Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 60

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 598.578 Cevap: 719
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
20 Kasım 2008       Mesaj #591
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Odun ateşinde yemek pişirmek zararlı

Sponsorlu Bağlantılar

Deutsche Welle'de yer alan habere göre dünyada her iki kişiden biri yemeğini odun, bitki artıkları ya da tezek ateşinde pişiriyor. Ateşten çıkan zehirli dumansa her yıl 1,5 milyon insanın ölümüne yol açıyor.


Dünya üzerinde yaklaşık üç milyar kişi yemeğini odun, çalı, bitki artıkları ve tezekle yaktığı ateşin üzerinde pişiriyor. Bu işlem en çok Afrika, Asya ve Latin Amerika’da yaygın.

Ateşte yemek pişirmek, Malarya’dan daha tehlikeli

Özellikle az gelişmiş ülkelerde yemek pişirmek için ateş yakılması yaygın. Etraftan ateş için gerekli malzemeyi toplamaksa genelde kadınların görevi.

Ancak bu geleneksel yemek pişirme yöntemi ve yemek alışkanlıkları çevrede yakılabilecek odun ya da benzer yanıcı maddelerin azalmasıyla değişime uğruyor.

Örneğin uzun süre pişmesi gereken nohut, kuru fasulye gibi baklagiller, yemek menülerinden çıkarılıyor. Ayrıca birçok aile yeterli yakacağı temin edemediği için sıcak yemek yiyemiyor.

Yakacak madde sıkıntısı yüzünden kullanılan yaş bitki dalları ile yakılan ateşten daha fazla duman çıkıyor. Bu tür ateşlerin önünde yemek yapan kadınlar her gün sigara tiryakilerinden daha fazla zehirli gazı içine çekiyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bu durumu “Indoor Air Pollution” olarak tanımlıyor. Örgütün verilerine göre, bunun gibi iç mekânlarda yaşanan hava kirliğinden her yıl 1,5 milyon kişi hayatını kaybediyor.

Uzmanlara göre, ateşte yemek pişirmeden kaynaklanan ölümler Malarya hastalığı yüzünden ölen kadın ve çocukların sayısından daha fazla.

Çevreye etkisi

Her gün yaklaşık üç milyon ton odun tencere ve tavaların altına yakılan ateşler için tüketiliyor. Yerleşimin sık olduğu ormanlık alanların sayısı yakacak temini için giderek azalıyor. Ancak yemek pişirmek için yakılan odun ateşinin çevreye zararı bununla sınırlı değil. Dünya genelinde metan gazının yüzde 5’i ve karbondioksit salınımının yüzde 14’ü yemek pişirme sırasında gerçekleşiyor.

Odun ateşine alternatifler

Peki odun ateşi yerine ne kullanılabilir? Bu soruya tek ve kesin bir cevap vermek imkansız. Zira şehirde yaşayanlarla köylerde yaşayanların yemek pişirme alışkanları birbirinden farklı.

Coğrafi yapı ve o bölgede tüketilen mevcut gıda ürünleri de insanların yemek yeme ve pişirme kültürünü etkiliyor.

Hangi ocağı kullandıkları hem alım güçlerine hem de yeni teknolojiye olan ilgileriyle alakalı. Ancak uzmanlara göre yakacak olarak odun bile kullanılsa, dumanı evin içine vermeyen iyi yalıtılmış ocakları tercih etmek en doğrusu.


CNNTÜRK

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:48
peaceful - avatarı
peaceful
Ziyaretçi
21 Kasım 2008       Mesaj #592
peaceful - avatarı
Ziyaretçi
ÇOKÇA TÜKETİLMESİ GEREKEN BESİNLERDEN BİRİ

Piramidin içine bile konulan gıda
Sponsorlu Bağlantılar
Kan şekeri ve tansiyon düşürücü etkisinin yanı sıra pek çok vücut fonksiyonu üzerine de olumlu etkisi bulunuyor.

Soğanın antibakteriyel etkisinden faydalanılarak salgın hastalıklarla mücadelede eski devirlerden beri kullanılmakta olduğu biliniyor. Mısır piramitlerinin inşası sırasında bin 600 gümüş talenlik değerde soğan, turp ve sarımsak dağıtıldığı ve piramitlere konulduğu kaydediliyor.

