küçük aynasını çıkardı. Kendi suretiyle yüzleşebilecek cesareti toplamıştı. Kendi dünyasında olmanın verdiği cesaretti bu. Yalnız onun olan dünyasında... Sonra aynayı yavaşça doğrulttu. Yüzünü kaldırdı, aynaya baktı. Bir an için kendini tanıyamadı. Yüzü ona bir palyaçonun suretini andırdı. Makyajı akmıştı. Yüzü akıl almaz bir renk cümbüşündeydi. Küçükken annesinin odasında gizlice yaptığı makyajlar, daha doğrusu makyaj denemeleri geldi aklına. Yine gayri-ihtiyari gülümsedi. Ağlamak hiç yakışmamıştı ona. Farkına vardı bu durumun. Kalktı, duşa girdi. Üzerini değiştirdi. Ve tekrar salona döndü. Müzik setine bir cd yerleştirdi. Sesini sonuna kadar açtı. Ve bağıra çağıra eşlik etmeye başladı:

‘‘Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur
Yazılarda
İklim değişir Akdeniz olur
Gülümse...’’

Gülümsedi olanlara inat. Farkına vardı yaşamın ayrılıklarla yenilendiğinin. Ve bedenini bırakıp uykuya yepyeni bir günün umuduyla gözlerini kapadı...Çünkü ‘‘Alışıyorsun zamanla herşeye...’’
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
9 Temmuz 2007       Mesaj #1187
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Geniş, siyah gölgesi hayatımı kaplayan,
Tepemde kanat germiş bir kartaldır yalnızlık.
Kalp çarpıntılarıyla günleri hesaplayan
Bir benim, benim olan bir masaldır yalnızlık.

Gördüm yapraklarımın bir bir döküldüğünü,
Baharda yaşamanın bilmedim nedir tadı.
Gemi yüzü görmeyen bir limanın hüznünü
Kimsesiz gönlüm kadar hiç kimse duymadı.

Bir ayna parçasından başka beni kim anlar,
Bir mum gibi erirken bu bitmeyen düğünde?
Bir kardeş tesellisi verir bana aynalar;
Aynalar da olmasa işim ne yer yüzünde? Cahit Sıtkı Tarancı
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Temmuz 2007       Mesaj #1188
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çocukların düşlerinde bir Markut
bir kurbağa zıplıyor yaşamamızdan
hergün zıplıyor, hergün eksiliyor, hergün
Markuuuut Torbanı sarkıt.
Her doğal güzelliğin bir ucunda aptallık
öbür ucunda o kambersiz geçen düğün.

Kadın. Kadını bir dilime katık ettiler
Markuuuu! Torbanı sarkıt.
Siz büyüyün kan kuşları siz büyüyün
güzün gelişi bir öğürtüdür korkmayın
korkmayın ölüm bir başka ağzıdır yarasaların.
Aşınmış eşikler, aşınmış yaygaralar
aslan gibi bir kocası var mıydı bu kadının?
Gömleğimi zorlayan kuş sesleri

İsmet Özel
CyniX - avatarı
CyniX
Ziyaretçi
10 Temmuz 2007       Mesaj #1189
CyniX - avatarı
Ziyaretçi
Yaşamayı deniyorum sensiz....
Beklemiyorum artik seni.. Biliyorum artik, gelmeyeceksin; yine umut ciceklerim solacak, yine aglayacagim, yine hickiriklar arasinda bogulacagim.. Ama sen gelmeyeceksin. Ben hep burada kalacagim...

Yasamayi deniyorum sensiz.....
Pismanliklar icinde. Bogazimdaki dügümlenmis hatiralarin anisiyla, seni icimde bitirircesine resimlerimizi kestim tek tek, mektuplarimizi yaktim kül olana dek...

Yasamayi deniyorum sensiz...
Unutmanin zor oldugunu bile bile... Beni sevmediginin farkinda, bir ömür gecirdiginin gerekcesiyle... Yüregimdeki, icimdeki isyani susturmaya calisarak...

Yasamayi deniyorum sensiz...
Karanlik yollarda tek basima gezerek. Sabaha dek zamanla yarisip, günesi sahit tutuyorum tövbelerime. Biten her sey için yeniden baslatiyorum icimdeki mücadeleyi...

Yasamayi deniyorum sensiz...
Bir masal misali siliyorum seni düsüncelerimden... Hayalin gölgem gibi pesimdeyken, ben geceleri yasakladim kendime. Zaman gün isiklariyla baslayip bitiyor benim icin...

