Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 53

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 598.386 Cevap: 719
drzombie - avatarı
drzombie
Ziyaretçi
7 Nisan 2008       Mesaj #521
drzombie - avatarı
Ziyaretçi
SICAK TUTAN YİYECEKLER
İnsanlarda vücut sıcaklığı dış sıcaklığa aksi olarak değişmektedir. Dış sıcaklık ne kadar azalırsa bedende oksidonyonlar o kadar hızlanır. Bunun neticesi olarak ısı oluşumu o kadar artar.Yalnız soğukta karaciğerde oksidonyonlar artar ve sıcaklık birkaç derece yükselir.Soğuk havalarda sıcak şeyler içmek ve iyi giyinmek suretiyle fiziksel olarak ısı kaybını önleyebiliriz.
Sponsorlu Bağlantılar

Doğan Sağlık Grubu Diyetisyeni Emine Sezen; “Yağlar en fazla enerji veren besin öğesidir. Eşit miktarlardaki karbonhidrat ve proteinlerin iki katından fazla enerji verir. Böylece vücut en ekonomik şekilde enerji gereksinimini yağlardan karşılayabilir. Devamlı yağ tabakası ise vücut ısısının kaybını önler.Karbonhidrat ise karaciğerde glikojen olarak depolanır.İhtiyaç duyulduğu anda glikoz formuna dönecek enerji ihtiyacımız karşılanır.Tüm bu bilgiler ışığında kişi duyarlı beslenmeli,tüm besin gruplarından almalı,enerji versin diye tek tip beslenme yapmamalıdır.” dedi.

Bu bölümden soğuk iklimlerde fazla yağ alınması fizyolojik bir ihtiyaca cevaptır. Bunun yanı sıra karbonhidratlarda enerji veren kaynaklardandır. Bütün bu nedenle kişiler ihtiyacı olan kaloriyi yalnız yağ veya yalnız karbonhidrat tüketerek değil dengeli bir şekilde yani;

Günlük kalori ihtiyacının -

% 50-60 karbonhidrat
% 15-20 prot
% 25-30 yağdan
gelecek şekilde beslenmesi en doğru yoldur. Bunları temin ederken de tüm besin gruplarını gün içinde mutlaka tüketmek gerekmektedir.

Bunlar;

Süt veya yoğurt

Et grubu ( et, yumurta, peynir)

Ekmek grubu ( çorba, makarna, pilav, kuru baklagiller)

Sebze grubu.

Meyve grubu.

Yağ grubu.

Şeker grubu olarak 7 grubun hepsinden almak gereklidir.

Eğer kişi dengesiz beslenirse vücut direnci düşecek ve enfeksiyonlara yakalanma riski artacaktır. Enfeksiyonlar vücut doku ve sıvılardaki C vitamini miktarını azaltmaktadır. Yeşil sebzeler, turunçgiller, çilek, domates, kuşburnu, C vitamini açısından zengindir. Yine maydanoz C vitamini a.ısından çok zengin olmakla birlikte çok az tüketildiği için günlük diyete fazla bir katkısı olmaz. Bunun yanında doğru yöntemle pişirilmiş patates, her mevsim, her yerde bulunduğu ve fazla miktarda kullanıldığı için C vitamini ihtiyacınızı meyve suyu yerine meyvenin kendisini posası ile birlikte almak daha yararlıdır.

ÖRNEK MENÜ

Sabah

Ihlamur

Peynir

Pekmez+zeytinyağı+domates+salatalık

Ekmek

Ara öğün

Ilık süt

Öğle

Et yemeği

Yoğurt

Ekmek

İkindi

Bir porsiyon hamur tatlısı

Yoğurt

Ekmek

Akşam

Çorba

Sebze yemeği

Ekmek

Yatmadan önce

Süt

Meyve
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
8 Nisan 2008       Mesaj #522
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Çok antibiyotik tüketiyoruz

Sponsorlu Bağlantılar
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler Türkiye'de, geçen yıl yüzde 16.2'lik oranla en fazla tüketilen ilaç grubunun antibiyotikler olduğu bildirildi.

İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) verilerinden derlediği bilgiye göre, 2007 yılında, Türkiye'de reçeteli ilaç pazarında 11 milyar YTL (6,2 milyar avro) değerinde 1.3 milyar kutu ilaç satışı gerçekleşti.

Pazar, bir önceki yıla göre tutar olarak yüzde 17, kutu olarak da yüzde 10 büyüme kaydetti. 2007 yılında pazara yeni giren ilaçların yarattığı genişleme ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesiyle ilaca erişimin artması, büyümeyi sağlayan temel etkenler arasında gösteriliyor.

2006 yılında 3,01 milyar dolar değerinde gerçekleşen ithalat, geçen yıl yüzde 16 oranında artarak, 3,52 milyar dolara ulaştı. İki yıl önce 311 milyon dolar değerindeki ihracat ise 2007 yılında yüzde 14 artarak, 357 milyon dolara yükseldi. 2006 yılında yüzde 10,3 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 10,1 olarak gerçekleşti.

EN ÇOK TÜKETİLEN İLAÇ GRUPLARI

Pazarda, tutar ölçeğinde ilk 5 tedavi grubu sıralamasında bir önceki yıla göre bir değişiklik yaşanmamakla birlikte, onkoloji ilaçlarının tüketiminde önemli bir artış yaşandı. Tedavi gruplarına göre 2006'da en fazla tüketilen ilaçlar arasında ilk 5'e giremeyen onkoloji ilaçları, yüzde 7.8'lik payla geçen yıl 4. sıraya yerleşti.

Ülkedeki pazar payı 2003'te yüzde 19.9, 2006 yılındaki payı ise yüzde 16.7 olan antibiyotikler, pazar payında düşüş yaşanmasına rağmen geçen yıl da yüzde 16.2'lik oranla en fazla tüketilen ilaç grubu olma özelliğini korudu.

Antibiyotikleri, yüzde 12.8'le kalp ve damar, yüzde 8.5'le romatizma, yüzde 7.8'le onkoloji ve yüzde 7.1'le sinir sistemi ilaçları takip etti.

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:37
drzombie - avatarı
drzombie
Ziyaretçi
8 Nisan 2008       Mesaj #523
drzombie - avatarı
Ziyaretçi
GÜNE ZİNDE BAŞLAMAK İÇİN
Güne zinde başlamak için en etkili yol, karbonhidrat açısından zengin bir kahvaltı ve sabah sporu. Sabah kalktığınızda önce güzel ama hafif bir kahvaltı yapın. Enerjinizi tekrar kazanmak için önce sağlıklı bir şeyler yiyin. Aksi takdirde vücudunuz, yağ depolarına saldıracaktır. Dolayısıyla kahvaltı yapmadan egzersize başlayan, hele bir de işe gitmeye kalkışan kişiler bütün bir gün boyunca istediği başarıyı elde edemez. İşinize konsantre olmada zorlanmamak ve daha zinde bir gün geçirmek için güzel bir kahvaltıdan ve egzersizden daha kolay ne olabilir ki?
Uzmanların belirttiğine göre, en ideal kahvaltı, karbonhidrat açısından zengini olanı. Örneğin mısır gevreği, yulaf, meyve veya kepek ekmeğiyle yapılmış bir sandviç yiyebilirsiniz. Bu arada yeterince sıvı tüketmeyi de unutmayın. Gerçi bilimsel olarak sebebi açıklanamasa da, sabahları su ihtiyacımız, günün diğer saatleri kadar fazla olmuyor. Ancak vücut, sabahları beyne, suya ihtiyaç duyduğu sinyalini göndermediği için yeterince sıvı tüketmiyoruz. 'Sıvı'dan kastımız sadece kahve veya çay değil. Ayılmak için bir bardak çaya ya da bir fincan kahveye hayır demeyiz, ama tüm sıvı ihtiyacınızı da bunlardan karşılamaya kalkmayın. Bu tür içecekler yerine meyve suları ya da soda için. Bitkisel çaylar da uzmanların önerdiği içecekler arasında yer alıyor.

Uzmanlar, sabahları yapılacak egzersizlerin de, kalp ve dolaşım sistemini aktive ederken metabolizmayı da güçlendirdiğini bildiriyor. Uzmanlar ayrıca, egzersiz yapmanın, günün zorluklarına karşı daha da hazırlıklı olmayı sağladığını kaydediyor.

Özellikle uyuşukluktan ya da çok yatmaktan dolayı oluşan sırt ağrılarından şikayetçi olanların, sabah jimnastiğiyle daha dinamik olacağını ve şikayetlerinden kurtulacaklarını vurgulayan uzmanlar, "Çünkü sabah jimnastiği aynı zamanda kas ve eklemleri de harekete geçiriyor" diyorlar.
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
8 Nisan 2008       Mesaj #524
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Temizlik hastası mısınız?

Temizlik hastalığının bireyin günlük hayattaki iletişimini olumsuz yönde etkilediği, hayatını büyük ölçüde zorlaştırdığı, tedavi edilmediği takdirde ise ciddi sorunlar oluşturduğu vurgulanıyor.

8 Nisan 2008 Salı(Milliyet.saglık)

VKV Amerikan Hastanesi Psikiyatri Bölümü uzmanlarından Dr. İsmet Bora, temizlik hastalığının bireyin günlük hayattaki iletişimini olumsuz yönde etkilediğini, hayatını büyük ölçüde zorlaştırdığını, tedavi edilmediği takdirde ise ciddi sorunlar oluşturduğunu vurguluyor. Psikiyatrik bir hastalık olan temizlik hastalığı, kişiye sürekli rahatsızlık vererek gündelik hayatının akışını büyük ölçüde etkiliyor. Dr. İsmet Bora, temizlik hastalığının obsesif-kompulsif hastalığının alt türü olduğunu belirterek, tedavi edilmediği takdirde hastalığın kişiye ciddi rahatsızlıklar verebileceğini belirtiyor. Kendilerini kirlenmiş hissediyorlar Temizlik hastalığı olan kişilerin kirli nesnelere dokunduklarında ellerini yıkama mecburiyeti hissettiklerini ve kirlenmiş olma fikrinin çok kişisel olduğunu vurgulayan Dr. İsmet Bora, temizlik hastalığı konusunda şunları söylüyor; Kişi kafasına takılan temizleme ritüellerini tamamlamadan anksiyeteleri yatışmaz ve rahatlamaz. Dolayısıyla elini yıkama, evini, eşyalarını temizleme zorunluluğu; tekrarlayan, çok zaman alan, sinir bozan, kişiyi yoran, hırpalayan ve kişinin birlikte yaşadığı insanlarla ilişkilerini de olumsuz yönde etkileyen sorunlar haline gelebilir. Dr. İsmet Bora, obsesif-kompulsif bozuklukları arasında temizliğin yanı sıra;
Her şeyi eksik ya da yanlış yapıp yapmadığını kontrol etme,
Simetri ve düzene koyma,
Gereksiz eşyalarını atmayıp biriktirme,
Bir hata yapmış olma ve günah işleme düşünceleriyle sürekli aynı konuları sorup anlatma ve
Dua etme biçimlerinin de bulunduğuna dikkat çekiyor. El yıkaması önleniyor
Hastalığın tedavi edilebildiğini ifade eden Dr. İsmet Bora öncelikle anlamsız, yersiz ve saçma gelen takıntılar ile bunlara eşlik eden davranışlarının ağır bir ruhsal hastalığa yol açmayacağının hastaya anlatılması gerektiğini vurguluyor.
Tedavide iki yıl sürebilecek yüksek dozlarda antidepresan kullanılması gerektiğini belirten Dr. İsmet Bora, ayrıca davranışçı tedavilerin de uygulanmasını öngörüyor.
Dr. İsmet Bora, maruz bırakma (hastayı kirli olduğunu düşündüğü bir nesne ile temas ettirme) ve tepkiyi engelleme (elini yıkamayı önleme) olarak tanımlanabilecek bu davranışçı tedavilerin uygulanmasıyla hastanın aşama aşama kaygılarının üstesinden gelebileceğine dikkat çekiyor.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:38
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
9 Nisan 2008       Mesaj #525
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Terleme kâbusuna son!



