Arama

Ramazan ve Oruç - Sayfa 7

Güncelleme: 7 Mayıs 2018 Gösterim: 57.689 Cevap: 83
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Eylül 2008       Mesaj #61
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Oruç Hakkında Bilinmeyen Soru ve Cevaplar


Soru : Ağızdaki az bir kanı yutanın namazı ve orucu bozulur mu?
Sponsorlu Bağlantılar
Cevap : Az olduğu için bozulmaz.

Soru : Oruçlu iken gusletmek orucu bozar mı?
Cevap : Gusletmekle oruç bozulmaz. Ancak ağızdan, burundan içeri su kaçarsa veya su içine oturulunca veya taharetlenirken içeri su kaçarsa oruç bozulur.

Soru : Dudaktaki yaşlığı yutmak orucu bozar mı?
Cevap : Bozmaz.

Soru : Makata konan pamuğun bir kısmı dışarıda kalsa orucu bozar mı?
Cevap : Bozmaz, hepsi içeri girerse bozar.

Soru : İmsak vakti sona ererken yaraya konan sıvı ilaç, gündüz emilmeye başlasa oruç bozulur mu?
Cevap : İmsaktan önce konulduğu için bozulmaz.

Soru : Kalb hastasıyım. Bazen çok ağrıyınca hap alıyorum. Ramazanda oruçlu iken ağrı tuttuğunda ilaç alırsam, kefaret gerekir mi? Kalb hastasının göğsüne sürdüğü ilaç, orucu bozar mı?
Cevap : Zaruret olduğu için yalnız kaza gerekir. Sağlam deriye sürülen ilaç, içeriye gitse de orucu bozmaz. Dil altına konulup emilen bozar.

Soru : Diş çektirmek orucu bozar mı?
Cevap : Diş çektirmek orucu bozmaz. Eğer diş çektirilirken iğne vurulursa, oruç bozulur. Dişten çıkan kanı yutmakla da oruç bozulur. Ramazan orucunu tutarken iğne vurduranın veya dişinden çıkan kanı yutanın orucu bozulur, gününe gün kaza gerekir, kefaret gerekmez.

Soru : Ramazan ayı, niçin bazen 29, bazen 30 gün oluyor?
Cevap : Ramazan-ı şerif kameri aylardandır. Kameri aylar 29 veya 30 gün olur. Kur’an-ı kerimde, Ramazan ayında oruç tutmanın farz olduğu bildirilmektedir. (Bekara 183-185) Ramazan ayı otuz çekerse 30, yirmidokuz çekerse 29 gün oruç tutmak farzdır. Bütün farz ibadetler Allah’ın emridir.

Soru : Şabanın son günü, Ramazan ise farz olur, değilse nafile olur diyerek oruç tutmak uygun mu?
Cevap : Bu niyetle tutmak mekruh olur. Böyle niyet etmeden, Şabanın son günü nafile oruç tutmak mekruh olmaz. Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Ramazanı bir-iki gün önce oruç tutmakla karşılamayınız! Devamlı oruç tutan, bu orucu tutabilir.) [Müslim]
Ramazan orucunu karşılamak gerektiğini sanıp veya Ramazan diye Şabanın son günü oruç tutmak mekruhtur. Hıristiyanlara benzememek için, Şabanın son günü oruç tutmanın mekruh olduğunu bildiren âlimler de vardır.

Soru : Oruç tutmayan işçiye, Ramazanda yemek verilir mi?
Cevap : Yemek verilmez, yemek parası verilebilir.

Soru : Yazın kazaya kalmış oruçları, kışın kaza etmek caiz mi?
Cevap : Caizdir.

Soru : Hacda şükür kurbanı yerine ceza olarak oruç tutmak caiz mi?
Cevap : Caiz olmaz. Ancak israfı önlemek için caizdir.

Soru : İmsaktan sonra kazaya niyet edenin orucu nafile mi olur?
Cevap : Evet.

Soru : Seferdeki kimseye, evine gelince tutmadığı oruçları kaza etmek farz mı?
Cevap : Evet.

Soru : Ramazanın son günü, bugün bayram diyenlere aldanıp, orucunu bozana, kaza mı lazım olur?
Cevap : Kaza lazım olur.

Soru : Kaza ve kefaret orucunun yılını bilmeyen ne yapar?
Cevap : Evvel kazaya kalmış olan diye niyet eder.

Soru : Ölüm hastası oruçlu kimseye zemzem vermek lazım mı?
Cevap : Oruçlu ölmesi evladır.

Soru : Erzurumlu, yazın orucu, Adana’da tutsa, daha sevap mı?
Cevap : Hayır. Sıkıntı kendiliğinden gelirse sevap olur.

Soru : (Başkası yerine oruç tutulmaz) hadisi hangi kitapta var?
Cevap : Tahtavi haşiyesinin 238. sayfasında var.

Soru : Kaza orucunu davette bozmak caiz mi?
Cevap : Hayır.

Soru : Söylentilere inanıp, Ramazan diye, Şabanın 29unda oruca niyet ettim. Doğrusunu öğrenince bozdum. Kaza gerekir mi?
Cevap : Gerekmez.

Soru : Diş dolgusu sebebiyle gusülsüz oruç tuttum. (Oruç tuttuğum yıllardaki gusülleri Şafii’ye veya Maliki’ye göre aldım) demek gerekir mi?
Cevap : Evet, hem tevbe gerekir, hem de böyle niyet etmeli!

Soru : Teyzemin böbreğinde taş olduğu için doktor devamlı su içmesi gerektiğini söylemiş. Eğer fidye vermesi gerekiyorsa ne kadar ve ne vermeli? Bu fidyeyi bana vermesi uygun olur mu?
Cevap : Oruç tutamayacak kadar hasta ise 30 günlük ramazan için 53 kg un verir. Yahut değerini altın olarak verir. Siz fakirseniz size de verebilir.

Soru : Bir kimse akşam namazından önce uyusa veya bayılsa öbür gün öğleyin uyansa hemen oruca niyet edebilir mi?
Cevap : Niyet edemez. Öğleden bir saat önce uyansa idi edebilirdi.

Soru : Kalb rahatsızlığım var. Normalde oruç tutabiliyorum. Kalb krizinden endişe ediyorum. Fidye verip, oruç tutmasam olur mu?
Cevap : Oruç tutabilenin fidye vermesi caiz olmaz. Kalb hastalığında, göğüs üzerine nitroderm ihtiva eden bir ilaç [TTN] konur. Bu deriden içeriye emilir. Sağlam deriden içeri girdiği için orucu bozmaz. Kriz gelirse ağızdan alınan ilaçlar alınarak oruç bozulur. Yani tutabildiğiniz kadar oruç tutmalısınız.

Soru : Ramazanda rahatsızlık sebebiyle tutamadığım 10 günlük orucu kaza ederken, peşpeşe mi tutmam gerekir?
Cevap : Peşpeşe tutmanız gerekmez, fırsat buldukça tutarsınız.

Soru : Hamile ya da çocuk emziren bir kadın oruç tutabilir mi? Tutmadığı günler kazaya mı kalır yoksa her gün için fidye vermek mi gerekir?
Cevap : Hamile iken de çocuk emzirirken de oruç tutabilir, eğer tutarsa sağlığına zarar verecekse, çocuğa zarar olacaksa o zaman tutmaz, sonra kaza eder. Fidye vermekle kurtulamaz.

Soru : Düzenli olarak iğne kullanması gereken hasta, tutamadığı bu Ramazan oruçlarını nasıl ödemesi gerekir?
Cevap Bir aylık 53 kg un verir, yahut değeri kadar altın. Hasta zengin değilse bunu da vermez, dua eder.

Soru : Ailemden uzakta başka şehirde talebeyim. Annem telefonda, sahura kalkabiliyor musun dedi, evet kalkıyorum dedim halbuki kalkamadığım çok oldu. Aç olarak oruç tuttuğumu bilip üzülmesin diye böyle söyledim bu yalan caiz olur mu?
Cevap : Burada yalan caizdir.

Soru : 3 senelik oruç borcum var. Bunu 30’ar gün olarak peşpeşe mi tutmam lazım?
Cevap : Fırsat buldukça birer ikişer veya üçer beşer tutarsınız, yani 30 gün birden tutmak gerekmez. 90 gün oluncaya kadar böyle devam edersiniz.

Soru : Babam rahatsızlığı sebebiyle son iki yıla ait Ramazan-ı şerif orucunu tutamadı. Halen oruç tutamayacak durumda. Yaşı ilerlemiş olduğundan tekrar sıhhatine kavuşması şu an zor gözüküyor. Dinen zengindir. Ne yapması gerekir?
Cevap : Oruç fidyesi verir, fakat iyi olduğu zaman, yine oruç tutması gerekir. Bir aylık oruç için 53 kg un vermesi gerekir, bir veya birkaç fakire verir.

Soru : Kaza orucum yoktur. Fakat bazı oruçlarım bozulmuş, kabul olmamış diye, oruç tutarken kazaya niyet edilse, mahzuru olur mu? Kaza orucum yoksa, bunlar nafile olur mu?
Cevap : Kazası olmayanın da kaza namazı kılmasında, kaza orucu tutmasında mahzur yoktur. Kazası yoksa nafile olur.
Soru : Oruca hesapla başlanılan yerlerde, yanlışlık olma ihtimali olacağı için, bayramdan sonra kaza orucu tutmak gerekir mi?
Cevap : İki gün kaza orucu tutmak gerekir. Çünkü büyük İslam âlimi seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, (Böyle yerlerde bulunan müslümanların bayramdan sonra, dilediği zaman, kaza niyeti ile, iki gün daha oruç tutmaları lazımdır) buyurdu.

Soru : Bu sene yılbaşı Ramazana geldi. Bu ayda kumar oynamak, içki içmek daha kötü değil midir?
Cevap : Kumar oynamak, içki içmek her zaman haramdır. Fakat mübarek yerlerde ve mübarek günlerde bu haramları işlemek elbette daha büyük günah olur.

Yılbaşı ile Noel birbirinden farklı ise de, 21 veya 25 Aralıktaki Noel kutlamalarının devamı sayılabileceğinden, yılbaşı gecesi Hıristiyanlar gibi eğlenmek caiz olmaz.

Yalnız Hıristiyanların değil, Yahudilerin ve bütün bâtıl dinlerin ibadetlerini yapmak, onlara benzemek olur.

Kâfirlerin yaptıkları ibadetler ve çirkin işleri hariç, mubah olan âdetlerini yapmakta mahzur yoktur. Yani onlara benzemiş olunmaz. (Redd-ül Muhtar)

Müslüman her gece neleri yapıyorsa, bu gece de onları yapmalıdır!

Soru : Bayramın ikinci günü oruç tutmak caiz mi?
Cevap Ramazan bayramının ikinci günü oruç tutmak caizdir.

Soru : Kaza orucuna niyet eden bir kimse, cünüp iken, imsak vaktinden sonra kalkıp banyo yapsa orucu yine de tutabilir mi?
Cevap : Tutabilir. Hatta namaz kılmayan kimse akşama kadar da cünüp dursa orucu yine sahih olur. Fakat namaz kılmadığı için ve cünüp durduğu için büyük günah olur. Yani cünüp oruç tutmakla oruç bozulmuş olmaz.

Soru : Fecirle imsak vakti aynı şey mi?
Cevap : Fecir, sabah namazı vaktidir. İmsak, oruçken yiyip içmeyi kesme zamanıdır.

Soru : Kazaya kalmış Ramazan orucunu bilerek bozan bir kimse kaç gün oruç tutması lazım?
Cevap Kaza orucunu bozunca bir gün tutar.

Soru : Ölü veya diri için namaz kılmak, oruç tutmak ve ona bu sevabı yollamak olur mu?
Cevap : Namazın orucun sevabı ona gönderilir. Bizzat onun için namaz kılınamaz, oruç tutulamaz. Gönderilen sevap ta, onun kılmadığı namaz, tutmadığı oruç yerine geçmez.

Soru : Orucun sahih olması için, sahura kalkma mecburiyeti var mı?
Cevap Hangi oruç olursa olsun sahura kalkma mecburiyeti yoktur. Kalkmak sünnettir. Kalkılırsa sevap olur.

Soru : Yeni namaza başladım. Oruç da tam olarak bu Ramazan tutacağım. Ancak namaz ve oruç kazalarımı nasıl hesaplayacağım, tam bilmiyorum.
Cevap Zannı galibe göre hesaplarsınız.

Soru : El, yüz vücut losyon veya kremlerinde alkol olduğu ve namaz kıldığımız için bu kremleri kullanmamamız gerektiği, oruçluyken de necis olduğu doğru mu?
Cevap : Hayır o karışım alkoller affedilmiştir.

Soru : Orucun haram olduğu aylar ve günleri yazar mısınız?
Cevap : Oruç tutmak sadece bayram günleri haramdır. Senede beş gün. Yani dört gün kurban bayramı, bir gün de ramazan bayramı. Diğer günler oruç tutulabilir.

Soru : Yemekhanede birkaç kişiyi yerken görüp, biz de dalgınlıkla vakte dikkat etmeden vakit girdi sanıp 16:40 da iftarı açtık. Sonra takvime baktık ki akşam 16:44 deymiş. Kasıtlı bozmadığımız için kaza gerekir değil mi?
Cevap : Evet kaza gerekir.

