Arama

Anlayana - Sayfa 34

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 623.376 Cevap: 3.995
MARLON - avatarı
MARLON
Ziyaretçi
25 Ekim 2006       Mesaj #331
MARLON - avatarı
Ziyaretçi
seniseviyorum2

Sponsorlu Bağlantılar
romanticbar2
romanticcandle

Seni seviyorum diye
Gelişine kadar rötar yapmış hayatımı
Seninle yaşamaya hazırlanırken
Sana uzanan yollarımı kapaman niye?
Biliyorum haykırışlarım boşuna
Şahin pençesinde asılı serçe gibi
Nafile tüm çırpınışlarım
Boşuna sesleniyorum duymayacağını bile, bile
Seni beklemem nafile Gözlerinde zifir siyah bir perde
Alkış tutuyorsun alabildiğine
Şamdandaki mum gibi eriyip bitişime
Sen kulaklarını değil
Yüreğini tıkamışsın sana seslenişime Oysa ben
Tüm yokluğuna inat varlığını yaşatırken içimde
Gül pembesi çizgilerle resmini işliyorum
Karanfil moru gecelere
Şiirleri seninle yüklüyorum kanatırcasına
Dizeleri ağlatıyorum.
Seni işliyorum hecelere Tüm yaşayamadıklarıma inat
Seni yaşamak istememdi ütopyalarım
Tek sana adanmışlığımdı ölümüne
Tek senin doldurduğundu rüyalarım
Şimdi
Bir tutam gücüm kaldı en sona sakladığım
Bilmiyorum
Ansızın çıkıp gelecekmisin aniden
Bir avuç toprak olmadan sonunda
Sen diye kucakladığım. Bir gün
Anlayabilme ihtimalin var ya sevdiğimi
Düşüp gelme umudun var ya yüreğinin peşine
Yüreğin bende emanet biliyorsun
Ve ben
Yüreğin yüreğimde
Yüreğin ellerimde
Çok yakında
Çekip gideceğim yok oluşun koynuna
Beni düşürdün ya bu hale
Günahı boynuna.

Mustafa Şekerci


seniseviyorum2

romanticbar2
romanticcandle

Seni seviyorum diye
Gelişine kadar rötar yapmış hayatımı
Seninle yaşamaya hazırlanırken
Sana uzanan yollarımı kapaman niye?
Biliyorum haykırışlarım boşuna
Şahin pençesinde asılı serçe gibi
Nafile tüm çırpınışlarım
Boşuna sesleniyorum duymayacağını bile, bile
Seni beklemem nafile Gözlerinde zifir siyah bir perde
Alkış tutuyorsun alabildiğine
Şamdandaki mum gibi eriyip bitişime
Sen kulaklarını değil
Yüreğini tıkamışsın sana seslenişime Oysa ben
Tüm yokluğuna inat varlığını yaşatırken içimde
Gül pembesi çizgilerle resmini işliyorum
Karanfil moru gecelere
Şiirleri seninle yüklüyorum kanatırcasına
Dizeleri ağlatıyorum.
Seni işliyorum hecelere Tüm yaşayamadıklarıma inat
Seni yaşamak istememdi ütopyalarım
Tek sana adanmışlığımdı ölümüne
Tek senin doldurduğundu rüyalarım
Şimdi
Bir tutam gücüm kaldı en sona sakladığım
Bilmiyorum
Ansızın çıkıp gelecekmisin aniden
Bir avuç toprak olmadan sonunda
Sen diye kucakladığım. Bir gün
Anlayabilme ihtimalin var ya sevdiğimi
Düşüp gelme umudun var ya yüreğinin peşine
Yüreğin bende emanet biliyorsun
Ve ben
Yüreğin yüreğimde
Yüreğin ellerimde
Çok yakında
Çekip gideceğim yok oluşun koynuna
Beni düşürdün ya bu hale
Günahı boynuna.
ANLAYANA
Mustafa Şekerci

