Arama

Anlayana - Sayfa 33

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 623.898 Cevap: 3.995
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Ekim 2006       Mesaj #321
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu karamsar ve kötü cümlelerin arasından, bu yığınların, bu yıkıntıların arasından, yeni bir güneş doğar mı? Yeniden görür müyüm gözlerini? Dokunabilir miyim yüreğine? Yüreğine tutunabilir miyim? Yüreğime yakınlaştırabilir miyim seni?

Sponsorlu Bağlantılar
Bunca yılın ve yıkıntının arasında, en-kaz parçalarının arasında, el ele tutuşup, gezinebilir miyiz yeniden? Umudu inadına yeşertip, bir masal gibi, bir düş gibi, iki güzel çocuk, iki salt yürek gibi sarılabilir miyiz yeniden? Enkaz parçalarını elimize alıp, yap bozlar oynar mıyız?
Yıllar geçtikçe üstünden/üstümüzden, seninle geçmişe dönüp, o günlere de gülümseyebilir miyiz?

Gülümseyebiliriz, demek istiyorum
Gökyüzünde güneşi görmek istiyorum
Gece karanlıklarında yıldızları.
Yılbaşında Noel babayı
Ve rüyalarımda beyaz atlı prensi.
Bir masal yazıp, bir köşede- onlar ermiş muradına- demek istiyorum.
Hayallerim umudum ve aşkımla
Olduğumca, olduğu kadar,
Yüreğim kadar geniş, yaşamak istiyorum.

Kasım ayının soğuk gecelerinde birdenbire içime sızan bu çocuksu dürtülerin nedenini bilmiyorum.

Kimselerin ötesinde
Yıkıntıların arasında
Gece güneşe yakınken
Gece güneşe tanıkken
Seni sevmek istiyorum yeniden
Yüreğine tutunmak
Tutuşmak istiyorum yeniden.

Başımdaki kavak yellerine bakıyorum bir, bir de yarın yapacaklarıma.
Ne kocaman bir şey bu zaman!
Aklıma sığdıramıyorum hiç.
Aklım yüreğimden küçük olsa gerek.
Küçüklüğümün kocamanlığındayım işte.
İnadına geliyor bu mutluluk üstüme üstüme.
Aşkı ve sevdayı her terk edişimde peşimden koşuyor!

Biliyorum yalan
Biliyorum hepsi gelip geçici küçük hevesler
Biliyorum yarın sizin güneşinizde bunların adı yok. İzi yok.
Yalnızlık bu işte.
Hem de öyle aktifli pasifli değil, gelip kucağıma oturan başını okşadığım türden.
Adam gibi yalnızlık işte.

Acısız gamsız bir yorgunluk bu üstümdeki.
Uzun zamanların derin soluklu koşusunda soluk aldığım bir an.
Hepi topu bu!
Yıkıntılarım arasında bir küçük hayal.
Olması gerektiği gibi.
Yani olması gerektiği gibi gecemde ve kısa.
Gökkuşağı gibi güzel, geçici.
Bilsen ne keyif verici.
Görseydin şayet
Görebilseydin sen de- kuşakların olmasa ve gökkuşağını görebilseydin-
mutlak severdin sen de.
Ağzına kocaman bir gülümseme yerleşir. Keyfinden bir sigara bile yakardın.
Görseydin
Görebilseydin
Kuşakların olmasaydı.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Ekim 2006       Mesaj #322
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sadece veda edebilirim sana...
suçluyum ve bu suçu affettirebilecek herhangi bir mazeretim yok... suçluyum evet kabul ediyorum... seni sevdiğim için suçluyum ve bunu itiraf etmek bana yakışır... seni öyle hemen ilk görüşte sevmemiştim zaten... zaman bana seni öyle bir sevirdi ki, beni kör kuyumdan aldın ve adeta göğe uçurdun... yanında değilken bile seni hissetmenin tadını bilir misin?... oldum olası veda cümleleri yazmayı hiç beceremedim... benim ayrılıklarım hep küskünlükler üzerine kuruldu... çocuk gibi küstüm... çünkü ben koca gövde içinde çocuk ruhluyum... yine böyle bir durum hasıl oluyor anlıyacağın... sadece veda edebiliyorum sana... özürlerimi ifade eden kısa bir not bulacaksın posta kutunda, umarım okursun... ben yine beyaz bulut kaplı gökyüzünü bırakıp, gri ve siyah bulutların hakim olduğu göğüme gideceğim... giderken hala seni seveceğim.
Sponsorlu Bağlantılar
djturuncu - avatarı
djturuncu
Ziyaretçi
19 Ekim 2006       Mesaj #323
djturuncu - avatarı
Ziyaretçi
hepsi çok güzelllll
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Ekim 2006       Mesaj #324
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Anlatabilir misin?
Sen hiç anlatabilir misin?
Hiç gülmemiş birine kahkahayı
Şefkatten yoksun birine merhameti
Sen hiç anlatabilir misin?
Hiç görmemiş birine gördüklerini
Hiç sevmemiş birine sevdâyı
Anlatamazsın elbette ne mümkün
Ne mümkün anlatabilmen
Şâyet yaşamamışsan sen de bunları
Sözlerin asılı kalır havada bir sis perdesi gibi
Açın hâlinden tok ne anlar misâli
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
19 Ekim 2006       Mesaj #325
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
GiTTiN SeN......


Gittin sen, tüm gidenler gibi...

Tam beni tamamlayacağını düşünürken, yine ben eksik kaldım.
Gülümseyişlerim Takılı kaldı yüreğimde.
Sonu yok, ışığı yok bir yolda ıssız, sessiz kaldı sevdam.
Ama sen gittin; tıpkı diğerleri gibi...
korkup kaçtın belki de bu sevdadan.
Küçük bir kızdı kocaman yüreğiyle seni seven ama sen sığdıramadın kalbine;
Taşıyamadın doğru dürüst... bu kadar çabuk pes edişin de ondandı belki.
Başka cümlelerin ardına sığınman, yalan yanlış sevdalara takılman...
gözlerine baktığım zaman çoğaldığımı hissediyordum.
Öyle anlamlıydı ki; hayatın tüm gizemi senin gözlerindeydi sanki...
Her şey o "çakır" yeşilin içinde saklıydı.
Ama sen aniden kapattın o gözleri; aldın yeşili benden...
Tüm sırlarda o yeşil kutuda kapalı kaldı.
İşte ondan sonra başladı her şey...
Kalp ağrılarım, baş ağrılarım, gece yarılarında sebepsiz haykırışlarım...
Bana bıraktığın ve içimde kalan o "yeşil" di belki de bunlara sebep olan..
.Kötü bir oyun seyrediyorsun, "geçecek" diyorum kendime.
"Bak geçince Hiçbir şey kalmayacak, arda kalanlar eski sonsuzluğa uğurlanacak." diyordum. Ama olmadı. Geçmedi.
Her şey artarak daha da çoğaldı.
Pişmanlıklar sardı Çevremi, "keşkeler" birikti içimde,
"acabalar" dolaşıp durdu beynimde...
Hepsi benden bağımsızdı. Hiçbir organıma söz geçiremedim.

