Arama

Tanzimat dönemi edebiyatı hakkında geniş bilgi verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 9 Mart 2011 Gösterim: 28.896 Cevap: 31
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
12 Kasım 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Tanzimat edebiyatında klasizm, realizm, romantizm akımlarını açıklarmısın ?
EN İYİ CEVABI Ziyaretçi verdi
tanzimat şiiriyle birlikte gerçekleşen değişmenin temel sebebi nedir?
Sponsorlu Bağlantılar
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
12 Kasım 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
bakınız tanzimat dönemi edebiyatı
Sponsorlu Bağlantılar
Quo vadis?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
12 Kasım 2008       Mesaj #3
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
tanzimat dönemi öğretici metinlerde işlenen yeni kavramlar ve bunları kaynağı nedir ?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
12 Kasım 2008       Mesaj #4
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
1. Tanzimat Dönemi öğretici metinleri toplum için, halkın anlayabileceği bir dille yazılmıştır.

Tanzimat Döneminde Şinasi ve Namık Kemal'le başlayan gazetecilik gittikçe gelişmiş ve gazete çok etkili bir iletişim aracı olmuştur,

Tanzimat Döneminde genellikle öğretici metinlerde secilere başvurulmuş, süse ve söz oyunlarına önem verilerek uzun, anlamca.karışık cümleler kurulmuştur.




3. Tanzimat Dönemi Edebiyatı öğretici metinlerinde ikilik yani eski - yeni çatışması temada, dil­de, ifade biçimlerinde varlığını hissettirir.

4. Tanzimat Döneminde halkı eğitmek ve bilgilendirmek amacıyla "gazete"den daha çok yararlanılmıştır.
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Kasım 2008       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
hak hukuk eşitlik adalet gibi kavramlar girmiştir ..
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
18 Kasım 2008       Mesaj #6
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
tanzimat şiiriyle birlikte gerçekleşen değişmenin temel sebebi nedir?
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
18 Kasım 2008       Mesaj #7
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Kasım 2008       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tanzimat şiiri Tanzimat şiirinde hem Divan şiirinin, hem de Batı şiirinin büyük etkileri görülür. Tanzimat şairleri genellikle Divan şiiri kültürüyle yetişmişlerdir; bazıları da Avrupa’da özellikle Fransa’da bir süre yaşadıkları için Fransız şiirini yakından izleme olanağı bulmuştur. Batı edebiyatından ilk şiir çevirileri de bu dönemde görülmektedir. Fransız şiirinden yapılan çeviriler çoğunluktadır. Voltaire, Jean-Jacques Rousseau, Victor Hugo, Alphonse de Lamartine, Jean de La Fontaine, Jean Racine, François Fenelon, Nicolas Boileau, Alfred de Musset gibi şairlerden çeviriler yapıldı.Bu şiirler Türk şiirinin biçimsel yapısını etkiledi. Batının, sone,terza rima, ottavarima gibi nazım biçimleri kullanılmaya başlandı. Gene çevirilerin etkisiyle Klasikçilik, Romantizm, Gerçeklik, Parnasizm, Sembolizm gibi edebiyat akımları Türk edebiyatında tanınmaya başlandı. Çeviri şiirler Türk şiirini öz bakımdan da etkiledi. Yeni düşünceler, kavramlar, imgeler, simgeler ve özellikle batı dillerinden birtakım yeni sözcükler bu dönemde dilimize girdi. Tanzimat şiirinin ilk kuşağında bazı temel kavramlar ilk kez kullanıldı. Şinasi’de “uygarlık, hak, adalet, yasa, devlet ile halkın karşılıklı hak ve ödevleri”; Namık Kemal’de “özgürlük ve yurt”, Ziya Paşa’da “geri kalmışlık” bunlara örnektir. Tanzimat’ın ikinci kuşağında toplumsal temalar daha geriye, ikincil duruma düştü, fizikötesi gündeme geldi. Recaizade Mahmud Ekrem’de “ölüm”; Abdülhak Hamit’te “ölüm” yanı sıra “Tanrı, yaşam, dünya, madde, ruh varlığın ne olduğu ve sonu” gibi temalar ağırlık kazandı. Tanzimat’ın ilk kuşağı “yeni insan”ı yaratmaya çalışıyordu, yaklaşımları toplumsal ve ahlaksaldı. Toplumun çağdaşlaştırılmasını ana ilke edinmişlerdi. İkinci kuşağın gündemini ise daha çok şiirle ilgili konular ve metafizik alanlar oluşmuştur. Başka bir deyişle, ikinci kuşak “sanat sanat için” ilkesini benimsemiştir.
Tanzimat’ın birinci kuşağında Namık Kemal, Şinasi, Ziya Paşa; ikinci kuşağında Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, Muallim Naci gibi şairler vardır.
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
3 Aralık 2008       Mesaj #9
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
tanzimat dönemi edebiyatının sosyal yapısı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Aralık 2008       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bunu cevaplamak için tanzimattaki olayları bilmeniz gereklidir
Tanzimat Dönemi