Soru : Kaza orucuna yalnız olarak nasıl niyet etmeli ve hangi zamanlar arasında niyet etmeli?
Cevap : İlk kazaya kalan Ramazan orucuna demeli. Akşamdan imsak vaktine kadar niyet etmeli.

Soru : Oruçlu olunca abdestte ağza burna fazla su çekilmese olur mu?
Cevap : Evet olur.

Soru : Nezri muayyen, nezri mutlak oruçlar nedir?
Cevap : Vacip oruçlar, muayyen olur. Belli gün oruç adamak böyledir. Mesela pazartesi günü oruç tutmayı adamak, nezri muayyen oruç olur.

Gayr-i muayyen oruçlar: Herhangi bir gün oruç adamak. Mesela (Allah rızası için üç gün oruç tutacağım) demek böyledir.

Soru : İki sene adak orucu yerine yemin kefareti vermek caiz mi?
Cevap : Hayır.

Soru : Bir ay oruç tutmayı adayan, 30 gün peşpeşe mi tutar?
Cevap : Hayır.

Soru : Ebem, bir yıl oruç tutacağım diye adakta bulundu. Tutmadan öldü. Ne lazım?
Cevap : Bu adak için bir senelik oruç kefareti yapılır.

Soru : 3 gün üst üste oruç tutmayı adamıştım, fakat üçüncü gün -orucu bozan fakat kefaret gerektirmeyen bir durum neticesinde- orucum bozuldu. Nasıl hareket etmem lazım?
Cevap : Adak orucunu kasten bozsanız kefaret gerekmez. Yeniden üç gün oruç tutarsınız.

Soru : Sabah namazına kalkamayanın her defa için bir gün oruç tutmayı adaması caiz mi?
Cevap : Hayır caiz değildir.

Soru : (İşim olursa iki sene oruç tutacağım) dedim. Fakat Allah rızası için demediğim için oruç tutmam lazım mı?
Cevap : Evet. Çünkü oruç zaten Allah rızası için tutulur.

Soru : (Şu işi yaparsam bir gün oruç tutacağım) diye söylendiğinde, bu şeyi her yaptığımız sefer için bir gün oruç mu tutmalıyız, yoksa birkaç sefer sözümüzden çıktığımızda da 1 gün oruç tutmak yeterli mi?
Cevap : Bir gün oruç tutmanız yeter.

Soru : Damardan serum verilmesi, sadece imam-ı a’zama göre orucu bozduğu söyleniyor. Diğer mezheplere göre bozmuyor mu? Serumla gıda ve deva verilebiliyor. İhtiyacı olan suyu, gıdayı ve ilacı serumla alan kimsenin orucu bozulmaz mı? Oruçta gaye, yiyip içmeyi terk etmek olduğuna göre, ağız yolu ile değil de, damar yolu ile yiyip içenin orucu niçin bozulmaz?
Cevap : Dört mezhepte de, sağlam deriye konan ilaç, gıda ve deva, emilip içeriye nüfuz etse de oruç bozulmuş olmaz. Mesela kalb hastalığında, göğüs üzerine nitroderm ihtiva eden bir ilaç [TTN] konur. Bu deriden içeriye emilir. Sağlam deriden içeri girdiği için dört mezhepte de orucu bozmaz. Bunun gibi, sağlam deriye konan nikotin yakısı da, vücut tarafından emildiği halde, dört mezhepte de orucu bozmaz.
Tabii menfezlerden [deliklerden] giren şeyler orucu bozar.

Şafii’de, kulak tabii menfezdir. Kulağa konan sıvı-katı her şey, mideye girmiş gibi orucu bozar. Şafii’de idrar yolu da tabii menfezdir. Buraya ilaç, hatta pamuk konsa bile orucu bozar.

Dört mezhepte de ve bütün imamlara göre, yaraya konulan ilaç, cevfe [içeriye] giderse oruç bozulur. Şafii mezhebinde, dimağ [beyin], karın, bağırsak, mesane birer cevftir. Mesela, baştaki kemik yarılsa, buradaki yaraya konulan ilaç, cevfe, yani beyne gideceğinden oruç bozulmuş olur.

Şafii’de karna bıçak saplansa, bıçağın ucu mideye, yani cevfe girdiği için oruç bozulur. Sağlam deriden bıçak cevfe girince oruç bozulduğu gibi, iğne ile adaleyi veya damarı yırtarak verilen ilaç, cevfe ulaşınca oruç bozulmuş olur. Hanefi’de ise, bıçak tamamen midenin içine girerse oruç bozulur.

Bugün tıpta, serumun mesaneye, dimağa ve vücudun her yerine gittiği kesin olarak bilinmektedir. O halde serum, dört mezhepte de orucu bozar. Sadece kaza gerekir. (Serum veya enjeksiyonla verilen ilaç, cevfe, [yani dimağ ve mesane gibi yerlere] gitmez) demek, çok yanlış olur, ilme ters olur.

Bütün doktorlar, damardan veya adaleden verilen ilacın, dimağ ve mesaneye gittiğini bildiriyorlar. O halde, işin aslını bilmeyenlere kanıp da, enjeksiyonla orucu telef etmeyelim.

[Buradaki Hanefi mezhebi ile ilgili bilgiler, Tahtâvi, Mebsut, Bedayi ve benzeri kitaplardan, Şafiilerle ilgili bilgiler ise, Mecmû, Muğnil muhtaç, Tuhfe, Envâr, Kummesrâ, Bâcuri, Şerh-i İbni Bâcuri gibi muteber eserlerden alınmıştır.]

Soru : Amerika’dan yola çıkıyorum. Gece yolculuğu yapacağım. Sahur vaktinde uçakta olacağım, hangi ülkeye göre imsak vaktini esas alacağım. Evim Hollanda’da. Eve dönünce Hollanda’nın iftar vaktini mi esas alacağım?
Cevap : Çıktığınız ülkenin yani Amerika’nın imsak vakti esas alınır. Gittiğiniz yerin de iftar vakti esas alınır. Yani Hollanda’nın. Güneş batmadan iftar edilmez.

Soru : Sinüzitten muzdarip bir hasta oruçlu iken burnuna sıvı ilaç koyabilir mi?
Cevap : Oruç bozulur.

Soru : Oruçlu iken kulaktan iltihap akması orucu bozar mı?
Cevap : Bozmaz. Oruçta genelde çıkan şeyler orucu bozmaz, mesela kan aldırmak orucu bozmaz. Ama isteyerek ağız dolusu kusulursa orucu bozulur.

Oruçta genelde içeri giren şeyler bozar. Mesela enjeksiyonla kan verilenlerin orucu bozulur.

Soru : Oruçlu iken dişleri macunlu macunsuz fırçalamak orucu bozar mı?
Cevap : Macunsuz fırçalamakta mahzur yoktur. Macunlu fırçalamakla da oruç bozulmaz fakat mekruh olur. Macun yutulursa oruç bozulur, kaza gerekir.

Soru : Buruna ilaç sürmek orucu bozar mı?
Cevap Katı ilaç bozmaz, sıvı ilaç bozar.

Soru : Dudağımda uçuk vardı ve ben de patlamasın diye krem sürmüştüm. Maalesef akşama doğru uçuk patladı. Orucum bozuldu mu?
Cevap : Bozulmadı

Soru : İftar için yiyecek bir şeyler hazırlarken parmağımı kestim. Birkaç damla aktı. Orucum bozuldu mu?
Cevap : Hayır kan çıkmakla, kan aldırmakla oruç bozulmuş olmaz.

Soru : Dirseğimde çıkan iltihaplanmadan dolayı dirseğimin üstünden ve altından birer cm uzunluğunda kestiler ve iltihabın akması için bir hortum sokup uçlarını dışarı çıkardılar. Dün yapılan muayenede bir merhemi üsten sıkıp alt uçtan dışarı akıttılar. Niyetli olduğumdan dolayı şüpheye düştüm acaba orucum bozuldu mu?
Cevap : Orucunuz bozulmadı.

Soru : Yanlış dolgudan dolayı diş etim hep kanıyor. Sahurdan sonra yatıyorum, sabah tekrar kalktığımda ağzımın içi kan dolu oluyor. Kanın birçoğu boğazımdan geçmiş oluyor. Bazen uyku halinde değilken de fark ediyorum kan geldiğini… Tükürürsem abdest bozulacak. Tükürmesem yani yutsam oruç bozulacak? Haliyle illa ki yutmuşumdur kan. Benim oruçlar bozulmuş mu?
Cevap : Kan yutmak orucu bozar. Oruçların Hanefi’ye göre bozuluyor. Onun için Hanbeli mezhebini taklit etmelisiniz. Orucu bozan şeyler, insanın elinde olmazsa, Hanbeli’de orucu bozmuyor.

Soru : Ayak tırnağımda yara var ve bu yaradan gün içerisinde sarı su cerahat ve bazen de kan geliyor ve tırnak arasında birikiyor, bunlar tekrar içeri girer mi yani bu durum orucu bozar mı?
Cevap : Orucu bozmaz.

Soru : Biz iki kardeşiz, annem bize hamileyken oruçlarını tutamamış. O zamanki Ramazan imsakiyelerini saklayıp daha sonra (yıllar sonra) o imsakiyelere bakarak sırayla tutmuş. Niyet ederken bunlara göre niyet etmiş. Bunları tekrar tutması gerekiyor mu?
Cevap : Çok iyi olmuş. Tekrar tutması gerekmez. Fakat imsakiye saklamasa da ilk kazaya kalan diyerek de tutabilirdi. Namazları da öyle kaza etmek gerekir. İlk kılınan kılınınca ondan sonraki ilk olur.

Soru : Hastanede test için kan verirken enjektörü sokmadan önce deriye alkol sürüyorlar ve çıkarttıktan sonra iğne deliğinin üzerine alkollü pamuk koyuyorlar. Bunun oruca bir zararı var mıdır?
Cevap : Hayır oruca zararı olmaz

Soru : Deriyi çizerek yapılan çiçek aşısı orucu bozar mı?
Cevap : Bozmaz. Tentürdiyot gibidir.

Soru : Burna katı merhem sürmek orucu bozar mı?
Cevap : Bozmaz.

Soru : Namazda Şafii’yi taklitte, pamuk fitil orucu bozar mı?
Cevap : Oruçta taklit etmediği için bozmaz.

Soru : Şekersiz çiklet çiğnemek orucu bozar mı?
Cevap : Mekruhtur. Çiğnememelidir.

Soru : Sakız çiğnemek orucu bozar mı?
Cevap Çiğnenmiş sakızı çiğnemek orucu bozmaz. Lastik çiğnemek gibidir ağza bir şey gitmiyor.

Soru : Dişler arasındaki yemek kırıntısını yutmak orucu bozar mı?
Cevap Hayır, bozmaz.

Soru : Lavman yaptırmak orucu bozar mı?
Cevap Evet, bozar.

Soru : Hanımı öpünce mezi gelirse oruç bozulur mu?
Cevap Bozulmaz.

Soru : Tıraş kesiğine oruçlu olduğunu unutarak kolonya sürmek orucu bozar mı?
Cevap Unutulmasa da bozmaz. Unutunca yiyip içilse de bozmaz.

Soru : Sigara içilen odaya girip, uzun müddet çıkmasak oruç bozulur mu?
Cevap : Lüzumsuz kalıyorsak bozulur, vazifemiz varsa bozulmaz.

Soru : Şevval orucunu tutuyorum. Bugün abdest alırken (burnuma su çekerken) unutarak ve istemeyerek genzime veya boğazıma sanırım su kaçırdım. Orucum bozuldu mu?
Cevap Unutarak yiyip içince veya bozulup bozulmadığını kesin bilmedikçe oruç bozulmuş olmaz.

Soru : Ağız dolusu hastalık sebebiyle kusanın orucu bozulur mu?
Cevap : Bozulmaz.

Soru : Hac için hastaneden kan aldılar fakat kan şırıngaya geldi dışarı çıkmadı, sonra tekrar içeri koydular. Abdestim bozuldu mu, orucuma bir zarar geldi mi?
Cevap Hem abdestiniz hem de orucunuz bozuldu. Kan çıkmakla abdestiniz, kan içeri girmekle orucunuz bozuldu. Şırıngaya çıkmakla dışarı çıkmış oldu. Kendi kanınız da olsa vücudunuza kan verildi.

Soru : Soğuktan dudak çatladığı için dudak kremi sürmenin abdeste ve oruca bir zararı var mı?
Cevap Abdeste de oruca da zararı olmaz.

Soru : Mideye ucu dışarıda kalan alet sokulursa, oruç bozulur mu?
Cevap : Bozulmaz.

Soru : Türkiye Takvimine göre, sahuru yanlışlıkla 10 dakika geciktirdim. Orucum sahih oldu mu?
Cevap : Kaza gerekir.

Soru : Deri altına tüberküloz testi yapılıyor. Orucu bozar mı?
Cevap : Evet.

Soru : Kulağı pamukla veya su ile temizlemek, orucu bozar mı?
Cevap : Hanefi’de bozmaz.

Soru : Kulaktaki pamuk, delik zardan içeri girse, orucu bozar mı?
Cevap : Hayır.

Soru : Gırtlağa çıkan tükürüğü kusarak çıkarmak, orucu bozar mı?
Cevap : Hayır.