Hep sen çoğalıyordun, hep sen büyüyordun içimde...
Sana dönüşmeye başladığımı anlayınca da bir direniş başlattım kendime.
Artık, hiç konuşmuyorum kalbimle...
Kendi haline bıraktım onu.
Ne derse desin, Ne isterse istesin; hiç aldırmıyorum.
Tıpkı derin dondurucudan çıkmış gibi bir kalbim var artık benim. Buz gibi...
İçindeki her şey dondu. Sevgiler, sıcak Gülümseyişler, arzular, istekler...
Belki bir gün üzerindeki buzlardan sıyrılıp artık "ben de varım" diyerek yeniden ortaya çıkar ve bana döner; kim bilir.
Ama o güne kadar, buz gibi "yeşil"in arkasından bakacağım dünyaya.
Senin bana verdiğin o "acı yeşil"i yaşayacağım.
Kolay değil çünkü, kalbimde dolanıp budaklanan o "yeşil"i bir anda kökünden sökmek.
O yüzden zamana bırakıyorum her şeyi.
Bakmadığın bir çiçek nasıl soluyorsa, o "yeşil" de bir gün elbet solup, sararacak. Hayatımda ilk kez sana açtığım kalbim de bundan böyle sadece bahara açacak;
sadece bahara...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Ekim 2006       Mesaj #326
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bugün ruhumu temizledim. Temizlemeye çalıştım daha doğrusu. Yağmurun hep bana yağdığını ve sende güneşin batmadığını fark edeli epey oluyor ama kısmet bugüneymiş.

Önce tüm kapalı çekmecelerimi açtım ve bin bir türlü yüzünün bana baktığını gördüm. Biraz ağladım , sonra daha çok ağladım. Bana ahlaksız bir sırıtışla bakan yüzünden başladım işe, sonra o masum gözlerinde ki sevgiyi hissettiren yüzüne geldi sıra. Bir türlü kıyamadım ve en sona sakladım nedense. Yemek yiyen, gülen, ağlayan, içki içen, yalan söyleyen,bana bir şeyler anlatan, beni dinleyen ve düşünceli gözüken tüm suretlerini süpürdüm hafızamdan. Tutkularını anlatan, zaaflarından dem vuranları elimin tersiyle sıyırdım aşağılara doğru; büyük bir karanlıkta yok oldular. Ama o masum bakış; o kadar işlemiş ki sevgime bir türlü kaldırıp atamadım. İşte o zaman daha fazla ağlamak için neden buldum kendime.

O masum yüzün, elime takvim yaprakları tutuşturmaya başladı. İlk tanıştığımız gün, buluştuğumuz, öpüştüğümüz ve daha bir çokları. Birbiri ardına uzattı bana çekmeceden çıkararak. En sonunda gittiğin gün vardı, onu vermedi.
Sonra mektuplara geldi sıra yanlış hatırlamıyorsam. Onları okudum yüksek sesle ve odanın ortasına yığdım birer birer. Bir kibritlik işleri vardı; adını , yazını ve özlemini yok edecek ama bende kibrit yoktu.
Fotoğraflarla devam etti masum gözlerin; sen, ben, biz... Hatırladığım kadar fazla değildi nedense, yerleştiler mektup yığının üzerine teker teker. Her birinin peşinden başka bir gözyaşım koşuyordu yığıntıya doğru.

Verdiğin hediyeleri hatırladım o sırada. Alt çekmecede de onlar vardı. Küçük bir çöp poşeti buldum onlar için ama yarısına kadar bile dolmadı biliyor musun. Ne çok vermişim almayı beklemeden diye düşündüm sessizce uzun bir süre. Üstüne üstlük sen istemeden vermiştim. Aklımda ki tüm seslerini ve sözcüklerini de açık camdan dışarı doğru kovaladım. Arkalarına bakmadan çıkıp gittiler zaten. Belli ki kalmayı hiç istememişler, zorla alıkonulmuşlardı.

Bir tek seven yüzün kalmıştı geride ve gözlerin bana bakıyorlardı en derin anlamlarıyla. Yığına takıldı gözlerim, benim olan bir hayatın baş köşesinde hep birlikte oturuyorlardı. Keşke bir kibritim olsaydı diye kendime bahaneler yaratırken, o masum yüzün çekmeceden bir kibrit çıkardı gülerek. Elinde kibrit ile anılarının ortasına oturdu ve yaktı hem kendini hem de diğerlerini. Bana ise küllerin bile kalmadı. Çekmeceni kapatırken, gittiğin günün takvim sayfasını buldum sadece; onu da ben yırttım attım.

Ruhumu temizledim bugün, senden temizledim ama gene senin sayende...

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ekim 2006       Mesaj #327
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşk Bu Dünyanın Ölçüleriyle Açıklanamaz Sevgili
O İlkel Bir Acıdır, Yaban Bir Ağrıdır.
Gelir ve İçimizdeki O Çok Eski Bir Şeye Dokunur.
Sonra Bir Perde Açılır ve Yolculuk Başlar
Bu Yolculukta Artık Para, Tarifeler
Beklentiler, Randevular, Taksitler, İş,
Anneler ve Korkular Yoktur
Aşkın Kendi Gerçekliği Vardır Sevgili.
İnsan Başka Bir Işığa Teslim Olur,
Daha Derinden Anlamaya Başlar, Bilgeleşir
Hiç Bilmediği Sezgileriyle Buluşur
Yükü Çok Ağırdır, Kendiyle Buluşmuştur
Hem Dışındadır Dünyanın, Hem de Tam Ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin Yakılan
Yoksun Adamın Hissettikleri de Onunladır,
Yitirdikleri de...
New York'ta, Bir Sokakta,
Kartondan Kulübesinde Yaşayan Kadının
Çıplak Yalnızlığı da
Her Şey Onunladır, Ona Emanettir Sanki,
Ama O, Çıldırtıcı Bir Yalnızlık İçindedir Yine de...
Aşkın Kültürlü Olmakla, Bilgili Olmakla da İlgisi Yoktur Sevgili,
Kanımıza Karışan İlkel Acı, O Yaban Ağrıyla
Hiçbir Kitabın Yazamadığı Hakikatlere Daha Yakınızdır,
İnan...
Kim Demiştir Hatırlamıyorum,
Aşk Varlığın Değil, Yokluğun Acısıdır Diye.
Belki de Bu Yüzden İlk Gençliğimde,
O Yoğun Aşık Olduğum Yıllarda,
Gözüme Uyku Girmez, Dudağımda Bir Islıkla
Bütün Gece Şehri, O Karanlık, O Hüzünlü Sokakları Dolaşır,
İnsanları Uykularından Uyandırmak İsterdim.
Uyanıp, İçimde Derin Bir Sızıyla Uyanan
O Derin Sancının Acısına Ortak Olsunlar Diye...
Aşk Çok Eski Bir Şeydir Sevgili
Onun İçinden O Çileli Çocukluğumuz Geçer
Sevdiğimiz İnsanların Çocuklukları da...
Oradan Üvey Anneler, Eksik Babalar, Parasız Yatılılar Geçer
Ve Sonra Aşk Bütün Bunları Alır, Daha da Eskilere Gider,
Hep O İlkel Acıya, O Yaban Ağrıya...
İnsan Bazen Nedensiz Yere Umutsuzluğa Kapılır
Kimselere Veremez Sevgisini,
Kimselere Derdini Anlatamaz, Evlere Kapanır...
Bazen Denizler Kıyılar Çeker İnsanı.
İnsan Bu Kapılmayı Anlayamaz,
Oysa
Çok Eski Bir Yerde Yaşanmasından Korkulup
Vazgeçilmez Aşkların Sızısıdır Bu.
Bu Sızı, Bu Yenilgi Mevsimlerle Yıllarla Devrilir Başka İnsanlara...
Bir İnsanın Yaptığı Bir Hatanın
Tüm İnsanlara Yayılması Gibi...
İşte Şimdi Biz de Sevgili,
Ya Olmadık Zamanlarda Umutsuzluğa Kapılıp,
Soluğu Evlerde Alacağız,
Ya da Denizler, Kıyılar Çekecek Bizi.
Nasıl Biz Başkalarının Korkularını Taşıyorsak,
Başkaları da Bizim Korkularımızı Taşıyacak,
Yenilgimizi, Umutsuzluğumuzu...
Birazdan Sabah Olacak...
Para, Tarifeler, Beklentiler, Randevular, Taksitler,
İş, Anneler ve Korkular Başlayacak...
Bunlar Varsa Bizim İçin Geçerliyse
Aşk Yoktur ve Hiç Olmamıştır Sevgili.
Birbirimizi Kandırmayalım...
Hadi Güne Hazırlan,
Yaşadıklarımızı Unutmaya Çalış
Aşk Bize Güvenip Verdiği Büyüsünü,
Sırlarını, Cesaretini, Bilgeliğini ve O İlkel,
O Yaban Ağrısını Geri Alacak
Bunlar Olurken İçimiz Bir an Üşüyecek,
Sonra Geçecek...
Hadi, Oyalanma Birazdan Yarın Olacak...
AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGİLİ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ekim 2006       Mesaj #328
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
"Sanırım ertelemeliyim hayatımı bir süreliğine de olsa"... diye konuşurken buldum kendimi iç sesimle...

