Arama

Yalnızlığıma (Yalnızlık) - Sayfa 8

Güncelleme: 21 Ekim 2014 Gösterim: 302.370 Cevap: 1.891
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
26 Eylül 2006       Mesaj #71
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
birgün dalıyorum derin bir uykuya
aslında daldığım derin bir deniz
Sponsorlu Bağlantılar
konuşuyorum bilmeden
ve bir balık geçiyor tam yanımdan
ve ben balık oluyorum
engin denizlerde yol alıyorum
rengarenk balık surulerinin içinden geciyorum
ve yukseliyorum semaya
tam atlayacagım bir yunus edasında
bir kuş geçiyor ustumden
ve ben bir kuş oluyorum
uçuyorum uçsuz bucaksız gökyüzünde
yuksek dağların zirvesindeyim
ve dokunulmaz bulutlarda kocaman delikler açıyorum
ve bulut oluyorum çok geçmeden
ne mutluyum aglayacak kadar ne de üzgün ama ağlıyorum durmadan
ve kendimden bir damla oluyorum duşuyorum yeryuzune
bir agacın üzerindeyim ve ağacım farkında olmadan
bedenimin her zerresinde hissediyorum topragı ve havayı
ve bir ruzgar esiyor...
sanki alıp göturuyor benliğimi
ve rüzgarım artık
esiyorum uzak diyarlara
özgürüm yolumu kesen hiçbir engel yok
ama zamana karşı koyamıyorum
geçiyor hesapsızca
ve zaman oluyorum...
ertelenmiş aşklardan geçiyorum
yaşanması gereken ama yaşanamayanlardan
ve aşk oluyorum...
hiç çekmediğim kadar acı çekiyorum
hiç kilitlenmediğim kadar kilitleniyorum her öyku kitabında
ve yalan oluyorum
yaşamamış ve yaşanmamış oluyorum.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Eylül 2006       Mesaj #72
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
HÜZÜNÜ VERİN BANA
Keder getirin bana karanlık gecelerden
Sponsorlu Bağlantılar
Mutluluğu siz yazın, hüzünü verin bana
Dertlerim dökülecek kalemden, hecelerden
Sevdamın kan ağlayan yüzünü verin bana…

Çiçeklerle dans edin, her bahar sizin olsun
Kelebeklerle uçun, nevbahar sizin olsun
Yüzünüzde gül açsın, gülbahar sizin olsun
Yaprak döken dalların güzünü verin bana…

Çatıma bülbül değil, baykuşları kondurun
Atın kara kışlara bedenimi dondurun
Yanardağın lavını yüreğimde söndürün
Aşkın kor ateşini, közünü verin bana…

Kerem gibi Aslı’nın mezarını eşeyim
Ferhat ile dağların ciğerini deşeyim
Mecnun olup Leyla’nın çöllerine düşeyim
Efsane sevdaların özünü verin bana…

Maşallahı istemem, eyvahı istiyorum
Gönüllerden dökülen her ah’ı istiyorum
Alı, beyazı değil, siyahı istiyorum
Yârin kömür karası gözünü verin bana…

Yüreğim yanıyorken tebessümle gezemem
Mutluluk derya olsa, boğulurum, yüzemem
Bende bu dert olmasa tek kelime yazamam
Hüzüne yüzük takıp, sözünü verin bana…

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
27 Eylül 2006       Mesaj #73
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Yalnızlığımız

Bitpazarlarına
düşmüş kitaplara benziyor yalnızlığımız
kimselerin açıp okumadığı.

bu çizgiler alnımızda uzanan
bir gün bitimidir belki
belki bir gecenin yarısıdır
yastıklarda yırtılmış uykusuz

rüzgarın dallara hicran dokuduğu
kapıların kapalı tutulduğu bir ‘neozoik’te
göğümüzü mavi ışıklarla doldurmalıyız
kurtulmak için beynimizi kuşatan prangalardan
ve
yeniden öğrenmeliyiz,
sevgilere sığınmayı
yüreğimizle ısınmayı yeniden

kar demeden kış demeden…


‘’Neozoik’’ yeryuvarlağının üçüncü zamanı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Eylül 2006       Mesaj #74
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yalnızlığın Nasıl? Telefonun öteki yalnızlığında kadın; "yalnızlığın nasıl sevgili" der. Yalnız sevgili cevap verir "paranoyaklaşacak kadar iyi,ya senin? " - "Aynı tas aynı hamam ne olsun diyebilecek kadar iyi"
Kadın" bugün doğumgünün mü?" der. Adam cevap verir " Eylül'de... Çok özledim seni " sonrası kadının gözlerindeki uçurumun sessizliği.