Yasamayi deniyorum sensiz...
Rüzgara saldim maziyi, alevlere verdim yüregimi.. Tipki ömrümü yoluna verdigim gibi... Ama bu sefer baska bir amac icin: sensizlik icin yapiyorum bunu...

Yasamayi deniyorum sensiz...
Sahile carpan dalgalarin, bizim müzigimizi kulagima fisildamasina izin vermiyorum. Artik mehtapli gecelerde yakamozlari gözlemiyorum. Hicbir vapura binmiyorum; kendime engel olamayip sana gelirim diye...

Yasamayi deniyorum sensiz...
O cok sevdigim aynaya bakmiyorum artik. Kendimi, gözlerimde gözlerini, yanagimda buseni, saclarimda ellerini görmekten korktugum icin. Dayanamayacagim yeni bir firtinaya kapilmamak icin...

Yasamayi deniyorum sensiz...
Aklimdan her gecisinde yüregimin burkulmasina katlanarak, ismin her anildiginda duymamazliktan gelerek... Sanki seninle hic olmamisim gibi devam ediyorum...

Yasamayi deniyorum sensiz...
Siirlerime düsman oldum, yazmiyorum artik. Bütün hislerimi, hayallerimi, düslerimi bir cöl yalnizligina mahkum ettim. Susuz birak onlari. Belki biraz akillanirim...

Yasamayı deniyorum sensiz...
Yüregimdeki acilarla, aldigim yaralarla, dayanmaya zamansiz gidisinle; alismaya çalisiyorum bu hayatta. Belki caresiz, belki acizim ama basim bir KARDELEN gibi dik ve ayakta olarak....
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
10 Temmuz 2007       Mesaj #1190
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
mustafaergun ffffSadece bunu söyleyip susmak isterdim...Ebediyyen susmak.Çünkü canım acıyor...Konuştukça,arzuladıkça,özledikçe,en kötüsü yaşadıkça canım acıyor."

Ruhumu yaktıktan sonra şimdi de damarlarımda dolaşan sensizliğin etimi yakan acısını mı?O acıyı uyutsun diye sığındığım,ama sevgini orada da hep ama hep kaybettiğim soğuk rüyalarımı mı?Odamın tavanındaki yoksulluğumu ve kimsesizliğimi harç yapıp içine doldurduğum o derin,o sonsuz çatlakların altında ,sen,diye her gece koynuna girdiğim o zamansız ölümlerimi mi?

Şimdi burada değilsin.Ama beni duyabiliryorsun,biliyorum.Kapat gözlerini benim için ve dinle n'olur.Çünkü bunu sana ancak bir kez söylemeye cesaretim var.Seni ait olduğun çevre için değil,bana ait olman için değil,karşılığında beni sevmeniz için değil. Sadece sen olduğun için sevdiğimi söyleyebilseydim...Ne zaman sevgine acıksam kendi kalbimi yedim. Kendi etimi...Aşkımı....Ruhumu yedim.

"YÜREĞİMİN EN SAKLI YERİNDE YALNIZCA SENİN ELİN DOLAŞMIŞTI"


Seni yollarca,şehirlerce uzağından sevdim.


Seni kelimelerce,şiirlerce yakınından sevdim.


Seni,dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline alıp yazdığın mektuplarca sevdim.


Seni umutsuzca, beklentisizce, hayallerce sevdim uzağından.


Zamanla kırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için.Unutmanın en ağırı unutamadan unutmaktır.Seni sonsuza kadar kaybetmek,kimlik değiştirdi ve unutmak oldu benim için...

Anlamadın mı artık,varlığım sana acı vermek iin değil,sadece seni sevebilmek için yaşadım ben...Hala seninle geçireceğim anların telaşıyla ,tüketir gibi yaşıyorum sensiz geçen günlerimi...Seninle geçen zaman bir daha tekrarı mümkün olmayan,doğaçlama bir melodi gibi benim için.Sanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an çalıyorum.Öyle birikmişsin ki içimde...Seni yaşamakla tüketmem,seni sıradanlaştırmam mümkün değil.İçime çektikçe çoğalıyorsun sevgili...

"Sevgilim,beni bensiz bırakma olur mu?Çünkü sen nereye gidersen git,ben oradayım.Benim başka gidecek bir yerim yok.
Benim senden başka gerçeğim yok.Sende yaşıyorum ben sadece..." ARZU KARAKOÇ

Benzer Konular

27 Ekim 2008 / Misafir Genel Galeri
26 Temmuz 2009 / Misafir Genel Galeri
14 Mayıs 2007 / Misafir Genel Galeri
12 Nisan 2012 / Misafir Genel Galeri
17 Eylül 2016 / ThinkerBeLL Genel Galeri