Ziyaretçi
Prenatal Beslenme
MsXLabs.org
Beslenmenin, gebeliğin seyri ve sonucuna önemli etkileri vardır. Bu etkinin, günümüzde dünyanın çok yerinde vurgulandığını görmekteyiz ve iyi incelenmiş birkaç olay, gebelikte beslenmenin değerini vurgular niteliktedir. Her iki Dünya Savaşı, Avrupa'nın çeşitli bölümlerinde açlıklara yol açmıştır. İncelenebilecek kayıtların kısıtlılığına rağmen, önceleri iyi beslenmiş nüfuslarda az beslenmenin ve buna eşlik eden stresin etkileri araştınlabilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, doğum oranındaki azalmaya eşlik eden amenore artışı çarpıcıdır; birçok vakada, yaşayabilmiş yenidoğanların kiloları, kötü beslenme döneminden önce veya sonra doğanlara kıyasla düşüktür.
Her iki dünya savaşı esnasında, Almanya'da kötü beslenme çok yaygındı. 1916-1917 kışında, Almanya'nın kuşatılmış olduğu dönemde, kıtlık çok şiddetliydi ve doğum oranı belirgin olarak düşmüştü. Genç anne namzetlerinin çoğu yeterli yememekteydi; yiyebilenler, kırsal kesimde yaşayan veya yiyecek temininde önceliğe sahip olanlardı. İkinci Dünya Savaşı esnasında, Almanya, Hollanda ve Rusya'nın bazı bölgelerinde, savaş koşulları özellikle ağırdı. İkinci Dünya Savaşı esnasında Alman halkı üzerinde yapılmış olan incelemeler, infertilitede belirgin yükseliş ve neonatal kilolarda önemli düşüş kaydetmiştir. Kıtlık esnasında doğum kiloları düşükken, yaşam koşullan düzeldikçe, ortalama doğum kilosunda yükseliş kaydedilmiştir. Savaş sonrası, henüz yiyecek kaynakları kısıtlı ve yaşam koşulları bozukken, özellikle merkez sinir sistemini ilgilendiren şekil bozukluklarının insidensi belirgin olarak beklenenin üstündeydi.
İkinci Dünya Savaşı'nda, Hollanda, abluka altında bulunduğu sekiz ay içinde çok az miktarlarda yiyecekle idare etmeye mecbur kalmıştı. Bu dönemde, kadın nüfusunun yüzde ellisi adetten kesilmiş ve ancak % 30'unda menstrüel sikluslar devam etmişti. Bu "harp amenoresi", doğum oranını normalin üçte birine indirmişti. Savaş öncesi doğumlarla kıtlık dönemininkiler karşılaştırıldığında, düşükler, ölü doğumlar, neonatal doğumlar ve şekil bozukluklarında artış gözlenmişti. Gebeliğin son iki trimesterinde açlıkla karşılaşmış kadınlarda, fetusun ortalama doğum kilosu 375 g veya %9 düşüş göstermişti.
İlgili hükümetçe toplanmış kapsamlı ve sistematik verilerin incelenmesi, bu dönemde, besi yoksunluğuyla gebelik seyri ve sonucu arasındaki başlıca ilişkilerin değerlendirilebilmesine yol açmıştır. Hollanda'daki kıtlık döneminde aşağıdaki durumlar belirlenmiştir: Gebe kalış zamanının şiddetli besi azlığı koşullan sonucunda, doğum sayısı belirgin olarak düşmüştü. Birinci trimester esnasındaki açlık, prematüre doğumların, perinatal mortalitenin ve merkez sinir sistemi konjenital şekil bozukluklarının artmasına yol açmıştı. Doğum sonrası yıllarında, menenjitten ölüm oranı yükselmişti. Gebeliğin ileri evresindeki beslenme yetersizliği ile fetal büyüme geriliği sonucu, düşük doğum kilolu bebek sayısında artış saptanmıştı. Sağkalan genç erkeklerin izlenmesi, onların zihinsel, fiziksel ve sağlık statülerinin kontrollerden farksız olduğunu ortaya koymuştur. Gebeliğin son evrelerindeki beslenme bozukluklarının genç erişkinlerde, obesite frekansındaki azalış dışında, belirgin etkileri bulunamamıştır. Erken gebelik dönemindeki etkilenmeyse, merkez sinir sistemi defektlerindeki küçük artış ve obesite sıklığındaki fazlalık şeklindeydi.
İkinci Dünya Savaşı'nın diğer önemli kıtlığı, Leningrad'da, Alman işgali esnasında görüldü. Eylül 1941 ile Şubat 1942 arasında yiyecek temini engellenmişti. Hollanda'da saptandığı gibi, amenore sık görülen bir durumdu ve doğum oranı çok azalmıştı. 1942'nin başında, ortalama yenidoğan ağırlığı, önceden saptanmış olanın 500 g farkın altındaydı. 1942'de, prematüre doğum oranı da çok yükselmiş, normal olarak saptanmış % 6.5 yerine %35.5'e çıkmıştı.
Ciddi beslenme bozukluklarının gebeliğin gidişi ve sonucunu nasıl etkilediği bilinmekle beraber, bu dönemde, sınırdaki beslenme dengesizliklerinin etkisi henüz tam açıklanmamıştır.
Gebe kadınların genel beslenme durumlarıyla diyet kalitesi arasındaki ilişkiyi değerlendirip bunun gebeliğe etkisini araştırmış birkaç çalışma vardır. Bu tür araştırmaların uygulanması ve sonuçların yorumlanması oldukça güçtür. Yine de, gebe kadınların diyetlerinin fetusun gelişmesini etkileyeceği konusunda fikir birliği vardır.