Son düzenleyen MARLON; 25 Ekim 2006 18:57 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
the_pretty - avatarı
the_pretty
Ziyaretçi
25 Ekim 2006       Mesaj #332
the_pretty - avatarı
Ziyaretçi
BİZ İKİMİZ

Sponsorlu Bağlantılar


Hep aynı sabaha uyandık
biz ikimiz
kışlarımız bir,yazlarımızda bir
biz bir dilimiz
aynı şarkıyla hüzünlendik
aynı türküyle coştuk

Günün birinde çağlayandık
diğer bir günde durgun bir nehir

Aynı masalla uyuttuk
kederlerimizi
aynı masada yedik
umutlarımızı

Günün birinde çağlayandık
diğer bir günde ıslak bir göl

Aynı tastan içtik
bir tutam sevgimizi
aynı tastan yudumladık
geçmişte kalmış aşklarımızı

Günün birinde çağlayandık
diğer bir günde solmuş bir gül

Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
25 Ekim 2006       Mesaj #333
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Biliyorum...
Şimdi seni unutmak zamanı
Ama herşey, her yer seninle dolu
Baktığım her yerde bulurum anıları
Hâlâ rüyalarımda parlıyor yüzünün ışığı
Ve ben hala öpüyorum yüzündeki o ışığı
Biliyorum...
Şimdi sen başka çekimlere girdin
Herşeyi aşka dönüştüren
Başka denizlerin çekimine
Oysa ben kurduğun bütün tuzakları
Kaderime inat mabedim kabul etmiştim
Biliyorum...
Şimdi senden vazgeçmek zamanı
Senden hayır yok silmeliyim gözyaşlarımı
Ama engel olamıyorum sağnaklarına
Suçlu kader değil, bizleriz aslında
Çok zor ama seni unutacağım sonunda
Biliyorum...
Şimdi senden vazgeçmek, seni unutmak zamanı...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Ekim 2006       Mesaj #334
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Uzaklarda bir yerlerde, bir özlediğin varsa buruk bir mutluluk yaşarsın kimselerin bilmediği zamanlarda. Her aklına gelişinde ya da aklından hiç çıkmayışında gülümsersin. Yarım ve hüzünlü bir gülümsemenin sıcaklığı yayılır yüzünün kıvrımlarına.

“Özlediğim...! ” diye haykırırsın rüzgarlara verip sesini. Duyar da belki yüzünü sana çevirir diye. Nafile olduğunu bilsen de sesini rüzgara emanet edip usanmadan seslenirsin. “Özlediğim...!”

Özlediğin senin özlediğin kadar seni özlemeyebilir. Sen gibi zaten hiç özlememiştir, sen gibi sevmediği gibi, sen gibi sevemeyeceği gibi. Zamanın bir yerine takılmıştır o. Geçememiştir. Geçemez de...Geçse sen gibi özler mi seni? Sanmıyorum değil, hiçbir zaman!

Özlediğin seni görmez, duymaz, önemsemez, sen gibi... Halbuki gözünün önündesindir. Kulağının dibindesindir. Değerimsin dediği yerdesindir ama sen gibi önemsemez seni. İstemezsin de zaten sen gibi önemsemesini. Ama sen başka önemsersin özlediğini...

“Özlediğim...!”

Bir noktadan sonra hâlâ acıtıyordur ama kanatması durur özleminin. Özlediğini özler durursun yılmadan, usanmadan, sevginle. Yanındayken, seni görmezken özlersin hâlâ. Misyonun budur belki de. Özlemek...