Soğanın sağlık üzerine etkileri ise şunlar:

- İdrar söktürüyor.
- Kan şekerini düşürüyor.
- Mide asidini arttırıcı ve sindirimi kolaylaştırıcı etkisi var.
- Bağırsak hareketlerini artırıyor.
- Müshil etkisi var.
- Antibakteriyel özelliğe sahip.
- Yara iyileşmesini kolaylaştırıyor.
- Tansiyonu düşürüyor.
- Kalp fonksiyonlarını destekliyor. BUGÜN
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:48
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
22 Kasım 2008       Mesaj #593
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Kanserden Koruyan Gıdalar


Brokoli, karnabahar, beyaz lahana gibi iç içe yapraklı, dallı ve köklü sebzeler de içindeki “isotiyonat” adlı maddenin etkisiyle kanser oluşumunu engelliyor


Mide ve bağırsak kanserinden korunmak için patates kızartırken kabuklarının soyulmaması, elma, şeftali, domatesin kabuklu tüketilmesi öneriliyor.


İçerdiği Omega 3 yağ asitleri dolayısıyla kansere karşı koruyucu olan balık tüketilmesi öneriliyor


Sucuk, salam ve ızgara yapılan gıdaların sık tüketilmemesi gerekiyor

Özellikle enginar ve kereviz, kandaki kolesterolün fazlasını safra asidine dönüştürerek, kolesterolün dengede tutulmasını sağlıyor,kandaki yağ ile toksiklerin dışkı ile atılımınını sağlayarak kansere yakalanma riskini azaltıyor

Prostat ve mide kanserlerine yakalanma riskini düşürmede muz, şeftali, kayısı, brokoli, ıspanak, maydanoz, semiz otu gibi gıdaların tüketilmesi gerekiyor.

Havuç, domates, soğan, sarımsak, kereviz, enginar ve semizotunun mutfakta bol kullanılması gereken ürünlerden...

Güçlü bir antioksidan olan C vitamini içeren meyve ve sebzelerin her gün düzenli olarak tüketilmesi öneriliyor.Ayrıca portakal ve limon mide kanseri riskinide azaltıyor

Mantarların kansere karşı koruyucu etkisi olduğu, bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği ifade ediliyor.

Ahududunun kansere yakalanma riskini azalttığı, özellikle siyah ahududunun yemek borusu kanserine yakalanma riskini düşürdüğü, tümör oluşumundan itibaren de tümörün gelişimini yavaşlattığı belirtiliyor.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:49
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
12 Aralık 2008       Mesaj #594
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
İşte ömrü uzatan 20 gıdanın listesi


Bilim adamları ömrü uzatan gıdaların listesini yaptı

Sağlıklı Yaşam ve Bilgilerİngiltere"deki Leeds Üniversitesi gıda bilimi departmanından Profesör Garry Williamson, ömrü uzatan gıdalardan oluşan 20 maddelik bir liste hazırladı. Tamamı polifenol olarak bilinen doğal kimyasallar açısından zengin olan bu gıdaların, kalp krizine karşı koruma da dahil sağlığa birçok faydası bulunuyor. Meyve ve sebze ağırlıklı listede yer alan gıdalar yaşlanma sürecini yavaşlatıyor, hücreleri koruyor. Ömrü uzatan gıdalar şunlar: “Elma, böğürtlen, siyah çay, yaban mersini, brokoli, kepek, kiraz, domates, kahve, kızılcık, siyah çikolata, yeşil çay, portakal, şeftali, erik, ahududu, kırmızı üzüm, kırmızı soğan, ıspanak, çilek.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:49
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
14 Aralık 2008       Mesaj #595
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Kış hastalıklarından korunmanın en kolay yolu : Bitki çayı tüketin


Kış aylarında artan grip ve soğuk algınlığı gibi hastalıklardan korunabilmek için bağışıklık sistemini destekleyen kuşburnu, ıhlamur ve adaçayı gibi bitki çaylarının tüketilmesi önerildi.

Kara kış geldi, kapıya dayandı. Peki vücudunuz kış hastalıklarına ne kadar hazırlıklı? Konya Vakıf Hastanesi diyetisyeni Serpil Koygun, havaların soğumasıyla birlikte bağışıklık sisteminin, vücut direncinin zayıfladığını belirtti. Bunun sonucunda da grip, soğuk algınlığı gibi hastalıkların baş gösterdiğini vurgulayan Koygun, ''Bağışıklık sisteminin güçlü tutulması ve hastalıklara karşı daha dirençli olabilmek için gün içerisinde tüketilen gıdaların karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineral içeriklerinin yeterli ve dengeli olmasına dikkat edilmeli'' dedi.

Koygun, günlük tüketilen yağ miktarının fazla olmasının bağışıklık sisteminin baskılanmasına neden olacağından aşırı yağlı gıdalardan uzak durulması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti: ''Balık, balık yağı, fındık ve cevizde bulunan omega-3, ayrıca zeytin ve fındık yağında bulunan omega-9 yağ asitleri ve E vitamini, bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesinde önemli rol oynar. Güneşin azaldığı bu günlerde vücudumuz güneşten alınan D vitamininden yoksun kalır. Bu nedenle kemik ve diş gelişimi için önemli olan D vitamininin ana kaynağı balığın da haftada 2 -3 kez tüketilmesinde fayda vardır.''

Soğuk günlerde çay ve kahvenin yerine çok önemli bir antioksidan olan, bağışıklık sistemini destekleyen, C vitamini kaynağı kuşburnu, ıhlamur, adaçayı gibi bitki çaylarının tüketilmesini öneren Koygun, vücuttaki toksik maddelerin atılması için de kışın mutlaka günde 2 -2,5 litre su alınması gerektiğini bildirdi. Koygun, kışın her öğünde mutlaka sebze, taze salata ve günde ortalama 5 porsiyon meyve tüketilmesi gerektiğini belirterek, şöyle devam etti: ''Yumurta, süt ve süt ürünleri, balık, taze sebze ve meyveler güçlü bir antioksidan olan A vitamininin kaynaklarıdır. A vitamini enfeksiyonlara karşı vücudu korur. Bu nedenle her gün 3 -4 kuru kayısı, haftada 1 -2 yumurta, günde 2 -3 bardak süt ve ürünleri tüketilmeli. Kaliteli protein içermesinden dolayı da düzenli olarak haftada 3 -4 kez kırmızı et, tavuk ve haftada 2 kez bakliyat grubu yenmelidir.''

Koygun, kış aylarında özellikle vitamin ve mineral tabletlerinin sağlığı korumak amacıyla bilinçsizce kullanıldığını, bu ilaçların doktor önerisi dışında vücuda alınmasının sakıncalı olabileceğini sözlerine ekledi.


Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:49
peaceful - avatarı
peaceful
Ziyaretçi
14 Aralık 2008       Mesaj #596
peaceful - avatarı
Ziyaretçi
REFLÜSÜ OLANLAR DİKKAT!

Kemerinizi çok sıkmayın çünkü...
Reflü, son yılların en sık rastlanılan hastalıklarından birisi. Hastalığın artmasının bir çok sebebi var. Ama aralarında birisi var ki...

Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Yücesoy, reflünün toplumda sık görülmesinin en önemli sebepleri arasında sıkı bağlanan kemer, şişmanlık ve kullanılan bazı ilaçlar olduğunu söylüyor.

Yücesoy'a göre damar ve kas gevşetici ilaçlar, kemik erimesi tedavisinde kullanılan ilaçlar, kalsiyumlu ilaçlar, bazı tansiyon ve antidepresan ilaçlar yemek borusundan kaçağı önleyen mide kapağının bozulmasına sebep olarak reflüyü artırıyor. Prof. Yücesoy, reflüyü artıran sebeplerden birinin de kemerin sıkı bağlanması, korse ve kuşaklar olduğunu anlattı. Yücesoy, turşu ve yağda kızartılmış yemekler ile çiğ soğan, sarımsak, nane, turp, tere gibi sebzelerin de fazla tüketildiğinde reflüyü artırdığını kaydetti.
13.Aralık.2008 08:39:01
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:49
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
20 Aralık 2008       Mesaj #597
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Kahvaltının Yerini Hiçbir Şey Tutmaz


kahvalti


Dünyanın dört bir yanında, onlarca farklı tarz kahvaltı alışkanlığı var. Değişmeyen tek gerçek ise kahvaltının benzersiz bir keyif olduğu! Ruslar kahvaltıda baharatlı yiyeceklere ağırlık verirken, İtalyanlar kahvaltıda mozarella, salam, domates ve fesleğenden vazgeçmiyor. Türkler demli çayla güne başlarken, Amerikalılar sert bir kahve içmeden kendine gelemiyor. Birbirinden leziz peynirleri ile ünlü Hollandalılar kahvaltı sofrasında ringa balığı yiyor, deniz ürünleri İsveçlilerin ve Portekizlilerin de değişmez kahvaltılığı. Peki nedir sağlıklı bir kahvaltının sırrı?

ÇAY

Çaydaki tein adlı madde uyarıcı ve susuzluğu giderici özellikler içeriyor. E vitamininden 20 kat daha güçlü bir antioksidan olan polifenol dolaşımı hızlandırırken, hücrelerin oksitlenmesini önlüyor ve cildin yaşlanmasını geciktirerek sıkılaştırıcı bir etki sağlıyor.

SÜT

Süt, bebeklikten, yaşlılığa kadar yaşamın her döneminde sağlık ve güzellik için en önemli ve komple bir besin. Kemikler için son derece yararlı olan kalsiyumun ana kaynağı. Vücut ve cildin beslenmesi için gereken tüm proteinleri içeriyor.

KAHVE

Sabah kahvaltısında içilen 1 fincan kahve, güne enerjik başlamak için ideal. İçerdiği zengin kafein ile beyni uyarıp konsantrasyonu artırıyor. Hem ruhsal hem de bedensel açıdan zindelik veriyor.

PORTAKAL SUYU

Sabah kahvaltısını mutlaka taze sıkılmış 1 bardak portakal suyu ile tamamlayın. İçeriğinde bulunan A vitamini cildi güçlendirerek nemlendirip besliyor ve elastikiyetini artırıyor. C vitamini bozulan hücreleri onarıp cildin savunma mekanizmasını güçlendirerek olumsuz dış etkenlerden koruyor. Portakal suyu, doğal antioksidan olarak serbest radikallerle savaşıp kırışıklıkların oluşumunu engelliyor.

BAL

Şeker, fruktoz ve glikoz içeren bal doğal bir tatlandırıcı. Ayrıca antibiyotik özelliği ile mikroplara karşı güçlü bir dezenfektan. Vitamin, mineral ve protein kaynağı olan balın yapısındaki meyve asitleri cildi arındırıyor, azot ve glüsit gibi maddeler nemlendirici özellikler içerip cildin nem dengesini düzenliyor.

ZEYTİNYAĞI

Zeytinyağının içeriğinde bulunan E vitamini kansere karşı koruyucu etki yapıyor ve saç dökülmelerini önlüyor. A, D, E ve K vitaminleri ile kalsiyum, fosfor, potasyum, kükürt, magnezyum, az miktarda demir, bakır, manganez gibi mineraller, kemik gelişimini dertekliyor.

DOMATES

Damarları yumuşatıyor, kanı durultuyor, üre miktarını düşürüyor ve vücudu gençleştiriyor. Domatesin kalp, karaciğer ve böbreği koruyucu etkisi var.

TEREYAĞI

Yiyeceklerdeki diğer besin öğelerinin emilimini artırıyor. Yüksek besin değerine sahip.


peaceful - avatarı
peaceful
Ziyaretçi
21 Aralık 2008       Mesaj #598
peaceful - avatarı
Ziyaretçi
KULAKTAN DOLMA BİLGİLER NE KADAR DOĞRU?


Diş sağlığında doğru bilinen 8 yanlış
Dişleri korumak için başvurulan yöntemler artık değişti. İşte ağız ve diş sağlığı konusunda doğru bildiğimiz yanlışlar...

Diş hekimliğindeki hızlı gelişmeler ve bunların ağız ve diş sağlığına olan olumlu etkilerine rağmen birçoğumuz halen kulaktan dolma bilgileri uyguluyoruz. Halk arasında doğru olduğuna inanılan birçok bilginin aslında yanlış olduğunu belirten Diş Hekimi Onur Öztürk ağız ve diş sağlığı konusunda doğru bildiğimiz yanlışları ve yaptığımız hataları anlattı.

1-Dişleri sert fırçalamak

Dişleri sert fırçalamak, dişlerin mine tabakasında aşınmalara neden olur. Dişlerin mine tabakasının aşınması sonucunda da alttaki sarı tabaka ortaya çıkar ve dişler daha sarı gözükür. Sert fırçalamak, dişlerde hassasiyete ve diş eti çekilmesine neden olur.

2-Diş kalitesi aileden gelir

Ağız ve diş sağlığında genetik özellikler küçük bir rol oynar. Ağız ve diş sağlığı sizin onlara ne kadar iyi baktığınızla alakalıdır. Ağız kanserleri erken dönemde teşhis edilmezse ağrı, tedavi sonrası düzeltilmesi mümkün olmayan yüz ve ağız deformitelerine neden olabilir.

3-Çürük yok hekim de yok

Dişlerinizde görünen bir problem olmaması diş hekiminize yapacağınız genel kontrollerinizi aksatmanız için bir neden değildir. Altı ayda bir yapılacak olan diş hekimi ziyaretleri ağız ve diş sağlığı için oldukça önemli. Doktorlar erken teşhis için yılda iki kez dişçiye gidilmesi gerektiğini belirtiyor.

4-Fırça kalitesi önemli değil

Dişlerinize ve dişetlerinize hasar vermemesi için yumuşak diş fırçası kullanın. Diş fırçalanmasında fırçanın duruşu dışındaki temel hareket aynıdır: Fırça diş eti çizgisine eğimli olarak yerleştirilir. Bu durum bozulmadan küçük dairesel hareketlerle dişler fırçalanır. Fırça, bir fırça boyu kadar kaydırılarak fırçalama sürdürülür.

5-Sakız çürük yapar mı?

Şekersiz veya tatlandırıcılı sakız çiğnenmesi, diş sağlığı için yararlı. Çünkü sakız çiğneme sırasında, tükürüğün salgılanmasında artış oluyor. Tükürüğün üretimi artınca, dişlerin üzerindeki yıkayıcı fonksiyonu da artmış oluyor. Sakızın günde 5-7 defa, 15 dakikalık aralıklarla çiğnenmesi öneriliyor.

6-Beyazlatma zararlıdır

Diş hekimliğinde kullanılan son teknolojiler sayesinde artık dişlerinize yapılacak olan estetik uygulamalar çok kolay ve son derece güvenli. Diş Hekimi Onur Öztürk, estetik uygulamalardan diş beyazlatma işlemini yaptırmak isteyen hastaların bunu diş hekimi kontrolünde güvenle yaptırabileceklerini, söyledi. Öztürk, diş beyazlatmanın diş hekimi kontrolünde yapılmasının diş minesine zarar vermediğini ifade etti.

7-Kolonya ve aspirin acıyı alır

Ağrıyan dişinizin olduğu bölgeye asprin ya da kolonya koymak "alkol, asprin yanığı" denilen komplikasyonlara neden olur.

8-Karbonhidratla beyazlatma

Dişleri karbonatla fırçalamak beyazlatmanın aksine dişin mine tabakalarını çizer ve aşındırır. Bunun sonucunda; dişin parlaklığı gider ve dişler daha kısa zamanda renkleşmeye başlar.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:49
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
21 Aralık 2008       Mesaj #599
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Yüksek ses kulak çınlamasının nedeni



Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler


Endüstriyel gürültü, yangın alarmları, trafik gürültüsü ve yüksek sesle müzik dinleme gibi çevresel etkenlerin kulak çınlaması rahatsızlığının en sık rastlanan nedenleri arasında yer aldığı bildirildi.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Hastalıkları Ana Bilim Dalı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Oğuz Güçlü, kulak çınlamasının çoğu zaman kişilerin normal hayatlarını etkileyecek boyutlara ulaşabildiğini söyledi.

Kulak çınlamasının birçok olası nedeni bulunduğunu, küçük bir kulak kirinin dahi geçici bir süre çınlama yapabileceğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Güçlü, bunun yanında enfeksiyon, kulak zarında delinme, orta kulakta sıvı birikmesi, orta kulaktaki kemiklerin eklem yerlerinin sertleşmesi, baş, boyun bölgesindeki damar genişlemeleri, denge ve işitmeyi sağlayan sinirde kaynaklanan bir tümörün bu rahatsızlığa yol açabileceğini vurguladı.

Yrd. Doç. Dr. Güçlü, her durum için tedavinin çok farklı olduğunu, yüksek ya da düşük tansiyon, şeker hastalığı, tiroid problemleri, baş ve boyun bölgesine gelen darbeler, bazı romatizma ilaçları ile antibiyotikler, sakinleştirici ilaçlar ve aspirinin de kulak çınlamasını ortaya çıkarabildiğini söyledi.

Bu tip rahatsızlıkların teşhis ve tedavisinde uzmanlaşmış bir doktora kontrol olmak ve kulak çınlamasının gerçek nedenini bulmanın önemli olduğuna işaret eden Yrd. Doç. Dr. Güçlü, şöyle konuştu:

“Kulak çınlaması, çoğunlukla işitme sinirlerinin uçlarında meydana gelen hasarlardan dolayı gelişir. Bu sinir uçlarında meydana gelecek bir hasar, işitme kaybı ve çınlamaya yol açar. Yüksek ses kulak çınlamasının en sık rastlanan nedenidir. Birçok insan endüstriyel gürültünün, yangın alarmlarının, yüksek sesle müzik dinlemenin ne kadar zararlı olduğundan ya habersiz ya da bunları umursamıyor. Stereo kulaklıklarla yüksek sesle müzik dinlemek riski daha da fazlalaştırıyor.”

Yrd. Doç. Dr. Güçlü, her şeyden önce işitme sisteminin vücudun en hassas ve kırılgan sistemi olduğunu belirterek, kulak çınlamasından korunmanın yöntemleri hakkında şu bilgileri verdi:

“Kan basıncı sürekli kontrol ettirilmelidir. Tuz alımı kısıtlanmalıdır. Sinir sistemine uyarıcı etkisi olan kahve, kola ve sigara tüketimi azaltılmalıdır. Günlük egzersizler yapılmalıdır. Çok yorulmaktan kaçınılmalıdır. Sesten endişelenilmemelidir, kulak çınlaması insanların sağır olmasına ya da aklını kaybetmesine neden olmaz. Bu nedenle, sesler rahatsız edici, ama önemsiz bir gerçek olarak kabul edilmeli, olabildiğince yok sayılmasının öğrenilmesi gerekir. Sinirlilik ve gerginlik en aza indirilmeli, stresi kontrol altına alınmalıdır.”
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:50
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
26 Aralık 2008       Mesaj #600
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
BİTKİ ÇAYLARINI FAZLA İÇMEK ZARARLI


KONYA - Murat Aslan - İçinde bulunduğumuz kış aylarında yoğun şekilde tüketilen bitki çaylarının tıpkı ilaç gibi düşünülmesi, günde 3 fincandan fazla içilmemesi öneriliyor.
Selçuk Üniversitesi Çumra Meslek Yüksekokulu Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Gümüşçü, soğuk algınlığı ve grip gibi rahatsızlıkların arttığı bugünlerde, iyileşmek ya da hastalanmamak için bitki çayları tüketiminin arttığını belirtti.
Bazı rahatsızlıklara iyi gelen bitkilerin ortak özelliğinin vücut direncini artırması ve bağışıklık sistemini güçlendirmesi olduğunu vurgulayan Gümüşçü, son dönemde en fazla talep gören şifalı bitkilerin melisa, ada çayı ve kekik olduğunu ifade etti.
Şifalı bitkilerin çay gibi kaynatılmadan, sıcak suyun içine salınıp bir kaç dakika bekletildikten sonra içilmesinin en doğru yol olduğunu dile getiren Gümüşçü, şu bilgileri verdi:
''İçinde bulunduğumuz kış aylarında yoğun şekilde tüketilen bitki çayları tıpkı ilaç gibi düşünülmelidir. Nasıl ki 'bir an önce iyileşeyim' diye düşünüp, günde belli ölçekte kullanılması gereken ilaçlardan fazla fazla içemiyorsak, bitki çaylarında da aynı prensibe uymamız gerekir. Melisa, ada çayı ve kekik gibi ürünlerden günde en fazla 3 fincan içilmelidir. Bu oran hemen hemen tüm şifalı bitkiler için aynıdır. Gereğinden fazla miktarda alınan bitki çayları, kişinin bazı kan değerlerinde yükselmelere neden olarak rahatlıklara yol açabilir.''

anadolu ajansı..
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:50

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış