Arama

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite

Güncelleme: 29 Kasım 2018 Gösterim: 23.418 Cevap: 22
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
22 Ekim 2007       Mesaj #1
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite
a 15ADHD (Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) son 25-30 yılda daha yoğun ele alınan çocukluk dönemindeki önemli psikiyatrik problemlerden biridir. Bu bozukluk, ilk olarak 1902 yılında George STILL ismindeki İngiliz doktor tarafından tanımlanmıştır.
DSM-IV’e göre Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğunun üç tipi vardır...
Dikkat eksikliği / Hiperaktivite Bozukluğu Birleşik tip;
Dikkat sizlik, hiperaktivite (aşırı hareketlilik) ve impulsivite (dürtüsellik) bir arada görülmektedir.
Dikkat eksikliği / Hiperaktivite Bozukluğu-Dikkatsizliğin önde geldiği tip;
Dikkatsizliğin ön planda olduğu görülmektedir.
Dikkat eksikliği / Hiperaktivite Bozukluğu-Hiperaktivite-İmpulsivitenin önde geldiği tip
Dikkat Eksikliği
Dikkatini ayrıntılara verememe , okul ödevlerinde , derslerde ve diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapma , dikkatin dağılması , verilen işin-görevin tamamlanamaması, oyuncak ve eşyaların kaybedilmesi , dikkatin dış uyaranlarla çok kolay dağılması , unutkanlık, kendisiyle konuşulduğunda dinlemiyormuş gibi hissedilmesi belirtilerini içerir.
Hiperaktivite (Aşırı Hareketlilik)
Ellerin-ayakların kıpır-kıpır olması , sürekli hareketlilik (koşma , tırmanma), sakin zaman geçirme-oyun oynama zorluğunun olması , çok konuşma belirtilerini içermektedir.
İmpulsivite (Dürtüsellik)
Sırasını bekleme güçlüğü, başkalarının sözünü kesme, oyunun arasına girme, sorulan soru tamamlanmadan cevabını verme belirtilerini içerir. Bu semptomların 7 yaşından önce de bulunması, en az iki ortamda (okulda- evde) bu belirtilerin olması, kişinin veya çocuğun günlük yaşantısını bozacak derecede olması gerekmektedir.

Sponsorlu Bağlantılar
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
9 Kasım 2007       Mesaj #2
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB)

Sponsorlu Bağlantılar
Son 25-30 yıldır Çocuk Psikiyatrisi kliniklerinde dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tanısı popülaritesini korumaktadır. Tarihsel süreç içinde minimal beyin disfonksiyonu, hiperkinezi, hiperkinetik sendromu ve hiperaktiviteli dikkat eksikliği sendromu gibi farklı isimlerler ele alınmış, son sınıflama sisteminde ise dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olarak tanımlanmıştır. DEHB tanımı ile yukarıda sayılan tanımlar arasında belirgin farklılıkların olduğu bir gerçektir. Günümüzde DEHB alt tipleri tarif edilerek tanısal yaklaşım sınırları genişletilmiştir.


DEHB çocuklu çağının en önemli psikiyatrik sorunlarının başında gelir. Aileyi, okulu ve toplumu ilgilendiren yönleriyle ve geniş anlamıyla bir eğitim ve öğretim sorunudur. Sorunun erken teşhisinde tedaviden elde edilen sonuçların yüz güldürücü olması hiperaktivitenin sağlık ve eğitim alanında çalışanlar tarafından mutlak bilinmesi gerekli konular arasında yer alması gerçeğini göstermektedir.

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu,

Aşırı hareketlilik,
Dikkat eksikliği ve
İmpulsivite olarak sınıflandırılabilen üç temel belirti kümesinden oluşur.


AŞIRI HAREKETLİLİK (HİPERAKTİVİTE)

Aslında her çocuğun hareketli olması beklenir. Çocuk koşar, düşer ve gürültü çıkararak oynar. Bunların hepsi doğal karşılanabilir. Ancak DEHB’da ise çocuğun hareketliği aşırıdır ve yaşıtlarıyla kıyaslandığında farklılık hemen anlaşılır. Genellikle bu çocuklar bir motor tarafından sürülüyormuş gibi sürekli hareket halindedirler. Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjileri vardır. Yükseklere tırmanır, koltuk tepelerinde gezer, ev içinde koşuşturur ve dur sözünden anlamazlar. Sakin bir şeklide oynamayı beceremez, bir süre sakin bir şekilde oturamazlar. Oturmaları gereken durumlarda ise elleri ayakları kıpır kıpırdır. Çok konuşur, iki kişi konuşurken sık sık lafa girerler. Masanın başında oturamaz, dolayısıyla derslerini uygun mekanlarda çalışamazlar.

DİKKAT EKSİKLİĞİ

Çocukta dikkat kusuru özellikle eğitim hayatının başlamasıyla belirgin hale gelir. Okul öncesi dönemde de her şeyden çabuk sıkılan ve bıkan bu çocuklar, oyuncaklardan dahi sıkılıp kısa bir süre sonra onları parçalamayı tercih ederler. Okulun başlamasıyla birlikte öğrenmeye karşı ilgisizdirler. Ödev yapmayı sevmez, anne/baba ve öğretmenin zoruyla ödev yaparlar. Ödevleri yapmakta hayli zorlanırlar. Masanın başına oturamaz, otursalar dahi çeşitli bahaneler uydurarak (tuvalete gitme, su içme gibi) sık sık masa başından kalkarlar. Anne /babayı ders çalışırken sürekli yanlarında isterler. Üzerine aldıkları bir işi sürekli bitirmekte zorlanır, bir işi bitirmeden hemen diğerine geçerler. Kendileriyle konuşulduğunda sanki konuşanı dinlemiyormuş görüntüsü verirler. Bir komutu birkaç defa söyledikten sonra yerine getirirler.

Sınıfta dersi takip etmedikleri gözlenir. Dışarıdan gelen uyarılarla hemen dikkatleri dağılır. Ders dışı işlerle fazlaca ilgilenir, elindeki kalem, defter ve oyuncak gibi malzemeyle uğraşır, dersi takip edemezler. Derste sıkılmaları nedeniyle sınıfın dikkatini ve huzurunu bozacak davranışlar sergileyebilirler. (derste konuşma, arkadaşlarına laf atma ve garip asker çıkarma gibi).

Okuma ve yazma kaliteleri yaşıtlarından kötü, defter düzeni ve yazıları bozuk olabilir. Okurken sık hata yapabilir ve cümlenin sonunda kelime uydurmalarına rastlanabilir. Unutkandırlar. Sınıfta sık eşya kaybetme yanında, iyi öğrendiklerini düşündüğünüz bir bilgiyi de çabuk unutabilirler. Kendilerine uygun bir çalışma düzeni ve sistemi geliştiremezler. Okuma ve yazmayı genellikle sevmezler. Ders kitabı okumanın yanında hikaye ve roman türü kitapları okumaya karşı da isteksizdirler.

Yaşanan tüm bu öğrenme zorluklarına sınavlarda dikkatsizce yapılan hatalar eklenir. Sabırsızlıkları nedeniyle soruları hızlıca okuma, tam okumama ve yanlış okumalara sık rastlanır. Bu nedenle çok iyi bildikleri bir soruyu dahi yanlış cevaplayabilirler. Test sınavlarında çeldiricilere kolaylıkla kanarlar. Özellikle ilkokula başladığı yıllarda sınav kağıdını öncelikle vermeyi marifet sayarlar. Sonunda bilgileri ve bildiklerinden daha azı oranında not alırlar.

Dikkat eksikliği okul öncesi dönemde pek fark edilmeyebilir. Ancak bu çocukların bir kısmı ders dışı işlerde de çabuk sıkılma belirtileri gösterirler. Zeka düzeyi iyi olan ve ek olarak özel öğrenme güçlüğü olmayan çocuklar ilkokulun 3.ve 4.sınıflarına kadar derslerde sorun yaşamayabilirler. Çalışmadıkları ve dersi iyi takip etmedikleri halde notları kötü olmayabilir. Derslerin ağırlaşmasıyla birlikte başarıda ciddi düşüşler yaşanmaya başlanır.

Ev içinde günlük yapmaları gereken işler konusunda sorumluluk almak istemezler. Genellikle dağınıktırlar ve kurallardan hoşlanmazlar.

İMPULSİVİTE (DÜRTÜSELLİK)

Sonunu düşünmeden eyleme geçme olarak tarif edilebilecek olan impulsivite, bu çocukların uyumlarını bozan en ciddi belirti kümesidir. Sabırsızlıkları, sırasını beklemekte güçlük çekmeleri ve yönergeleri dinlemeleri tipik özellikleridir. Sonuçta kendisi ve çevresindekiler için zararlı olabilecek fevri hareketleri ve sınır tanımadaki zorlukları davranış sorunlarının ilk habercileri gibidir. Yaşıtlarıyla birlikte olduklarında olaylara aşırı tepki vermeleri ve fiil ve sözle arkadaşlarını rahatsız etmeleri nedeniyle toplum içinde istenmeyen adam ilan edilirler.
ALT TİPLERİ

Önceleri dikkat eksikliği hiperaktivite tablosunun aynı yoğunlukta bulundukları düşünülürdü. Oysa şimdi DEHB’nun farklı alt tipleri tariflenerek tanısal yaklaşımlar yeniden düzenlenmiştir.