Özlediğini düşünür, iç geçirirsin. Senden uzaklığı hiç aklından çıkmaz, uzaklığı ile ters orantıda yakınlığıyla. Dalar gider gözlerin uzaklarının karanlığına. Gözlerinin daldığı karanlıkta sevgini görürsün. Gülümsersin şaşkın aynadaki yüzüne, karanlıklarına, yalnızlığına. Gülümsersin, hüzünlü bir sıcaklıkla. Yalnızlığına gülümsersin usanmadan. Bir yalnızın özlemi ile daha da büyür yalnızlığın. Kocaman bir dağ olur, geçit vermeyen.

Uzattığın elini tutmuştur özlediğin ama başka biri sanarak. Tıpkı senin bir zamanlar bir başka eli, o elin sahibinin farkına varmadan tuttuğun gibi. Biraz aşka benzer sanki özlemin! Özlediğin, farkında olmasa da - olamasa da- , kimi zaman yakıcı, kimi zaman durgun, kimi zaman umursamaz, kimi zaman dayanılmaz, kimi zaman acıtıcı, kimi zaman sessiz, kimi zaman şiddetli, kimi zaman mutluluk verici olabilir özlemin. Aşk gibi... Bilemiyorum belki de aşk gibi...

Hep olmanı isterken özlediğin, sürekli de gitme çabasındadır. Özlememen için, belki daha az özlemen için, belki o da seni özlediği için. Özlemi bu kadar içinden, bu kadar yoğun yaşarken bırakamazsın ki tuttuğun eli, sen ne sanarsan san ya da o ne söylerse söylesin.

“Merhaba” dediğin özlediğine “güle güle” diyemezsin! Yokluğunu bilemesen de özlediğinin bildiğin bir şey vardır. Özlediğinin yokluğu varlığından daha acıtıcı, daha dayanılmazdır. Çaresiz kabullenip isyanını, özlediğine seslenmeye devam edersin... “Özlediğim...!”

“Özlediğim... Sevgimlesin...!”
feather

the_pretty - avatarı
the_pretty
Ziyaretçi
26 Ekim 2006       Mesaj #335
the_pretty - avatarı
Ziyaretçi


Aşk Bittiğinde


Anladım.....
Cevabın yok senin
Onca cevap anahtarı boşuna
Ne bir bulmaca
Ne de bir bilmece
Dört işlem de değilsin
Çözmeye gerek yok
Uzun uzadıya edebi eserde değilmişsin
Önsözünde bitirdim seni

Ne kadar körmüşüm
Bir çiçek resminin ardında
Ormanı görmüşüm

Oysa ki ne kadar kolaymış
İndir tüm perdelerini
Açıver ışıkları
Görsün gözün tüm gerçeği

Ne kadar körmüşüm
Ne kadar kör etmişsin beni
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Ekim 2006       Mesaj #336
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir ilişkinin neden ucundan sürükler insan..?
Ne zaman aynı arkadaşlarımın aynı eşlerindensevgililerinden bir kez daha ayrılmayı düşündüklerini duysam? Bu soru hep kafamda döner durur. Hastalıklı,kısır döngü ilişki dedikleri buydu galiba.
Bu kadar dönmesinin nedeni sorunun tek bir cevabının olmaması. Tıpkı aşk ,sevgi,başarı,güven kavramları gibi.Kişiye göre göreceli, değişiyor hepsi. Hayatına almak istediğin kadarını alırsın..
kendince evirip çevirip uygun bir rafa koyarsın.Onu bildiğin gibi yaşar ve karşı tarafa anladığın şekilde yansıtırsın? Hani sevdiğini gösteremeyen erkekler, yıllarca şairane bir söz bekleyen hanımlar gibi?

Evlilik , ilişki, aşk ;öyle bir türü var ki öldürmüyor ama süründürüyor demek pek de yersiz olmaz…
Hepimizin hayatında,çıkmaz sokaklar, asla olamaz böyle dediğiniz kişiler, ayrılıp barışmalar, adı bir türlü konamayan ama adsız da yaşayan ilişkiler olmuş ya da hala devam etmektedir.?
Öyle değil mi?
İlk başlarda ideal çift havasındaki o aynı anda aynı şeyleri düşünmeleri hatırlayın. Uyumun en iyi seviyede gitmesi geleceğe dair umutlandırıverir.
Ufak tefek değişik huylara ise şu cevabı veririz içimizden
“Ben onu değiştiririm.” “Zamanla azalır” ya da “her şeyi o kadar kusursuz ki başka ne isterim? Varsın o yönü de eksik olsun”
İşte bu büyük misyon sevgimizle güçlenir..

Hayatımızda birileri olmasına duyduğumuz içgüdüsel ihtiyacın sesiyle de bırakırız her şeyi zamana…
Ah o zaman denen hain.. Yıllar geçtikce yakınlaşacağımız yerde daha da uzaklaşırız sanki.
Aramızdaki farklılıklar daha da belirginleşmiş, tablo daha da netleşmiştir görmeye başlayınca..
Önemli olan birlikte aynı yöne ilerlemek iken biz kendi rotamızı bile bulamaz hale gelmişizdir.

“Bu kadar değişik beklentileri nasıl olabilir benden? Eskiden böyle miydi de ben mi göremedim? Hala ısrarla aynı şeyi yapıyor? Of bazen nasıl bu kadar sürdürebilmişim şaşıyorum.. İyi ki iş var. Biraz uzaklaşmak iyi geliyor akşama kadar. Yoksa olmayacak bir şeyi mi sürdürüyorum ben? Yani farklıyız biliyorum ama iyi yönleri de var.. hata yaptım demek istemiyorum ama yaptık galiba.. Biraz benim istediğim gibi olsa hiçbir sorun kalmaz”
belki arada belki her gün bu tip cümleler geçer kafamızdan..
Hata mı,ayrılmalı mı? Peki beni tutan ne? Değişir mi ? Ben elimden geleni yaptım mı..
Ne kadar zor sorular bunlar düşününce. Bir insana ya da sadece bir ilişkiye karar verilmiyor ki..Kavgalar fırtınalar hızlı ayrılıp barışmalar başlamıştır artık.

Gitmek mi zor bu aşkta kalmak mı?
feather
the_pretty - avatarı
the_pretty
Ziyaretçi
26 Ekim 2006       Mesaj #337
the_pretty - avatarı
Ziyaretçi
Kum Misali...

Suya bulanmış kum misali gönlüm.
Yokluğunun acısıyla yavaş yavaş dibe çöküyorum
Birden sen geliyorsun.
Sevdan coşup denizin dalgalarına karışıyor
Kum suya bulanıyor...
Sahiller sen kokuyor sanki...
Derken gidiyorsun...

Kayboluşunun ardından bir durgunluk
Ve...
Tekrar dibe çöküş...

Hiç üzülme! ..
Sen diğer bir dalgaya karışana dek,
Bu soğuk sahil seni bekler...

Denizin dalgası tükenmez...
Kum, talan olup sürüklenmeye mahkum.
Bense her terkedişinde,
Dibe çöken gönlümle; senin sevdanın sürgünüyüm
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Ekim 2006       Mesaj #338
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Deniz hırçındı, dalgalar ise asi. Ansızın yakaladılar küçük kayığı. Sinsice yaklaştılar ve bir anda saldırdılar. Acımasızdılar. Ne istiyor olabilirlerdi ki küçük kayıktan?

Oysa küçük kayık için ne güzel bir sabahtı. Günün ışıklarla dansı henüz başlamışken, onun da denizle dansı başlamıştı. Saatlerce dans ettiler. Hiç durmadan dans ettiler. Ama ne olduysa bir anda hırçınlaştı deniz. Asi dalgalar hırpalamaya başladı. Şimdi küçük kayığın aklında tek şey vardı: Bir an önce dalgakıranına sığınabilmek. Bir ulaşabilseydi, ah bir başarsaydı... Dalgakıranı korurdu onu. Kimse bir şey yapamazdı küçük kayığa orda. Ne deniz, ne dalgalar...
Bunları düşünürken biraz daha hızlandı küçük kayık ve ufukta kayboldu.

Siz en son ne zaman bir dalgakırana sığınmak istediniz? Siz en son ne zaman bir dalgakırana ulaşmak umuduyla çırpındınız hırçın denizde? Siz en son ne zaman bir dost elinin size uzanmasını istediniz ya da elinizi uzattınız bir dostunuza?

Dostlarımız... Fırtınalarımızdaki dalgakıranlarımız...

Hırçın denizden, asi dalgalardan kaçarken gözümüz hep uzaktaki bir dalgakıranı arar. Koşulsuzca, sorgusuzca, sınırsızca sığınabileceğimiz dalgakıranımızı ararız. Korur bizi dalgakıranımız. Ulaşabilmişsek oraya, bir de atabilmişsek halatlarımızı limana korkmayız artık fırtınalardan. Dışarıdaki korkunç fırtınanın gölgesi bile giremez içeri.

Herkesin bir dalgakıranı olmalı fırtınalı günlerde sığınabileceği ve herkes bir dalgakıran olmalı koşulsuzca, sorgusuzca, sınırsızca.

Dostlukların ve sevginin bile yozlaştırılmaya çalışıldığı günümüzde, ne mutlu bir dalgakıranı olanlara, ne mutlu bir dalgakıran olmayı başarabilenlere...
feather
MARLON - avatarı
MARLON
Ziyaretçi
26 Ekim 2006       Mesaj #339
MARLON - avatarı
Ziyaretçi
seniseviyorum2


romanticbar2
romanticcandle

Seni seviyorum diye
Gelişine kadar rötar yapmış hayatımı
Seninle yaşamaya hazırlanırken
Sana uzanan yollarımı kapaman niye?
Biliyorum haykırışlarım boşuna
Şahin pençesinde asılı serçe gibi
Nafile tüm çırpınışlarım
Boşuna sesleniyorum duymayacağını bile, bile
Seni beklemem nafile Gözlerinde zifir siyah bir perde
Alkış tutuyorsun alabildiğine
Şamdandaki mum gibi eriyip bitişime
Sen kulaklarını değil
Yüreğini tıkamışsın sana seslenişime Oysa ben
Tüm yokluğuna inat varlığını yaşatırken içimde
Gül pembesi çizgilerle resmini işliyorum
Karanfil moru gecelere
Şiirleri seninle yüklüyorum kanatırcasına
Dizeleri ağlatıyorum.
Seni işliyorum hecelere Tüm yaşayamadıklarıma inat
Seni yaşamak istememdi ütopyalarım
Tek sana adanmışlığımdı ölümüne
Tek senin doldurduğundu rüyalarım
Şimdi
Bir tutam gücüm kaldı en sona sakladığım
Bilmiyorum
Ansızın çıkıp gelecekmisin aniden
Bir avuç toprak olmadan sonunda
Sen diye kucakladığım. Bir gün
Anlayabilme ihtimalin var ya sevdiğimi
Düşüp gelme umudun var ya yüreğinin peşine
Yüreğin bende emanet biliyorsun
Ve ben
Yüreğin yüreğimde
Yüreğin ellerimde
Çok yakında
Çekip gideceğim yok oluşun koynuna
Beni düşürdün ya bu hale
Günahı boynuna.
ANLAYANA........................?
Mustafa Şekerci

romanticsparkles
romanticguestbookimage

romanticbar1

romanticheart
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Ekim 2006       Mesaj #340
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gidiyorum,

Kurtlanmış ve etrafı irin toplamış acılarımı son kez gözlerimde kanatıp gidiyorum . Sevdiğimin gözlerindeki Cennetin çam kokulu yollarını son kez aşındırıp gidiyorum benimde bilmediğim kör uçurumlara. Yüreğime düşen umut cenini doğmadan hayata küstürüp yürüyorum kırgın okyanusların kimsesiz dalgalarına doğru. Cünkü, yüreğimde büyüttüğüm ve ölümün son kıyısında karşılaştığım sevgilimin yüzü ve gülüşü; denizin avuçlarında kirlenmemiş mavi köpükler kadar bembeyazdı .İçimdeki bembeyaz sevdama denizlerin saf sularında ölmek yakışırdı. Bembeyaz bir ölüm...