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar
Beslenmenin, gebeliğin seyri ve sonucuna önemli etkileri vardır. Bu etkinin, günümüzde dünyanın çok yerinde vurgulandığını görmekteyiz ve iyi incelenmiş birkaç olay, gebelikte beslenmenin değerini vurgular niteliktedir. Her iki Dünya Savaşı, Avrupa'nın çeşitli bölümlerinde açlıklara yol açmıştır. İncelenebilecek kayıtların kısıtlılığına rağmen, önceleri iyi beslenmiş nüfuslarda az beslenmenin ve buna eşlik eden stresin etkileri araştınlabilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, doğum oranındaki azalmaya eşlik eden amenore artışı çarpıcıdır; birçok vakada, yaşayabilmiş yenidoğanların kiloları, kötü beslenme döneminden önce veya sonra doğanlara kıyasla düşüktür.
Her iki dünya savaşı esnasında, Almanya'da kötü beslenme çok yaygındı. 1916-1917 kışında, Almanya'nın kuşatılmış olduğu dönemde, kıtlık çok şiddetliydi ve doğum oranı belirgin olarak düşmüştü. Genç anne namzetlerinin çoğu yeterli yememekteydi; yiyebilenler, kırsal kesimde yaşayan veya yiyecek temininde önceliğe sahip olanlardı. İkinci Dünya Savaşı esnasında, Almanya, Hollanda ve Rusya'nın bazı bölgelerinde, savaş koşulları özellikle ağırdı. İkinci Dünya Savaşı esnasında Alman halkı üzerinde yapılmış olan incelemeler, infertilitede belirgin yükseliş ve neonatal kilolarda önemli düşüş kaydetmiştir. Kıtlık esnasında doğum kiloları düşükken, yaşam koşullan düzeldikçe, ortalama doğum kilosunda yükseliş kaydedilmiştir. Savaş sonrası, henüz yiyecek kaynakları kısıtlı ve yaşam koşulları bozukken, özellikle merkez sinir sistemini ilgilendiren şekil bozukluklarının insidensi belirgin olarak beklenenin üstündeydi.
İkinci Dünya Savaşı'nda, Hollanda, abluka altında bulunduğu sekiz ay içinde çok az miktarlarda yiyecekle idare etmeye mecbur kalmıştı. Bu dönemde, kadın nüfusunun yüzde ellisi adetten kesilmiş ve ancak % 30'unda menstrüel sikluslar devam etmişti. Bu "harp amenoresi", doğum oranını normalin üçte birine indirmişti. Savaş öncesi doğumlarla kıtlık dönemininkiler karşılaştırıldığında, düşükler, ölü doğumlar, neonatal doğumlar ve şekil bozukluklarında artış gözlenmişti. Gebeliğin son iki trimesterinde açlıkla karşılaşmış kadınlarda, fetusun ortalama doğum kilosu 375 g veya %9 düşüş göstermişti.
İlgili hükümetçe toplanmış kapsamlı ve sistematik verilerin incelenmesi, bu dönemde, besi yoksunluğuyla gebelik seyri ve sonucu arasındaki başlıca ilişkilerin değerlendirilebilmesine yol açmıştır. Hollanda'daki kıtlık döneminde aşağıdaki durumlar belirlenmiştir: Gebe kalış zamanının şiddetli besi azlığı koşullan sonucunda, doğum sayısı belirgin olarak düşmüştü. Birinci trimester esnasındaki açlık, prematüre doğumların, perinatal mortalitenin ve merkez sinir sistemi konjenital şekil bozukluklarının artmasına yol açmıştı. Doğum sonrası yıllarında, menenjitten ölüm oranı yükselmişti. Gebeliğin ileri evresindeki beslenme yetersizliği ile fetal büyüme geriliği sonucu, düşük doğum kilolu bebek sayısında artış saptanmıştı. Sağkalan genç erkeklerin izlenmesi, onların zihinsel, fiziksel ve sağlık statülerinin kontrollerden farksız olduğunu ortaya koymuştur. Gebeliğin son evrelerindeki beslenme bozukluklarının genç erişkinlerde, obesite frekansındaki azalış dışında, belirgin etkileri bulunamamıştır. Erken gebelik dönemindeki etkilenmeyse, merkez sinir sistemi defektlerindeki küçük artış ve obesite sıklığındaki fazlalık şeklindeydi.
İkinci Dünya Savaşı'nın diğer önemli kıtlığı, Leningrad'da, Alman işgali esnasında görüldü. Eylül 1941 ile Şubat 1942 arasında yiyecek temini engellenmişti. Hollanda'da saptandığı gibi, amenore sık görülen bir durumdu ve doğum oranı çok azalmıştı. 1942'nin başında, ortalama yenidoğan ağırlığı, önceden saptanmış olanın 500 g farkın altındaydı. 1942'de, prematüre doğum oranı da çok yükselmiş, normal olarak saptanmış % 6.5 yerine %35.5'e çıkmıştı.
Ciddi beslenme bozukluklarının gebeliğin gidişi ve sonucunu nasıl etkilediği bilinmekle beraber, bu dönemde, sınırdaki beslenme dengesizliklerinin etkisi henüz tam açıklanmamıştır.
Gebe kadınların genel beslenme durumlarıyla diyet kalitesi arasındaki ilişkiyi değerlendirip bunun gebeliğe etkisini araştırmış birkaç çalışma vardır. Bu tür araştırmaların uygulanması ve sonuçların yorumlanması oldukça güçtür. Yine de, gebe kadınların diyetlerinin fetusun gelişmesini etkileyeceği konusunda fikir birliği vardır.