Dikkat eksikliği hiperaktivite BİLEŞİK TİP

Klasik anlamda DEHB dendiğinde anlaşılan bileşik tiptir.
Dikkat eksikliği belirtilerinin yanında hiperaktivite belirtileri de bulunmaktadır.




Dikkat eksikliği hiperakitvite HİPERAKİTVİTE ve İMPULSİVİTENİN ÖNDE GELDİĞİ TİP

Hiperakitvite ve impulsivite belirtileri belirgin iken eksikliği belirtileri daha az gözlenir. Genellikle ders başarıları kötü değildir, ancak bulundukları ortamda hiperakitvite ve impulsiviteleri nedeniyle uyum sorunu yaşarlar.

Dikkat eksikliği hiperakitvite DİKKATSİZLİĞİN ÖNDE GELDİĞİ TİP

Dikkat eksikliği belirtileri belirgin iken hiperakitvite ve impulsivite belirtileri daha az gözlenir. Genellikle ders başarıları iyi değildir, ancak hiperakitvite ve impulsiviteleri belirgin olmadığından uyum sorunu yaşamazlar.

GÖRÜLME YAŞI, CİNSLER ARASI FARK VE GÖRÜLME SIKLIĞI

Belirtilerin 7 yaşından önce başlaması gerekir. Genellikle 4-5 yaşlarında belirtiler belirgin hale gelir. Ancak bir kısmı bebekliklerinden itibaren huysuzlukları az uyumaları ve az yemeleri ile dikkat çekerler. Okul döneminin başlamasıyla dikkat eksikliğine bağlı öğrenme sorunlarının gündeme gelmesi ve arkadaşlarla olan sorunları aileyi tedirgin etmeye başlar. Ergenlik döneminde ise okul başarısızlığı yanında davranış sorunları ve aileye karşı gelişen tutumlar gözlenir. Ergenlikte aşırı hareketsizlik azalır ve yerine çabuk sıkılma ve dikkat kusuru belirgin olur.

ritalinErkek çocuklarda kızlara oranla daha sık rastlanır. Erkek çocuklarda genellikle hiperaktivite ve impulsivite belirtileri ön planda iken, kız çocuklarında daha çok dikkat eksikliği belirgindir. DEHB her kültür ve toplumda görülen bir bozukluktur. Toplumda görülme sıklığı farklı araştırmalarda farklı sonuçlar elde edilmesine karşın yaklaşık %5-6 gibidir.

DEHB’NA EŞLİK EDEN DİĞER PSİKİYATRİK SORUNLAR

DEHB çocuklarda karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu ile birlikte görülebilir. Ayrıca, özel öğrenme güçlüğü sıklığı bu çocuklarda daha fazladır. Özel öğrenme güçlüğü ile birlikte görüldüğünde ders başarısızlığı çok daha belirgin hale gelir.

NEDENLERİ

Son 15-20 yılda yapılan araştırmalar DEHB’nun organik kökenli olduğu görüşünü hakim kılmıştır. Yeni araştırmalar beyin glikoz metabolizmasındaki bozukluklar üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu çocukların özgeçmişlerinde hamilelikte ilaca maruz kalma ve intra uterin infeksiyonlar, zor doğum, düşük doğum ağırlığı,geçirilmiş M.S.S infeksiyonları dikkat çekmiştir. Bozukluğun genetik geçişi üzerinde durulmuş ve bu çocukların 1.dereceden akrabalarında DEHB oranı daha yüksek bulunmuştur. Kaotik alie yapısında yetişen ve ağır ihmal ve tacize maruz kalan çocuklarda da DEHB belirtileri gözlenebilmektedir.



ÜLKEMİZDE HİPERAKTİVİTE



Batı toplumlarında ve özellikle A.B.D’de DEHB tanısının fazlaca konduğu tartışmaları sürerken, maalesef ülkemizde Çocuk Psikiyatristi sayındaki yetersizlik bu çocuklardan önemli bir kısmının zamanında gerekli tedavi programına alınmasını engellemektedir. Toplumumuzdaki hiperaktivite konusunda yanlış ve eksik bilgilerin tedaviyi engelleyici veya geciktirici bir yanı vardır. Halk arasında DEHB belirtileri yanlış bir şekildi üstün zekalı olma, şımarıklık, terbiyesizlik, tembellik ve huysuzluk gibi terimlerle izah edilmeye çalışılır. Dolasıyla belirtileri görmezlikten gelmeden, şiddet uygulamaya kadar geniş bir yelpazede çözüm aranır. Belirtileri bu sorunun yansımaları olarak görmek yerine suçlu aramak ve sonunda çocuğu cezalandırmak aslında en büyük çözümsüzlüğü üretmek demektir.

Anne/babaların sürekli birbirlerini suçlayarak, ‘adeta sorunun nedeni ben değilim’ mesajını vermeye çalışmaları, ev içindeki huzuru bozarak çocuğa ulaşmamızı daha da güçleştirir. Başta eğitimciler olmak üzere çocukla ilgili her kesimin DEHB hakkında temel bilgilere sahip olması gerekir. Toplumda yaygınlığı hiç de azımsanmayacak oranda olan bu sağlık ve eğitim sorunun erken teşhisi anne-baba-çocuk üçgeninde oluşacak yanlış tutumların en aza indirilmesini sağlar.



TEDAVİ

Tedavinin ilk şartı, aile okul ve hekim arasında sıkı işbirliğidir. Çünkü DEHB evde olduğu kadar okulda da sorun yaşanmasına neden olur. Öğrenmeyle ilgili sorunlar yanında arkadaş ilişkilerinde yaşanan sorunlar ve kurallara uyma güçlüğü aile ve okulun ortak ve sağlıklı yaklaşımlarıyla aşılabilir.

Öncelikle ailenin hiperaktivite hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Çünkü çocukta var olan sorunların nedenlerini başka yerlerde aramak, çözüm üretmeyi engellediği gibi, telafisi mümkün olmayan yanlış yaklaşımlar sergilenmesine neden olacaktır. Çocukla olan ilişkimizi düzenleyebilmek için DEHB belirtilerini yanlış yorumlamamak gerekir. Çocuğun davranışlarını ya da derslerle ilgili zorluğunu yaramazlık ya da tembellik olarak yorumlayan anne-babalar çocukla ilişkilerinin bozacak derecede sürekli ceza verme eğilimindedirler. Oysa bu çocukların cezalardan pek anlamadıkları kısa süre içinde görülecektir. Tedavide çocukla yeniden sağlıklı ilişki kurabilmenin yolları aranır. Ailenin çocuğa yönelik tutumları gözden geçirilerek yanlışlar ayıklanmaya çalışılır.

DEHB’nun tedavisinde ilaçlar önemli yer tutarlar. Dikkat arttırmaya ve davranışların kontrol edilmesine yönelik ilaç tedavisi uzun yıllardır kullanılmaktadır. Stimülanların bulunmasıyla ilaç tedavisinde ciddi gelişmeler olmuştur. Günümüzde DEHB’nun tedavisinde Metylfenidat, dextroamfetamin ve pemolin gibi stimülanların yanında bazı antidepresan ve karbamezapin’den yarar görüldüğü bilinmektedir. Medikal tedaviden elde edilen sonuçlar çocuğun yaşı, zeka düzeyi, ailenin tedaviye uyumu ve sebatı gibi faktörlerden etkilenmektedir. Stimülanların devreye girmesiyle tedaviden elde edilen başarı oranı oldukça artmıştır. Stimülanlar; tedavideki başarıları yanındı, güvenilir ilaç olmaları, çocuklarda bağımlılık yapmamaları ve yan etkilerinin az olması nedeniyle tercih edilirler.

Ülkemizde psikiyatrik ilaç kullanımı konusundaki yanlış bilgilenmeler DEHB olan çocukların gerektiğinde ilaç kullanmalarını da engellemektedir. Ailenin yan etkilerden korkarak ilaç reddetmesi, tedaviyi geciktirmekte ve sonradan geri dönüşümü olmayan sonuçlar doğurabilmektedir.

Öğrenme güçlüğü çeken çocuklarda özel eğitim programlarının uygulanması gerekebilir. Kalabalık sınıflarda dikkatlerinin dağılması nedeniyle öğrenemeyen çocuklara bireysel eğitim öğrenemeyen çocuklara bireysel eğitim desteği verilmelidir. Olumsuz davranışların düzeltilmesi ve yerine olumlu davranışların konulması için çeşitli destekleyici ve davranışçı tedavi teknikleri uygulanabilir.



DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

- Çoğunlukla elleri ayakları kıpır kıpırdır ve oturduğu yerde kıpırdanıp durur.

- Çoğu zaman hareket halindedir ve bir motor tarafından sürülüyormuşçasına koşuşturur durur, yükseklere tırmanır.

