Arama

Tarikatlar - Melamiyye (Melamilik)

Güncelleme: 12 Ekim 2014 Gösterim: 11.638 Cevap: 1
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
5 Ekim 2006       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Melâmîlik
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar

Tasavvuf içinden tasavvufçulara karşı çıkan bir akımdır. Melâmîlik bir ideolojidir. Melâmîler, sûfilerin töre­lerini, haktan ayrılışlarını, idarecile­re yamanmalarını beğenmeyip, halk­tan ayrılmayan, halkı kucaklayan bir anlayışın temsilcileridir. Melâmeti ka­bul edenler, zaviye, tekke, dergâh, hankala kabul etmiyorlardı. Üç beş hal ehlinin toplaştığı halvet bir yer, neresi olursa olsun onlarca sohbet meclisi olabilirdi. Halktan ayrılmak, özel giyim ve kuşamla kendilerini belli etmekse tasavvufun ruhuna aykırıy­dı. Sufîler tekke, zaviye, dergâh, hankah gibi nisbeten şehir dışındaki ma­likanelerde yaşamakta giyim kuşamlarıyla halktan ayrılmakta ve vakıf malıyla beslenmekteydiler. Devlet adamlarıyla yakın ilişkileri vardı. Me­lamiler bütün bunlara karşıydılar.
Melamilere göre herkes vakıf malıy­la değil kendi kazancıyla yaşamalıy­dı. Varlığını Hakk'a vermek, varını yo­ğunu halka vermekten başka bir şey değildir. Melamiler halktan ayrılma­yan, hakkı kucaklayan bir ideolojiyi temsil etmişlerdir. Bu ideolojinin hal­ka yayılması işçi ve esnaf sınıfını örgütlemiş, bu örgüte de "Fütüvvet" adı verilmiştir. Melametle fütüvvet aynı şeydir. Melamet ehli aynı zaman­da yiğittir, mürüvvet sahibidir yani merttir. Melameti hem nefsiyle sava­şır hem de yaşama savaşı verir. Çalı­şır, geçimini kazanır, başkalarını da geçindirir. Herkesin iş güç sahibi olması şarttır. Herkes elinin emeğiyle, alnının teriyle yaşamalıdır. Kimse kimseye eğilmemeli, kimse kimsenin sırtından geçinmemelidir.
Melametliiikte en önemli ilke ken­dini herkesten aşağı görmek, göster­mek, her yaratıktan aşağı saymaktır. Yapılan Hayrı (iyiliği) gizlemek, kö­tülüğü ise gizlememek esastır.
Melametlerin dindeki dayanakla­rı Kur'an-ı Kerim'in şu ayetidir:
"Ey iman edenler! Sizden kim dinenden dönerse (bilsin ki): Allah, sevdiği ve kendisini seven, mü'minlere karşı al­çakgönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecek­tir. Bunlar Allah yolunda cihad eder­ler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar." (Kur'an, Mâide sure­si, 54).
"Hiçbir kınayanın kınamasından korkmamak", işte bu melâmilikte esastır.
Melâmiliğin Hamdun Kassar, Ah­med Haraveyh, Hâtem-ı Asamm, Ebû Hafs Haddat... gibi destekçisi ve teşvikçisi sufiler vardır.
Son düzenleyen Mira; 12 Ekim 2014 22:10 Sebep: Mesaj içeriği değiştirildi.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
24 Şubat 2012       Mesaj #2
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Melamilik
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Melamilik
(Melâmîyye / Melâmetîyye) (ملامتيه) olarak anılır. Yüzeysel bilgi sahipleri tarafından çoğu zaman bir tarikat kimliği gibi değerlendirilmesine karşın, Melamilik Kur'an'ı bütün olarak algılayıp şeriat, tarikat, hakikat ve marifet ilimlerinin tümünü içine alan bir anlayışı ifade eder. Melâmîler tarihte ve özellikle Osmanlı'nın son dönemlerinde yozlaşmış tarikatlar ve hurafeci - durağan dini bakış açısına sahip din adamlarına karşı mücadele içinde olmuşlardır. Örneğin; Niyâzî-i Mısrî Osmanlı tarihindeki Kadızade ekolüyle açıktan mücadele edip görüşlerine karşı çıktığı için Limni adasına sürgün edilmiş ve orada vefat etmiştir. Dolayısıyla, melâmîlik bir tarikat ekolü değil; Kur'an merkezli - dinamik bir bakış açısı ve duruş olarak öne çıkan aktivist bir tasavvufi yaklaşım tarzıdır. Tasavvufu İslam'ın "Batın (iç)" kısmı ve derinliği olarak kabul ederler. Dinin Zahiri (dış) emir ve yasaklarını "eksiksiz" ve "fazlasız" (ifrat/ tefrit) dosdoğru yerine getirmekle birlikte "Kâmil" insan olmak için her zaman ve her yerde Allah'ı zikretmek ve özellikle Allah'ın varlığı ve birliği ile ilgili itikadi konularda derin bilgi sahibi olmak gerektiğine inanırlar. Bu bilginin Kur'an-ı Kerîm'de Ledün olarak anıldığına işaret ederler ve "Muteşabih (benzetmeli)" ayetlerin tevilinin, kitabın aslı olan "Muhkem" sınırları içinde yapılması gerektiğini savunurlar. Onlara göre tasavvuf, bu açıdan İslam tarihinin sonraki yüzyıllarında ortaya çıkmış bir felsefi ekol değil, İslam'ın özünde keşfedilmeyi bekleyen "Gizli bir Hazine"dir. Melâmîlik, tarikat ve cemaatlerden farklı olarak belli bir kişinin kurduğu ve o kişinin adıyla anılan bir grup değil, yaratılış amacının zirvesi olan gerçek kulluğun ne olduğunu anlama ve böylece kâmil (olgun) insan olma niteliğidir.

Tasavvuf derslerini aldıkları öğretmenlerine Mürşid derler. Mürşid'lerinden keramet veya doğaüstü güçlere sahip olmasını beklemezler. Onlara göre Mürşid sadece kapıyı gösterir, geri kalan sorumluluk öğrenciye (mürid) aittir. Allah'ın her kişiye yakın olduğunu ve kişiyle Allah arasına Mürşid de dahil kimsenin giremeyeceğini savunmuşlardır. Mürşid ne kadar bilgin ve erdemli olursa olsun, o da diğer insanlar gibi kuldur ve kula ait niteliklerle anılması gerekir. Mürşid'lerinden ders ve sohbet şeklinde tahsil ettikleri ilim ve tavsiyelerinin ötesinde bir beklentiye sahip olmadan; Hidayet, Şefaat, Himmet, Tevbe gibi isteklerin yalnız Allah'a arz edilmesi gerektiğini savunurlar. Bu ilmin öğretmenleri de öğrencilerinden asla maddi bir karşılık talep etmemişlerdir. İlm-i Tevhid (Tevhid ilmi) olarak anılan bu derslerin neticesinde "Fenafillah" (Allah'da yok olmak) ve "Bekabillah" (Allah'la var olmak) mertebelerine ermeyi amaçlarlar.

Melamîlere göre, ilm-i tehvid veya ilm-i ledün, ilk insandan (Adem) son Allah dostuna (Hatem'ul Evliya) kadar taşınacak en yüce emanettir. Bu yüzden bu ilmi talep edenlere karşı çok seçici davranırlar. Sayılarının artmasını değil, emaneti taşıyabilecek nitelikli insana ulaşmayı hedeflerler.

Gizlilikleri

Her kesim insanın aralarında yer aldığı melâmîler, halkın arasında kendilerini gizlemeyi tercih ederler. Öyle ki, onlara çok yakın olanlar bile belki onların melâmî olduklarını bilmezler. Bu kimliklerini sadece kendilerine mânen yakın gördükleri insanlara uygun gördükleri zamanda açarlar. Unutulmaması gerekir ki modern dönemden önce sûfiler toplumda saygın bir yere sahip kişiler kabul edilir ve sûfi görünüm ve tavırlı kişilere halk ve yönetimin ileri gelenleri hürmet gösterirlerdi. İşte bu koşullar altında Melamiler kendileriyle Allah arasındaki ihlası (samimiyet) kaybetmemek ve şöhret gibi tasavvuf yolundaki sâlikin (Tasavvuf literatüründe mânevî yolda olan demektir) önüne çıkabilecek bir engeli bertaraf etmek için kılık, kıyafet ve hatta belirli bir toplantı mekanı (dergah, tekke) ve topluluğu gibi dönemin tarikatlarının alametlerini göstermemeye çalışmışlar, halk içerisinde kendilerini gizlemiş, hallerini sadece kendileri gibi olanlarla paylaşmışlardır.

Zikir ve Toplantıları

Melâmîler, zikir ve sohbet toplantıları için özel bir yer ve zaman aramazlar. Onlar için Allah, "mevcudiyeti" ile her yeri kuşatmış olduğu için her yerde ve her zamanda Allah'ı zikrederler ve birbirleriyle her fırsatta Allah sohbeti ederler. Zikir de namaz kılmak, oruç tutmak vb. emirler gibi Allah'ın bir emridir. Bu açıdan Melâmîler, diğer tüm güzel isimleri (Esma'ul Husna) kendinde topladığı için Allah'ı "Allah" ismiyle zikrederler. Zikir, bir anlamda alınan her nefes için Allah'a teşekkür etmekdir. (Siz beni zikredin, ben de sizi zikredeyim. Şükredin, nankörlerden olmayın... Bakara/152) Bu açıdan nefes alınan her anda sürekli Allah'ı zikretmeyi (anmayı/hatırlamayı) hedeflerler. Diğer yandan, sınırlandırılmış belli sayılarla (5 bin, 10 bin vb.), Allah'ın sadece bir niteliğini ifade eden güzel isimlerini anmayı zikir değil "tesbih/ isimlerini yüceltme" olarak değerlendirirler. Çünkü Zikir her an ve bütünü ifade eden "Allah" ismiyle yapılmaktadır. Zikirde amaç, sadece kalbi mânevî kir ve hastalıklardan arındırmak değil; bununla birlikte Allah'ın tecellilerine (ortaya çıkış/görünme) karşı gafletten (dalgınlık/uyku/farkedemezlik) uyanmaktır. Zikir sayesinde elde edilen uyanış onlar için bir alt amaçtır; en büyük başarı ise yokluğun idraki ve mutlak varlığın yani Allah'ın varlığının keşfidir.

Abdulbaki Gölpınarlı'nın büyük eseri Melâmîlik ve Melamiler kitabında bu anlayış "toplumdaki yansımaları" açısından 3 devir halinde incelenmesine karşın, melamiler zaman içinde farklı isimlerde ortaya çıkan melâmîleri bir zincirin halkaları ya da sönen bir mumun ardından sönenin ateşiyle yakılan yeni mum olarak kabul etmiş ve bu itibarla ilk mum ve son mumdaki ateşin ya da savunulan değerlerin aynı olduğuna inanmışlardır.

Tarikatler ve Melâmîlik


Melâmîlik çok detaya inmeden aşağıdaki başlıklar altında tarikatlerden farklıdır:

  1. Melâmîlik, belli bir isimden bağımsız olarak bir Kur'an merkezli İslâmi tasavvuf anlayışını ifade eder. Tarikatler ise Nakşibendi, Kadiri, Rufai vb. gibi belli bir şahsın önderliğindeki ekolü ifade eder;
  2. Melâmîlikte tüm mânevî bağlar (zikir ve müşahede) doğrudan Allah ile kurulur; Birçok tarikatte ise bu manevi bağlar dolaylı yoldan Rabıta denilen ve sırasıyla Şeyh, Pir, Müceddid, Peygamber gibi aktarmalardan geçerek kurulmaya çalışılır;
  3. Melâmîler için Şeyh, sadece manevi rehber veya öğretmen demektir. Şeyhin görevi, doğru kişiye doğru bilgiyi vermek, öğrencinin görevi ise bu bilgi ışığında Allah'a daha yakın olmaya gayret etmektir;
  4. Zikir, Melâmîlerde her zaman ve her yerde yapılması gereken açık bir Kur'an-ı Kerîm emridir. Tarikatlerde ise belli zamanlarda, belli mekanlarda, hatta belli kıyafetler içinde yapılmaktadır. Melâmîler Allah'ı Allah ismiyle ve her zaman zikrederken tarikatler Esma'ul husna'dan seçtiklerini belli bir sayıda tekrar ederek söylerler;
  5. Melâmîler sadece Allah'ı anmak ve onun varlığını daha yakından tanımak amacıyla toplanır ve sohbet ederler;
  6. Melâmîler dini duyguların her türlü istismarına karşıdır. Üyelerinden finansal destek ve para yardımı talebinde bulunan cemaatlere karşı hiçbir peygamberin görevini yaparken ümmetinden ücret talep etmediğini hatırlatıp; bunlara, "Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar." (Yasin: 21) ayetini okurlar ve onları kınarlar.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
theMira

Benzer Konular

27 Mayıs 2011 / asla_asla_deme Müslümanlık/İslamiyet
19 Temmuz 2012 / ThinkerBeLL Müslümanlık/İslamiyet
6 Haziran 2013 / Bachata Müslümanlık/İslamiyet
18 Ağustos 2013 / Efulim Müslümanlık/İslamiyet
30 Kasım 2009 / _KleopatrA_ X-Sözlük