Soru : Mahalli bir yazar diyor ki:
( Her yıl aynı yazılar yazılıyor ve fitil ve benzeri şeylerin orucu bozup bozmayacağı hususunun oruçla ne ilgisi var, İslamiyet bu mu?)
Cevap
Yazar, İslamiyet’i bilmediği gibi, nelerin orucu bozacağını da bilmiyor. İslamiyet her yıl değişmez. Bu sene İslam’ın şartı beş denmişse, gelecek sene bu altı olmaz. Azalmaz da, çoğalmaz da. Bu sene, (hastaya serum vermek orucu bozar) denmişse, gelecek sene (bozmaz) denilemez. Aslında değişik yazan varsa, o tenkit edilmelidir! Hep aynı şeyi yazan tenkit edilir mi? Şimdi mahalli yazara Soruyoruz,

İslamiyet bu değilse nedir? Her yıl değişmesi mi gerekir?

Yazar, orucun ne olduğunu, orucu nelerin bozduğunu bilmiyor ki, (vücuda giren şeylerin orucu bozup bozmayacağından bahsedilmez) diyebiliyor. Önce oruç nedir ve neler orucu bozar, kısaca bir tarifini yapalım:

Oruç, fecrin ağarmasından, güneş batıncaya kadar, yiyip içmeyi ve orucu bozan diğer şeyleri terk etmektir. Diğer bozan şeyler nelerdir? Yaradılışta bulunan deliklerden içeri giren şeyler orucu bozduğu gibi, vücuttaki yaraya konulan ilaç, sindirim yollarına sızarsa, yine oruç bozulur. İğne [enjeksiyon], serum orucu bozar. Çünkü bunlar sindirim yoluna gider. (Tahtavi)

Hastalık için kullanılan fitiller, tabii deliklerden verilir. Ağrı kesici, ateş düşürücü fitiller olduğu gibi, romatizma, mantar, bulantı, hemoroid ve kabızlık önleyici fitiller de vardır. Serum yolu ile de ilaç ve gıda verilebilir. Tabii deliklerden ilaç olmayan maddeler de girerse yine oruç bozulur. Bunları sormak ve bunlara Cevap vermekten tabii ne olabilir?

Soru : KBB mütehassısı bir doktor diyor ki:
Dinde reformcu bir grup, yeni bir kitap yazıp, âlimlerden farklı, yeni ictihadlar yapacaklarmış. Kulağa damlatılan ilacın orucu bozmayacağı yönünde bizden bilgi istiyorlar. Hanefi ve Şafii’ye göre, göze, kulağa ve burna damlatılan ilaç, orucu bozar mı, bozmaz mı?
Cevap
Fıkıh kitaplarındaki hüküm şöyle:

Hanefi’de göze damlatılan veya diş çukuruna konan ilacın tadı boğazda hissedilse bile orucu bozmaz. Kulağa damlatılan ilaç, burna konan sıvı ilaç orucu bozar.

Şafii’de ise, göze damlatılan ilacın tadı boğazda hissedilse bile bozmaz. Fakat kulağa konan her şey orucu bozar. Burna konan sıvı ilaç da bozar.

Hanefi’de ve Şafii’de, sağlam deriye sürülen ilaç, emilip içeriye nüfuz etse de oruç bozulmuş olmaz. Mesela kalb hastalığında, göğüs üzerine nitroderm ihtiva eden bir ilaç [TTN] konur. Bu deriden içeriye emilir. Sağlam deriden içeri girdiği için Hanefi’de de, Şafii’de de orucu bozmaz.

Hadis-i şerifte (İçeri giren şeyler orucu bozar) buyuruluyor. Şafii’de, kulak tabii menfezdir. Kulağa konan sıvı-katı her şey, mideye girmiş gibi orucu bozar. Hanefi’de, kulağa giren katı şey ve su orucu bozmaz. Fakat yağ ve ilaç bozar. Yağ ve ilaç emilse de, emilmese de, sindirim yoluna gitse de, gitmese de bozar.

Göz, menfez kabul edilmediği, aynen sağlam deri hükmünde olduğu için, göze konan ilaç, sağlam deriye sürülen ilaç gibi çeşitli kanallarla sindirim yoluna gitse de hiçbir mezhepte orucu bozmaz. Fakat boğaza, beyne ve mesaneye açılan yara yolu ile ilaç verilirse, Hanefi’de de, Şafii’de de oruç bozulur.

Reformcu grup ne yapmak istiyor? Kendileri müctehid olsalar bile, ictihadla ictihadın nakzedilemeyeceğini bilmeleri gerekir. Reformcuların, (Burada Hanefilerin kavli doğrudur. Kulağa kum koymak orucu bozmaz. Şafii’nin ictihadı yanlıştır) demeye hakları olmaz.

Soru : İftar açarken ezan okunması şart mı?
Cevap : Hayır değildir. Vaktin girmesi şarttır. Vakit girince, ezan okunmasa da iftar edilir.

Soru : Bazı kimseler, her çeşit gıdayı yiyorlar, fakat et, süt gibi hayvani gıdalar yemeyip kırk gün perhiz yapıyorlar. Buna da oruç diyorlar. Müslümanlıkta böyle bir oruç var mıdır?
Cevap : Müslümanlıkta böyle bir oruç yoktur. Hıristiyanlıkta böyle perhizler vardır. Demek ki onlar, Hıristiyanların ibadetlerini yapıyorlar. Gayrı müslimlerin ibadetlerini yapanlar veya yapmadığı halde beğenenler kâfir olur. (Berika)

Soru : Üç ayları tutuyorum. Arkadaşlardan bilmeden davet edenler oluyor. Orucu bozmam caiz midir?
Cevap : Üç aylardan Receb ve Şabanda tutulan oruçlar nafiledir. Nafile oruç tutarken uygun bir davete gidilince orucu bozmak caizdir. Bir mümin arkadaşı sevindirmek, onu üzmemek için davetine gidilir. Davete gidip de orucunu bozmayan bir kimseye Peygamber efendimiz buyurdu ki:

(Arkadaşın senin için bu kadar külfete girdiği halde, sen hâlâ “oruçluyum” diye ısrar ediyorsun. Şimdi ye, sonra yerine bir gün tutarsın.) [Dare Kutni]

Davete gidilince, Ramazan, kaza ve kefaret oruçları bozulmaz. Sadece nafile oruçlar bozulabilir. (Mevkufat)

Soru : Kaza borcum var. Üç aylarda tutabilir miyim?
Cevap : Kaza ve nafile oruçları Receb ve Şaban ve diğer aylarda tutmakta mahzur yoktur. Fakat kaza oruçlarını, mazeretsiz geciktirmemek iyi olur! Bu aylarda kaza orucu tutan, bu aylarda nafileye verilecek sevaplara da kavuşur. (Nevadir-i fıkhiyye)

Receb ve Şaban aylarında kaza orucu veya nafile oruç, her gün veya aralıklı olarak da tutulur. Tek başına Cuma veya Cumartesi günü oruç tutmamalıdır! Perşembe ile Cuma veya Cuma ile Cumartesi birlikte tutulursa mahzuru olmaz.

Receb veya Şabanda oruç tutarken, kazanız varsa, (İlk kazaya kalan Ramazan orucumu tutmaya) diye niyet edersiniz. Kazanız yoksa, kaza orucu tutmak yine caizdir.

Soru : 12-14 yaşlarında çocuklarım var. Namaz kılıp oruç tutmaları farz mıdır?
Cevap : Büluğa erince kız ve erkek çocuğa, namaz, oruç farz olur. Ay hâlinde tutamadığı oruçları, bayramdan sonra kaza eder. Ay hâli sebebiyle kılamadığı namazları kaza etmez. Hz. Âişe validemizin naklettiği hadis-i şerifte, hayzlı iken tutulamayan orucu kaza etmek gerektiği, kılınmayan namazları kaza etmek gerekmediği bildirilmiştir. (Buhari)

Hz. Havva validemiz, Ramazan ayında hayz olunca, Allahü teâlâ, namaz kılmamasını ve oruç tutmamasını, hayzlı iken kılamadığı namazları kaza etmemesini, fakat orucu kaza etmesini emretmiştir. (Mevkufat)

Soru : Oruç hakkında mezheplerimizdeki hükümler hakkında bilgi verir misiniz?
Cevap : Ramazan orucuna niyetin son vakti, Hanefi’de öğleye bir saat kalıncaya kadar, diğer üç mezhepte imsak vaktine kadardır. Üç mezhepte, Ramazan orucu için her gece niyet gerekir, Maliki’de ramazanın ilk gecesi bir ay oruca niyet sahihtir.

Şafii’de, kulak tabii menfez [delik] dir. Kulağa konan sıvı katı her şey, mideye girmiş gibi orucu bozar. Diğer üç mezhepte sadece ilaç konursa bozar. Şafii’de idrar yolu da tabii menfezdir. Buraya pamuk konsa bile orucu bozar. Diğer mezheplerde bozmaz.

İğne vurulmak, dört mezhepte de orucu bozar.

Dişler arasındaki yemek kırıntısını yutmak Hanefi’de orucu bozmaz, diğer üç mezhepte bozar.

Lavman Maliki’de orucu bozmaz, diğer üç mezhepte bozar.

Unutarak yiyip içmek, üç mezhepte orucu bozmaz, Maliki’de bozar.

Ramazanda oruçlu iken yiyip içene Hanefi ve Maliki’de kefaret gerekir, Şafii ve Hanbeli’de sadece kaza gerekir. Hanımı ile beraber olana dört mezhepte de kefaret gerekir.

Kan aldırmak Hanbeli’de orucu bozar, diğer üç mezhepte bozmaz. Abdest alırken, mübalağa etmeden boğaza su kaçarsa, Şafii ve Hanbeli’de oruç bozulmaz. Hanefi ve Maliki’de bozulur.

Ramazanda karı koca beraber olursa, Şafii ve Hanbeli’de kefaret kocanın üzerine olur, Hanefi ve Maliki’de ikisine de kefaret gerekir.

Maliki’de oruçlu iken hanımını öpmek haram, diğer üç mezhepte haram değildir. Ancak cünüp olmak ihtimali varken öpmek mekruhtur. Hanımın öpünce mezi gelirse üç mezhepte oruç bozulmaz, Hanbeli’de bozar.

Şafii ve Hanbeli’de, nafile oruç veya nafile namaza başlayan, tamamlamadan bozarsa, kazası vacip değil, Hanefi ve Maliki’de vaciptir.

Yalnız Cuma günü oruç tutmak Hanefi ve Maliki’de caiz, Şafii ve Hanbeli’de mekruhtur. İmam-ı Ebu Yusuf da mekruh dedi. Bu bakımdan Hanefiler yalnız başına Cuma günü oruç tutmamalıdır.

Kadir gecesi üç mezhepte ramazan ayı içinde, Hanefi’de ise bütün sene içindedir.

Sadaka-i fıtır, Hanefi’de Ramazan-ı şerifte verilir. Ramazandan önce ve bayramdan sonra da vermek caiz ise de, bayram namazından önce verilmiş olması daha çok sevaptır. Şafii’de Ramazandan önce, Maliki’de ve Hanbeli’de ise bayramdan önce verilemez. Hanefi’de nisaba ulaşanın fıtra vermesi vacip, diğer üç mezhepte, bir günlük yiyeceği olanın fıtra vermesi farzdır. Hanefi’de hanımın fıtrasını kocası vermez, diğer üç mezhepte vermesi lazımdır.

Soru : Kış günleri kısa olduğu için nafile veya kaza orucu tutmam uygun olur mu?
Cevap : Evet. Kolaylıklardan istifade etmek iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kışın oruç tutmak, meşakkatsiz elde edilen bir ganimettir.) [Tirmizi]

(Kış mevsimi, müminin baharıdır. Gündüzleri kısadır, oruç tutar, geceleri uzundur, o vakitleri ibadet eder.) [Gunye]

Soru : Erkek veya bayan kadın doktoru veya ebe, Ramazanda, abdestli iken bir kadına doğum yaptırsa, orucu, guslü veya abdesti bozulur mu?
Cevap : Hanefi mezhebindeki kadın doktorunun, Ramazan-ı şerifte doğum yaptırmakla orucu, abdesti ve guslü bozulmuş olmaz.

Zaruretsiz erkek doktora doğum yaptırmak caiz olmaz.

Kaynak: dinibilgiler.org

Son düzenleyen Safi; 5 Temmuz 2016 02:42
GÜLGECELER - avatarı
GÜLGECELER
Ziyaretçi
12 Eylül 2008       Mesaj #62
GÜLGECELER - avatarı
Ziyaretçi

Başka Dinlerde Oruç


HIRİSTİYANLIK'TA ORUÇ
Sponsorlu Bağlantılar
Hıristiyanlık'ta da oruç farz
Hıristiyanlık'ta oruç Kilise'nin üçüncü emridir. Kuran'ın bildirdiğine göre oruç Hıristiyanlara da farz kılınmıştır.
Hıristiyanlık'ta oruç ve perhiz aynı anlamda kullanılır. Orucun amacı, işlenmiş günahların cezasını bu dünyadan çekmeye başlamaktadır.
İncil, oruca büyük önem verir ve övgüyle bahseder. Ancak orucun zamanı, uyulacak kurallar Hıristiyan mezhepleri arasında farklılık gösterir

Hıristiyanlık'ta oruç tutma yaşı 21'de başlar. Hıristiyanlar, 60 yaşına kadar oruç tutar. Oruç konusunda 1966 yılında alınan Roma kararlarında bu konu yazılı olarak belirtilmiştir. Bir Hıristiyanın perhiz için ise, en az 14 yaşında olması gerekir.