Balkondaki uçuruma takılır kadının gözleri, bir vakitler sevgilisinin gözlerinden içtiği boşluğun Süryani şarabına.Sesi yabancılar kadın baş ucundaki kırlangıç kanatlarında,balkonu...
Onun kırk metre yüksekliğini hayata, bir vakitler güneşin önünde eğildiği;akşam güzelliğini. Kumrallığını sevgilisinin, seviştiği mevsimlerin sararmışlığını...

Derin bir offf çıkarır kadın kısa metrajlı bir konuşmanın naftalin yüklü hatırasından.Oysa kadın o adama bir daha dokunmamak için yaşamıştır o son gecenin alacalığını.

Telefonun öteki yalnızlığında kadın; " bir şey sormayı unuttum o nedenle aradım. Tatlım sarımsak iyi mi? " "İyi canım iyi...
bizler kadar iyi...
yalnız o da seni çok özledi". Hıçkırıklanmış bir yağmur boşalması geçer kadının sesinden. "Ona çok iyi bak emi" der kadın.Yalnız adam şaşkın. "olur canım" der. Yalnız her itirafı gizleyen, söylenmesi gereken şey "bye" ve "bye".
nasıl da bir uğurlanmayı gösteremez böylesi zamanlarda.

Sarımsak;yalnız adamın teriyer, kanış karışımı köpeğidir. Kapının ardında gelecek olan yalnızlığın bekçisi. Kadın sarımsağın ölümünden korkar, sevgilisinin ölümü kadar...

Önce düşlerini sokağa atar kadın, ardından darmadağın aklını. Arar acele de olsa bir köpeği sevmelidir kadın, kimsesizliğine sarılan; sahibinin başıboş bıraktığı bir sokak köpeğini.

Akordiyon sesleri duyulur bir kaç sokak öteden. Tinerci çocukların kalbi lekeli ıstırabı yayılır ıssız limanların ıslak taşlarına. Bulut adımları ilerler gece yarısı eskizlerinde, nasıl zorsa bir çocuğu beslemek, bir sevgiyi de öyle...

Bilir çekmeceli dolabın üzerindeki sesi gibi kendi de unutulmuş bir manzaradan artakalan akordiyon. Hiç paylaşılamamıştır çünkü, paylaşılan herşeyi seyretmiş ve gizlemiştir aralıklarına. Artık kendi bile dolduramaz o manzaradan yaralanan ellerin sessizliğini.

Yalnız adam yine bir kaza kurşunu mu arıyordur acaba? Ruhunun kanını akıtmak için körpe kagıtlara. Ya da her giden sevgiliden sonra çekip sarımsağı karşısına " biliyor musun sevgilim, bütün sevgililerim ****** çıktı benim, hepsi terketti beni sana. Ya sen de birgün gidersen..
İşte o zaman o en büyük terk bir ölümü anlatamaz kağıtlara. Ben de gelirim peşin sıra ben de..." mi der.

Kadında kalır aşk gibi birşeyler ne olduğuna dair anlaşılamayan....
Ve adamda saklanır yalnızlık kainatının yazılamaz kalabalığı, paranoyak bir isyan bayrağından...

Ne kadar sürer acaba buharlanmak geçmiş yılların hızıyla koşsa kadın Beylikdüzün'den Boğaz Köprüsü'ne. Kaç damla, gövdesi oyulmuş bir kemanın acısını tarife soyunur.. Ağustos tavkimlerinden damlayıp hüznün fısıltısı hüzzamla bir daha kaç Makberi doğurur kederin sazende çocukluğuna.

Bunları düşünmeden edemez kadın, parmaklarındaki su kesiklerine bakmadan edemez. Bir umudu yarılır ansızın orta yerinden Saat Kulesi tekleyen Kabataş'ın. Işığı kırılmış bir yolun karanlığında yüzü gerilere çekilmiş Dolmabahçe artık;saraysızlığın. Eli tüfekli oyuncak askerler karşısında ağlayan bir kaç Atatürk resmi. Kadın dedi ki " ne Beşiktaş'a varır bu yol ne de Kabataş'a geri döner. Bir şeyler eski güzelliğini yitirmiş belli ki ; ağaçlar da konuşturulmamış, duygularda dinlenme sökülememiş!

Tam da burada işte tamda burada göğün dibine batmayı denemeli" der kadın. O sırada karşıdan karşıya geçmeye çalışır simsiyah bir sokak köpeği, bir karanlığın iki ışık gözü gibi hurda bir araba tam ortada tam anlamıyla buhar hızıyla yaklaşmaktadır kadına ve köpeğe.

Telefonun öteki yalnızlığında adam çaldırıp durur telefonu. Adam sarmısağa sarılmış ağlamaklı.

Kadın ve köpek, yol ve araba; cevapsız aramada kalmış telefon, tanıdık yabancı!
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Eylül 2006       Mesaj #75
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Sen Söylemeden de Biliyorum

Seziyorum ki kaçacaksın..
Yalvaramam koşamam
Ama sesini bırak bende
Biliyorum ki kopacaksın
Tutamam saçlarından
Ama kokunu bırak bende
Anlıyorum ki ayrılacaksın
Cok yıkkınım yıkılamam
Ama rengini bırak bende
Duyumsuyorum ki yiteceksin
En buyuk acim olacak
Ama isini birak bende
Ayrimsiyorum ki unutacaksin
Aci kursun bir okyanus
Ama tadini birak bende
Nasil olsa gideceksin
Hakkim yok durdurmaya
AMA KENDINI BIRAK BENDE
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
28 Eylül 2006       Mesaj #76
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
nKz ozlem018
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
28 Eylül 2006       Mesaj #77
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
www antoloji com 480953 74
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Eylül 2006       Mesaj #78
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ayrılık Sevdaya Dahil

Acilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin
En gorkemli saatinde yildiz alacasinin
Gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader
Uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin
Ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari
Mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan
Onu cok ariyorum onu cok ariyorum
Heryerimde vucudumun agir yanik sizilari
Bir yerlere yildirim dusuyorum
Ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan
Ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu
Gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus
Tedirgin gulumser
Cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili
Hic bir ani tek basina yasayamazlar
Her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili
Telasli karanlikta yumusak yarasalar
Gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu
Yildizlar inanilmiyacak bir irilikte
Yansimalar tutmus butun sahili
Cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var
Oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil
Cunku ayriliklar da sevdaya dahil
Cunku ayrilanlar hala sevgili
Yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik
Hava agir toprak agir yaprak agir
Su tozlari yagiyor ustumuze
Ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir
Eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani
Karanlik coktu denize
Yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince
Simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice
Yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak
Bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina
Benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle
Sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz
Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz
Hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi
Tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi
Hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum zehir zemberek ASKIMIZ
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
28 Eylül 2006       Mesaj #79
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Mağrur Sevgilim

Ey benim mağrur sevgilim
Dünya sanamı kalacak
Uğruna yanıp öldüğüm
Dünya sanamı kalacak

Hep böyle gençmi kalacan
Bir gün sararıp solacan
Elbette pişman olacan
Dünya sanamı kalacak

Saçlarına kar yağacak
Gözlerinden yaş akacak
Seni gören acıyacak
Dünya sanamı Kalacak

Bitecek dostun ahranın
Viran olur bahçe bagın
Tutmayacaktır kolların
Dünya sanamı Kalacak

Nice güzel geldi geçti
Ecel şerbetini içti
Leyla bile kondu göçtü
Dünya sanamı Kalacak

Turap ol aklın var ise
Hizmet eyleme nefise
Evlen özün doğru ise
Dünya sanamı kalacak

Güner'i yandırma nara
Mutlulukmu mal mülk para
Huzur ve saadet ara
Dünya sanami Kalacak
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Eylül 2006       Mesaj #80
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bir biz ikimiz varız güzel öbürleri hep çirkin
Bir de bu terli karanlık
Sora bir şey daha var mutlak ama adını bilmiyorum
Nederen başlasam sonunda o ışıkla karşılaşıyorum
Yarı çıplak utanmaz bir kadın resmini aydınlatıyor
Akşam ölüyor ya bir türlü inanamıyorum
Oturmuşlar iri yapılı adamlar esrar çekiyorlar
Daha bir aydınlık olsun diye içtikleri su
Sarı topraktan testileri güneşte pişiriyorlar

Bir korkuyorum yalnız kalmaktan bir korkuyorum
Gündüzleri delice çalışıyorum geceleri kadınlarla yatıyorum

Sonra birden büyümüş görüyorum ağaçları
Kısrakları birden yavrulamış
Havaları birden güneşli

Kadınlarla yattığım yetse ya
Bir de kadınlarla yattığıma inanmam gerekiyor

Benzer Konular

27 Ekim 2008 / Misafir Genel Galeri
26 Temmuz 2009 / Misafir Genel Galeri
14 Mayıs 2007 / Misafir Genel Galeri
12 Nisan 2012 / Misafir Genel Galeri
17 Eylül 2016 / ThinkerBeLL Genel Galeri