Haketmediklerini gerçeğin aynasında yaşayan, hakettiklerini sadece düşlerinde soluyan bir adam olarak sonsuzluğa gömülüyorum artık. Kefenimi boynuma asıp , sorgularımı dudaklarımda kanatarak gidiyorum. Gidiyorum, sadece anneme evlatlık borcumdan öte kimseye borcumun olmamasının verdiği küçük mutluluğun dudaklarıma bıraktığı bir yudum bir tebessümün güzelliğinde gidiyorum. Ne güzel değil mi ? Maddiyat dünyasında bir dirhem bile borcunun olmaması..Sevineyim mi yoksa güleyim mi onu da sorgulamaktan acizim. Kimseye maddi ve manevi borcum yoktu işte . Oysa alacaklarım ! Oysa kazandıklarım ! Oysa yarınlarım. ! Artık gitme zamanıydı. Hiçbir şeyi düşünmeden feragat ettim tüm alacaklarımdan. Kazandıklarımı ise; sevdaları bir günlük hayatla sınırlandırılmış yetim bir kelebeğin yüreğine bağışlamıştım. Ve yarınlarımı nufüs kaydındaki kütüğümden " öldü " ibaresiyle üzerili çizilip sonsuzluğuna gidiyorum.

Gidiyorum; kârlarımı ve zararlarımı hesaplayacak halim ve geride bıraktıklarımı düşünecek gücüm yok. Gitmeliydim. Artık zaman, yıl sonu entanverinde gelecek seneye devreldilmiş kâr marjinallerini hesaplamak ve düşünmek değildi. Zaman, ayrılık zamanıydı. Bir an evvel gerçeklerin sahnelendiği dünyaya bir vedayı bile çok görüp sessizce gitmekti. İmzası yüreğimde saklı istifa mektubumu tek mirasım olarak sevenlerime bırakıp gidiyorum. Zemheri umutlarımı son kez avuçlarımdan kanatlandırıp gözlerime karanlığın perdelerini kapatıyorum...Açılmamak üzere ömrümü küflü raflara kaldırıyorum...

Üstümde ütüsüz mavi gömleğim, ayaklarımda en son maaşımla aldığım ayakkkabımla yıllarımı geçirdğim kentin ağır ve yorgun sokaklarını son kez aşındırıyorum..Son kez ve bir daha dönmemek üzere...Uzun uzun bakıyorum cocuklugumun geçtigi sokağa. Beyaz badanılı evimize, annemle geçen yaz boyadığımız pencelerimize son kez bakıyordum. Bir an annemin pencerede oldugunu görür gibiydim. Kaçtım, dayanamazdım gözlerine, bakmaya kıyamazdım. Ah annem, son kez ellerini öpüp gitmek son kezh elalleşmek isterdim seninle. Ama kendimde bunu yapacak güç bulamadım. Suçlu olduğumdan değil; gidişime kalbin dayanamaz diye son kez seninle helalleşmekten kaçtım. Şimdi beni pazar günü sınava girecek biliyorsun. Sınavı kazanıp oğlunla bir kez daha gururlanacaktın.. Nerden bilebilirdin ki Kütahya garajında sarıldığın oğluna bir daha kavuşamayacağını..Nerden bilebilirdin ki son kez sarıldığın oğluna bir daha doyasıya sarılamayacağını..Nerden bilebilirdin ki..

Hala aynı yerdeyim; kaldırımların ve anıların gözlerimde bu kadar büyüdüğü sokaktayım. Gözlerimde son kez canlanıyor bilyelerin ardında koşuşan cocukluğum. Artık cocuksu düşlerimi gençliğin kanlı vebaline sarıp gidiyorum. Giderken, siyah önlüğüyle okul yolunda karşıma dikiliyor mazim. Off niye sen misin diye sitemler savuruyorum geçmişime. Oysa kızgınlığım kendimeydi...Maziye merdiven dayamaktan korkuyorum işte. Cocuklugumun güzelliklerini görüp şimdinin ağır ve bir o kadar kurtlanmiş yaralarını sarmaktan aciz gençliğimin iç burkucu aynalarında yüzleşmek istemiyordum. Ben cocukluğumla değil; gençliğimin yaralı yüreğiyle gitmek istiyordum. Kelimeler düğümlenmişti..Herşey durdu sanki...Ağlamak istemiştim o an. Boyuma posuma aldırmadan dizlerimin üzerine çökerek delice ağlamaktı istiyordum. Artık ağlayamıyorum bile ! Gözlerimden kaldırımların dudaklarına düşen bir damla bile yok. Gözbebeklerime buzdan sarkıtlar yerleştirmemiştim oysa. Duvarlara yaslanıp kütük misali ağlamak isteyip ağlayamamak. Ağlayamıyordum; oysa kirpiklerimden akmayı bekleyen nice nehirler var o. Dudaklarımın esaretinden kurtulup kuru toprakla kavuşmayı bekleyen nice yangınlar var yüreğimde harelenen. Ağlamak isteyip ağlayamamak..Tek bir kelime; ağlayamıyorum....

Sıcak iklimlerden kuru toprağıma çicekler taşıyan, yetim dudaklarımın üşümüşlüğüne her defasında sıcak nefesini dolduran ve yüreğime " yüreğiyle" dokunan kadınımı yanıma alarak gidiyorum...Kadınım diyorum oysa hiçbir zaman ona " kadınım " diye seslenememiştim. Yüreğimde ona söyleyemediğim tek bir uhdeydi ona " kadınım " diye seslenememek. Evet artık kadınımı ve yarınlarımı alıp gidiyorum. Yanımda götürdüğüm bedeni değildi. Yüreğini ve gülüşlerini almıştım giderken. Cennet kokulu yüreğinin " aslı " bende kalmak üzere bir suretini fani bedenine verip sevdiğimin yüreğini kendimle götüyordum. Ben ölsem de biliyorum o bedenen yaşayacaktı ama benimle yüreğinin gittiğini hiçbir zaman farketmeyecek. Gözlerinde soluduğum Cenneti ve mahsun yarım bedenimi toprağa emanet edip gidiyorum. Alnımda hüzünle tamamlanmamış kavgalarım, ılık baharların yandığı dudaklarla hiç kavuşmamış dudaklarımla gidiyorum. Sana ve sevdanda doyamadan gidiyorum. Doyamadım....

Ardımda bu yazıyı bırakıp gidiyorum. Son kez yarınlarımı göğe gelin ediyorum. Bulutla, güneşle son kez göz göze gelip selamlaşıyorum. Umut fakiri düşlerime sarılıp herkesle vedalaşıyorum. Ve son kez satırlarımla helalleşip kendimi ve Cennet kokulu sevdamı alıp gidiyorum. Gidiyorum, benim de bilmediğim karanlıklara.Herkese hatta benim bilmediğim düşmanıma bile hakkımı helal edip son kez kendimi ve yüreğimi yazıyorum hüzün kokan satırlara...

Gidiyorum, vedası olmayan bir ayrılığın dallarına son kez sarılıp üzerime serçenin gözlerinde cırpınan hayatımı soğuk taşlara son kez kapatıyorum.

Gidiyorum...
feather