Hıristiyanlıkta iki çeşit oruç bulunur. Okaristi orucu yani şükran orucu ve ekleziyastik oruç yani kilise orucu.
Bu iki çeşit orucu Katolik'ler tutar, Protestanlar tutmaz. Hıristiyanlık, çarşamba, cuma ve cumartesi günleri ile bazı yortuların arefe günlerinde oruç tutmayı teşvik eder. Hıristiyan inancına göre, Hz. İsa, çarşamba günü ele verilmiş, cuma günü çarmıha gerilmiş ve cumartesi günü de gömülmüştür.

Hıristiyanlıkta Hz. İsa'nın öldükten sonra dirildiği ve göğe çıkarıldığına inanılan Paskalya'da oruç tutulması önemlidir. Paskalya öncesinde iki gün oruç tutmak dindar Hırıstiyanlar arasında yaygın bir uygulamadır.

MUSEVİLİK'TE ORUÇ: YOM KİPPUR

Tevrat'ta bazı günlerde oruç tutulması emredilmektedir. Yahudilikte oruç nefsi terbiye etme ve bazen de acı çekme aracı sayılırken, bazen de Allah'a yaklaşma aracı olarak kabul edilmektedir.

Tevrat'a göre, Hz. Musa Tur Dağı'nda 40 gün 40 gece kalmış ve bu süreyi oruç tutarak geçirmiştir.

Arabistan'ın çeşitli bölgelerinde yaşayan Yahudiler oruç tuttuklarında yatsıdan sonra da bir şey yemezlerdi. Hatta bazı Müslümanlar da oruçla ilgili ayetler tamamlanmadan önce aynı Yahudiler gibi hareket ederdi.

Babil döneminde matem ve üzüntü sembolü olarak oruç tutulurdu. Yahudiler, Allah'ın kendilerine felaketler verdiğine inandıkları dönemlerde sürekli oruç tutardı.

Yahudilikte oruca çocuklar, 12'nci yaşlarından bir ay alınca başlar. Yahudilik'te tutulması gerekli görülen tek oruç Yom Kippur adı verilen keffaret orucudur.

Kippur pişmanlık anlamındadır. Yahudiler bu günde günahlarından pişman olurlar. Allah da onları affeder. Yom Kimpur İbranice'de 'tövbe günü' anlamındadır.

Yahudilerin en büyük ibadet günlerinden olan Kippur, büyük oruç günü olarak kabul edilir. Yom Kippur denen ve 19 Nisan'da başlayıp ve bir hafta süren Pesah Bayramı orucu ise genellikle Hamursuz Bayramı'ndan sonra gelen pazartesi ve perşembe günleri tutulur.

Yahudilikte Yom Kippur'da oruç tutmak şarttır. İmsak önceki akşam güneş batarken başlar. O gece ve ertesi gün ilk iki yıldız görününceye kadar da yemek içmek yasaktır. Bu süre yaklaşık 25 saattir. Yom Kippur orucunun Hz. Musa'nın Allah'tan buyruklarını almak üzere Tur Dağı'na gittiğinde Yahudilerin altın bir buzağıya tapınmalarından ötürü tutulduğu anlaşılmaktadır.

Yahudiler Babil dönüşünden sonra Kudüs'ün tahrip edilmesi ve diğer felaketler nedeniyle dört ayrı oruç daha ortaya çıkarmışlardır. Bazı Talmud yorumcuları bu 4 orucun, başka devletlerin himayesi altındaki Yahudiler tarafından tutulması gerektiğini aksi takdirde gerekli olmadığını belirtir.

Yahudilerde oruç genellikle şafağın sökmesinden ilk yıldızın görülmesine kadar sürer. Ancak Yom Kippur gibi bazı oruçlar ile bir akşamdan ertesi akşama kadar devam eder.

DİĞER DİNLERDE ORUÇ
Nirvana'nın yolu oruçtan geçer: İnsanlık tarihinde dinlerin neredeyse tümünde oruç tutmak yer alır. Semavi dinlerin dışındaki dinlerde de orucunu önemli bir yeri vardır. Örneğin Budizm'in kurucusu Buda, 'kurtuluşa' yani Nirvana'ya ulaşmanın yolunun arzulardan vazgeçmekten geçtiğini vurgular. Bunun pratik yolu da oruç tutmaktır. İşte bazı dinlerde orucun yeri:

Hinduizm'de oruç: Hint dinlerinden Hinduism'de oruç nefsi terbiye için yılın belirli aylarında ve günlerinde oruç tutulur.

İbadet amacıyla duaların okunduğu günlerde oruç tutulması gerekir. Hinduizm'de oruç genellikle belirli bazı besinleri yememe, yani bir çeşit perhiz şeklindedir.

Taoizm'de oruç: Doğu kültürlerinin dinlerinden Taoizm'de oruç, daha geniş bir anlamda ele alınmıştır. Burada oruç, sağlığı koruma ve böylece yaşlanmayı geciktirme özelliğiyle ön plana çıkar. Çinliler ayrıca, büyük bayram günleri ile kötülüklerin arttığı dönemlerde de, kendilerini korumak için oruç tutarlar.

Brahmanizm'de oruç: Güney Asya Hint dinlerinden Brahmanizm'de her ayın 12 ve 13'üncü günlerinde oruç tutmak gelenektir.

Brahmanizm'de yaşlılar hastalar ve çocuklar dahi oruçtan muaf değildir. Bazıları insani isteklerini yenmek için 15 gün boyunca oruç tutar. Bu süre içinde bir yudum sudan başka bir şey yiyip içmeleri orucu bozar.

Jainizm'de oruç: Hint dinlerinden Jainizm'de orucun kuralları daha serttir. Jainistler kesintisiz olarak 40 gün oruç tutarlar. Bu dinin kurucusu Mahavira'nın (M.Ö 599-527)) kendisine işkence yaparak dinde yüksek dereceye ulaşmaya çalıştığı, et ve yumurta yemediği ve hatta ölünceye kadar da oruç tuttuğu söylenmektedir.

Budizm'de oruç: Güneydoğu Asya dinlerinden Budizm oruca en fazla önem veren dinlerdendir. Budizm'in kurucusu Buda'ya göre, ne dünyaya bağlanmak ne de dünyadan vezgeçmez gerekir. Bu amaca ulaşmak için koyduğu kuralların birincisi ise, her iki ayda bir oruç tutmak ve bu süre içinde de toplum içinde tüm günahlarını itiraf etmektir.

Buda'ya göre sonsuz kurtuluşa, yani Nirvana'ya engel olan tek şey arzulardır. Kurtuluş ancak arzuları terketmekle sağlanır. Ve arzulardan kurtulmanın birinci yolu da oruç tutmaktır.

Maniheizm'de oruç: Manilikte oruç, ışığı gönderen güneş ve aya dua etmek amacıyla tutulur. Babil ve Asurluların da orucu büyük önem verdiği bilinir.

Eski Mısır'da ise oruç genellikle dini bayramlarda tutulur.

Avrupa yerel dinleri: Keltler'in oruç tuttuğu, eski Roma ve Yunanlıların da orucu felaketlerden kurtulmak için bir yol olarak kabul ettiği bilinir.

Son düzenleyen Safi; 5 Temmuz 2016 02:43
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Eylül 2008       Mesaj #63
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Ramazan ve oruç hakkında hadisler


1-İmam Muhammed Bakır (a.s): "Her şeyin bir baharı vardır, Kur'an'ın baharı da Ramazan ayıdır."
2- İmam Ali (a.s): "Ramazan Allah'ın ayı, Şaban Resulullah'ın ayı, Recep benim ayımdır."
3- Resulullah (s.a.a): "İnsan, ramazan ayının faziletini bilseydi, yılın hepsinin ramazan olmasını isterdi."
4- İmam Sadık (a.s): "En iyi (faziletli) cihad sıcak havada oruç tutmaktır."
5- Resulullah (s.a.a ): "Gökyüzünün kapıları Ramazan ayının ilk gecesi açılır ve son gününün gecesine kadar kapanmaz."
6- İmam Sadık (a.s): "Kim ramazan ayında (Allah'ın kitabından) Kur'an'dan bir ayet okursa, diğer aylarda Kur'an hatmeden kimse gibidir."
7- Resulullah (s.a.a): "Cennet, her yıl ramazan ayının gelişiyle süslenip ziynetlenir."
8- İmam Sadık (a.s): "İnsanın başına bir bela (musibet ) geldiği zaman oruç tutsun."
9- İmam Zeynelabidin (a.s): "Selam sana olsun ey Ramazan ayı ki, hiç bir ay seninle fazilette yarışamaz."
10- Resulullah (s.a.a): "Cennet dört kişinin özlemini çeker, ....biri de ramazan ayında oruç tutandır."
11- Resulullah (s.a.a): "Ramazan ayı bütün ayların, Kadir gecesi ise bütün gecelerin efendisidir."
12- Resulullah (s.a.a): "Kim Ramazan ayını oruçlu geçirir ve haramlardan ve iftiradan sakınırsa, Allah ondan razı olur ve cenneti ona farz kılar."
13- Hz. Peygamber efendimiz (s.a.a) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: "Her kim ramazan ayını susarak oruç tutar da, kulağını, gözünü, dilini, şehvetini ve vücudunun organlarını yalandan, haramdan ve gıybetten Allah'ın rızası için korursa, yüce Allah onu kendine yakın kılar, öyle ki o adam Hz İbrahim Halilullah'a (onun makamına) erişir ve onunla birlikte olur."
14- İmam Bakır (a.s): "Ramazan ayının diğer aylara üstünlüğü Resulullah'ın diğer peygamberlere üstünlüğü gibidir."
15- Resulullah (s.a.a): "Ramazan ayı öyle bir aydır ki, başlangıcı rahmet, ortası mağfiret ve sonu Cehennem ateşinden kurtulmadır."
16- İmam Ali (a.s): "Oruç, kul ile Yaradanı arasında bir ibadettir, Allah'tan başka kimse onu bilemez."
17- Resulullah (s.a.a): "Her şeyin bir kapısı vardır, ibadetin kapısı da Oruçtur."
18- Resulullah ( s.a.a.): "Oruç sabrın yarısıdır."
19- Resulullah (s.a.a) (Sahabeden birine hitaben): "Oruç tut; çünkü oruç gibi bir ibadet yoktur (onun yerini tutacak bir şey yoktur)."
20- Resulullah (s.a.a): "Allah-u Teala buyuruyor: "İnsanoğlunun oruç hariç bütün iyi amelleri kendisi içindir; ama oruç benim içindir ve ben mükafatını vereceğim."
21- İmam Ali (a.s): "İslam beş temel üzerine kurulmuştur; namaz, zekat, hacc, oruç, velayet."
22- Resulullah (s.a.a): "Oruç, cehennem ateşinden koruyan bir siperdir (kalkandır)."
23- Resulullah (s.a.a): "Üç amel Allah'ın rahmetindendir: Gece namazı kılmak, mu'min kardeşin halini sormak ve oruç tutmak."
24- Resulullah (s.a.a): "Allah-u Teala melekleri oruç tutanlara dua etmekle görevlendirmiştir."
25- Resulullah (s.a.a): "Oruç tutanın uykusu ibadet, susması tesbih, ameli kabul ve duası müstecab olur."
26- Resulullah (s.a.a): "Oruç tutanın duası reddedilmez."
27- Resulullah (s.a.a): "Cennetin Reyyan adlı bir kapısı vardır; o kapıdan ancak oruç tutanlar girecektir."
28- İmam Kazım (a.s): "Oruç tutanın duası iftar vakti kabul olur."
29- Resulullah (s.a.a): "Oruç tutan bir kimse, kendisine hakaret edildiği vakit "Allah'ın selamı üzerine olsun ben bugün oruçluyum" derse, Alla-u Teala buyurur: "Oruçlu kulum bana sığındı, onu cehennem ateşinden koruyup cennetime yerleştirin."
30- İmam Sadik (a.s): "Oruç tutan her mu'min sahur ve iftar vakitlerinde Kadir suresini okursa, bu iki vakit arasında Allah yolunda canını veren kimse gibidir."
31- Resulullah (s.a.a): "Oruç tutan kimsenin iki mutluluğu vardır; iftar vakti ve Kıyamet günü."
32- İmam Ali (a.s): "Her şeyin bir zekatı vardır, bedenin zekatı da oruçtur."
33- İmam Sadık (a.s): "Allah, orucu zengin ile fakir eşit olsunlar diye farz kıldı."
34 Hz. Fatıma (s.a.): "Allah, orucu ihlası sağlamlaştırmak için farz kılmıştır."
35- İmam Rıza (a.s): "Eğer sorulsa ki, neden Ramazan ayının orucu, bundan az veya fazla farz kılınmadı? Şöyle cevap verilir: "Çünkü bu, zayıf ve güçlünün gücünün yettiği bir miktardır."
36- Resulullah (s.a.a): "Bu ay Ramazan diye adlandırıldı; çünkü bu ay günahları temizler."
37- Resulullah (s.a.a): "Nefsimi elinde tutan Allah'a and olsun ki oruç tutan kimsenin ağzının kokusu Allah'ın yanında misk kokusundan daha iyidir."
38- Resulullah (s.a.a): "Oruç tutun ki sıhhatli (sağlıklı) olasınız."
39- Resulullah (s.a.a): "Kim ramazan ayını oruç tutar ve haramlardan sakınırsa, Allah onun geçmiş günahlarını affeder."
40- Resulullah (s.a.a): "Ey gençler, sizden kimin gücü yeterse evlensin; çünkü bu, gözün haramdan sakınmasını ve iffetin korunmasını sağlar. Kimin evlenmeye gücü yetmezse; oruç tutsun; çünkü oruç, cinsel arzuları kontrol etmede çok faydalıdır."

kaynak:dijitalmekan..
Son düzenleyen Safi; 5 Temmuz 2016 02:44
GÜLGECELER - avatarı
GÜLGECELER
Ziyaretçi
12 Eylül 2008       Mesaj #64
GÜLGECELER - avatarı
Ziyaretçi

Ramazan Müslümanlığı değil ?

Bir hadis- şerif, bizlere Ramazan sonrasını düşündürmektedir. Meâli şöyledir:- Allah için yapılan işlerin en makbulü, devamlı olanıdır. İsterse o devamlı iş az olsun.

Diyelim ki, bir insan Ramazan boyu beş vaktine beş daha ilâve etmiş, elinden tesbihini, başından takkesini düşürmeyen biri hâline gelmiş; ama bu titizlik ve dikkat, sadece Ramazan ayına mahsus kalmış, Ramazan’dan sonra tesbihler, seccadeler sandığa, dinî titizlikler gelecek Ramazan’a bırakılmış... İşte bu, Allah yanında makbul olan titizlik değildir. Allah’ın insanlara ihsan ettiği el, ayak, göz, akıl gibi sayısız nimetleri nasıl sadece Ramazan ayına inhisar etmiyor, ömür boyu devam ediyorsa, Rabb’in emirlerine olan bağlılığımız da Ramazan ayına inhisar etmemeli, ömür boyu devam etmeli, son nefese kadar sürmelidir. Öylesine devam edip sürmeli ki, dinî mükellefiyetlerimiz bizde hava, su gibi ihtiyaç haline gelmiş olmalıdır. Nasıl insan havasız, susuz yaşayamazsa biz de dinî mükellefiyetlerimizi yerine getirmeden yaşayamaz hâle gelmeliyiz.
Nitekim geçtiğimiz yıllarda Ramazan’da bir yakınımı ziyarete gitmiştim. Maruz kaldığı hastalıktan dolayı orucunu yemek mecburiyetinde kalmıştı. Ama nasıl bir yemek bu? Diyordu ki:

- Ramazan günü evimde mecburen su içerken adetâ ürperiyor, kendimi itham ediyorum. İçimde kavga, dövüş başlıyor. “Sen nasıl Müslümansın? Herkes oruç tutarken şu mübarek günde sana oruç yemek yakışır mı?” gibilerden sesler geliyor adeta kulağıma. Demek ki bu kardeşimizde İslâmî hayat hava, su gibi ihtiyaç hâline gelmiş. Bu hayatın dışına çıkarsa mazereti bile olsa içinden ikaz sesleri duyuyor, vicdan azabı çekiyor.

Nitekim bir büyüğümüzün hastalığına rağmen oruç tutmakta nasıl bir ısrarın sahibi olduğunu STV’de gördük. İftar saatine doğru iyice halsizleşiyor, hatta kendinden geçiyor, sadece dudaklarında okumaya çalıştığı duaları fısıldayacak kadar bir takat görülüyor, adeta hayat memat sınırında bulunuyor. Bir adım ötesi öbür âlemdir. Bunda hiç şüphe yoktur. Kendisine doktorlar orucunu tutmaması gerektiğini söylüyorlar, hatta tutarsa ölebileceğini dahi ima ediyorlar. Onun cevabına bakın lütfen:

- Ben orucumu yersem işte o zaman ölürüm! diyor, orucunu yiyerek ölmektense tutarak ölmeyi tercih edeceğini ifade etmiş oluyor. Adeta dini hayatın içinde yaşayabilirim, bu hayatın mazeretle de olsa dışında olmak benim için mümkün değildir, örneğini veriyor.

Nitekim Yermük Savaşı’nda yaralanarak sıcak kumların üzerinde mecalsiz düşen, aynı zamanda da son anlarını yaşayan bir sahabiye bir diğer sahabi kırbasındaki suyu uzatıyor, çabuk şu suyu iç diyor, yoksa dudakların iyice kuruyacak, dilini döndüremez hale geleceksin.

Sahabinin cevabına bakın lütfen:
- Suyu şu kalkanıma boşaltın diyor, ben oruçluyum şimdi su içemem. İftar vaktine kadar yaşarsam o zaman içerim, yoksa orucumu bozamam, Rabb’imin huzuruna oruçlu olarak gitmeyi tercih ederim. Bunlar neyin ifade ve işaretledirler acaba?

Demek ki kendini İslâmî hayatla böylesine özdeşleştiren mümin, Ramazan’dan sonra gömlek çıkarır gibi dinî hayatı çıkarıp eski gaflet gömleğini giyemez. Belki Ramazan’da kazandığı güzellikleri benimser, ömür boyu dinî hayatını sürdürme azim ve gayretine girer. Onun için ‘Ramazan gitti, dinî hayat bitti’ denemez. Ramazan gider; ama dinî hayat devam eder. Çünkü biz “Ramazan Müslüman’ı” durumuna düşmek istemeyiz.

Süleymaniye Camii baş imamı merhum Sadık Efendi, Ramazan Müslüman’ını anlatırdı sohbetinde. Bayram namazından sonra yaklaşan biri elini öpmek istediği hocaefendiden hakkını helal etmesini isteyerek şöyle der: - Hocam, Ramazan boyunca teravihimizi kıldırdınız, bize hakkınız geçti, helal edin. Gelecek Ramazan’da görüşmek üzere haydi Allah’a ısmarladık!..

Hocaefendi ile helalleşen bu zat, ihtimal ki elinde seccadesi, başında takkesiyle evinin yolunu tutar, ilk işi hanıma şöyle seslenmek olur:

- Hanım! Al şu seccadeyi, şu takkeyi, şu tesbihi, dolabın en ulaşılmaz yerine sakla. Bu Ramazan’ın geleceği de olacaktır elbette. O zaman yine lazım olacak bunlar bana. Biliyorsun ben öyle tek Ramazan Müslüman’ı değilim.” Evet biz Ramazan müslümanı değiliz. Hayırlı Ramazanlar diliyorum.
Son düzenleyen Safi; 5 Temmuz 2016 02:44
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Eylül 2008       Mesaj #65
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Teravih namazının fazileti

HZ. Ali bin Ebu Talip diyor ki: Efendimizden, teravih namazının faziletinden ve verilecek sevaptan sual olunduğunda Efendimiz buyurdular;
1.Gecede: Anasından doğduğu gündeki gibi günahlarından korunur.
2.Gecede: Kendisinin ve eğer mümin iseler ana ve babasının günahları bağışlanır
3.Gecede: Arş altında bir melek şöyle seslenir:
-Amel temize çıktı ALLAH eski günahlarını bağışlar.
4.Gecede: Onun için verilecek mukafat Tevrat’ı, İncil’i, Zebur’u, Furkan’ı okuyan kimsenin
sevanı kadar sevap yazılır.
5.Gecede: Yüce ALLAH ona Mescid-i haramada namaz kılanın sevabı kadar sevap ihsan
eder.
6.Gecede: Yüce ALLAH ona beyti mamuru tavaf edenin sevabı kadar sevap ihsan eder her
taş ve kiremit dahi onun bağışlanmasını diler.
7.Gecede: Musa (a.s)’a yetişmiş firavuna ve hamana karşı ona yardım etmiş olur.
8.Gecede: Yüce ALLAH İbrahim (a.s)’a yaptığı ihsanı onada yapar.

9.Gecede: Hz.Peygamber efendimizin ibadet ettiği gibi yüce ALLAH’a ibadet etmiş gibi olur.
10.Gecede: ALLAHu teala ona dünyanın ve ahiretin hayırlısını nasip eder.
11.Gecede: Ölecek olursa dünyadan anasından doğduğu gündeki gibi günahsız çıkar.
12.Gecede: Kıyamet günü öyle bir hale gelirki yüzü ayın on dördüncü gecesindeki gibi
parlar.
13.Gecede: Kıyamet gününe her türlü kötülüklerden emin olarak gelir.
14.Gecede: Melekler şu şekilde onun lehine şahitlik ederek:
-Bu kimse teravih namazı kıldı.Bundan sonra ALLAH onu hesaba çekmez.
15.Gecede: Melekler arş ve kürsü taşıyanlar onun bağışlanması anında selat okurlar.
16.Gecede: ALLAH teala o kimse için cehennem ateşinden kurtulduğuna dair beraat fermanı
yazar.
17.Gecede: Kendisine Peygamberlerin sevabına denk sevap verilir.
18.Gecede: Bir melek şöyle seslenir:
-Ey ALLAH’ın kulu ALLAH senden ve ana babandan razı oldu.
20.Gecede:Şehitlerin ve Salih zatların sevaplarına denk sevap verilir.
21.Gecede: ALLAHu teala onun için cennette nurdan bir ev kurar.
22.Gecede: Kıyamet günü her türlü gamadan ve kederden emin olur.
23.Gecede: ALLAHu teala onun için cennette şehir kurar.
24.Gecede: Onun için yirmi dört tane makbul dua vardır.
25.Gecede: ALLAHu teala ondan kabir azabını kaldırır.
26.Gecede: ALLAHu teala onun için kırk yıllık amel savabı verir.
27.Gecede: ALLAHu teala onun için sırat köprüsünü çakan şimşek gibi geçme
ihsanı yapılır.
28.Gecede: ALLAHu teala onun cennetteki derecesini bir kat daha arttırır.
29.Gecede: ALLAHu teala ona bin makbul hac sevabı ihsan eder.
30.Gecede: ALLAHu teala şöyle buyurur:
- Ey kulum cennetin meyvelerinden ye, sel sebil suyundan yıkan, kevser
şarabından iç, Ben senin Rabbinim sende benim kulumsun der.
Rabbim bizi af olunmuşlardan eylesin….

Son düzenleyen Safi; 5 Temmuz 2016 02:45
CrasHofCinneT - avatarı
CrasHofCinneT
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
18 Eylül 2008       Mesaj #66
CrasHofCinneT - avatarı
VIP Pragmatist Çılgın Zat...

Eğer siz, Ra­ma­za­nın kıy­me­ti­ni bil­sey­di­niz, bü­tün se­ne­nin Ra­ma­zan ol­ma­sı­nı ister­di­niz. '


Ne­be­vî sö­zün ma­na­sı­nı, Ra­ma­zan ayı­nın ara­mız­dan ay­rı­lıp git­me­siy­le ya­şa­dı­ğı­mız bu­ruk­luk,üze­rin­den bir kaç ayın geç­me­siy­le kal­bi­mi­zin de­rin­lik­le­rin­de his­set­ti­ği­miz öz­lem ve gel­me­si yaklaştıkça da duy­du­ğu­muz he­ye­can­la da­ha iyi an­lı­yo­ruz ka­na­atin­de­yim.Çün­kü Ra­ma­zan, bi­zi yan­sı­tı­yor, bi­zi bi­ze ha­tır­la­tı­yor, yıl boyunca biriktir­di­ği­miz bir­ta­kım hoş ol­ma­yan alış­kan­lık­lar­dan, gö­rü­nen ve­ya gö­rün­me­yen has­ta­lık­lar­dan arın­dı­rı­yor; en önem­li­si de biz­le­ri ya­ra­da­nımız­la barıştırıyor.

Ve iş­te bü­tün gü­zel­lik­le­riy­le bir kez da­ha ara­mı­za teş­rif edi­yor, bi­zim bü­tün ek­sik­le­ri­mi­ze rağ­men, gö­nül­le­ri­mi­ze, ev­le­ri­mi­ze, ma­hal­le­le­ri­mi­ze ve ca­mi­le­ri­mi­ze ge­li­yor. Soh­bet­le­ri­mi­ze ko­nuk ve ko­nu olu­yor. Biz­le­ri sağ se­la­met Ra­ma­za­na ka­vuş­tu­rup,'' Mükafatını an­cak ben ve­ri­rim. '' buyur­du­ğu Ra­ma­zan oru­cu­nu tut­ma­mı­zı biz­le­re nasip eden, Yü­ce Rab­bi­mi­ze ham­d ve se­na­lar ol­sun.

Evet, Rama­zan ayı gel­di gel­me­si­ne de aca­ba biz­ler onu hak­kıy­la ağır­la­ya­bi­li­yor­ mu­yuz? Fer­dî ya­şa­mı­mız­da, ev­le­ri­miz­de, ma­hal­le­le­ri­miz­de, ca­mi­le­ri­miz­de Ra­ma­zan' a ya­kı­şır bir­ şe­kil­de ağır­la­ya­bi­li­yor mu­yuz bu ayı ? İş­te bu so­ru­ya ce­va­bı­mı­zın evet ola­bil­me­si için ve Ra­ma­zan ayı­nı ru­hu­na uy­gun ih­ya ede­bil­me­miz için, onun özel­lik­le­ri ve ge­tir­di­ği me­saj ve ders­ler üze­rin­de te­fek­kür et­me­miz ka­çı­nıl­maz bir gö­rev­dir. Ön­ce bil­me­miz ge­re­ken şu­dur ki, Ra­ma­zan oru­cu­nun farz olu­şu­nu biz­le­re bil­di­ren ayet-i ke­ri­me,'' Ey iman eden­ler! '' şek­lin­de gel­miş­tir. Ya­ni mu­ha­tap kit­le, iman eden­ler­dir; oruç gi­bi müs­tes­na bir iba­de­ti an­cak ima­nın ta­dı­nı tat­mış olan­lar eda eder­ler. İma­nın ta­dı­nı tat­ma­yı ise, Ra­su­lul­lah (s.a.v) efen­di­miz şöy­le ifa­de et­miş­ler­dir:

Şu üç has­let han­gi­niz­de bu­lu­nur­sa, ima­nın ta­dı­nı tat­mış olur.
1- Al­lah ve Ra­su­lü' nü her şey­den da­ha çok sev­me­si.
2- Sev­di­ği­ni an­cak Al­lah için sev­me­si.
3- Ve Al­lah, ken­di­si­ni kur­tar­dık­tan son­ra tek­rar küf­re dön­me­yi, ate­şe atıl­mak­tan nef­ret et­ti­ği gi­bi nef­ret et­me­si.