Sonra, "ne kadar doğru olur ki?"... diye sordum aynada kendime...Diyelim ki, erteledim, gerçekleri bir süreliğine de olsa yüreğime gömdüm..

Sonra, zamanla yaşanmışlıklar karşıma geçip sorgulamayacak mı beni? Yine eskiye dönmeyecek mi herşey... Unutulmaya yüz tutmuş her ne varsa hayata geçmeyecek mi en baştan... Sil baştan...

Yine yürek ağlamayacak mı?... Kalp atışları çoğu zaman durmayacak mı?... Çehrenin yorgunluğu aynaya yansımayacak mı?...

Kimden kaçıyorum ki ben?... Kendimden mi?... Korkaklık mı yoksa çılgınlık mı benimkisi?... Düşünüyorum bazen ama maalesef yanıtını bulamıyorum...Sorun da bu galiba...

Her sonun bir başlangıcı vardır derler ya, benim başlangıç noktam sanırım son noktam... İnsan bazen karmakarışık duygu çuvalını taşıyamıyor, ağır geliyor, ucundan tutan biri olmayınca. Hasret, sevgi, aşk, nefret, doruktaki duygular...Hepsi, hepsi ağır geliyor yüreğe, sığmıyor bir yerlere...

Sonuç mu?Sonuç basit... Ne olursa olsun hayatı ertelemeden yaşa... Çünkü zaten o seni yeterince erteliyor...
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
25 Ekim 2006       Mesaj #329
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
''SANA KANARIM''

Gözlerimin pas tuttuğu son duraktayım şimdi
Ne gecenin matemi
Ne de aramızda uzayan zaman
Hiç biri engel değil aşkıma
Bu nafile bekleyişlerde
Dal gibi kırılsa da umutlarım
Aşk kokan harfler dökülür yüreğimden
Ben yine satır satır sana kanarım...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ekim 2006       Mesaj #330
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kimin için takındın bu gülüşleri
Ayrılıkların eşiğindeyken
Yere daha bir sağlam basmam gereken ayaklarım
Milyon yerden kırılırken
Bulutlar ağlıyor bak
Bak yüreğim ağlıyor
Sahibi kimdir dudağındaki o tebessümün
Sevdam yanarken cayır cayır
Kimedir yanaklarındaki serinlik
Ve haykırırken ben
Kimedir bu suskunluğun

Kanıyor bak mevsimler
Saçların dolaşsın hayallerimde
Sırılsıklam bedenim bak
Yüreğim ellerimde....

Gözlerin kurcalarken gecelerimi
Sanadır bütün feryatlar
Şiirlerime kesilirken
İdam hükümleri
Urgan urgan soluklanıyorken kelimeler
Dar ağacı kanar

Yanıyor bak yine ellerim
Faili meçhul cinayetler yağsın üzerime
Katlime fermanlar yazsın gözlerin de...

Söyle be kahrolası
Gayrı kimin kulaklarındadır
Sözlerin....
feather