Arama

Tanzimat dönemi edebiyatı hakkında geniş bilgi verir misiniz? - Sayfa 2

En İyi Cevap Var Güncelleme: 9 Mart 2011 Gösterim: 30.034 Cevap: 31
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
3 Aralık 2008       Mesaj #11
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
I-TANZİMAT EDEBİYATI KAYNAKLARI
Bilindiği üzre Fransız Edebiyatı'nın etkisi ki 18.yy Fransız uygarlığının İspanya, İtalya ve İngiltere'yi etkisi altına alan evrensel bir düzeye varmış olmasıdır ki bu dönemde başta Amerika olmak üzre pek çok ülke bilim ve felsefi yönden edebi akımların etkisinde kalmıştır. Bizimde bu akımdan etkilenmemiz kaçınılmazdı. Bunun yanı sıra Fatih in İtalyan ressamı Bellini 'ye resmini yaptırması,Katip Çelebi'nin ' Cihan-nüma'sı, 17. yy dan sonra Avrupaya giden Çelebi Mehmet'in 'Paris Sefaretnamesi'gibi eserler Avrupa kültürünü bize getirmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar

III- TANZİMAT ÖNCESİ VE TANZİMAT NESRİNE GENEL BİR BAKIŞ

Genel olarak edebiyatımıza baktığımızda düz yazıyı 3 kısıma ayırabiliriz:
a)Divan edebiyatında açık ve edebi nesir ile yazılan eserler: Süslü nesir ile divan şiiri arasında paralellik vardır. Amaç ustalık ve hünerini göstermektir. Arapça ve Farsça tamlamalarla doludur. Seciler ağırlıklıdır.
b) Halk edebiyatında yazılan eserler: süsten, söz sanatlarından uzaktır. Bu dönemdeki tasavvufi eserler, halk hikayeleri, kur'an tevsirleri, menakıpnameler, halk hikayeleri vb nitelikteki eserlerhalka bir şeyler öğretme amacı güderek, sade bir dil ile öğretici nitelikte yazılmıştır.
c) Tanzimat edebiyatında yazılan eserler: Edebiımızda gerçek nesir Tanzimatla başlar. Gazete ile birlikte batılı pek çok yeni nesir türü edebiyatımıza girer. Bu dönem fikri ön plana çıkaran kısa ve öz cümleler kullanılmıştır.artık seciler atılmış, kısa cümleler kullanılmış, doğrudan konuya girilmiş, ilk defa noktalama işaretleri kullanılmıştır.

IV-TANZİMAT EDEBİYATI

Tanzimat Fermanı ile siyaset, idare, ve eğitim alanlarında Batı uygarlığına resmen katıldıktan sonra Batı'yı örnek edinen Avrupai Türk Edebiyatının 1. dönemidir. Tanzimat Edebiyatı, 1860'da Şinasi'nin Tercümal-i Ahval gazetesini çıkarmakla başlar. Tanzimat Edebiyatı, eski kuruluşlarla, düşüncelerin karşısına tpolumsal ve siyasal düzenlemelerle çıkar. Basımevlerinin gelişmesi, gazeteciliğin Batı'dan geniş ölçüde esinlenmesi, güçlü edebiyatçıların yetişmesi, etkili bir kamoyu yaratır. Batı'ya yönünü dönen bu edebiyat ile toplum hayatımızın hızlı değişmesinde ve gelişmesinde etkili akımların fikir dünyamıza katılmaları sağlamıştır. Özellikle Tanzimatile birlikte batıdaki pek çok yeni nesir türleri( tiyatro, gazete, roman, çeviri vb.) edebiyatımıza girer. Düz yazının gelişmesinde gazeteciliğin büyük payı vardır. Tanzimatile edebiyatımıza yeni bir dünya görüşü girer, bu dönem yazarları, toplumcudur, doğrunun, iyinin peşindedir, edebiyatile ulusu yükseltmek, baskıları ortadan kaldırmak hedeflenirken kendilerini halka karşı sorumlu hissederler. Geşilmeye katkı sağlayacak batıdaki yeni nesir türlerinin yanı sıra romantizm, realizm, naturalizm, sembolizm ve parnasizm gibi pek çok batılı edebi akım edebi hayatımıza girmiştir. Nesir ve nazımda konu alanları genişlemiştir. Sade dil ile yazılırken bir önceki dönemde de işlenen vatan, millet, hürriyet, halk sevgisi gibi konular bu dönemde de işlenmiştir.

B) TANZİMAT DÖNEMİ NESRİ

I- İLETİŞİMİN TARİHSEL GELİŞİMİ

I.A) ANADOLU İMPARATORLUKLARINDA İLETİŞİM
Anadolu tarihsel süreçde pek çok imparatorlukların hakimiyeti altına girmiştir. Anadoludaki ilk iletişim biçimleri, yazının gelişmişliğine paralel olarak daha çok tabletler ve yazıtlarla gerçekleşmiştir.bu yazıtların içeriğine baktığımızda ülkenin siyasal durumunun yıllıkları ,krallıkla ilgili eski olaylar, yönetim sınıfı içindeki çekişmeler, komşu ülkelerle olan yazışmalar, yönetim, yasa ve kulralları hakkında bilgi içerdiğini görüyoruz.

I.B) OSMANLI DEVLETİNDE İLETİŞİM
Osmanlıda iletişim devletin idari ve bürokratik kararlarının hiyerarşik bir düzen içinde merkezden taşraya iletilmesi ihtiyacının bir sonucu olarak resmi bir özellik taşır.fermanlar, kanunnameler, nizamnameler vb. Yazılar gerekli bürokratik yerlere 'menzil'sistemi ağı ile iletiliyordu.iletişim, koşucu, ulak, çapar, tatar isimleri verilen özel olarak yetiştirilmiş mesaj taşıyıcılar tarafından yapılırdı.yollarda bu taşıyıcılar için at tutulurdu. Bu süreç II.Mahmut dönemine kadar devlet ile halk arasındaki iletişim, devletin halka duyuruları telleklarla halka iletilirdi.bir de iletşimin resmi olm ayan kısmı vardı. Edebiyat ürünleri de Osmanlıda iletşim vasıtası olmuştur. Aşık tarzı sözlü şiir geleneği, halkın haberleşme aracı haline gelmiştir. Köy köy kasaba kasaba dolaşarak bulundukları yerdeki olayları bir sonraki durakta anlatarak halkın kitle iletişim aracı görevini üstlenmişlerdir.
Quo vadis?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
22 Aralık 2008       Mesaj #12
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Tanzimat Fermanı'nın ilan edildiği dönemin sosyal olayları nedir?
Sponsorlu Bağlantılar
Son düzenleyen fadedliver; 22 Aralık 2008 13:44
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
24 Aralık 2008       Mesaj #13
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
EDEBİYATI’NIN
OLUŞUMUNA ZEMİN
HAZIRLAYAN SOSYAL
OLAYLAR
*Deniz Serap YÖRÜKOĞLU
(metin yazarı)
*Aylin AHMET AHMED
(araştırmalar)
*Mustafa KAVAL
(araştırmalar,kronoloji)
*Nazım Oğuz TÜRÜDÜ
(resimler)
TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
1860’da ilk özel Türk gazetesi olan “Tercüman-ı
Ahval”in çıkışı ile başlayan, Batı Uygarlığı’nın etkisinde
gelişen Türk Edebiyatı’nın ilk aşamasıdır. İsmini başladığı
dönemin dönüm noktası olan “Tanzimat Fermanı”ndan
almıştır.
Tanzimat’la ortaya çıkan “orta sınıf”, kullandığı
günlük konuşma diline çok yakın bir dili olan kendi
edebiyatını yaratır ve onu toplumun hizmetine sunar. Bu yeni
edebiyat beraberinde yeni görüşleri ve o güne kadar Türk
Edebiyatı’nda görülmemiş olan yeni edebî türleri getirir,
“yenileşme” olgusunu edebiyat yolu ile halka benimsetmeye,
halkı eğitmeye çalışır.
“Eski-Yeni” ikiliğinden kurtulamayarak hedefine tam
olarak ulaşamamakla beraber bu edebiyat dönemi Türk
Edebiyatı’nda yepyeni bir sayfa açmayı başarmıştır.
Peki… Bu edebiyatın getirdiği yenilikler nereden
gelmiştir? Bu edebiyata adını veren fermana neden ihtiyaç
duyulmuştur? Hedefe ulaşmayı engelleyen bu “ikilik” neydi?
Edebiyat’ın en büyük kaynağı beşeriyattır! Bu nedenle
Tanzimat Edebiyatını anlamak için önce Tanzimat
Dönemi’ndeki sosyal olguları ve yapılanları anlamak en
akıllıca iştir! ☺
TANZİMAT DÖNEMİ
Tanzimat Osmanlı Tarihi’nde, batılılaşma yolunda
köklü değişimlerin yaşandığı dönemin adıdır. Kronolojik
olarak bu dönem 3 Kasım 1839 Tanzimat Fermanı’nın ilanı
ile başlar ve 1876’da, 1.Meşrutiyet’in ilanı ile son bulur.
Osmanlı Devleti 18.yüzyılın başından beri duyduğu
yenileşme gereksinimini Lâle Devri’nden başlayarak giriştiği
çeşitli reformlarla karşılamaya çalışmıştır. Ancak bunlar ya
Patrona Halil (1730) ya da Kabakçı Mustafa (1807) İsyanları
gibi tepkilerle karşılaşmış ve sonuçta reformlardan beklenen
yararlı gelişmeler gerçekleşememiştir.
Öte yandan batının büyüyen gücü ve artan baskısı,
üst üste uğranılan askerî yenilgiler, sürüp giden iç
düzensizlik, devletin yönetim yapısındaki ve geleneksel
Tımar (toprak işletme) sistemindeki bozulmalar, zanaat ve
ticaret faaliyetlerindeki gerilemeler Osmanlı Devleti’ni ir
kaosa sürüklemiş ve kapsamlı, köklü bir yenilik programının
hazırlanıp uygulanmasına olanak bırakmamıştır.
Tanzimat’ın ilk adımları II. Mahmud dönemindeki
atılımlarla plânsız ve acil çözüm amaçlı da olsa atılmıştı ve
bunlar Tanzimat’ın habercisi niteliğine sahip olmuşlardı.
II. Mahmud’un vefatı üzerine, 1 Temmuz 1839’da
oğlu Abdülmecid tahta geçtiğinde, II. Mahmud döneminde
patlak veren Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı’nın etki ve
amaçları halen devam etmekteydi.
*28 Temmuz 1808 II. Mahmud tahta geçer.
*14 Haziran 1826 Yeniçeri ocağının sonu
*1827 Tıphane-i Amire kurulur.
*1831 İlk saray konservatuarları kurulur.
*1 Kasım 1831 ilk gazete Takvim-i Vakayi
*1834 Mekteb-i Harbiye kurulur.
*1835-1845 arasında ilk halk konserleri
Bu kaos ortamında halkın ve batılı devletlerin
desteğini kazanmak isteyen Abdülmecid, onu reform
yapmanın gerekliliğine inandırmak için yanına gelen Mustafa
Reşid Paşa’ya güvenir ve bu konuda ona yetki verir.
(Mustafa Reşid Paşa)
*1832 Mısır Valisi M. Ali Paşa’nın isyanı
*Mayıs 1833 Mısır İsyanı’nın Avrupalı
devletleri rahatsız etmesi,M. Ali Paşa’nın
uzlaşmaya zorlanması.
*8 Temmuz 1833 Osmanlı Devleti’nin
güvenliği için Rusya ile Hünkar İskelesi Ant.
İmzalaması(Avrupa’nın hoşuna gitmez).
*24 Haziran 1839 Osmanlı Devleti’nin
Nizip’te mağlup olması.
*1 Temmuz 1839 Osmanlı Donanması’nın
Mısır’a kaçırılması,Abdülmecid’in tahta çıkışı
*NOT:Bu kaos 24 Mayıs 1841’de İngiltere’nin
yardımıyla çözümlenir. Mısır veraset
sistemiyle M. Ali Paşa’ya bırakılır.
BÜYÜK GÜN, 3 KASIM 1839
Mustafa Reşid Paşa, Tanzimat Fermanı’nı ya da diğer
bir deyişle Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu’nu ilân etmeden önce
vasiyetnamesini bile yazmış ve o gün çoluk çocuğuyla
helalleşerek fermanın okunacağı yere gitmiştir.
Bu yer, Gülhane Köşkü’nün önüdür ve Gülhane parkı
olarak da anılır. Sarayburnu’ndan Topkapı Sarayı’nın
duvarlarına kadar uzanır. Tanzimat Fermanı, Gülhane Hatt-ı
Hümâyûnu adını bu alanın denize yakın tarafında bulan sıra
sıra gül bahçelerinden almıştır. ☺
TANZİMAT FERMANI’NIN TAM METNİ
“Benim Vezirim
Herkesin bildiği gibi,devletimizin meydana çıkışının
başlangıcından beri Kur’an yargılarına ve şeriat kanunlarına
yetkin biçimde uyulduğundan,saltanatımızın kuvveti,durumu
ve bütün tebaasının dirlik ve güvenliği son dereceye
varmışken, yüz elli yıl var ki, birbirini kovalayan gaileler ve
çeşitli sebeplerden dolayı ne şeriat ve ne de kanunlara
uyulmak yüzünden eski kuvvet ve mâmurluk tam tersine
zayıflık ve fakirliğe dönüşmüştür.Halbuki şer’î kanunlarla
idare olunmayan memleketlerin pâyidar olamıyacağı belli bir
şeydir. Cülûsumuzdan beri eserleri hayırlı düşüncelerimiz
sadece meleketin imarı, halkın ve fakirlerin refâha
kavuşturulması faydalı meselesine inhisar
etmiştir.Memleketimizin coğrafî durumuna, münbit
topraklarına ve halkın kaabiliyet ve istidadına göre lüzumlu
şeylerin teşebbüs olunduğu takdirde, beş-on yıl içinde
Allah’ın yardımıyla istenilen şeylerin hasıl olacağı belli
olmakla beraber Allah’ın yardım ve inayetine itimat edip
Peygamberimizin rûhani imdâdına dayanarak bundan sonra
devletimizin ve memleketimizin iyi şekilde idaresi için bazı
yeni kanunlar konulması lüzumlu ve önemli görülmüştür. Bu
kanunların esas maddeleri de can emniyeti ile ırz, nâmus ve
malın korunması, vergi tahini, lâzım olan askerin toplanış
tarzı ve kullanılma süresi meselelerinden ibaret olup şöyle ki:
Dünyada candan aziz bir şey olamdığından, bir insanın onu
tehlikede gördükçe yaradılış itibariyle hiyanete eğilimli
olamasa bile, can ve namusunu korumak için elbette bazı
şeylere başvurmayı, bunun da memlekete zararlı olageldiği
herkesçe kabul edilmiş olduğu gibi tam tersine can ve
namusundan emin olduğu takdirde sadakat ve doğruluktan
ayrılmayacağı ve işi gücü hemen devlet ve millete iyi
hizmetten ibaret olacağı da belli ve meydandadır. Mal
emniyetinin bulunmayışı halinde ise, herkes ne devlet ve ne
de millete ısınmayıp, ne de memleketin imarına bakmayıp
daima endişe ve ızdıraptan kurtulamayacağı gibi aksi
takdirde, yani mal ve mülkü tam emniyet içinde olduğu halde
hemen kendi işi ile ve geçim imkânlarını genişletmekle
uğraşacağı ve kendisinde günden güne devlet ve millet
gayreti ve vatan sevgisi artıp ona göre iyi harekete çalışacağı
şüphe götürmez. Vergi tâyini meselesi ise, bir devlet
memleketi korumak için elbette askere ve başka lüzumlu
masraflara muhtaç bulunup, bu ise para ile idare olunacağına
ve para da tebaanın vergisi ile hâsıl olacağına göre bunun da
çaresine iyi bir şekilde bakmak çok önemli olup, gerçi ilk
zamanlarda gelir sanılmış olan tekelden toplayış belâsından
hamdolsun memleketimiz halkı bundan evvel kurtulmuşsa
da, memleketi tahrip vasıtası olup hiçbir zaman faydalı
sonuçlar vermeyen zararlı iltizam usulü hâlâ mevcud ve bu da
bir memleketin siyasi ve mali işlerini bir adamın kendi bildiği
gibi kullanmak üzere eline ve zorbalık ve kahredicilik
pençesini teslim demek olup, o da zaten eğer bir kimse
değilse hemen kendi çıkarına bakarak bütün işi gücü
başkasına haksızlık ve zulümden ibaret olduğundan bundan
sonra memleket halkından her ferdin malına ve kudretine
göre uygun bir vergi tayin edilerek, kimseden fazla bir şey
alınmaması ve devletimizin karada ve denizde askerî ve diğer
masrafları da lâzım gelen kanunlarla sınırlandırılıp
açıklanarak, bunun ona göre yapılması gereklidir. Asker
meselesi de yukarıda anlatılan önemli maddelerden olup gerçi
vatanın muhafazası için asker vermek ahalinin boynuna borç
ise de şimdiye süre geldiği gibi bir memleketin mevcut
nüfusu sayısına bakılmayarak kiminden tahammül
derecesinden fazla ve kiminden noksan asker istemek hem
düzensizliğe ve hem de pek faydalı şeyler olan ziraat ve
ticaretin bozulmasına sebep olduğu gibi, askerliğe gelenlerin
ömürlerinin sonuna kadar kullanılmaları da hem bıkkınlığa ve
tahammülsüzlüğe, hem de neslin çoğalmamasına sebep
olduğundan her memleketten gerektiğinde istenecek asker
için bazı iyi usuller ve dört veya beş sene kullanıldıktan sonra
bir değiştirme usulü konulması gerekir. Netice olarak bu
nizamî kanunlar meydana konulmadıkça kuvvet ve
mâmurluk, dirlik ve rahatlık elde edilmesi mümkün olmayıp,
hepsinin esası bu anlatılan meselelerden ibaret olduğundan,
bundan sonra suç işleyenlerin dâvalarını şer’î kanunlara göre
açık olarak incelenip görülerek hüküm verilmedikçe, hiç
kimsenin hakkında gizli ve açık idâm işlemi câiz olmamak ve
hiç kimse tarafından başkasının ırz ve nâmusuna el
uzatılmamak ve herkesin mal, mülküne tam serbestlikle
sahip ve mutasarrıf olarak hiçbir taraftan müdahale
edilmemek ve saltanatımızın tebaası olan Müslümanlar ve
öbür milletler bu şahane musaademize istisnâsız mazhar
olmak üzere can, ırz, nâmus ve mal meselelerinde şeriâtın
hükmü gereğinden olarak memleketimizin bütün ahalisine
tarafımızdan tam garanti verilmiş ve öbür hususlara da oy
birliği ile karar verilmesi lâzım gelmiş olduğundan, Meclis-i
Ahkâm-ı Adliye üyeleri gereği derecesinde çoğaltılıp ve
devletimizin vükelâ ve ricali de tayin olunacak bazı günlerde
toplanarak ve hepsi düşünce ve mütalâalarını hiç çekinmeden
serbestçe söyliyerek, bu mal ve emniyeti ve vergi hususlarına
dair lâzım gelen kanunlar bir taraftan kararlaştırılıp askeri
Tanzimat meselesi de Serasker Kapısı Donanma Meclisinde
konuşulup her kanun kararlaştırıldıkça, her şeyin Allah’a ait
olduğu nisbette, işlerde esas tutulmak üzere Hatt-ı
Hümâyûnumuzla tastik olunmak için tarafımıza arzolunsun.
Bu şeri’ate uygun kanunlar yalnız din ve devleti, memleket
ve milleti canlandırmak için konulacağından, tarafımızdan
bunlara aykırı davranış vâki olmayacağına ahd ve misâk
olunup Hırka-i Şerif odasında bütün yüksek memurlar vükelâ
hazır oldukları halde Allah’a yemin edilerek ulemâ ve
vezirlerden ve neticede her kim olursa olsun şer’i kanunlara
aykırı hareket edenlerin sabit olan kabahatlerine göre
cezalarının lâyık oldukları şekilde ve hiç bir rütbeye, hatır ve
gönüle bakılmadan yerine getirilmesi için özel bir ceza
kanunu da düzenlensin. Bütün memurların şimdiki halde
yeter derecede maaşları bulunup eğer henüz bulunmayanları
varsa onlar da yoluna konulacağından,şer’an menfür olup
memleketin harap olmasının en büyük sebebi olan tek çirkin
rüşvet işinin bundan sonra vukua gelmemesinin de kuvvetli
bir kanunla tekit edilmesine bakılısın. Bu anlatılan şeyler
eski usulü baştan başa değiştirmek ve yenilemek olacağından
şahâne irademiz İstanbul ve bütün memleketimiz ahalisine
ilân edilip duyurulacağı gibi dost devletlerin de bu usule
inşallah şahit olmaları için İstanbul’da oturan bütün elçilere
de resmen bildirilsin. Hemen Ulu Tanrı’mız hepimizi
muvaffak buyursun ve bu konulan kanunlara aykırı hareket
edenler Ulu Tanrı’nın lânetine uğrasınlar ve edebiyen
kurtuluş bulmasınlar, âmin.”
Ferman biçimsel olarak geleneksel padişah
fermanlarından farksızdı, fakat içerik olarak pek çok yeniliğe
sahipti. Bu yeniliklerin en önemlisi ilk defa bir padişahın
yetkilerini sınırlıyor ve yargının üstünlüğünü tanıyor
olmasıydı.
Doğu’ya Batı’yı getirme çabası olarak da
nitelendirebileceğimiz Tanzimat Fermanı’nın ana ilkeleri
şöyle özetlenebilir:
1.Mahkemeler açık olarak yapılmalıdır, bunun
sonucunda da mahkeme kararı olmadan hiç kimsenin
özgürlüğüne dokunulamayacağı gibi, herhangi bir cezanın
uygulanması da mümkün olmayacaktır. Mahkeme edilmeden
kimse idam edilmeyecek, zehirleme yöntemi tamamen
kaldırılacaktır.
2.Hiç kimsenin canına, malına ve namusuna
dokunulmasına mezhep farkı gözetmeksizin izin
verilmeyecek ve buna devlet tarafından tam bir güvenlik
garantisi verilecektir.
3.Hristiyan ve Müslüman vatandaşlar arasında mutlak
bir hukuksak eşitlik sağlanacaktır.
4.Ulema ve vezirler suç işledikleri takdirde rütbe ve
sıfatları göz önüne alınmayarak ceza kanunları hükümlerince
yargılanacaklardır.
5.II. Mahmud döneminde kurulmuş olan Meclis-i
Vâlâyi Ahkâm-ı Adliye’nin üyeleri çoğaltılacak ve devlet
büyükleri ve yüksek memurlar da belli zamanlarda toplanarak
kanunlar ve ayrıca bir ceza kanunu hazırlayacaklardır.
6.Hiç kimseden kanunsuzca vergi alınmayacak ve
vergiler belirlenirken gelir miktarları göz önünde
tutulacaktır.
7.Bir maaşı olmayan memurlara maaşlar
bağlanacaktır.
8.Süresiz ve keyfî askerlik usulü kaldırılarak yerine
herkesi kapsayan bir yönetim uygulanacaktır. Askerlik
hizmeti için belli bir süre ve bir yerin nüfusu oranında
yükümlülükler konulacaktır.
9.Rüşvet kesin olarak kalkacak ve buna cesaret
edenler şiddetle cezalandırılacaktır.
10.Devlet işleri hakkında yapılacak toplantılarda,
katılımcılar fikirlerini özgürce ve çekinmeden
söyleyebileceklerdir. Hükümdar, bizzat kendisi bu kurallara
uymayı ve bunlara aykırı davranmamayı kabul ettiği gibi,
bilginler ve devlet büyükleri de bu konuda yemin
edeceklerdir.
TANZİMAT FERMANI’NIN
B UYGULAMA AŞAMALARI
İlân etmeden önce Mustafa Reşid Paşa’ya
vasiyetname bile yazdıran Tanzimat Fermanı’nın uygulanma
aşaması pek kolay olmamıştır.
Zaman zaman duraklamalara ve verilen çeşitli
ödünlere karşın yenilikler bakımından oldukça ilerleme
kaydedilmiştir. Yenilik yapılan çeşitli alanlar ve en önemli
yenilikler şunlardır:
A-Hukuksal Alandaki Yenilikler
*1840’da İlk Ceza Yasası çıkarılır ve ilk ticaret mahkemesi
açılır.
*1847’de toprak mülkiyeti ve kullanımıyla ilgili ilk yasa
çıkarılır.
*Yargı örgütünde büyük yenilik ve değişiklikler yapılır.
*1868’de Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve Şurâ-yı Devlet (bugünkü
Yargıtay ve Danıştay’ın temelleri) kurulur.
B-Yönetim Alanındaki Yenilikler
*II. Mahmud’un kurmuş olduğu bakanlıklara (Evkaf, Dahiliye,
Hariciye, Maliye) yenileri eklenmiştir (Ticaret ve Ziraat,
Maarif, Adliye, Bahriye, Harbiye).
*Yerel Meclisler kurulmuştur
*Taşra yönetimi Vilayet (İl), Sancak, Kaza (İlçe), Nahiye
(Bucak) ve Köy olarak örgütlenmiştir.
*1854’te İstanbulda, İlk kez Belediye Örgütü Kurulmuştur.
C-Askerlik Alanındaki Yenilikler
*1843’te yeni ordu kurulmuştur.
*1848’de yeni askerlik düzeni uygulanmaya başlanmıştır.
D-Eğitim Alanındaki Yenilikler
*Tanzimat’ı uygulayacak yeni bir insan tipinin
oluşturulmasına çalışılmıştır.
*1845’te Rüşdiyeler(Orta Okul) Darü’l-Fünun’a öğrenci
yetiştiren orta dereceli okullar olarak kabul edilmiştir.
*1850’de Darü’l-Maarif öğrenime başlar.
*1851’de akademik karakterde ilk ilmî dernek olan Encümeni
Dâniş açılmıştır.
*1857’de Paris’te Mekteb-i Osmanî adında bir okul acılmıştır.
*1858’de Kız Rüşdiye Mektebleri(Orta Okul) acılmıştır.
*1863’te Darü’l-Fünun’da halka açık serbest konferans
şeklinde derslere başlanmıştır.
*1864-1876 yılları arasında Paris’e öğrenci
yollanmıştır(Tanzimat Edebiyatı’nı oluşturan şair ve
yazarların Batı’dan etkilenmelerini sağlamıştır).
*1868’de Mekteb-i Sultanî(bugünkü Galatasaray Lisesi)
açılmıştır.
*1869’da Maarif-i Umumiye Nizamnamesi(Millî Eğitim
Tüzüğü) ile ilk ve orta öğretim düzenlenmiştir.
*1870’te Darü’l-Fünun-ı Osmanî açılmıştır, Darü’l-Muallimat
açılmıştır.
*1872’de Darü’l-Maarif İdadisi(lisesi) kurulmuştur.
*1874’te Darü’l-Fünun-ı Sultanî(Hukuk, Mülkiye, Edebiyat
fakültelerinden oluşur) açılır.
E-Ekonomi Alanındaki Yenilikler
*Bu alanda büyük atılımlar gerçekleşememiştir. Dış baskılar
nedeniyle çağdaş bir ekonomik yapı oluşturma yolunda
ilerlemeler kaydedildi ancak ülke yarı sömürga durumuna
düştü.
*Ferman ile sözü verilen adil vergi düzenini kurmak adına
1839’da iltizam usulü kaldırıldı, ancak yeni düzenin
sağlanamaması nedeniyle 1841-1870 yılları arasında iltizam
usulü yeniden getirildi.
*1838’de İngiliz tüccarlarına geniş ayrıcalıklar veren
“Baltalimanı Ticaret Antlaşması” başta olmak üzere Avrupa
ülkeleriyle çeşitli ticarî antlaşmaların imzalanması ülkeyi
yabancı sanayi ürünleri için açık pazar durumuna getirmiştir.
*1854’te ilk kez dış borç alınmıştır, Avrupa ülkelerine
borçlanma dönemi başlamıştır. (bu durum 1881’de Osmanlı
Devleti’nin tüm kaynaklarını Avrupa ülkelerinin denetimine
bırakan Düyun-ı Umumiye’nin kuruluşuna zemin
hazırlamıştır.
Quo vadis?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
27 Aralık 2008       Mesaj #14
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
TANZIMAT DONEMI EDEBIYATI SOSYAL SIYASI VE KULTUREL YAPI NASILDI
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
27 Aralık 2008       Mesaj #15
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
bakınız
Alıntı
Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı

I-TANZİMAT EDEBİYATI KAYNAKLARI
Bilindiği üzre Fransız Edebiyatı'nın etkisi ki 18.yy Fransız uygarlığının İspanya, İtalya ve İngiltere'yi etkisi altına alan evrensel bir düzeye varmış olmasıdır ki bu dönemde başta Amerika olmak üzre pek çok ülke bilim ve felsefi yönden edebi akımların etkisinde kalmıştır. Bizimde bu akımdan etkilenmemiz kaçınılmazdı. Bunun yanı sıra Fatih in İtalyan ressamı Bellini 'ye resmini yaptırması,Katip Çelebi'nin ' Cihan-nüma'sı, 17. yy dan sonra Avrupaya giden Çelebi Mehmet'in 'Paris Sefaretnamesi'gibi eserler Avrupa kültürünü bize getirmiştir.

III- TANZİMAT ÖNCESİ VE TANZİMAT NESRİNE GENEL BİR BAKIŞ

Genel olarak edebiyatımıza baktığımızda düz yazıyı 3 kısıma ayırabiliriz:
a)Divan edebiyatında açık ve edebi nesir ile yazılan eserler: Süslü nesir ile divan şiiri arasında paralellik vardır. Amaç ustalık ve hünerini göstermektir. Arapça ve Farsça tamlamalarla doludur. Seciler ağırlıklıdır.
b) Halk edebiyatında yazılan eserler: süsten, söz sanatlarından uzaktır. Bu dönemdeki tasavvufi eserler, halk hikayeleri, kur'an tevsirleri, menakıpnameler, halk hikayeleri vb nitelikteki eserlerhalka bir şeyler öğretme amacı güderek, sade bir dil ile öğretici nitelikte yazılmıştır.
c) Tanzimat edebiyatında yazılan eserler: Edebiımızda gerçek nesir Tanzimatla başlar. Gazete ile birlikte batılı pek çok yeni nesir türü edebiyatımıza girer. Bu dönem fikri ön plana çıkaran kısa ve öz cümleler kullanılmıştır.artık seciler atılmış, kısa cümleler kullanılmış, doğrudan konuya girilmiş, ilk defa noktalama işaretleri kullanılmıştır.

IV-TANZİMAT EDEBİYATI

Tanzimat Fermanı ile siyaset, idare, ve eğitim alanlarında Batı uygarlığına resmen katıldıktan sonra Batı'yı örnek edinen Avrupai Türk Edebiyatının 1. dönemidir. Tanzimat Edebiyatı, 1860'da Şinasi'nin Tercümal-i Ahval gazetesini çıkarmakla başlar. Tanzimat Edebiyatı, eski kuruluşlarla, düşüncelerin karşısına tpolumsal ve siyasal düzenlemelerle çıkar. Basımevlerinin gelişmesi, gazeteciliğin Batı'dan geniş ölçüde esinlenmesi, güçlü edebiyatçıların yetişmesi, etkili bir kamoyu yaratır. Batı'ya yönünü dönen bu edebiyat ile toplum hayatımızın hızlı değişmesinde ve gelişmesinde etkili akımların fikir dünyamıza katılmaları sağlamıştır. Özellikle Tanzimatile birlikte batıdaki pek çok yeni nesir türleri( tiyatro, gazete, roman, çeviri vb.) edebiyatımıza girer. Düz yazının gelişmesinde gazeteciliğin büyük payı vardır. Tanzimatile edebiyatımıza yeni bir dünya görüşü girer, bu dönem yazarları, toplumcudur, doğrunun, iyinin peşindedir, edebiyatile ulusu yükseltmek, baskıları ortadan kaldırmak hedeflenirken kendilerini halka karşı sorumlu hissederler. Geşilmeye katkı sağlayacak batıdaki yeni nesir türlerinin yanı sıra romantizm, realizm, naturalizm, sembolizm ve parnasizm gibi pek çok batılı edebi akım edebi hayatımıza girmiştir. Nesir ve nazımda konu alanları genişlemiştir. Sade dil ile yazılırken bir önceki dönemde de işlenen vatan, millet, hürriyet, halk sevgisi gibi konular bu dönemde de işlenmiştir.

B) TANZİMAT DÖNEMİ NESRİ

I- İLETİŞİMİN TARİHSEL GELİŞİMİ

I.A) ANADOLU İMPARATORLUKLARINDA İLETİŞİM
Anadolu tarihsel süreçde pek çok imparatorlukların hakimiyeti altına girmiştir. Anadoludaki ilk iletişim biçimleri, yazının gelişmişliğine paralel olarak daha çok tabletler ve yazıtlarla gerçekleşmiştir.bu yazıtların içeriğine baktığımızda ülkenin siyasal durumunun yıllıkları ,krallıkla ilgili eski olaylar, yönetim sınıfı içindeki çekişmeler, komşu ülkelerle olan yazışmalar, yönetim, yasa ve kulralları hakkında bilgi içerdiğini görüyoruz.

I.B) OSMANLI DEVLETİNDE İLETİŞİM
Osmanlıda iletişim devletin idari ve bürokratik kararlarının hiyerarşik bir düzen içinde merkezden taşraya iletilmesi ihtiyacının bir sonucu olarak resmi bir özellik taşır.fermanlar, kanunnameler, nizamnameler vb. Yazılar gerekli bürokratik yerlere 'menzil'sistemi ağı ile iletiliyordu.iletişim, koşucu, ulak, çapar, tatar isimleri verilen özel olarak yetiştirilmiş mesaj taşıyıcılar tarafından yapılırdı.yollarda bu taşıyıcılar için at tutulurdu. Bu süreç II.Mahmut dönemine kadar devlet ile halk arasındaki iletişim, devletin halka duyuruları telleklarla halka iletilirdi.bir de iletşimin resmi olm ayan kısmı vardı. Edebiyat ürünleri de Osmanlıda iletşim vasıtası olmuştur. Aşık tarzı sözlü şiir geleneği, halkın haberleşme aracı haline gelmiştir. Köy köy kasaba kasaba dolaşarak bulundukları yerdeki olayları bir sonraki durakta anlatarak halkın kitle iletişim aracı görevini üstlenmişlerdir.

Güneş... - avatarı
Güneş...
Ziyaretçi
22 Şubat 2009       Mesaj #16
Güneş... - avatarı
Ziyaretçi
Tanzimat edebiyatının edebiyata etkisi nedir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Şubat 2009       Mesaj #17
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
tanzimat dönemi edebiyatı sayesinde batıdan gelen yeni nazım türleri edebiyatımıza girmiştir.
roman hikaye tenkit vs daha ayrıntılı bilgi için aşağıdaki linke tıklayını.
https://www.msxlabs.org/forum/turk-edebiyati/4638-tanzimat-edebiyati.html
Összede - avatarı
Összede
Ziyaretçi
22 Şubat 2009       Mesaj #18
Összede - avatarı
Ziyaretçi
TANZİMAT EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ

Tanzimat Fermanı sonrası Batı'ya, özellikle Fransa'ya öğrenim görmek için gönderilen ve Batı kültürüyle yetişen aydınlar, Türk edebiyatı yolunda yeni eserler vermeye çalıştılar.1860 yılında agah Efendi ve Şinasi'nin çıkarmaya başladıkları Tercüman-ı Ahval gazetesi ile Batı'ya yönelen edebiyatımız başlamış oldu.

Tercüman-ı Ahval gazetesiyle başlayan bu edebiyata "Tanzimat Edebiyatı" adı verilmiştir. Sanatçıların özellikle Fransız edebiyatından etkilenerek getirdikleri yenilikler ve sanat anlayışları bakımından Tanzimat Edebiyatı üçe ayrılır:

-Tanzimat Edebiyatı Hazırlık Dönemi

-Tanzimat Edebiyatı Birinci Dönem

-Tanzimat Edebiyatı İkinci Dönem Tanzimat Edebiyatı Hazırlık Dönemi:
Bu dönem Batı edebiyatı ile Türk aydınının çe­viriler yoluyla ilk kez yüz yüze geldiği dönemdir. Şinasi, Fransızcadan manzum olarak Türkçeye çevirdiği bazı şiirleri, asıllarıyla birlikte "Tercü-me-i Manzume" adlı eserinde toplamıştır. Yusuf Kamil Paşa, Fenelon'dan "Telemak" adlı romanı çevirmiştir. Böylece edebiyatımıza çeviri yoluyla ilk roman kazandırılmıştır (1859).

İlk gazeteler de bu dönemde çıkarılmıştır. İlk resmi Türkçe gazete olan Takvim-i Vakayi (1831), yarı resmi Türkçe gazete olan Ceride-i Havadis (1840) bu dönemin ürünleridir.
İlk yeril tiyatro eseri olan "Şair Evlenmesi" bu dönemde Şlnasl tarafından 1859'da yazılmıştır.

2. Tanzimat Edebiyatı Birinci Dönem Genel Özellikleri:

- Bu dönemde Türk edebiyatına yön veren önemli sanatçılar yetişmiştir. Şinasl, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Vefik Paşa ve Şemsettin Sami gibi değerli şahsiyetler bu dönemde yetişmiş ve Türk edebiiyatına pek çok ölümsüz eser ka­zandırmışlardır.

- Toplumsal konular olan yurt, ulus, özgürlük, hak, adalet, devlet, eşitlik gibi konular ilk kez işlenmiştir.

- "Toplum için sanat" anlayışı benimsenmiştir. Edebiyat, toplumu eğitmede bir araç olarak kullanılmıştır.
- Yazı dilinde konuşma dilinin kullanılması ilk kez bu dönemde amaçlanmıştır. Ancak bu alanda yeterince başarılı olunamamış, bu fikir ancak Milli Edebiyat döneminde gerçekleşmiştir.

- Hece ölçüsünün ulusal nazım ölçüsü olduğu görüşünde fikir birliğine ulaşılmış; ancak aruz ölçüsü bir türlü terk edilememiştir. Hece ölçüsü amaçlansa da daha çok aruz ölçüsüyle şiirler yazılmıştır.

- Makale, anı, eleştiri, tiyatro, hikâye, roman gibi yazı türleri edebiyatımıza bu dönemde , girmiştir. Bu türlerin Batılı anlamdaki ilk örnekleri bu dönemde verilmiştir.

- Divan Edebiyatı'nda önemli yer tutan söz sanatlarının süs olarak değil, gerektiği yerde kul­lanılmasına önem verilmiş, bu söz oyunları büyük ölçüde terk edilmiştir.

- Parça güzelliği yerine bütün güzelliğine önem verilerek şiire İlk kez bağımsız adlar verilmiştir.

— Şinasi ile Ahmet Vefik Paşa'da klasisizmin: Namık Kemal ile Ahmet Mithat Efendi'de
ise romantizmin özellikleri görülür. Böylece Batı edebiyatındaki akımların izleri de bu dönemde görülmeye başlanmıştır.


3. Tanzimat Edebiyatı İkinci Dönem Genel Özellikleri

— "Sanat için sanat" görüşü benimsenmiştir.

— Sanatçılar, toplumu ilgilendiren konulardan
uzaklaşarak bireysel konulara yönelmişlerdir. Bunda devlet yönetiminin aydınlar üzerindeki yoğun baskısının etkisi olmuştur.

— Dilde sadeleşme düşüncesi terk edilmiş, bi­rinci dönem sanatçılarına göre daha ağır bir dil kullanılmıştır.

— Şiirin konusu bu dönemde daha da genişletilmiştir.

— Recaizade Mahmut Ekrem, Abdulhak Hamit Tarhan, Samipaşazade Sezai, Nabi-zade Nazım ve Muallim Naci bu döneme damgasını vuran sanatçılardır.

— Bu dönem sanatçılarında romantizm, realizm ve natüralizmin etkileri görülür.
TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

— Divan şiirinin soyut özellikleri bırakılmış; ancak biçim özelliklerine bağlı kalınmıştır. Yani Tanzimat şiirinde yeni düşünceler eski biçimlerle verilmiştir.

— Gazel, kaside, murabba, terkib-i bent, terci-i bent gibi nazım biçimlerinin yanında yeni nazım biçimleri de kullanılmıştır.

— Dil ve anlatımda genel olarak sadelik ilkesine bağlı kalınmamıştır.

— Hece ölçüsüyle yazma isteğine karşın genel­likle aruz ölçüsü kullanılmıştır.

— Nazım birimi olarak genel anlamda beyit kul­lanılmıştır.

— Divan şiirindeki parça güzelliği yerine bütün güzelliği benimsenmiş, anlam şiirin bütününe sindirilmiştir.

— Fransız İhtilali ile dünyaya yayılan kanun, adalet, vatan, millet, hak, hukuk gibi kavramlar şiire konu olmuştur.

— Divan şiirindeki göz için kafiye anlayışı yerine kulak için kafiye anlayışı benimsenmiştir.

— Birinci dönem şiiri dışa, topluma; ikinci dönem şiiri içe, bireye yöneliktir.

— Fransız edebiyatının etkisiyle yeni mecazlar kullanılmıştır.

— ikinci dönem şiirinde beyit birimi ve Divan Edebiyatı nazım biçimleri terk edilmeye baş­lanmıştır.

— Şiirin konusu genişletilerek her konuda şiirler yazılmaya başlanmıştır.


TANZİMAT DÖNEMİNDE NESİR VE ÖZELLİKLERİ

— Tanzimat nesrinde, Divan nesrinin aksine an­latım süsten ve yapmacıktan giderek uzak­laşmış yerini düşüncenin Önemine bırakmıştır.

— Konuşmaları gösteren çizgiler ve noktalama işaretleri kullanılır. Böylece Divan nesrinde sayfalarca süren cümleler kısaltılmış, sözcük­lerin cümle içindeki işlevi önemsenmiştir.

— Divan nesrindeki iç kafiye olan secilere pek yer verilmemiştir.

— Basmakalıp giriş cümleleri bırakılmış, konuya doğrudan girme ilkesi önemsenmiştir.

— Toplumu tümüyle kuşatan sosyal konular iş­lenmiş, edebiyat toplumun içine indirilmiştir.

— Gazeteciliğin etkisiyle yeni nesir türleri olan roman, makale, hikâye, fıkra, eleştiri gibi yazılar edebiyatımızda yerini almıştır.



TANZİMAT DÖNEMİNDE HİKÂYE VE ROMANIN GENEL ÖZELLİKLERİ

— Olaylar genellikle günlük yaşamdan ya da tarihten seçilmiştir. Olayların yaşanmış ya da yaşanabilir olması önemsenmiştir.

— Olayların çoğunda rastlantıların yardım ettiği aşklar yer alır.

— Kahramanlar sosyal hayatın getirdiği zorunlu­luklar yüzünden aile çevrelerinden seçilmiştir.

— Bu dönem hikâye ve romanları teknik ve kompozisyon yönünden ilk örnek olmanın eksikliklerini taşırlar.

— Yazarlar, eserlerinde kişiliklerini giziememiş hatta yer yer olayın akışını keserek okura bilgi ve öğüt vermişlerdir.

— Tasvirler, olayın akışı içinde eritilmemiş, bir süs öğesi olarak uzun uzadıya kullanılmıştır.

— Roman ve hikâyede aydınlara ve halka sesle­nen iki tutum kendini gösterir. Örneğin Namık Kemal aydınlara, Ahmet Mithat Efendi halka seslenir.

— Kişiler çoğu zaman tek yönlü olarak ele alınır. İyiler hep iyi, kötüler de hep kötüdür. Eserin sonunda iyiler mükâfatlandırırken kötüler ce­zalandırılır.

— Cariyelik kurumu ve alafrangalık özentisi sık sık işlenir.

— Birinci dönem romanlarında daha çok romantizmin etkisi görülür. Romantizmin etkisiyle Namık Kemal ve Ahmet Mithat Efendi yer yer olayın akışını keserek okura bilgi vermiş ve eserde kişiliklerini gizlememişlerdir.

— İkinci dönem sanatçıları realizmin etkisiyle "gözlem"e önem vermişler, nedenlerle sonuçlar arasında ilgi aramışlar, olağanüstü kişi ve olaylar yerine olabilir olaylara, kişilere yönelmişlerdir.

— Eserler genel olarak duygusal, acıklı konüfar üzerine temellenir.


TANZİMAT DÖNEMİNDE TİYATRO

Tanzimat Dönemi'ne gelinceye kadar Türk okuru, tiyatro türüne yabancı değildi. Halkın eğ­lence ihtiyacını karşılayan karagöz, meddah ve ortaoyunu vardı. Batılı anlamda yazılı bir metne dayanan, oyuncuların bu metindeki rollerini ezberleyip olayı sahnede seyirci önünde canlandırabilecekleri ilk yerli eser Şinasi'nin "Şair Evlenmesi" adlı komedisidir.

"Tiyatro bir eğlencedir; fakat eğlencelerin en faydalısıdır." diyen Namık Kemal bu dönemin önemli tiyatro sanatçılarındandır. Tiyatrolarını halkı eğitmek için yazan Namık Kemal, romantizmin etkisinde kalmıştır. Tanzimat Dönemi tiyatro yazarlarından Abdulhak Hamit Tarhan bu dönemde en çok tiyatro eseri veren sanatçıları-mızdandır. Çok farklı bir milli tiyatro anlayışına sahip olan yazara göre "Asıl milli tiyatro seyircilere herkesten iyi bildikleri kendi hayatlarını değil, tanımadıkları toplulukların veya azınlıkla­rın hayatlarını, İslâm ve Osmanlı tarihinin muh­teşem olaylarını tanıtan eserlerdir." Ahmet Vefik Paşa, Moliere'den çeviriler yaparak Tanzimat tiyatrosuna büyük hizmetler yapmıştır.


TANZİMAT DÖNEMİ TİYATROSUNUN ÖZELLİKLERİ

— Tanzimat'a kadar geleneksel halk tiyatrosu (karagöz, meddah ve ortaoyunu) dışında ürün verilmemiştir.

— Batılı anlamda tiyatronun gelişimi Tanzimat'la başlar. Şinasi'nin 1859'da yazdığı Şair Evlenmesi Batılı tiyatronun ilk örneğini oluşturur.

— Tanzimat tiyarosunda çoğunlukla aile, gelenek, görenek, vatan sevgisi konulan işlenir.

— Tanzimat tiyatro yazarları halkı eğitme amacı gütmüşlerdir.
— Bütün Tanzimat yazarları, tiyatronun eğlence aracı olduğu kadar, eğitim aracı olduğunda da birleşmişlerdir.

— Komedilerde klasisizmin, dramlarda ise romantizmin etkileri görülür.

_Tiyatro, doğrudan halka seslenen ve konuş­maya dayanan bir tür olduğu için yapıtlar genellikle konuşma diliyle yazılmıştır. Tiyatroda dil, diğer türlere oranla daha sade ve konuşma diline yakındır.

— Tanzimat Edebiyatı'nda tiyatro eserleri oynanmaktan çok okunmak için yazılmıştır.

— Tanzimat Edebiyatı'nda şiirden sonra tiyatro önemli bir yere sahiptir.
TANZİMAT EDEBİYATINDA GAZETECİLİK


Tanzimat Edebiyatı'nın yazar ve şairlerinin pek çoğu gazete çıkarma işiyle de uğraşmıştır. Edebiyat çalışmalarıyla gazeteciliği yan yana yürütmüşlerdir. Edebiyat dergileri Türk1 basın hayatında daha sonraki dönemlerde ortaya çıktığı için edebiyat konulu yazılar, bu dönemde çıkarılan gazetelerde ya­yımlanmıştır. Bu dönemde çıkarılan başlıca gazeteler şunlardır:

Takvim-i Vakâyi: 1831 yılında Saray'ın çıkar­dığı ilk resmi Türkçe gazetedir.

Ceride-i Havadis: 1840'ta İngilizlerle ortak çıkarılan yarı resmi gazetedir.

Tercüman-ı Ahval: 1860'ta Agâh Efendi ile Şinasi'nin birlikte çıkardıkları ilk özel Türkçe gazetedir. Tanzimat Edebiyatı bu gazete ile başlamıştır.

Tasvir-i Efkâr: 1862'de Şinasi'nin tek başına çıkardığı gazetedir. Aynı gazeteyi 1865'ten sonra iki yıi Namık Kemal çıkarır.

Muhbir: 1866 yılında Ali Suavi çıkarır. Avrupa'ya gittikten sonra bu gazeteyi Avrupa'da çıkarmaya devam eder.

Hürriyet: 1869'da Londra'da Ziya Paşa ve Namık Kemal birlikte çıkarmışlardır. Daha sonra Ziya Paşa Cenevre'de tek başına çıkarmaya devam eder.

İbret: Avrupa'dan dönen Namık Kemal, 1871'de çıkarır.


Devir: 1872'de Ahmet Mithat Efendi çıkarır.


Bedir: 1872'de Ahmet Mithat Efendi çıkarır.


Tercüman-ı Hakikat: 1878'de Ahmet Mithat Efendi çıkarır.



TANZİMAT EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ

Tanzimat döneminden önceki edebiyatımızda batılı anlamda eleştiri yoktu. Bu alandaki eserler Tanzimat Edebiyatı'yla verilmeye başlanmıştır. 1860'tan sonra edebiyatımızı modernleştirmeyi amaçlayan sanatçılar, eski edebiyatı yıkmaya ve yerine yeni bir edebiyat kurmaya çalışmışlardır. Eleştiriler de bu yönde yoğunlaşır. Böylece bu türün öncülüğünü Ziya Paşa ve Namık Kemal yapar.

Ziya Paşa, Hürriyet gazetesinde çıkan "Şiir ve İnşa" (1868) makalesinde Divan şiirini eleştirir. Bu şiirin ulusallıktan uzak, yapay bir edebiyat oldu­ğunu belirtir. Ona göre gerçek edebiyat Halk Edebiyatadır. Halk Edebiyatı'na aydınlar ilgi göstermediği için bu edebiyat gelişmemiştir. Ne var ki, Ziya Paşa daha sonra bu düşüncesini değiştirir. "Harabat Mukaddimesi (1874)" nde bu görüşlerin tersini savunur. Yani Halk Edebiyatı'nı kötüler, Divan Edebiyatı'nı över.

Namık Kemal ise Divan Edebiyatı'na daha ka­rarlı ve sistemli saldırır. 1866'da Tasvir-i Efkâr'da yayımlanan "Lisan-ı Osmaninin Edebiyatı Hak­kında Bazı Mülâhazatı Şamildir" adlı yazısında Divan Edebiyatı'nı eleştirir. Namık Kemal, Ziya Pa-şa'nın Divan Edebiyatı'yla ilgili görüşlerini "Tah-rib-i Harabat" ve "Takip" adlı eserlerinde eleştirir, Divan Edebiyatı'na karşı çıkar.

Tanzimat Dönemi'nde eleştiri yazıları Recai-zade Mahmut Ekrem'in "Talim-i Edebiyat" adlı eserinin çıkışından sonra yaygınlaşır. Recaizade Mahmut Ekrem'le Muallim Naci arasında tartışma­lar olur. Recaizade Mahmut Ekrem "Zemzeme" adlı eserinin önsözünde ve "Takdir-i Elhan" da Muallim Naci'nin düşüncelerini eleştirir, eski edebiyata karşı çıkar. Muallim Naci de bu eleştirileri karşılıksız bırakmaz. Bu tür eleştirilerini "Dem-deme" adlı bir kitabında toplar.

Tanzimat Dönemi eleştirisinin temelini "eski -yeni" mücadelesi oluşturur. Eleştiri türündeki yazılar, Servet-i Fünun Dönemi'nde daha modern bir çizgiye ulaşır.


TANZİMAT EDEBİYATINDA MİZAH VE YERGİ

Tanzimat sanatçıları gerçek anlamda mizah ve yergilerin örneklerini de verirler. Ziya Paşa'nın "Za-fernâme" adlı eseri yergi türünün başarılı bir örneğidir.

İlk Türk mizah dergisi olan "Diyojen" bu dönemde çıkarılır. Dergiyi Teodor Kasap ve arkadaşları çıkarırlar (1869).
TANZİMAT EDEBİYATINDA İLKLER


İlk yerli roman: Şemsettin Sami'nin "Taaş-şuk-ı Talat ve Fitnat" adlı eseridir.

İlk çeviri roman: Yusuf Kâmil Paşa'nın Fene-lon'dan çevirdiği "Telemak" adlı eserdir.

İlk tarihi roman: Namık Kemal'in "Cezmi" adlı eseridir.

İlk edebi roman: Namık Kemal'in "İntibah" adlı eseridir.

İlk tarihi roman denemesi: Ahmet Mithat Efendi'nin "Yeniçeriler" adlı eseridir.

İlk realist roman: Recaizade Mahmut Ek­rem'in "Araba Sevdası" adlı eseridir.

İlk köy romanı: Nabizade Nazım'ın "Karabibik" adlı eseridir.

İlk psikolojik roman: Mehmet Rauf'un "Eylül" adlı eseridir.

İlk natüralist roman: Nabizade Nazım'ın "Zehra" adlı eseridir.

İlk köy şiiri: Muallim Naci'nin "Köylü Kızların Şarkısı" adlı şiiridir.

İlk pastoral şiir: Abdulhak Hamit'in "Sahra" adlı şiiridir.


Kafiyesiz şiirin ilk yazarı: Abdulhak Hamit Tarhan'dır. Şiiri ise "Validem"dir.


İlk yerli tiyatro eseri: Şinasi'nin "Şair Evlenmesi" adlı yapıtıdır.


İlk uyarlama tiyatro eserinin yazarı: Ahmet Vefik Paşa'dır.


Aruz ölçüsüyle yazılan ilk tiyatro eseri: Abdulhak Hamit Tarhan'ın "Eşber" adlı eseridir.


Hece ölçüsüyle yazılan ilk tiyatro eseri: Abdulhak Hamit Tarhan'ın "Nesteren" adlı eseridir.


Sahnelenen ilk tiyatro eseri: Namık Kemal'in "Vatan Yahut Silistre" adlı eseridir.

İlk resmi Türkçe gazete: Takvim-i Vakayi'dir.

İlk yarı resmi gazete: Ceride-i Havadis'tir.

İlk özel Türkçe gazete: Tercüman-ı Ahval'dir.

İlk şiir çevirisi yapan şair: Şinasi'dir. (Tercüme-i Manzume)

İlk Makale: Şinasi'nin "Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi'dir.


Noktalama işaretlerini kullanan ilk yazar: Şinasi'dir.

İlk antoloji: Ziya Paşa'nın "Harabat" adlı eseridir.

İlk röportaj örneği: Ziya Paşa'nın "Rüya" adlı eseridir.

İlk edebi bilgiler kitabı: Recaizade Mahmut Ekrem'in "Talim-i Edebiyat" adlı eseridir.

İlk atasözleri kitabı: Şinasi'nin "Durub-i Emsal-ı Osmaniye" adlı sözlüğüdür.

İlk hikâye eseri: Ahmet Mithat Efendi'nin "Letâif-i Rivayat" adlı yapıtıdır

Batılı anlamda ilk eleştiri yazarı: Namık Kemal'dir.

İlk mizah dergisi: Teodor Kasap'ın çıkardığı Diyojen adlı dergidir.

Batılı anlamda ilk öykü örnekleri: Samipa-şazade Sezai'nin "Küçük Şeyler" adlı eseridir.

İlk dergi örneği: Münif Paşa'nın çıkardığı "Mecmua-ı Fünun"dur.
beyaz.... - avatarı
beyaz....
Ziyaretçi
5 Mart 2009       Mesaj #19
beyaz.... - avatarı
Ziyaretçi
Tanzimat dönemindeki dergi,gazete,tiyatro hakkında bilgi verebilir misiniz?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mart 2009       Mesaj #20
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
DERGİ VE GAZETELER
BEDİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1870 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
CERİDE-İ HAVADİS: 1840 yılında çıkarılan ilk yarı resmi gazetedir…
DEVİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1872 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
DİYOJEN: Teodar Kasap; dergi; ilk mizah dergidir…
HÜRRİYET: 1867 yılında Ziya Paşa ile Namık Kemal Londra’da beraber çıkardıkları bir gazetedir…
İBRET: Namık Kemal; gazete; 1872 yılında çıkarılmıştır…
MECMUA-YI FÜNUN: Münif Paşa; dergi; 1862 yılında çıkarılan ilk dergidir…
MUHBİR: Ali Suavi; gazete; 1867 yılında çıkarılan bu gazete, dönemin yönetim biçimini sert bir dille eleştirdiği için kısa bir süre sonra kapanmıştır…
TAKVİM-İ VAKAYİ: 1831 yılında devlet eliyle çıkarılan ilk resmi gazetedir. Türk toplumu ilk bu gazete ile tanışmıştır. Bir resmi gazetedir, devletin yayın organıdır…
TASVİR-İ EFKÂR: 1862 yılında Şinasi tarafından çıkarılmıştır; Şinasi Paris’e gidince bu gazeteyi Namık Kemal’e devretmiştir ve bir süre sonra da gazete kapanmıştır…
TERCÜMAN-I AHVAL: İbrahim Şinasi ile Agâh Efendi’nin 1860 yılında birlikte çıkardıkları ilk özel gazetedir. Ayrıca bu gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar…
TERCÜMAN-I HAKİKAT: 1878 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından çıkarılmıştır; II. Abdülhamit döneminde yayımlanan en önemli gazetedir; yönetime


karşı siyasal muhalefet yapmak yerine halkı eğitici ve okuma alışkanlığı kazandırıcı bir yayın politikası izlemiştir…


DİĞER
HİKÂYE-İ İBRAHİM PAŞA VE İBRAHİM-İ GÜLŞENİ: Hayrullah Efendi, ilk tiyatro denemesi, 1844
MUHAVERAT-I HİKEMİYE: Münif Paşa; düzyazı; edebiyatımızdaki ilk düzyazı çevirileridir; 1859 yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevrilmiştir…
TABSIRA: Akif Paşa; anı; Türk edebiyatının anı türündeki ilk eseridir…
TELEMAK: Yusuf Kamil Paşa; roman; edebiyatımızdaki ilk çeviri romanıdır; 1862 yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevrilmiştir; eser yayımlandığı zaman büyük bir ilgi görmüş, yedi yılda dört kez basılmıştır; didaktik bir eserdir. Bu eser modern roman anlayışıyla ilgisi yoktur…
MUHADERAT: İlk kadın romancımız Fatma Aliye Hanım’ın romanı, 1892 …


ŞİNASİ
DURUB-I EMSAL-İ OSMANİYE: Şinasi; sözlük; yazarın Türk atasözlerini derlediği bir eserdir…
LA FONTAİNE’DEN ÇEVİRİLER: Şinasi; fabl; edebiyatımızdaki ilk fabl çevirileridir; Fransız yazar La Fontaine’den çevirmiştir…
MÜNTEHABAT-I EŞARIM: Şinasi; şiir; yazarın kendi yazdığı şiirlerini topladığı bir eserdir…
ŞAİR EVLENMESİ: Şinasi; tiyatro; Türk edebiyatında batılı anlamda ilk tiyatro eseridir; bir töre komedyası özelliği taşıyan eser görücü usulü evliliğin sakıncalarını konu almaktadır; tek perdelik bir komedidir; Batı tarzında yazılmasına karşın geleneksel Türk tiyatrosunun da etkileri görülür; klasisizm akımının etkisinde yazılmış üç birlik kuralına uyulmuştur; oyun kahramanları kendi kişiliğine uygun konuşturulmuştur; eser tekniği yerli, içeriği canlı ve sade bir dille yazılmıştır…
TERCÜMAN-I AHVAL MUKADDİMESİ: Şinasi; makale; edebiyatımızdaki ilk makale örneğidir; bu makaleyi ilk “ Tercüman-ı Ahval “ gazetesinde yayımlamıştır, noktalama işaretlerini ilk defa burada uygulamıştır…
TERCÜME-İ MANZUME: Şinasi; şiir çevirisi; edebiyatımızdaki ilk şiir çevirileridir; yazarın şiir alanındaki ilk eseridir; Fransız şiirinden yaptığı çevirilerin yer aldığı bir kitaptır; La Fontaine, Racine ve Fenelon’un şiirlerini Türkçeye çevirerek bu eserde toplamıştır; yazarın bu eseri ortaya koymadaki amacı Klasik Fransız şiirini tanıtmaktır…



NAMIK KEMÂL
CEZMİ: Namık Kemal; roman; Türk edebiyatının ilk tarihi romanıdır; Türk – İran savaşları anlatılır; taht kavgası konu edilir; roman, Kırım Şehzadesi Adil Giray'ın yaşadığı aşk ve Cezmi'nin onu kurtarmak isterken geçirdiği serüvenleri anlatır…
İNTİBAH: Namık Kemal; roman; Türk edebiyatının ilk edebi romanıdır; eserde cariyelik konusu işlenmiştir; roman, Ali Bey adlı toy bir delikanlının yaşamı ve evlilik macerası konu edinir; eser teknik olarak pek başarılı değildir; iyi ve kötü tipler gerçekten uzak, aşırı niteliklere sahiptir…
AKİF BEY: Namık Kemal; tiyatro; yine yazarın Magosa'da yazdığı bu eserinde, yurtsever bir deniz subayının göreve koştuğu sırada karısının kendisine bağlılık göstermeyişini anlatırken, ahlaksal bir yorum da getirmiştir…
CELALETTİN HARZEMŞAH: Namık Kemal; tiyatro; 15 perdelik tarihi bir oyundur; eser oynanmak için değil okunmak için yazılmıştır; Namık Kemal'in en beğendiği yapıtı olarak bilinir; oyun, Moğollara karşı İslam dünyasını koruyan Celaleddin Harzemşah'ın kişiliği çevresinde gelişir; bu eserde Namık Kemal, İslam birliği düşüncesini kapsamlı bir biçimde sergilemiştir…
GÜLNİHAL: Namık Kemal; tiyatro; yazarın tiyatro eserleri içinde teknik yönden en başarılı oyunudur; yazarın, Magosa'dayken yazdığı bu eserinde baskıya ve zulme karşı duyduğu tepkiyi dramatik bir biçimde dile getirmiştir; oyunun sahnelenmesinde pek çok bölüm sansür tarafından çıkarılmıştır…
KARA BELA: Namık Kemal; tiyatro; yazarın piyeslerinin içindeki en zayıfı ve kendisinin esas meseleleri ile irtibatı en gevsek olanıdır; Magosa'da yazılan bu eser, saray hizmetindeki bir harem ağasının, bir şehzadeyi seven ve babası Hint hükümdarı olan bir kıza olan aşkı ile bunların ölümlerine yol açan faciayı anlatır; bu bakımdan konusu itibariyle Kara Bela diğer tiyatrolardan
ayrılmaktadır; Kara Bela'da padişahlara ders verilmek istenmiş, sarayların iç yüzü halkın gözleri önüne serilmek istenmiştir…
VATAN YAHUT SİLİSTRE: Namık Kemâl; tiyatro; Türk Edebiyatı'nın batılı anlamda yazılıp oynanan ilk tiyatro yapıtıdır; bu oyun Gedikpaşa Tiyatrosu’nda oynanmıştır; yazarın tiyatroların içinde en çok yankı uyandıran oyunudur; teknik bakımdan kusurludur; toplumun bozulan moralini düzeltmek amacıyla yazılmıştır; bu oyundan sonra yazar sürgüne gönderilmiştir; kısaca bu oyunda, Türk-Rus Savası'nda gönüllü olarak cepheye giden sevgilisinin ardından, cephede O'nunla beraber bulunmak ve onunla aynı kaderi paylaşmak için asker kıyafetine girip, Silistre müdafasına iştirak eden genç bir kız ile genç bir adamın aşkı etrafında gelişerek, Türk askerinin vatan uğruna gösterdiği fedakârlığı canlandırır…
ZAVALLI ÇOCUK: Namık Kemâl; tiyatro; yazar bu eserinde görücü yoluyla evlenmeye karşı çıktığı anlatır…
HIRRENAME: Namık Kemal; şiir; 1872 yılında mizah dergisi Diyojen'de yayınlanmıştır; şairin Sadrazam Mahmud Nedim Paşa'yı hicveden şiiridir…
BAHAR-I DÂNİŞ ÖNSÖZÜ: Namık Kemâl; eleştiri…
EDEBİYATIMIZ HAKKINDA BAZI MÜLAHAZATI ŞAMİLDİR: Namık Kemal; eleştiri; edebiyatımızdaki ilk eleştiri yazısıdır, 1866 …
İRFAN PAŞA’YA MEKTUP: Namık Kemâl; eleştiri…
MUKADDEME-İ CELAL: Namık Kemâl; eleştiri; Celalettin Harzemşah oyunun başına koyduğu bir önsözdür; bu önsözde Türk edebiyatının romantizm akı-
mının temel ilkelerini ortaya koymuştur; ayrıca Batı edebiyatı ile Doğu edebiyatını karşılaştırmış, tiyatro, roman türleri üstünde durmuştur…
RENAN MÜDAFAANAMESİ: Namık Kemâl; eleştiri; yazar bu eserini, Fransa Akademisi üyesi mütefekkir Ernest Renan tarafından İslamiyet’in ilerleme ve ilim karşıtı olduğuna dair yayımladığı kırk sayfalık makalesine karşı yazmıştır…
TAHRİB-İ HARABAT: Namık Kemâl; eleştiri; yazar bu eserini Ziya Paşa’nın yazmış olduğu “ Harabat “ adlı eserine karşı yazmıştır. Amacı, Ziya Paşa’nın çelişkili düşüncelerini eleştirmektir…
TAKİP: Namık Kemal; eleştiri; Ziya Paşa’ yönelik eleştirisini Tahrib-i Harabat sonra Takip’le sürdürmüştür…
TALİM-İ EDEBİYAT ÜZERİNE BİR RİSALE: Namık Kemâl; eleştiri…
HİLÂL-İ OSMANİ: Namık Kemâl; konusu ve biçimi yeni şiir…
HÜRRİYET KASİDESİ: Namık Kemal; şiir; bu şiirde “ hürriyet “ teması üzerinde durulmuştur; şiir dönemin sosyal ve siyasal olaylarını dile getirir; şairin hürriyete ( özgürlüğe ) olan tutkusunun ifade eder; şairin en ünlü şiiridir…
VAVEYLA: Namık Kemâl; konusu ve biçimi yeni şiir…
MOGASA ANILARI: Namık Kemâl; anı; yazarın Mogasa’da sürgünde olduğu zamanlarda yazdığı anılarıdır…
EVRAK-I PERİŞAN: Namık Kemâl; Bu kitapta Selahattin Eyyüb Fatih ve Sultan Selim hakkında biyografileriyle, Osmanlıların yükselme devirlerine ait Devr-i İstilâ adlı bir makalesi vardır…
KANİJE: Namık Kemâl; tarih…


ZİYA PAŞA
DEFTER-İ ÂMÂL: Ziya Paşa; anı; Jean Jacque Rousseau’nun “ İtiraflar “ adlı eserinden etkilenerek yazmıştır; batılı anlamda anı türünün ilk örneklerindendir; yazarın çocukluk anılarını anlattığı bir eserdir; yarım kalmış bir eserdir…
EMİLE: Ziya Paşa; düzyazı; Jean Jacque Rousseau’dan Türkçeye çok güzel bir dille çevirdiği bir eserdir…
ENGİZİSYON TARİHİ: Ziya Paşa; tarih; çeviri bir eserdir…
EŞAR-I ZİYA: Ziya Paşa; şiir kitabı; şairin kendi yazdığı şiirlerinin bulunduğu bir şiir kitabıdır; bu eser şairin ölümünden sonra yayınlanmıştır…
HARABAT MUKADDİMESİ: Ziya Paşa; Harabat’ın önsözü olan bu makale, bizde ilk edebiyat tarihi taslağı sayılır. Ziya Paşa’nın burada verdiği hükümlerin yanlış ve eksik tarafları, bilgi hataları ilk önce Namık Kemal’in hücumlarına uğramıştır…
HARABAT: Ziya Paşa; antoloji; Türk edebiyatının ilk antoloji eseridir; Türk, Arap ve Fars edebiyatından seçme şiirlerin yer aldığı bir divan şiiri antolojisidir; ayrıca yazar bu eserin başına bir önsöz koyarak Şiir ve İnşa makalesindeki düşüncesini değiştirerek gerçek edebiyatın Divan Edebiyatı olduğunu savunmuştur…
RÜYA: Ziya Paşa; mülakat ( röportaj ); edebiyatımızdaki mülakat türündeki ilk eseridir; karşılıklı konuşmalar biçiminde yazmıştır; yazar eserinde çocukluk anılarını anlatmıştır; ayrıca yine bu eserinde Sadrazam Ali Paşa’yı eleştirmiş, onun kötü bir yönetim göstermesinden ötürü görevden alınması gerektiği üzerinde durmuştur…
ŞİİR VE İNŞA: Ziya Paşa; makale; yazar bu eserinde, Halk şiirinin bizim gerçek şiirimiz olduğunu söylemiş ve Divan şiirini eleştirmiştir…
ZAFERNAME: Ziya Paşa; eleştiri; nazım-nesir karışımı bir eserdir; şair bu eserinde, dönemin sadrazamı olan Ali Paşa’yı eleştirmek için yazmıştır; mizahi yönleri bulunan bu eser “ kaside, tahmis, şerh “ olmak üzere üç bölümden oluşur; önemli bir hiciv örneğidir…



AHMET MİTHAT EFENDİ
DÜRDANE HANIM: Ahmet Mithat Efendi; roman; macera romanı sayılabilecek bu eser, vaka kuruluşu, aksiyonu, şahıslar kadrosu; ayrıca aşk ve adalet duygularındaki derinliğiyle dikkat çeker; romanda, toplumda genç kızların eğitimi, evlilik kurumunu merkeze alması bakımından dikkate değer bir eserdir…
FELATUN BEY’LE RAKIM EFENDİ: Ahmet Mithat Efendi; roman; yazarın Rodos adasında sürgün olduğu yıllarda yazdığı bir romandır; yazar bu romanında iki tipin çatışmasını anlatır; romanda Felatun Bey, Batı’ya özenen, halktan uzaklaşan ve alafranga davranışlarıyla gülünç duruma düşen bir tiptir. Rakım Efendi ise, akıllı, yeniliklere açık, eğitime önem veren, çalışkan bir tiptir; Rakım Efendi, Ahmet Mithat Efendi’nin kendi yaşamından bir yansımasıdır adeta; roman romantik anlayışa uygun bir biçimde yazılmıştır…
HASAN MELLAH: Ahmet Mithat Efendi; roman…
HENÜZ ON YEDİ YAŞINDA: Ahmet Mithat Efendi; roman; Ahmet Mithat Efendi’nin doğalcılığa yöneldiği romanıdır; romanda, Kalyopi’nin başından geçenleri anlatırken dönemindeki Beyoğlu’nun fuhuş dünyasını da, gerçekçi ve doğalcı bir anlatımla gözler önüne serer; bir kızın fuhuşa sürüklenmesinin nedenlerini araştırır ve nasıl kurtulacağı konusunda, ahlâkçı bir gözle öneriler getirir…
HÜSEYİN FELLAH: Ahmet Mithat Efendi; roman; romanda, Hüseyin Fellah adlı bir gencin, bir gece İstanbul'da düşmanları tarafından bıçaklanarak karanlık bir köşeye atılır. O gece kendisine yardım eden Hüsna Hanım ve kızı Şehlevend'le Hüseyin Fellah'ın yolları tekrar Cezayir'de, garip bir biçimde kesişmesinden sonraki olayları anlatır; iyiyle kötünün mücadelesini, 'aşk' ekseninde konu alan Hüseyin Fellah “ tek başına bir okul “ olarak tanımlanan, sade bir dille, halkın zevkine göre ve halk için faydalı eserdir…
JÖN TÜRKLER: Ahmet Mithat Efendi; roman; Ahmet Mithat Efendi'nin 10 yıllık bir sükût devresinden sonra kaleme aldığı Jön Türk romanı konusunu II Abdülhamit idaresinin zulme dayanan baskılı döneminden alır. Esasında Abdülhamit’e büyük bir sadakatle bağlı olduğunu bildiğimiz Ahmet Mithat’ın böyle bir konuyu ele alması, eserin 'Meşrutiyet idaresine hâkim olan ittihatçıların maddî ve manevî baskısı altında yazılmış olduğu' nu düşündürmektedir…
KARNAVAL: Ahmet Mithat Efendi; roman…
PARİS’TE BİR TÜRK: Ahmet Mithat Efendi; roman…
KISSADAN HİSSE: Ahmet Mithat Efendi; hikâye…
LETAİF-İ RİVAYET: Ahmet Mithat Efendi; hikâye; Türk edebiyatının hikâye türünün ilk örneğidir; 24 kitaplık bir hikâye dizisidir; bu eserdeki hikâyelerin bazıları Batı’dan adapte edilmiştir; hikâyeler de abartılı bir romantizm etkisi görülür; olması mümkün gözükmeyen olayların hikâye edildiği bu eserler sürükleyiciliği yönüyle kendini okutmuştur…
YENİÇERİLER: Ahmet Mithat Efendi; hikâye…
MENFA: Ahmet Mithat Efendi; anı; 1873 yılında Rodos adasına sürgüne gönderilen yazarın bu döneme ait hatıralarını anlattığı eseridir; ayrıca bu eserinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun en karışık yıllarına ait önemli bilgiler yer almaktadır…
AVRUPA’DA BİR CEVELAN: Ahmet Mithat Efendi; gezi yazısı; Ahmet Mithat Efendi’nin 1889'da Stockholm'de yapılan Şarkiyatçılar Kongresi'ne Osmanlı delegesi olarak gitmiş, ardından Paris'teki Dünya Sergisi'ni ve Avrupa'nın birçok şehrini ziyaret etmiş, bu seyahatini anlattığı eseridir…
AÇIK BAŞ: Ahmet Mithat Efendi; oyun…
ÇENGİ: Ahmet Mithat Efendi; oyun…
ÇERKES ÖZDENLER: Ahmet Mithat Efendi; oyun…
EYVAH: Ahmet Mithat Efendi; oyun…
SİYAVUŞ: Ahmet Mithat Efendi; oyun…


ŞEMSETTİN SAMİ
TAAŞŞUK-I TAL’AT VE FİTNAT: Şemseddin Sami; roman; edebiyatımızdaki ilk yerli romandır; romantik bir aşk macerasının anlatıldığı eser tekniği ve karakterleri yönünden pek başarılı değildir; romanda görücü usulü ile evlilik ve bunun sakıncaları anlatılır; eserde Talat ve Fitnat'ın aşkı anlatılır; romanın dili dönemine göre oldukça sadedir; romantizmin akımın etkisinde yazılmış bir eserdir…
KAMUS-I ARABÎ: Şemseddin Sami; sözlük; Arapça – Türkçe bir sözlüktür…
KAMUS-I FRANSEVİ: Şemseddin Sami; sözlük; Fransızca – Türkçe bir sözlüktür…
KAMUS-I TÜRKÎ: Şemseddin Sami; sözlük; “ Türk “ adını taşıyan ilk sözlüktür; Türkçe bir sözlüktür; yazar bu eserinde, Osmanlıcada kullanılan, ancak konuşulan Türkçeye girmeyen Arapça ve Farsça sözcükleri ayıkladı, Türkçe kökenli sözcüklere ağırlık verdi; ayrıca, Türkçeyi zenginleştirmek için dile tekrar kazandırılması gerektiğine inandığı doğu Türkçesine ve Anadolu Türkçesine özgü kelimelere yer verdi…
KAMUSÜ’L ALAM: Şemseddin Sami; sözlük; çok geniş bir sözlüktür; 6 ciltlik bir ansiklopedik özelliği taşır; Türkçe hazırlanmış en kapsamlı modern ansiklopedik bir eserdir…
ROBENSON CRUSOE ( ÇEVİRİ): Şemseddin Sami; roman; ünlü İngiliz yazar Daniel Defoe’nun eserinin Türkçeye çevirisidir...
SEFİLLER ( ÇEVİRİ ): Şemseddin Sami; roman; ünlü Fransız yazar Victor Hugo’nun eserini Türkçeye çevirisidir…
BESA YAHUT AHDE VEFA: Şemsettin Sami, oyun…
GAVE: Şemsettin Sami; oyun
SEYDİ YAHYA: Şemseddin Sami; tiyatro; Şeydi Yahya, Şemsettin Sami'nin ikinci tiyatro oyunudur. Matbuatı Ceyyide yayınlarının ikincisi olarak yayınlanan oyun, "beş fasıldan ibaret bir facia"dır. Oyunun ilk iki perdesi Raze kalesinde, son üç perdesi ise Kaştale şehrinde geçer. Olay hicri 9. yüzyılın sonları ile 10. yüzyılın başlarında Endülüs'te cereyan etmektedir…


AHMET VEFİK PAŞA
LEHÇE-İ OSMANÎ: Ahmet Vefik Paşa; sözlük; yazar bu sözlüğünde Türkçe sözcüklerle dilimizde kullanılmakta olan yabancı sözcükleri ayrı ayrı toplamıştır; ayrıca bu sözlükte “ Türk “ sözcüğünün açıklanmasında Osmanlıların büyük Türk milletinin bir parçası olduğunu ortaya koymuştur…
MÜNTAHABAT-I DURUB-I EMSAL : Ahmet Vefik Paşa; sözlük; yazarın Türk atasözlerini toplayıp derlediği bir atasözü sözlüğüdür…
ŞECERE-İ TÜRK: Ahmet Vefik Paşa; tarih; Ebulgazi Bahadır Han’ın eserinin Osmanlıcaya çevirisidir…
ADAMCIL ( MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
SAVRUK (MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
TARTÜF ( MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
DON CİVANİ ( MENSUR ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
DUDU KUŞLARI ( MENSUR ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
İNFİAL-İ AŞK (MENSUR ÇEVİRİ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
KADINLAR MEKTEBİ ( MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
KOCALAR MEKTEBİ ( MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
OKUMUŞ KADINLAR ( MENSUR ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
AZARYA ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…
DEKBAZLIK ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…
MERAKİ ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…
TABİB-İ AŞK ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…
YORGAKİ DANDİNİ ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…
ZOR NİKÂHI ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…
ZORAKİ TABİB ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…

DİREKTÖR ÂLİ BEY
AYYAR HAMZA ( UYARLAMA ): Direktör Ali Bey; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
KOKONA YATIYOR: Direktör Ali Bey; komedi…
LEHÇETÜ’L HAKAYIK: Direktör Ali Bey; sözlük; yarın mizahi bir sözlüğüdür, ilk özdeyişler kitabı olarak da kabul edilir…
MİSAFİR-İ İSTİSKAL: Direktör Ali Bey; komedi…
SEYAHAT JURNALI: Direktör Ali Bey; günlük; Türk edebiyatının batılı anlamda ilk günlük türünde eserdir…


ABDÜLHAK HAMİT TARHAN
DUHTER-İ HİNDU: Abdülhak Hamit Tarhan; mensur oyun; yazar bu oyununda uzak bir ülkede geçen bir olayı anlatmıştır…
EŞBER: Abdülhak Hamit Tarhan; aruzla yazılan ilk manzum oyun, 1880 …
FİNTEN: Abdülhak Hamit Tarhan; mensur oyun; yazarın en başarılı oyundur; 19. yüzyıl İngiltere’nde geçen bu oyunda Macbeth’in etkisi vardır…
İÇLİ KIZ: Abdülhak Hamit Tarhan; mensur oyun…
İLHAN: Abdülhak Hamit Tarhan; manzum oyun…
LİBERTE: Abdülhak Hamit Tarhan; manzum oyun…
MECERA-YI AŞK: Abdülhak Hamit Tarhan; mensur oyun; yazarın ilk tiyatro eserdir; yazarın Tarhan’daki hayatını anlattığı bir eserdir…
NESTEREN: Abdülhak Hamit Tarhan; manzum oyun; yazar bu eserinde zalim bir hükümdara başkaldırmayı anlatır; bu eserden sonra yazarın Paris Büyükelçiliği'nde İkinci Kâtipliği görevinden alınır...
SABR U SEBAT: Abdülhak Hamit Tarhan; mensur oyun…
SARDANAPAL: Abdülhak Hamit Tarhan; manzum oyun…
TARIK YAHUT ENDÜLÜS FETHİ: Abdülhak Hamit Tarhan; mensur oyun…
TEZER: Abdülhak Hamit Tarhan; manzum oyun…
ZEYNEP: Abdülhak Hamit Tarhan; yarısı manzum, yarısı mensur oyun…
BUNLAR O’DUR: Abdülhak Hamit Tarhan; şair bu şiirinde ölüm teması üzerinde durmuştur
DİVANELİKLERİM YAHUT BELDE: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; yazar bu şiirini Batı nazım biçimleriyle yazmıştır; şiirde yazarın Paris izlenimlerini anlatılır…
GARAM: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; şair bu şiirinde hüzünlü bir aşk hikâyesini anlatmıştır…
HACLE: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; şiirde ölüm teması ele alınmıştır…
İLHAM-I VATAN: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; şair bu şiirinde yurt sevgisini konu edinmiştir…
MAKBER: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; yazar bu şiirini, ilk eşi Fatma Hanım’ın Beyrut’ta ölümü üzerine yazmıştır, şiirde derin bir ölüm teması işlenmiştir; yazarın en meşhur şiiridir…
ÖLÜ: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; şiirde ölüm teması ele alınmıştır…
SAHRA: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; edebiyatımızdaki ilk pastoral şiirdir; yazarın ilk şiiridir; yazarın bu eserinde pastoral nitelikli şiirleri vardır; bunlar gözleme dayanmayan, kır ve köy hayatının övgüsü olan şiirleridir…
TAYFLAR GEÇİDİ: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir kitabı…
VALİDEM: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; edebiyatımızdaki kafiyesiz ilk şiirdir; şair bu şiirinde annesini anlatmıştır…



RECAİZADE MAHMUT EKREMrecaizade mahmut ekrem cok bilen cok yanilir recaizade mahmut ekrem kemal bek bordo siyah yayinlari 9758688790
ARABA SEVDASI: Recaizade Mahmut Ekrem; roman; Türk edebiyatının ilk realist ( gerçek ) romanıdır; yazar
bu romanda yanlış Batılaşma anlayışını mizahi öğelerle
gözler önüne sermektedir; romanda geçen olaylar ve karakterler bütünüyle doğal ve yerlidir; roman, Batılaşmayı yanlış anlayan, kendi kültürüne yabancılaşmış
bir genç olan Bihruz Bey’in yaşadıklarını anlatır; yazar yanlış Batılaşmayı anlatırken Bihruz Bey’in içine düştüğü Batı hayranlığına uğruna yapılan komiklikleri anlatır…
MUHSİN BEY: Recaizade Mahmut Ekrem; hikâye…
ŞEMSA: Recaizade Mahmut Ekrem; hikâye…
AFİFE ANJELİK: Recaizade Mahmut Ekrem; tiyatro; yazarın ilk tiyatro eserdir; yazar bu eserinde, daha çok devrin tiyatroya olan eğilimleri dolayısıyla yazarı tarafından bu yolda denenmiş bir eserdir; eser, edebiyat tarihimizin öncü birikimleri arasında sayılmalıdır…
ATALA: Recaizade Mahmut Ekrem; oyun; yazar bu eserini, Fransız yazar Chateaubriand roman türündeki eserini Türkçeye çevirerek oyun haline getirmiştir…
ÇOK BİLEN ÇOK YANILIR: Recaizade Mahmut Ekrem; tiyatro; komedi türünde yazılmış bir eserdir; yazar bu eserinin konusunu Binbir Gündüz Hikâyeleri’nden almıştır; eserde, kendi kazdığı kuyuya yine kendisi düşen Maraş kadısı Azmi Efendi'nin serüvenini anlatır…
VUSLAT: Recaizade Mahmut Ekrem; tiyatro; yazarın bu eserinde, Namık Kemal’in eseri olan “ Zavallı Çocuk “ adlı tiyatro eserinin etkisinde kaldığı görülür…
AH NEJAT: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir; 15 yaşındayken veremden ölen oğlunun anısına kaleme aldığı şiiridir; elem ve hüznün ağır bastığı bir şiirdir…
NAĞME-İ SEHER: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı; şairin ilk şiir kitabıdır; buradaki şiirleri genellikle Divan şiirinin özelliklerini taşıyan şiirleridir…
NİJAD EKREM: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı; 1900'de henüz 15 yaşındayken veremden ölen oğlunun anısına kaleme aldığı eseridir; içinde oğlunun yazıları da vardır…
PEJMÜRDE: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı…
YADİGÂR-I ŞEBAB: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı; şairin Tanzimat şiiri geleneğine uygun yazdığı şiirleridir; şiirlerinde bireysel temalara yer vermiştir…
ZEMZEME 1-2-3: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı…
TAKDİR-İ ELHAN: Recaizade Mahmut Ekrem; eleştiri; yazarın şiirle ilgili görüşlerini yer aldığı Zemzeme adlı şiir kitabının önsözüne koyduğu eleştiri türündeki bir eserdir; yazar bu eserinde kafiyenin kulak için olduğunu savunmuştur. Buna karşılık Muallim Naci’de kafiyenin göz için olduğunu savunarak Zemzeme’ye karşı Demdeme’yi yazmıştır…
KUDEMADAN BİRKAÇ ŞAİR: Recaizade Mahmut Ekrem; eleştiri; biyografik bir eserdir; eserde bazı şairleri kendi kişisel duygularıyla eleştirmiştir…
ZEMZEME ÖNSÖZÜ: Recaizade Mahmut Ekrem; eleştiri…
TALİM-İ EDEBİYAT: Recaizade Mahmut Ekrem; düzyazı; yazarın kendi hazırladığı edebiyatla ilgili görüşlerini bir araya getirdiği bir kitaptır; bir ders kitabıdır; öğretmenlik yaparken öğrencilerine okuttuğu bir eserdir; Yeni edebiyatı örneklendiren bir eserdir…


SAMİPAŞAZADE SEZAİ
SERGÜZEŞT: Sami Paşazade Sezai; roman; romanın Türk edebiyatındaki önemi, romantizm akımından realizme geçişini gösteren bir eserdir; edebiyatımızdaki ilk gerçekçi romanlardan biridir; yazar bu romanda esaret ve insan ticareti konuşlarını eleştirmiştir; romanda, Kafkasya’dan kaçırılarak İstanbul’a getirilen dokuz yaşarında güzel bir Çerkez kızı olan Dilber’in yaşadığı sıkıntıları anlatır…
KÜÇÜK ŞEYLER: Sami Paşazade Sezai; hikâye; edebiyatımızdaki Batılı anlamda ilk hikâye eseridir; küçük hikâye türünün ilk örneğidir; yazar bu eserini Alphonse Daudet’in etkisiyle yazmıştır…
ŞÎR: Sami Paşazade Sezai; tiyatro; üç perdelik bir oyundur…
İCLÂL: Sami Paşazade Sezai; anı; yazarın bu eserinde, yeğeni İclâl’in ölümü üzerine yazdığı mersiye, bazı nesirleri ve hatıraları vardır…
RUMUZ-UL EDEP: Sami Paşazade Sezai; anı, gezi yazısı ve söyleşi türündeki bir eserdir…



MUALLİM NACİ
ATEŞPARE: Muallim Naci; şiir kitabı…
FÜRUZAN: Muallim Naci; şiir kitabı…
SÜNBÜL: Muallim Naci; şiir kitabı…
ŞERARE: Muallim Naci; şiir kitabı…
KÖYLÜ KIZLARIN ŞARKISI: Muallim Naci; şiir; edebiyatımızda köyden söz eden ilk şiirdir…
DEMDEME: Muallim Naci; şiir - eleştiri; Recaizade Mahmut Ekrem’in Zemzeme ve Takdir-i Elhan’daki eleştirilerine karşı yazmıştır…
ISTILAHAT-I EDEBİYE: Muallim Naci; eleştiri; edebiyatla ilgili terimlerin olduğu eleştiri türündeki bir eserdir…
LÜGAT-I NACİ: Muallim Naci; sözlük; yazar bu eserinde, Osmanlı Türkçesine Arapça, Farsçadan geçmiş kelimelerle Batı dillerinden geçmiş kelimeleri içinde toplamış, tamamen edebi bir lügat oluşturmuştur…
ÖMER’İN ÇOCUKLUĞU: Muallim Naci; anı; yazar bu eserinde, sekiz yaşına kadar yaşadığı günleri anlattığı bir anı kitabıdır; yazar çocukluk günlerini anlatırken, içinde yaşadığı toplumun inançları, gelenekleri, hassasiyetleri konusunda pek çok bilgiyi de okuruna aktarır…

NABİZADE NAZIM
HEVES ETTİM: Nabizade Nazım; şiir kitabı…
KARABİBİK: Nabizade Nazım; roman; edebiyatımızda ilk köy romanı olarak kabul edilir; eser romandan çok uzun hikâye özelliklerine sahiptir; edebiyatımızda realizmin başarılı örnekleri arasında yer alır; yazar bu romanında, Antalya’nın Kaş ilçesinin Beymelik köyünde babasından kalma tarlanın dört dönümünü komşusuna satan Karabibik’in, kalan sekiz dönümünü de Yosturoğlu’na kaptırmamak için ortaya koyduğu çabayı anlatır…
YADİGÂRLARIM: Nabizade Nazım; hikâye…
ZAVALLI KIZ: Nabizade Nazım; hikâye…
ZEHRA: Nabizade Nazım; roman; edebiyatımızın ilk tezli romanıdır; ilk psikolojik roman denmesi de sayılır;
yazar romanında “ kıskançlık “ teması üzerinde durmuştur; romandaki psikolojik tahliller ve kıskançlık psikolojisinin geliştirilmesi özenle anlatılmıştır; yazar olayı ve olayın geçtiği çevreyi realist bir biçimde anlatmıştır…
kaynak

Benzer Konular

11 Haziran 2016 / adsız Cevaplanmış
13 Şubat 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
8 Aralık 2013 / mustafaşahin Soru-Cevap
18 Mart 2009 / fırat123 Soru-Cevap
1 Ekim 2009 / Misafir Soru-Cevap