Arama

Ebeveynler ve Çocuklar - Sayfa 17

Güncelleme: 24 Ekim 2016 Gösterim: 177.629 Cevap: 202
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Mayıs 2006       Mesaj #161
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bebek GeliyorEndometriozisEndometriozis nedir?
Üreme çağındaki kadınlarda görülen endometriozis rahmin endometrium adı verilen tabakasının rahim dışında bulunmasıdır. Bu hastalık yumurtalıklar, yumurtalık kanalları (tüpler), rahmin dış yüzünde görülür. Erken yaşta çocuk sahibi olan kadınlarda daha nadir görülen endometriozis ağrılı adet kanamaları, ağrılı ilişki ve kısırlığa neden olur.
Sponsorlu Bağlantılar

Endometriozis ne sıklıkla görülür?
Sağlıklı kadınları yüzde 5'inde görülen endometriozis, çocuk sahibi olamayan kadınların yüzde 30-40'ında görülür. Bu hastalıktan en çok 30 ila 40 yaşındaki kadınlar etkilenir. Endometriozis kısırlık vakalarının yüzde 20'sinden sorumludur.

Endometriozis nedeni nedir?
Adet kanaması sırasında adet kanı ve hücreler rahimden tüpler aracılığı ile karın boşluğuna kaçar. Değişik organlara yapışan endometrial hücreler adet dönemindeki hormonal değişikliklere cevap verir ve adet sırasında kanar. Bu kanama iltihap ve nebde dokusunun gelişmesine neden olarak üreme organlarında yapışıklar oluşmasına yol açar. Laparoskopi ile endometriozis hastalığı evrelendirilir.

Endometriozis kısırlığa nasıl yol açar?
Tüpler, yumurtalıklar ve bağırsakların birbirine yapışmasına neden olarak normal anatomiyi bozar. Bu durum yumurtanın tüplerden geçmesini zorlaştırır. Ayrıca endometrial dokular döllenmeyi ve döllenen yumurtanın gelişimini engelleyen faktörler salgılarlar.

Endometriozis'in bulguları nelerdir?
Hastaların üçde birinde tek bulgu kısırlıktır. Bazı kadınlar ağrılı adet kanamalarından, fazla kanamadan ve ağrılı cinsel ilişkiden yakınırlar. Yakınmaların şiddeti ile hastalığın derecesi arasında bir ilişki yoktur. Ağır endometriozisi olan kadınların hiç bir yakınması yok iken hafif endometriozisi olan bir kadının çok şiddetli ağrısı olabilir.

Endometriozis'in tanısı nasıl konur?
Endometriozis'in kesin tanısı laparoskopik inceleme ile konur.

Endometriozis'in tedavisi nedir?
Laparoskopi esnasında tespit edilen odaklar cerrahi olarak tedavi edilir. Cerrahi tedavi sonrasında bir süre hormonal tedavide uygulanabilir. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler endometriozis'in tedavisinden fayda görebilirler. Endometriozis'in evresine ve hastanın özelliklerine göre hastalığın tedavisi değişir. Eğer hastanın istediği kadar çocuğu varsa ve çok şiddetli ağrıdan yakınıyorsa rahim ve yumurtalıklar çıkarılır. Çocuk sahibi olmayan kadınlarda cerrahi sırasında mümkün olduğunca çok sayıda odak çıkarılır, yapışıklıklar giderilir. Bu işlemin laparoskopik olarak yapılması uygundur. Endometriozis odakları eletrokoter yada lazer ile yakılır. Endometriozis tedavisinde çeşitli hormon ilaçları kullanılabilir. Hormonal tedavi genellikle 3 ila 6 ay sürer. Bu ilaçlar yardımı ile hastada gebelik veya menapoz benzeri bir hormonal tablo oluşturularak hastanın adet görmesi önlenir. Böylelikle hasta adet kanaması dönemini yaşamaz ve endometrioz odakları sessiz kalarak iyileşir.

Hormonal tedavinin yan etkileri nelerdir?
Bu hormonların bir kısmı hastada östrojen azalmasına bağlı ateş basması, vajinal kuruluk, kemik erimesine yol açabilir.

Endometriozis tekrarlar mı?
Hastaları %30 ila 40'ında endometriozis tekrarlar. Bu hastaların bir kısmının cerrahi olarak tedavi edilmesi gerekir.


Dr. Osman Denizhan Özgün



ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
12 Mayıs 2006       Mesaj #162
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
1- ONA SIK SIK SÖZ HAKKI VERİN

Sponsorlu Bağlantılar
2- KENDİNİ VE DUYGULARINI ''NE DÜŞÜNÜYORSUN , NASIL HİSSEDİYORSUN'' GİBİ SÖZLERLE ANLAMAYA ÇALIŞIN

3- O KONUŞURKEN ONUN YÜZÜNE BAKIN VE CİDDİYE ALINDIĞINI HİSSETTİRİN

4- ONUN FİKİRLERİNE DEĞER VERDİĞİNİZİ HİSSETTİRİN

5- ONUN OLUMLU DAVRANIŞLARINI KESİNLİKLE TAKDİR EDİN

6- YAŞINA UYGUN GÖREVLER VERİN

7- VERİLEN GÖREVLERDEN SONRA BAŞARISINI TAKDİR EDİN

8- ONUN İÇİN ZAMAN AYIRIN

9- ONUN İLE DEĞİŞİK KONULARDA SOHBET ETME ORTAMI OLUŞTURUN

10- ONUN KORKU VE ENDİŞELERİNE SAYGI DUYUN

11- AŞIRI ELEŞTİRİCİ OLMAKTAN VE YARGILAYICI DAVRANMAKTAN KAÇININ

12- HATALI DAVRANIŞLARINI KONUŞARAK UYARIN VE ONA DOĞRU OLANI ANLATIN

13- BAŞKALARI YANINDA ONU KÜÇÜK DÜŞÜRMEYİN

14- ONUN BAŞARISIZLIKLARINI BÜYÜTMEYİN

15- BAŞKALARI İLE ONU KIYASLAMAYIN

16- KABİLİYETLERİNİ FARKEDİN VE TEŞVİK EDİN

17- ONU SOSYAL ORTAMLARDA BULUNMAYA CESARETLENDİRİN

18- TOPLULUK İÇERİSİNDE SÖZ ALMASINI TEŞVİK EDİN

19- ONU ÇOCUK OLARAK GÖRMEYİP , VARLIĞINI ÖNEMSEYİN

20- YAŞINA UYGUN OYUN FAALİYETLERİNİ DESTEKLEYİN

21- ONU SIK SIK SEVDİĞİNİZİ SÖYLEYİN

22- ONUN İÇİN ÖNEMLİ OLAN ŞEYLERE SİZDE ÖNEM VERİN

23- ONUN ÖNEMLİ GÜNLERİNİ UNUTMAYIN

24- AİLE İÇİN VAZGEÇİLMEZ BİR KİŞİ OLDUĞUNUN ALTINI ÇİZİN

25- ONUN YERİNE YAPMASI GEREKEN ŞEYLERİ SİZ YAPMAYIN

26- ONUN AİLE İÇİ BAĞLARININ KUVVETLENMESİNİ SAĞLAYIN

27- OLAYLARI HEP OLUMSUZ DEĞERLENDİRMEYİN

28- ONUN OKUL HAYATINA VE EĞİTİMİNE ÖNEM VERİN

29- SADECE ONUN İÇİN AYIRDIĞINIZ ZAMANLAR OLSUN

30- ONUNLA BERABER SOSYAL AKTİVİTELERDE BULUNUN

31- YANLIŞ VE UYGUNSUZ CEZALANDIRMADAN KAÇININ

32- ONDAN BEKLENTİLERİNİZ ÇOK AŞIRI OLMASIN

33- ONUN FARKLI VE GELİŞMEKTE OLAN KİŞİLİK YAPISI OLDUĞUNU UNUTMAYIN

34- ONUN İÇİN MUTLU VE HUZURLU BİR AİLE ORTAMI SAĞLAYIN
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Mayıs 2006       Mesaj #163
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gençlerde Depresyon




"16 yaşında ve depresyonda olmanın nasıl bir duygu olduğunu hala hatırlıyorum. Hüznümü, ümitsizliğimi, “benim karakterim böyle herhalde” diye düşündüğümü ve o bir şeylerin doğru gitmediği duygusunu acı bir şekilde hatırlıyorum. Ne olduğunu anlamıyordum. 70’li yılların sonlarıydı ve aslında hiç kimse bilmiyordu. O yıllarda tıp çevreleri gençlerin veya çocukların depresyonda olabileceklerine inanmıyordu. Neyse ki artık bu görüş değişti. Fakat hala klinik depresyon konusunda birçok yanlış inanış var ve bu yüzden de gençler bazen depresyonda olduklarını bilmediklerinden, bazen de yardıma ulaşamadıkları için tedavi olamıyorlar."



Depresyondayken neler hissedersiniz?


· Hep mutsuzsunuz
· Ya çok heyecanlı ya da donuksunuzdur
· Her şey ümitsiz gelir
· Suçluluk duyarsınız
· Sebebi bilinmez bir sürü fiziksel şikayetiniz vardır -durduk yerde karnınız veya başınız ağrır ya da göğsünüz sıkışır
· Gerginsinizdir
· Herkes ve her şey sizi sinir eder
· Piliniz bitmiş gibidir, kendinizi hep yorgun hissedersiniz
· Huzursuz ve kıpır kıpır olursunuz
· Dikkatinizi hiç bir yere toplayamazsınız
· Ölüm ya da intihar hakkında uzun uzun düşünürsünüz

Hayatınızı Nasıl Etkiliyebilir?

· Notlarınız düşer
· Ya sürekli uyursunuz ya da bir türlü uyuyamazsınız
· Kilo alabilir veya kilo verebilirsiniz
· Artık canınız arkadaşlarınızla birlikte olmak istemez
· Eskiden sevdiğiniz şeyleri canınız istememeye başlar
· Durduk yerde ağlamaya başlarsınız

Anneme Babama Nasıl Anlatacağım?

Anne babanızın dengeli insanlar olduğunu, sizi sevdiklerini ve sizin için her şeyin en iyisini istediklerini varsayalım önce. Ama yine de bilmeden yardım almanızı zorlaştırabilirler. “Bu kadar bunalacak neyin var ki?” diyebilirler ya da bu duygularınızın gençlik çağında normal, büyümenin bir parçası olduğunu savunabilirler. Burada iki etken devreye girer. Birincisi inkar. Hiç bir anne - baba çocuğunun bir sorunu olduğuna inanmak istemez. Üstelik bir de ruh sağlığ gibi tabuya yakın konularda asla! Küçükken düşüp diziniz kanadığında ayağınıza bir bant yapıştırıp, sorunu halledebilirler.Ancak halledemiyecekleri bir sorunla karşı karşıya geldiklerinde, size bakma konusunda kendilerini yetersiz hissettikleri için, kendilerini suçlu hissedebilir ve hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışabilirler. İkinci etken ise anne - babanın bilgisizliğidir. Bu konuda tek bilgisiz olan sizin anne babanız değil. ABD’de yapılan bir kamuoyu araştırmasında yetişkinlerin yüzdae 70’den fazlası depresyondaki insanların bütün yapması gerekenin, kendine çeki düzen vermek olduğunu ve her şeyin kolayca çözüleceğine inandığını söylemiş. Bilgisiz oldukları için suçlu değiller. Sadece biraz eğitilmeleri gerek. Büyük olasılıkla onlara biraz bilgi verdiğiniz taktirde sizin yardım görmeniz için gerekeni yapacaklardır.

Tabii anne babanız bu kategoride olmayabilir. Kendileriyle fazlasıyla meşgul olabilirler. Alkolizm gibi kendi problemleri olabilir, hatta sizi hırpalıyor bile olabilirler. Bu durumda sizin güçlü olmanız ve kendi başınıza yardım aramanız gerekir. En ihtiyacınız olduğu anda anne - babanızın yanınızda olmayışı, işleri daha da zorlaştırır. Fakat bu durumda büyük olasılıkla zaten kendi işinizi kendiniz görmeye alışkınsınızdır. Depresyondaysanız, olumlu herhangi bir şey yapabilmek çok güçtür. Ancak yardım almak zorundasınız. Bu durumun hayatınızı mahvetmesine izin veremezsiniz.

Eğer size yardım edebilecek hiçbir erişkin yoksa, doğruca bildiğiniz, tanıdığınız bir doktora gidip, onun size bir psikiyatrist önermesini isteyin. Bir sağlık ocağına ulaşın. Burada yardım almanız her şeyden önemlidir. Hiçbir şeyin buna engel olmasına izin vermeyin

Nasıl Yardım Alabilirim?

Anne - babanız birinci kategoridekilerden ise, büyük olasılıkla onlara, kendinizde depresyon belirtileri olduğunu ve bir doktora görünerek bir psikiyatriste gitmek istediğinizi söylemek yeterli olur. Depresyon hakkında edineceğiniz bilgileri onlarla paylaşır ve onları eğitirseniz, inkar etme sürecini ve itirazlarını oldukça kolay atlatabilirsiniz. Onlar gerçekten sizin için her şeyin en iyisini isterler ve büyük olasılıkla sizdeki değişikliklerin de farkındadırlar.

Eğer anne babanız ikinci kategoriden ise, iki seçeneğiniz var. Birinci seçenek, sizi anlayacak ve anne babanızı yardıma ihtiyacınız olduğuna ikna edecek bir büyükten destek istemek. Bu kişi aileden biri, sevdiğiniz bir öğretmeniniz ya da anne babanızın bir arkadaşı olabilir. Gerekirse bu kişiyi depresyon hakkında bilgilendirebilir ve anne babanızla konuşmasını isteyebilirsiniz.

Bu metin, ABD Sağlık Bakanlığı tarafından orta okul ve liselere dağıtılan rehberin çevirisidir.

Arkadaşınız depresyondaysa;

Genç olmak kolay değildir. Okul yılları komplike ve zor olabilir. Bazen aslında kim olduğumuzu, ileride nasıl biri olacağımızı, yapmak zorunda olduğumuz bir sürü seçimin doğru seçimler olup olmadığını kestirmek güç gelebilir.

Çevremizdeki değişimler ve baskılar bizi zaman zaman bunaltabilirler. Bu yüzden de ara sıra kendimizin veya bir arkadaşımızın “bunalmış”, “deprese” ya da morali bozuk olması çok doğaldır. Ama ya bir arkadaşınızın bu “bunalmış” ya da “bezgin” hali haftalarca sürer ve ilişkinizi etkilemeye başlarsa? Eğer bu durumda olan bir arkadaşınız varsa, depresyonda olabilir. Arkadaş olarak ona yardım edebilirsiniz.


ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
12 Mayıs 2006       Mesaj #164
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Hiperaktif Çocuklar

Hiperaktif çocuklar bizim toplumumuz da %5 oranında görülen yaygın bir durumdur. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite durumunun üç şekli bulunmaktadır. Birincisinde dikkat eksikliği ön planda ,ikinci tipinde hiperaktivite ön planda ,diğer tipinde ise her ikisi birlikte görülmektedir. Bu çocuklarda sürekli hareketlilik ile beraber dikkat eksikliği , dikkatini uzun süre bir noktaya odaklayamama ve fevri olma durumu sıktır. Bu belirtilerin görünümü tanının geçerli olması için 7 yaşından önce başlamalıdır. Zaten hiperaktif çocuklar doğumdan itibaren hatta anne karnında aşırı hareketlilikleri ile dikkat çekerler ve çok net bir şekilde diğer çocuklardan ayrılırlar. Ama burada gereken sınır konmamış , davranış sorunlarına uygun müdahale edilmemiş , eğitim konusunda eksik kalmış çocukları bu durumdan ayırmak gerekir.

Dikkat eksikliği belirtileri -başka nedenler yok ise - Msn Grinikkatlerini uzun süre toparlayamazlar , başladıkları işlerin sonunu getirmekte güçlük çekerler , dikkat gerektiren günlük işlerden kaçınırlar, eşyalarını sık sık kaybederler , günlük işlerde unutkanlıkları vardır, işlerini düzensiz ve dağınık yaparlar , genelde bir işten diğerine çok sık geçiş yaparlar, karşısındakini dinlememe sık sık konu değiştirme görülür, dikkatleri ilgisiz uyaranlarla sık sık dağılır, çalışmaları plansızdır , emirleri anlamakta güçlük çekerler, yaptıkları işlerde dikkatsizce hatalar yaparlar.

Hiperaktivite ve fevrilik belirtileri-başka nedenler yok ise- :Yerinde duramama hali vardır, devamlı kıpır kıpır haldedirler, kendi yaşıtlarına göre belirgin farklılık ile sürekli hareket halindedirler, otururken bile bir yerleri kıpır kıpırdır. Her şeye karışma , mobilyaların üzerinde gezme , ev içinde koşuşturma , bir iş yaparken sık sık ayağa kalkma gezinme halindedirler, konuşmanın sonu gelmeden araya girerler, başkaları onların sözünü kesememekten yakınır,elleri ayakları kıpır kıpırdır, ellerinde sürekli bir şeylerle oynarlar, olası sonuçlarını düşünmeden tehlikeli işlere girme görülür, sakinlik isteyen grup içi etkinliklere katılmakta zorlanırlar, etraftaki insanlar tarafından sık sık hareketlilik konusunda uyarılırlar. Sonunu düşünmeden ani olarak karar verip o işi yaparlar , sabırsızdırlar , sıra beklemek konusunda engellenmeye dayanamazlar.

Hiperaktivite ve dikkat eksikliği olan çocuklarda okul çağından önce ve okul çağında hareketlilik ve dikkat eksikliği belirgin olarak göze çarpar. Bu dikkat eksikliği ve hiperaktivite özellikleri sadece bir ortamda değil birkaç ortamda kendini belli eder . Hiperaktif çocukların işlevselliği belirgin olarak bozulur , özellikle okul döneminde göreceli bir başarısızlık ve sık sık öğretmeninden uyarı alma görülür. Derse konsantre olamadığı ve dikkat eksikliği olduğu için , çoğu zaman zeka normal olmasına rağmen derslerde başarısızlık görülür.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda ek diğer psikiyatrik durumlar olabilir. Bu psikiyatrik durumlar arasında öğrenme güçlükleri , karşı gelme bozukluğu , davranış bozukluğu , depresyon , anksiyete bozuklukları sayılabilir .Önemli olan bu tanının psikiyatrik muayene ve testler ile bir çocuk ve ergen psikiyatristi tarafından kesinleştirilmesidir.

Tedavi konusunda ilaç tedavisi ön plandadır. Türkiye’de mevcut ilaçlar ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite semptomları büyük oranda kontrol altına alınabilmektedir. Gerekirse ilaç tedavisinin yanı sıra ek olarak psikoterapi , pedagojik eğitim ile dikkat süresini artırma ve davranışçı yaklaşımlar vardır. İlaç tedavisinin ne kadar devam edeceği klinik görünüm ve semptomların devam etmesine göre tespit edilir.

Hiperaktif çocuğun ailesinin yönlendirilmesi önemlidir. Ailenin bu türlü bir çocuğu idare etmesi güç olur. Hatta anneler bu konuda oldukça yorgun düşüp sık olarak yorgunluk belirtileri göstermektedirler. Çocuğun sosyal ilişkileri bozulabilir, arkadaş ilişkilerinde sorunlar yaşanabilir.. Ders başarısızlığı da bu duruma eklenince çocuğun kendine olan özgüveni azalabilir , anksiyete ve duygusal zedelenebilirlik artar. Bu nedenle ailenin ve çocuğun psikososyal açıdan desteklenmesi çok önemli bir konudur.

Diğer yandan çocuğun okul içerisindeki durumu öğretmenin yönlendirmesi ve davranışları önemli olmaktadır. Yanlış tutumlar çocukların hareketliliğini daha da artırmakta , mevcut problemlerin çözümünü güçleştirmektedir. Okul -aile - doktor işbirliği bu durumda çok önemlidir.
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
12 Mayıs 2006       Mesaj #165
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim dedi sonra düşündü; oh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez.
Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve baba haritayı düzelttim artik sinemaya gidebiliriz dedi. Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de halen hayretler içindeydi ve bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk; "Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı" dedi...
İnsanı Düzelttiğim Zaman, Dünya Kendiliğinden Düzelmişti.

Çocuklarımızın da en az bir yetişkin kadar "birey" olduğunu ve o bireyi şekillendirenin de ana -baba olduğunu unutmayalım....
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Mayıs 2006       Mesaj #166
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Anne Sütü

85 b2Doğada bulunan tüm memeli hayvanların yavruları için bir mucize olarak annelerine süt üretebilme yeteneği verilmiştir. Her tür annenin sütü kendi yavrusuna özgüdür. Her memelinin memelerinden gelen salgıya süt denilmektedir. İnsan yavrusuna en uygun süt doğal olarak insan sütüdür. Bir başka memelinin örneğin ineğin yavrusu için salgıladığı süt kendi yavrusu için çok uygun iken insan yavrusu için o denli yararlı olmayacağı gibi belki de zararlı olabilir.
Anne sütünün başka hiçbir besin maddesinde bulunmayan üstünlükleri vardır. Kısaca bunlara değinelim.
  • Bebek için ideal bileşime sahiptir. Bebeğin ilk aylarda tüm ihtiyaçlarını karşılayacak özelliğe sahiptir.
  • Sterildir yani mikrop içermez.
  • Sindirimi bebek için en kolay besin maddesidir.
  • Her zaman en uygun sıcaklık olan beden ısısındadır.
  • Her zaman taze ve içilmeye hazır haldedir.
  • Bir bedel karşılığı temin edilmez, bedavadır.
  • Anne memesini emmek bebeğe anneye temas etmeyi sağlayarak ruhsal iletişimine yarar sağlar.
  • İçersinde ancak insanlarda bulunan bazı özel yapıda immunglobin gibi maddeler bulunur. Bunlar bir çok hastalığa karşı koruyucu rol oynar.
  • Anne sütü ile beslenen bebeklerde pişik ve benzeri cilt sorunları ile bir çok enfeksiyon daha az görülür.
  • Bebeğin beslenmesi için başka biberon vb. araçlar gerekli değildir. Dolayısıyla bunlardan kaynaklanan sorunlardan yoksundur.
85 b3Bilinmelidir ki teknolojinin bugün ulaştığı yerde bile anne sütüne eşdeğer bir besin maddesi üretebilmek mümkün değildir. Bu amaçla yapılan besin maddeleri ancak anne sütü ile beslenmenin imkansız veya yetersiz olduğu durumlarda gündeme gelebilir. Bunlar teknolojinin olanakları kullanarak inek sütünün yapısı değiştirilmek ve bazı eklemeler ile anne sütüne benzetilmeye çalışılmış ürünlerdir. Ayni özellikleri taşımazlar. Fakat anne sütü yerine kullanılmaya en uygun besin maddeleridir.
Bebeğini emzirmek annenin sağlığı ve ruhsal gelişimi için son derece yararlıdır. Meme dokusunun bir çok hastalığı emzirmeyen kadınlarda daha sık olarak ortaya çıkmaktadır. Doğumu izleyen saatlerde emzirmekle salınan bazı hormonlar anne rahiminin kasılmasını sağlayarak doğum sonrası iyileşmeyi hızlandırır.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
13 Mayıs 2006       Mesaj #167
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda İşitme Kaybı


Çocuğunuzun işitme kaybının olup olmadığının belirlenmesi, onun sağlıklı gelişimide sorunlarla karşılaşmaması için çok önemlidir. Memorial Hastanesi Kulak Burun Boğaz bölümü hekimleri, çocuğunuzun bir işitme kaybı olup olmadığının belirlenmesinde yardımcı olması için aşağıdaki listeyi oluşturdular.

İşitme kaybına neden olabilecek durumlar



Hamilelik sırasında
nne kızamıkçık, viral bir enfeksiyon ve grip geçirmiş,
Anne alkollü içecek tüketmiş,

Yenidoğan (Doğumdan ilk 28 güne kadar)
Doğumdaki kilosu 1600 gramdan düşük,
Yüz ve kulaklarının görüntüsü farklı,
Doğumda sarılığı oldu ve kan değişimi uygulandı,
Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde beş günden fazla kaldı,
Damardan iğne ile antibiyotik aldı,
Menenjit geçirdi.

Ailede
Erken yaşlarda olan veya gelişmiş, kalıcı veya ilerleyen işitme kaybı bir veya daha fazla birey var.

Bebeğim (29 gün ile 2 yaş arası)
Damardan antibiyotik aldı,
Menenjit oldu,
Kulaktan kanamanın olduğu veya olmadığı kafatası kırığı olan ciddi bir yarlanma geçirdi,
3 aydan fazla süren kulaktan sıvının olduğu ve tekrarlayan bir kulak enfeksiyonu var.

Yukarıda sayılan bu maddeler size ve çocuğunuza uyuyorsa en kısa zamanda uzman bir hekime danışmalısınız.

Bebeklerde işitme kaybı belirtileri nelerdir?



Yenidoğan (Doğumdan 6 aya kadar)
Beklenmedik yüksek sesli gürültülerle irkilmiyor, hareket etmiyor, ağlamıyor veya herhengi bir şekilde tepki vermiyor,
Yüksek sesli gürültülerle uyanmıyor,
Kendiliğnden sesleri takip etmiyor,
Sadece sesle sakinleştirilemiyor,
Başını sesime doğru çevirmiyor.

Küçük bebeğim (6 aydan 12 aya kadar)
Sorulduğunda tanıdık kişi veya eşyaları östermyor,
Konuşma sesi çıkarmıyor ya da konuşma sesi çıkarmayı bıraktı,
12 aylıkken ‘el salla’, ‘elin çırp’ gibi basit sözleri yalnız dinlemekle anlamıyor ancak ifade, hareketlerle tamamlandığında anlayabiliyor.

Büyük Bebeğim (13 ay 2 yaş)
Hafif bir sesle ilk seslenişte doğru yöne dönmüyor,
Çevreden gelen seslere duyarsız,
İlk seslenişte cevap vermiyor,
Sese cevap vermiyor veya sesin nerden geldiğini anlamıyor,
Benzer yaştaki diğer çocuklar gibi ses çıkarmıyor ve konuşamıyor,
Normal ses yüksekliğinde televizyon seyretmiyor,
Anlama ve iletişim için kelimelerin kullanımında yeterli gelişmeyi göstermiyor.

Çocuğunuzda bu göstergelerden bir veya daha fazlası varsa işitme kaybı olabilir.Çocuğunuzu kulak muayenesi ve işitme testine götürmeniz gerekir. Bu herhangi bir yaşta veya doğumdan hemen sonar bile yapılabilir.


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
13 Mayıs 2006       Mesaj #168
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda Uyku Sorunları


Uyku karmaşık, beyin işlevi ve psikoloji ile ilgili yaşamsal bir durumdur. Dış etkenlere açık, bireyin duygusal ve içgüdüsel yaşamıyla ilgili gelişimsel bir işlevdir. Şu üç dönemi içermektedir: Bunlar uykuya dalma, rüyasız uyku ve rüyalı uyku dönemleridir. Uykuya dalma döneminde yavaş yavaş çevre ve beden ile ilgili algılar azalarak kişi uyku dönemine geçmektedir. Rüyasız uyku dönemi bedenin temel yapı taşları olan proteinlerin yeniden oluşturulduğu ve kişinin fiziksel yorgunluğunu atarak dinlenmeyi sağlayan dönemdir. Ayrıca bu dönemde büyüme hormonu salgılanır. Rüyalı uyku dönemi, uyuyan kişide göz kapaklarında ve gözlerinde hareketlerin başlaması ile fark edilir. Rüyalar başlar, bu dönemde görülen rüya ile uyumlu olarak beden hareketlerinin ortaya çıkmaması için kasların gerginliği kaybolmuştur. Eğer böyle bir düzenleme olmasaydı gördüğümüz rüya ile hareket edecek, hatta yataktan kalkıp dolaşacaktık. Bu özellik yenidoğan bebeklerde tam oluşmadığından el ve ayaklarda ya da yüzde, bazen gövde de küçük hareketler olabilmektedir. Bu dönem doğumda yaklaşık uykunun yarısını oluşturmakta, bir yaşından sonra ise erişkindeki gibi yaklaşık uykunun beşte birine düşmektedir. Uykunun rüya döneminde bir çok ruhsal olay gerçekleşmektedir. Bu dönemde gerilimler ********ta ya da serbestleşmekte, hatırlanan her şey ve gündüz yaşananlar birbirine bağlanarak, programlanmaktadır. Gündüz uyanık iken algılanan duyumlar rüya aracılığıyla yapılanırlar. Yenidoğanlarda ve bebeklerde rüyalar, uykuya daldıktan 30-45 dakika sonra, büyük çocuklarda ise 120 dakika sonra ortaya çıkmaktadır.

Doğumdan sonraki dönemde süt çocuğu için bedensel gereksinimler uykuyu etkilemektedir. Açlık uyandırmakta, tokluk ise uykuya dalmayı kolaylaştırmaktadır. Bu dönemdeki uykusuzluklarda anne tarafından bebeğin beslenmesi ya da duygusal desteklenmesinin yetersiz, ters ya da aşırı bir biçimde karşılandığı görülmektedir. Uyku bebek için ritmik ve temel bir gereksinimdir. Yenidoğan döneminden başlayarak bebeklerin ya da çocukların uyku özelliklerine bakıldığında birçok değişiklikler görülmektedir. Bunlar bireyseldir ya da dönemlere bağlıdır. Bebekler içinde çok uyuyanlar olduğu gibi az uyuyanlar da vardır. İlk aylarda uykusuzluk sıradan bir durumdur, ancak sonuçları nedeni ile aile için önemlidir. Ortaya çıkan gerginlik ve sinirlilik durumu yalnız çocuğun uykusuzluğunu artırmaz, yeni çatışmaları da ortaya çıkarır. Uykusuzluğun önemi ve ağırlığı bebeğin yaşı, gelişim düzeyi ve kişisel özelliklerine bağlı olarak belirlenir. Yenidoğan 19-23 saat uyur. Başlangıçta aralıklı ve parçalara bölünmüş bir uyku biçimindedir. Yavaş yavaş gece ağırlıklı olarak gelişir, üçüncü yıla doğru derinliğine kavuşur.

Uykusuzluk nedenlerine bakacak olursak; bedensel bir hastalık sırasında çekilen sıkıntı ve acı uyku işlevinin bozulmasına yol açmaktadır. Ayrıca odanın sıcak-soğuk ya da gürültülü olması gibi dış etkenler de uykuyu bozacaktır. 2-3 aylık bebekler çığırtkandır, kolay uyarılabilir, sinirlidir. Bu özellikler ise annede sabırsızlık, yetersizlik gibi ilişkiden kaynaklanan zorlukları yaratabilir. İlk aylardaki bakımın niteliği, sürekliliği ve yumuşaklığı çok önemlidir. Bebeğin hareket ve dil becerisinin gelişme düzeyi, altının temizlenmesi, anne ile bebek ilişkisinin biçimi, ailenin yaşam şekli, iklim, çocuğu paylaşan birden fazla kişinin olması, annenin sıkıntı ya da huzursuzlukları gibi bir çok özellik uykuyu etkileyecektir. Uykusuzluk bazen bebeğin, bazen de annenin kişilik özelliklerinden kaynaklanır ve çatışmaların sonucudur. Uyku sorunu genellikle duyarlı bir bebek ile yetenekleri bakımından yetersiz bir anne arasındaki iyi işlemeyen bir ilişkinin işaretidir.


Uyurgezerlik

Erkeklerde daha sıktır. 7-12 yaşlar arasında görülür. Ailede uyurgezerlik olanlarda daha sıktır. Gecenin ilk yarısında çocuk yataktan kalkar. Bazen karmaşık, her zaman aynı şekilde tekrarlanan bir etkinlik içine girer. 10-30 dakika sonra tekrar yatar, uykusuna devam eder. Sabah hiçbir şey hatırlamaz. En basit şeklinde gözler açılır ve yataktan kalkmaya çalışır. Altı ile on iki yaşları arasındaki çocukların altıda birinde en az bir kez olurken, bunların ancak % 3-5'inde uyurgezerlik gelişir. Rüyasız uyku döneminde görülür.



Uyku ile ilgili sorunlar
Gece terörü (night terror)
Gece çocuk yatağında ağlar, gözleri dalgın bir şekilde bakar, korkmuş bir yüz ifadesi vardır. Çevresini tanımaz, solgundur, terler, çarpıntısı vardır. Bu durum bir kaç dakika sürer. Çocuk tekrar uyur. Çocuk sabah uyandığında, gece olanlarla ilgili hiç bir şey hatırlamaz. Uykusunun rüyasız uyku döneminde ortaya çıkmaktadır. Genellikle 5-6 yaşlarına doğru azalarak kaybolur. Seyrek olarak kaybolmaz ve tedavi gerektirir.

Sıkıntılı düşler
Çocukların % 30'unda olur. İkinci yaştan sonra görülür. Çocuk uyanır, ağlar, bağırır, yardım ister. Sıklıkla sabah hatırlanır. Sıkıntılı düşler genellikle uyku başında görülür, güzel rüyalar ise genellikle sabaha karşıdır. Özellikle çocuğun yaşantısında yoğun sıkıntılı bir olay varsa sıradan bir durumdur, ayrıca ruhsal aygıtın yapılanmasının bir göstergesidir. 4-5 yaşından sonra şiddeti giderek azalır. Çocuk uyanır, endişelidir. Anne babasının yatağına gider ve uyumaya devam eder.

Son düzenleyen GusinapsE; 13 Temmuz 2006 21:02
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
14 Mayıs 2006       Mesaj #169
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
13-17 yaş grubundaki çocuklar için çevrimiçi güvenlik ipuçları


l cornerr corner

••
l bcornerr bcorner





54727 150x140 14 17yrs F
Bu çağdaki gençlerde, düşük öz saygı dönemleri yaşamak, arkadaşlarının onayını almaya çalışmak ve anne babalarının beklentilerini karşılamak konusunda isteksiz davranmak yaygındır. Bu grubun ilerleyen yaşlarındaki çocuklar grup kimliği ve bağımsızlık isterler ve aile değerleriyle yaşlarına özgü değerleri bağdaştırmak eğilimindedirler. Erişkinlik döneminde, çocuklar olgunlaşır ve dünyayla düşünsel düzeyde etkileşim kurmaya hazırdır. Bu yaş grubundakiler, genellikle yeni düşüncelere açıktır ancak bunların geçerliliğini sorgulayacak yaşam deneyiminden yoksundur. Anne babaların erişkin çocukların Internet kullanımını yönlendirmeyi sürdürmesi önemlidir.
Bu yaş grubundakiler çevrimiçi ortamda neler yapar?

Bu yaş grubundakiler anlık ileti (IM), e-posta kullanır ve çevrimiçi oyunlar oynarlar. Ayrıca Internet'te bilgilere erişmek için arama motorlarını etkin olarak kullanırlar. 13-17 yaş grubundakilerin çoğu sohbet odalarını ziyaret etmiştir ve yetişkinlere özgü ya da özel sohbetlere katılmış olabilir. Bu yaş grubundaki erkek çocuklar, sınırları zorlamaya daha yatkındır ve kaba mizah, şiddet, kumar ya da yetişkin içerik sitelerini ararlar. Kızlar ise daha çok çevrimiçi ortamda sohbet ederler ve dolayısıyla çevrimiçi yoldan gelen cinsel içerikli tekliflere daha çok maruz kalabilirler.
Güvenlik ipuçları

Burada, bu yaş grubunda çevrimiçi ortamda bulunan çocukları yönlendirirken göz önüne alacağınız bazı ipuçları bulunmaktadır.
•Çocuklarınızın da katkısıyla Internet ev kuralları listesi oluşturun. Bu listede sınırların dışında kalan site türleri, Internet'e erişim saatleri ve sohbet odası iletişimini de içeren çevrimiçi iletişimle ilgili olarak uyulması gereken kurallar da bulunmalı.
•Internet'e bağlı olan bilgisayarları, açık bir alanda ve çocuklarınızın yatak odalarının dışında tutun.
•Diğer arkadaşları ve etkinlikleri hakkında konuştuğunuz gibi, çocuklarınızla çevrimiçi arkadaşları ve etkinlikleri hakkında konuşun. Çocuklarınızın yabancılarla konuşmalarını engellemek için, anlık ileti listeleri hakkında konuşun.
•Ebeveyn gözetiminin yerine geçecek değil onu bütünleyecek Internet filtreleme araçlarını (MSN Premium'ın Ebeveyn Denetimleri gibi) araştırın.
•Çocuklarınızın hangi sohbet odalarını ya da ileti panolarını ziyaret ettiğini ve çevrimiçi ortamda kimlerle konuştuğunu öğrenin. Onları izlenen sohbet odalarını kullanmaya teşvik edin ve genel sohbet odası alanlarında kalmaları için ısrar edin.
•Çevrimiçi ortamda edindikleri arkadaşlarla asla gerçek yaşamda buluşmayı kabul etmemeleri konusunda ısrar edin.
•Çocuklarınıza e-posta, sohbet odası ya da anlık ileti kullanırken, kayıt formu ve kişisel profil doldurmak ve çevrimiçi yarışmalara girmek için izniniz olmaksızın asla kişisel bilgiler vermemelerini öğretin.
•Çocuklarınıza, izniniz olmaksızın program, müzik ya da dosya yüklememeyi öğretin. Web'de dosya paylaşırken, metin, görüntü ya da çizim alırken telif hakkı yasalarını çiğneyebilir ve yasadışı duruma düşebilirler.
•Çocuklarınızı, çevrimiçi ortamda kendilerini rahatsız ya da tehdit altında hissettiren bir şey ya da bir kişi olduğunda size iletmeleri için teşvik edin. Sakin olun ve çocuklarınıza bu türden şeyleri size ilettiklerinde bir sorunla karşılaşmayacaklarını anımsatın. (Çocuğunuzun, onun bilgisayar konusundaki haklarını elinden almayacağınızı düşünmesi önemlidir.) Çevrimiçi saldırganlar ve sanal kabadayılarla nasıl baş edebileceğinize ilişkin makaleler okuyun.
•Çocuklarınızla çevrimiçi yetişkin içeriği ve pornografi hakkında konuşun ve onları sağlık ve cinsellikle ilgili olumlu sitelere yönlendirin.
•Onları istenmeyen postalardan koruyun. Çocuklarınıza çevrimiçi ortamda e-posta adreslerini vermemelerini, istenmeyen postalara yanıt vermemelerini ve e-posta filtresi kullanmalarını anlatın.
•Çocuklarınızın sık ziyaret ettiği Web sitelerini öğrenin. Çocuklarınızın saldırgan içerik taşıyan siteleri ziyaret etmemesini ya da kişisel bilgilerini ya da fotoğraflarını kimseye iletmemelerini sağlayın.
•Çocuklarınızla sorumlu, ahlaki çevrimiçi davranışları öğretin. Internet'i, dedikodu yaymak, tacizde bulunmak ya da başkalarına tehditler yöneltmek için kullanmamaları gerekir.
•Çocuklarınızın çevrimiçi mali işlemler (bir ürünü sipariş etme, alma ya da satma) yapmadan önce sizden onay almalarını sağlayın.
•Çocuklarınızla çevrimiçi kumarı ve olası risklerini tartışın. Çevrimiçi kumar oynamalarının yasadışı olduğunu anımsatın.
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
15 Mayıs 2006       Mesaj #170
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Bebeklerin, kendilerine izin verildiği takdirde uyku alışkanlığını kazandığını belirten uzmanlar, alınacak basit tedbirlerle 7 gün içerisinde bebeğin uyumayı öğrendiğini ifade ediyor. Bebeğinize yeni bir düzen kurup bunu uygulamak, ağlayan bebeği sakinleştirmek ve sabırlı davranmak, annelerin sabahlamasına son veriyor.

7 günde bebeğin uykularını düzene sokacak çözüm şöyle:
  • 1. Gün Yeni Bir Düzen Kurun: Uzun saatler süren öğle uykusu nedeniyle birçok bebeğin günü ve gecesi birbirine karışıyor. Böylece bebek uykuda olması gereken bir saatte oyun oynamayı tercih ediyor. Şimdi bu durumu düzeltmenin zamanı geldi. Son araştırmalar bebeklerin gece ile gündüzü ayırt edebildiğini ortaya koyuyor. Bunun için ona gerekli ipuçlarını vermeniz yeterli. Yarından başlayarak onu sabah erkenden kaldırın ve her gün aynı saatte uyandırmaya özen gösterin. Yatağını pencerenin yakınına koyun ve perdeleri aralık bırakın. Gün ışığı onun uyanmasına yardımcı olacaktır. Öğle uykusuna yatırdığınız zaman bile hava kararmadan önce onu uyandırın. Böylece gün ışığında uyanması gerektiğini, gece ise uyuması gerektiğini anlayacaktır. Bebeğinizi akşamları da aynı saatte yatağına yatırın. Gerekirse loş ışıkta ona kitap okuyun veya şarkı söyleyin.

  • 2. Gün Uygulamaya Devam: Başladığınız rutin programa devam edin. Hemen pes etmeyin. Geceleri karnı acıktığı için ağlamaya devam edebileceğini unutmayın. Onu emzirmek ya da beslemek zorunda kaldığınızda bunu hafif karanlık bir ortamda yapın. Özellikle geceleri bebeğinizi nelerin rahatlattığını iyi gözlemleyin. Ilık banyonun bir çocuk için sakinleştirici, bir başkası içinse tam tersi olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Gece yatırdığınızda müzik dinletmek ya da ninni söylemek gibi rutin alışkanlıklar kazandırın.

  • 3. Gün Ağlama Başlıyor: Ağlamak çocukların en büyük silahı, anne ve babaların da dayanamadığı bir durum. Ancak, sabırlı olun ve kendi kendinize şunu mırıldanın; 'Sonuç uyku olacak'. Onu uyutmaya çalışırken ağlaması karşısında endişelenmeyin. Bırakın koyduğunuz uyku kurallarına alışsın. Program değişiklikleri 6 aylıktan küçük çocukları çok daha fazla üzüyor. Bebeğiniz en fazla 15-20 dakika ağlar ama kötü uyku alışkanlığı yıllarca sürebiliyor. Unutmayın ki bu çocuğunuzla sizin aranızdaki bir savaş. Onunla ilgilenmeyin ama kendi merakınızı gidermek için 5-10 dakikada bir kapı aralığından onu kontrol edin. Susması için ışıkları açmayın, yataktan çıkarmayın ya da biberon vermeyin, aksi takdirde ertesi gece de dakikalarca ağlayacağından emin olun.

  • 4. Gün Ağlama Savaşı Sürüyor: Geçen gece oldukça uzun sürdü değil mi? Bu gece biraz daha rahat geçecek. Ama bilin ki o yine de ağlamaya devam edecek. Ancak bu kez daha kısa sürecek, bize inanın. Bunun için kurallarınızın kesin olduğunu ona ispatlamanız gerekiyor. Sabırlı davranmaya devam edin. Ona karşı yumuşak olduğunuz hissini uyandırmayın. Yoksa geçen geceye göre 2 kat daha fazla ağlayacaktır. Sakın ona bu kozu vermeyin.

  • 5. Gün Bebeğiniz Sakinleşiyor: Bebeklerin çoğu 3-5 gün içerisinde bu programa alışıyor. Dolayısıyla, bu gece belki de şanslı geceniz. 5 dakikada bir onu kontrol etmeyin, en az 15 dakika aralıklarla odasına uğrayın. Bazı bebekler odaya sık sık girilmesinden rahatsız oluyor. Bu nedenle kapı aralığından onu izleyin. Hem unutmayın ki bu gece daha az ağlıyor. Uyku problemlerinin arasında sıkça rastlananların başında gece emzirmesi ve alt değiştirme geliyor. Tabii ki size bunları yapmayın demiyoruz ama mümkün olduğunca kısa ve sessiz olmasına özen gösterin. Altını değiştirirken bile kesinlikle ışıkları açmayın. Gereğinden çok emzirmeyin. Böylece hem onu rahatsız etmemiş olursunuz hem de yeniden altını değiştirmek zorunda kalmazsınız.

  • 6. Gün Bebeğiniz Uyuyor: İnanılmaz gibi geliyor değil mi? Sakın bu mutluluğu günlerdir uyguladığınız kuralları rafa kaldırarak bozmayın. Uyumasını garip karşılayarak onu sık sık kontrol etmeyin, gevşeyin. Onu sıcak tutan bir pijama giydirin. Böylece üstünü açmasını kendinize dert etmeyin. Bebek monitörünün sesini kısın ve sadece çok ihtiyacı olduğunda onu duyun. Başarınızı gölgeleyecek davranışlarda bulunmamaya özen gösterin.

  • 7. Gün Uyku Sırası Sizde: Kendinize bir iyilik yapın ve bu gece derin bir uyku çekin. Son 6 gündür belki çok uykusuz kaldınız ama buna değdi değil mi? Çocuğunuza muhteşem bir armağan verdiniz; düzenli uyku alışkanlığı. Hiç şüphe yok ki bu program hastalık, tatildeki otel odası gibi etkenler nedeniyle zaman zaman aksaklığa uğrayacaktır. Oysa unutmayın ki, hiç uyku problemi yaşamamış bebekler bile bu durumlarda sorun çıkarıyor. Uyku problemi yeniden baş gösterecek olursa planı en baştan yeniden uygulayın, ikinci sefer ilkinden çok daha kolay olacaktır

Benzer Konular

7 Temmuz 2012 / asla_asla_deme Taslak Konular
24 Mayıs 2009 / barış Tıp Bilimleri
13 Şubat 2012 / AeraCura Taslak Konular