Arama

Aşk ve Romantizm'e Dair - Sayfa 13

Güncelleme: 4 Mart 2017 Gösterim: 110.013 Cevap: 216
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Nisan 2006       Mesaj #121
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BİR PARAGRAF AŞK

Sponsorlu Bağlantılar
Yıllardan baharın daha önce hiç yaşanmadığı kadar güzel yaşandığı bir yıl, aylardan Nisan mı Mart mı olduğu belli olmadığı bir ay, günlerden haftanın başları mı yoksa sonları mı olduğu kestirilemeyen bir gün. Yine her zaman ki gibi elimde kahvem olmadan camdan sokaktaki köpekleri ıslatan yağmuru izlediğimi varsayıyorum.
Kahretsin yine uyuyakalmışım bilgisayarın önünde...
Arzu ile buluşacaktık, kavga etmek için heralde. En azından ben öyle düşünüyorum ki ona göre hazırlanıyorum, içten içten hain planlar kuruyorum. Eski Türk filmlerindeki fakir ama gururlu genç duygusunu hiç yaşayamadım ben, aslında bu duyguyu yaşayabileceğim bir fırsat olmasından yararlanarak günümü gün etmeyi planlıyordum ki telefon çaldı.
Arayan Arzu'ydu. Kadıköy iskeledeki durakların orada buluşalım dedi. Ayak üstü birşeyler anlatması gerekiyormuş. "Peki" deyip evden çıktım. Tam sokağın başında duraklayan minibüse binecektim ki pijamayla çıkmış olduğumu farkettim. Eve dönüp en sade ve en güzel pantolonumu giyerek bir sonraki minibüse yetişme telaşı içerisinde koşuşturmaya başladım.
Arzu ile buluştuk. Her zaman ki gibi o konuştu ben dinledim. Susup onu dinlemek de güzeldi benim için. Ayrılmak istediğini, çünkü beni artık sevmediğini, benimle paylaşacak hiçbir şeyi olmadığından falan dem vurmak üzereydi ki sözünü kesip, sıcak birşeyler içmek isteyip istemeyeceğini sordum. Kızdı. Devam etti. Duygusuz olduğumu, onu hiç anlamadığımı, dahası anlamaya da çalışmadığımı anlattı.
Durakladığında gözlerim yaşlarla dolmuştu. Dürttü, yanımızdaki kokoreç arabasını göstererek "Gidelim, gözlerim dumanla doldu" dedi, haklıydı. Ben de dumandan göremez olmuştum. Hasırlara gittik, oturduk. Söylediklerini tekrar ederken içim üşüdü. Sözünü kesip bir çay söyledim. Sonra o yine devam etti.
Sözünü bitirdiğinde söylemek istediğim birşeyler olup olmadığını sordu. O konuşurken karaladığım peçeteyi kastetiyor olmalıydı. "Yok" dedim. "Anlıyorum seni."
Önce elimde buruşturduğum peçeteye sonra gözlerime sert sert baktı. Kalktı ve uzaklaştı.
O uzaklaşırken elimdeki peçeteye baktım. İyice buruşturup, top gibi yaptım ve arkasından kafasına fırlattım. Kafasına vuran peçetenin hırsıyla dönüp şimşek şimşek çakan gözleriyle bana baktı, döndü ve gitti.
Kafasından sekip yere düşen peçeteyi çingene güzeli bir kız aldı ve gevrek gevrek gülerek yüksek sesle okumaya başladı:
"Anladım ki aşk kimi zaman bir inatçılık örneğidir, kimi zaman bağnazlık. Pek çok zaman sakarlıktır, aptallıktır; kör gözlerden ileri gelen. En sağlam mimaridir aşk, 10 şiddetinde depremden sağ salim kurtulmaktır. Yürümeye başladığın yeri unutmaktır aşk, hiç arkaya bakma gereği hissetmediğindendir belki de... Stadları dolduran kalabalığın hep bir ağızdan aynı şarkıyı söylemesidir aşk, hani gönüllerin uyumundan başlayan. Aynı yağmurun altında ıslanıp hasta olmaktır aşk; aynı yağmurun aynı hüznünde ağlamaktan... Bazen boğazı vapurla geçmektir, en güçlü lodosların getirdiği yâr kokusu eşliğinde. Bazen de o vapurdan en karanlık sulara atlamaktır, görebilen gönüllerin rehberliğinde. Ama en önemlisi bir yürekte yaşamaktır aşk, pembe panjurları olsa da olmasa da..."
Küstüm, oturduğum yerden kalkıp yavaş yavaş sahile doğru yürüdüm. Bu onu son görüşüm oldu.