- Oturması istendiğinde, oturduğu yerde bir müddet kalmakta güçlük çeker.

- Dikkati konu dışı uyaranlarla çabuk dağılır.

- Zihinsel çabayı gerektiren ders dinleme, ders çalışma, okuma ve yazma görevlerinden kaçar.

- Ödevlerde ve sınavlarda dikkatsizce hatalar yapar.

- Sabırsızdır, sırasını beklemekte güçlük geçer

- Kendisiyle konuşulduğunda sanki dinlemiyormuş izlemini verir.

- Sakin ve gürültüsüz biçimde oynamakta zorluk çeker

- Verilen yönerge ve ödevleri yapmakta zorlanır, bu işi tamamlamadan diğerine geçer

- Çok konuşur, sık sık başkalarının sözünü keser ve lafa girer.

- Çabuk unutur, sık eşya kaybeder.

- Çoğu zaman sonuçlarını düşünmeden tehlikeli işlere gir


_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
30 Aralık 2007       Mesaj #3
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu bireyin yaş ve gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı hareketlilik, istekleri erteleyememe ve dikkat sorunlarıyla kendini gösteren bir psikiyatrik bozukluktur.

ÖZELLİKLER

DEHB’in (Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) temel özelliği, kalıcı ve sürekli dikkatsizlik belirtileri ve yerinde duramama diye nitelenen aşırı hareketliliktir. Yürümeye yeni başlayan bir yada iki yaşındaki bir çocuğun çok hareketli olması gelişimsel olarak beklenen bir durumdur. Ancak onbir yaşındaki bir çocuğun sınıfta 10-15 dakika bile yerinde oturamaması gelişimsel olarak olağan karşılanmamaktadır. Yine de bir yıl içinde sadece birkaç gün aşırı hareketli olan çocuğa bu tanı konulamaz. Tanı koyma aşamasında belirtilerin birden çok ve çeşitli olması beklenmekte, sadece unutkan olmak yada arkadaşlarına dürtüsel davranmak tanı için yeterli kabul edilmemektedir.

DEHB tanısı için çocuğun gelişim süreci, tıbbi özgeçmişi, DEHB’in ailedeki geçmişi, eğitimsel özgeçmiş, sosyo-ekonomik ve psikolojik özellikler, çocuğun ve velinin birlikte gözlenmesi, test ve ölçeklerin uygulanması başlıca ele alınan konulardır.

DEHB’li çocukların büyük çoğunluğu aynı özellikler göstermesine rağmen, tedavi boyutunda bireysel özellikleri nedeniyle yapılacak etkinlikler farklılık gösterir.

DEHB’i olan çocuk çoğunlukla birinci çocuktur.

Aşırı konuşkan ve gürültücü bu çocukların anneleri de normalden daha konuşkandır.

Annelerinin yaşları ortalamadan küçüktür.

Aile içinde bu problemin görülme sıklığı normal populasyona göre daha fazladır.

Anne babalarında alkolizm, psikopati ve depresyon daha sıklıkla görülür.


Boyu ve kilosu yaşına göre ortalamanın altındadır.

Acıya dayanıklılık görülebilir.

Titizliği ve takıntıları vardır (obsesif-kompulsif tepkiler).

El yazısı bozuktur. Sınıfta kalma oranı normal çocuklara göre iki-üç kat daha fazladır.

Santral sinir sistemi daha az gelişmiştir (EEG’de yavaş dalga faaliyetleri görülmektedir).

Bireysel olarak uygulanan IQ testlerinde bilişsel gelişim olduğundan daha düşük görülmektedir, Bunun nedeni zihinsel gelişim için gerekli odaklanma eksikliği ve zihin tembelliğidir.

Erkeklerde aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtileri daha çok görülmekte iken, kızlarda dikkatsizlik daha çok görülmektedir.

Bir yandan çocukluk dönemleri boyunca yaramaz olarak nitelenip davranış bozuklukları yanlış değerlendirilmekte ve önemsenmemektedir. Diğer yandan her yaramazlık davranışı hiperaktif bozukluk demek değildir.


Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Konusunda Doğrular ve Yanlışlar

DEHB’ nin, (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) nörobiyolojik bir temeli vardır ve bu yüzden DEHB’ li çocuklar yalnızca tıbbi tedavi görmelidir. İlaçla tedavi gören DEHB’li çocukların %70-80’ninde belirtilerde azalma görülmektedir. Ancak belirtilerde azalma olması bozukluğun ortadan kalkması ile eş anlamlı değildir. İlaçla tedavi çocuk psikiyatristi gerek görüyorsa sözkonusu olmalıdır. Bunun yanı sıra davranışsal ve akademik gelişme sağlanması için psiko-eğitimsel yardımlara gereksinimi vardır. Aksi takdirde ilaçla tedavi amacına ulaşmamaktadır.

DEHB gerçekte mevcut değildir, bu durum çocuklarını disipline edemeyen anne babaların hatasıdır. Bilimsel araştırmalar DEHB’in biyolojik temelli bir bozukluk olduğunu ortaya koymaktadır, ancak nedenleri tam olarak anlaşılamamıştır. Davranış denetlemek için beyin tarafından kullanılan nörotransmitterlerin dengesizliği ve merkezi sinir sistemindeki anormal glikoz metabolizmasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir.

DEHB temel olarak kötü ana babalıktan ve disiplin eksikliğinden kaynaklanmaktadır ve bütün DEHB’ li çocukların gerçekte ihtiyaç duydukları şey böyle yapmacık tedaviler değil eski tarz bir disiplindir. Bazı anne babalar çocuğun yanlış davranışının onun ahlaki bir sorunu olduğunu düşünürler zaman zamanda kendilerinde kabahat bulurlar. Tıbbi bir müdahale uygulamadan sadece disiplin yöntemleri uygulamanınDEHB’li çocuğun davranışını iyileştirmekten ziyade iyice kötüleştirdiğini gösteren aile etkileşim araştırmaları vardır.

DEHB yanlış tutumlar sonucu oluşur. Zayıf beslenme, şeker, katkı maddeleri, olağan ölçülerde kurşun, olumsuz ana baba tutumu DEHB’ e yol açmaz.

DEHB genetik ve biyolojik temellidir. Bununla birlikte anne babaların davranışları çocuğun DEHB davranışlarını denetleme becerilerini etkileyebilir. Ayrıca bazı araştırmalar hamileyken alkol ve uyuşturucu almanın DEHB’ e yol açabileceği konusunda örnekler sunmuştur.

DEHB’ li çocukların akranlarından farkı yoktur. Her çocuk dikkatini sürdürmede ve yerinde oturmada güçlük çeker. DEHB özellikleri 3-7 yaş arasında başlamışsa akranlarına göre belirtileri çok fazla ve şiddetli yaşıyorsa, bir çok ortamda aynı belirtiler varsa, davranışlar çocuğun akademik ve sosyal hayatında önemli bozulmalara yol açıyorsa tüm çocuklarda olduğu söylenemez.

Çocuklar büyüdüklerinde DEHB kaybolur. DEHB sadece çocuklarda bulunmaz, bazı araştırmalar DEHB’in yaşam boyu sürebileceğini göstermektedir. DEHB tanısı konulan çocukların %70-80’ i gençlik dönemlerinde bu belirtileri sürdürmektedir. %30-65’ lik kısmının ise yetişkinlikte tüm klinik belirtileri sürdürmeye devam ettiği görülmektedir. Eğer tedavi edilmezlerse DEHB’li bireyler madde bağımlılığı, depresyon, akademik başarısızlık, mesleki sorunlar ve evlilik sorunları yaşayabilirler. Uygun olarak tedavi edildiklerinde DEHB’li pek çok birey üretken bir yaşam sürebilir.

DEHB’ li çocuklar sürekli pekiştirilmeyi isterler. Hatta diğer öğrencilerden daha çok olumlu pekiştirmeye ihtiyaç duyarlar. Tek başına olumlu pekiştirme davranışı kazanma ve sürdürmede yeterli değildir, üstelik sürekli pekiştirme gerçek hayat ortamlarında uygulanabilir değildir.

DEHB’ li bütün öğrenciler özel eğitim hizmeti almalıdır. Çocuğun eğitimiyle ilgili önemli aksaklıklar ve bu konuda istek varsa özel eğitim gerekebilir.

DEHB’ li çocuklar davranışlarından dolayı sorumluluk almak yerine sadece özür dileyip bahane bulmayı öğreniyorlar. Tedavinin psiko-sosyal yönü bu tür sorunların önüne geçmek içindir. Psikolojik danışmanlar öğretmenler ve hekimler, çocuklara DEHB’in üzerinde çaba harcanması gereken zor bir durum olduğunu bir özür yada kabahat olmadığını öğretirler.

DEHB hayali bir rahatsızlıktır, aslında böyle bir hastalık yoktur. Yüzyılın başından beri yapılan araştırmalar, dürtü kontrolünde zorluk ve hiperaktivite gösteren bireylerin varlığını nesnel olarak göstermiştir.

DEHB’ li çocukları tümü öğrenme güçlüğüne sahiptir. DEHB’ li çocukların %10-33 ‘ü aynı zamanda öğrenme güçlüğüne sahiptir.

DEHB’ li öğrenciler normal sınıflarda öğrenim göremezler. Öğretmen uygun düzenlemeleri yapar ve sınıf süreçlerini yapılandırırsa, bu çocukların yarıdan fazlası normal sınıflarda öğrenim görebilir.

DEHB’ i olan çocuğun her istediği yapılmalıdır. Bu tür bir yaklaşım bu çocukların dürtüsel davranışlarını pekiştirmekten başka bir işe yaramaz.

DEHB tedavisinde kullanılan ilaçlar bağımlılığa yol açar. Bu ilaçların uygun kullanımı alışkanlığa yada bağımlılığa yol açmaz.

DEHB’in tedavisi için kullanılan ilaçlar zeka geriliği ve kısırlık yapar. Bu tür düşünceler bilimsel desteği olmayan görüşlerdir. Bu ilaçların çocukları genel olarak yavaşlattığına ilişkin araştırma bulguları olmakla birlikte zeka geriliği ya da kısırlık olması mümkün değildir.

Uyarıcı ilaçlar almanın DEHB’li çocuklarda kalıcı herhangi bir davranışsal ya da eğitimsel yarar sağladığını hiç bir araştırma göstermemiştir. Araştırmalar uyarıcı ilaçlarla yapılan tedaviden DEHB’li çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin fayda sağladığını göstermiştir.

Öğretmenler yeterince çaba gösterirlerse uyarıcı ilaçlardan daha etkili sonuçlar alınabilir. Çok modelli araştırmalar bu düşüncenin yanlış olduğunu göstermektedir.

Çocuklarda yada yetişkinlerde DEHB’i teşhis etmek mümkün değildir. Bilimadamları henüz DEHB’in teşhisine yönelik tek bir test geliştirememiş olmasına rağmen, açık seçik tanılayıcı kriterler geliştirilmiştir.



NEDENLERİ

Kalıtım: Kalıtımsal olarak yatkınlık gözlenmiştir. Aile çalışmalarından elde edilen bilgiler DEHB olan çocukların anne babalarında benzer belirtiler olma oranının 2-8 kat fazla, kardeşlerinde ise diğer çocuklara oranla 2-3 kat fazla olduğunu göstermiştir. Ayrıca ikiz çalışmalarından elde edilen bilgilere göre tek yumurta ikizlerinde eş hastalanım oranı % 80-90, çift yumurta ikizlerinde eş hastalanım oranı % 30’dur.Genetik çalışmalara göre sorumlu olduğu düşünülen bazı genler vardır.


Beyindeki yapısal işlev farklılıkları: Dikkatin yoğunlaştırılması, sürdürülmesi, davranışların kontrol edilmesi, planlama yapılmasından sorumlu olan alanlarda -önbölge (Prefrontal lob), bazal ganlionlar, serebellum- normal bireylerdekine oranla daha küçük yada farklı bir simetride olma sözkonusudur. Saptanılan bu farklılıkların hastalığa neden olduğu düşünülmekte, ancak bu incelemeler bir tanı aracı olarak kullanılmamaktadır.

Çevresel nedenler: Direk olarak DEHB’e neden olmaz ancak genetik olarak yatkınlığı olan bireylerde riski artırır:

Doğum öncesi: Gebelikte hastalanma, alkol, sigara ve ilaç kullanımı.

Doğum sırasında: Erken doğum, doğum komplikasyonları.

Doğum sonrası: Küçük yaşta geçirilen ameliyat, kaza veya hastalıklar, hastalık tedavisinde etkili olan fakat yan etkisi olan ilaçlar alınması.


BELİRTİLER

Bir çok ana baba bu listeyi okuyunca çocuklarında dikkat eksikliği ve hiperaktivite olduğuna inanabilir, çünkü çoğu çocuk zaman zaman bu tip davranışlarda bulunur. Fakat DEHB’li çocuklar çevreye verdikleri tepkiler açısından diğer çocuklardan ayrılır. Başka bir deyişle çoğu çocuk kendilerine bir şeyi yapmamaları söylendiğinde ve davranışın olumsuz sonuçları açıklandığında en azından bir süre o davranışı bırakır. Dikkat eksikliği ve hiperaktiviteye sahip çocuklar ise uygun yaklaşımlarla birisi kendilerine yardım etmediği sürece o davranışı bırakmayacaktır.


Bir çocukta, gençte veya erişkinde dikkat eksikliği veya hiperarkitive bozukluğunun var olduğundan söz edebilmek için, bu belirtilerin yedi yaşından önce ortaya çıkması, davranışların çoğunu en az 6 ay süreyle göstermiş olması ve bu belirtilerin günlük yaşamı etkileyecek boyutta olması gerekmektedir.


Davranışsal

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocukların daha doğmadan önce anne rahminde alışılmadık şekilde hareketli olduklarını gösteren raporlar vardır. Bunlar bazen çok fazla ağlayan ve uyku düzeni bozuk olan güç bebeklerdir.


Aşırı hareketlidirler. Sınıfta yada oturması beklenen durumlarda oturmaz ve yerinden kalkar el ve ayaklarını sürekli oynatırlar. (Ergen yaştakiler sıkıntı veren duygulardan bahsederler).


Kendi başlarına karar vermekte güçlük çekerler.


Sürekli konuşur, bağırır, başkalarını yaptığı işten alıkoyarlar.


Düzensiz oldukları için eşyalarını, kitaplarını, kalemlerini ve oyuncaklarını sık sık kaybederler.


Ödevlerin ve etkinliklerin düzenlenmesinde sıklıkla zorluk çekerler, defterlerinin başı sonu belli değildir, çantalarını düzenli bir şekilde hazırlamazlar. Okula götürülmesi gereken eşyaların çoğu çantasında yoktur yada gereksiz olanlar vardır.


Çoğu kez olası sonuçları düşünmeden kendini fiziksel olarak tehlikeye atabilirler (sağına soluna bakmadan caddeye fırlamak gibi),


İsteklerini erteleyemezler, içtepisel davranışlarını(dürtülerini) engelleyemezler.


Sorulan sorulara, tamamlanmadan önce cevap verme eğilimleri vardır.


Karşısındakini dinlememe, sık sık konuyu değiştirme görülür.


Teneffüslerde veya evdeki boş zamanlarında oyun vb etkinliklere katılmakta güçlük çektikleri için bir çok becerileri gelişmeyebilir.


Her şeye karışma, mobilyaların üzerinde gezme, ev içinde koşuşturma görülür.


Yalan söyleme, hırsızlık görülebilir.



Sosyal

Dikkat sürelerinin kısa ve atak olmaları çocukların sosyal kuralları öğrenmelerini güçleştirmektedir. Bu nedenle arkadaş bulmakta ve kurallarına göre oyun oynamakta güçlük çekerler. Arkadaş ilişkileri zayıftır.


Grup içinde oynarken ya da çalışırken sırasını beklemekte zorlanırlar. Yönergelere ve kurallara uymada zorluk yaşadıkları için sosyal olarak uyumsuzdurlar.


Akılları başka bir yerdedir, dinlerken karşılarındakinin gözlerine bakarlar ama dinlememiş yada duymamış görüntüsü verirler. Bu yüzden tekrar tekrar aynı şeylerin kendilerine söylenmesine yol açarlar.

Başkalarına karşı itme, çekiştirme, vurma gibi davranışları sık gösterirler.

Saygısız ve küfürlü konuşurlar.


Bilişsel

Zekaları normal ya da normalin üstünde olmasına rağmen genellikle okul başarıları düşüktür. Çünkü dikkat dağınıklılığı ve aşırı hareketliliği çocukta öğrenme güçlüğü ortaya çıkarır.

Dikkatleri çok kısa sürelidir ve çabuk dağılır. Genellikle başladıkları işi sonlandırmada güçlük çekerler. Devamlı dikkat ve emek isteyen işlerde çalışmak istemezler.

Kendilerine verilen bir görev üzerinde istedikleri gibi çalışamaz ve bitiremezler. İşlerin bitmesindeki bu aksaklık başka nedenlere değil sadece dikkatsizliğe bağlıdır.

Dikkatlerini uygun olarak ortama yönlendiremezler.

Zihinsel çaba gerektiren iş ve görevlerden kaçınırlar. Israr olursa eğer daha büyük sorunlar çıkarabilirler.

Günlük işlerinde genellikle unutkandırlar. Randevularını, beslenme saatini, eşyalarını, öğretmenin aileye gönderdiği mesajları sıklıkla unuturlar.

Çalışmalarını plansız, düzensiz ve karmakarışık bir biçimde sürdürürler.

İçselliği gelişmemiştir. Davranışlarının sonuçlarını değerlendiremezler.



Duygusal

Ruh halleri değişkendir, depresyon görülebilir,

Kendine güvenleri azdır,

Çabuk heyecanlanırlar ve sinirlenirler.