Daha önceleri gerçekleştirilmeye çalışılan Islahat Hareketleri, Osmanlı Devleti'nin kendi iradesiyle uygulamaya çalıştığı, içte ve dıştaki başarısızlıklarını önlemeye yönelik yenilikleri ifade etmekteydi. Ancak Avrupa ve Rusya'nın mütemadiyen iç işlerine müdahale etmesi, Osmanlı Devleti'ni, kendi inisiyatifi dışında, yeni tedbirler almaya zorlamaktaydı. Özellikle gayrimüslim unsurları bahane eden devletlerin müdahalelerine fırsat vermemek için idarî ve hukukî düzenlemelere gidilmesi düşünülmekteydi. Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa'nın hazırladığı düzenlemeler, I.Abdülmecit tarafından tasdik edilmişti. 3 Kasım 1839'da I.Abdülmecit "Gülhane Hatt-ı Hümayunu"nu ilan ettirdi.
Bu fermanda, dini ve ırkı ne olursa olsun Osmanlı tebaasından olan herkesin eşit olması, herkesin yasalara göre yargılanması, varlığı ölçüsünde vergilendirilmesi ve askerlik süresinin 4-5 yılı geçmemesi gibi hükümler yer alıyordu. Ayrıca Osmanlı Devleti bu dönemde Avrupa tarzına öykünen idarî düzenlemelerde de bulundu. Bu şekilde Avrupa devletlerinin en azından bazılarının, Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğüne saygısının kazanılması hedeflenmekteydi. Fakat gelişen siyasî olaylar, bunun o kadar kolay olmayacağını gösterecektir.
Şark Meselesi ve Kırım Savaşı; Tanzimat döneminde nispeten sağlanan barış ortamı, Rusya'nın müdahalesiyle tekrar bozulmaya başladı. Balkanlarda panislavist bir politika izleyen Rusya, aynı zamanda "Kutsal yerler sorunu"nu ortaya atarak, doğrudan doğruya Osmanlı Devletinin varlığını hedef almaktaydı. Avrupalılar tarafından "Şark Meselesi", önceleri Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünün sağlanması şeklinde düşünülürken, daha sonra bu toprakların paylaşımı sorunu hâline dönüştürüldü. Çünkü Osmanlı Devleti artık bir "hasta adam" idi. Ancak R.Mantran'ın da ifade ettiği gibi, hasta, kendisini iyileştirmeyi amaçlamayan doktorların insafına kalmıştı. Onlar, Avrupa'nın hasta adamının mirasını paylaşma telâşındaydı.

Küçük Kaynarca antlaşması'ndan sonra Osmanlı topraklarındaki Ortodokslar'ın haklarını koruma rolünü üstlenen Rusya, Kudüs merkezli "kutsal yerler"in korunması ve idaresi hususunu da gündeme getirdi. Fransızlarla imzalanan kapitülâsyonlarda, Lâtin din adamlarına Kudüs Kilisesi üzerinde bazı haklar tanınmıştı.
1808'den itibaren Rusya'nın baskıları neticesinde onların yerini Ortodoks papazlar almaya başladı. Fransa'nın ve Rusya'nın 1850-51'de Bab-ı Ali'ye bu durum hakkında yaptıkları müracaatlar, kurulan komisyonlarda değerlendirildi ve bazı kararlar alındıysa da hiçbirini memnun edemedi. Bunun üzerine Çar I.Nikola, İngiltere'ye Osmanlı Devleti'ni aralarında paylaşmayı teklif etti ve İngilizlerin sessizliğini koruması üzerine de askerlerini Baserebya ve Lehistan'a çıkarttı. Rus elçisi Mençikof'un aşırı tavizler içeren teklifini reddeden I.Abdülmecit, İngilizlere yakın olan Mustafa Reşit Paşa'yı sadrazamlığa getirdi. Ruslar 26 Haziran 1853'te, Prut'u geçerek, Eflâk ve Boğdan'ı istilâ ettiler. Osmanlı Devleti, Fransa ve İngiltere ile ittifak anlaşması imzaladı. Bu ittifaka Avusturya ve İtalyan birliğini kurmaya çalışan Piyemento hükûmeti de katıldı. İttifak donanması Çanakkale'de mevzilenmişti. Durumdan endişelenen Rusya, askerlerini geri çekmeye başladı. Müttefikler, Rusya'nın Karadeniz'deki gücünü ortadan kaldırmak için, Kırım'a yöneldiler. Rusların en büyük üssü olan Sivastopol, bir yıl süren bir kuşatmanın ardından ele geçirildi (1855). Bu sırada tahta oturan II.Alexandre, barış yapmayı kabul etti. Müttefiklerin yanı sıra Prusya'nın da katıldığı Paris Antlaşması ile (30 Mart 1856), taraflar işgal ettikleri bölgelerden çekilecek, Osmanlıların toprak bütünlüğü ve Boğazların statüsü, Avrupa'nın "kefilliği" altında korunacaktı. Osmanlıların Avrupa Konseyi'ne dahil edilmesi karşılığında ise, sultan yeni bir ıslahat fermanı irat edecekti. Bu madde ve Karadeniz'in tarafsızlığının kabulü, savaşın galibi durumundaki Osmanlılardın aleyhine idi. Nitekim, Eflâk ve Boğdan'ın birleşmesi ve Sırbistan'a yönelik yeni haklar da Paris Antlaşmasıyla tescil edilmişti.

TANZİMAT EDEBİYATI

Tanzimat dönemi edebiyatı (1860-1869): Türk toplumunda, 1860-1896 yılları arasındaki edebiyat etkinlikleri, "Tanzimat edebiyatı" adı altında toplanır. "Batılılaşma" olgusunu gerek basın, gerek edebiyat yapıtları aracılığıyla yaygınlaştırmaya çalışan Tanzimat dönemi yazarları, Batı şiir, roman ve tiyatrosundan oldukça etkilendiler. Bu etkilenmeler, özellikle çeviri yoluyla gerçekleşti. Tanzimat yazarları sanat anlayışları bakımından ikiye ayrılabilir: Namık Kemal, Şinasi, Ahmet Mithat Efendi, ve Ziya Paşa'yı kapsayan birinci kuşak (1860-1875); Recaizade Mahmut Ekrem, Sarnipaşaza-de Sezai, Nabizade Nâzım ve AbdülhakHamit'i kapsayan ikinci kuşak (1875-1896). Birinci kuşak "sanat toplum içindir", ikinci kuşak ise "sanat sanat içindir" İlkesini benimsemiştir.
Tanzimat döneminde ilk olarak Batı edebiyatından bazı romanlar çevrilmiş, bu çevirileri örnek alan Tanzimat romancıları, "Batılılaşma", "yanlış eğitim", "esirlik" gibi toplumsal kavram ve kurumları bazen alaycı, bazen de gerçekçi bir biçimde işlemişler, romantizm (Namık Kemal, Ahmet Mithat Ffendi, Şemsettin Sami) ve gerçekçilik (Recaizade Mahmut Ekrem, Nabizade Nâzım, Samipaşazade Sezai) akımlarını benimsemişlerdir. Ayrıca bu dönemde, Türk tiyatrosu oluşmaya başlamıştır.
Tanzimat dönemi Türk edebiyatı, birçok eksikliğine ve yanılgılarına karşın, Batı örneğinde Türk edebiyatının başlangıcını oluşturması bakımından önem taşır. Bu dönemde Batı şiiri, romanı, tiyatrosu Türk toplumuna tanıtılmaya çalışılmış, edebiyat yapıtları aracılığıyla toplumun eğitilmesine ve bilinçlendirilmesine önem verilmiştir. Söz konusu dönemde çıkan gazete ve dergilerinde, özellikle siyasal bilinçlenmede büyük katkısı olmuş, XIX. yy'ın sonlarına doğru, yeni yetişen ve özellikle Fransız edebiyatından bazı etkiler alan genç kuşak, servet-i Fünun dergisinde toplanarak, yeni bir edebiyat dönemini başlatmıştır.

Benzer Konular

11 Haziran 2016 / adsız Cevaplanmış
13 Şubat 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
8 Aralık 2013 / mustafaşahin Soru-Cevap
18 Mart 2009 / fırat123 Soru-Cevap
1 Ekim 2009 / Misafir Soru-Cevap