Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 44

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 598.628 Cevap: 719
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
12 Ekim 2007       Mesaj #431
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Neden bu kadar yorgunum?


Sponsorlu Bağlantılar
Sağlıklı yaşadığınız halde kendinizi yorgun hissediyorsanız ve bunun sebebi yoğun iş temposu değilse doktorunuza danışın. İşte yorgunluğun 7 temel nedeni...

Kansızlık :

Üretkenlik çağınızda iseniz ve özellikle adet dönemleriniz uzun sürüyorsa, miyomlarınız varsa ya da yakın zaman önce doğum yaptıysanız, bunlara bağlı kan kaybı nedeniyle kadınlarda yorgunluğun birinci nedeni olan anemi gelişmiş olabilir. Kanamalar sonucunda kanda oksijeni taşıyan alyuvarlardaki demirden zengin bir protein olan hemoglobin miktarı azalır. Dokular ve organlar yeterince oksijen almayınca bunun sonucu yorgunluktur. Kansızlığın diğer nedenleri iç kanama veya demir, folik asit ya da vitamin B12 eksikliği olabilir. Böbrek hastalığı gibi kronik hastalıklar da kansızlığa neden olabilir. Baş dönmesi, solukluk, üşüme hissi, kalp atımında hızlanma kansızlığın diğer belirtileridir. Kansızlığın tanısı için doktorunuz bir kan testi isteyecektir. Eğer sebep demir eksikliği ise demir takviyesi gibi kansızlığın nedenine yönelik tedavi uygulanır. Etkili tedaviyle yorgunluk, en geç 30 günde geçecektir.

Hipotiroid :

Genel olarak enerji düzeyiniz hep düşükse, kendinizi tükenmiş ve hattâ biraz depresyonda gibi hissediyorsanız bunların sebebi yavaş çalışan tiroid bezi olabilir. Tiroid bezi vücudun enerji metabolizmasını kontrol eder. Kadınlarda sanıldığından çok daha yaygın olan tiroid bozukluğu T3 ve T4 gibi tiroid hormonlarının düzeyinin saptanmasıyla teşhis edilebilir. Bu hormonlar düşükse dışarıdan hormon takviyesi yapıldığında yorgunluk şikâyetiniz kısa zamanda geçecektir.

İdrar yolu enfeksiyonu :

Kadınların çoğunda idrar yolu enfeksiyonu yanma veya sık idrara gitme ihtiyacı gibi belirtilerle birlikte ise de bazı hastalarda hiçbir belirti olmayabilir ya da belirtiler hafif olduğundan fark edilmeyebilir. Sürekli yorgunluk da bu gibi idrar yolu enfeksiyonlarının tek belirtisi olabilir. Cinsel birleşme bakterileri idrar yolunun ağzından vajinaya doğru ittiğinden bu riski artırabilir. Bir idrar tahliliyle teşhis konulabilir. Genellikle ağızdan alınan bir antibiyotikle tedavi hızlı ve kolay sonuç verir. Yorgunluk da birkaç gün içinde kaybolur. Bir süre sonra yorgunluk veya başka belirtiler tekrarlarsa tekrar idrar testi yaptırın çünkü bazı kadınlarda idrar yolu enfeksiyonları kroniktir.

Fazla kafein alımı :

Hızlı bir enerji desteği için çoğumuz kahve ya da kola içeriz ama bazı kadınlarda kafeinin fazlası ters bir etki yapabilir. Bir uyarıcı olan kafein, fazla miktarda alındığında yorgunluğa neden oluyor. Bu nedenle kafein alımının daha da artırılması sorunun kötüleşmesinden başka işe yaramıyor. Çözüm; yaşantınızdan kafeini mümkün olduğu kadar çıkarın. Bu, sadece kahvenin değil çikolata, çay, kola ve kafein içeren bazı ilaçların da kesilmesi anlamına geliyor.

Besin intoleransı :

Besinlerin bize enerji verdiği kabul edilir ama bazı doktorlar gizli besin intoleranslarının bunun tersine yol açtığına inanıyor. Hafif bir besin intoleransı bile uykunuzun gelmesine yol açabilir. Tolere edemediğiniz yani yendiğinde size, sizin bu besine bağlamadığınız ve ondan olduğunu düşünmediğiniz rahatsızlıklar verebilen bazı besinler olabilir. Bu besinlerin farkında olmadan sürekli yenilmesi kendinizi,sürekli yorgun ve tükenmiş hissetmenize neden olabilir. Eğer belirli besinleri yedikten sonra 10-30 dakika içinde uykunuz geliyor, kendinizi kötü hissediyorsanız şüphelendiğiniz besinleri beslenmenizden çıkarın. Böyle bir şüpheniz varsa doktorunuzla konuşun.

Uyku apnesi :

Yeterli uyku uyumuyorsanız bu bir yorgunluk sebebi olabilir. Ama ya yeterli uyku uyuyup ta aslında uykunuzu almadığınızı bilmiyorsanız? Uyku apnesi olarak bilinen durumda siz uykuda iken genellikle her gece birçok kez nefes almanız durmaktadır. Sonuç, gece kaç saat uyursanız uyuyun bütün gün yorgun olmanızdır. Uyku apnesi konusunda uzmanlaşmın bir doktorun yardımıyla uyku laboratuvarında bu hastalığa tanı konulması mümkündür. Uyku apneniz varsa doktorunuz kilo verme ve sigarayı bırakma gibi yaşam tarzı değişimleri önerecektir. Siz uyurken hava yollarını açık tutan cihazlar veya nefesle tetiklenen basınçlı hava cihazları kullanılabilir. Aşırı olgularda, yeterli hava akımının sağlanması için ameliyat gerekebilir.

Tanı konmamış kalp hastalığı :

Elektrikli süpürgeyle evi temizlemek, bahçe işleri veya olağan günlük işlerinizi yapmak gibi sıradan işler sizi yoruyorsa, kalbiniz SOS sinyali gönderiyor olabilir. Eğer bu basit hareketlerle gelen yorgunluk hissi hele birdenbire ve sebepsiz yere ortaya çıktıysa, ciddi durumların habercisi olabilir, beklemeden doktorunuza danışmalısınız.