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
6 Nisan 2006       Mesaj #122
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Bitmez Sorunların İçinde Cevapsız Bırakırsın Beni

Yasadıklarım nedir? Kendi gönül sarayında saklı tuttuğun hislerin nedir? Nedir benden böylesine sakladığın, kaçırdığın? Yasayıp da yaşatmak istemediğin? Acıların, tecrübelerin, geçmişin mi seni mahzun bırakan?
Sponsorlu Bağlantılar
Aşk mı yoksa sevda mı, sevgi (?) mı? Seni benden alıp götüren benim dışıma bırakan nedir? Nedendir sana ulaşamayışım? Seni yasarken seni yaşatamayışım nedendir? Niçin askımı paylaşamıyorum seninle? Beni, bizi böylesine paylaşmazlıklara götüren, nedir? Birbirini tamamlayacak ama birbirinden kopuk duran ikimizin suskunluğuna sebep nedir?
Susmalarında mı bulmamı istiyorsun seni? Kendini bunca kaçırışın neden? Korkuyor musun benden? Yasadıkların mi beni sana yakın etmeyen? Ya ben o yasadıklarından farklıysam? Ya ben zaten seninsem? Sevemez miyim gönlümce seni? Senin kendini bana bunca hapsedişin neden?
Yasamamı istemezken, yasadıklarımı onaylamazken neden olumu istemezsin benden, bilmem? Neden sevmeme izin vermiyorsun? Sevilmekten, almaktan bunca kaçısın neden? Niçin ben senken bensiz kalmak istersin? Niçin "sevdim", "seviyorum", "seveceğim" derken susturuşun beni?
Askımı, sevdamı neden anlamazsın? Yoksa sen inanmaz misin aşka? Yoksa seven olmadı mı seni hiç? Yoksa sen sevmek nedir bilmiyor musun? Sen yıllarca koşup da yetişemediğim bir meltem misin? Islanmak, yıkanıp arınmak icin yetişmeye çalışıp da kaçırdığım bir sonbahar yağmuru musun? Sen O musun? Ben Sen miyim? Ben sensem neden sen ben değilsin? Neden ben olmaktan kaçıveriyorsun? Bir şeyleri almak, vermek değil midir? Almalarımızla kurtarıyorsak karsımızdakini bu vermek değil midir özde?
Yoksa sen kor musun? Aşkın gözünü kor ettiği asığı bile görmeyen misin? Çölde rastladığım bir serap mısın sen, ardından koşup da ulaşamadığım? Sen aşk mısın? Aşksan, neden yoksun? Elimden tutup da beni yürümeye çağıran sen...Simdi hiç kimselerin olmadığı kurak ve ıpıssız bir yerde beni oksuz bir çocuk gibi bırakmıyor musun? Ağlıyorsan gözyaşlarını silmeme neden engel oluyorsun?Nedendir böyle sonsuz susuşun?
Her şeyi içine gömmene sebep nedir? Niçin yasamayı bırakıp da anlamaya çalışırsın beni? Niçin bir kez olsun "GEL" demezsin? Niçin tek bir kez bile olsun "NİÇİN" demezsin? NİÇİN?"
Ölümü Özlemeyen Aşkı Anlayamaz!

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Nisan 2006       Mesaj #123
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tek Hece (Aşk)

Var mı beni içinizde tanıyan?
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim.
Kalmasa da şöhretimi duymayan,
Kimliğimi tarif etmek zor benim...
Bülbül benim lisanımla ötüştü.
Bir gül için can evinden tutuştu.
Yüreğine Toroslar'dan çığ düştü.
Yangınımı söndürmedi kar benim...
Niceler sultandı, kraldı, şahtı.
Benimle değişti talihi bahtı,
Yerle bir eylerim taç ile tahtı,
Akıl almaz hünerlerim var benim...
Kamil iken cahil ettim alimi,
Vahşi iken yahşi ettim zalimi,
Yavuz iken zebun ettim Selim'i,
Her oyunu bozan gizli zor benim...
Yeryüzünde ben ürettim veremi.
Lokman Hekim bulamadı çaremi.
Aslı için kül eyledim Kerem'i.
İbrahim'in atıldığı kor benim...
Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di.
Hat'rım için yüce dağlar delindi.
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi.
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim...
İlahimle Mevlana'yı döndürdüm.
Yunus'umla öfkeleri dindirdim.
Günahımla çok ocaklar söndürdüm.
Mevla'danım, hayır benim, şer benim...
Kimsesizim hısmım da yok, hasmım da
Görünmezim cismim de yok, resmim de
Dil üzmezim, tek hece var ismimde
Barınağım gönül denen yer benim

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
7 Nisan 2006       Mesaj #124
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Nedir Aşk


Bir çoğalmadan ibarettir aşk, bir coşmadan, kabarmadan, büyümeden ibarettir. Devamlı artmayan bir duygunun aşk olması ne mümkün?

Sözün var olduğu günden beri, en fazla sarf edildiği alan aşktır. Aşk üzerine söylenmiş sözlerin sınırı yoktur. Belki söylenmemiş söz de yoktur; ama her dönemde başka türlü söylenmekten dolayı çoğalan söz vardır. Söz nötr bir varlıktır, üst derecesi kelam, alt derecesi laftır. Sözün kelam derecesinde konusu aşktır. Söze en güzel manayı aşk verir. Bütün boyutlarıyla sözü aşkla söylediğiniz zaman sözün güzelliğini hissedersiniz. Bir cümleyi aşkla yazın; görün cümle ne kadar güzelleşir. Usulen yazılan cümleden muhatabın alacağı pek bir şey yoktur.

Hayatın aşktan yoksun olduğu hiçbir zaman gösterilemez ki. Bitkinin hayatı olsun, insanın hayatı olsun, dünyanın hayatı olsun, bütün hayatların her kademede aşka ihtiyaçları vardır.

Aşkla bakmak; yürekle bakmak demektir. Göz sadece bir fonksiyonu yürütür; ama fonksiyonun içini dolduran, onu sanata dönüştüren gönüldür. Biz gözümüzle bakarız; ama gören gönüldür. Gönlümüzde aşk varsa, gözün gördüğü güzeldir.

"Yalnızca bir türlü aşk vardır; ama görüntüleri binlerce türlüdür" der bir bilge. Üç çeşidini söyleyelim: Aşk beşeridir; şakayla başlar, sorumluluk getirir. Gözden girer, gönülde yaşar. Surete meyledenler ziyandadır. Aşk platoniktir; sohbetle başlar, zahmet getirir. Zihinden girer, gönülde yaşar. Siretini süslemeyenler yol şaşırır. Aşk İlahidir; imanla başlar, vahdete götürür. Gönülde doğar, gönülde yaşar. Sırrı saklamayanlar, başını verir. Aşk, Allahu Teala'nın "Bilinmeyi istedim kainatı yarattım" buyurduğu noktada başlar. Ve oradan bir ırmak gibi birdenbire coşkuyla akar, binlerce yola ayrılır, binlerce ırmak oluşur. Bir baştan binlerce baş oluşur. Onun için bir türlü aşk vardır. Varlığımızı sürdürdüğümüz medeniyet birikiminin içinde aşkın bütün çeşitleri mevcut. Bugün dahi mevcut, biz hangi boyutunda yaşıyorsak aşkın, o türlüsünü tadıyoruz demektir.

Beşeri aşkın (mecazi aşkın) İlahi aşka dönüşmesi tabii bir seyir. Pek çok sufi İlahi aşk için beşeri aşkı ilk basamak olarak görür. Çünkü Allah güzeldir, güzelliği sever. Mevcudattaki o İlahi kudretin eserine bakarak ancak bir izden asla gidebilir, görüntüden orijinale geçebilir manasında beşeri aşkı ilk basamak olarak görmüşlerdir ve atlamışlardır oradan. İşte; Leyla ile Mecnun. Leyla'nın bir beşer olarak aşkını Kays'ın biriktirmesi... Kays içinde büyüyen o aşkla ileride bir eşikten atlayarak Leyla ile bütünleştirmesi... Buradan da ileri giderek başka boyutlara yol alması... Artık o Hallacın "enel hak" dediği noktadır, o Nesimi'nin cübbemin altında "Allah'tan gayrisi yoktur" dediği noktadır. Gerek baş verirsiniz gerek derinizi yüzerler. Sırları ifşa etmek noktasında aşk biter.

Salt sırdır aşk. Aşk bir kişilik sırdır, iki kişiye müsaadesi yoktur. Zaten aşk tekildir. Sevilen hiçbir zaman aşkın içinde değildir. Aşkın içinde seven vardır o kadar. Sevilenin haberi bile olmayabilir aşktan, olması önemli de değildir üstelik. Aşk tekil olduğu için sırları da, kederleri de, acıları da, firkati de, hicranı da, gözyaşı da, ateşi de tekildir. Yani içinde bulunduğu ateş sadece bir kişiyi yakar, gözyaşı da bir kişiden akar, ayrılığı bir kişi çeker. Aşkı bunlar çoğaltır, aşkın "eksilmeyen fakat artan" özelliği aynı zamanda buradan beslenir. Gözyaşı aşkı artırır, hicran, hasret bu duygular aşkı devamlı büyütür, katmerler, yuvarlar bir çığ gibi. Yani aşk, acı çekmeyi baştan göze almayı gerektiriyor.

Aşkın bir tarifi de acı ve bütün bu acılardan duyulan mutluluk. Onun ötesinde de insanın kabiliyeti. Aşk her gönülde aynı kıvamda varolamaz. Gönül medeniyetindeki gönüllerimiz aşkı değişik boyutlarda alacaktır, o zaman işin içine sırrı da girer. Yani benim sırrım benim kalbime sığacak olan kadardır, daha ötesini kaldıramaz. Sır, acı ve hasret varsa aşk vardır ve o aşk tekildir bir kişiyi ilgilendirir.