Ra­ma­zan bi­ze geç­miş mil­let­le­ri ­de ha­tır­la­ta­rak on­la­rın du­ru­mu­na düş­me­me­mi­zi ha­tır­la­tı­yor. '' Siz­den ön­ce­ki­le­re farz kı­lın­dı­ğı gi­bi si­ze­ de farz kı­lın­dı '' bu­yu­ra­rak. Çün­kü on­lar, Ra­ma­zan oru­cu­nu de­ğiş­tir­di­ler ve ru­hu­na uy­gun tut­ma­dı­lar. Ru­hu­na uy­gun tut­mak ise, an­cak ya­sak­lar­dan ko­run­mak ve ge­tir­di­ği me­saj­la­rı ge­rek­ti­ği gi­bi al­gı­la­mak ve uy­gu­la­mak­la olur.

Öy­le ise Ra­ma­za­nın bi­ze ge­tir­dik­le­ri ders­le­ri ve ver­mek is­te­di­ği ru­hu özet­le­ye­lim:


1- Ra­ma­zan ayı: İs­lam' ın ade­ta öze­ti­dir. Çün­kü Ra­ma­zan' da, iman var, Kur'an var, pra­tik ola­rak na­sıl tu­tu­la­ca­ğı­nı biz­zat ya­şa­ya­rak biz­le­re öğ­re­ten, Ra­su­lul­lah (s.a.v) var. İs­lam' da iş­te bun­lar da özet­len­mek­te­dir.

2- Ra­ma­zan ayı: Bir yı­lın fi­na­li ve öze­ti­dir. Onun için on­bir ayın sul­ta­nı de­nil­mek­te­dir. Hem iba­det ba­kı­mın­dan, hem sevap ba­kı­mın­dan, hem de üm­met ru­hu­nun ge­liş­me­si ve ya­şan­ma­sı ba­kı­mın­dan müs­lü­man­lar, bu ay­da ner­dey­se on­bir aya be­del bir kul­luk ic­ra eder­ler. Zi­ra bu ay­da sa­de­ce bir ge­ce var ki, bin ay­dan ha­yır­lı­dır ve o ge­ce, Ka­dir Ge­ce­si­' dir.

3- Ra­ma­zan ayı: Kur'an ayı­dır. Kur­tu­luş re­çe­te­si olan, ya­ra­da­nın kul­la­rı­na he­di­ye­si ve me­sa­jı olan Kur'an-ı Ke­rim, iş­te bu ay­da in­di­ril­miş­tir. İş­te onun için bu ay, Kur-an' la ba­rış­ma ayı­dır, Kur'an-ı öğ­ren­me ve çok­ca oku­ma ayı­dır, Kur'an et­ra­fın­da bu­luş­ma, bir­leş­me ve bü­tün­leş­me ayı­dır, he­nüz Kur'an­ ile bu­lu­şa­ma­mış ve ta­nı­şa­ma­mış olan­lar­la bu­luş­tur­ma ve ta­nış­tır­ma ayı­dır. As­lın­da bu gü­nün in­san­la­rı, onu arı­yor fa­kat önün­de o ka­dar en­gel var ki, hep­si­ni aşıp da ara­dı­ğı­nı bul­mak­ta mu­vaf­fak ola­mı­yor. Bel­ki de bir ve­si­le la­zım­dır, ne mut­lu Kur'an da­va­sı­na hiz­met edip ­te in­san­la­rın onun­la ta­nış­ma­sı­na ve­si­le olan­la­ra. İş­te onun için, Kur-an'ı biz­le­re ema­net eden pey­gam­be­ri­miz (s.a.v): '' En ha­yır­lı­nız, Kur-an'ı öğ­re­nen ve öğ­re­te­ni­niz­dir '' bu­yur­muş­lar­dır.

4- Ra­ma­zan ayı: Üm­me­tin ayı­dır. Ra­su­lul­lah (s.a.v.) efen­di­miz, böy­le bu­yu­ru­yor. Çün­kü bu ay­da üm­met bir­le­şi­yor, bü­tün­le­şi­yor. Bu ay­da üm­met yar­dım­la­şı­yor, da­ya­nış­ma içe­ri­si­ne gi­ri­yor, İs­lam kar­deş­li­ği ru­hu per­çin­le­şi­yor, üm­me­tin bin­ler­ce kilometre uzak­lar­da­ki par­ça­sı ol­du­ğu hal­de if­tar sof­ra­sın­da sı­cak bir çor­ba bu­la­ma­yan, üs­te­lik ta­biî Afetlerden, kö­tü yö­ne­tim­ler ne­ti­ce­sin­de eko­no­mik sı­kın­tı ya­şa­yan, da­ha da acı ola­nı zu­lüm ve bas­kı al­tın­da fer­yad eden, ve­ya ev­le­ri baş­la­rı­na yı­kı­lan ni­ce in­san­la­rın ha­tır­la­na­rak, mad­dî ve ma­ne­vî ola­rak İs­lam kar­deş­li­ği gö­re­vi­nin ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si­ni ge­rek­ti­ren ay­dır bu ay. Zi­ra Pey­gam­ber efen­di­miz (s.a.v) '' Üm­me­ti­min der­diy­le dert­len­me­yen biz­den de­ğil­dir '' bu­yur­muş­lar­dır.

5- Ra­ma­zan ayı: Oruç ayı­dır. Oruç ise, im­sak vak­tin­den if­tar vak­ti­ne ka­dar aç ve su­suz kal­mak­tan iba­ret bir iba­det de­ğil­dir. Oruç, bü­tün or­gan­lar­la tu­tul­ma­sı ge­re­ken bir iba­det­tir. Aye­ti ke­ri­me­de­ki '' ko­ru­na­sı­nız '' ifa­de­si iş­te bu­nun için­dir. Ya­ni, el­le­rin yan­lış iş yap­mak­tan ko­run­ma­sı, ayak­la­rın yan­lış yer­le­re git­mek­ten ko­run­ma­sı, di­lin gıy­bet, kö­tü söz, boş ke­lâm ve kalp kı­rı­cı ifa­de­ler gi­bi oru­cun ru­hu­na ters dü­şe­cek şey­ler­den ko­run­ma­sı, göz­le­rin ha­ram­dan ko­run­ma­sı ve ku­lak­la­rın da hak ve ha­ki­kat­ler dı­şın­da­ki ses­ler­den ko­run­ma­sıy­la, ya­ni bü­tün or­gan­lar­la tu­tu­lur­sa oruç­tan mak­sat ha­sıl olur.

6- Ra­ma­zan ayı: Di­sip­lin ve nef­si ter­bi­ye ayı­dır. Müs­lü­man­la­ra di­sip­lin öğ­re­ten, ne­yi yi­yip ne­yi ye­me­ye­ce­ği­ni, ne za­man yi­yip ne za­man ye­me­ye­ce­ği­ni öğ­re­ten, en öf­ke­li anın­da bi­le ağ­zın­dan so­rum­suz­ca ve ulu or­ta söz­ler söy­le­me­me­ye alış­tı­ran '' Al­lah' ım ben oruç­lu­yum '' de­dir­te­rek nef­si diz­gin­le­ten, ya­ni nef­si ter­bi­ye et­ti­ren ay­dır, Ra­ma­zan ayı. Böy­le­ce oruç­lu müs­lü­man, gü­zel ah­lak ile süs­le­nir, ki­şi­li­ği ge­li­şir, şah­si­ye­ti güç­le­nir ve karakteri gü­zel­le­şir.

7- Ra­ma­zan ayı: Mu­ha­se­be ayı­dır. Ra­ma­zan­la bir­lik­te müs­lü­man, bir yıl­lık mu­ha­se­be­si­ni ya­par, ne­re­de yan­lış yap­tım? Ken­di­me, ai­le­me, ço­cuk­la­rı­ma, kom­şu­la­rı­ma ve di­ğer in­san­la­ra kar­şı, iyi bir eş, iyi bir ba­ba, iyi bir kom­şu, bü­tün in­san­lar­la iyi ge­çi­nen bir in­san, ya­ni iyi bir kul, iyi bir müs­lü­man ola­bi­li­yor mu­yum? so­ru­la­rı­nın ce­va­bı­nı ve he­sa­bı­nı göz­den ge­çi­rir, ek­sik­lik­le­ri­ni gi­der­mek için ça­lı­şır.

8- Ra­ma­zan ayı sa­bır ayı­dır: Bu ay­da mümin ki­şi en çe­ki­ci ve nef­se çok tat­lı ge­len ni­met­ler­den sa­kı­nı­yor, ha­ram­lar kar­şı­sın­da sa­bır gös­te­ri­yor, ne ka­dar sı­kın­tı ve so­run ol­sa sab­re­di­yor. Bu da, oru­cun ye­me iç­me gi­bi ni­met­le­re kar­şı oruç­lu ol­ma­nın öte­sin­de bir ma­na ifa­de eder ki iş­te oru­cun ru­hu ve esprisi de bu­dur.

9- Ra­ma­zan ayı: Rah­met, be­re­ket ve mağ­fi­ret ayı­dır. Hz. Peygam­be­ri­miz (s.a.v.) Ra­ma­zan ayı­nı ta­rif eder­ler­ken '' Ba­şı rah­met­tir, or­ta­sı mağ­fi­ret, so­nu­ da ce­hen­nem ate­şin­den kur­tu­luş­tur '' bu­yur­muş­lar­dır.

10- Ra­ma­zan ayı: Şey­tan­la­rın bağ­la­nıp, cen­net ka­pı­la­rı­nın açıl­dı­ğı ay­dır. İn­san,dün­ya­da, şey­tan ve ava­ne­le­ri­nin tu­zak­la­rı­na düş­me­yip, dün­ya­da­ki var­lık ne­de­ni olan kul­luk va­zi­fe­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­ri­rir­se onun dün­ya yol­cu­lu­ğu­nun son du­ra­ğı cen­net ve Ce­mâ­lul­lah' ı gör­mek ola­cak­tır. Ra­su­lul­lah (s.a.v.) efen­di­miz bu­yu­ru­yor­lar: Oruç tu­ta­na iki se­vinç var­dır:
*1 - İf­tar et­ti­ğin­de.
*2-Rab­bi ile bu­luş­tu­ğun­da.

11- Ra­ma­zan ayı: Ze­kat ve fit­re ayı­dır. Müs­lü­man­lar bu ay­da se­va­bın di­ğer ay­lar­da­kin­den kat, kat faz­la ol­du­ğu­nu bil­dik­le­ri için, ze­kat­la­rı­nı bu ay­da ver­me­yi ter­cih ediyor­lar. Amel­ler niyete göredir, Al­lah (c.c.) niyet­lerini ve ter­cih­lerini mübarek ey­lesin. An­cak bir hatır­lat­mayı da bu vesile ile yap­madan edemeyeceğim. O da şudur ki, Al­lah (c.c.) Zekat ibadetini kul­ları arasın­da sos­yal den­geyi sağ­lamak için farz kıl­mış­tır. Rız­kı kul­ları arasın­da tak­sim eden Al­lah (c.c.) kimini fakir kılarak im­tihana tabi tut­muş, kimini de zen­gin kılarak malının zekatını ver­mek­le mükel­lef kılıp, im­tihana tabi tut­muş­tur. Onun için­dir ki, zekatın ruhuna ve gayesine uy­gun olabil­mesi için, ger­çek­ten ona muh­taç olan­lara veril­mesi el­zem­dir. Dün­ya üzerin­de bir lok­ma ek­meğe muh­taç olan o kadar in­san var ki, hat­ta aç­lık­tan ölen in­san­ların had­di hesabı yok­tur. Bunu için­dir ki, yüce Rab­bimize ham­dol­sun, yıllardan beri, el­linin üzerin­de ül­keye zekat, fit­re, kur­ban ve diğer in­sanî yar­dım­ları başarıy­la sür­düren İsviçre İs­lam Top­lumu Mil­lî Zekat-Fit­re Kam­pan­yasına katıl­mak önem­lidir.

12- Ramazan ayı bir okul­dur, üniver­sitedir, fakül­tedir, med­resedir.
Evet bu ay öy­le bir okul­dur ki, kurucusu biz­zat Al­lah' tır. (c.c.) Hem mad­dî hem de manevî has­talık­lar­dan kur­tul­maları için, Al­lah' ın kul­larına bir ar­mağanı, bir hediyesi ve bir lut­fudur. Onun kıy­metini an­lat­mak için, bün­yesin­de barın­dır­dığı sadece bir gecenin bin ay­dan hayır­lı bir gece ol­duğunu söy­lememiz her­hal­de yeter­li olacak­tır.
Al­lah, nice Ramazan­ları hak­kıy­la id­rak ve ih­ya et­meyi nasib ey­lesin.
Son düzenleyen Safi; 5 Temmuz 2016 02:45
Ölmediğine sevindim, hala acı çekebiliyorsun...
yüksel2 - avatarı
yüksel2
Ziyaretçi
25 Eylül 2008       Mesaj #67
yüksel2 - avatarı
Ziyaretçi

Orucu Bozan Haller

Orucu bozan haller: hem kazayı ve hem de keffareti gerektiren haller, yalnız kazayı gerektiren haller olmak üzere iki kısma ayrılır.

Hem Kazayı Hem De Keffareti Gerektiren Haller: Aşağıdaki durumlar keffaretin icap etmesi için gereklidir:
  • - Hastalık veya yolculuk gibi oruç bozmayı mubah kılan bir özrün olmamış olması.
  • - Orucu kendi isteği ile hiç bir kimsenin zorlaması olmaksızın bozmak,
  • - Orucu kasten bozmak, cinsel ilişkide bulunmak.
  • - Sigara içmek, uyuşturucu maddeleri kullanmak.
  • - Dışarıdan buğday yahut susam tanesi yutmak.
  • - İlaç olarak kullanılan çamuru yemek.
  • - Az miktarda tuz yemek.
  • - Gıybet ettikten sonra orucum bozuldu diye, kasden yemek.
  • - Kan aldırdıktan sonra 'orucum bozuldu' diye yemek, içmek.

Yalnız Kazayı Gerektiren Haller: Yalnız kazayı gerektiren halleri şu genel kaidelerle tesbit etmemiz mümkündür.
  • - Çiğ pirinç yemek.
  • - Sade un yemek.
  • - Sade yoğurulmuş hamur yemek.
  • - Çakıl taşı, demir, altın, gümüş gibi maddeleri yutmak.
  • - Pamuk ve kağıt gibi yenmesi adet olmayan maddeleri yutmak.
  • - Kulağa yağ damlatmak.
  • - Ağıza giren kar veya yağmur damlalarını istemeyerek yutmak.
  • - Oruçlu olduğunu bildiği halde zorla ağız dolusu kusmak.
  • - Ağız dolusu gelen veya getirilen kusmuğu bile bile tekrar yutmak.
  • - Dişleri arasında kalmış nohut tanesi kadar yemek kalıntılarını yemek.
  • - Uyuyan oruçlunun ağzına başkası tarafından orucu bozan herhangi bir maddenin akıtılması ve oruçlunun bunu yutması.
  • - Şer'i bir şüphe üzerine kasden orucu bozmak, yani unutarak yedikten sonra 'oruç bozuldu' zanniyle yemek.
  • - Gündüzün (fecrin doğuşundan kaba kuşluğa kadar geçen zaman içinde) niyet edilen orucu bozmak.
  • - Geceden niyet etmiş ve niyetini bozmamış yolcu, gittiği yerde ikamete niyet edip, daha sonra orucunu bozduğu takdirde yalnız kaza orucu tutması gerekir.
  • - Oruca niyet etmişken yolculuğa çıkan kimsenin orucunu bozması.
  • - Fecr-i Sadık doğmuş olduğu halde, henüz doğmadığı zanniyle yemek, içmek ve cinsel ilişkide bulunmak.
  • - Güneş henüz batmamışken battı zanniyle iftar etmek.
  • - Gargara yaparken yanlışlıkla mideye su veya ilaç kaçırmak.
Son düzenleyen Safi; 5 Temmuz 2016 02:46
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
13 Aralık 2008       Mesaj #68
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Oruç'un kaza gerektiren hususları

Mükellefin herhangi bir kasdı olmadan, zorlama ve hata sonucu orucu bozulursa, gününe gün kaza etmesi gerekir.

Meselâ Ramazan ayında oruca niyyet eden bir mümin, unutarak yeyip-içer veya cima eder, daha sonra da sırf cehaleti sebebiyle orucunun bozulduğu zannına kapılarak iftar ederse; günü gününe kaza eder. Kezâ, kustuğu için veya kan aldırdığı için orucunun bozulduğunu zanneden ve sırf bu zan sebebiyle orucunu yiyen kimsenin durumu da aynıdır. Zorla iftar ettirilmiş olan kimsenin veya hataen orucunu bozmuş olan mükellefin de sadece kaza etmesi esastır. Keffâret lâzım gelmez (Fetevây-ı Hindiyye, I, 201).

Bu durumlarda şu kaide uygulanır: Kasden ve kendi ihtiyarîyle herhangi bir meşru özrü bulunmadan Ramazan orucunu bozan mükellefe hem kaza, hem keffâret gerekir. Bunun dışında, kendi ihtiyarı olmaksızın ve meşru bir özür sebebiyle orucunu bozan kimseye, sadece gününe gün kaza gerekir.

1) Mazmaza ve istinşak (Ağıza ve buruna su verme) anında midesine su kaçıran kimsenin orucu bozulur. Gününe gün kaza gerekir.

2) Cünûb olarak sabahlayan bir mümin gusül abdesti alırken boğazına su kaçırırsa orucu bozulur; kaza gerekir. Bu sebeble, cünüb olarak sabahlamamaya özen göstermek veya gusül abdesti alırken dikkatli olmak şarttır.

3) Oruca niyet eden mükellef çakıl, kuru çamur, pamuk, kuru ot ve kağıt gibi gıda özelliği olmayan maddeleri yutarsa orucu bozulur; kaza gerekir.

4) Meşrû bir özür sebebiyle; makadından şırınga (iğne) yaptıran veya mesanesine ilâç veren kimsenin orucu bozulur, gününe gün kaza gerekir.

5) Kendi iradesi olmaksızın ağzına kar ve yağmur tanesi kaçan ve bunu yutan kimsenin orucu bozulur; gününe gün kaza gerekir.

6) Bir kimse oruçlu iken karısını öpse ve bu sebeble inzal vaki olsa, orucu bozulur. Gününe gün kaza gerekir.

7) Ramazan ayının dışında herhangi bir oruca niyet eden mükellef, orucunu kasden dahi bozsa, kaza vacib olur; keffâret gerekmez. Keffâret sadece Ramazan-ı Şerif orucunun bozulması ve bu fiilde mükellefin kasdı sebebiyle gündeme giren bir cezadır.


GAZETEPORT
reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
22 Ağustos 2009       Mesaj #69
reyan - avatarı
Ziyaretçi

Oruç

Burada asil amacimiz orucun iç anlami, derunî tarafi üzerinde durmaktir. Ama önce sekil yönüyle ilgili bir kaç nokta üzerinde duralim. Oruç sebebiyle tabiî bir ihtiyaç olan yeme içmeye gündüzleri ara vermenin ne mantigi olabilir? Bu mevsimde soguk olan kuzey yari küre insanlarinin yeterli kalori ve besin almalarina engel olan oruç ibadetinin sagliga zarari olmaz mi?

Yemeyi içmeyi birakarak islâmî anlamda oruç tutmanin soguk iklimlerde insan sagligina zararli oldugu dogru degildir. Biyolojik gözlemler gösteriyor ki, kar yagdigi zaman vahsi hayvanlar yiyecek bir sey bulamazlar. O vakit kis uykusuna yatarlar veya zamanlarini “oruç” tutmakla geçirirler. Bu durum onlari ilkbaharin yaklasmasiyla gençlesmis bir sekilde harekete sevkeder.

Agaçlar için de ayni durum söz konusudur. Agaçlar kisin yapraklarini kaybeder ve uyurlar; hattâ su bile almazlar. Bir kaç aylik “oruç”tan sonra, ilkbaharla birlikte gençlesir ve eskisinden daha zinde hale gelirler, yeni yapraklar ve çiçeklerle donanirlar.

Madenlerin bile bu “oruç”a ihtiyaci vardir. Motorlar ve makineler, onlarin hareketli parçalari belli araliklarla dinlendirilirler, bu onlara yeni bir güç verir.1

Bütün organlar gibi sindirim sisteminin de dinlenmeye ihtiyaci vardir. Oruç bu ihtiyaca cevap verir. Ama orucun asil gayesi bu tür tibbî faydalar degildir.

Insan Allah’in en hârika eseridir. Onda zitlar birlesmistir. Bedenle ruh, madde ile mânâ iç içedir. Insanin mutlulugu bu iki farkli unsurun dengede tutulmasina baglidir. Maddi yönümüz daha somut oldugu için, rûhi güçlerimizi gölgelemek ve ona baskin çikmak egilimindedir. Bu egilim sürekli ve etkili olursa insanin ruhunun olgunlasmasi engellenmis olur. O bakimdan bedenin ruha boyun egmesi için, bedenin gücünü sinirli tutmak ruhunkini artirmak gerekir.

Bu gayeye ulasmada açlik, susuzluk, cinsel arzulari sinirlama; dilin, kalbin, zihnin ve öteki organlarin denetim altina alinmasi en etkili yoldur. Bu durum tecrübe ile sabittir.

Kisinin olgunlugunun belirtilerinden biri, hayvanî tabiatini aklina ve ruhuna boyun egdirmesidir. Insan tabiati serkestir, bazen asirilik bazen yumasaklik gösterir. Onun asiriliklarini bastirmak için oruç gibi sert uygulamalara ihtiyaç vardir. Günah islerse tövbe etmesi ve oruçla telâfi yolunu seçmesi, onun iradesini güçlendirdigi gibi ruhunu arindirir ve teselli verir.

Yememe ve içmeme bir melek özelligidir. Insan böyle bir rejimi benimsemekle, meleklere benzemeye çalismis olur. Asil önemlisi, bunu sirf Allah’in buyrugunu yerine getirmek için yaptigindan, O’na daha fazla yakinlasmis olur. Böylece inanmis insanin en son gayesi olan Allah’in hosnutlugunu elde eder.

Oruçtan beklenen bu amacin gerçeklesmesi için dikkat edilmesi gereken seyler vardir. Oruç bir imsak ameliyesi, yani orucu bozacak davranislardan uzak bulunma isidir. Kâmil anlamda oruç bütün organlar istirakiyle gerçeklesir. Söyle ki:

Mide yemek içmekten korundugu gibi; dili de yalandan, kötü sözden, bos laftan uzak tutmalidir. Göz harama, yanlis yerlere bakmamali, kusur aramamalidir. Kulak giybet, dedikodu ve abes seyler dinlememelidir. En önemlisi de gönül ve zihin güzel seyler düsünmelidir. Gönül ehli kisiler yalan söylemenin ve baskasini çekistirmenin orucu bozacagini belirtirler.2 Gerçekten organlarinin tamamini oruca istirak ettirmeyi basaramayan kimse, seklen oruç tutmussa da, orucun özünü yakalayamamis demektir. Hz. Peygamber’in “Nice oruç tutanlar vardir ki, oruçtan onlara kalan sadece açlik ve susuzluktur.” sözü de bu gerçegi vurgular.3

Bütün organlariyla oruç tutan kimse daha dikkatli ve daha ahlâkli olacaktir. Hattâ kendisine satasanlara bile “Ben oruçluyum” diyerek uymayacaktir. Böyle davranis Peygamber efendimizin tavsiyesidir.4 ramazan aylarinda âsayis probleminin azalmasinda bu inanisin rolü vardir. Istanbul emniyetinin verdigi bilgiye göre, 1998 senesi yilbasinin Ramazana rastlamasi sebebiyle, o geceki trafik kazalari ve âsayis olaylari geçmis yillara kiyasla fevkalâde az sayida olmustur.

Ibadetlere deger katan en önemli özellik “ihlâs”tir. Ihlâs bir isi sâdece Allah için yapmak demektir. Oruç bu özelligi çok iyi yansitir. Çünkü bir kimsenin oruçlu olup olmadigini bilemeyiz. Bunu ancak Allah’la kendisi bilir. Yani böyle olmalidir.

Yüce Allah bir kudsî hadiste “Oruç dogrudan dogruya benim içindir, onun karsilgini ben verecegim. “ buyurur.5 O bakimdan oruçlu kisi, ihlâsi zedeleyecek tavirlardan uzak durmalidir. Allah için olmasi gereken orucunu çevresine sikinti vererek yahut da kayirma veya ilgi bekleyerek mânevî deger kaybina ugratmamalidir.

Gönül ehli kisilerin ahlâkî kurallara uymamayi oruçla bagdastirmadiklarini söylemistik. Onlarin seçkinleri daha da ileri giderler ve “zikr-i dâim”den gaflet etmenin oruca zarar verecegini belirtirler. Yine onlara göre kudsî hadiste geçen “Oruç benim içindir...” sözünün anlami “Samediyyet bana aittir” demektir. Allah Teâlâ sanki: “Kim benim ahlâkimla ahlâklanirsa, ben onu hiçbir beserin hayal edemeyecegi biçimde ödüllendiririm...” demek ister.