_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
17 Ekim 2007       Mesaj #432
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Kendi küçük şifası büyük

Yaş incirin kurutulduğunda bünyesindeki kalsiyum 4.6 kat artıyor.
Sponsorlu Bağlantılar

Enerji verir

Vitamin ve mineral bakımından zengin bir gıdadır.

Bağırsaklardan toksik maddelerin atılması kandaki kollestrol seviyesinin düşürülmesi gibi faydaları da vardır.

Bağırsak iltihabı olanlar inciri çok yemelidir.

İncirin kurutulmuşu çok değerli olup, iyi bir besin kaynağıdır. Balgam söktürücü, yumuşatıcı olarak kullanılır.

Ayrıca kış aylarında vücudun direncini arttırır, pek çok sağlık sorununa karşı güç ve dayanıklılık kazandırır.

İncirin bünyesinde şeker, albüminli maddeler, organik asitler, pektin, provitamin, A, B1, B2, C vitaminleri, magnezyum, kükürt, fosfor ve unlu maddeler bulunur.

İnciri cevizle birlikte yerseniz hem vücudunuzu zehirlerden korur, hem de bronşite iyi gelerek öksürüğü keser. Nezle için de faydalıdır.

İnciri sütle ya da sirkeyle eğer oda olmazsa yalnızca zeytinyağına batırıp yiyerek basur şikayetinizi ortadan kaldırabilirsiniz.

Sesiniz kısıldığında hemen bir inciri bir su bardağı kadar sütün içine koyup bir cezvede kaynatın. Ilık ılık bu şurubu için, çok yararını göreceksiniz.

Yaş dalları kırıldığında akan sütümsü beyaz sıvı, nasır ve siğillere sürülür.

Yaşı kurusundan daha fazla tercihe şayan olan incir vücuda kuvvet verir. Anasonla beraber yenen incir hem kan yapar, hem de şişmanlatır. Bağırsak iltihabı olanlar inciri çok yemelidirler.

Kuru incir, içerdiği protein miktarı yönünden fakir, sentezinde kullanılan aminoasit çeşidi açısından zengindir, bu nedenle hücre gelişimini destekler.

Ayrıca kuru incir, boğaz ağrısı bronşit ve öksürüğe de faydalıdır.
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
18 Ekim 2007       Mesaj #433
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Tuz Masalı
Son 30-40 yıldır, üç büyük beyaz tehlike diye tuz, şeker ve beyaz un’dan bahsedilmektedir. Bunlardan beyaz şeker ve beyaz un hakkında söylenenler doğrudur, çünkü her ikisininde doğal özelikleri bozulmuştur ve artık doğal değillerdir. Peygamberimiz ’’Ya Ali yemekten önce ve yemekten sonra bir miktar tuz seni 70 tür hastalığa karşı korur’’ buyurmuştur

Peygamber Efendimiz beyaz un mamüllerini kulanmamış ve kulanımını yasaklamış. Osmanlının son dönemine kadarda Müslümanlar beyaz un mamüleri kulanmamışlardır.Beyaz unda vitamin ve minerallerin bazıları ya tamamen yoktur veya oldukca azdır, çünkü kepekle birlikte en önemli lifli kısmı hayvan yemi olarak kulanılır.

Beyaz un:
Kepekli un sağlıklıdır, çünkü buğdaydaki mineral, vitamin, enzim ve amino asitler kabuğundadır. Kepeğin atılması ile birlikte bütün vitamin, mineral, enzim ve aminoasitler de yok olur ve bu nedenle beyaz un besleyici değildir. (geniş bilgi için budaya bak)


Beyaz un'la beslenen insanlarda sindirim rahatsızlıkları, deri hastalıkları, immün zafiyeti, cinsel güçsüzlük gibi birçok hastalık ortaya çıkar. Çünkü vücutta vitamin, mineral, aminoasit ve enzim yetersizliği ortaya çıkar. Bu vitamin, mineral, enzim ve amino asit yetersizliği haplarla kısa bir süre alınarak karşılanabilir, fakat uzun süre kulanılırsa bağırsaklar tembeleşir.

Bilindiği gibi bağırsaklardaki faydalı bakteriler K ve B12-Vitaminleri gibi karmaşık vitaminler üretirler ki bilindiği gibi bunları lifli besinlerden üretirler. Faydalı bakteriler kendileri için üretikleri bu vitaminlerin çok azını kendileri kulanırlar ve geri kalanı vücut tarafından değerlendirilir. Arılarda balı kendileri için üretirler ama çok azını kendileri tüketirken asıl ana kısımını insanlar tüketir.

Beyaz Şeker:
Şekerin kulanılması ise çok yenidir. Şekerin doğalı, yani birleşiminde vitamin mineral ve enzim içerdiğinden zararı pek yoktur. Örenğin eskiden kulanılan Turhal şekeri veya esmer şeker normaldir. Eskiden tatlandırıcı olarak bal ve pekmez kulanılırdı.

Şeker pancarından elde edilen şeker ilk zamanlar doğal iken sürekli yeni metotların geliştirilmesi ile şimdi beyaz şeker hiç vitamin mineral, enzim ve amino asit içermez ve en önemli kısmı hayvan yemi yapımında kulanılır.


Buda kandaki şekerin aniden yükelmesine sebep olur, çünkü vitamin, mineral, enzim, ve amino asit içermediğinden hızlı geçiş olur. Şeker kanda yükselirken bu şekeri hücreye taşıyacak olan insulini yeterince salğılanaması nedeniyle zamanla şeker hastalığı ortaya çıkabilir. Bu nedenle doğal şeker kulanılmalıdır.