Fiziksel

Kemik gelişimi geri olabilir,

Orta kulak iltihabı, üst solunum yolu enfeksiyonu görülebilir,

İdrar kaçırma olabilir,

Alerjiler sık görülür,

Motor koordinasyonu zayıf olabilir,

Uyku süreleri kısadır,

Santral sinir sistemleri normale göre daha az çalışır.



ÖNERİLER


DEHB’li çocuklar genellikle okula başlayana kadar belirtileri göstermeye başlarlar. Bazı aşırı dürtüsel çocuklar, iki veya üç yaş gibi erken bir yaşta teşhis edilebilir. Diğer yandan 13-19 yaşlarına gelene kadar bazı çocuklara tanı konulamayabilir. Son yıllarda DEHB’ li yetişkinlerin sayısında da bir artış görülmektedir. Bu bireyler çocukluklarında tanı ve tedavi sürecinden yoksun kaldıkları için yetişkinlik dönemine kadar bu sorunu taşıdıkları düşünülebilir. Tanı koyarken öğretmen görüşü, psikolojik danışmanın gözlemleri, öğrenci dosyası gibi kaynaklara başvurulmaması yanlış sonuçlara yol açabilir. Sadece velinin verdiği bilgiler yeterli değildir.


Hiperaktiviteyi değerlendiren uzman kişinin, belirtilerin ortaya çıktığı bağlamın, ailenin öyküsünü ve hiperaktivitenin o bireyin gelişimi üzerindeki olumsuz ve yıkıcı etkilerini her türlü bilgi kaynağından yararlanarak değerlendirmesi gerekir.


Ülkemizde özellikle psikolojik sorunların tedavi ve denetim aşamaları ailelerin maddi durumu iyi değilse yetersiz kalabilir. İlköğretim okullarında yaptığımız gözlemler, ailenin maddi olanaksızlığı ve ihmali nedeniyle DEHB’in tanı ve tedavisinin yetersiz kaldığı görülmektedir.


Tanıyı yapanlar ve tedaviyi okulda uygulayıp denetleyenler arasındaki iletişim zayıf olabilir ve izleme çalışmaları uygun bir biçimde yapılamayabilir. Ancak bir takım yaklaşımı olursa DEHB ile ilgili sorunlar çözüme kavuşabilir. Bu takımda yer alması gerekenler şunlardır:


Anne baba: Ortaya çıkan davranış bozukluklarının hızlı bir şekilde uzmana iletilmesi, öğretmen ve danışmanla paylaşılması, uzmanların önerileri doğrultusunda gerekenlerin yapılması anne babalardan beklenen görevlerdir.


Öğretmenler:Çocukla ilgili gözlemlerin ilk elden sağlanması, psikolojik danışmanın haberdar edilmesi, nasıl bir yaklaşım gösterileceği, konusunda danışmanla ortak çalışılması başlıca görevidir.


Psikolojik danışman: Çocuğun yeteneklerini, zayıf yönlerini belirleyecek testlerin uygulanması, öğretmene ve aileye öneriler sunulması, çocuğa bireysel danışma yapılması, hekime veri sağlanması başlıca görevleridir.


Psikiyatrist: Tıbbi muayenenin yapılması, mevcut verilerin tanı ışığında değerlendirilmesi, tedavi sürecinde kime ne görevler düştüğünün saptanması, kullanılacak ilacın cinsinin ve dozunun ayarlanması, medikal takibin yapılması görevleridir.
kelrapunzell - avatarı
kelrapunzell
Ziyaretçi
12 Ağustos 2008       Mesaj #4
kelrapunzell - avatarı
Ziyaretçi
HIPERAKTİF OLMANIN HARİKA YANLARI
MsXLabs.org

Dünya batarken kim tek bir şeye bütün dikkatini verebilir?Msn HappyUykusuzluk mu çekiyorsunuz öğrenmeye daha fazla zamanınız varMsn Happysınıfın "en komiği","en hareketlisi" ve "kendisini en kolay kurban edebilen kişisi" yarışmalarını hep kazanmak yaratıcılık dünyadaki tüm mal varlığınızı bir bakışta görebilirsiniz çünkü......hepsi yerdedir.Msn Happyeğlenceli bir kişilikMsn Happy duygusal ilişkilerde sürat; birisiyle tanışıp, delice aşık olup, evlenip, kavga edip, nefret edip, boşanmayı, başka kim 35 dakika ya da daha az zamanda becerebilir?

Edison,Mozart, Einstein, Walt Disney ve Beethoven paranızı, zamanınızı ve kaynaklarınızı her zaman başkaları ile paylaşırsınız esnek bir kişilik her zaman herşeye hazır olmak neyin adil olup neyin olmadığı konusunda çok gelişmiş bir doğruculuk. tehlikeden korkmamak uyanıklık her zaman özgün fikirlerin yaratıcısı olmak kimsenin anlayamayacağı kadar uçuk hikayeler yaratacak kadar yaratıcı ve bunları "derin düşünceler" adı altında yayınlayacak kadar girişimci olmak teoriler üretmek herzaman umutla dolu olmak iş görüşmelerini sıkıcı olmaktan kurtarmak .... (şirkete ne katacaksınız ? ..birbirine katacağım şirketi ) bir bilgisayarın beynine sahip olmak çok gelişmiş bir estetik duygusuna sahip olmak unutulmuş giysileri dolap diplerinde bularak sürekli sevinmek espriler yapabilmek birbiriyle hiç ilgisi yokmuş gibi görünen fikirleri birbirine bağlayabilme yeteneği başkaları karanlıkta birbirine toslarken gerçeği kolaylıkla görebilmek bağımsızlık neden? sorusunda direnmek romantiklerin en sonuncusu- birsürü şeye ilgi göstermek ağzından bal akmak- normalin üstünde zeki olmak bilgisayar gibi yeni buluşlara karşı özel ilgi göstermek "herşey mümkündür", fikrine gönülden inanmak kadere karşı çıkılabilineceğine inanmak- alışılmışla tatmin olmamak şefkatli olmak kaybolan paralarını olmayacak yerlerde bularak mutlu olabilme yeteneği hayal kırıklığından çabucak kurtulma yeteneği bitmek tükenmek bilmez bir şekilde enerjik olmak hiperaktivite + yaratıcılık + dürtülere göre hareket etmek = en iyi aşık yılmazlık çevrelerindeki kişilerin duygularına ilgi göstermek çaresizlik anlarında her zaman yeni olanaklar yaratabilme yeteneği altıncı duyuya sahip olmak Karışıklığa tolerans gösterebilme yeteneğ iİnandıkları uğrunda savaşma cesareti olmakbaşkalarına cesaret aşılamakta özel bir yetenek sahibi olmak olağanüstü organize,dakik ,dikkatli ve sorumlu olmak (tamam, tamam yalan söyledim ne var yani....dikkatinizi çektim ama n'aber?) thom hartmann
alıntı
yankı yazgan hiperaktivite org ondan bundan ..
Son düzenleyen Efulim; 3 Temmuz 2014 22:15 Sebep: Mesaj düzeni.
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
17 Eylül 2008       Mesaj #5
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
Hiperaktif çocuklar tedavi edilmezse suça eğilimli bir genç olabiliyor






