Arama

SevgiliNİZİN Hafifletici Sebebi Olmayan 31 Suçu - Sayfa 6

Güncelleme: 13 Aralık 2008 Gösterim: 39.399 Cevap: 80
kral_024 - avatarı
kral_024
Ziyaretçi
8 Haziran 2006       Mesaj #51
kral_024 - avatarı
Ziyaretçi
aahhh 3. madde aahhhh
Sponsorlu Bağlantılar
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
16 Haziran 2006       Mesaj #52
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Kadınların sordukları en zor 5 soru ve cevapları...
Ne düşünüyorsun, Beni seviyor musun, Şişman mıyım, O (kadın) benden daha mı güzel, Ben ölseydim ne yapardın?
Sponsorlu Bağlantılar

Sorular:

1. Ne düşünüyorsun?
2. Beni seviyor musun?
3. Şişman mıyım?
4. O (kadın) benden daha mı güzel?
5. Ben ölseydim ne yapardın?

Bu soruların kötü ve zor olmasının nedeni onlara doğru cevaplar
verilmezse her birinin büyük bir tartışma, kavga ve/veya boşanmaya yol açma riski taşımasıdır.
"Doğru" kelimesi burada pragmatik anlamda doğru demektir; ahlaki açıdan doğruluk göz önüne alınmamış, bu okuyucunun ahlak anlayışına bırakılmıştır.

1.

Ne düşünüyorsun?

Bu sorunun doğru cevabı, tabii ki şöyle bir şeydir:

Senin ne kadar sıcak, harika, ilgili, düşünceli, zeki, ve güzel bir eş olduğunu ve seninle karşılaştığım için ne kadar şanslı olduğumu düşünüyordum.

Bu cevap kitabi olduğundan, böyle söylerseniz tabii ki fazla işe
yaramaz.
Onu konuşma diline aktarmanız gerekir:

Yaa, düşünüyorum da, ... sen çok sıcak ve sevimli birisin. ... Benimle
ilgileniyorsun... Düşüncelisin... Çok zeki ve güzel bir eşsin... (Biraz
boşluk) ... Aslında, seninle karşılaştığım için ben de çok şanslı bir hergeleyim!

Bu cevap o sırada aklınızdan geçenlerle uzaktan yakından ilgili
olmayabilir.

Yanlış cevaplar:

a. at yarışı.
b. futbol.
c. dükkandaki işleri.
d. benden daha güzel olduğunu.
e. son günlerde ne kadar şişmanladın.
f. ...

Sassy makalesine göre bu aptal soruya verilen en iyi cevap Evli ve
Çocuklu'daki Al Bundy'den gelmiş. Karısı Peg bu soruyu sorunca,

Senin bilmeni isteseydim, demiş Al, düşünmek yerine konuşuyor olurdum.

Diğer soruların da bir tek doğru cevabı fakat bir çok yanlış cevabı var.

2.

Beni seviyor musun?

Bu sorunun doğru cevabı, "evet"tir. Daha etkili olmak isteyenler,
"evet, hayatım" da diyebilir.

Yanlış cevaplar:
a. sanırım.
b. evet deseydim kendini daha mı iyi hissedecektin?
c. bu senin "aşk"tan ne anladığına bağlı.
d. fark eder mi?
e. kim, ben mi?
f. ...

3.

Şişman mıyım?

Bu sorunun doğru cevabı kendinden emin bir şekilde ve kesinlikle vurgulayarak, "hayır, tabii ki değilsin," deyip odadan hemen çıkmaktır.

Yanlış cevaplar:
a. sana şişman diyemem, ama ince de diyemem.
b. neye kıyasla?
c. hafifçe kilolu olmak sana yakışıyor.
d. daha şişmanları da gördüm.
e. soruyu tekrarlayabilir misin? ... üzerinde düşünüyordum da.
f. ...

4.

O benden daha mı güzel?

Bu sorudaki "o" eski bir kız arkadaş, yoldan geçen (ve ona bakarken neredeyse kaza yapacağınız) biri veya seyretmekte olduğunuz filmdeki bir aktris olabilir.

Her neyse, her halükarda doğru cevap, "hayır, sen çok daha güzelsin,"
şeklindedir.

Yanlış cevaplar:
a. bir başka açıdan öyle.
b. güzelliğin nasıl kıyaslandığını bilmiyorum.
c. evet, ama senin kişiliğin çok daha iyi.
d. o sadece daha genç ve ince.
e. soruyu tekrarlayabilir misin? ... üzerinde düşünüyordum da.
f. ...

5.

Ben ölseydim ne yapardın?

Doğru cevap:

Allah göstermesin! Senin zamansız ayrılığına dayanamam. Hayat benim için anlamını yitirir ve kendimi Boğaz Köprüsünden atmamak için bir neden bulamam.

(Dikkat: Ses tonu ve yüz ifadeleri olağanüstü önemlidir.)

Bu soru, aşağıdaki aptal fıkrada da görüleceği gibi, bütün soruların en aptalı ünvanını kazanmaya layık bir sorudur.

K: "Hayatım, ben ölseydim ne yapardın?"
E: "Eee, çok kötü olurdum, ama niye sordun?"

K: "Yeniden evlenir miydin?"
E: "Yo, elbette evlenmezdim."

K: "Niye? Evli olmaktan hoşlanmıyor musun?"
E: "Elbette hoşlanıyorum."

K: "Öyleyse neden evlenmezdin?"
E: "Pekala, evlenirdim."

K: "Demek evlenirdin?"
E: "Evet."

K: "Onunla yatağımızda mı yatardın?"
E: "Yani, evet. Herhalde öyle yapardım."

K: "Anlıyorum. Benim elbiselerimi giymesine de izin verir miydin?"
E: "İsterse, tabii ki"

K: "Öyle mi? O halde benim resimlerimi kaldırıp onun resimlerini de
asardın,
değil mi?"
E: "Evet. Doğru davranış bu olurdu."

K: "Yaaa!? Eh, o zaman benim golf sopalarımı kullanmasına da izin
verirdin?"
E: "Bu tabii ki mümkün değil, hayatım, çünkü o solak."


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
25 Haziran 2006       Mesaj #53
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

Bir okulda yayımlanan dergide, 6.sınıf öğrencilerine sormuşlar...
Bakin neler denmiş ''Sevgi'nin Rengi'' için:



* Bence sevginin bir rengi olsaydı, mavi olurdu; çünkü mavi denizin rengidir ve sevgi de denizler kadar sonsuzdur.
(Serhat)


* Sevgi yeşildir; çünkü o kadar doğal, o kadar saftır ki... Yeşil doğanın rengidir. Bu nedenle sevgi yeşildir, diyorum. Ama başımdan geçen bir olay sevginin pembe de olabileceğini düşündürüyor. Bir gün kardeşimi kaybetmiştik ve üzerinde çok pembe bir elbise vardı. O’nu elbisenin rengi ele vermişti. Bulduğumuzda havalar uçmuştum. Bunun için sevgi pembe de olabilir, diyorum.
(İdil)


* Sevgi türkuaz rengidir. Okyanuslar gibi ferahtır, suyu ne sıcak ne de soğuktur.
(pelin naz)


* Ben cenneti, melekleri hep beyaz olarak hayal ederim. Bu nedenle sevgi beyazdır diyorum. Sevgi saftır.
(Özge)


* Sevgi bir renk olsaydı, sarı olurdu; çünkü sarı, güneş kadar sıcak ve aydınlık bir renktir. Yani sevgi içimizi işitir, tıpkı güneş gibi. Canlılara hayat verir, tıpkı güneş gibi.
(Melike)


* Sevgi gözyaşı rengidir. Sevenler sevinçten ağlarlar, üzüntüden ağlarlar. Yani sevginin rengi su gibidir.
(Evren)


* Sevgi öylesine güzel ve en yüce ki; onu hiçbir renk ifade edemez.
(Deniz)


* Sevgi renk olsaydı, açık mavi olurdu; çünkü gökyüzü açık mavidir. Gökyüzü gibi uçsuz bucaksızdır sevgi.
(Bünyamin)


* Bahar sevgi ayıdır. o ayda çiçekler acar, bu yüzden sevgi ayıdır. Sevgi içimizde bir çiçek gibi büyüyüp, geliştiği için rengi yeşil olmalıdır.
(Anıl)


* Sevgi gökkuşağının tüm renkleridir. Çünkü sevgide kavgalar, gülüşmeler her şey vardır.
(Oya)


* Bence sevgi beyazdır. Beyaz her renge uyar. Sevgi de öyledir, her insani güzelleştirir.
(Belen)


* Sevgi beyaz olmalı. çünkü sevgi, pamuk gibi yumuşacık, bulutlar kadar sonsuz melekler kadar güzel bir duygudur.
(Ece)


* Sevgi temiz ve berrak bir duygudur. içinde yalan barındırmaz. Beyaz sevgiyi ifade eder. Çünkü o da sevgi gibi tertemizdir.
(Onur)


* Sevgi tüm renklerdir. Yaşamın monotonluğunu, çekilmezliğini kırar.
(Pelin)


* Sevgi kırmızı bir güldür. Yeşil yaprakları doğallığı, kırmızısı ise sıcaklığı anlatır.
(Elif)

PEGASUS01 - avatarı
PEGASUS01
Ziyaretçi
27 Haziran 2006       Mesaj #54
PEGASUS01 - avatarı
Ziyaretçi
Walla Nediyeyim Muhteşem Tespitler Saolun
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Haziran 2006       Mesaj #55
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşk yanlışları

Sonu hiç gelmeyecekmiş sandığımız aşk hikayeleri yaşarız. Aşk üzerine bir sürü kitap okur, aşk üzerine durmaksızın konuşuruz. Aşk biter mi, aşkın ömrü kaç yıldır, aşk herşeyi affeder mi?..
Bütün bu soruların yanında, bildiğimizi sandığımız ya da aslında hiç bilmediğimiz bazı gerçekler vardır. İşte 'sorun yok' sandığınızda, ilişkileri çıkmaza sokan belii başlı yanlışlar...


YANLIŞ: Eski partnerinize karşı hala güçlü hisleriniz varsa, yeni partnerinize aşık olamazsınız.


Bu aslında yanlış bir tez. Çünkü insanlar yaşamları boyunca birden fazla kişiye aşık olabilir. Eski partnerinize karşı hala güçlü hisler besliyorsanız, bu sizin kabahatiniz değil. Bu belki de yeni partnerinizde bulamadığınız ve alışkın olduğunuz bir takım özelliklerle ilgilidir. Bu sizin yeni partnerinize aşık olamayacağınız göstermez.


YANLIŞ: Doğru insan' ile karşılaşınca bunu kesinlikle anlarsınız.


Bir partiye katılırsınız ve salonun öbür ucunda ayakta duran ve gözlerinizin içine bakan kişiyle birbiriniz için yaratıldığınızı düşünürsünüz. Peki ya buna inanıp ta sonradan yanıldığını görenler? Tanıştığınız birinin sizin ruh ikiziniz olduğunu düşünüp te hemen harkete geçmeyin, yanılma ihtimaliniz çok yüksektir çünkü.


YANLIŞ: Evlenmeden önce birlikte yaşamak, aranızdaki bağı sağlamlaştırır.


Çiftlerin yüzde 50'si evlenmeden önce birlikte yaşıyor. Fakat bu, boşanma oranını düşürmüyor. Hatta araştırmalar, evlenmeden önce aynı evi paylaşanların boşanma oranlarının daha yüksek olduğunu gösteriyor.


YANLIŞ: İdeal erkeğiniz bir çok açıdan size benzer .


Evlilik uzmanları, etnik, dini ve başka benzerliklerin, uzun süreli ilişkilerin anahtarı olduğunu söyleseler de, bu gerçek değil. Bir ilişkinin süresi, ortak amaçlar ve birbirini tamamlayan karakterlerin buluşmasından geçiyor.


YANLIŞ: Eşinizi seçerken gözü doymuş birini seçmek daha doğrudur.


Kadınlar, hayatlarına giren erkeklerin kendilerinden önceki yaşamlarını dolu dolu yaşamalarının avantaj olduğunu düşünürler. Bundan emin olmayın, unutulmaması gereken bir nokta var ki, huylu huyundan vazgeçmez...


YANLIŞ: Kıskançlık, onun size değer verdiğinin en temel göstergesidir.


"Erkek, sevdiği kadını sahiplendiği için kıskanır, normaldir" diye düşünenler vardır mutlaka. Kıskançlık, sevmek ve sahiplenmekten değil, kaybetme korkusu ve güven eksikliğinden kaynaklanır.


YANLIŞ: İlişkinin başında kötü olan seks iyi yaşamı zamanla harika olur.


Bir ilişkinin başlangıcının en tutkulu dönemi olduğu düşünülürse ve bu dönemde seks kötü gidiyorsa, ilişkinin devamında aynı kalması muhtemeldir.
PLAYBOY - avatarı
PLAYBOY
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #56
PLAYBOY - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
xcherry adlı kullanıcıdan alıntı

Aşk yanlışları


YANLIŞ: Eşinizi seçerken gözü doymuş birini seçmek daha doğrudur.


Kadınlar, hayatlarına giren erkeklerin kendilerinden önceki yaşamlarını dolu dolu yaşamalarının avantaj olduğunu düşünürler. Bundan emin olmayın, unutulmaması gereken bir nokta var ki, huylu huyundan vazgeçmez...


bence huylu huyundan vazgecer, eger yeteri kadar yasamiz, gormus ve eglenmisse...
bence gozu doymus birisi en mukemmel koca adayidir. cunku artik MUTLULUKTAN baska birsey aramiyordur.


Not: Az kaldi bende doymak uzereyim Msn Happy
Son düzenleyen Blue Blood; 29 Haziran 2006 08:10
*TeoDora* - avatarı
*TeoDora*
Ziyaretçi
2 Temmuz 2006       Mesaj #57
*TeoDora* - avatarı
Ziyaretçi
(ÜSTÜ KAPALI CÜMLELER) Msn Wink

KADINLAR :
İhtiyacımız var. (İSTİYORUM)
Ne istiyorsan onu yap. (NASILSA BEDELİNİ ÖDETECEĞİM)
Konuşmaya ihtiyacım var. (ONAYLANMAYA İHTİYACİM VAR)
Konuşmaya ihtiyacım var. (SİKAYET EDECEĞİM)
Sinirli değilim. (ELBETTE SİNİRLİYİM APTAL HERİF)
Romantik olup da şu ışığı söndürür müsün? (SARKAN
YERLERİM VAR DA !)

Bu mutfak cok kullanışsız. (YENİ BIR EV İSTİYORUM)
Yeni gece ayakkabısına ihtiyacım var. (ÖBÜR 60 ÇİFT
TOZLU)
Beni seviyor musun? (PAHALI BİR ŞEYLER İSTEMEK ÜZEREYİM)
Beni ne kadar seviyorsun? (BUGÜN BİR HALT KARIŞTIRDIM)
Bir dakika içinde hazırım sevgilim. (KALINCA BİR KİTABA
BAŞLAYABİLİRSİN)
Popom biraz büyük mü? (BANA GÜZELSIN DE)
Bir iletiiim problemimiz var. (BENİMLE HEMEN UZLAŞ)
Hayır bağırmıyorum. (BENİMLE HEMEN UZLAŞSAN ÇOK İYİ
EDERSİN)



ERKEKLER :
Sinemaya gidelim mi? (NETİCEDE SEVİŞİRİZ DEĞİL Mİ?)
Yemege çıkalım mı? (NETİCEDE SEVİŞİRİZ DEĞİL Mİ?)
Seni arayabilir miyim? (NETİCEDE SEVISIRIZ DEGIL MI?)
Dans edelim mi? (NETİCEDE SEVİŞİRİZ DEĞİL Mİ?)
Sizi bir yerden tanıyorum sanki? (AH BİR SEVİŞSEK HARİKA
OLUR) Sıkıldım (ARTIK SEVİŞELİM)
Seni seviyorum. (HEMEN SEVİŞELİM)
Ben de seni seviyorum. (EE, BUNU DA DEDİIK, NE
BEKLİYORUZ?) Konuşmak ister misin? (BEN AKILLI,
ANLAYIŞLI VE İLGİNÇ BİR ERKEĞİM, BENİMLE SEVİŞMEK COK HOŞUNA GİDECEK)
Benimle evlenir misin? (BAŞKALARIYLA SEVİŞMENİ GAYRI
MEŞRU HALE GETİRMEK İSTİYORUM)
Karnım aç (KARNIM AÇ)
Uykum var. (UYKUM VAR)
Yorgunum. (YORGUNUM)


Msn Wink
nobody34 - avatarı
nobody34
Ziyaretçi
2 Temmuz 2006       Mesaj #58
nobody34 - avatarı
Ziyaretçi
Al Bundy Felsefesinin Ana Hatları.....!!!!

1.Bir erkek bütün hayatı boyunca erkektir ama bir kadın "karın" olana kadar seksidir.

2.Bir ülkeyi mahveden şeyler, bilgisayarlar ve kadınlardır.
3.Sigorta evlilik gibidir. Sürekli bir şeyler ödersin ama geri hiçbir şey alamazsın.
4.Kimse bir ayakkabı satıcısının cazibesine dayanamaz.
5.Eğer seks istiyorsan çocukların evden gitmeli, eğer iyi seks istiyorsan karın evden gitmeli.
6.Tanrı, kadınlardan spor yapmasını istemez, öyle olsaydı onları erkek olarak yaratırdı.
7.Noeller pişmanlıklar için değildir. Pişmanlıklar için evlilik yıldönümleri vardır.
lily_jade - avatarı
lily_jade
Ziyaretçi
2 Temmuz 2006       Mesaj #59
lily_jade - avatarı
Ziyaretçi
çok güzel ama eğer bayanlar böyle bir liste yapmış olsaydı kesin 10 ciltlik ansiklopedi olurdu,çünkü erkeklerin hataları saymakla BİTMEZMsn Wink
melish - avatarı
melish
Ziyaretçi
3 Temmuz 2006       Mesaj #60
melish - avatarı
Ziyaretçi
Aşkın Yaşı Kaç?
20 yaşında mideye giren kramplar, 30 yaşında derin duygular, 40 yaşında kolaylık ve huzur... Aşkı her yaşta farklı yaşıyoruz. Fakat asıl önemli olan, yaşımız ilerledikçe duygularımızın hangi yöne gittiğini görmemiz.

Aşkın yaşı yok. Ama her yaşta yaşanan aşk da aynı değil. Çoğu-muz 30’lu 40'lı yaşlarda yeni bir duygusal ilişkinin eşiğine geldiğimizde kendimize şu soruyu sorarız; "Peki, neden 18 yaşındaki gibi midemde kelebekler uçuşmuyor? Yoksa ona aşık değil miyim?" Oysa sorunu birlikte olduğumuz erkekte aramamız çok anlamsız. Tam tersine o bize yeni bir heyecanın, bambaşka bir yaşantının kapısını açıyor, aşkta yeni bir şans yaratıyor. Asıl bilmemiz gereken, karşımıza dünyanın en mükemmel insanı çıksa da duygularımızın ve ilişkiden beklentilerimizin yaşımız ilerledikçe değiştiği... Yani aşkın da kendine göre bir zaman planı var. Eğer bu plan içindeki her dönemde bizi nelerin beklediğini bilirsek, karşımıza çıkan fırsatları daha iyi değerlendirebilir ve çok daha tatmin edici ilişkiler yaşayabiliriz.

20-25 yaş arası:Tutuşan Kalpler

Sabahlara kadar dans ettiğimiz çılgın geceler, ayışığında çırılçıplak denize girmeler, sabahlamalar ve daha bir sürü çılgın eğlence... Bedenimizde ve ruhumuzda korkunç bir enerjinin yükseldiği bu dönem, kuşkusuz sıradışı ve hızlı aşklar için de en güzel ortamı yaratır. Sonunu düşünmeyi gereksiz bulduğumuz maceralara atılır, tek gecelik ilişkiler yaşar, uzun süreli bağlılıklardan kaçınırız. Önemli olan aşık olmaktır. Henüz yaşadığımız yoğun duyguları dışarıdan bir gözle değerlendirebilecek olgunlukta olmadığımız için derin hayal kırıklıkları, bitmeyen gözyaşları, kendine acımalar ve içine kapanmalar da bu dönemin ayrılmaz bir parçasıdır. Evlilik, aile kurma, yıllar süren bir ilişki gibi düşünceler henüz bize çok uzaktır. Cinsellikte yaşanan ilk zevkler ve ilk sorunlar da genellikle 20-25 yaş arasında ortaya çıkar. Çünkü bu dönemde erkekler cinsel enerjilerinin doruğundayken ve sadece kendi aldıkları zevke yoğunlaşmışken biz kadınlar bitmeyen bir arayış yaşar, bedenimizi ve içimizdeki seks gücünü tanımaya çabalarız. Bu dönem, aşkın en dinamik ve en coşkulu halini yansıtır.

25-30 yaş arası: Büyük Karar

Lise ve üniversite arkadaşlarımızın bir bölümünü kaybettiğimiz, iş hayatına atıldığımız, yeni insanlarla tanıştığımız ve gerçek hayatı tanımaya başladığımız bu dönemde her şey farklı ve yenidir bizim için. Aşk honusunda da hendimizi birdenbire bir karar aşamasında buluruz: Geçmiş yılların özgür ve çılgın ilişkilerine devam mı, yoksa uzun süreli bir ilişki ve belki de evlilik mi? Bu kararı vermek, hiçbir kadın için kolay değildir ve güvensizlik çoğumuz için bu dönemin en belirgin duygusudur. Kendimize sürekli sorular sorarız; Nasıl bir hayat istiyorum? Gelecekten beklentilerim neler? İlişkim mi daha önemli, yoksa kariyerim mi? Eğer birkaç yıldır süren, sabit bir ilişkimiz varsa kafamızın böyle karmakarışık olması ister istemez o ilişkiyi ve birlikte olduğumuz erkeği de etkiler. Araştırmalar da bu söylediğimi doğruluyor: Birçok çift 20'li yaşların sonunda ayrılıyorlar. Neden mi? Beklentilerin uyuşmaması, büyük bir sorumluluk almaktan korkma, ilişkinin kaldırılamayacak bir yük haline gelmesi, "Biraz daha hayatımı yaşayayım" düşüncesi... Yine de tabii ki bu "çeyrek yaş krizini" aşan ve 30'lara taşınan aşklar da var. Cinselliğe gelince... Kadınlar 25-29 yaş arasında cinsel cazibelerinin doruğuna çıkıyorlar ve seks bir kendini gösterme oyunu değil, saf bir zevk haline geliyor.

30-34 yaş arası: İki kişilik hayaller

Birlikte çıkılan seyahatler, evde televizyon izleyerek geçirilen sakin geceler, romantik akşam yemekleri, katıksız mutluluk anları... Bu dönemde çiftler aşkın her cephesinde bir elmanın iki yarısı olmanın tadını çıkarırlar. Çoğu çift aynı eve taşınır ya da evlenir. 20'li yaşların enerjisi biraz da iş hayatının yoruculuğu nedeniyle önemli ölçüde azalır. Sabit ilişkisi olan diğer çiftlerle ev buluşmaları tercih edilir. Vahşi seksin yerini daha romantik ve şefkat dolu sevişmeler, aşkta macera tutkusunun yerini huzur arayışı alır. Kadınla erkeğin birbirlerine ve ilişkiye karşı sorumlulukları ön plana çıkar. Hele işin içine bir de çocuk girdiyse, bu sorumluluklar daha da artar. 30-34 yaş arasındaki uzun süreli ilişkilerde yaşanan en büyük sorun ise kadınla erkeğin birbirlerine karşı gösterdikleri özenin ortadan kalkmasıdır. İlişki her iki tarafta da gündelik hayatın değişmeyen bir parçası olarak kabul edilmeye başlar ve o noktada tehlike çanları çalar. Duygusal ve cinsel yasamdaki rutinleşme, aşkın verdiği zevk yerine sorumluluk ve beklentilerin ön plana çıkması ve aynı evde yaşamanın getirdiği kaçınılmaz anlaşmazlıklar, gereken özen gösterilmediği takdirde ilişkiyi çok kırılgan bir çizgiye sürükler. Bu çizgi, bir sonraki yaş döneminde ilişkiyi tehdit edecek şekilde aşılabilir.

35-39 yaş arası: Aldatma

İş, arkadaşlar, eş ve çocuktan oluşan dörtgende sıkışıp kalan pek çok insan, 35'inden sonra bu sıkıcı hayata isyan edip bu isyanı eşini aldatarak ortaya koyar. Çiftin huzuru, gençlik yıllarından sonra ikinci kez ortaya çıkan macera arayışına kurban edilir. Eğer aşkı canlı tutmak yani ateşi körüklemek için iki taraf da yıllardır en ufak bir çaba bile göstermediyse, ilişki aldatmayla başlayan yepyeni bir sürecin eşiğine gelir: Pişmanlıklar, itiraflar, karşılıklı suçlamalar, gözyaşları, bütün ilişkiyi yeni baştan gözden geçirmeler, ayrılık ya da bir kez daha deneme kararı... Bunun yanı sıra bu döneme kadar çocuk sahibi olmayan kadınlar bir tür kaçırma ve ıskalama telaşına kapılırlar. Dolayısıyla 35-39 yaş arasında çocuk sahibi olup bir çiftten bir aileye dönüşmeye karar verenler de az değil. Geç yaşta çocuk sahibi olmanın ilişkinin rutinleşmesini önlediği de söylenebilir çünkü herkesin çocuk sahibi olduğu 30-34 yaş arasını gezip tozarak, bir bebeğin sorumluluğunu almadan, sadece kariyerleri ve birbirleri üzerine yoğunlaşarak geçiren çiftler için 35-39 yaş arasında sahip oldukları bebek, gerçek bir yenilik olur. Bu da çiftin ilişkisİnin sıkıcı bir alışkanlığa dönüşmesini önler.

40-45 yaş arası: Geleceğe dönüş

Orta yaş krizi mi dediniz? Aslında bu dönem daha ziyade ikinci bir ergenliği andırıyor: Pek çok kadın, ikinci kez mantığın yönlendirme gücünden yoksun kaldığını ve duygularının esiri olduğunu hisseder. 40-45 yaş arası dönem, eski ve neredeyse unutulmuş bir aşk hayalini gerçekleştirmek için mükemmel bir fırsattır. Bugüne kadar çıkılmamış seyahatler, romantik geceler, 18 yaşın yeniden keşfedilen heyecanları, yaşamı tanımanın verdiği olgunlukla birleşen ve gençlik yıllarını andıran coşku... Kısacası bu dönem, yeni bir aşka merhaba demek için kesinlikle çok uygundur. Uzun yıllardır süren ilişkilere gelince: Ne yazık ki, onlar o kadar şanslı değiller. Kıskançlık krizleri ve kavgalar artar, kaprisler yapılır, suçlamalar ve hesaplaşmalar söz konusu olabilir. Fakat bu yaşananları genellemek ve her ilişkinin böyle olacağını iddia etmek doğru değil. Nice çiftler var ki aşklarına çok iyi bakıyor, birbirlerine karşı antenlerini daima açık tutup en küçük sorunları bile yerinde ve zamanında hallediyorlar. Ateşli bir aşkın derin bir sevgi ve bağlılığa dönüştüğü süreçte ilişkilerini korumaya, geliştirmeye ve zenginleştirmeye büyük önem veriyorlar. Ve işte asıl onlar zaman içinde belki değişen, ama hiçbir zaman sıradanlaşmayan gerçek aşkın keyfini sürüyorlar.

Benzer Konular

30 Nisan 2014 / _AERYU_ Müzik tr
11 Nisan 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
9 Mart 2010 / _KleopatrA_ X-Sözlük
20 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Sosyoloji
9 Mart 2010 / _KleopatrA_ X-Sözlük