Arama

Dostluk Üzerine - Sayfa 14

Güncelleme: 13 Eylül 2016 Gösterim: 113.401 Cevap: 300
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
5 Ağustos 2006       Mesaj #131
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Dostlukta, sevilmemek ya da kaybetmek korkusuyla karşınızdaki tarafından bir anda terkedilmeniz sözkonusu değildir. Aksine, onu siz terkettiğinizde, o da sizi zamanla terkedecektir; bazen de hic terketmeyecek ama hafızasının ve kalbinin derinliklerinde bir yere gömecektir. Onu kolayca bulamazsınız ama kolayca kaybedemezsiniz de. Aşka gelince, o, hizla girer hayatınıza ve ayrılması da o kadar anlıktır. Ama insan olarak hayatınız o hızla değişen duygu yoğunluk ibresine ayak uyduramadığı için sizi hazırlıksız yakalar ve hasta eder. İşte, o yüzden aşk virüsünün bulaştığı beden hastalığın ilerlemesiyle normal işleyişinin dışına çıkar. Beyinle kalp arasındaki kan dolaşımı ve sinir iletişim ağı farkli bir şekilde çalişmaya başlar, haberleşme ve ulaşım yavaşlar; hatta, işlemez hale gelir. Duygulu ve duyarlı bir insansanız çabuk etkilenir, çabuk yenik düşersiniz. Ancak güçlü bir irade ve sağlam bir kişilik sahibiyseniz, gerekli iyi beslenme ve bakımla kendinize gelir, bir daha da kolay kolay hastalanmayabilirsiniz. Çünkü artık bağışıklık kazanmış olursunuz. Dostluk, aslında aşk denen virüsun yatağa düşürdüğü insanı ayağa kaldıracak tek ve en güçlü serumdur. Ne tıp ilmi, ne de diğer ilimler, etkisi daha güçlü alternatif bir ilacı henüz bulabilmiş değildirler.

Sponsorlu Bağlantılar
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
5 Ağustos 2006       Mesaj #132
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
ZORDUR "CAN YOLDAŞIM" DEMEK...*

Ve nihayet yoldaşlığa geçeceğiz diyorsun değil mi?.. Ben geçiyorum da, senin için kararı yine sana bırakacağım her zamanki gibi... Belki de sen kendin için öteki bana karşı hâlâ arkadaşlıkta kalmış olabilirsin... Ancak dostluk güzel dostum, yaşandığı şekli ile bir denemeden geçerse (ki bu deneme istemli, bilinçli değildir kendiliğinden oluverir) sadece dostluğu deneyen bir krizden başarı ile geçerse yoldaşlık mertebesine erişebiliyor ancak... O nedenle ben yazdığım kimi dizelerde "can yoldaşım" betimlemesini rahatlıkla kullanabiliyorum kendi adıma, çekincesiz...

Sponsorlu Bağlantılar

Önce kendimi kendime yoldaş, gitgide kendimi sana yoldaş kılarak... Tut ki; dostluk süreci içerisinde bu dostluğu deneyen kriz döneminden geçmekteyiz... Bu süreçte ortaya çıkan duyarlılıklar (bu tek taraflı tek olabilir, bu çok "iki" taraflı tek olabilir, bu tek taraflı çok olabilir) saygıyla karşılanabildiği oranda yerini derin bir güven duygusuna terk edecek olan yoldaşlık evresi söz konusu olabilsin... Yoldaşlık senin kendinle, insanın insanla beraberliğinin en derinidir... Nasıl mı?.. İkili ilişkiler içerisinde kişilerden biri kendini yanılgılar, çelişkiler, zayıflıklar içerisinde buluvermiştir birden... Aşırı duyarlı olduğu bir dönemden geçiyordur belki de, olur a hatalar, yanlışlar yapmıştır, dengeler bozulmuştur, bütün bildiklerini yaşadıklarını sorguladığı bir devreye girmiştir. Hiçbir şeyin yolunda gitmediği zamanlardan birindedir belki de... O zaman ben kendimi kendime/sana yoldaş kılmışsam, adamışsam bilirim ki benim ilgime, anlayışıma, sevgime ihtiyacın vardır. Bilirim ki eğer kendime/sana yoldaşsam ben; sevdamla, desteğimle, dengemle yanındayımdır. Sana vereceğim sonsuz güzellikleri paylaşmaya açığımdır. Kendimi sana kapamam sana yoldaşsam, bütün zamanlarımı sana vermek için hazır olduğumu bilirsin bu birlikte yol aldığımız süreçte...


Sana yoldaşsam hatalarının, yanlışlarının hesabını tutmam. Ama sana yoldaşsam bir hatalı konum içerisinde gördüğümde seni ikaz etmekte de tereddüt etmem. Bu ikazın senin gelişmen yolunda yapıcı bir ikaz olduğunu bilirsin sen.


Sana yoldaşsam seni yıpratmaya, çökertmeye, incitmeye, aşağılamaya, örselemeye daha başta yanaşmam. Sana yoldaşsam bana güveniyorsun demektir, bu güvenini kötüye kullanmam, dahası senin güvenine ihanet etmem, seni kullanmam... Sana yoldaşsam eğer bana yönelik kimi ihmallerine karşı seni suçlamam. Ancak kendince nedenlerin olduğunu düşünüp sonsuz bir hoşgörü ile açarım kollarımı sana... Sana yoldaşlığım emek ve sevgi ile gelmiştir bu güne ve alabildiğine özgürdür üstelik... Bu nedenle bir çok sıradan ikili ilişkilerde oluşan stresli, gerilimli anlara da göğüs gerebilmektedir...


Eğer sana yoldaşsam değerli dostum, o takındığın güçlülük masken arkasında kopan fırtınaları seni görmesem, seni duymasam bile bilirim... Ama yoldaşlığım öyle incelikli ve duyarlıdır ki gömüldüğün o sessizlikte sen istemeden rahatsız etmem seni... Çünkü sana insan olarak saygı duyarım... Gelişimini, başarını, mutluluğunu isterim. Bu nedenle seni yargılama hakkını görmem kendimde... Ben sana dost olarak bende olanlardan, yapabileceklerimden, verebileceklerimden sorumlu tutarım kendimi, sende olmayanlardan, yapamayacaklarından, veremeyeceklerinden değil...


Ben önce kendimi kendime yoldaş kılabildiğimdendir ki kendimi sana yoldaş olarak sunabiliyorum artık.


Çokça iki karşı cins veya iki aynı cins arasında bu tür ilişkiler yaşanmaz. Bir şeyler yaşanır, olası bir krizle çökme noktasına gelindiğinde de insanlar dönüp sorarlar; "neden böyle oldu?" diye... Şimdi kendine yoldaş olamayan, kendi ile yol almayı bilmeyen, buna tahammül bile edemeyen bir başkasına nasıl yoldaş olacak...

Senin ötekine/bana yoldaşlığına gelince yoldaşlığa kadar geldi mi?.. Dostluk aşamasında mı kaldı?.. Yoksa ne dostluğu daha en başında o el sıkışma noktasından bir adım öteye bile gidemedi mi? gibi soruların yanıtını sen vereceksin...


Ama önce kendine arkadaş, dost, yoldaş olmayı dene derim. Tabiî bu senin bileceğin bir şey benimki sadece dostane bir öneri... Önce kendinle sorunlarını aş ki; gerisi kolayca gelsin. Zor elbette... Hele son aşamaya gelmek... Önce kendinle yoldaş olabilmek, sonra da kime yoldaş olmak istiyorsan onunla birlikte yol almak... İnsan oğlunun o iyilikten, güzellikten, sevgiden çok kötülüğe, çirkinliğe, sevgisizliğe yatkın beyni, yüreği önüne kara bir çalı olarak sıkça çıkacak emin ol... Her yerine takılıp kanatacak, acıtacak, yaralayacak seni... Bu uzun, tehlikeli yolculuk biraz cesaret, çokça sevecenlik, dürüstlük, yalansızlık ister... Ben başaracağına inanıyorum... Sen zor olanı seversin, biliyorum...


Bir çok olguya emek vermekten, katılmaktan, yardım etmekten, sevmekten hoşlanırsın, mutlanırsın. Bu kez kendinle başla işe... Kendini destekle, besle, büyüt... Ödülün gerçekten emeğine değecek inan...


Ben her insanın yoldaşça bir ilişkiyi öğrenmesinden, kavramasından, anlamasından ve böyle bir ilişkiyi büyütüp, geçekleştirmesinden yanayım... Ara sıra isyanlar yaşayacak olsan da karşılaştığın fırtınalardan çok, bu fırtınaları nasıl atlattığınla ilgilen... Dünyanın bütün eksilerine ve yaşamın bütün kalleşliğine, insanların bütün vefasızlığına ve bütün sevgisizliğine rağmen yaşam içerisindeki kavgalarına devam ederken kendinle barış içerisinde olmayı sürdür derim... "Dünyayı güzellik kurtaracak. Bir insanı sevmekle başlayacak her şey"


Devamını sen getir istersen?..

Türküleri duy!
Türküler gibi yaşa,
Gerçek, yalansız, insanca, dostça, yoldaşça...
Bir insanı sevmekle başla işe, mesela kendinle...

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
5 Ağustos 2006       Mesaj #133
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Dostlukta fiziki bir beraberlik ya da belli bir mekan olması gerekmez. Buna rağmen, çok yoğun bir birliktelik sözkonusudur... Gönül ve düşünce birliği dostları asktan öte bir duygu boyutunda yasatır birlikteliği. Ortak olan o kadar cok sey vardır ki... Belki aynı sokakta beraber yürümezsiniz, ama aynı ruh hali ve düşünceyle adımlarinızı beraber atarsınız. Yalnız olmadığınızı bilir, kendinizden emin olarak korkusuzca yürürsünüz o, yürümeğe çekindiğiniz yolları.
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
5 Ağustos 2006       Mesaj #134
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
DOSTLUK İPLİĞİNİ KOPARAN TERZİ *


Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkanı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası.
Günler boyu iş aramış ama bulamamış. Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini. Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam, “Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer” diye söylenmiş. Zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş. Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle. Birden siniri geçiveren ihtiyar, “Zavallı adamcağız kimbilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba?” diye düşünmeye başlamış. Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş. O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş. Yaşlı işadamı terzinin yanına yaklaşıp,

- “Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen paltomu sana verebilirim” deyince,
- “Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum. Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş” diye yanıt vermiş terzi. Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış. Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş.
- “Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?” diye soran yaşlı adam,
- “Ben terziyim” yanıtını alınca
- “Benimle gel, hayat hikayeni yolda anlatırsın” diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi.

Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş. Böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş. Bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş. Terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış. Bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş. Küçük dükkan önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış. Terzi artık “ünlü işadamı” diye anılır olmuş. Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş. Terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış. Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş. Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmış. Yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş. Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş. Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş. Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş.

Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış. Fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkan kalmış. Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için. Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş. Ve başlamış anlatmaya:

“Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş. Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş. Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. Bülbül ona “Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın” demiş. Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış. Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş. Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler. Bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu. Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan. Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış. Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış. İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış. Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o yüzden bozuldu. Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın...” Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ağustos 2006       Mesaj #135
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
dostluk10013

CAN DOST

dost musun?

Öyleyse canın canımdır...
Aynan olmalıyım...
Yüzüne söyleyebilmeliyim her şeyi...
Hem sakınmadan, mertçe...
Hani bilirsin, esirgemem lâfımı,
Ne şekil gelirse, öylece...
Hazırım tüm içtenliğimle konuşmaya, ama,
Seni de dupduru isterim karşımda...

Dostsan,
Gözlerimin içine baka baka yaka silk benden!
Arkamdan şikayetlenme!
Yiğit ol! Gerekirse yiğitçe azarla, çekinme!
Lâf değil, icraat beklerim senden!
Öyle bak ki, hislerini görebileyim...
Öyle hisset ki, güvenle bakabileyim...
Sevmem, ölenin ardından ağıt yakmayı!
Dil dönerken söylenmeli her şey...
Kulak duyarken anlatılmalı...
Göz bakarken bakmalıyım sana...
Can sağ iken sarılmalı...
Keşkelere meydan vermemeli hayatım,
Pişmanlıklarla yoğrulmamalı....

Hayır!
Dirime selâm vermeyen,
Ölüme de fazla yaklaşmasın!
Dostsan, ölmemi bekleme!
Haklıysam, yaşarken savun beni!
Yaşarken yanımda ol!
İnanmışsan bana, kimse çevirmesin seni yolundan!
Ve inanmamışsan, sakın rol yapma!
Her söylediğimi onaylaman şart değil...
Her yaptığımı beğenmen de gerekmez...

Dostsan, rahatça eleştir, fikrini rahatça söyle, sıkılma!
Yadırgayabilirsin beni,
Ve ben de seni tuhaf bulursam şaşırma...
Kandırmanı aslâ kabul edemem!
Her dediğini, her yaptığını hoş görürüm, ama,
Beni, bana sormadan yargılama!
Her yediğimiz aynı olmaz belki,
Her dakikamız birlikte geçmez...
Her güldüğünde gülmeyi garanti edemesem de,
Ağladığında seninle birlikte oturup ağlarım...
Belki her çağırdığında gelemem fakat,
Derdine ortak ararsan, koşarım...
Ben de herkes gibi insanım elbet,
Ne göklere çıkar beni, ne de yerin dibine sok!
Senin işin bu değil!
Benim zaten bir yerim var herkes gibi yer ile gök arasında...

Dostsan,
Küçümsemeden, küfretmeden,
Sevgiyle, saygıyla ve huzurla gel sokağıma...
Dinlenmek istediğinde, hiç düşünme, sana özel bir limanım,
ama...
Yorulduğum zamanlarda,
Dilediğimce sığınabilmeliyim koylarına...
Seni bir çocuk kadar saf sevebilirim
Ve bir deli kadar art niyetsiz...
Uğruna seve seve hesabı şaşırırım...
Görmezden gelebilirim yanlışlarını...
Başkaları enayilik sayabilir,
Başkaları akılsızlığıma yorabilir,
Bunları dert bile etmem, ama,
Sen, aslında aptal olmadığımı,
Her an, tekrar tekrar hatırla!
Ve sakın beni aptal yerine koymaya kalkışma!
Seviyorsan, cimrilik etme, söyle!
Muhabbeti varken, yokmuş gibi yapanla,
Hiç sevmediği halde, yılışıp durana sinir olurum!
Neyse, o olmalı insan...
Kendisi olmaktan korkmamalı!
Kendisi olmaktan kaçmamalı!
Bil ki, sensin diye seni bırakmam, ama,
Ben olduğum için bırakırsan beni,
Yas da tutmam arkandan!

Bedel mi?
Ödemeyeceksen çıkma yola!
İçten pazarlık edersen, ancak kendine edersin...
Kendince küser barışır, kendi kendini yersin!
Dostsan, mevsimince yağ...
Kışsan kar ol, güzsen yağmur...
Soğuğuna, sıcağına, esip savurmana itiraz etmem,
Senden, ille de bahar olmanı beklemem, ama,
Dayanmalısın en şiddetli fırtınalarıma...
Belki de çok geldi bunca talep...
Bana karşı hiçbir mecburiyetin yok, korkma...
Sana fazla geldiğim ilk anda,
Arkana hiç bakmadan, dönüp gidebilirsin...
Geçip gidebilirsin,borçluluk hissetmeden...
Mutlaka bir açıklama da beklemem senden, ama,
Gitmeye davranırsam bir gün,
Sen de karşımda set olma!

Dost musun?
Öyleyse, canın canımdır,
Yoluna baş koymaya hazırım ya,
Başını da yollarımda isterim, unutma
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
6 Ağustos 2006       Mesaj #136
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
DOSTLAR ARASINA HASRET UCURUMU GIRDIGINDE, YILDIZLARLA VUSLAT KOPRUSU KURDUK YUREKTEN YUREGE. GONLUMUZUN HASRET GUNLUGUGNE UNUTMAYI VE UNUTULMAYI HIC YAZMADIK.

GUNESE BAGLANDI KORKUYLA ONCE INSAN. SONRA ATESE, SUYA ... AY BATTI SU KURUDU GUN BITTI.. SEVGI KARDESLIK DOSTLUKTU SONSUZ OLAN..CAN DOSTUMA

DOSTLUKLARA MESKEN ßU YUREK ASKLARA DEGIL SEVGILININ GOZLERINE DEGIL DOSTUN SOZLERINE, SELAMIN'A MERHABASINA MUHTAC BU YUREK MERHABA EY DOST BU GECE DE YUREKTESIN...

DOSTLUK GUNAH OLMAYACAK KADAR MASUM, KOLE OLMAYACAK KADAR OZGUR, UMULMAYACAK KADAR YAKIN, UNUTULMAYACAK KADAR DERIN, TEK BASINA YASANMAYACAK KADAR ZORDUR.

ARKADASLIKLAR ASKA DONUSEBILIR,AMA ASKLAR ARKADASLIGA ASLA DONUSEMEZ.

ARKADAS KIS ORTASINDA YAZ GETIREN,DOST COL ORTASINDA SUYUNU PAYLASANDIR.

SEVGILER GECICI OLABILIR ASKLARDA OLUMLU OLUMSUZ OLAN TEK SEY DOSTLUKLARDIR...

DOST VARDIR GIDA GIBIDIR,ONU HEP ARARSIN.DOST VARDIR ILAC GIBIDIR GEREKIRSE ARARSIN. DOST VARDIR HASTALIK GIBIDIR, ONU ARAMAZSIN O SENI BULUR..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #137
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
dostluk koşullar ne olusa olsun
karşındakinden çıkar gözetmeden
yapman gerektiği gibi davranman gerektiği gibi değilde
içinden geldiği gibi davranmaktır.
tıpkı böyle;
d22677054
DoGu - avatarı
DoGu
Ziyaretçi
22 Ağustos 2006       Mesaj #138
DoGu - avatarı
Ziyaretçi
uzun zaman önce yazmış olduğum "bir eski dost " adlı denememi sitenizde forumunuzda görmek çok güzel bi duygu..teşekkürler...herkese sevgiler saygılar.ben de aranızda yeni üye olarak bulunmaktan onur duydum..doğu kılıçoğlu
melish - avatarı
melish
Ziyaretçi
25 Ağustos 2006       Mesaj #139
melish - avatarı
Ziyaretçi
Adam geçirdiği trafik kazasını hafif atlatmıştır.
Hemşirelere pansumanı biter bitmez çıkması gerektiğini ve huzurevinde kalan karısıyla kahvaltı yapacağını zaten çok geciktiğini söyler ve ekler "eşim Alzheimer (alzaymır) hastasıdır der".
Hemşire ise o zaman geciktiğinizi farketmeyecek ve hatta sizi tanımayacak der.

Adamsa olsun ben onu tanıyorumya diyerek sevginin ve dostluğun yüceliğini sergiler.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ağustos 2006       Mesaj #140
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hani vardır ya her yerde, hissetmek istersin onun varlığını.
Hani hep yanı başınızdaymış sanırsınız, ismini söylersiniz dalgınlıkla, her an berabersinizdir.

Yanında olduğunu unutuverirsin bir andan sonra, sonra üzüldüğünde o sımsıcacık kollarını açar sana, sarılır ağlarsın omzunda doya doya...

Senin sorununu kendi sorunu gibi benimser, bir kolun bir bacağın olur adeta ayrılmak istesin de koparıp atamazsın.

Bir türlü sevindiğinde ise senden fazla mutluluk duyar.

O senin için farklıdır bütün insanlardan, tabii sen de onun için.

Aranızdaki sevginin bitmesine izin vermezsiniz, kimse bozamaz aranızı, kimse araya girmeye dahi cesaret edemez.

Ne zaman yardıma ne zaman insana ne zaman dosta ihtiyacınız olsa hep yanınızda bulursunuz, kendini adeta sizin için ayarlamıştır.

Beraber gülüp beraber ağlarsınız, daima olumlu özellikler verirsiniz birbirinize.

O sana gülmeyi öğretir sen ona kahkaha atmayı,

O sana emeklemeyi öğretir sen ona yürümeyi,

O sana okumayı öğretir sen ona yazmayı ve bu böyle sürüp gider....

İşte bunun adına DOST derler...

Hayatta hiçbir şeyiniz olmasın ama hep bir DOSTUNUZ olsun.

Benzer Konular

9 Haziran 2008 / -MaSaL- Astroloji/Fallar
29 Mayıs 2008 / the_lily Genel Mesajlar
21 Mayıs 2008 / The Unique Taslak Konular
22 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap
30 Temmuz 2014 / _AERYU_ Astroloji/Fallar