Zeynep GÜÇLÜCAN

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler
Yaşamınızı olumsuz yönde etkileyen koltuk altı terlemesinden yarım saat içinde kurtulabilirsiniz…

Sosyal ve özel yaşamınızı olumsuz yönde etkileyen terleme sorunu artık çözümsüz değil. Lokal anestezi altında yarım saatte, hatta bir öğle tatilinde bile kolayca uygulanabilecek bir yöntemle sorundan ömür boyu kurtulmak mümkün. Hem de acı çekmeden…
Profesör Dr. Erol Kışlaoğlu, sorunu kökten çözecek bir yöntemin artık uygulanabildiğini açıkladı.
Öğle tatilinde bile kurtulabilirsiniz
Prof. Erol Kışlaoğlu, bu tekniğin, lokal anestezi altında yarım saat içinde, hatta bir öğle tatilinde bile kolayca uygulanabilecek bir yöntem olduğunu söyledi. Prof. Dr. Kışlaoğlu, yöntemin, esas olarak özel bir liposuction aleti ile koltuk altındaki ter bezlerinin alınmasına dayandığını belirtti.
Kışlaoğlu, koltuk altı bölgesinin, kola giden ana damar ve sinirlerin bulunduğu bir bölge olduğu için bu operasyonun mutlaka plastik cerrahi uzmanı ve bu konuda ayrıca eğitim görmüş uzmanlar tarafından yapılması gerektiğinin altını çiziyor. Bu işlemin, bir liposuction olmadığını ve normal liposuction aletleriyle yapılamayacağını da belirten Prof. Kışlaoğlu, bu işlem için özel olarak tasarlanmış liposuction aletlerinin kullanılması gerektiğini ifade etti.
MERAK EDİLEN SORULAR:
* Koltuk altındaki ter bezlerini nasıl emiyorsunuz?
İşlem hem emen, hem de kazıyan özel bir liposuction aleti ile yapılıyor.

* İşlem anestezi altında mı yapılıyor?
Bu yeni teknik lokal anestezi altında yarım saat içinde, hatta bir öğle tatilinde bile kolayca uygulanabilecek bir yöntemdir. Hasta dilerse genel anestezi ile de uygulanabilir.

* Bütün ter bezleri alınıyor mu?
Amaç aşırı terlemeyi engellemek olduğu için tamamını almıyor bir miktar bırakıyoruz.

* Operasyondan sonra kişi koltuk altından hiç mi terlemiyor?
Çok az terler, aşırı terleme ortadan kalkar.

* Kalıcı bir işlem mi? Tekrarlanması gerekiyor mu?
Kalıcı bir işlemdir. Tekrarı gerekmez, fakat bazı durumlarda ilk operasyon yeterli gelmezse ikinci uygulanır.


* Ter bezlerinin alınması ileride soruna yol açmaz mı?
Hiçbir soruna yol açmaz, çünkü tamamı alınmıyor yalnızca aşırı terleme engelleniyor.

* Kaç yaşın üstündekilere yapıyorsunuz?
16 yaşından itibaren herkese uygulanabilir.

* Kimlere yapılamaz?
Herkese uygulanabilir.
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 22 Aralık 2008 18:22
drzombie - avatarı
drzombie
Ziyaretçi
9 Nisan 2008       Mesaj #526
drzombie - avatarı
Ziyaretçi
İDEAL UYKU 7 SAAT

MONTREAL - Kanada’nın Quebec eyaletindeki Laval Üniversitesi profesörlerinden Jean-Philippe Chaput’nun Amerikan Uyku Hekimliği Akademisi Dergisi’nde yayımlanan bilimsel araştırmasının sonuçları uyku konusunda yeni açılımlar getirdi
Uykunun insan hayatı üzerindeki etkileri ile ilgili olarak 7 yıla yakın süre yaşları 21 ila 64 arasında değişen 276 kişi üzerinde araştırmalar yapan Jean-Philippe Chaput, 6 yıl boyunca 7 saatten az uyuyan deneklerin 1.8 kilogram ve 7 saatten fazla uyuyan hastalarının da 1.4 kilogram şişmanladıklarını tespit ettiğini açıkladı.
Jean-Philippe Chaput, günlük 7 saat uyuyan hastalarında ise kilo kaybı ya da kazanımı olmadığını belirttiği araştırma sonuçlarında, çok az ya da çok fazla uyumanın hormon dengesini değiştirdiğini ve aşırı iştahı tetiklediğini kaydetti.
Chaput, 7 saatten az ya da çok uyumanın obezite denilen şişmanlık hastalığına da neden olduğunu belirterek, özellikle günlük 5 saat uyuyanların midelerinde acıkma hissine sebep olan “grelin hormonunun” aşırı salgılandığının saptandığını, bunun da vücutta aşırı yağlanma ve kilo almaya yol açtığını vurguladı.
drzombie - avatarı
drzombie
Ziyaretçi
15 Nisan 2008       Mesaj #527
drzombie - avatarı
Ziyaretçi
NİKOTİN

Nikotin, tütün bitkisinden elde edilen bir alkaloiddir. Sigarada %1-2 oranında bulunan ve sigara içme alış­kanlığını oluşturan bir bağımlılık yapan bir maddedir. Sinir sisteminde sempatik gangliyonlarda iletiyi sağlayan nikotinin sinirleri uyarıcı, barsak hareketlerini artırıcı ve idrarı azal­tıcı etkileri vardır. Sigaranın kanser yapıcı olup olmadığı, uzun zaman araştırılmıştır. Fakat sigaranın bu etkisinin nikotinden daha çok yanmamış kısımlarda oluşan diğer kanserojen maddelerden oluştuğu tahmin edilmektedir. Nikotinin damarlarda daralma, kalpte çar­pıntı yapma, tansiyonda yükselme, kanın pıhtılaşmasını artırması kalp ve damar şikâyetleri olanlar için cok fazla zararlı bir bağımlılık olduğunu gösterir. Ayrıca pankreas salgısının mide asidini azaltıcı etkisine karşı geldiği için nikotin mide asidi fazla veya ülseri olan kimseler­de de zararlıdır.
Sigara tiryakileri mümkünse sigarayı bırakmalı hiç olmazsa nikotini düşük sigaralar içmelerini öneriyoruz.
MaRCeLLCaT - avatarı
MaRCeLLCaT
Ziyaretçi
28 Nisan 2008       Mesaj #528
MaRCeLLCaT - avatarı
Ziyaretçi
Şeker Kanseri Besliyor


Kanserin karbonhidratlar özellikle de şekerle beslendiğini söyleyen uzmanlar uyarıyor.

Karbonhidratlar bakımından zengin olan gıdaların, özellikle de şekerin kanseri beslediğine dikkat çeken Prof. Dr. Ahmet Aydın, "Hamur işleri ve tatlılardan kaçının. Bol bol çiğ sebze ve meyve tüketin" önerisinde bulundu.

CerrahpaŞa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aydın, karbonhidratlar bakımından zengin gıdaların, özellikle de şekerin kanseri beslediğine dikkat çekerek, un ve şekerden kaçınarak bol sebze ve meyve tüketilmesi uyarısında bulundu.

Prof. Dr. Ahmet Aydın yaptığı açıklamada, kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelerden farklı olarak oksijenli metabolizma yerine oksijensiz metabolizma sevdiğini belirtti. Aşırı şekerli gıdaların insülin direncine yani hiperinsülinizme yol açtığını, bunun da hücre üremesini kontrolsüz bir şekilde artırarak kansere neden olduğunu belirten Aydın, "Türkiye'de çocuğu da büyüğü de çılgınca şeker ve beyaz un tüketmekte. Bütün bunlar kanserin neden arttığını gözler önüne sermektedir. Kanseri sevmiyorsanız onu beslemeyin" dedi.

"Pişirme" işleminin besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok etmesi nedeniyle kanserin çiğ yiyeceklerden çok, pişmiş yiyecekleri sevdiğini vurgulayan Aydın, beslenmede alınacak bazı tedbirlerle kanserlerin en az üçte iki oranında önlenebileceğini bildirdi.

Hamuru ve tatlıyı azalt, sebze meyveyi çoğalt

Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin.

Tatlandırıcı içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.

Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin.

Bol taze sebze ve meyve tüketin.

Yeterli omega-3 alın, ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin.

Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza yiyin.

Günde iki diş sarımsak veya 1 baş kuru soğan tüketin.

Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin.

Şekersiz yeşil ve siyah çay tüketin.

Stresten uzak durun.

İyi uyuyun.

Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun.

D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın.

Yeteri derecede egzersiz yapın.

Alkol kullanmayın.

İşlenmiş soya ürünü yemeyin.

Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.

Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen ihtiva eder.

Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin. Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir.


--------------------
MaRCeLLCaT - avatarı
MaRCeLLCaT
Ziyaretçi
28 Nisan 2008       Mesaj #529
MaRCeLLCaT - avatarı
Ziyaretçi
PORTAKAL KOKUSU SAKİNLEŞTİRİYOR


Portakal kokusunun en gözü dönmüş insanı bile yatıştırabilecek kadar etkili bir sakinleştirici olduğu ortaya çıktı

Hollanda'nın en çok suç işlenen kenti olan Rotterrdam'da polisin işbirliğiyle yapılan deneyde, dört hafta boyunca çoğu uyuşturucu satıcısı olan ve aralarında sık sık kavga eden “azılı” suçluların tutulduğu hücreye havalandırmadan portakal kokusu verildi. Koku verildikten sonra suçluların sakinleştiği ve daha uyumlu oldukları gözlendi
MaRCeLLCaT - avatarı
MaRCeLLCaT
Ziyaretçi
28 Nisan 2008       Mesaj #530
MaRCeLLCaT - avatarı
Ziyaretçi
9 ADIMDA SAĞLIKLI DİŞLER


Ağız kokusu ve diş çürükleri olmadan yaşayabilirsiniz.. İşte 9 adımda ağız ve diş sağlığı...

Ağız kokusu ve diş çürükleri günlük hayatımızı zorlaştıran en önemli sağlık problemlerimiz arasındadır. Ancak hayatı doğrudan etkilemediği için gereken önem verilmemektedir. Plusdent Diş Kliniği’nden Diş Hekimi Mehmet Kazandı kişilerin farkında olmadan yaptıkları hatalardan kurtularak daha sağlıklı dişlere sahip olabileceklerini söylüyor ve bu hataları şöyle sıralıyor:



Sürekli kahve molası: Çoğunlukla ofis çalışanlarının sahip olduğu bütün gün kahve, çay vs içme ve atıştırma alışkanlığı, ağızda asit salgılayan bakterileri aktive ederek bu bakterilerin diş yüzeyinde yaşamasına ve dişleri çürütmesine neden olur. Plusdent Diş Kliniği’nden Diş Hekimi Mehmet Kazandı çay ve kahveyi şekersiz tüketilmesini ya da bu içeceklerin yerine süt ve süt ürünlerini tercih edilmesi gerektiğini ve yanında atıştırılan yiyeceklerden kaçınılması gerektiğini belirtiyor.

Sigara kullanımı: Sigara içmek ağız kuruluğundan, ağız kokusuna, dişlerin sararmasına ve hatta ağız kanserine kadar birçok hastalığa sebep olabilir. Sadece sağlıklı dişler için değil aynı zamanda sağlıklı bir yaşam için sigarayı bırakmak gerekir.

Diş ipinin önemi: Sadece diş fırçalamak dişlerin birbirine bakan diş ara yüzleri, kuron köprü ve implant restorasyonlarının altları ve ortodontik tedavisi gören kişilerin ağız temizliğinde tek başına yeterli değildir. Diş fırçasının ulaşamadığı diş araları diş ipi kullanılarak temizlenebilir. Diş ipi diş eti hastalıklarından korunmak için de ideal bir temizlik yöntemidir.

Ağız sağlığının en önemli bakımı dişleri fırçalamaktır. Dişler her yaşta, günde en az iki kez fırçalanmalıdır. Hekim tavsiyesiyle alınan diş fırçası 3 aylık periyotlarla yenilenmelidir. Yaygın olarak bilinenin aksine dişler fırçalanırken diş fırçası kuru olmalıdır, fırça ıslatılarak yapılan işlemde, fırça kılları yumuşadığı için temizlik tam olarak gerçekleşmemektedir. Ayrıca macunun içinde bulunan flor suyla temas ettiği zaman etkinliğini kaybeder.

Yemek dışında tüketilen tatlı: Birçok insan yemekten bir kaç saat sonra tatlı yemeği tercih eder. Ancak ana yemekten hemen sonra yenilen tatlı ana yemeğin bir parçasıdır ve çürümeye yol açan bakteriler hala çalışırken yenildiği için onları tekrar aktif hale getirmez, onun yerine aktivitelerini yemek saatleriyle sınırlandırmış olur. Bu nedenle tatlıların yemek öğünleri içerisinde tüketilmesi diş sağlığı için önemlidir.

Su ihtiyacı: Yemek yedikten sonra diş için yapılacak en iyi şey su veya süt içmektir. Yemekten sonra içilen bir bardak su, yemek parçalarını ağızdan uzaklaştırır ve ağızdaki asidik ortamı nötrler. Ayrıca süt içmek dişte kalsiyum oluşumuna neden olur.

Çiğnenemeyen tatlılara dikkat: Sakız, yapışkanlı tatlılar ve kuruyemiş ağzın içinde temizlenmesi zor alanlarda bakterilere ve hatta diş kırıklarına neden olabilir. Mümkün olduğunca bu tür gıdalardan uzak durmak gerekir.Bu yiyecekler yenildiği takdirde ise diş lerden arınıdırma işlemi büyük bir titizlikle yapılmalıdır.

Meyve ve sebzelerden kaçmayın: Meyve ve sebze yememenin ağız içerisinde kötü sonuçları vardır. Bilindiği gibi meyve ve sebzeler vitamin içerirler. Bunlar dişetleri için çok önemlidirler. Ayrıca sert meyve ve sebzelerin tüketimi dişlerde mekanik temizliğede neden olur.Örneğin elmanın ısırılarak tüketilmesi ön dişlerde mekanik temizliğe neden olur.

Şekersiz sakızı tercih edin: Eğer sakız çiğnemek gibi bir alışkanlığınız varsa şekersiz sakızları tercih etmelisiniz. Şekersiz sakız çiğnemek ağzın tükürük akışını hızlandırıp, ağzın temizlenmesine ve ağız içi asidin dengelenmesine yardımcı olur.

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış