Arama

Yalnızlığıma (Yalnızlık) - Sayfa 87

Güncelleme: 21 Ekim 2014 Gösterim: 303.692 Cevap: 1.891
DEsssT16 - avatarı
DEsssT16
Ziyaretçi
10 Nisan 2007       Mesaj #861
DEsssT16 - avatarı
Ziyaretçi
Sevdiğimiz eşyayı, dostları yada sevgiliyi.
Sonunda yürekte kalan hep ayni duygu, hüzün...
Sponsorlu Bağlantılar
Çünkü yitirilene alışmışızdır, sevmişizdir, bizimle olan beraberliği keyiflendirmiştir. Çünkü o beraberliğe değer vermişizdir.

Ya o güzelliği yasarken; paylaşımı, keyfi, sevmeyi ve sevilmeyi birlikte hissederken...

Hep korkmaz miyiz? İçimizi en güzel anlarda bile hep sarmaz mı?
Ya biterse? Ya yok olursa bu güzellik?; endişesi..

Tabii ki bitecek. Yaşadığımız mutluluklar, hüzünler hep bitmedi mi?
Hep yerine başka başka hüzünlere, mutluluklara bırakmadı mi?

Gene ayni korkular, ayni endişeler...

Peki sahip olduğumuz güzellik için yitirme korkusuyla ağlamak niye? Kime? Ne için ? Biliyor musunuz?

Dökülen göz yaşları sadece kendimiz için..
O değere sahipken de, yitirdiğimizde de..
Çünkü bizi asil korkutan YALNIZLIK..

İçimizde hissettiğimiz o güzel duyguları uzunca bir süre tekrar yaşayamamak..

Özlemek, özlenmek, sevmek, sevilmek, sım-sıkıca sarılmak,
o bedenin canini, kanını hissetmek, sevişmek.. Hangisi kolay vazgeçilir hazlar ki?

Biten aşklarda da, biten ömürde de yanaklarımıza dökülen gözyaşları hep kendimiz için.

Çünkü merkez hep biziz, doymak bilmeyen egomuz..
Ve o egoyu doyurabilmek, hoşnut kılabilmek için ne kadar çok çırpınır dururuz.

Bizim sevdiklerimiz bizi muhakkak sevmeli, özlediklerimiz özlemeli,
doğrularımız her zaman tek doğrudur.

Ya yanımızda ki insan ? Onun egosu ? Arzuları, özlemleri veya usandıkları...

Ne kadar o sevdiğimiz insana karşı fedakarız?
Vermeden neyi ne kadar alabiliriz ki?

Bizler; hep ilişkilerimizde hesap kitap içinde değil miyiz ?
Her zaman denge.. Verdiğimiz kadar alalım, aldığımız kadar verelim hesapları yapar dururuz.

Sonuç YALNIZLIK .

Peki bu kadar yalnızlıktan korkuyor, yaşanılan güzellikleri,
paylaşımı bir daha yasayamamak endişesiyle kaybedeceğimiz
değere ağlıyorsak niye bu kadar ince hesaplar.

O değer bize mutluluk yerine hüzün, kargaşa yaşatıyorsa zaten vazgeçmeliyiz.

Yok eğer yaşamın sıkıntılarından biraz da olsa bizi alıp mutluluk veriyorsa o zaman gözyaşı yerine biraz daha akilci olmak daha doğru değil mi?
Sıkıca, hiç bitmeyecekmiş gibi o güzelliği, huzuru sonuna kadar yasamak varken neden korku??

Bilirsiniz.. Anılarımızda öylesine anlamlı, mutlu anlar vardır ki, kimi zaman onca geçen yıllara değerdir. Tabii ki bu değerler karşılık bulduğunda daha da değer kazanacaktır.

Eh iste o zaman bize biraz daha is düşüyor demektir. Daha çok özen...
Çünkü yasam içinde, ayni frekansı yakalamak o kadar zor ki...

Sevgiyi, özlemi birlikte yasamak doyumsuz bir hazdır.
Artık o sevdiğin insan kendin olmuşsundur.
Korursun, tıpkı kendini koruduğun gibi. Üzmekten, incitmekten korkarsın.
Artık hesap, kitap yapılamaz. ; Daha çok vermek vermek istersin.
Çünkü ego vererek de doyumu öğrenmiştir. Çünkü gönlünü ayna tutmuşsundur o sevgiliye. Çünkü yitirme korkusu askı ölümsüz kılar.

Çünkü ayrılmanın da bir vahşi tadı var
Öyle vahşi bir tat ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil Çünkü

AYRILANLAR HALA SEVGILI
..

tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
11 Nisan 2007       Mesaj #862
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
SENSİZLİK
Biliyorum konusacak birseyimiz kalmadi, paylasacak hic bir seyimiz yok.
Sponsorlu Bağlantılar
Yine de yüregimden gücümün yettigi yere kadar sana sesleniyorum,
seninle konusuyorum... Bugün sana olan kirginligimi rafa kaldirdim,
sevgimi aldim avuclarimin arasina, ona siginiyorum... Cümlelerimi kisalttim,
kelimelerim buruk, gülüslerim istenmeyen dudaklarimda...

Bir ihtimal gelisine sigindigimi farkettiysem de, engel olamadim gurursuz
ama umutlu hasretine... Bugün gönlümü hos tutmak istiyorum,
imkansiz olan her rüyaya inanasim geliyor... Bir cocuk gibi
isteklerimi bastiramiyorum... calmayan telefonuma elim gidiyor,
sana halen bende oldugunu israrla yazmaya calisiyorum... Bende olan seni,
hic kirmadim, degistirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin
nasil oldugunu, gülüp gülmedigini anlamsiz bir sikintiyla merak ediyorum...

icimdeki güzelligine inanip inanmamani artik umursamiyorum!
Üsüyorum, bu üsüme yalnizligimdan geliyor ve sariyor her tarafimi...
Tutunabilecegim hicbir güzellik yok, hatirlamaktan usanmayacagim
anilarim disinda... isinabilmek icin onlara sariliyorum...
Anlamsiz ve cevapsiz sorular hihzirca siritiyor, ben görmemeye
calisiyorum... Düsler uzak gibi görünüyordu ama yakindi...

Belki de görmeyi istemek gerekiyordu... Gözlerini ac desem kapatacaksin
ama kapatma gözlerini! Kendime bir demet papatya aldim ama bakmadim
falima... Gözlerimi gelislere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemis
itiraf etti sonunda... Düsüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam degil...
Gelseydin, kendimi unutup sana kosacaktim, susturacaktim icimdeki isyani,
kavgalarin ortasinda bir günes gibi dogup isitacaktim yüregini,
sevincten aglayacaktim bu defa, mutluyken hemen sarhos olmusum gibi,
dokunacaktim, sarilacaktim. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de
hic niyetin yoktu aslinda... Kendimi kandirdigimi anladigimda agliyordum...

Eskiden kimi sarkilarin ne kadar anlamli oldugunu düsünürken, simdi
ayriligin ardindan calinan her sarki umutsuzlugumu ve sevgimi anlatiyormus
gibi geliyor... Sevdigim ne cok sarki varmis, bunu senin gidisin gösterdi bana...
Her sarkida sen varsin, her yerde, her gördügüm insanda, denizde,
gecede, uykumda... Nasil beceriyorsun her yerde olabilmeyi...
Bu bir marifetse eger, neden benim yanimda degilsin ki?
Gözyaslarim asilligini yitiriyor ve yenik düsüyorum sevdana...

Gittin! Belki de hic gelmemistin ben, geldigini sandim... Ayak uyduramadim
yorgunluguna... Dudaklarina düslerindeki öpüsü konduramadim...

Kimi zaman bir cocuk oldum gülüslerinde simaran, kimi zaman bir kadin;
dokunuslarinda kendini bulan... Ama! En cok da imkânsizin oldum...

Her gelisimde bir kez daha gönderdigin oldum... inanamadigin, Yenemedigin,
üzerinden atlayamadigin korkularin oldum... Agladigin, bagirdigin ya da
sustugun isyanin oldum, sessizce bosalan gözyaslarin, birikmisligin oldum...
Yüregindeki kadin ben olmak isterken yüregine siginan ve tozlanacak olan
bir ani oldum... Haketmediklerin, artik yeter dediklerin ve herseyin olmak isterken
belki de hicbir seyin oldum... Söylesene ben gercekten senin neyin oldum?
Sesin hep uzaklari cagiriyordu, ben üstüme alindim, sana geldim...
Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenisi sahiplenir miydim?

simdi bir mevsimlik ask kaldi avuclarimda sadece bir mevsim yasanan
ama bir ömür gibi gelen ask... Kalbime henüz söyleyemedim gittigini,
ögrenirse onun da aci cekmesinden korkuyorum... Seni halen
benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum...
Gittin! Sevdamin yokluguna alisabilirim belki ama sesinin uzak yollarin
sonunda olmasi acitiyor icimi... Suskunlugun en büyük silahindi,
suskunlugunla vurdun beni asil aci olan, canimi acitan unutulmak...

Söylesene unutulmak kime yakisiyor?
Unutan sen olsan da sana bile yakismiyor ...

Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak
sende daha güzel duruyor... Görüyorsun iste, ask'a ve sana ihanet etmiyorum
benim kirginligim ask'a... Sen üstüne alindin...
.....................Alıntıdır


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
11 Nisan 2007       Mesaj #863
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Sana Ulaşmak

Bir gün
bir yangın yerinde
buldum ben bu aşkı
Belki
Umudum vardı
yalanlamak için aşk yok diyenleri
Umudum vardı
Diyebilmek ne güzel;
bir umutsuz için
ne manalı.

Belki birgün bir yangın yeri
daha bulabileceğim
yine bir yangın yerinde bulduğum bu sevdadan
kurtulmak için

Ömer Seydi Ekinci
tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
11 Nisan 2007       Mesaj #864
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
SOL YANIMA APANSIZ GİREN SANCILARatilaresim210caeo1



Önce sen gittin

sonra kararan bulutlar içinde kuşlar

Akşamdı

ve gün perdelerini çekmemişti daha

Taze çiçekler seriliydi tezgahlarda

söz verilmiş sevdalar taşıyordu vapurlar

Bulutları, ağaçları ve denizi bırakıp ardında

vedasız gittin



Sararan yapraklarıyla adını öğrendiğim

bu hazan mevsiminin akşamıydı gidişinin tek tanığı

Oysa güneşli günler içinde mutlu sonları olan

yarım sevdaların yaşanmadığı çocukluğumdan kalma

kırk geceden bin bir geceye uzayan

masallar vardı aklımda



Sevdaya özlemli bin yıllık yalnızlığımdan sonra

büyülü bir akşam zamanı

suyun yaprağa dokunuşu kadar dayanılmaz

mutsuz biten bir destan olur gidişinle yaşanan



Hüzünlü ve yalnızlık dolu bakışlarım

gözpınarlarını açmaya hazırlanırken

Avuçlarımda sıcaklığın azaldı önce

kulaklarımdan sesin, yanağımda busen

Bir cenazeyi kaldırır gibi, sonra yüreğimden sen gittin



Şimdi hayallerim ve düşlerimdir sana dair yarım kalan

ve güneşin karanlığa mahkum olduğu saatlerde

sol yanıma apansız giren sancılar



Rüzgar, unutulmuş bir matem havasını bırakırken kaldırımlara

çocukluğum ve delikanlılık günlerimdir dipsiz kuyularda kaybolan

Hüzünlü ve yalnızlık dolu bakışlarım yağmurlanırken

bir ince sızı olursun yüreğimden akan



Atila IŞIK
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Nisan 2007       Mesaj #865
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yalnızlık ölümden beterdir ama ben yine de yalnız bir ölümü tercih ederim
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
11 Nisan 2007       Mesaj #866
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Aşksız, Meşksiz..