Tuz nedir?
Tuz sodyum ve klor elementlerinden oluşur ve 1 gram tuzun suda çözülmesi ile 0,6 gramını kloriyonu ve 0,4 gram sodyumiyonu ortaya çıkar. Yetişkin bir insanın vücudunda 100 gram sodyum ve 77 gram klor bulunur. Bu elementler kan, lenf, hücreler, dokular, kemik, kıkırdak ve kirişlerde bulunur. Klor ayrıca mide asidi için gereklidir.


Sodyumiyonu vücudun osmotik (geçişmel, geçişen) yapısında çok önemli rol oynar. Yani hücrelere besleyici maddenin (vitamin, mineral, enzim, amino asit ve glukoz gibi) girişi ve hücrelerdeki artık maddelerin dışarı çıkarılmasında, kısaca transportta rol oynar. Ayrıca sinir ve kaslarda uyarıları iletmede rol oynar. Sodyum-potasyumla birlikte hücrelere giriş ve çıkışları konturol ederler.

Kloriyonunun yetersizliği kanın pH-Değerinin asitleşmesine buda asidoza sebep olur, asidozsa çok tehlikeli bir durumdur. Asidoz böbrek zafiyeti, akçiğer iltihaplanması, aşırı kusma ve ishale sebep olur. Klor bilindiği gibi şehirlerin su şebekesine katılır, çünkü klor mikropları öldürür. Klor aynı şekilde bağırsaklardaki zararlı bakterilere ve bunların üretiği zehirli gaz ve zehirli alkolleri zararsız hale getirir.

Tuz tansiyonu ne zaman yükseltir, şayet kişi daha önce böbrek iltihaplanması geçirmiş ve bu iltihaplanma kronikleşmişse, bu ağrı vermez. Kişi kronik böbrek ağrılarını unutur, fakat böbrekler kronik iltihaplı olması nedeniyle sodyumlu birleşikleri süzemez.

Böylece kanda sıvı oranı artar ve buda yüksek tansiyona sebep olur. Örenğin sodyum (Na+) ve karbonik asit (HCO3-) birleşerek sodyumhidrojen karbonat (NaHCO3) oluşur ve bu dışarı atılamaz. Yani bu sadece kronik böbrek iltihabı olanlarda olabilir aksi halde tuz yüksek tansiyona sebep olmaz.

Arteryo skleroz:
Yüksek tansiyona genelikle arteriyo skleroz (damarların yağlanması, daralması ve setleşmesi) nedeniyle ortaya çıkar. Buda genelikle aşırı et, peynir, yumurta ve mamullerini yeme, alkol ve sigara içme nedeniyle olur.


Az tuz alındığında sodyum yetersizliği nedeniyle aritmi (kalpritim bozukluğu), yurğunluk, başağrısı ve bayılma gibi rahatsızlıklar ortaya çıkar. Yüksek tansiyona karşı alınan ilaçlar (antihipertensif) üreyi artırır, trigliserid, kolesterol ve şeker metabolizmasını bozar, kan akışını yavaşlatır ve buda yüksek tansiyona sebep olur.

Diyet tuzu:
Diyet tuzu adı ile üretilen sodyumsuz yeni tuz: potasyum, magnesiyum,kalsiyum ve bir düzine organik asit içermektedir. Potasyum, sodyumun yerini tutmaz ve ayrıca acı bir tadı vardır. Potasyum besinlerde yeterince mevcut olup ayrıca ekstra almaya gerekte yoktur. Ayrıca ekstra potasyum alındığında sodyumun karşıtı (antigonistik) olduğundan hücrelerdeki transport işlemide negatif etkilenir. Hücrelere besleyici maddeler girer ve artık maddeler dışarı çıkar ve bu sodyum-potasyum dengesi ile olur.


Denge bozulursa hücrelerdeki artık madde dışarı atılmazsa hücreler çöp hücreye dönüşür. Bilindiği gibi psikolojisi bozuk bazı insanlar evdeki çüpü dışarı atmadığı gibi dışarıdaki çöpü evlerine çekerler ve bu çöp yığını bütün çevreye hastalık yayan mikrop yuvasına dönüşür. İşte hücrelerde böyle olabilir ve o zaman kişi hemen kolay hastalarnıve hastalıklardanda kolay kolay kurtulamaz.

Araştırmalar:
1-) New York’dan Prof. Dr. Michael A. Aldermann Amsterdam’da yaptığı konferansta 1400 kişi üzerinde yaptığı araştırmada az tuz alanların, çok tuz alanlara göre % 20 oranında daha çok kalp krizine yakalandıklarını tesbitetmişdi. (Nhp. 7.2001.1072)

2-) Dünyada en çok tuz kulanan millet olarak bilinen Japonların diğer milletlere göre daha sağlıklı ve uzun ömürlü oldukları bilinmektedir.

3-) Prof. Dr. K. Stupe (Kassenarzt 4.1997) az tuz alan yaşlılar üzeride araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmalar sonucu yaşlılarda konsentrasyon zafiyeti, algılama zafiyeti, hafıza zafiyeti gürüldüğünü tesbitetmişlerdir. Hatta yaz aylarında yeterince tuz ve su almayanlarda kolapsüs (kan dolaşımının durması) sebep olduğunu tesbitetmiştir. (Nhp. 7.2001.1072)

4-) Gelişme çağındaki çocukların az tuz alması halinde gelişme anormalikleri, yorğunluk, başağrısı, okulda anlamama, zorlanmalarda nefes darlığı, deri hastalıkları ve erken yaşlarda yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklara, sebep olur. (Nhp. 7.2001.1072)

5-) Remscheid’dan Prof. Dr. H. Kaulhausen Bayreuth’e eğitim seminerinde hamile bayanların tuz ve su alımını azaltmaları halinde hamilelikleri üzerinde kötü etkiler sebep olabileceğini beyan etmiştir. (NM.10.95.44)

6-) New York’tan Prof. Dr. A. Aldermann ve ekibi 1900 erkek ve 1000 bayan üzerinde 4 yıl süren bir araştırma yapmıştır. Bu araştırmalarda az tuz alanların çok tuz alanlara göre daha fazla kalp krizi görüldüğünü tesbitetmiştir. (GM.7-8.1996.37)

Tecrübelerim:
Larenjit (gırtlak iltihaplanması):
Örneğin oğlum Muhammed Samil 3 yaşında pseudokrup’a (larenjit, gırtlak iltihaplanması) yakalandı ve Frankfurt Üniversitesi çocuk kliniğinde bu hastalığa viruüslar neden oluyor bakteriler değil, bunedenle antibiyotikler etki yapmaz sadece tuzlu su ile enhalasyon yapabiliriz dediler. Bende evde tuzda suda yeterince var o halde çocuğu eve götüre bilirim dedim ve çocuğa tuzlu su ile enhelasyon biraz yadımcı oluyor ve birkaç saat sonra rahatsızlıkları yeniden azıyordu onu özel bir homeopatik ilaçla tedavi ettim.

Nörodermatoz:

Besin allerjisi nedeniyle iki dirsek boynundada kaşıntılı, kabarçıklı,allerjik ekzem (nörodermatoz) oluştu. Tuzun faydaları üzerine okuduklarımı tatbik etmeyi düşündüm. Yemekten önce ve sonra bir miktar tuz aldım ve nörodermatoz bir hafta içinde azaldı ve 4 hatta içinde iyileşti. (15.05.05)
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
26 Ekim 2007       Mesaj #434
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Sporda bunlara dikkat!

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Işık Akgün evde en sağlıklı şekilde spor yapmanın yollarını açıkladı: Yanlış yapılan spor, vücutta ağrılar oluşmasına yol açabilir.

Özellikle evlere koyulan ve bilinçsizse kullanılan koşu bantları ayak bileği, diz, kalça ve belde ağrılar yaratabilir. Bu ağrılar belli bir süre sonra devamlı hale gelip günlük yaşantıyı da etkiler.

Ayakkabısız koşmayın!

Bu durumun en önemli nedenlerinden biri, evde bir yürüyüş aleti olmasına rağmen koşu bandında iyi bir ayakkabının kullanılmaması, bandın üzerinde basit ayakkabılarla hatta çorapla koşulmasıdır.

Bandın seçimi önemli

Koşu bandının seçimi de çok önemlidir. Son yıllarda koşu bantlarında teknolojik gelişmeler çok fazla ama yine de günümüzde satılan koşu bantlarının bir kısmı yumuşatıcısı yani tartanı olmayan bantlardır.

Bu durumda siz yere ayağınızı koyduğunuz anda verilen güç aynı şiddette ayak bileğine, dize ve kalçaya gelir. Bu da eklemdeki kıkırdaklar üzerine aşırı yük getirir. Belli bir süre sonra da ağrıya neden olur.

Bu yüzden koşu bandı seçerken mutlaka yumuşatıcısı olan bantlı koşu cihazlarını seçmek gerekir. Bu yumuşatıcıların sıfırdan 8'e kadar modelleri bulunur. Bunları kendi ritminize ve vücut yapınıza göre ayarlayabilirsiniz. Özellikle yürüyüşlerin dışında yapılan koşularda bu bantların gerçekten son derece önemlidir.

Süreyi abartmayın

Ayrıca koşu bantlarının kullanım sisteminde de bazı hatalar yapılıyor. Spor yapmanın çok faydalı olduğu düşünülerek her gün 45 dakika banda çıkanlar var. Üstelik bu 45 dakikanın son 20 dakikası koşu tarzında yapılıyor. Bu kadar yoğun bir tempo eklemlere aşırı yük getirerek ağrı yaratır, sonra da kıkırdak hücrelerini etkileyerek kayba yol açar.

İdeal olanı iki günde bir yarım saati geçmeyen yürüyüşler ve koşular yapmaktır. Özellikle ağrı başladıktan sonra mutlaka bir doktor kontrolünden geçmek ve koşu bandı kullanım programı almak gerekir. Bu tip ağrıları olan kişilerin yürüyüşlerini özellikle toprak zeminde veya tartan zeminde (halı sahalarda kullanılan madde) yapmalarını öneririm.

Eğer illa yürüme bandında yürüyüş yapılacaksa 4-4.5 hızı geçmeyecek şekilde 20 dakika ile 30 dakika arasında yürüyüş yapılabilir. Ancak özellikle koşulmasını öneriyorum.

Spordan önce ısının

Spor yaparken oluşan sakatlıkların, ısınmadan spora başlandığı hallerde artırdığı söylenmektedir. Spor öncesinde yapılan germe ve ısınma hareketleri yanlış spor yapıldığı taktirde sakatlanma oranını azaltmaz. Sadece sizi spora hazırlar. Ayrıca spora çabuk konsantrasyon açısından fayda da sağlar.

Düşük ağırlıkla çalışın

Özellikle vücudunu geliştirmek isteyen kişiler, birden gereksiz ağırlıklar kaldırmaya başlayarak omuz bölgelerinde ağrı yaratabilirler. Bu durum onları spor yapamayacak hale bile getirebilir. Bu durumun önüne geçmek için tavsiye edilen, düşük ağırlıklarla ve sık tekrarlarla çalışmanın sürdürülmesidir. Daha sonra kademeli olarak ağırlık arttırılabilir.

Kaç dakika egzersiz?

Aletlerin sayısına göre her alette geçirilecek süre de faklıdır. Yürüme bandı için 20-30 dakika, bisiklet için 15 dakika idealdir. Adale çalıştırıcılarda özellikle de bacak adalelerini çalıştıran aletlerde 10 defadan iki set, üst grubu çalıştıran aletlerde düşük ağırlıklarla 10 defadan iki set yapılabilir. Ay yürüyüşü denilen alette ise direnci sıfırdan başlatıp yavaş yavaş artırarak yaklaşık 15 dakikalık egzersizi öneririm.

Egzersizin başında ve sonunda vücudu esnetici egzersizler yapmak da son derece faydalıdır. Bunun iki yararını göreceksiniz. Birincisi adale ve tendonlarınızı spora hazırlarsınız. İkincisi ise adele ısısını artırarak konsantrasyonunuzu yükseltirsiniz. Öte yandan aletten alete geçiş sırasında bir-iki dakikalık molalar son derece yararlıdır. Çok uzun süreli ara vermekten ise kaçınmalısınız.

Spor zayıflatır ama...

Zayıflamak için spor mutlaka yapılmalıdır. Ancak çok aşırı kilolu olan bir kişiye bilinçsiz spor yapmasını öğütlediğiniz takdirde hastanın ölümüne bile neden olabilirsiniz. Bu nedenle kilo vermede öncelikle yapılması gereken şey doktor kontrolüne girmektir.

Bir doktor tarafından kişinin metabolizması ölçülmeli, hormonal değerleri tespit edilmeli ve kilo vermeye başladığı andan itibaren yavaş yavaş kademeli artışlarla spor yapması teşvik edilmelidir. Bu spordaki birinci basamak yürüyüştür. Bu yürüyüşler tabii ki kilonuzun değerlerine göre 45 dakikaya varan dış ortamda ve toprakta yapılmalıdır.

Spor salonlarında ise egzersizlere çok daha düşük zamanlarda ve adetlerde başlanmalıdır. Süre ve adet daha sonra yavaş yavaş artırılmalıdır. Spor sırasında kişilerin kalp ritimlerini ve tansiyonlarını mutlaka kontrol ettirmeleri gerekir. Sağlıklı kişilerin de, normal kiloya sahip olanların da yapacakları egzersiz tiplerine göre kalp ritmlerini ve tansiyonlarını kontrol ettirme zorunlulukları vardır. Aksi taktirde çeşitli sağlık sorunlarının yaşanma ihtimali doğacaktır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Ekim 2007       Mesaj #435
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Uzmanlara göreyse, küçük ayrintilara dikkat etmek saglikli olmak için yeterli. University of Maryland'den Doç. Dr. Pamela Peeke, yil boyu saglikli kalmanin inceliklerini Glamour'a anlatti.
- OCAK
Sigarayi birakmak, yeni bir yila yepyeni, daha saglikli baslangiç yapmanin en iyi yollarindan biri olsa gerek. Arastirmalar da, bu tür bir motivasyondan bahsedilebilecegini gösteriyor. Uzmanlar, ocak ayinda sigarayi birakanlarin, diger aylarda birakanlara göre daha basarili oldugunu söylüyor. Sigarayi birakin!

SUBAT

Yemek aliskanliklarinizi gözden geçirin Yemek aliskanliklarinizi gözden geçirin
Vücudumuz, mutluluk hormonu serotonini kis aylarinda daha az üretiyor. Bu da, kis aylarinda serotonin üretimini hizlandiran ekmek ve tatli gibi karbonhidratli yiyeceklerin pesinde kosmanin nedenlerinden sadece biri. Çözüm ise çok basit: Bu yiyecekleri yemekten çekinmeyin; fakat meyve ya da sebze gibi daha az islenmis olanlarini tercih edin.

MART
Egzersiz yapmaya baslayin

Basta siki bir egzersiz programi uygulamaniz gerekmez; haftada iki kez spor salonuna ugramaniz yeterli olur. Bu sayede, fazla kilolarinizdan kurtulmak için ilk adimi da atmis olursunuz.

NISAN
Vücudunuza alici gözle bakin

Bel ölçünüz, vücudunuzun ne kadar saglikli oldugunun bir göstergesidir. Sirt üstü uzanin ve karniniza bakin. Eger göbeginizin hemen altinda bir tümsek görüyorsaniz, vücudunuzda toksik yag var demektir. Toksik yag ise kalp hastaliklarina, diyabete ve kansere davetiye çikarmakla ayni anlama geliyor.

MAYIS
Cinsel hayatinizi düzene sokun

Vücudumuza dikkat etmeye basladigimiza göre, cinsel hayatimizda küçük bir düzenlemeye gitmenin de hiçbir sakincasi yok. Uzmanlar, yaptirmaniz gereken testler varsa bu ay içinde mutlaka yaptirmanizi öneriyor.

HAZIRAN
Check-up yaptirin

Bir check-up için doktora gittiginizde, muayenehanede geçireceginiz zaman, ortalama 17.4 dakikadir. Yapilan bir arastirma, haziran ayinda yapilan check-up'larin bu süreden daha uzun sürdügünü gösteriyor. Çünkü bu dönemde insanlar tatile çikmaya basladigi için, doktorlarin hastalarina ayirdiklari vakit de artiyor.

TEMMUZ
Cildinize özen gösterin

Cilt kanserinin yaz aylarinda arttigini unutmayin ve Temmuz ayi içerisinde cildinize mutlaka özen gösterin. Çünkü temmuz, günes altinda en çok vakit geçirilen ay.

AGUSTOS
Tatile çikin

Uzun bir tatile çikmak, hatta sadece hafta sonu için sehirden ayrilmak bile kalp krizi riskini ciddi biçimde azaltiyor.

EYLÜL
Farkli egzersizler yapin

Aylar boyunca ayni egzersizi yapmak hem sizin, hem de vücudunuz için ******dir. Benzer egzersizleri yaptikça, kaslariniz da gelismeyi kademeli olarak durduracaktir. Dolayisiyla, eylül ayi egzersiz programinizi degistirmeniz için uygun bir dönem.

EKIM
Bagisiklik sistemine dikkat

Ekim, soguklarin kendini iyiden iyiye hissettirmeye basladigi aydir. Dolayisiyla, vücudunuzun soguk havalarla ve grip gibi hastaliklarla bas edebilecek kadar güçlü olmasi gerekmektedir. Soguklarla bas etmenin en iyi yollarindan biri ise, yesil çay.

KASIM
Saglik sigortasi yaptirin

Kis aylarinin gelmesiyle birlikte, saglik sigortanizi gözden geçirmenin de vakti gelmis demektir. Yeniliklerden haberdar olun ve gerekirse de poliçenizi yenileyin.

ARALIK
Stresten uzak durun

Aralik ayi, özellikle de yilbasi dönemi, insanlarin stresi en fazla hissettigi dönemdir. Bu ay içerisinde kisa bir tatile çikmak, ya da en azindan hayatinizda küçük degisiklikler yapmak, stresten uzaklasmaniz açisindan önemli.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:22
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
29 Ekim 2007       Mesaj #436
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Sıcak Su…




Çinliler çok sıcak su içerler … Bol Bol Sıcak Su …. Bütün gün, her gün !

NEDEN bol sıcak su?
Çay veya su bazlı içeceklere benzemeyen şekilde, bol su mide yüzeyinde kan akımına direkt olarak emilen birkaç maddeden biridir.Beden suyu diğer bileşenlerden ayırmak zorunda kalmaz.

NEDEN Sıcak Su?
Çinliler, 40 yaşından sonra oda sıcaklığından daha soğuk olan hiçbir şeyin bedenlere alınmaması gerektiğine inanırlar. Çünkü normal yaşlanma fiziksel değişimler üretir:
a) Kan damarları daha az elastik olur ve içindeki birikim nedeni ile çapı küçülebilir, bu nedenle yüksek kan basıncı oluşabilir ve kandolaşımı problemleri ortaya çıkabilir (dondurma başağrısı sendromu)
b) Sindirim sistemi (büzgen kas, barsaklar ve kolon) da daha az elastik olur, sindirim sorunlarına ve kabızlığa neden olur.

Çinliler soğuk içecekler içtiğiniz veya soğuk besinler yediğiniz zaman içsel organların daha fazla büzüldüğüne, mevcut problemleri daha da kötüleştirdiğine inanıyor. Yağlı bir tavayı soğuk suda yıkamaya çalışın. Yağlar donar ve yapışır. Ama aynı tavayı SICAK suda
yıkarsanız, yağı çözer ve uzaklaştırır. Bedenimiz yağları içerir.
Sıcak su sistemimizi temizler.

SICAK SUYUN Faydaları :
1 – Bedenin doğal serinletme sistemini çalıştırır. Bu kan dolaşımında artışa neden olur.
2 – İç organları ve kaburga kafesinin etrafındaki kasları gevşetir,daha derin nefes almanızı sağlar.
3 - Mide asidi etkilerini rahatlatır ve asit reflu semptomlarını rahatlatır.
4 – Sulanmayı ve besinlerin emilimini artırarak sindirime yardımcı olur.
5 – Kabızlığı giderir.
6 – Kilo verme : yemeklerden yarım saat önce içilen sıcak su iştahı azaltır ve kilo vermeyi hızlandırır. Nefes tekniği ilebirleştirilirse, yağ yakmak için hiper – oksijenlenme sağlar.
7 – Soğuk algınlığı, gripin süresini kısaltır, zatürreyi önler.

NE KADAR İÇMELİ? NE KADAR SICAK OLMALI? NE KADAR SIK İÇMELİ
Günce 3 kez 1 fincan için, kahve sıcaklığında. Daha fazlası daha iyidir.
Dr. Susan Lee-Smith RN, PhD,
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Ekim 2007       Mesaj #437
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kanser Tedavi sırasında iyi beslenme
Kanserli kişiler yemek yeme güçlüğü çekebilirler.
• Bazı kişiler tedavi sırasında iştahsız olurlar.
• Kişinin, kanser olduğunda ya da tedavi sırasında kilo kaybetmesi sıkça rastlanan bir durumdur.
• Kişinin kanser ya da kanser tedavisi nedeniyle midesi bulanabilir.
• Bazı kanser türlerinde kişinin özel bir beslenme yöntemi izlemesi gerekir.
İştahsız olmanız durumunda
Kişi, hastalık, tedavi, yorgunluk, damak tadının değişmesi, ağrı, depresyon, mide bulantısı ya da kusma nedeniyle iştahını kaybedebilir. Bazı kişiler eskisi gibi yemek yemek istemezler.
Aşağıda belirtilenlerin yararı olabilir:
• Sık sık az miktarda yiyiniz.
• Ağzınızın içinde yara varsa, yumuşak yiyecekler yiyiniz. Meyve ve sebze suları yararlı olabilir.
• Yiyeceklere, tatsız gelmeleri halinde, limon suyu ve tuz ekleyerek tad verilebilir.
• Sade çorba gibi berrak sıvılar iç meye ç alışınız ve ardından bisküvi ya da ‘hafif’ bir şeyler yiyiniz.
• Sevdiğiniz yiyeceklerden daha fazla yiyiniz.
• Ağzınızda yara varsa, bu durumu doktor ya da hemşireye belirtiniz. Yara tedavi edilebilir. İçecekleri pipetle iç menin yararı olabilir.
Kilo alma yöntemleri
Bazı kişiler kanser hastalığı ya da tedavisi nedeniyle kilo kaybederler. Diyetinize enerji ve protein sağlayan besinler eklemenin yararı olabilir.
• Eğer yiyebilirseniz, diyetinize peynir, tam yağlı süt ve diğer süt ürünlerini dâhil ediniz.
• Yemek yiyememeniz halinde, bunun yerine besin değeri yüksek içecekler iç iniz. İçeceğin iç ine yumurta, dondurma ya da meyve ilave ediniz. Bunları ayrıca, kilo almanızda yardımcı olması iç in, öğün aralarında da yiyebilirsiniz.
• Alkollü içki içebilmeniz durumunda, iştahınızı artırması iç in Guiness ya da siyah bira iç meye çalışınız.
• Ek gıdalar diyetinize ekstra enerji ve/veya protein sağlayabilirler. Bu gıdaları eczane ya da süpermarketten alabilirsiniz. Bazıları iç in doktorunuzdan reçete almanız gerekir. Ek gıdaları kullanmadan önce doktorunuza danışınız. Bu, özellikle şeker hastası olmanız durumunda ç ok ö nemlidir.
Mide bulantısı varsa
Mide bulantısı kanser hastalığı ve tedavisinde yaygın görülen bir yan etkidir.
• Yemek kokuları sizi rahatsız ediyorsa, soğuk yiyecekler ya da salatalar yiyiniz.
• Yalnızca ısıtılması gereken hazır yiyecekler yemeğe ç alışınız. Pişirmeden önce, donmuş yiyeceklerin buzlarının çözülmesini ve iyice pişmesini sağlayınız.
• Yemek pişirmesini bilen biri ile birlikte kalıyorsanız, yemeği o kişinin pişirmesini isteyiniz.
• Yağlı ya da kızarmış yiyeceklerden uzak durunuz. Bu yiyecekler ağır kokulu olup, mide bulantısına neden olabilirler.
• Uyandığınızda kızarmış ekmek gibi kuru yiyecekler yemeğe ç alışınız. Bu, mide bulantınızı bastırabilir.
• Hafif çorba ya da muhallebi gibi hafif yiyecekler yiyiniz. Sevdiğiniz yiyecekleri küçük miktarlar halinde yemeğe başlayınız.
• Maden suyu, limonata ya da soda gibi gazlı içecekler içiniz.
• İçecekleri yiyeceklerle birlikte almak yerine, öğün aralarında içiniz.
• Doktorunuzdan, mide bulantısını önleyici ilaç yazmasını isteyiniz.
Özel bir diyet planlama Bazı kanserli kişilerin özel yemek sorunları vardır. Sözgelimi; kolostomi, ilyostomi ya da larenjektomi uygulanan kişilerin özel bir diyet izlemesi gerekir. Şeker hastaları ile kalp veya kolesterol sorunu olan kişilerin beslenmeyle ilgili özel danışmanlık hizmeti almaları gerekecektir. Doktor ve beslenme uzmanları bu konuda yardımcı olabilirler. Birçok hastanede kanserli hastaların beslenmesi konusunda uzmanlaşan beslenme uzmanları bulunmaktadır. Beslenmenizle ilgili yardıma ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız, bir beslenme uzmanına sevk edilmenizi isteyiniz.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:22
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
1 Kasım 2007       Mesaj #438
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler


Kanseri yenme kuralları


Kanseri yenmenin yeni kuralları sıralandı. 7 bin araştırmanın sonucu şöyle;
Yeni bir araştırmanın sonuçlarına göre, normalden biraz daha kilolu olmak meme, pankreas ve bağırsak kanserine yakalanma riskini artırıyor. 7 bini aşkın araştırma beslenme ile kanser arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor.

Bu araştırmaları birleştiren raporda belirtilen kurallardan bazıları şöyle:

-Normal vücut ağırlığına uygun ölçüde zayıf kalın,
-Her gün düzenli egzersiz yapın,
-Kırmızı et ve işlenmiş gıda tüketimini azaltın,
-Daha çok sebze ve meyve tüketimine yönelin,
-Alkol tüketimini kadınlar için günde bir erkekler için günde iki kadehle sınırlayın,
-Tuzu kesip bakliyata ağırlık verin.

"Araştırmada ayrıca yeni doğan bebeklerin de en az altı ay anne sütüyle beslenmesi gerektiği vurgulandı."
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
10 Kasım 2007       Mesaj #439
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
Nezleyi yenmenin 6 doğal yolu Havalar soğuyunca hemen burnumuz akmaya başlar. Tıkanıklık ve nefes alamama ise soğuk algınlığının en can sıkıcı noktası. Burada devreye giren burun damlalarını ise sınırlı sürede kullanmak lazım. Uzmanlar “bir kere burun damlasına alıştığınızda, bunu bir daha bırakmak çok zordur” diyor ve soğuk algınlığını evde kendi kendimize de tedavi edebileceğimizin altını çiziyor. Nezleden kurtulmanın en iyi yolu ise, bağışıklık sistemini güçlendirerek hiç nezle olmamak! Nezleyi yenmenin doğal yolları ise şöyle:

SIVI KAYBINI ÖNLEYİN

Soğuk algınlığı bir kere kapınızı çaldı mı? O halde bu günleri sorunsuz atlatmak için öncelikli olarak bol bol su için. Burnunuz tıkalı olduğu için ağzınızdan nefes alacağınız için ağzınız kuruyacak ve tat alma duygunuz körelecek. Tüm bu yan etkileri önlemek ve vücut kuruluğunun önüne geçmek için her fırsatta su için. Su içmekten sıkıldıysanız kekik, melisa, ıhlamur gibi bitki çayları da işinizi görecek.

BURUN DUŞU

Nezlede burun bir kurur, bir delice akar. Bu durumdan kurtulmanın yolu ise burna ‘duş’ aldırmaktan geçiyor. Eczanelerde satılan deniz suyu gibi preparatlarla burnunuzun içinizi yıkayabilir ve boşaltım sağlayabilirsiniz.

BANYO YAPIN

Burnunuzun tıkanıklığından şikayet ediyorsanız, hemen küveti doldurun. Sıcak suyun içine mentol, keki, ökaliptus gibi bitkilerin yağlarından damlatın. Bu eterik yağlar bir süre sonra daha rahat nefes almanızı sağlayacak. Ancak küvette çok kalıp üşütmemeye dikkat edin.

AROMATERAPİ

Buhar banyosu yapamayanlar, aromaterapinin iyileştirici gücündün faydalanabilir. Birçok yerde aromaterapik yağ bulunuyor. (Örneğin Body Shop gibi.) Yağları mum ışığında ısıtarak buğu yapın. Yağların kokuları burun mukozasını rahatlatacaktır.

ÇİNKO VE C VİTAMİNİ ALIN

Eğer burnunuz gıdıklanmaya başladığı anda çinko ve C vitamini kutusuna uzanırsanız, nezleye ‘hoş geldin’ demeden veda edebilirsiniz. Uzmanlar, soğuk algınlığını önlemek için beş gün boyunca 120 mg çinko ve 2 ila 5 gram C vitamini alınmasını tavsiye ediyorlar.

TAVUK SUYU İÇİN

Kuş gribi nedeniyle şu sıralar zor günler geçirsek de, soğuk algınlığının en iyi ilacı hâlâ tavuk suyu çorba! Nebraska Medical Center’da yapılan bir araştırma bu çorbanın nefes yollarını açtığını ve vücut ısısını artırarak eklem ağrılarını hafiflettiğini kanıtlamış.

Vücudunuz iflas etmesin

Gün boyu masa başında oturarak, çay, sigara, kahve tüketerek, sağlıksız beslenerek vücudunuzu iflasın eşiğine getirmeyin...

Zayıf bir bağışıklık sistemi soğuk algınlara daha çabuk yenik düşer. Öncelikli olarak fazla çay ve kahve alışkanlığınıza son verin. Kafein fazla alındığında çarpıntı, tansiyonda yükselme, uykusuzluk gibi sorunlara yol açıyor.

Kahvenin 3 fincandan fazla içilmesi, osteoporoz denilen kemik erimesine neden olabiliyor. Bunun yanı sıra fazla alınan karbonhidrat da vücudu güçsüz bırakır. Fazla karbonhidrat kan şekerini, kandaki insülin hormon düzeyini artırırken iyi kolesterol dediğimiz HDL kolesterolü azaltır. Uzun süre şeker yükü fazla olan karbonhidratlarla beslenenlerde şeker ve kalp hastalıkları da ortaya çıkar.

Peki ya nezle olduysanız!

Hiç telaşlanmayın, hafif atlatmanın yolları da var:

MENDİLİNİ SAKLAMAYIN

Burnunuzu mu sildiniz, mendilinizi anında çöpe atın. Çünkü cepte saklanan mendiller mikrop saçıyor!

KAPALI ÇÖP KUTUSU BULUN

Mendilleriniz atmak için kapalı bir çöp kutusu bulun. Açık kutularda virüsler havaya karışmaya devam eder.

ELLERİNİZİ SIK SIK YIKAYIN

Virüsün başkalarına geçmesini önlemek için sık sık ellerinizi yıkayın. Mümkünse kimseyle tokalaşmayın.

HAPŞIRIRKEN DİKKAT!

Hapşırırken ya da öksürürken mutlaka ağız ve burnunuzu mendille kapatın.

İŞE GİTMEYİN, DİNLENİN

Bu öneri patronların hoşuna gitmeyecek ama soğuk algınlığının en iyi tedavisi bu kadar tıbbi gelişmeye rağmen hâlâ yatmak! O yüzden mümkünse birkaç gün evde dinlenin. Hem böylece iş arkadaşlarınıza da mikrop bulaştırmamış olursunuz.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:22
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
11 Kasım 2007       Mesaj #440
kambis - avatarı
Ziyaretçi
İş Yerlerinde Radyasyon Tehlikesi

Monitörlerin arka kısmındaki radyasyonun ön kısmından çok daha fazla olduğu, bu nedenle “sırt sırta” konulan bilgisayarlarda çalışanların yüksek radyasyona maruz kaldığı vurgulandı.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı Kurucu Başkanı ve Gazi Non-İyonizan Radyasyondan Korunma Merkezi Kurucu Müdürü Prof. Dr. Nesrin Seyhan, “Elektronik Manyetik Alan” olarak da adlandırılan radyasyonun doğada çok az miktarda bulunduğunu ve insan vücudunun bundan etkilenmediğini söyledi. Prof. Dr. Seyhan, ancak teknolojinin gelişmesi ve radyasyon yayan cihazların kullanımının artmasıyla buna maruz kalan kişilerde vücut dengesinin bozulduğunu ve rahatsızlıkların ortaya çıkmaya başladığını bildirdi.

Özellikle günde 8-10 saat geçirilen iş yerlerindeki radyasyondan olumsuz etkilenildiğini ifade eden Prof. Dr. Nesrin Seyhan, “İş yerlerindeki radyasyon, hassas kişilerde boğazda kuruluk hissi, gözde problemler, baş ağrısı, alerji, yüzde kızarıklık, uykusuzluk, seslere karşı hassasiyet, işitme zorluğu ve yorgunluk gibi rahatsızlıklara yol açıyor” dedi.

ALINACAK ÖNLEMLER

Alınabilecek basit önlemlerle bu olumsuzlukların azaltılabileceğini bildiren Prof. Dr. Seyhan, şöyle devam etti:
“İş yerlerindeki en önemli radyasyon kaynaklarından birisi, bilgisayar monitörleri. Her monitör bir miktar radyasyon yayar, ancak üreticiler monitörleri geliştirirken, karşısında çalışan kişiye radyasyonu en az düzeyde verecek şekilde dizayn ederler. Bu nedenle arka kısımlarındaki radyasyon oranı, ön kısımlarındakinden çok daha fazladır.

İş yerlerinde çalışma düzeni nedeniyle monitörler sırt sırta konulduğunda, iki taraftaki çalışan da yüksek radyasyona maruz kalmaktadır. Ofislerde bilgisayar masaları, mümkün olduğunca yan yana ya da birbirine bakacak şekilde yerleştirilmeli. Eğer bu mümkün değilse monitör olarak radyasyon yaymayan LCD monitörler tercih edilmeli. Ayrıca dizüstü bilgisayarlar, şarjlı olarak kullanıldığında daha düşük radyasyon oranına sahiptir, bu göz önüne alınmalı. Bilgisayar başında uzun saatler kalınmamalı, 2 saatte bir yarım saat ara verilmeli.”

Prof. Dr. Seyhan, iş yerlerinde radyasyon oranını azaltmak için alınabilecek diğer önlemleri ise şöyle sıraladı:
“Bilgisayar monitörleri gibi radyasyon yayan TV’lerden de en az 2 metre uzakta durulmalı. Kullanılmayan tüm elektrikli cihazları ya kapalı tutulmalı, ya da fişten çıkartılmalı. ‘Dect’ olarak da adlandırılan telsiz telefonlar da radyasyon yayar. Mümkün olduğunca kablolu telefonlar kullanılmalı. Fotokopi makinelerinden en az 50 santimetre uzakta durulmalı.”
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:23

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış