Arama

Dostluk Üzerine - Sayfa 4

Güncelleme: 13 Eylül 2016 Gösterim: 113.329 Cevap: 300
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ocak 2006       Mesaj #31
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dostluğun Öyküsü
Ahmet ve Nihat adında iki arkadaş varmış. Aynı okulda okuyorlarmış.


Sponsorlu Bağlantılar


Ahmet istanbulda yaşayan, evi, arabası yeterince parası olan biriymiş. Nihat memleketten İstanbul'a gelmiş zor şartlar altında yaşayarak okuyormuş. Bunlar zamanla daha da iyi arkadaş olmuşlar. Ahmet Nihat'ın durumuna üzülüyor yardım yolları arıyormuş. Nihat'ı evine almış. Yedirmiş içirmiş. Cebine para koymuş. Üstünü giydirmiş. Kendine aldığı yeni kıyafetlerini bile ona vermiş.

Artık beraber gül gibi yaşayıp gidiyorlarmış. Bir gün Ahmet camdan dışarı bakıyormuş. Karşıdan gelen uzun süredir hayran olduğu ve yakında açılmak istediği kızı görmüş. Ve sonra arkadan Nihat'ın onu takip ettiğini. Nihat eve gelmiş ve Ahmet'e o kızdan cok hoşlandığını aralarını yapıp yapamayacağını sormuş. Ahmet kendisinin de ondan hoşlandığını söyleyememiş.

Arkadaşınin üzülmesini istememiş çünkü. Aralarını yapmış.

Derken zamanla okul bitmiş. Nihat bir süre sonra Kayseri'ye vali olmuş. Evi arabası, yatı, katı, bir sürü parası olmuş. O kızla da evlenmiş. Ama Ahmet tam tersi. Evini arabasını kaybetmiş. Bütün parası bitmiş. Yatmaya yeri yemeye yemeği kalmamış. Aç sefil gezerken komşuları,

- Senin bir arkadaşın vardi Nihat diye. O Kayseri'ye vali olmuş, neden ondan yardım istemiyorsun, belki sana bir iş verir demişler. Ahmet reddetmiş hemen. Bunu kabullenemem demiş. Komşular ne kadar ısrar ettiyse de bir türlü kabul ettirememişler.

Ahmet için daha zor günler başlamış. Bakmış olacak gibi değil komşularını dinleyip tutmuş Kayseri nin yolunu. Valiliğe gelmiş. Ordaki odacolardan birine Nihat Beyi görmek istiyorum demiş. Odaco Nihat Beyin yanına girmiş çıkmış ve

- Sizi görmek istemiyor. demiş. Nasıl olur demiş Ahmet. Ona İstanbul'dan çok yakın arkadaşın Ahmet geldi deyin. Odacı tekrar gitmiş ve,

- Nihat bey sizi tanımadığını eğer daha fazla ısrar ederseniz kovduracağını söyledi demiş.

Ahmet duyduklarına inanamamış. Nasıl olur da, yemeyip yedirdiği, giymeyip giydirdiği, sevdiği kızı bile verdiği can ciğer arkadaşı Nihat onu tanımaz. Yıkılmış bir şekilde valilikten çıkıp doğru Nihat'ın evine eskiden hoşlandığı kızın yanına gitmiş. Belki yardım eder diye. Kapıyı çalmış. Birinin gelip dürbünden kendine baktığını hissetmiş. Ama kapıyı açmamış kadın.

Bir kez daha yıkılmış. Dışarı çıkıp kendini toplamaya çalışırken yanına yaşlı bir amca yaklaşmış. Ahmet'in durumundan cok etkinlenmiş adam. Olayı anlatmasını istemiş. Ahmet'te olduğu gibi anlatmış. Adam cok üzülmüş.

Demiş ki.. -Bak evladım. Seni cok sevdim. Dürüst bir insana benziyorsun. Bak benim şurada bir sarraf dükkanım var. Gel istersen benimle çalış. Hem para kazanırsın hem de yatmaya yerin olur. Ahmet hemen kabul etmiş ve çalışmaya başlamış.

Gel zaman git zaman dükkana başka bir yaşlı amca gelip gitmeye başlamış.

Çok iyi arkadaş olmuş Ahmet'le. Bir gün bu yaşlı amca elinde bir kutuyla gelmiş dükkana. Bak ben bir yere gidiyorum. Eğer 3 ay içerisinde dönmezsem bu kutu senindir, istediğin gibi kullan, demiş. Ahmet kutuyu almış, odasında bir yere koymuş. 3 ay geçmiş, 4 ay geçmiş, 6 ay geçmiş amca hala gelmemiş.

Sonunda Ahmet kutuyu açmaya karar vermiş. Bakmış içinde, elmaslar, mücevherler, altınlar, bir sürü de para varmış. Ne yapacağını şaşırmış. Hemen patronuna gidip durumu anlatmış. Patronu da artık o kutunun kendisinin olduğunu istediği gibi kullanabileceğini söylemiş. Bir de öneride bulunmuş.

- Bak sen bu işi iyice öğrendin. Gel sana bir kuyumcu dükkanı açalım. Gül gibi geçinip gidersin. Hemen dükkanı açmışlar. Ahmet almış başını yürümüş. Ev,araba, yat, kat. Zengin olmuş kısacası. Bir gün dükkana bir anne-kız gelmiş. Kızdan hoşlanmış Ahmet. Zamanla görüşmeye başlamışlar, derken nişanlanmışlar. Düğün vakti gelmiş. Davetiyeler hazırlanırken kız valiyi de çağıralım demiş. Ahmet kabul etmemiş. Nasıl olur demiş kız. Biz bu şehrin ileri gelenlerindeniz, valiyi çağırmasak olur mu? Ahmet yine kabul etmemiş.

Kız ısrarla neden böyle davrandığını sorduğunda anlatmış Ahmet. Sorunun bu şekilde çözülmeyeceğini söylemiş kız. Biz çağıralım, o yaptığından utansın demiş. Ve ona da bir davetiye yazmışlar. Düğün günü gelmiş çatmış. Davetliler tek tek gelirken heyecan içindeymiş Ahmet.

Nihat'ın gelip elmeyeceğini düşünüyormuş. Derken eşiyle kapıda görünmüş Nihat.

Ahmet, ilk başlarda gözgöze gelmemeye çalışmış. Nihat ne yana gitse öbür tarafa kaçıyormuş Ahmet. Hiç gözgöze gelmemeye çalışıyormuş. Dayanamamış birden. Piste çıkmış, almış mikrofonu eline.

Başlamış anlatmaya. Zamanında ben durumum iyiyken sevgili valimiz Nihat beyle aynı okulda okuyorduk. O zamanlar Nihat beyin durumu bu kadar iyi değildi. Nihat'ı evime aldım. Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim. Sevdiğim kızı bile ona verdim. Bir gun benim durumum kötüleşti. Elimde avucumda ne varsa kaybettim. O kadar zor durumdaydım ki Nihat'a yardım istemeye gittim. Ama o beni tanımadığını söyledi, kovdurdu. Ordan çıkıp eşinin yanına gittim. Ama o kapıda benim olduğumu bildiği halde kapıyı açmadı.

Şok olmuştum. Dışarıya çıkıp kendime gelmeye çalıştığım anda bir amcayla karşılaştım. Sağolsun bana bir iş, yatacak bir yer verdi. Orada çalışırken çevrem genişledi. Başka bir amcayla tanıştım. Gel zaman git zaman o amca elinde bir kutuyla geldi yanıma. Bir yere gideceğini 3 ay içerisinde dönmezse kutunun benim olacağını söyledi. Gelmedi. Kutuyu açtım. İçinde beni bugünlere getiren yüklü eşyalarla ve paralarla karşılaştım. Sonra kendime bir kuyumcu dükkanı açtım. Orada sevgili nişanlımla tanıştım. Ve evleniyorum.

Anlattıklarım yalansa yalan desin Nihat Bey, demis ve bırakmış mikrofonu. Herkes şaşkınlık içinde Nihat Beye dönmüş.

Acıyarak bakmışlar bir Ahmet'e, bir Nihat'a. Nihat bir cevap vermek zorunda kalmış. Almış mikrofonu. Başlamış anlatmaya. Evet Ahmet'in söylediklerinin hepsi doğrudur. Yalan diyemem. Zamanında bana çok yardım etti, hakkını ödeyemem. Sağolsun benim mutlu bir evlilik yapmama öncülük etti. Ama eşimi zamanında sevdiğini bilmiyordum. Durumunun kötüye gittiğini, bir gün bana geleceğini biliyordum. Hep o günü bekledim. Ve sonunda geldi.

Onu kapıdan kovdurdum doğrudur. Ama niye kovdurdum. Eğer ben o zaman ona yardım etseydim gururuna yediremeyecekti. Belki de bir süre sonra intihar edecekti. Iyi bir arkadaşımı kaybetmek istemem.

Burdan çıktıktan sonra direk eşime gideceğini biliyordum. Hemen eşime telefon açtım. Ona Ahmet'in geleceğini, kapıyı açmamasını söyledim. Açmadı. Derken bizim evin karşısında bir sarraf dükkanı işleten arkadaşım var. Ona hemen telefon açtım. Bizim evden çıkan bir adam görürse onu işe almasını yardımcı olmasını istedim. İşe aldı, yatacak yer verdi. Bir gün babamı gönderdim ona. Can yoldaşlığı etsin diye...İyi arkadaş oldular...

Sonra babama bir kutu verdim Ahmet'e versin diye. O kutu babamın değildi. Benim de değildi. O zaten Ahmet'indi. Ona borcumu hiçbir zaman ödeyemem. Ahmet kutuyu aldı. İyi kullandı ve bugünlere geldi. Bir gün annemle kızkardeşimi gönderdim. Durumu nedir bir kontrol edin diye. Orada birbirlerini görüp aşık olmuşlar, evleniyorlar.

Bırakmış mikrofonu. Ahmet'le beraber herkes şaşkınlık içinde kalmış. Bir an gözgöze gelmişler. Derken birbirlerine sarılıp özür dilemişler. Güzel bir düğün olmuş, beraberce mutlu yaşamışlar.

KiMiN NEREDE VE NE SEKiLDE KARSILASACAGI BiLiNMEZ...ÖYLE DEGiL Mi?...




Son düzenleyen Blue Blood; 11 Ocak 2006 14:18
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Ocak 2006       Mesaj #32
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
.: Dost Biriktirmek :.
Dostluk nedir?
Sponsorlu Bağlantılar

Herhalde bir gösteriş, birine, aynı cinse, kadınsan erkeğe, erkeksen kadına karşı kendini beğendirme çabası, bir moda, bir gelgeç ruh hali değil... Sempati.. İlgi.. Bağlılık.. Yüceltme.. Taçlandırma... Sorumluluk duyma.. Yürekten algılama. Bakışlarla anlaşma. Ses tonuyla destek verme. Kesintisiz ilişki..

Kayıp olmaz, yitmez. Yoktan var olmaz bir duygu. Bunların hepsi biraraya gelip, zaman içinde gıdım gıdım birikerek dostluğun çimentosunu oluşturuyor. Gazetelerde okuyoruz. TV'lerde seyrediyoruz. Sağda, solda konuşmalarda adı geçiyor: Güzel yemek yeme dostu.. Edebiyat dostu. Türk Sanat Müziği dostu. Çocukların dostu.. Halkın dostu.. Dostluklar nasıl oluşuyor Unuttuk.. Bu hızlı kent hayatı dostluk duygusunu, aklımızdan aldı.. Yüreğimizden çaldı.

Nasrettin Hoca bir Cuma günü camide cemaate namaz kıldırmak üzere ezan okunsun diye bekliyormuş. Bir adam gelmiş. "Hocam" demiş! "Eşeğimi yitirdim..." Hoca da adama; "Şu namazı kıldıralım, senin eşeğin çaresine bakarız" demiş. Hoca namazı kıldırmış, vaazını vermiş ve cemaate dönmüş: "İçinizde hiçbir dostuyla bir bardak çay içip saatlerce konuşmamış, dostuyla sekiz saatlik yürüyüşe çıkıp hiç konuşmadığı halde sıkılmadan yürüyüşünü tamamlamamış ve komşunun kızına kem gözle baktı diye dost bildiği arkadaşını arkadaşlıktan silmiş biri var mı?" diye sormuş. Arka sıralarda saf tutmus, sümsük tipli biri parmağını kaldırıp,"Ben varım Hocam." demiş. Hoca eşeğini yitiren adama dönmüş, "Al bu adamı git, bundan büyük eşek olur mu? Yitirdiğin eşeğin yerine kullanırsın" demiş.

Dostun yoksa... Eşekten farkın ne? Olumsuz düşünür Sokrates'e öğrencileri sormuş: Dostluk nedir? Sokrates de onlara şu yanıtı vermiş; "Çocukluğumdan beri arzuladığım bir şey vardır. Kimi insan atları olsun ister... Kimi insan köpekleri. Kimisi altını, kimisi de şanı, şerefi; bense bir dostum olsun isterim..."

İnsan biriktiren yaratık... Şan, şöhret biriktiriyor... Süper zenginse boğazda villa biriktiriyor. Tablo biriktiriyor. Repoda para kasalarda naftalin kokulu döviz, antika biriktiriyor. Gençse plak, kaset, cd biriktiriyor. Yorgun bir ihtiyarsa namaz niyaz biriktiriyor. Bazıları da Kuledibi'nde Çukurcuma'ya, Üsküdar'da Eskiciler Çarşısı'na, Unkapanı'nda Horhor'a gidip; antika lambalar, cam şişeler, eski koltuklar, tesbihler, tombaklar biriktiriyor. Alimse kitap biriktiriyor. Cahilse kin biriktiriyor. Dost biriktirmeyi içimizde kaç kişi deniyor? Evet, kabul ediyorum , insan birçok kişiyle beraber mükemmel dost olamaz, tıpkı aynı zamanda birçok kişiye aşık olamayacağı gibi... Fakat cinnete düştük. Dost biriktirmeyi unuttuk. İyi halt ettik.


SEVGİLİ DOSTLARIM:

NAZİK OLMAK İÇİN, BİR GÜLÜMSEME BEKLEMEYİN.

SEVMEK İÇİN SEVİLMEYİ BEKLEMEYİN.

BİR ARKADAŞIN DEĞERİNİ ANLAMAK İÇİN,
YALNIZ KALMAYI BEKLEMEYİN.

ÇALIŞMAYA BAŞLAMAK İÇİN,
EN İYİ İŞİ BEKLEMEYİN.

ÖĞÜTLERİ HATIRLAMAK İÇİN,
DÜŞMEYİ BEKLEMEYİN.

DUA'YA İNANMAK İÇİN,
ACILARI BEKLEMEYİN.

YARDIM EDEBİLMEK İÇİN,
ZAMANINIZ OLMASINI BEKLEMEYİN.

ÖZÜR DİLEMEK İÇİN,
DİĞERİNİN ACI ÇEKMESİNİ BEKLEMEYİN.

NE DE BARIŞMAK İÇİN, AYRILIĞI BEKLEMEYİN,

ÇÜNKÜ NE KADAR ZAMANINIZ VAR BİLMİYORSUNUZ...

kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
12 Şubat 2006       Mesaj #33
kambis - avatarı
Ziyaretçi
Mazeret

İşlerim çok. Başka hiçbir şeye bakamıyorum."


Bu lafı bir kişiden daha duyarsam, büyük ihtimalle katil olacağım.
Mailime iki satır bile cevap yazmayanlar "çok yoğun"; bir şey anlatmak için söz
verip haftalarca sesi çıkmayanlar "çok yoğun"; benden başka herkes ama herkes çok yoğun.
"Aaa tabii; onun için konuşmak kolay. Evde oturup yazıyor sadece. Çalışmaktan haberi yok."

İstesem ben de "çok yoğun" olabilirim. "Bugün şunu yetiştirmem lazım; yarın
şuraya gidip yazı konusu bulmam lazım, birkaç ay içinde romanımı bitirme planım var, sarkmaması lazım, o lazım, bu lazım..."

Hayatı boşvermek istedikten sonra "yoğun" olmaktan kolay mazeret yok ki.

Hatta sadece yemek pişirip, alışverişe çıkıp, dizi izleyip yaşayarak da "yoğun" olabilirsiniz.

"Sinemaya gidemem ki, bugün temizlik yapacağım."
Eee yapma.
"Ay seni arayacaktım, hep aklımdasın ama işlerden başımı kaldıramıyorum ki..."
Kâinatın en saçma ve zekâ özürlü mazereti. Yani "kafama uçan daire düştü,hastanedeydim" deseniz daha inandırıcı olur.

Normalde hiç kimse hayatının 24 saatini çalışarak geçirmez. En azından yemek yemek, uyumak ve tuvalete gitmek için ara vermeniz gerekir. Ve bu aralarda sevdiğiniz insanlarla en azından telefonda konuşabilirsiniz, değil mi?
Ben bir insana vakit ayırmamanın mazereti olarak "çok çalışıyorum"u kesinlikle kabul etmiyorum. Eğer biriyle aylarca görüşmüyor ve "işlerim var, ondan" diyorsanız, bunun iki anlamı vardır:

a) Ben aynı anda iki işi yapamam. Doğal olarak çalışırken araya kimseyi katamam. Merdiven çıkarken çiklet de çiğneyemem. Hayatım allak bullaktır.Zaman nasıl değerlendirilir
bilmiyorum.

b) Seninle görüşmek istemiyorum.

c) Ciddi anlamda işlerim yüzünden görüşemediğimizi sanıyorum. Bu mazerete
gerçekten inanmışım. Kimi kandırıyorum ki?

(Son şıkkı kabul edecek babayiğit pek bulunmaz.) Ve hiç kimse beni birinci şıkka inandıramaz. Çünkü biriyle görüşmek isterseniz, mutlaka vakit ayırırsınız.

Bu aralar üst üste birkaç kişiyle bu "çok çalışıyorum da; başka bir şeye bakamıyorum" muhabbetini yaşadım; konuya o yüzden taktım. Bir insandan
örnek vereceğim. Şu an için kendimi örnek veremem çünkü "evde çalışan yazar"olduğum için kimsenin beni iş konusunda ciddiye aldığı yok.Neyse canım, bana ne? Ben yazıyor muyum? Yazıyorum. Paramı alıyor muyum? Alıyorum.Gerisi beni hiç ilgilendirmiyor. Ama şunu da belirtmem gerek. Öğrencilik hayatım boyunca hiçbir zaman derslerin, sınavların, çalışmaların,
zevklerimin önüne geçmesine izin vermedim. Benim için okul her zaman ikinci plandaydı. Eğer çok sevdiğim bir film oynuyorsa, yarınki sınava çalışmayı birkaç saat sonrasına erteledim ve filmi izledim; canım ertesi günü ödev yetiştirmeye oturmadan önce gezmek istediyse çıkıp gezdim; ders çalışmayı planladığım gece bir arkadaşım "haydi sinemaya gidelim"dediyse herşeyi olduğu gibi bırakıp sinemaya gittim. Çünkü benim için
"sevdiğim insanlar" ve "kendime vakit ayırdığım hayatım" herşeyden önemliydi. Hayatımda hiç kimseyi "çalışmam gerek" diye geri çevirmedim.Bir arkadaşa "hayır, eve gideceğim" dediysem, bu o anda eve gitmek istememden başka bir sebebe asla dayanmadı. En önemli işin başında da olsam, bir dostum "seninle konuşmaya ihtiyacım var" dediğinde ben tüm işleri
bırakırım.
Çünkü ; hiçbir şey, çevrenizdeki sevgi ve sahip olduğunuz yüreklerden daha önemli olamaz. Hayat kısacık, acayip bir şey. Hırslarla, kıskançlıklarla ve eşek gibi çalışmakla bitirilemeyecek kadar da değerli.Elbette boş boş oturun demiyorum. Çünkü hayat aynı şekilde, boş boş oturulmayacak kadar da değerli. Ama iş dediğiniz şey, sevdiklerinizle,kendinizle hobilerinizle geçireceğiniz zamanın tamamını çalıyorsa, inanın bunda büyük bir terslik vardır. Kendini çalışmaya ciddi bir biçimde adayan ve sevdiklerine zaman ayıramayacak kadar işlerine gömülmeyi kendi özgür iradesiyle seçen kişiler de var tabii.Ben böylelerinin asla evlenmemesi gerektiğini düşünüyorum. Ve bu, kesinlikle tahammül edebileceğim bir
kişilik tarzı değil.
Neyse, geçeyim örnek kişime: Ben ortaokul hayatım boyunca Soma'da yaşadım.
(Oradaki hayatım da alemdi aslında. Bir ara onu da yazayım...) Anlatacağım kişi, bir arkadaşımın babası. (Ailecek de görüşüyorduk; aynı apartmandaydık.) Adam her sabah en geç altıda işe gitmek zorundaydı.(Mühendisti galiba. Maden ocaklarına çıkıp oradaki işleri yürütüyordu.)Yani haftanın beş günü, ciddi anlamda "sabahın körü" diyebileceğiniz bir
saatte işinin başında olmalıydı. Bu durumda erkenden yattığını ve hafta içi başka hiçbir şeye vakit ayıramadığını düşünürsünüz, değil mi? En azından benim hayatımdaki "yoğun insanlar" için bu çalışma tarzı "işe git, eve gel,yemek ye, uyu, işe git, eve gel, yemek ye, uyu" düzenini gerektiriyor.
Ve hafta sonları da "hafta içinin yorgunluğunu bir türlü atamıyorum" diye evde yatarak geçirilirdi. Aşırı yoğun çalışma temposu yüzünden bunlara laf da söylenmezdi. Çünkü "çok çalışıyorum, görmüyor musun?" demeleriyle, her türlü tartışma anında biterdi.
Peki arkadaşımın babası böyle mi yaşıyordu? Büyük harflerle cevap veriyorum:
HAYIR, ASLA... Akşam eve döndüğünde sosyal hayatı başlardı. Yemek bazen evde, bazen bizim de dahil olduğumuz dost topluluğuyla beraber dışarıda yenirdi. Sonra mutlaka birinin evinde toplanılır; eğlence gırla giderdi.Bu adam işinin dışındaki tüm vaktini sevdikleriyle geçirir ve karısına asla yalnızlık hissettirmezdi. Hemen hemen her hafta sonu mutlaka ya Dikili'ye ya da Aliağa'ya yemeğe giderdik.Asıl çarpıcı örneğimi daha vermedim. Haftanın her günü sabah altıda işte olan ve akşam hava kararınca eve gelen bu adam,
(bazen cumartesileri de çalışıyordu galiba) evlilik yıldönümünde karısını Soma'ya iki saat
uzaklıkta olan İzmir'e götürdü. Hayır, hafta sonu değil. BÜTÜN GÜN çalıştığı bir günün akşamında eğlenmek için gittiler ve gece yarısını geçe döndüler. Ertesi gün de bu adam tekrar sabahın köründe işine gitti!!!
Hiç kimse bana hiçbir şey için "çok meşgulüm, çok yoğunum, vaktim yok da ondan" gibi bir mazeret sunmasın. Ben inanmıyorum. Eğer biri beni aramıyorsa, aramak istemediği içindir.

Eğer benimle görüşmüyorsa, görüşmek istemediği içindir. Ben başka HİÇBİR mazereti kabul etmiyorum. Son örneğimin ardından bu yazıyı bitirebilirdim. Çünkü gerçekten başka hiçbir lafa gerek yok. Vakit ayırmak istersen, istediğin herşeye ve herkese vakit
ayırabilirsin. Ama müsaadenizle ben bu konuyla ilgili söylenmiş ve
gerçekten çok hoşuma giden sözlerden de bir demet sunmak istiyorum. Bunları herkesin çerçeveleterek duvarına asması gerek. "İşim var, vaktim yok" diye saçmalamaya ve daha da korkuncu bu saçmalığa kendimiz de inanmaya başlarsak acilen okuyup kendimize geliriz:

-İşinizin çok önemli olduğunu düşünüyorsanız, bu sinirlerinizin ciddi biçimde bozulduğunun en açık göstergesidir (Bertrand Russell)

-İşini her şeyden önemli sayarak günde sekiz saat çalışan, sonunda çalıştığı yerin başına geçer ve günde aynı hızla yirmi dört saat çalışmaya mahkum olur (Robert Frost)

-Mutluluğun formülü, gerektiğinde önemsiz şeylerle meşgul olabilmektedir.(Edward Newton)

-Bitap bırakan günlük yaşam, ancak bir aptalın karşılaşabileceği bir hayat krizidir.(Anton Çehov)

-Eğer boş zamanınız yoksa, ruhunuzu kaybediyorsunuz demektir. ( L.P.Smith)

-Kalitenizin ölçüsü, boş zamanlarınızda ne yaptığınızdır. Medeniyetlerin kalitesi de insanlara sağladığı boş zaman ve bunun kalitesi ile ölçülür. (Irwin Edman)

-Babam bana çalışmayı, fakat işin esiri olmamayı öğretti. Şimdi okumanın,hikaye anlatmanın, şakalaşmanın, konuşmanın ve gülmenin iş kadar; hatta ondan da önemli olduğunu biliyorum. (Abraham Lincoln)

-Boş zamanı iyi değerlendirmek, çok ciddi bir sorumluluktur. (William Russell)

VE BENİM FAVORİM:

"Yeterli zamanım yok deme. Büyük insanların da günleri 24 saattir..."


CAN DÜNDAR
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Şubat 2006       Mesaj #34
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dost, yaradani icin sevmekdir...
Dost, karsilik beklemeden sevmekdir...
Dost, canindan bir parcadir...
Dost, onun cani yanarken icinin sizlamasidir...
Dost, kusur aramayandir...
Dost, onunla olup huzur bulandir...
Dost, bu alemde ebedi alemde var olandir...
Dost, aglarken agliyandir...
Dost, gulerken gulendir...
Dost, gozundeki piriltiya canini vere bilendir...
Dost, bir kuru ekmeyi bile acken paylasandir...
Dost, Sevgiye ihtiyac oldugunda var olandir...
Dost, iki degil bir yurekde bulusmakdir...
Dost, kimseyle paylasamadigini paylasandir...
Dost, ugrunda cocuk misali onun icin agliyandir...
Dost, var oldugunu bilip onsuz olmakdir...
Dost, onu yureginde tasiyabilendir...
Dost, H.z Muhammed (s.a.v)'i ornek alandir...


ALLAH herkese böyle bir dost nasip eylesin...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Şubat 2006       Mesaj #35
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
enn DOSTLUK MESAJLARI
  • ARKADAS; KIRMAYAN KIRILMAYAN KIRILSADA YIKILMAYANDIR...!
  • DAL RUZGARI AFFEDER AMA KIRILMISTIR BIR KERE...
  • BIZIM OMRUMUZDE HAYALLERIMIZ VARDI IRMAKLARINDA SANDALLARIMIZI YUZDURDUGUMUZ,BIZIM OMRUMUZDE DOSTLARIMIZ VARDI BIR GUN GORMEDIGIMIZ DE UZULDUGUMUZ...
  • BENI DUSMANLARIMIN HANCERLERI DEGIL,DOSTLARIMIN SIRT USTU BIRAKMASI DERINDEN YARALAR...
  • UYKUDAN UYANINCA INSANI UYANDIGINA PISMAN EDEN,GERI DONMEK ISTEYIPTE DONEMIYINCE CARESIZLIKTEN DELIRTEN,INSANIN HAYATTA SADECE BIR DEFA GOREBILECEGI HARIKA BIR RUYASIN...
  • SEN ONUN ASKISIN,BEN ONUN DOSTU, ASKLAR GECICIDIR,DOSTLUK KALICI...
  • PAYLASMAKSA CIKARSIZ SEVGIYI,HISSETMEKSE ICTENLIGI,ARAMAKSA DERTLERE COZUM,GUVENEBILMEKSE NEDENSIZ SONSUZA KADAR DOSTUMSUN
  • AFFET BENI HEP GUZELI ANALIM.ANILARDA TEBESSUM YASATALIM.BEN KIRDIM, BEN UZDUM YARALADIM.MUTLULUK GOLGEN OLSUN ARKADAS'IM.
  • DOST DIYE YUREK SALDIM GURBET ELE ELLERI BOS GOZU YASLI DONDU GERIYE DEDI;DOSTLUK OLMUS YARENLIK UNUTULMUS DEDIM;YA SU KARSIKI DAGLAR ONLAR DOST DEGILMI DEDI;HEYHAT SUSAMISSIN SERAPTIR ONLAR O AN SILINIVERDI DOST DIYE SIRT VERDIGIM O DAGLAR
  • SIMDILIK HOSCAKAL ARKADASIM...YINE GEL.YANINA SENIN GIBI GULEN GOZLU,YUREGI SEVGI DOLU INSANLARI ALIP YINE GEL OLUR MU?
  • ARKADASLIK SEVGISI VARDIR SIMDI ESKILERDE KALDI NEDEN ESKILERDE KALDI NEDEN HATIRLANMADI ARKADASLIK SEVGISI VARDIR BILEN AZDIR DUNYADA ARTIK BILEN YOKTUR BU YENI ZAMANLARDA
  • BIR DOSTA IHTIYACIM VAR!!!SADECE OMUZUNDA AGLASAM VE ODA BANA NEDENINI HIC SORMASA OYLECE BULUSUP AYRILSAK SONRA BIR DAHA NE BEN ONA GITSEM NE DE O BENI ARASA PAYLASILMIS EN GUZEL SEY OLSA BU YASANMIS ACI AN AYRILIKLA BERABER CESURCA… VE BIZ HEP DOST KALSAK HER SEYE RAGMEN YINE IHTIYACIMIZ OLDUGUNDA, SORGUSUZ SUALSIZ, AYNI YERDE AYNI SAATTE...
  • SENI OZLUYORUM HER OKULA GIDISIMDE CEKTIGIN KOPYA KAGITLARI HALA SIRANIN ALTINDA SENI BEKLIYOR SEN NERDESIN DOSTUM NERDESIN...
  • MERHABA ARKADASIM BIR GUN BAHAR OLMAK ISTERSEN CICEKLERIN DAIMA ACIK OLSUN BIR GUN CICEK OLMAK ISTERSEN YUZUN HEP GUNESE DONUK OLSUN VE BIR GUN BIRINI SEVERKEN KALBIN HEP ONUNLA OLSUN
  • DOSTUM OL AGLARKEN YABANCI OMUZ ARAMAYAYIM DOSTUM OL KALBEN TUT SEVGI SUN GOZLERINLE VE NE OLURSAN OL DOSTUM OL ISTER YANIM DA ISTER UZAKTA ISTER GULUSUM DE ISTER GOZ YASIM DA BIR SES CIGLIGIM OL ODAMA DOL AMA BENIM DOSTUM OL
  • SEN ESKIDEN BOYLE DEGILDIN ,GOZLERIN ISIL ISIL GULER OYNARDINHAYATA BAKMAZ, HAYATI YASARDIN KOSARDIN, COSARDIN, SAVASIRDIN, SIMDI NE OLDU SANA ? HAYATA KUSMUS YORULMUSSUN SISMANLAMIS YASLANMISSIN BAKISLARIN SOLGUN
  • BIR BAGRI YANIK KARDASIM VAR AGLARMI BILMEM UZANIPTA GOZLERINE AKAN YASLARI SILEMEM YARIN ASKERE GIDECEK GITME KAL DIYEMEM AGLAMA KARDAS AGLAMA AGLAYIPTA YUREGIMI DAGLAMA
  • ARKADAS ICIMI SEN, DISIMI SEN BILIRSIN. ANCAK SEN OLURSUN BANA YOLDAS. HAYDI TUT ELLERIMDEN, BERABER YURUYELIM YARINLARA, GEL ARKADAS!
  • GERCEK ARKADAS SAGLIK GIBIDIR DEGERI ANCAK O YOK OLUNCA ANLASILIR ...
  • KADER MAHKUMUNA MAGRUR BAKISIN,ESARETIN YETER KONUS BE ARKADAS TAS YUREK DENINCE HELE BIR DUSUN,ONUNDE SAYGI ILE DUR BE ARKADAS.
Son düzenleyen Blue Blood; 12 Şubat 2006 22:16
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Şubat 2006       Mesaj #36
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
askDOSTLAR ARASINA HASRET UCURUMU GIRDIGINDE, YILDIZLARLA VUSLAT KOPRUSU KURDUK YUREKTEN YUREGE. GONLUMUZUN HASRET GUNLUGUGNE UNUTMAYI VE UNUTULMAYI HIC YAZMADIK.

GUNESE BAGLANDI KORKUYLA ONCE INSAN. SONRA ATESE, SUYA ... AY BATTI SU KURUDU GUN BITTI.. SEVGI KARDESLIK DOSTLUKTU SONSUZ OLAN..CAN DOSTUMA

DOSTLUKLARA MESKEN ßU YUREK ASKLARA DEGIL SEVGILININ GOZLERINE DEGIL DOSTUN SOZLERINE, SELAMIN'A MERHABASINA MUHTAC BU YUREK MERHABA EY DOST BU GECE DE YUREKTESIN...

DOSTLUK GUNAH OLMAYACAK KADAR MASUM, KOLE OLMAYACAK KADAR OZGUR, UMULMAYACAK KADAR YAKIN, UNUTULMAYACAK KADAR DERIN, TEK BASINA YASANMAYACAK KADAR ZORDUR.

ARKADASLIKLAR ASKA DONUSEBILIR,AMA ASKLAR ARKADASLIGA ASLA DONUSEMEZ.

ARKADAS KIS ORTASINDA YAZ GETIREN,DOST COL ORTASINDA SUYUNU PAYLASANDIR.

SEVGILER GECICI OLABILIR ASKLARDA OLUMLU OLUMSUZ OLAN TEK SEY DOSTLUKLARDIR...

DOST VARDIR GIDA GIBIDIR,ONU HEP ARARSIN.DOST VARDIR ILAC GIBIDIR GEREKIRSE ARARSIN. DOST VARDIR HASTALIK GIBIDIR, ONU ARAMAZSIN O SENI BULUR..

BUTUN DUNYAYI SEVGININ RENKLERINE BOYAYIP INSANLARA DAGIT.KENDINI SEVGININ BIR RENGI DIYE TANIT CUNKU SENIN VARLIGIN SEVGIYE EN BUYUK KANIT!

BEN NE ADAMLAR GORDUM ELBISESI OLMAYAN ! BEN NE ELBISELER GORDUM ICINDE ADAM OLMAYAN...

RUHUMDAN BASKA DOSTUM OLMADI VE DERDIMI DINLEYEN SADECE GONLUM VARDI.

UNUTMAYI BILIP SEVGIYI BILMEYENLER UNUTUR AMA SEVMEYI BILIP DE UNUTMAYI BILMEYENLER ASLA UNUTMAZ CUNKU ONLAR SEVGIYE ASIKTIRLAR...SEVGIYE HASRETLERDIR... (KORAY BU SOZ SANA VE SANA BENZEYENLERE...

URKEK BASLADIGIMIZ SEYLER GUN OLUP VAZGECILMEZ OLUNCA BIR BAKISTA SEVGIYI YAKALIYORSAK,KENDIMIZI COSKULU,GUCLU TUTKULU HISSEDIYORSAK DESENE ARKADAS BIZ DOSTUZ...

DUNYADA DOST DENILEN KELIME YALAN.BENIM EN IYI DOSTUM ICKIM SIGARAM.ONLARDA TERKEDERDI OLMASA PARAM...

GULMEK SENIN ICIN BIR TUTKU OLSUN...OLURDA BIRGUN AGLARSAN EGER O DA MUTLULUKTAN OLSUN...

EVET ARKADASIM!GULMEK VARKEN SURAT ASMAK NIYE,GULDURMEK VARKEN AGLATMAK NIYE,GUZEL SOZLER SOYLEMEK VARKEN,KALPLERI KIRMAK NIYE?HAYAT COK KISA ARKADASIM VE BU DUNYADAKI HIC BIR SEY KIRILAN KALPLERE DEGMEZ.

SIMDILIK HOSCAKAL ARKADASIM...YINE GEL.YANINA SENIN GIBI GULEN GOZLU,YUREGI SEVGI DOLU INSANLARI ALIP YINE GEL OLUR MU?

DAL RUZGARI AFFEDER AMA KIRILMISTIR BIR KERE...

BIZIM OMRUMUZDE HAYALLERIMIZ VARDI IRMAKLARINDA SANDALLARIMIZI YUZDURDUGUMUZ,BIZIM OMRUMUZDE DOSTLARIMIZ VARDI BIR GUN GORMEDIGIMIZ DE UZULDUGUMUZ...

BENI DUSMANLARIMIN HANCERLERI DEGIL,DOSTLARIMIN SIRT USTU BIRAKMASI DERINDEN YARALAR...

UYKUDAN UYANINCA INSANI UYANDIGINA PISMAN EDEN,GERI DONMEK ISTEYIPTE DONEMIYINCE CARESIZLIKTEN DELIRTEN,INSANIN HAYATTA SADECE BIR DEFA GOREBILECEGI HARIKA BIR RUYASIN...

SEN ONUN ASKISIN,BEN ONUN DOSTU, ASKLAR GECICIDIR,DOSTLUK KALICI...

PAYLASMAKSA CIKARSIZ SEVGIYI,HISSETMEKSE ICTENLIGI,ARAMAKSA DERTLERE COZUM,GUVENEBILMEKSE NEDENSIZ SONSUZA KADAR DOSTUMSUN(DEFNE'YE)

AFFET BENI HEP GUZELI ANALIM.ANILARDA TEBESSUM YASATALIM.BEN KIRDIM, BEN UZDUM YARALADIM.MUTLULUK GOLGEN OLSUN ARKADAS'IM.

DOST DIYE YUREK SALDIM GURBET ELE ELLERI BOS GOZU YASLI DONDU GERIYE DEDIDOSTLUK OLMUS YARENLIK UNUTULMUS DEDIMYA SU KARSIKI DAGLAR ONLAR DOST DEGILMI DEDIHEYHAT SUSAMISSIN SERAPTIR ONLAR O AN SILINIVERDI DOST DIYE SIRT VERDIGIM O DAGLAR

TUM GUZELLIKLER ARDINDA O DOST KALMIS TEK BASINA UZAKLARDA COK UZAKLARDA HATIRALAR GIBI ESKI ZAMANLARDA O DOST KIMBILIR SIMDI NEREDE BELKI DUNYADA BELKI ECELDE BELKI DE TUM GUZELLIKLERDE HATIRALAR GIBI ESKILERDE

ARKADASLIK SEVGISI VARDIR SIMDI ESKILERDE KALDI NEDEN ESKILERDE KALDI NEDEN HATIRLANMADI ARKADASLIK SEVGISI VARDIR BILEN AZDIR DUNYADA ARTIK BILEN YOKTUR BU YENI ZAMANLARDA

ARKADAS KIRMAYAN KIRILMAYAN KIRILSADA YIKILMAYANDIR...!

SENI OZLUYORUM HER OKULA GIDISIMDE CEKTIGIN KOPYA KAGITLARI HALA SIRANIN ALTINDA SENI BEKLIYOR SEN NERDESIN DOSTUM NERDESIN...

MERHABA ARKADASIM BIR GUN BAHAR OLMAK ISTERSEN CICEKLERIN DAIMA ACIK OLSUN BIR GUN CICEK OLMAK ISTERSEN YUZUN HEP GUNESE DONUK OLSUN VE BIR GUN BIRINI SEVERKEN KALBIN HEP ONUNLA OLSUN

DOSTUM OL AGLARKEN YABANCI OMUZ ARAMAYAYIM DOSTUM OL KALBEN TUT SEVGI SUN GOZLERINLE VE NE OLURSAN OL DOSTUM OL ISTER YANIM DA ISTER UZAKTA ISTER GULUSUM DE ISTER GOZ YASIM DA BIR SES CIGLIGIM OL ODAMA DOL AMA BENIM DOSTUM OL

SEN ESKIDEN BOYLE DEGILDIN ,GOZLERIN ISIL ISIL GULER OYNARDINHAYATA BAKMAZ, HAYATI YASARDIN KOSARDIN, COSARDIN, SAVASIRDIN, SIMDI NE OLDU SANA ? HAYATA KUSMUS YORULMUSSUN SISMANLAMIS YASLANMISSIN BAKISLARIN SOLGUN

BIR BAGRI YANIK KARDASIM VAR AGLARMI BILMEM UZANIPTA GOZLERINE AKAN YASLARI SILEMEM YARIN ASKERE GIDECEK GITME KAL DIYEMEM AGLAMA KARDAS AGLAMA AGLAYIPTA YUREGIMI DAGLAMA

ARKADAS ICIMI SEN, DISIMI SEN BILIRSIN. ANCAK SEN OLURSUN BANA YOLDAS. HAYDI TUT ELLERIMDEN, BERABER YURUYELIM YARINLARA, GEL ARKADAS!

GERCEK ARKADAS SAGLIK GIBIDIR DEGERI ANCAK O YOK OLUNCA ANLASILIR ...

DUNYADA 100 TANE ARKADASIN VARDIR,99 TANESI KOTUDUR.1 TANE ARKADAS SEC KENDINE HEM ARKADAS HEM KARDAS OLSUN SANA !!!
komik23
Dostluk Üzerine
Dostluk Üzerine
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Şubat 2006       Mesaj #37
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Dostluk adına
Dostun Tanımı

Bir dost nasıl anlatılır, hani başlangıç tarihi olmayan hatıralar vardır ya işte öyle bir anı gibidir akılda yer eden dostlar. Düşündüm yaşamımda yer eden bir dostumu anlatmanın en kolay yolu nasıldır diye iki paragrafla bitirilecek bir açıklama gibi geldi ilk başta. Amaaa anlatmak için yazmaya başlayınca bir dostu anlatmanın öyle kolay olmadığını gördüm dost dediğin yüreğine okkalı bir şekilde yerleşmişse onu anlatmak gerçekten zor oluyor.

Gece yıldızları anlatabildiği kaç tane dostu vardır insanın, yada sevdiklerini anlatabildiği, acılarını paylaşabildiği ve acılarını dinleyebildiği, yazarken bile benmerkezci br hava çizdiğimi farkettim dosttan beklentileri ön plana çıkartıyorum hemen dostluk paylaşmaksa cümlelerin ekleride değişmeli yapılarıda. En uygun dost tanımını yapmak gerekirse diyorum aklıma gelen bir türkünün dizeleri oluyor "Dost dost diye nice nicesine sarıldım, benim sadık yarim kara topraktır" evet dost dediğin ve dost olabildiğinle toprak olabilmeki insan. Toprak bereketi ifade eder ve dostlar birbirine yaşamı doğurarak/doğurtarak hediye ederler. Dost, dostum, dostlarım hangisine takılı kalır aklım bilemem ne kadar çoğulluk ifade ediyor dostlarım. kimin bu kadar çoğullaşabilmiş ve toprak olmayı başarabilmiş dostu vardır dünyada merak ediyorum.

Dost dediğin uçsuz bucaksız anlamlar ifade ediyor, düşünce dostu tanımlamaya aklına binlerce şey gelmeye başlıyor atasözleri, türküler, deyimler uzar gider liste hepsi bir dost arar karanlığında sessizliğinin. Galiba insanlar yalnızlığından korktukları için dosta sarılma hissi duyuyorlar " Düşenin dostu olmaz " düşmeden dost olmamışsa düştükten sonrada dost olmaz. Türk Dil Kurumu'nun Dost'u anlatması ise daha enterasan "Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen kimse, düşman karşıtı" buyrun düşman karşıtı olan herkes dost mudur? Birde şöyle bir tanımı var dostun "Erkek veya kadının evlilik dışı ilişki kurduğu kimse" yani aldatmanın diğer adı dost oluyor.

Dost dediğin karanlıkta bir mum ışığı ise dosta giden tüm yollar aydınlık mı olur ? Yada dost karanlıkta omuz omuzu ışığı bulmak mıdır ?

Ne kadar zormuş dostun tanımını yapmak ve onu anlatmak oysa en kolay anlatılabilir şeydir dostluk sorarsan "dost işte, sırdaşım, gardaşım benim" bu kadar rahat ve kolay anlatılıyor.

Birde dosttan ayrı kalmak var (yanlış anlamayın sevgili olan dosttan değil dost olan dosttan) işte o zamanda "Dost hasreti zor imiş, her dem ahuzar imiş" böyle bir havaya giresi geliyor insanın. bugüne kadar dostunu özlediği için böyle bir türküyü kim yakmıştır notalara bağlayarak. Özlemenin bir diğer adıymış dost. Andığında hissetmek olabilir mi? Çok sevdiğin bir dostun seni düşündüğünde onu hissedip aramak, aklıma geldin diye ve aaa bende seni düşünmüştüm tam şimdi diyebilmek telefonun diğer ucunda, yakınsan koşarak gidebildin mi kapısına kadar bana ihityacın olduğunu hissettim diye. Dost seni anlatmak ne kadar zormuş böyle uzun uzadıya.

Derler ki " dostun attığı taş baş yarmaz" öylemidir bunu kaldıracak ve içselleştirecek biri olabildik mi? dostun attığı taşla yaralanmayacak kadar ağır olmak kolay değil çünkü. Bize zor geliyor artık atılan taşlar, dost dediğin niye taş atmalı ki diye düşünür dururuz. o kadar kırılgan olmuşuz ki taş atılsa bir dost tarafından paramparça olabiliyoruz.

Ve dost olabilmenin en güzel yanı birilerine Dostum diyebilmekte diyorum. Buraya bir şiirimi eklemek istiyorum

Dost yüreği saran duvardır

Aşk
yürekte tüy iken
dost
yürekte demir ökçedir.

Sevgi
yürekte kor iken,
Dost
yüreği taşıyan kafestir

Yalnızlık
yürekte su iken
Dost
yüreği saran duvardır


Evet dost yüreği saran duvardır ve dostun duvarını sağlamlaştıracak harc olmak gerekiyor dosta.

ALINTI...

NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
17 Şubat 2006       Mesaj #38
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  dostluk10022.jpg
Gösterim: 145
Boyut:  32.1 KB
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Şubat 2006       Mesaj #39
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Nasrettin Hoca bir Cuma günü camide cemaate namaz kıldırmak üzere ezan okunsun diye bekliyormuş. Bir adam gelmiş.
"Hocam" demiş! "Eşeğimi yitirdim..."
Hoca da adama;" Şu namazı kıldıralım, senin eşeğin çaresine bakarız" demiş.
Hoca namazı kıldırmış, vaazini vermiş ve cemaate dönmüş:
"Içinizde hiçbir dostuyla bir bardak çay içip saatlerce konuşmamış, dostuyla sekiz saatlik yürüyüşe çıkıp hiç konuşmadığı halde sıkılmadan yürüyüşünü tamamlamamış ve komşunun kızına kem gözle baktı diye dost bildiği arkadaşını arkadaşlıktan silmiş biri var mı?"
diye sormuş. Arka sıralarda saf tutmuş biri parmağını kaldırıp, "Ben varım Hocam..." demiş. Hoca eşeğini yitiren adama dönmüş,
"Al bu adamı git, bundan büyük eşek olur mu? Yitirdiğin eşeğin yerine kullanırsın" demiş.
Dostun yoksa... Eşekten farkın ne?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Şubat 2006       Mesaj #40
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
CENNET ÖYKÜSÜ

Adam ve hayattaki dek dostu olan köpeği bir kazada ölür. Gökyüzüne çıktıktan sonra, bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başlarlar.
Adam çok susadığını hisseder. Bir yudum su bulmak umuduyla yürümeye devam ederlerken, birden kendilerini rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçenin önünde bulurlar. Bahçe kapısının önünde beyazlar içinde bir kadın durmaktadır. Adam, köpeğiyle birlikte kadına yaklaşır ve sorar;
-Burası neresi?
-Burası “Cennet” efendim.
Adam sevinçle “harika” der. “Peki bana biraz su verebilir misiniz? Çok susadım da.”
Kadın cevap verir...
-Tabii efendim. İçeri girin. İçeride dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz.
Adam köpeğine döner, “Hadi oğlum içeri giriyoruz” diyerek kapıya doğru yürür.
Beyazlı kadın adamı kapıda durdurur.
-Üzgünüm efendim. Köpeğiniz sizinle içeri giremez. Hayvanları içeri almıyoruz.
Bu sözler üzerine adam düşünür ve geri döner. Köpeğiyle birlikte geldikleri yolun tam ters yönünde yürümeye başlarlar.
Yolun sonunda çiftlik girişini andıran bir kapının önünde duran yırtık pırtık elbiseli bir dede durmaktadır.
Adam sorar,
-Affedersiniz, bana biraz su verebilir misiniz?
Dede, “İçeri gel” der. “Kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir çeşme var.”
Adam sorar, “Peki arkadaşım da benimle gelip oradan içebilir mi?
Dede “Tabii” der, “çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kase bulacaksın.”
Suyu içtikten sonra adam kapıya dönüp dedeye sorar, “Su için çok teşekkürlür. Peki burası neresi?”
Dede, “Burası cennet oğlum” der.
“Ama nasıl olur?” diye şaşırır adam. “Biraz önce, burası gibi kırık dökük olmayan muhteşem yerlere gittik. Orasının da cennet olduğunu söylediler.”
“Şu rengarenk süslü altın kapılı yer mi?” diye sorar dede. “Orası cehennemdir.”
Adam iyice şaşırır.
“Peki ama orası sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz?”
Dede gülümser.
“Hayır kızmıyorum. Çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanları Cennetten uzak tutuyorlar.”
Bencillik cehennem.
Dostluk ve paylaşma cennet.
Cennet ve cehennem kavramları insanın bilinç boyutlarının sembolik anlatımı. Yani cennet ve cehennem bir yer değil bir bilinç seviyesi.
Eğer mutlu, başkalarına yararlı olan, en önemlisi dostluğun derin paylaşımını bilen biriysen, “iyi ki varsın” diyenlerin çoksa zaten cennettesin bu dünyada.
Paraya pula, gösterişe tapan, çıkar ilişkileri kuran biriysen zaten tek başına kaldığında derin yalnızlık duyarsın, hatta kalabalık içinde bile yalnızlık hissedersin. İşte bu cehennem.
Ne çok insanın bir tek dostu bile yok ne yazık ki. Arkadaşlık, tanışlık başka dostluk başkadır. Çok dostum var diyenin hiç dostu yoktur. Gerçek dost, tek elin parmaklarının sayısından fazla değildir.
Bu dünyada bir dostun bile varsa, zengin insansın. Sahip olduğun her şeyini kaybettiğinde bile yanında olacağına inandığın ve aynı durumda senin de onun yanında olacağın kişidir dostun. Aynı zamanda dost senin içindeki en iyiyi ortaya çıkarmana katalizör olan kişidir. Sürekli gelişen ve derinleşen bir olgudur dostluk.
İşte bu kıstasla bak. Gerçekten kaç dostun var?
Sözü, İçimizdeki Şaman- Duyguların Simyası adlı kitabımdan bir alıntı yaparak bitirmek istiyorum.
Bu dünyada yaşarken kendi cennetini yaratamayan ve dünyayı cennete çevirmeye katkıda bulunmayan insanların bedenlerini terk ettikten sonra da eğer gidilecek bir cennet varsa o cennete gitmeye hakkı yoktur.

Benzer Konular

9 Haziran 2008 / -MaSaL- Astroloji/Fallar
29 Mayıs 2008 / the_lily Genel Mesajlar
21 Mayıs 2008 / The Unique Taslak Konular
22 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap
30 Temmuz 2014 / _AERYU_ Astroloji/Fallar