Arama

Anlayana - Sayfa 23

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 623.632 Cevap: 3.995
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
27 Eylül 2006       Mesaj #221
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Hala Seviyorum
Bugunlerde yine seni dusunuyorum...
Sponsorlu Bağlantılar
Yalniz,issiz ve caresiz gecelerde,
Seni dusunuyorum sessiz cigliklarin arasinda...
Kalbim senin için çarparken,
İcimden "seni seviyorum" diye haykirmak geliyor!..
Ama olmuyor,
Ben yine de seni seviyorum haykıramasamda ciglik cigliga,
Bir kagit parcasina,duvara haykiriyorum askimi,
Seni sevdigimi yaziyorum sadece !!!

Seni dusunuyorum hep gecelerde,
Belki hayalin yalnizligima katik olur diye...
Seni dusunuyorum hep gecelerde,
Belki hayalinle gelirsin diye...
Seni dusunuyorum hep gecelerde,
Belki seni hayalinde unuturum diye...

Ama ne mumkun boyle bir sey.
Gozumden uzaksinda,gonlumden olmuyorsun iste,
Cikmiyorsun aklımdan...
Hani istemiyordumda çikmani.
Bir umitle bekliyorum,
Hani gocup gitmeden bu dunyadan,
Bir kez olsun sevgiyle bakar diye gozlerin bana.

Ben hala yalnizim buralarda,
Hala yogun duygularim,hala karanliklardayim,
Dogmasini bekliyorum gunesin,
Ben hala uykusuz gecelere inat seni dusunuyorum!..
Ve ben hala seni seviyorum...
ZEYNEP

HÜLIA - avatarı
HÜLIA
Ziyaretçi
28 Eylül 2006       Mesaj #222
HÜLIA - avatarı
Ziyaretçi
Yine mi yanıldım?!...
Farklı olacağını sanmıştım yada böyle arzuluyordum.Hep aynı olacak değil ya dedim kendi kendime...Ama...
Sponsorlu Bağlantılar
Sahte çıktın bebeğim sahte,onlardan olma diye döktüğüm dualarım boşa,boşaymış.Kırıldım;aslında beni senin kırmana kırıldım.Ellerin ne söylediği umrumda değil,neye baktıkları ya da ne gördükleri umrumda değil.Senin beni nasıl gördüğün önemliydi,bilmem belki hala önemli ama;bir gerçek var ki,sende onlardan oldun.Yalan Dünyadaki tek gerçeğim Sen,Sen de yalan oldun.Ayrı tutmuştum seni,apayrı ama...
Aslında yeminim vardı;değer vermeyeceğim diye olasılık üstüne yeminim vardı.Yeminimi bana bozduran Sen evet Sen değerini neden bilmedin,sevgimin değerini...
Zarım yine tutmadı.Bir şans oyunudur hayat bilinmez ama şansım tutmadı işte;Kumarımda yine başarısızdım,yenildim,kaybettim ama sevgiye inancım bitmeyecek.Sen olsan da olmasan da sevmeyi seveceğim yine...
Elbet bir gün kazanacağım,elbet bir gün...Sen beni kazanmadıkça ben seni hep kaybedeceğim...Sen gidirken söyleyi unuttum ^Yüreğime basıp geçtin...^ Şimdi mutlu musun?...

mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
28 Eylül 2006       Mesaj #223
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
SONSUZ ASK...

Yine aksam yaklasti
Bu gun de batti gunes
Goruntum berraklasti
Halim cilgin yalnizliga es

Oturur her gun penceremde
Oylece beklerim seni
Sen vardin hep dusumde
Ey sevgili ozledim, ozledim seni.

Kopartildi iste yerinden
Lal oldu meneksenin dilleri
Bak iste derinden bir agit aldi karanfilleri

Gozumde yas gonlumde huzun
Sen yine gelmedin
Kulagimda o titrek sozun demedin ki neden bekledin?
ZEYNEP
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Eylül 2006       Mesaj #224
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Her İnsanın Bir Meleği Var


…herkesin bir allahı olmayabilir


Meleklerin insanlardaki pisikolojik işlevlerini şöyle tanımlayabiliriz.

“ Yıkılan kişiselliğimizi yeniden yapılanmasına yardım eden ve var olan
kişiselliğimizi koruması altına alan.”

Melekler genel olarak dinlerle bağlantılı bir konumda algılanılmasına rağmen,
çok gündelik ve bayağı zamanlarda bile hiç inançsız kimseler tarafından benimsenebiliyorlar. Meleklerin herkes için varolabilmelerinin bir özelliği, insanların onların varlığına inanmak ve onlara din ile bağlantılı olarak ibadet
etmek mecburiyetlerinin olmamasındandır.
Meleklere sadece rastlanılır…

Suretlerini göremediğimizden onlara her çeşit sureti verebiliriz.
Seslerini duyamadığımızdan, bize söylediklerini, hislerimiz veya altıncı duygumuz veya sezgilerimiz olarak adlandırabiliriz.
Onları bilimsel olarak ele alabilir ve birçok şekilde inceleyebilir ve yine
Binlerce teoriler ve savlar oluşturabiliriz.

Hiç uzatmayalım ve yorulmayalım !

Melekler üzerine iki gerçek var.
Her insanın bir allahı olmayabilir ama her insanın bir meleği vardır ve
meleklere sadece rastlanılır.

Melekleriyle karşılasmamış olanlara, onlara bir an evvel rastlamalarını
diliyorum.
Göreceksiniz!
Dünyaya onların kanatlarının ardından bakmak çok başka oluyor…

Unutmadan söyleyeyim;
Siz meleğinizi aramayın, sadece raslamak için yolda olun yeterli.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Eylül 2006       Mesaj #225
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir damlanın böyle deniz olduğunu
Şaştım, mavi bir fal gibi açılınca önümde
Giritli bir ölümüm varmiş, bir balıkçı fitil gibi
Patlayacakmış avucunda otuz çubuklu gençliğim
Üç günde mi desem, üç gökte, üç kulaçta mı
Ben ki, o camgöbeği çiçekler açan ağaç
Kırılmaz bardaklar gibi tuzla buz olacakmış
Ne zaman boğulsam böyle yosun kokuyordu ışık
Sabahcı kahvelerde bir çiroz ötüyordu
Ve dalgalarımı geçen o deniz söförleri
Böyle uyur düşlere bindirmiş gemiler
Uyuklar gibi üstünde mermer masaların
Bir tahta parcasıydım, osmanlı bir kazadan kalmış
Yüzüyordum, islam kaptanın ahşap ayağında
Öbür tahtalara öbür insanlara doğru
Cumhurdu murekkep balığı, simsiyah yüzüyordum
Ne bileyim, bir korkunun böyle destan olduğunu
Ağardım, nisanlayınca gece, ve yavrulayan yalnızlık
Ya da ilk insanın doğduğu, öldüğü dağdi Moby Dick
Nefes aldıkça filbahriler köpürüyordu sulardan
Çanlar çalıyor kulaklarımda, yunuslar yarışıyordu
Alyuvarlar, dolkuşları ve rüzgar midyeleri
Dedim, dünya gibi bulut yok dünya üstünde
Ellerimde bir göztasi, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir türkünün böyle Veysel olduğunu
Açıldım, çıkmaz bir sokak gibi, kapanınca denizde.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Eylül 2006       Mesaj #226
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SİREN SESİ BU; BANA AYRILIĞIN HEDİYESİ


Yolculuk başladı ve tarihe kayıt alındı gitmenin beter günü….
Sorgulardan usanan yüzümde uslanmayan yaşlar birikintisi ilerliyor, damlaların sancısı okunuyordu dudaklarımdan…
Gelen hareket saati bir bahane kurbanı olmayı başaramadı. Bıçak kesmedi zamanı yırtarcasına geçen akrebi.
Niyetini günler öncesinden bozan ayaklarımdan dağılan , nasırlaşmış yalvarışlar kar etmedi, şehrin gecesine düşen yakamozlara…
Martılara “elveda” çağrısı uzandığında terk ettiler vapurları, karanlıkta yoruldular…
Martı çığlıkları kayboldu tren sesinde…
“Dur mavi tren… Gitmeye gelmemiştim bu şehre…”
Yaşanmışlığımı kitap arasına saklayıp, kimseye eyvallah demeden, gözlerimi şehrin sularından, kalbimi eski bir aşk hikayesinden alıp, yeni aşıklara emanet ediyorum.
Dağıtıyorum yüreğimde ki bu aşk emanetini…
Kapansın bu hasretin İstanbul hecesi.
Acınması imkansız halime vursun dalgalar, Kız Kulesini getirsinler rüyalarıma.
İçinde ben ve rivayet edilen hikayem olsun…
Yılanların çok olduğu söylenir bu kentte. Hepsi o hikayenin içinden mi gelir, ya da zehirlemek için bir kahraman mı lazımdır,
yitip giden her aşk hikayesine …
Eminönü meydanında milyonlarca bakıştan birisi benimdir diyebilmem için, yüreğimi gönderiyorum.
Yeni caminin muhabbet bekçileri karşılasınlar, minareden yükselen ezan ile beraber…
Başımı eğip secde de, kalbimden geçirdiğim, kendimden esirgediğim dualarıma amin desinler…
Bakırköy sahilin de – köprüyü çıktıktan sonra- elinde ki çiçeklerle seni karşılar kadınlar. Hiç beklemediğin, tanımlayamadığın dünyanın içinde bulursun kendini. Elini eline almıştır ve başlamıştır hayal gücüne kelimeler sığdırmaya. Üç vakte kadar olacaklar karşısında hayretle bakar ve yanında mahcubiyetle duran kişinin sevgilin olmadığını anlatmaya çalışırsın. Sonra, güzelleştirmek adına dikenlerinden uzaklaştırılmış gül dalını verirler eline, fiyatını o kadınların belirlediği…
Sahilde yürürken, elide çingene gül’üyle, kelimelerine hayallerini sığdırmaya çalışırsın…
Süleymaniye camisinde ikindi vakti…Heybetinden yüreğim genişliyor… Şükrü hatırlatıyor ezan-ı Muhammedi…
Namaz sonrası cami bahçesinde, muhabbetinize çaylar ısmarlarsınız. Lale ya da gül , ismi aklıma gelmese de o güzel bahçenin, beni oraya götüren, gönül bahçesinde bin bir güzellik yetişen, ilk ezanı okuyanın adıyla emsal olanı unutamam…
Unutamam Galata kulesine karşı söylenen o ezgiyi…”Hatasız kul olmaz , hatamla sev beni…”
Üsküdar iskelesinin önünden Beykoz’a giden yolda , ne kadar halı altı edilmiş mesele varsa dökersiniz Marmara’nın mavisine… Boğaz karşılar sizi, o da dökülmüştür ve sabit durmuştur bu esarette…Yu’şa tepesine kadar görebildiğiniz en güzel yeşil ve mavi kardeşliğine şahit olursunuz.
Geri dönüş yolu , veda havasıdır artık. Oturduğum pencere camından – dışarıda ki kalabalığı hesap etmeden-
“Seni seviyorum İstanbul” diye bağırdım. Pişman değilim…
EMN plakalı arabanın içinde ,sesimin yankısını duyuyorum.
Yalnız değilim…
Gel çağrısında yağmursuz toprak, aylardan Temmuz, saat gece yarısı, Bostancı durağı hiç bu kadar acımasız olmadı karşımda.
Hoş çakal İstanbul’un Anadolu durağı…Hoşça kal…
“Treni durdurmak istiyorum”
Dur………ma ,
Durma mavi tren, sen devam et yoluna. Raylar da dağıt dumanını, ben camlarında efkarıma küller gönderiyorum.
Sen durma mavi tren… Aylardan temmuz, saat gece yarısını geçti , ben koca bir şehri…
Şimdi nefes almaya çalışıyorum. İstanbul olmadan zor ve isteksiz bu alış veriş. Sermayeden gidiyor, biriktirdiğim hava, içtiğim su, yüreğim daralıyor …
Siren sesi bu ; Bana ayrılığın hediyesi….
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
29 Eylül 2006       Mesaj #227
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Git Şimdi

yıldızsız bir gökte
kumsuz bir çölde yürüyorum,
kırlangıçlar ötmüyor,
bahar gelmiş kime ne?
papatyalar açmıyor,
işte böyle;
gidişin götürdü hayatın yarısını
ey bahar gözlü yar!
rüzgarın dalları eğmesi gibi
ayrılık savurdu bizi,
eğildim,önündeyim,
hadi git şimdi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Eylül 2006       Mesaj #228
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Denizin içine doğru süzülen yeşil bir ışık huzmesi görüyorum ve içinden geçmeye çalışan balıkları… Yeni bir başlangıcın işareti olduğunu düşünüyorum o an bütün bunların… Sonun başlangıcı…
Bana gittikçe uzaklaşan bir geminin sol yanıydım. Gemi bensiz yol olabildi ama ben düşmek zorundaydım. Martılar eşlik etmedi yalnızlığıma belki, ama, bir veda türküsü çağırdılar… Öylesine… Uzaklardan… Bütün evren kulak kesildi bu melodiye… Kuşlar kanat çırptı semada, bu kez bana veda ederken ve denizin derinliğine doğru usul usul süzülen aciz varlığıma bakarken… Ne çok canım yandı kim bilir suyun dibine çöküşümde… Dibe… En dibe vuruşumda ne çok canım yandı… Yaralarımı sarmaya çalıştım… Sanıyorum ki sardım da… Yaralar; ince ince, sızı sızı… Sarıldılar… Zamana bırakılan ah bu gizli yaralar…Kendim için seçip, süslediğim bu gizli yara…
Sonra su yüzüne çıkmak için bedenimde ki tüm demir yığınlarını kaldırdım. Hafifledim… Nihayet suyun yüzündeydim ve artık nefes alabiliyordum… Şükrettim… Hamdettim… Acemi, yalnız ve öksüz bir balık misali korkak bakışlarla, o yeşil ışık huzmesine pervane oldum. Sürüklenebilirdim oysa, o ışığı bulmasaydım, girdaplara doğru yol alabilirdim…
Bir gemi gördüm o vakit, çaresizlikten bu kadar yorgun düşmüşken hem de… Sol yanı kırık bir gemiydi o ve benim ellerimden tuttu. O geminin sol yanı oldum… Kendi yarama merhem olsun diye, büyük bir yarayı teknik bir hadiseyle kapadım.
O an anlamıştım ki; çizecek çok sayfalarım, yazacak çok satırlarım vardı… Bir sonun başlangıcına, derin bir mutluluğa doğru yol almıştım…
Ve o an içimde ki, gözlerinden umut taşan çocuğun hala hayatta olduğunu fark ettim… Onu dinledim… Artık biliyordum ki;
Aşk güçlüydü…
Aşk cesurdu…
Aşk nefesti…
Aşk büyüktü…
Aşk erişilmezdi…
Aşk eşsizdi…
Aşk pervasızdı…
Aşk sessizdi…
Aşk söylenmeyen son sözdü…
Aşk zamansızdı…
Aşk beyaz bir sayfaydı…
Aşk amansızdı…
Aşk özlemdi…
Aşk beklemekti…
Aşk kalbinin emin ellerde olduğunu bilmekti…
Aşk acıydı…
Aşk savaştı…
Aşk barıştı…
Aşk mutluluktu…
Aşk yaşamaktı…
Aşk ölmekti…
Aşk tezattı…
Aşk güncel bir boşluktu…
Aşk ASLI olmaktı…
Aşk KEREM’ ini bulmaktı.
Aşk kanatlarımın olduğunu hissettirendi…
Aşk asi başımı dize getirendi…
Sahi, AŞK neydi?
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
29 Eylül 2006       Mesaj #229
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Yüreğin Sızlamadımı

Bir duvar dibinde bırakıp beni
Giderken yüreğin sızlamadımı
Yillar boyu sevdim delice seni
Giderken yüreğin sızlamadımı

Biliyorum gözün oldukça kara
Açtın yüreğime onulmaz yara
Yüzümü göremen belki bir daha
Giderken yüreğin sızlamadımı

Ne kötülük gördün neydi garezin
Yalanmıydı bana aşkın hevesin
Bir gün olur kesilirse nefesim
Giderken yüreğin sızlamadımı

Yaralı bıraktın yaram kanıyor
Deli gönlüm bir tek seni arıyor
Ozan Güner azar azar ölüyor
Giderken yüreğin sızlamadımı
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Eylül 2006       Mesaj #230
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Hangi yüze bakarsam, sensin karşımda sanki;
Bütün tebessümlerde seni görür gibiyim...
Takıldım peşlerine, gölge oldum inan ki;
Her biri bir kılavuz, sana yürür gibiyim...

Biliyorum, sen yoksun varacağım yerlerde;
Benimkisi aslında, boşa çekilen kürek...
Ne var ki; arıyorum, soruyorum her yerde;
Avunmuyor be gülüm başka türlü bu yürek...

Sen dolmuşsun içime, kıskıvrak çemberleyip;
Özüme işlemişsin, kuşatarak sarmışsın
Hûri gelse; bağrıma basamam ki, yâr deyip! ..
Anladım ki; Dünyâ'da, bana tek sen yârmışsın...