Çocuğun okul başarısını ve aile ilişkilerini etkileyen Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu'nun (DEHB) tedavi edilmemesi halinde, ilerideki yaşlarda önemli sorunlara yol açacağı bildirildi.
Uzmanlara göre, tedavi görmeyen DEHB olan çocukların yüzde 40'ı, 16 yaş civarında adi suça karışıyor.
Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Eyüp Sabri Ercan, DEHB'nin okul çocuklarının yüzde 5'inde görüldüğünü belirterek, ''Bu durum, aileler tarafından (tembellik, ilgisizlik) diye geçiştiriliyordu. Ancak son dönemde insanlarda bilinçlenme söz konusu. Bu yüzden, hastalıkla ilgili başvurularda artış var'' dedi.
DEHB ve tedavisi üzerinde 6 yıldır birim şeklinde çalıştıklarını bildiren Ercan, hastalığın erken yaşta tanı ve tedavisinin çok önemli olduğuna dikkati çekerek, tedavide yüzde 90 oranında başarı elde ettiklerini dile getirdi.
Ercan, aşırı hareketlilik, isteklerini erteleyememe ve dikkatini derslerine toplayamama gibi sadece DEHB belirtileri olan çocuklara oranla, bu belirtilere ek olarak, kavga etme, söz dinlememe, yalan söyleme veya okuldan kaçma gibi davranış bozukluğu belirtileri taşıyan çocukların, anneleri tarafından ''çok sert şekilde cezalandırıldıklarını'' ifade ederek, şunları söyledi:
''Bu çocukların sevilmemeleri ve ağır biçimde ihmal edilmeleri söz konusu. Normal çocukların annelerinin yüzde 5'i çocuklarını dövdüklerini belirtirken, DEHB olan çocukların annelerinin yüzde 25'i,hem DEHB hem de davranış bozukluğu olanların annelerinin ise yüzde 50'si çocuklarını dövdükleri belirtmiştir. Bu durum, ilerideki yaşlar için çok tehlikeli.''
DEHB'nin ''organik temelleri bulunan kalıtımsal bir bozukluk'' olduğunu belirten Ercan, ''(Sünnet olunca, buluğ çağına gelince ya da kardeşi olunca düzelir) gibi yersiz inanışlar aileleri oyalamaktan başka bir işe yaramaz'' diye konuştu.
Ercan, DEHB tedavisinde kullanılan ilaçların ''kesinlikle bağımlılık riski olmadığını'' ifade ederek, şöyle devam etti:
''DEHB'li çocuk tedavi olmazsa, ilerideki yaşlarda madde bağımlılığı riski, şiddete eğilim, anti sosyal özellikler, kişilik bozuklukları gelişiyor. Suça eğilim meydana gelebiliyor. Bu çocuklar yetişkinlik dönemlerinde akademik başarısızlık, evlilik başarısızlığı, trafik kazalarıyla ve depresyonla karşılaşabiliyor. Bu konuda ailelerin daha fazla bilinçlenmesi amacıyla, Atatürk Kültür Merkezi'nde 4 haftalık eğitim grupları oluşturuyoruz.''
Uzmanların bu alanda yaptıkları çalışma sonuçlarına göre, DEHB'nin tedavi edilmemesi durumunda, özellikle erkek çocukların yüzde 40'ı 16 yaş civarında adi suça karışıyor. Yüzde 52'sinde alkol ve uyuşturucu alışkanlığı görülürken, yüzde 30'u ise eğitimini sürdüremiyor. Çocukların yüzde 70'i ilişkilerinde sorun yaşıyor, yüzde 10-20'sinde belirgin işlev ve yeti kaybı oluyor.
Hastalığın erkeklerde, kızlara göre 3-4 kat daha fazla görüldüğüne işaret eden uzmanlar, şunları öneriyor:
''Bu çocuklarla sıklıkla göz göze gelmeye çalışın ya da omzuna, başına dokunun. Ödüllendirmeyi artırın. Kınamaları incelikle, öfkelenmeden, yaratıcı cezalarla yapın. Sıklıkla yaptığı işi kontrol edin. Sınıf içinde liderlik rolü, sorumluluk ve güven verin. Sınıfta, öğretmenlere yakın ve sakin bir arkadaşının yanına oturtun. Sınav zamanlarında öğretmen-aile işbirliğine gidin. Verilen çalışmayı bitirebilmeleri için ek süre tanıyın.''
HeliX - avatarı
HeliX
Ziyaretçi
17 Eylül 2008       Mesaj #6
HeliX - avatarı
Ziyaretçi
Dikkat Eksikliği Sendromu nedir?
Çocuğun, yaşamının her anını etkileyen nörobiyolojik bir bozukluktur.

Kimlerde görülür?
Çocukların %5 inde. Erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 3 kez daha fazla. Her sınıfta ortalama bir ya da iki öğrencide görülür.

Yeni bir buluş mudur?
Hayır. Değişik isimlerle anılmakla birlikte, 1900 lü yılların başlarından beri tanınan bir sendromdur. Günümüzde yaygın olan adları, Dikkat Eksikliği Sendromu ve Dikkat Eksikliği Sendromu ile Hiperaktivite Sendromudur.

Sorun nedir?
Dikkati, tek bir noktaya odaklayamamak ve organize olamamak.
Bu sendromun tıbbi bir açıklaması var mıdır?
Evet. Dikkat Eksikliği Sendromu olan ve olmayan bireylerin beyinlerinin kimyasal metabolizmaları arasında farklılıklar saptanmıştır.

Nedeni nedir?
Tek bir nedeni yoktur. Konsantrasyonu sağlamak için milyonlarca beyin hücresi birarada çalışırlar.

Neden olmayan nedir?
Şeker ve diğer gıdalar Alerjiler Anne babaların yetiştirme tarzları.
Çocuğumda Dikkat Eksikliği Sendromu varsa bunu nasıl anlarım?
Dikkat Eksikliği Sendromu, her çocukta kendisini değişik olarak gösterir. Dikkat Eksikliği Sendromu olan bütün çocuklar, dikkatlerini yoğunlaştırmakta ve başladıkları işleri bitirmekte zorlanırlar. Bu zorluğun yoğunluğu çocuklar arası değişiklik gösterir. Ders dinlemenin ve yazıları tamamlamanın gerekli olduğu okul hayatında sorunlar başgösterir. Okul ödevleri yapılmaz ya da tamamlanmaz. Dinlemekte ya da direktiflere uymakta zorluk yaşanır. Çevredeki en ufak olaylarla ya da kendi düşünceleri ile kolayca dikkati dağılır.

Nasıl emin olabilirim?
Bu sendrom için ne tıbbi, ne nörolojik, ne de psikolojik tek bir test vardır. Dikkat Eksikliği Senromu olan çocukların %30 unda hiperaktivite yoktur. Onların ana sorunu dikkatlerini toplayamamak ve konsantre olamamaktır. Genellikle "uyurgezer" görünümünde, sessiz, uyuşuk ve aşırı duygusaldırlar. Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocukların çoğu ise hiperaktif, düşüncesizce davranan ve organize olamayan bireylerdir. Genellikle, sürekli kıpırdanırlar ve vücutlerinin bir parçası sürekli hareket halindedir. Bir yerde oturamazlar. Eşyalarını unuturlar ve kaybederler. Başladıkları işi bitirmeden bir diğerine başlarlar. Müdaheleci ve rahatsız edicidirler. Sıra bekleyemezler. Cevapları soruları beklemeden ağızlarından kaçırırlar. Düşünmeden tehlikeye atılırlar. Normal faaliyetleri "sıkıcı" bulurlar.
kelrapunzell - avatarı
kelrapunzell
Ziyaretçi
17 Eylül 2008       Mesaj #7
kelrapunzell - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Pasakli_Prenses adlı kullanıcıdan alıntı

Hiperaktif çocuklar tedavi edilmezse suça eğilimli bir genç olabiliyor






Çocuğun okul başarısını ve aile ilişkilerini etkileyen Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu'nun (DEHB) tedavi edilmemesi halinde, ilerideki yaşlarda önemli sorunlara yol açacağı bildirildi.
Uzmanlara göre, tedavi görmeyen DEHB olan çocukların yüzde 40'ı, 16 yaş civarında adi suça karışıyor.
Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Eyüp Sabri Ercan, DEHB'nin okul çocuklarının yüzde 5'inde görüldüğünü belirterek, ''Bu durum, aileler tarafından (tembellik, ilgisizlik) diye geçiştiriliyordu. Ancak son dönemde insanlarda bilinçlenme söz konusu. Bu yüzden, hastalıkla ilgili başvurularda artış var'' dedi.
DEHB ve tedavisi üzerinde 6 yıldır birim şeklinde çalıştıklarını bildiren Ercan, hastalığın erken yaşta tanı ve tedavisinin çok önemli olduğuna dikkati çekerek, tedavide yüzde 90 oranında başarı elde ettiklerini dile getirdi.
Ercan, aşırı hareketlilik, isteklerini erteleyememe ve dikkatini derslerine toplayamama gibi sadece DEHB belirtileri olan çocuklara oranla, bu belirtilere ek olarak, kavga etme, söz dinlememe, yalan söyleme veya okuldan kaçma gibi davranış bozukluğu belirtileri taşıyan çocukların, anneleri tarafından ''çok sert şekilde cezalandırıldıklarını'' ifade ederek, şunları söyledi:
''Bu çocukların sevilmemeleri ve ağır biçimde ihmal edilmeleri söz konusu. Normal çocukların annelerinin yüzde 5'i çocuklarını dövdüklerini belirtirken, DEHB olan çocukların annelerinin yüzde 25'i,hem DEHB hem de davranış bozukluğu olanların annelerinin ise yüzde 50'si çocuklarını dövdükleri belirtmiştir. Bu durum, ilerideki yaşlar için çok tehlikeli.''
DEHB'nin ''organik temelleri bulunan kalıtımsal bir bozukluk'' olduğunu belirten Ercan, ''(Sünnet olunca, buluğ çağına gelince ya da kardeşi olunca düzelir) gibi yersiz inanışlar aileleri oyalamaktan başka bir işe yaramaz'' diye konuştu.
Ercan, DEHB tedavisinde kullanılan ilaçların ''kesinlikle bağımlılık riski olmadığını'' ifade ederek, şöyle devam etti:
''DEHB'li çocuk tedavi olmazsa, ilerideki yaşlarda madde bağımlılığı riski, şiddete eğilim, anti sosyal özellikler, kişilik bozuklukları gelişiyor. Suça eğilim meydana gelebiliyor. Bu çocuklar yetişkinlik dönemlerinde akademik başarısızlık, evlilik başarısızlığı, trafik kazalarıyla ve depresyonla karşılaşabiliyor. Bu konuda ailelerin daha fazla bilinçlenmesi amacıyla, Atatürk Kültür Merkezi'nde 4 haftalık eğitim grupları oluşturuyoruz.''
Uzmanların bu alanda yaptıkları çalışma sonuçlarına göre, DEHB'nin tedavi edilmemesi durumunda, özellikle erkek çocukların yüzde 40'ı 16 yaş civarında adi suça karışıyor. Yüzde 52'sinde alkol ve uyuşturucu alışkanlığı görülürken, yüzde 30'u ise eğitimini sürdüremiyor. Çocukların yüzde 70'i ilişkilerinde sorun yaşıyor, yüzde 10-20'sinde belirgin işlev ve yeti kaybı oluyor.
Hastalığın erkeklerde, kızlara göre 3-4 kat daha fazla görüldüğüne işaret eden uzmanlar, şunları öneriyor:
''Bu çocuklarla sıklıkla göz göze gelmeye çalışın ya da omzuna, başına dokunun. Ödüllendirmeyi artırın. Kınamaları incelikle, öfkelenmeden, yaratıcı cezalarla yapın. Sıklıkla yaptığı işi kontrol edin. Sınıf içinde liderlik rolü, sorumluluk ve güven verin. Sınıfta, öğretmenlere yakın ve sakin bir arkadaşının yanına oturtun. Sınav zamanlarında öğretmen-aile işbirliğine gidin. Verilen çalışmayı bitirebilmeleri için ek süre tanıyın.''


ÖZELLİKLE ÖĞRETMENLER
hiperaktif çocuğun neyi kasıtlı neyi elinde olmadan yaptığını ayırt edemiyorlar .Çocuğun derste kıpır kıpır yerinde duramadığını ,özellikle çok kolay kışkırtıldığını fark eden sınıf arkadaşları tarafından özellikle ders esnasında "öğretmene çaktırmadan gizlice dürtüldüğünü" ve bu şekilde dersi kaynatma vasıtası olarak kullanıldığını ,bir kez kontrolden çıktığı zaman kolay kolay sakinleşmesinin mümkün olmadığını bilerek çocuğa ceza vermeden önce ne yaptığının farkında olup olmadığını sormaları ve niye yaptığını açıklamalarına izin vermeleri çok iyi olur .

örnek :ilkokul ikinci (ben birinci sınıfı okumadım)sınıfta bir arabayı çizdiğim için şikayet edilmiştim
çok sevdiğim bir insana -komşuya ait olan arabayı çizmem onları çok üzmüş ama bana niye yaptığımı sormuşlar ben arabayı çizmediğimi arabanın üstüne imzamı attığımı söylemişim -yani kötü niyet yokmuş ,okuma yazmayı yeni öğrenmiştim ve önüme gelen her yere yazı yazıyorduım herhalde Msn Happy (bana ailem anlattı )

suça yönelme çoğu kez etrafı tarafından kötüye kullanılma ve öfke kontrolünün zayıf olması ile ilgili olabilir çünkü aslında sıcakkanlı ,kolay risk alan insanlara çok çabuk ve gerektiğinden fazla güvenen insanlarız ,zeki olsak bile kurnaz olamıyoruz ,saf ve çocuksu olma eğilimimiz var sevgi ilgi açlığı ,okulda dışlanma ,arkadaş edinmede yaşanan zorluklar ,istenmeme, sevilmeme duygusu ,kendini ispatlama arzusu ,kör cesaret , düşünmeden davranmak -dürtüsellik de girince kendi ne olduğunu anlamadan suç işlemiş ya da suça yönelik alt gruplara ,çetelere girmiş-sırf kabul edilme ve arkadaş edinme ugruna - hiperaktif çocukları kurtarmak hiç de kolay olmaz.

her hiperaktifin öncelikle öğrenmesi gereken şey :

kendini kontrol et yoksa başkaları seni kontrol eder!
kelrapunzell - avatarı
kelrapunzell
Ziyaretçi
21 Eylül 2008       Mesaj #8
kelrapunzell - avatarı
Ziyaretçi

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE SENDROMU OLAN ÜNLÜLER
Albert Einstein
Mozart
Wright Brothers
Leonardo da Vinci
Cher
Tom Cruise
Walt Disney
John Lennon
Winston Churchill
Henry Ford
Stephen Hawkings
Jules Verne
Alexander Graham Bell
Woodrow Wilson
Hans Christian Andersen
Nelson Rockefeller
Thomas Edison
Gen. George Patton
Agatha Christie
John F. Kennedy
Whoopi Goldberg
Rodin
David H. Murdock
Dustin Hoffman
Robin Williams
Louis Pasteur
Werner von Braun
Dwight D.Eisenhower
Robert Kennedy
George Bush's
children
Prince Charles
Harry Belafonte
F. Scott Fitzgerald
Mariel Hemingway
Steve McQueen
George C. Scott
Lindsay Wagner
George Bernard Shaw
Beethoven
Carl Lewis
Jackie Stewart
"Magic" Johnson
Sylvester Stallone
kelrapunzell Sweet

eee burda benden başka hiper yok mu?

kelrapunzell - avatarı
kelrapunzell
Ziyaretçi
2 Aralık 2008       Mesaj #9
kelrapunzell - avatarı
Ziyaretçi
Hiperaktif çocuklarda öğrenme

Hiperaktivite deyince sadece davranış sorunu düşünmekten çok ben bu çocuğa nasıl öğretebilirim diyen öğretmenlere yardımcı olmak için nasıl öğrendiğimizi anlatmak istedim.
Ben hiperaktif bir öğretmenim ...meslektaşlarıma yardımcı olmak için ipuçları vermek istiyorum

Unutulmasın ki çocuk sınıfta öğrenemiyorsa kendini davranışları ile alarm vererek gösterir


Hiperaktif çocuklarda öğrenmede şöyle bir ilginç durum var –ben dahil


Biz asla ezberleyemiyoruz ,anlamadığımız şeyi çalışamıyoruz

Biz Bloom taksonomisinde birinci düzey olarak kabul edilen ,tanım öğrenme, konuokuma anlatma tarzındaki öğrenmeden yarar sağlamıyoruz

.taksonomiye göre birinci düzey -en alt düzey öğrenmeyi yapamıyoruz
ikinci basamak olan kavrama düzeyi ile öğreniyoruz ) yani alttaki basamağı yapamıyor sıra atlıyoruz .

İlkel ,en basit düzey öğrenme sayılan ve birinci sırada yer alan bilgi düzeyinde öğrenme bizim için hiçbir şey ifade etmiyor .

Okullarımızda en çok kullanılan yöntem de ne yazık ki bu birinci düzey öğrenme.

İddialı denen okullar da öğrenme kalitesini üst basamaklara çekmek yerine müfredatı birinci düzey bilgi ile şişirerek çocuğa yükleniyor.

Çok bilgi vermek iyi bilgi vermek sanılıyor.


Bir bilgisayar düşünün

ram belleği düşük olsun yani önbellekte çok uzun süre bilgi tutamıyor olsun
ama buna karşın işlemcisi hızlı ve çift çekirdekli -çok çabuk bilgi işliyor hatta bazen hafıza bu hızı izleyemiyor-ve diyelim ki siz sürekli önbelleğe yükleniyorsunuz

...çocuk takip edemiyor ..dersten kopuyor

ya da programları cpu da çalıştırmak yerine harddiske kopyalayıp yapıştırınca elbette çalışmıyor....


-bu tanımı nasıl elde ettik ...bu formül nerden çıktı ? bunları daha sorup öğrenemeden ikinci üçüncü formül tepeden iniyor ...yükleniyor da yükleniyor ..nereye ..önbelleğine yani... kısa süreli bellek ve çabuk yorulan bilgiyi organize etme ve dikkat merkezine.. en zayıf olan yeteneği de bu ....bi süre sonra da çalışmaz hale geliyor zaten..

peki düşünen akıl ne yapıyor ...ön sıradaki arkadaşının tokasının renginden yola çıkıp ejderhalarla dolu bir düşsel savaşa uçuyor...ya da daha kötüsü çocuk bedeniyle birlikte yan sıradaki arkadaşının üstüne uçuyor (vardı öyle bir öğrencim Msn Grin...resmen bir ateş parçası..sonra yarışmada sınıf ikincisi oldu)

çünkü biz bilgiyi farklı işliyoruz ardışık (lineer )sıra izlemiyoruz (non lineer bir bilgi işleme tarzımız var ) ,bilgi beynimizde zıplayarak ilerliyor diyelim ,

birden fazla yerde işlem yapıyor ve bu yüzden bilgiyi geri bildirmekte sorun yaşıyoruz.)

Bizim daha farklı öğrenme yöntemlerine ihtiyacımız var .Bir kısmını yukarıda özetledim ama daha kişisel farklılıklar (eğer varsa) için uzmanlık gerekiyor (benim discalculi sorunum gibi ...matematikle başım dertteMsn Happy


-Öğrenme sorunumuz yok, öğrendiğimiz anladığımız şeyi sınavda istenen biçimde sunma sorunumuz var -geri bildirme (bir türlü cevabı toparlayıp yazamıyoruz şıklardan seçmek ya da boşluk doldurmak gibi ipuçları hafızamızın bilgiyi depoladığı son bölgeye bizi ileten bookmarklar görevi yapıyor.

istediğimiz kadar çalışmış olalım "dilimin ucunda kelimeler bir türlü söyleyemiyorum "durumumuz daimi bir durum. Bu nedenle yasal hakkımız olan test sınavı ya da boşluk doldurmalı sınavlar hem çocuğun başarısını yükseltir hem de derste öğretmeni rahat ettirir-çünkü başarılı olan çocuk sınıfınızı dağıtmak yerine dersle ilgilenmeye başlar

–Özellikle kuru ve düz anlatımlı metinlerle çalışıldığında başarı şansımız iyice düşüyor.

-Bol tekrar hiperaktifi dersten koparır

-Aşırı yüklü içerik ,bilimsel olarak da ispatlandığı gibi her çocuğun(sadece hiperaktifler değil) sadece 20 dakika olan dikkat toplama süresini geçiyor .Gereksiz detaylarla dolu müfredat öğrenmeyi değil ,unutmayı garantiliyor .

-Bilgiyi süreç içinde sindirerek eski bilgiyi yeninin üzerine kurararak öğrenecek .Müfredat buna göre ayarlanacak .derslerin içerikleri birbiri ile bağlantılı olacak .bilgiyi her düzeyde (kavramdan.uygulama ,analiz ,sentez değerlendirmeye ) öğretene dek yeni konuya geçmeyecek ,Konular rüzgar gibi geçmeyecek ,çocuğun bilgiyi anlayarak düşünerek işlemesine zaman tanınacak .

-Bilgiler basitten karmaşığa yapı taşları halinde ,birbiri ile ilintili ,neden sonuç içeren ,bir mantık içinde verilmeli ezber sırası ile değil


-Okullarda tanım değil beceri öğretilecek özet çıkarma ,farklı olanı bulma ,benzeyenleri bulma ,hangi yönlerle benzediklerini fark etme ,araştırma yapma ,konunun can alıcı noktasını bulma ,kavramlara hakim olma ,bilgiyi ayrıştırma (analiz) yeniden kurma ,neden sonuç ,ilişkisi kurma ,problemi tespit etme ,problem çözme , birbiri ile bağlantılı iki üç bilgiden yeni bilgi oluşturma, ,teori üretme ,mantık yürütme , fikrini kanıtlarla ispatlama,kanıt bulmak için bir bilgiyi hızlı gözden geçirme ,tartışma gibi beceriler kazanacak .Öğrenmekten zevk alacak .


-Merak ve ilgi uyandırmalı .İlgi bilginin ön şartıdır .İnsanlar bilgiye ihtiyacı olduğu için ya da merak ettiği için öğrenir sınavda başarılı olmak için öğrenmez.


-Çocuk düşünerek kendi bulmalı ki sahiplensin unutmasın .Ve düşünmeyi öğrensin

-Bilgiyi bize verilen cümleler kalıp gibi hatırlamıyoruz .Kendi sözcüklerimizle yeniden oluşturmamız gerekiyor
(Anladığımız bir bilgiyi yıkıp tekrar kurma ,kurcalama ,analiz .yapılandırma )

-Görsellik ,ses,şema, akılda kalıcılığı arttırır .Tanımları değil kavramları öğretin .Bırakın tanımı o kendi oluştursun .hatta ona her konunun kavram haritasını çıkarma alışkanlığı kazandırın -bu bilgiye nasıl ulaştık, bu sonuca neden geldik gibi..

Ona hayat boyu yardımcı olacaktır.Bilgiyi sistemli klasörler gibi beyninde birbirini ile bağlantılı organize linkler-bookmarklar olarak depolayacak- ihtiyacı olduğu zaman istediği bilgiyi geri çağırmasına yardım eden hansel ve gratel yollarıdır bu kavram haritaları...

-En iyisi ise task based denen proje vb yöntemlerle öğrendiğimizi ellerimizi aklımızı gözlerimizi kullanarak bir ürün ortaya koyma sürecinde öğrenmek yani yaparak öğrenmek
(Aslında okullarda sınav yerine performans ve proje ile başarı ölçme yöntemi bir ölçme değerlendirme yöntemi olarak klasik sınavda bilgisini gösteremeyen hiperaktif çocuklarımız içindi.. tüm çocuklar için değil ).Bir çeşit angaryaya dönüştü ne yazık ki.

kaynak kitaplar ve web sitesi http://www.allkindsofminds.org/ öğrenme yöntemleri üzerine kitabı yazan bilim adamının ve bu amaçla kurulan enstitünün web sitesi

kuramdan uygulamaya yapılandırmacı öğrenme doc dr seval fer -ilker cırık

mel levine -her çocuk öğrenebilir -ismi ile çevirilmiş
asıl adı all kinds of minds -her çeşit zihin -öğrenme yöntemleri üzerine metod göstererek örnek verrek öğrenmeyi anlatan bir kitap -öğrenmenin doğası üzerine süper bir kitap ,her öğretmende olmalı


sevgi ve saygılarımla..Msn Rose
kelrapunzell - avatarı
kelrapunzell
Ziyaretçi
8 Ocak 2009       Mesaj #10
kelrapunzell - avatarı
Ziyaretçi
Şöyle söylemelim ki o kitapları okumuş olduğunuz bu yazının kaynağı olarak vermedim .Hiperaktif çocuklara öğrenme konusunda destek vermek isteyenlerin kullanması için gerekli yöntemleri bulabileceği kitaplar olarak verdim.

yapılandırmacı öğrenme: kuramdan uygulamaya doc dr seval fer-ilker cırık Bu kitap yapılandırmacı öğrenme ile ilgili bilgiler içeriyor.All kinds of minds ise spesifik öğrenme sorunları yaşayan çocuklara yardımcı olacak bilgi ve metodlar içeriyor.

Bloom taksonomisini öğrenmenin düzeylerini organize ederek ölçmeyi sağlayan bir temel bir öğrenme piramidi olarak tanımlıyorum .Tüm öğretmenlik metodoloji kitaplarında esas ölçüt olarak kullanılıyor .Çocuğun bir bilgiyi hangi düzeyde öğrendiğini bloom taksonomisine göre ölçüyoruz.

Sadece verilen bilgiyi sınavda olduğu gibi kağıda yazıp geri bildirimde bulunuyorsa bu birinci düzeyde öğrenme ,eğer o bilgiyi kullanarak bir takım çıkarımlarda bulunabiliyorsa geliştirebiliyorsa bilgiyi kullanabilecek zihinsel becerileri varsa öğrenmenin düzeyinin daha yüksek olduğunu ölçüyoruz ..En basit düzeyden en gelişmişe 5 ayrı öğrenme düzeyi var .

Hiperaktif çocuklarda öğrenme ile ilgili bilgi ve yorumlar öğrenme ile ilgili kitaplardan ,katıldığım seminerlerden ,all kind of minds isimli kitaptan ,hiperaktif öğrencilerimle çalışmalarımdan ve kendi öğrenme deneyimlerimden ,hiperaktivite dikkat eksikliği ve özel öğrenme güçlüğü derneği yayınlarından ,yankı yazgan'ın ilgili web sitesinden derlenmiş bilgilerden oluştuğu için tek bir kaynak vermedim.çünkü her hiperaktif çocuğun ayrı özellikleri yetenekleri ve sorunları var.her çocuk için tek bir reçeteden veya kitaptan söz etmek çok zor.Ama örneğin ezberleme ile ilgili sorunlar çok yaygın ,geri bildirim ile ilgili sorunlar çok yaygın ,hiperaktivite ile birlikte özel öğrenme güçlüğünün bir türünün veya bir kaç türünün bulunma olasılığı çok yaygın ,bu tip sorunlarla başa çıkmak için spesifik yöntemler gerekli ama kabataslak bir özetleme yapmak için önce en çok görülen öğrenme sorunlarına değindim yani ezberleyememe sorunu ve ilginin odaklanmasında yaşanan zorluklar.

Bilgiyi, parça-bütün ilişkisi kurma yoluyla ona ait olan bütünle bağlantılı olarak verdiğimizde sadece hiperaktif değil her çocuk daha üst düzeyde öğrenme imkanına sahip olacak dahası öğrendiği bilgi üzerinde zihinsel kontrolü olacağı için bilgiyi kullanma konusunda zihinsel beceri de kazanabilecek .

Bu yüzden -bilgiyi basit parçadan karmaşık olana doğru bir parça-bütün ilişkisi içinde beyninde organize etme yeteneğini de kazandıracağı için yapılandırmacı öğrenmenin bloom taksonomisine göre daha üst düzeyde öğrenmeyi sağlayacağını düşünerek o kitabı önerdim ve referans olarak verdim

Eğer bu konuda yazışmak istiyorsanız öğrenme konulu karşılıklı bilgi alışverişinden çok keyif alacağımı da belirteyim .

Benzer Konular

22 Kasım 2012 / Pasakli_Prenses Tıp Bilimleri
1 Temmuz 2012 / Misafir Soru-Cevap
6 Eylül 2008 / karayel Taslak Konular
21 Haziran 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri