Arama

İslam dininin bilgiye verdiği önem nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 7 Mayıs 2012 Gösterim: 2.665 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Aralık 2011       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İslam dininin bilgiye verdiği önem nedir?
EN İYİ CEVABI Mira verdi
İslam Dininin Bilgiye Verdiği Değer

Sponsorlu Bağlantılar
İslam, daha ortaya çıktığı ilk günden beri bilim ve düşüncenin gelişmesi için gerekli ortamı hazırlamıştır. Hz. Peygamber'in zamanına kadar bilim ve düşünce alanında pek varlık gösterememiş olan Arap toplumunu, Resulullah kısa bir sürede adeta toplu bir eğitim seferberliğine tabi tutmuş ve yetiştirmiş idi. Bilindiği gibi, Hz. Peygamber'in peygamberliğinin ilk günlerinde Arap Yarımadası'nın en gelişmiş kültür merkezi olan Mekke'de, okuma yazma bilenlerin sayısının 20'yi aşmamaktaydı. Bu sebepledir ki Hz. Peygamber, kendisini anayurdundan kovan Mekkeli müşriklerle giriştiği ilk muharebe olan Bedir savaşını zaferle sonuçlandırınca, o dönemde geçerli olan uluslararası kurallara uyarak, esir alınan her Mekkeli müşriki, 4000 dirhem karşılığında serbest bırakmayı kararlaştırmıştı. Fakat bunlardan okuma yazma bilenlerin, Medîneli 10 çocuğa okuma yazma öğretmeleri durumunda karşılıksız olarak salıverileceklerini bildirmişti.

Böylece ilkin işe okuma yazma seferberliği ile başlayan Allah'ın elçisi, gerek kendi evini, gerekse evinin hemen yanı başında kurulmuş bulunan mütevazı Mescidini bir okul haline dönüştürmüştü. Bu sayede çölün o çelimsiz, başına buyruk çocuklarını yalnız okur yazar durumuna getirmekle kalmamış, dönemin en zor metafizik konularını dahi rahatlıkla tartışabilecek yüksek bir entelektüel düzeye ulaştırmıştı. O'nun her direktifini gönülden benimseyen sevgili arkadaşları, bu entelektüel faaliyeti dini bir emir olarak algılamışlar ve büyük bir vecd ile uygulamaya koyarak kısa zamanda büyük mesafeler kat etmişlerdi.

O'nun 23 yıl gibi kısa bir zaman dilimini kuşatan peygamberlik hayatının sonunda, bilgi ve beceri yoksunu Bedevî Arap toplumu, yalnız Arap Yarımadası'nda ve çevresinde yaşayan kendi ırkdaşlarıyla değil, aynı zamanda o günkü dünyanın en gelişmiş ve en uygar iki süper devleti konumunda bulunan Bizans ve İran'ın vatandaşlarıyla da yarışacak ve onları geride bırakacak düzeye ulaşmışlardı. Tarihsel bakımdan son derece önemli olan bu atılımın temelinde, elbette ki ilâhî mesajın sürekli vurguladığı "bilgi" ile bütün kültürlerin özünde varolan "hikmet" anlayışı yer almaktaydı.

Kur'an-ı Kerim'de doğrudan veya dolaylı biçimde bilgiyi teşvik eden 1000 civarında ayet bulunmaktadır. Buna göre : "Bilenlerle bilmeyenler asla bir ve aynı değildirler." Çünkü yüce Allah: "iman edenlerle, kendilerine bilgi verilmiş olanların derecelerini diğerlerinden kat kat üstün kılmıştır." Ve "Allah'ın ayetlerini ancak ilim sahibi olanlar anlayabilirler. " Aynı şekilde Hz. Peygamber de, pek çok hadis-i şeriflerinde, bilginin: "Kadın-erkek her Müslüman'a farz" olduğunu ve "ilim elde etmekten daha değerli hiçbir iş bulunmadığını" açıklamıştır. "İlim yolunu tutan kişiye Allah'ın Cennet yolunu kolaylaştıracağını" bu nedenle de müminlerin: "Beşikten mezara kadar" bilgi elde etmeye çalışmaları gerektiğini bildirmiştir. "Çin'de de olsa bilgiyi alın" diyen Allah Resulü: "Kıyâmet günü şehitlerin kanıyla, bilginlerinin mürekkeplerinin aynı terazide tartılacağını" ve "Bilgin kişinin, ibadet eden kişiye üstünlüğünün, kendisinin ashabından herhangi bir kişiye üstünlüğü gibi olduğunu" belirtmiştir.

***

Bekir Karlıağa tarafından yazılan bu makale, 05 Haziran 2006 Pazartesi günü yayınlanan Bugün Gazetesindeki köşe yazısıdır.


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Mayıs 2012       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SORUYU CEVAPLAYIN HADİ BE NE OLACAK ELİNİZEMİ YAPIŞACAK YANİ
Sponsorlu Bağlantılar
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
7 Mayıs 2012       Mesaj #3
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
İslam Dininin Bilgiye Verdiği Değer

İslam, daha ortaya çıktığı ilk günden beri bilim ve düşüncenin gelişmesi için gerekli ortamı hazırlamıştır. Hz. Peygamber'in zamanına kadar bilim ve düşünce alanında pek varlık gösterememiş olan Arap toplumunu, Resulullah kısa bir sürede adeta toplu bir eğitim seferberliğine tabi tutmuş ve yetiştirmiş idi. Bilindiği gibi, Hz. Peygamber'in peygamberliğinin ilk günlerinde Arap Yarımadası'nın en gelişmiş kültür merkezi olan Mekke'de, okuma yazma bilenlerin sayısının 20'yi aşmamaktaydı. Bu sebepledir ki Hz. Peygamber, kendisini anayurdundan kovan Mekkeli müşriklerle giriştiği ilk muharebe olan Bedir savaşını zaferle sonuçlandırınca, o dönemde geçerli olan uluslararası kurallara uyarak, esir alınan her Mekkeli müşriki, 4000 dirhem karşılığında serbest bırakmayı kararlaştırmıştı. Fakat bunlardan okuma yazma bilenlerin, Medîneli 10 çocuğa okuma yazma öğretmeleri durumunda karşılıksız olarak salıverileceklerini bildirmişti.

Böylece ilkin işe okuma yazma seferberliği ile başlayan Allah'ın elçisi, gerek kendi evini, gerekse evinin hemen yanı başında kurulmuş bulunan mütevazı Mescidini bir okul haline dönüştürmüştü. Bu sayede çölün o çelimsiz, başına buyruk çocuklarını yalnız okur yazar durumuna getirmekle kalmamış, dönemin en zor metafizik konularını dahi rahatlıkla tartışabilecek yüksek bir entelektüel düzeye ulaştırmıştı. O'nun her direktifini gönülden benimseyen sevgili arkadaşları, bu entelektüel faaliyeti dini bir emir olarak algılamışlar ve büyük bir vecd ile uygulamaya koyarak kısa zamanda büyük mesafeler kat etmişlerdi.

O'nun 23 yıl gibi kısa bir zaman dilimini kuşatan peygamberlik hayatının sonunda, bilgi ve beceri yoksunu Bedevî Arap toplumu, yalnız Arap Yarımadası'nda ve çevresinde yaşayan kendi ırkdaşlarıyla değil, aynı zamanda o günkü dünyanın en gelişmiş ve en uygar iki süper devleti konumunda bulunan Bizans ve İran'ın vatandaşlarıyla da yarışacak ve onları geride bırakacak düzeye ulaşmışlardı. Tarihsel bakımdan son derece önemli olan bu atılımın temelinde, elbette ki ilâhî mesajın sürekli vurguladığı "bilgi" ile bütün kültürlerin özünde varolan "hikmet" anlayışı yer almaktaydı.

Kur'an-ı Kerim'de doğrudan veya dolaylı biçimde bilgiyi teşvik eden 1000 civarında ayet bulunmaktadır. Buna göre : "Bilenlerle bilmeyenler asla bir ve aynı değildirler." Çünkü yüce Allah: "iman edenlerle, kendilerine bilgi verilmiş olanların derecelerini diğerlerinden kat kat üstün kılmıştır." Ve "Allah'ın ayetlerini ancak ilim sahibi olanlar anlayabilirler. " Aynı şekilde Hz. Peygamber de, pek çok hadis-i şeriflerinde, bilginin: "Kadın-erkek her Müslüman'a farz" olduğunu ve "ilim elde etmekten daha değerli hiçbir iş bulunmadığını" açıklamıştır. "İlim yolunu tutan kişiye Allah'ın Cennet yolunu kolaylaştıracağını" bu nedenle de müminlerin: "Beşikten mezara kadar" bilgi elde etmeye çalışmaları gerektiğini bildirmiştir. "Çin'de de olsa bilgiyi alın" diyen Allah Resulü: "Kıyâmet günü şehitlerin kanıyla, bilginlerinin mürekkeplerinin aynı terazide tartılacağını" ve "Bilgin kişinin, ibadet eden kişiye üstünlüğünün, kendisinin ashabından herhangi bir kişiye üstünlüğü gibi olduğunu" belirtmiştir.

***

Bekir Karlıağa tarafından yazılan bu makale, 05 Haziran 2006 Pazartesi günü yayınlanan Bugün Gazetesindeki köşe yazısıdır.

theMira

Benzer Konular

14 Nisan 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
17 Ocak 2013 / Misafir Müslümanlık/İslamiyet
11 Kasım 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
6 Aralık 2010 / Misafir Soru-Cevap
8 Ekim 2015 / solinay Soru-Cevap