Aşksız, meşksiz ve sevgisiz
Yaşıyorum
Yüklenmişim bedenimi
Taşıyorum
Lakin hayret!
Bütün olan, bitene
Aşksız, meşksiz ve sevgisiz
Nasıl olur?
Ve ben nasıl yaşıyorum?

Aşksız, meşksiz ve sevgisiz...
Şaşıyorum! .

Hünkar Dağlı
tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
11 Nisan 2007       Mesaj #867
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
mavisevdalarmeraketmedl5


Adına dilimin dönmediği bir kokuyu bırakıp gittin
Yüreğimin duvarlarına
Astığım görünmez bir resimdin oysa
Ancak bir efkar masasında gösterdiğim
Gel diyeceğim
Cesaretim yok yeniden seni yaşamaya
Hasretin yaşamak gibi canlı
Ve heyecanlı maceraların ümidiyle
Gözlerin gibi değişiyor düşüncelerim

Karşılığı az olan bir sevmeydi benimki
Yalnızca varlığının verdiği bir aydınlık duyguydu
Yağmur yağdığında kirpiklerinin ıslanması
Güneşte gözlerinin kısılmasıydı
Veya yanağına kondurabildiğim küçük bir öpücük
Bir ömürlük anıların başlamasıydı
Nereye baksam senden kalan bir şeyler var
Öylesine candan sarılmadan ayrılsan da
Verdiğin sözlerin hepsini tutmadığını biliyordum Yetiyor mu bana kalanlar

Yaşamın her haline güzel bir şeyler eklemek gerek
Ayrılıklarda anıların
Vuslatlarda an neyse onun tadını çıkarmak
Gözleri
Dudakları
Saçları
Resmetmek
Bestelemek
Şarkılar söylemek
Kim aklımda en uzun kaldıysa
Odur sevdaya en yakın dönemeç
Hızımı kesen
Sen
Adına dilimin dönmediği bir kokuyu bırakıp gittin


Oğuzkan Bölükbaşı
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
11 Nisan 2007       Mesaj #868
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Acılar Denizi

Ben acılar denizinde boğulmuum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiller söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını...

Ümit Yaşar Oğuzcan
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Nisan 2007       Mesaj #869
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

gül uykusu


-aşk için...




güneşi kuruttum balkonda
sabah damladı yastık ucuna
uyandık

yaşıyoruz
düş boyu kiraz buğusu
cebimde sardunya
bir de ayrılık

uyanış
sesini içtim göz ucuyla
göz ucum yanık

eşiğimde yağmur damlası
gelişin mum bakışlı masal
bir şarkısın gölgesi hicran
ya da bir iç çekiş
ne gerçek ne hayal

payıma güz düştü
son göçünde kırlangıç
ama sen kal

dil artığı kül
söz orucunda şişe yalnızlığı
şarap sızıyor ömrüm kırık

uzanış
dal eğdim toprağına gül ucuyla
gül ucum yanık





Ferhat Gülsün
iblis1907 - avatarı
iblis1907
Ziyaretçi
12 Nisan 2007       Mesaj #870
iblis1907 - avatarı
Ziyaretçi
Yalnız

içimdeki kara yel savurdu beni,
yalnızlığın kol gezdiği sisli limanlara
savruldum ve her seferinde ağladım
yalnızlığımla başbaşa

pusulasını yitirmiş yüreğimi
kime açayım
yelkenleri kırık ruhumu
kiminle onarayım
kara yel vardı hep, içimde bir yerlerde
savrulmaktı, "yaşamak" dediğim...
yalnızlığın kol gezdiği sisli limanlara
savruldum ve ağladım
yalnızlığımla başbaşa

biliyordum,
sen ulaşılmaz bir uzaklıktaydın;
bense, çok uzak bir yalnızlıkta


Ozan Aydın

Benzer Konular

27 Ekim 2008 / Misafir Genel Galeri
26 Temmuz 2009 / Misafir Genel Galeri
14 Mayıs 2007 / Misafir Genel Galeri
12 Nisan 2012 / Misafir Genel Galeri
17 Eylül 2016 / ThinkerBeLL Genel Galeri