Hiçbir insan bir kadına aşık olmayı veyahut da bir kadının bir erkeğe aşık olmasını, "beşeri aşk" dediğimiz duyguyu yadsıyamaz, ayıplayamaz. Ne din, ne de yasalar yasaklamıştır aşkı; Bütün milimetrekarelerinde aynı sevgili olmayan bir gönül aşkı bilir mi acaba?!. Bir kuru yakınlaşmayı, ilgiyi, arzuyu aşk sanarak yaşanılan ömür adına va veyla ve va esefa!.. Bir Cemal'e kul, bir Ahmed'e köle, bir Leyla'ya deli ve bir ışığa pervane olmayanın aşkı mı vardır, ya aklı mı vardır ki!..

Alem bir aşk için yaratılmış ve "Aşk imiş her ne varsa alemde!.."

Sevgi üzerine kullanılabilecek bütün mecazları üstüne alınmadır aşk. Aşk acıdır, hasrettir. Hicran ve hayrettir, firkat ve gurbettir. Gözyaşı ve ahtır; tazarru ve münacattır. Aşk ölümdür, can vermedir, kurban olmadır. Canların birbirinde kaynayıp erimesidir; canların can özünde yitirilmesi ve aranmamasıdır aşk. Parçalara böldükçe demiri, mıknatısi güçle bütün parçaların yine birbirlerini aramalarıdır. Arama gücünü yitiren, zayıflatan, küçülten parçalar bırakır; ancak birbirini kovalamayı. Taşın içinde saklı olan ateştir aşk; bir kıvılcım çakınca kuşatır bütün evreni. Atom çekirdeği etrafında saniyede iki bin kilometrelik hızla dönen elektronların karıdır bu. Kudretin özündeki cevherden beşeri estetiğe akıp gelen ilhamdır Aşk ki şiirde Su kasidesi, mimaride Selimiye, musıkide Ferahfeza'dır. Aşk, haddehanelerden dökülen ateş, manaya gebe sözdür. Aşk, meşktir.

Kalplerimizin incelmesi, yüreklerimizin güzellikleri tatması ve tanıması açısından her insanın aşka ihtiyacı vardır. Çünkü aşk olgunlaştırıcıdır.

Beşeri boyutta aşkın mekanı ve zamanı çok kısıtlı, insanlar sadece birisinin gözlerini görebiliyor. "Küçüksu'da gördüm seni, gözlerinden bildim seni" gözlerinden başka bir yerinden de bilmesi mümkün değil zaten. Böyle bir kıyafet, böyle bir toplum yapısı, sokakta olmayan bir kadın. Beşeri aşkın sadece gözyaşı getirdiğini, sadece acı getirdiğini, dolayısıyla bizim şairlerimizin de "sevgili" diye hitap ettikleri insanların ancak kokularını duyabildikleri; saba yeli sevgilinin saçının kokusunu getirdiği zaman, acısının en fazla olduğu, yoldan geçecek diye günlerce yolda beklemek, bir haber gelecek diye bir süzgün bakışına, bir gamzeli bakışına muhatap olurum diye günlerce uykusuz kalmak. Bütün bunlar içerisinde beşeri ilişki ve birliktelik çok sınırlı. Bu sınırlılık aşkın bir gömlek daha yükselmesini sağlayabiliyor. İçinizde büyütüyorsunuz, hasretin çoğalması aşkın da çoğalması demek.

Aşkın en büyük özelliği ruh terbiyesine müsait olması. insanın yaratılışındaki özü, mutlak suretle hissetmesini sağlayacak bir acı ve kederle kalbi yumuşatmak, mumları eritmektir. Kalp mumlaşıp mum da eriyince ister istemez bir yanış, " Hamdım, piştim, yandım" olur. Yanma son noktadadır. Artık çeşitli tecellileri kabul etmeye hazırız; hoşgörü, affetme, sabır ve hatta bütün ömrünüz boyunca ulaşacağınız duyguları kapsar. Bunu yapmadıkça, kalp çiğ kalır,

Bugünün nişanlılıkları üç ay, evlilikleri iki-üç sene sürüyor. Çünkü aşk diye yaşanılan şeyler riyakarca yürütülen bir oyundan ibaret. Her iki taraf da gerçek yüzlerini gizliyorlar, karşı tarafa hoş gelecek geçici bir hale bürünüyorlar. Oğlan bir simit alıp gelesiye kadar, kız yeni bir sevgili bulabiliyor mu kendine, ona bakmak lazım. Bu kadar vazgeçilebilir duygulara aşk diyebiliyorlarsa onu sorgulasınlar o halde.

Bir şeyin aşk olabilmesi için tutkulu olması, patolojik olması, anormal olması gerekir. İştahla yemek yerken hatırlayıp sevileni, yemek boğazda düğümleniyorsa; derin uykularda görülen rüyadan sonra bir daha uyku girmiyorsa gözlere, şen bir mecliste adı anıldığında onun, inziva engin bir boyut kazanıyorsa, hamasi bir söylevin tam ortasındaki bir kelime, bir cümle ne dediğini bilmezleştiriyorsa insanı, işte odur aşk. O ki, göz kapakları kapandığında karanlıkları son bulmuyorsa, ne cür'et aşktan söz edilebilir!?.

Eskiler Ah mine'l-Aşk yani Ah aşkın elinden!... demişler. Galiba biz de Ah Bine'l-Aşk yani Ah aşka ulaşmak!... demeliyiz.

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
8 Nisan 2006       Mesaj #125
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Seni Seviyorum

Offf...! Yine dalıp gitmişim;
Seni ve seninle olan her şeyi ne kadar da özlemişim,
Şimdi daha iyi anlıyorum, meğer ben sensiz bir hiçmişim,
Düşünüyorum da o kısa zamana çok şey sığdırmışız aslında,
Böyle kısa ve öz bir aşkı unutmak hiç de kolay olmayacak,
Gülme ama ne kadar acıda olsa her an seni düşünmek,
Yine de seni unutmak gelmiyor içimden,
Çünkü senli günlere mazi demek çok zor benim için.
Her gece yaralarım kanıyor, hasretin ölesiye vuruyor,
Hangi yana baksam sanki sen varsın, çıldırmamak imkansız,
Ellerin, gözlerin, o kısık sesin unutulur mu be canımın içi,
Unutulur mu o gizli gizli buluşmalar, o küsüp barışmalar,
Hayır hayır.. ben unutamam sen de unutamazsın,
Unutamazsın bu canım gibi, yarım kalan sevdamızı.
Ne günler ne geceler geçti böyle sensiz böyle acı,
Daha ne kadar sürecek bu derin bu öldüren sancı.
Artık benden hayır yok bari sen yaşa sen yıkılma,
Öldüğüm zaman da sakın üzülüp ağlama,
Sensiz zaten bir ölüyüm bunu da unutma,
Son defa kısık sesinle seni seviyorum söyle esen rüzgara,
Belki yetişir bana, girmeden mezara .
Ben haykırıyorum deli rüzgarlara; Seni seviyorum,
Seni seviyorum, seni seviyorum.....

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Nisan 2006       Mesaj #126
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Herhangi Bir Aşka Dair
Herhangi bir kızınkinden ayrı değildi öyküsü
hayatına ülkesini ekleyip yaşamaktan başka

Usulca eğerek başını
yürürken nedense hep
birbirine dolaşır
gibi olurdu ayakları

Bir fotoğraf ve yeni
koparılmış bir çiçekti
ilk mektubuna eklediği
kelimelerse büsbütün yangın

Durup durup iç çekişleri
sessizliği, dalgınlığı
acıyla bakışı yollara
aşkı öğrenişindendi

Çiçekli bir dal
gibi uzandı sevdiğine
ve yalnızca
ayrılıklar korkuttu onu

Böylece bağladı
hayat, dünya ve kavga
ve aşk
onun tarihinde milattı

Temiz çamaşırlar ve bir demet çiçek
taşıyor simdi o kız, görüş günlerine
Son düzenleyen GusinapsE; 8 Nisan 2006 01:53
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
14 Nisan 2006       Mesaj #127
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Kalbime ******* Mutluluğu

Elimi uzatıp dokunacağım kadar yakınsın bana, sesimi duyamayacak kadar uzak.. Ne seni görmeden geçiyor zaman ne de zaman seni görmeye yetiyor.. Bir zaman geliyor, görüyorum, bakıyorum.. Tam geleceğim an yanına yok oluyorsun.. Ya ben görmüyorum seni, ya sen bana gözükmüyorsun. Bir zaman geliyor yanımdasın. Uzatsam elimi dokunabileceğim kadar yakın. Bakıyorum gözlerine. Anlatmak istiyorum sevgimi, bakıyorsun bakıyorsun ve gelip geçiyorsun. Ya anlamıyorsun sana olan sevgimi ya da sevgiden kaçıyorsun. Ama sevgiden kaçılmaz ki. Aşk yakaladığı zaman, bütün bedenini sarar. Hapseder seni adeta. Hiçbir şey güzel gelmez! Ondan başka hiçbir şey mutlu etmez seni. Bir tek kelime duysan ondan sana ait, bulutun üstünde hissedersin kendini. Kilitler seni kalp tutsağında, imkansız artık kaçamazsın. Sevdiğinden kaçabilirsin ama onu sevmeden edemezsin. Bir kere kalp tutsak etmiş seni, çıkmak için çaba harcama çıkamazsın. Eğer bir gün gelip çıkmak istersen, kalp tutsağından o zaman ruhun da bedenden çıkar unutma! Çünkü sevgi o kadar büyüktür ki unutamazsın.. Unutmak için harcanan çabalar boşadır. Seviyorsan inkar etmeyeceksin. Üstüne üstüne gideceksin ki sevginin sen ondan kaçacağına o senden kaçsın bu kadar büyük bir aşk görmediği için, korktuğu için kaçsın. Bu kadar büyük bir aşkı ilk sen yaşadığın için mutlu olacaksın. Sevdiğinle olduğun için mutlu olacaksın. Seni sen yapan değerleri bulduğun için mutlu olacaksın bense kalbime gömüp mutlu olucam ...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Nisan 2006       Mesaj #128
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
askadairbryzsoylekiflt2

Bu Yalnız olanlara;
soylekiflt2

Aşk bir kelebek gibidir.
Peşinden koştukça hep senden kaçar..
En iyisi bırak uçsun,
inan ki hiç beklemediğin bir anda gelip omzuna dokunuverir...
Aşk mutlu eder, bazen de üzer...
ama aşk özeldir,
aşkını hak eden birine sunarsan eğer..

Bu sevgilisi olanlara;
soylekiflt2

Aşkın amacı birileri için "mükemmel insan" olmak değildir.
Seni mükemmelliğe en çok yaklaştıracak insanı bulmaktır..

Bu çapkın olanlara;
soylekiflt2

Sevmediğin birine asla "seni seviyorum" deme..
içinde olmayan duygulardan varmış gibi sözetme..
kimsenin hayatına kalbini kırmak için girme..
sevgi dolu bakan gözlere asla yalan söyleme..
çünkü birine verebileceğin en büyük acı,
aşık olmadığın birini kendine aşık etmektir.

Bu evli olanlara;
soylekiflt2

Seven insan "senin hatan" yerine "özür dilerim" diyendir.
"neredesin" yerine "ben buradayım" diyendir..
"nasıl yaparsın" yerine "niye yaptığını anlıyorum" diyendir..
ve aşk "keşke" yerine daima "iyi ki" diyendir...

Bu evlenmek için gün sayanlara;
soylekiflt2

Bir kadın ve bir erkeğin birbirleri için ne kadar uygun olduğu,
birlikte geçirdikleri zamanın değil,
birbirlerine duydukları aşkın ne kadar sürdüğüyle anlaşılır.

Bu kalbi kırık olanlara;
soylekiflt2

Kalp yarası siz kanatmaktan vazgeçinceye kadar sürer..
ve ilacı bu acıya alışmak değil, ondan ders çıkarabilmektir.

Bu aşık olmaktan korkan olanlara;
soylekiflt2

Aşka düş ama tökezleme..
anla ama bekleme..
paylaş ama isteme..
Yaralan ama asla acıyı içinde büyütme...

Bu sevdiğini fazla sahiplenenlere;
soylekiflt2

Sevdiğinin bir başkasıyla mutlu olduğunu görmekten
daha acı bir şey varsa,
o da sevdiğinin seninle mutsuz olduğunu görmektir..

Bu aşkını itiraf etmeye çekinenlere;
soylekiflt2

Sevdiğinden ayrılınca aşk acı verir..
sevdiğin seni terk edince daha da çok acı verir..
ama en acısı,
onu ne kadar sevdiğini bilmesine
hiç fırsat vermemektir..

Ve bu da...
Dönmeyecek birini hala bekleyenlere;
soylekiflt2

Hayatın en hüzünlü anı,
deli gibi sevdiğin insanın
buna hiç değmediğini gördüğün andır..
ve en büyük kaybın
onun için harcadığın yıllardır..
Senin aşkını şu gün hak etmeyen,
bil ki 10 sene sonra yine hak etmeyecektir...
Bırak, gitsin...
soylekiflt2

askadairicon1askadairicon4askadairicon1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Nisan 2006       Mesaj #129
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
AŞK


Aşk, iyi geceler öpücüğünü uzun tutmaktır. Beklentidir.
Aşk, delicesine flört ederken yanındakinin hiçbir şey yapmama hakkını teslim etmektir. Saygıdır.
Aşk, zaaflarınız olduğunu ortaya çıkarır. Kabullenmektir.
Aşk, şimdi zamanı değil diye beklemeyi bilmektir. Sabırdır.
Aşk, saçlarda başlayıp topuklarda biten bir gezintidir. Keşiftir
Aşk, Sevişelim demeden sevişmek, yanındakinin ne istediğini bilmektir.Anlaşmaktır.
Aşk, bağlandığını sanddığında, karşısındakine hayır deme şansını tanımaktır.İnceliktir.
Aşk, korumaktır. Sorumluluktur.
Aşk, ciddi bir tokalaşmayi kıkırdamaya dönüştürmektir. Mizahtir.
Aşk, evinizdeki her şeyin yerinin değiştirilmesini kabullenmektir. Teslimiyettir.
Aşk, sevgilinizin ne olduğunu bütün çıplaklığıyla görmektir. Gerçektir.
Aşk, saatin kaç olduğunu bilip aldırmamaktır. Neşedir.
Aşk, sizi kucaklayan kolların, gittikçe daha çok sarılmasıdır.Mutluluktur.
Aşk, gecenin bir vaktinde sen uyu, benim gitmem gerek dediğinizde,uyanık kalıp seni biraz daha görmeyi tercih ederim cevabını almaktır. Sıcaklıktır.
Aşk, tanıdığınızı zannettiğiniz insanın yeni yanlarını keşfetmektir. Tazeliktir.
Aşk, uyandığınızda rüyanızı yanınızda bulmanızdır. Düşlerin gerçek olmasıdır.
Aşk, kocaman yatağın üçte birine sıkışmaktır. Yakınlıktır.
Aşk, evin anahtarından bir kopya daha yaptırmaktır. Güvendir.
Aşk, hoşçakal dedikten sonra tekrar karşılaşacağını bilmektir. Kaderdir.
Aşk, pencereden dışarıya baktığında kiminle olduğunu hatırlamaktır. Düşüncedir.
Aşk, rüzgarin ağaçların arasında dolaşırken çıkardığı sesi dinleyip sevgilisinin yanında olmadığına hayıflanmaktır.Yalnızlıktır.
Aşk, asla anlatılmayacak hikayelerdir. Özeldir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Nisan 2006       Mesaj #130
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SEVMEK
Kişi sevdiğiyle olmak ister!.
Sevdiğinin hâliyle hâllenir… Sevgisi kadarıyla, onunla yaşar!.
Sevginin ne olduğunu tam olarak bilemediğimiz için, çoğunlukla, “beğeni” ile “sevgi”yi birbirine karıştırırız...
“Beğeni” yanında “sahip olma” arzusuyla açığa çıkar!.
Bir nesneden hoşlandığında, beğendiğin şeye sahip olmak ve üzerinde tasarruf edebilmek arzusuyla yaşarsın…
Bu tüm mahlûkatta çok yaygın bir duygudur!.
Kimi, beğendiğini cebine sokar; kimi beğendiğine tasma takıp yanında taşıyarak onunla hava atmak ister; kimi yakalayıp inine sürükler… Her mahlûk yaradılış fıtratına göre, beğendiği üzerinde tasarruf etmek ister.
“Sevmek” ise bundan çok farklıdır…
Sevince, yalnızca sevdiğin için yaşamak istersin!.
Yalnızca yanında olmak, yalnızca onun olmak, yalnızca onun zevk aldığıyla zevk alıp, sevmediğinden kaçmak istersin! Sevdiğin öylesine sarmıştır aklını, fikrini, ruhunu ki, her şey sana, onu hatırlatır; yanında iken bile onun içinde olmak istersin!… Yakınlık bile uzak gelir sana!…
Sen kaybolursun, sende; sevdiğin kalır yalnızca, beyninde!..
Onun bakışıyla bakar, onun değerlendirmesiyle değerlendirir, onun diliyle konuşmaya başlarsın!. Gözün ondan başkasını görmez, kulağın ondan başkasını duymaz, elin ondan başkasına uzanmaz olur!.
Her an sana sahip olmasını; varlığının, tasarrufunun her an üzerinde olmasını, her an seni kucaklamasını istersin!… Bedensel yakınlık bile, korkunç uzaklık gibi gelir sana; ve onunla tek bir beden, tek bir rûh, tek bir şuur olmayı dilersin!.
Sevgi, fıtratın müsait ise, sevdiğinde yok edesiye yakar seni; ve gün gelir kaşında-gözünde, yüzünde-dilinde sevdiğini görürler de, “sen o olmuşun” derler!
Beğenen sahip olmak ister…
Seven ise sevdiğinde yok olur; fedâ eder her şeyi sevdiği uğruna!.
Bazılarının da sevgi kokusu sürülür üstüne; “aşığım” sanır!. Ama sevdiği uğruna, fedâkârlık etmeye gelince sıra, o koku siliniverir üzerinden “kopamama” sabunuyla!.
Parasından kopamaz… Mevkiinden kopamaz… Yakınlarından kopamaz… İçinde yaşadığı ortamın güzelliklerinden kopamaz… “Etraf”tan kopamaz!.
Derken kusurlar belirmeye başlar sevdiğini sandığının üzerinde… Eksiklikler görmeye başlar, yetersizlikler görmeye başlar… Bunlar önce acıma duygusuna dönüştürür sevgisini; uzaktan acıyarak seyretmeye başlar… Sonra tatlı bir anıya dönüşür, sevgi sandığı duyguları!. Bu tecrübe gösterir ki, onun fıtratında sevgi programı yoktur!.. Beğeniyi, sevgi sanmıştır!..
Uzaklaşma ondan gelmemiş de, karşısındakinden gelmişse, bu defa “nefret”e döner “beğeni”; ondan intikam alma duygusu gelişir içinde; ve vicdanla intikam dalgaları arasında bir o yana bir bu yana sürüklenir durur; terkedilmişliğin, uzaklaşmanın, lâyık olmadığını yaşamanın sanısı içinde!..
Oysa yalnızca, fıtratında olmayan gerçek sevginin sonuçlarını yaşamaktadır!. Cüzdanı için, güzelliği-yakışıklılığı için, kendisine hoş gelen huyları için, mevkii-koltuğu için, ilmi için beğenmiştir; sevdiğini sanmış; sahip olamayınca da arzusuna erişememenin düş kırıklığı içinde kopmuş; yalnızca çıkarları doğrultusunda yaşamayı tercih etmiştir…
Seven ise göze almıştır kopmayı… Dışlanmayı… Paradan-puldan, nâmdan nişandan, dosttan akrabadan uzak kalmayı…
Fıtratından gelir sevgi!. Kulluğu sevmek üzeredir!. Onunla, sevmeyi yaşamak istediği için yaratmıştır onu Yaratan… O yüzden kopar anadan-babadan; dünyadan paradan!
Seven, karşılıksız sever!…
Beğenen karşılığını ister!.
Benim istediğim gibi yaşarsan seni boğarım sahip olduklarıma, der beğenen!..
Onun zaten fıtratında yoktur sevgi, bilmez aşkın ne olduğunu!.. Ne üzere yaratılmışsa, odur tüm meşgalesi… Karınca gibi çalışır; maymun gibi çiftleşir; aslan gibi yavrularına sahip çıkar… Ama pervane gibi sevemez!. Atamaz kendini ateşe!.
Sevgi sonunda yanmayı getirir!.. Beğeni ise sonunda kaçmayı!.
Beğenen mahlûkat çoğunluğuna göre, “sevgi” delilikten bir türdür!.. Anlamazlar onlar, sevdiği uğruna, etraf ne derse desin deyip, her şarta katlanmayı! Ve “delillik bu” derler
Beğenme bir tür “hobi”dir!… Bazen ömür boyu sürer, bazen bir kaçyıl, bazen bir kaç ay!..
Sevgi bir ömür boyudur!… Bitmez, tükenmez, bazen durulur, bazen coşar ama hiç gerilemez!.
İçinde, özünde hissedilip açığa çıkaramadığını karşısındakinde bulduğun anda onu sevmeye başlarsın... özünde sevgin kadardır karşısındakine aşkın!..
Çoğunlukla karşısındakinden, ondakinin yüzünü göstermesinden gelir sevgi insana!..
Bazen de özünden gösterir yüzünü O!… O zaman onlar için derler ki, “Allah’a âşık oldu”!..
“Kendine seçtikleri”dir sevenleri bir çehreden!… Özünden sevgiyi yaşayanlardır, “mukarreb”leri!…
Hünerlerini sergilemek için yaratmıştır herşeyi…
Sevmek için yaratmıştır sevilenleri!.
Gözlerinde seyretmek için gözleri olarak yaratmıştır “aşk”ı yaşattıklarını!..
Avam anlamaz ve bilmez bu aşkı!. Bunun aşk olduğunu!..
Oysa gerçek “aşk” O’nun ateşine pervane gibi atılıp; varlığını O’nda yitirip; O’nun “Bâki”liğini yaşattıklarıdır gerçek “âşık”lar!..
Özel bir fıtratla gelmişlerdir onlar, “âşık” olmak için!.. Yaşamları boyunca bir değer taşımamıştır dünya ve içindekiler!.. Parmaklarını bile kıpırdatmamışlardır dünya için!. “Allah de ötesinde bırak onları hevâlarıyla oyalansınlar” hitâbına mâruz kalmıştır programları; ve hücrelerine nüfûz etmiştir bu hitâp!..
Gerçek anlamıyla onlar “yaşarlar aşkı”; “Yaşar onlarda aşkı”; sever, acır, merhamet eder onlarda kullarına; çünkü bu sıfatlar için yaratmıştır onları!..
Var gel dostum, biz dönelim dünyamıza; bu masal gibi gelen sözler yeteri kadar ıslattı bizi!… Şimdi kurulanmak zamanı!.
Dönelim dünyamıza, koşalım, çalışalım, didinelim; insanları sevindirmek için onlara bir şeyler verelim; ve gönüllerini hoş etmek için güllâbicilik eyleyelim!..
Sonra da, bunları hep “Tanrı –pardon Allah- için yapıyoruz!” diyerek vicdanlarımızı tatmin edelim!..
Gönül “aşk” için yaratılmamışsa, neye yarar bunca demek!…
İyisi mi, “hobi” kabilinden “dinle ilgilenip”, günümüzü gün eylemek!.
AHMED HULÛSİ
2.8.1998

Benzer Konular

2 Ekim 2013 / Misafir Genel Mesajlar
30 Aralık 2016 / _Yağmur_ Sanat
18 Şubat 2012 / GusinapsE Sağlıklı Yaşam
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
16 Haziran 2010 / LaSalle X-Sözlük