Bu kudsî hadîsin bir izahi da söyle yapilir: Orucun hiçbir sekilde zahirle alâkasi olmayan gizli bir ibadet olusu ve baskalarinin onda hiçbir payi bulunmamasi dolayisiyle böyle varid olmus, Yüce Allah devaminda: “Onun karsiligini ben verecegim...” buyurmustur.6

Üç nevi oruç vardir. Ruhun orucu, asiri ihtiraslardan uzak bulunmak ve kanaat sahibi olmaktir. Aklin orucu, heva ve heveslere aykiri hareket etmektir. Nefsin orucu yeme içme ve harama karsi perhizkâr olmaktir.7

“Oruç kalkandir”8 hadisi oruç, insanla mâsivâ yani, insanla Allah’tan gayri seyler arasinda perde olmalidir seklinde yorumlanmistir.9

Hz. Mevlânâ söyle düsünür: Oruç, agzi baglanmaya karsi gönül gözünün açilmasina yarar. Can gözünün açilmasi, bedenî güçleri etkisiz hale getirmekle mümkün olur. Gönül gözü kör olanlari hiçbir ibadet aydinlatamaz.

“Hz. Mevlânâ’ya göre oruç ibadetlerin en büyügüdür, insanlari mîraca götüren buraktir, Kur’an’in sirridir. Insanlarin arzulari ve nefisleriyle yaptiklari savastir; onlara taze can bagislar, insanlarin insanligini olgunlastirir. Varlikta yokluga ulastirir.”10

Söylenenleri kisaca özetlersek, orucun üç derecesi oldugu görülür: Avâmin (halkin) orucu sabahtan aksama kadar yemekten, içmekten ve cinsel hazlardan uzak kalmakla olur. Havâssin (seçkinlerin) orucu, bunlara ek olarak öteki bütün organlari denetim altinda bulundurmaktir. En seçkinlerin orucu ise gönlünü Allah’tan baskasinin ilgisinden uzak tutmaktir. Halk, oruç sirasinda besinleri mideye sokmaz. Seçkinler, günah ve kötü olan seyleri organlarina yaklastirmaz; en seçkinler yani ârifler, âsiklar ve kâmiller, mâsivayi (Allah’tan gayri seyleri) kalplerine sokmazlar. Oruçtan asil beklenen bu son noktayi yakalamaya çalismaktir.

Dipnotlar:
1. M.Hamîdullah, Islâma Giris, 93.
2. Sühreverdi, Avarif terc s. 419.
3. Ibn Mâce, siyam, 21.
4. Buhari, savm, 2; Müslim, siyam, 163.
5. Buhari, tevhid, 35; Müslim, siyam, 64/65
6. Bk. Serrac, Luma terc 168.
7. Kuseyri, Risale terc. 127.
8. Bk. 4 numarali dipnot.
9. Bk. Kelâbâzî, et-Taarruf, çev. Süleyman Uludag (Dogus Devrinde tasavvuf), 204, Dergâh yayinlari, Istanbul 1979.
10. Müjgan Cumbur, “Mevlânâya Göre Oruç Ayi”, 1. Milletlerarasi mevlânha Kongresi tebligleri içinde, Konya 1988.
Altınoluk dergisi
Son düzenleyen Safi; 5 Temmuz 2016 02:47
reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
22 Ağustos 2009       Mesaj #70
reyan - avatarı
Ziyaretçi

Teravih Ve Ramazan Gecelerinin İhyası

Ramazan ayi, Allah’in kullarina ihsan ettigi önemli bir aydir. Faziletiyle ilgili yazilmis ve söylenmis çok söz vardir. Ama ne olursa olsun asil olan yasanmasidir. Aksi taktirde bildigini yasamayan insan konumuna düsülür ki, bu da Islâm’in kabul etmedigi bir gerçektir.

Ramazan gecelerinin ihyasiyla ilgili Ebu Hureyre’den mervî su hadis dikkat çekici: “Rasulullah ramazan gecelerini ihya etmeye tesvik eder, fakat kesin olarak emretmezdi. Her kim inanarak ve karsiligini Allah’tan bekleyerek ramazani ihya ederse, geçmis günahlari bagislanir.”

“Ramazani ihya etmek...”ten maksat, namaz kilarak ihya etmektir, bu namaz da teravih namazidir denmis. Bir baska hadisi serifte de Peygamberimiz: “Süphesiz Allah ramazan orucunu farz kildi, ben de ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kildim. Her kim inanarak ve sevabini Allah’tan bekleyerek ramazani oruçla, gecelerini de namazla ihya ederse anasindan dogdugu gibi günahlarindan temizlenmis olur.” buyuruyor.

Görüldügü gibi ramazan gecelerini ihya etmek, Müslüman için son derece menfaatli bir durum. Burada teravih namazi olarak zikredilmeye çalisilmissa da, sadece buna hasretmek eksik olur. Asil olan, bu geceleri en hayirli bir sekilde degerlendirmektir. Kur’an okumak, Peygamber hayatini okumak, tefekkür ve tezekkürle mesgul olmak, ramazan gecelerinde yapilmasi gereken islerden olmalidir.

Ramazan ayi, Kur’an ve ibadet ayi oldugundan, gündüzleri oruçlu insanlarin, gecelerini de malayani ile geçirmeden, gündüzki orucun sevabini yok edici davranislarda bulunmamasi gerekir. Onun için de insan, ramazan ayinda her yönüyle kendini hesaba çekmeli. Yaptigi güzelliklere devam etmeli, yapmamasi gerekip de yaptigi yanlislardan da vazgeçip, nasuh tevbesi yapmalidir. Deyim yerindeyse yeniden dogmak için ramazan ayini, kul, firsat bilmeli.

Özellikle ramazan gecelerinin ihyasinda en verimli is teravih namazidir. Simdi de teravih namazinin nasil ve ne kadar kilinmasi gerektigi ile ilgili bilgileri size aktaralim.

Teravih Namazi

Teravih, nefsin istirahat etmesi demektir. Ramazan ayi içinde kildigimiz teravih namazlarinda her dört rekattan sonra dinlenildigi (dinlenmesi gerektigi) için bu sekilde adlandirilmistir.

Tek ve cemaatle kilinabilen teravih namazinin hükmü, Ahmet b. Hanbel, Safiî ve Ebu Hanife ile Malikîlerden bazilarina göre EFDALDIR. Bu hükme bu mezheplerden bazi müctehidler farkli görüsler de beyan etmislerdir. Mesela Tahavî, vacib-i kifaye demistir.

Peygamberimizin teravih namazini devamli cemaatle kilmadigindan Islâm âlimlerinin bir kismi evde kilmanin faziletli oldugu kanaatine varmislar. Hz. Ömer devrinden sonra teravih namazi Islâm’in siâri haline geldi ve Müslümanlar bunu devamli olarak kildilar. Bu sebeple alimler teravihi camilerde kilmanin efdal oldugu hususunda görüs birligine vardilar ve bu konuda asagidaki delilleri zikrettiler:

Hz. Aise (r.a.) diyor ki: “Hz. Peygamber mescitte namaz kilmisti. Bir grup cemaat de O’na uyarak namaz kildilar. Sonra ikinci gün yine kildi. Bu sefer cemaat çogaldi. Sonra üçüncü gün, yahut dördüncü gün cemaat yine toplandi. Fakat Hz. Peygamber onlarin yanina çikmadi. Sabah olunca da söyle buyurdu: “Yaptiginizi gördüm. Ancak size çikmaktan beni alikoyan sey, size bu namazin farz olmasindan korkmamdir.”

Görüldügü gibi Hz. Peygamber, teravih namazini cemaatle kilmistir. O’nu cemaate devam etmekten “ümmetime farz kilinir” endisesi alikoymustur.

Ebu Hureyre diyor ki: “Hz. Peygamber, ramazanda çikip bakti ki, bir grup cemaat mescidin bir kösesinde namaz kiliyor. “Bunlar nedir?” diye sordu. Dediler ki: “Bunlar Kur’an okumayi bilmeyen bir topluluktur. Ubey b. Kâb namaz kiliyor, onlar da onun namazina uyarak kiliyorlar.” Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurdu ki: “Dogru yapiyorlar. Yaptiklari sey ne güzeldir.”

Hz. Ömer (r.a.)’in, cemaati Übey b. Kâb’in arkasinda topladigi belirtilir. Zikredilen bu deliller teravih namazinin cemaatle kilinmasina delil teskil etmektedir.

Hz. Peygamber’in: “Farz olani müstesna namazin efdali, kisinin evinde kildigi namazdir.” sözünü alimler, teheccüd namazina hamletmislerdir. Nitekim bayram namazlari, küsuf ve istiska gibi cemaatle kilinmasi mesru olan bazi namazlari umumdan istisna ettiler. Teravih namazi da böyledir. Bunun için Ömer b. el-Hattab, teravihin farz kilinmasi endisesi ortadan kalkinca, cemaatle camide kilmayi emretmistir. Bu uygulama o zamandan günümüze kadar böylece devam edegelmis ve ramazan ayinda teravih namazi kilmak, Islâm’in siari olmustur. Ancak teravihi camide cemaatle kilmayip da evinde kilan kimse kötülenmez, ayiplanmaz.

Teravih namazi konusunda sahabe uygulamasina gelince; Hz. Peygamber’in vefatindan sonra Ebu Bekir ve kismen de Ömer döneminde teravih namazi münferiden, yani cemaat olmaksizin kilinmaktaydi. Bir ramazan öncesi Ömer mescide çiktiginda, halkin daginik bir sekilde teravih namazi kildigini görmüs ve daginik bir sekilde kilmak yerine insanlari bir imamin arkasinda toplayip teravih namazinin cemaatle daha derli toplu, düzenli bir sekilde kilinmasinin uygun olacagini düsünmüs ve ertesi gün Ubey b. Kâb’i teravih imami tayin etmistir. Düzenli bir sekilde namazin kilindigini görünce de: “Bu ne de güzel bir yeniliktir (bidat).” diye memnuniyetini ifade etmistir.

Teravih Namazinin rekat sayisi

Bu konuda alimlerin üç görüsü vardir:
1- Teravih sekiz rekattir. Muhaddislerin ve Muhakkiklerin görüsü.
2- Teravih yirmi rekattir. Üç imam; Ebu Hanife, Safî ve Ahmet b. Hanbel’in görüsü.
3- Teravih otuz alti rekattir. Imam-i Malik’in görüsü.

Bu görüs içinde muhtelif deliller mevcut. Yalniz üçüncü görüs konusundaki delil hayli zayif. Birinci ve ikinci görüs konusunda oldukça kuvvetli deliller mevcut. Bu konuda delillerle sizlerin dikkatini dagitmak istemiyorum. Fakat sunu ifade etmeyi de vazife addediyorum: Bu açiklamalara göre, teravih namazinin sekiz rekatinin Hz. Peygamberin sünneti, geri kalan on iki rekatinin ise, teravihin yirmi rekat olduguna dair, sahabenin sünneti ve Islâm ümmetinin ramazan ayini ihya gecesiyle yasattigi gelenegi oldugu ortaya çikmaktadir. Bu durumu birbirinden ayirmak için bazi Hanefîler teravih namazinin ilk sekiz rekatinin RATIBE sünnet, geri kalan on iki rekatinin ise MÜSTEHAB oldugunu söylemislerdir.

Ramazan ayi Kur’an ayi, ramazan ayi ibadet ayi; bu aya erisen Mü’minler bunun kadrini, kiymetini iyi bilmeliler. Bir kudsî hadiste buyuruluyor ki: “Kulum bana nafile ibadetle yaklasir; ben onun gören gözü, tutan eli, yürüyen ayagi olurum.” Bizler de bu anlayis üzere hayatimizi idame etmek istiyorsak ibadetlerimize özen göstermeliyiz. Ister sekiz, ister yirmi, ister otuz alti kilalim; ister evde, ister mescid/camide kilalim mühim olan hakkiyla ve Allah’in rizasina uygun olarak kilmaya çalismamizdir.

Allah’a yakin olmaya çalisip, Allah’a yaklastirici ibadet etmeye gayret edelim.

Yaziyi tamamlamaya çalisirken bir hususu da izah etmek istiyorum. Ülkemizde kilinan teravih namazlari adeta sürat yarisi seklinde eda edilmeye çalisiliyor. Ne hikmetse böyle bir teamül mevcut. Oysa teravih namazinin hizli kilinacagina dair en ufak bir kaynak mevcut degil. Hal böyle olunca mü’minlerin bu konuya dikkat etmeleri gerekir. Oysa bizler biliyoruz ki, geç saatlere kadar teravih kilinirdi.

Bu hususta su, bazi kimseler çabucak teravih namazini kilip, kahvehanelere dolup sahur vaktine kadar oturup/oynayip ondan sonra -bir kismi sabah namazini kilip bir kismi da onu dahi kilmadan- yatmakta. Bu son derece mahzurlu. Sevaba ihtiyaci olan biz mü’minlerin böylesi hallerden uzak durmasi gerekir.

Ne mutlu her seyi Allah’in rizasina uygun yapmaya çalisanlara!

Kaynaklar:
1- Islamî Arastirmalar Sayi: 4 Nisan 1987
2- Ilmihal-i Islam ve Toplum: ISAM-TÜRKIYE DIYANET VAKFI-ISLAM ARASTIRMALARI MERKEZI, IST. 1999.


Son düzenleyen Safi; 5 Temmuz 2016 02:48

Benzer Konular

7 Mayıs 2018 / Ziyaretçi Cevaplanmış
26 Eylül 2016 / KisukE UraharA Asker tr
11 Mart 2008 / BARIŞ Edebiyat tr
29 Haziran 2016 / Mira Din/İlahiyat
25 Eylül 2007 / Demir YumruK Müslümanlık/İslamiyet