Arama

Ebeveynler ve Çocuklar - Sayfa 12

Güncelleme: 24 Ekim 2016 Gösterim: 177.625 Cevap: 202
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
28 Nisan 2006       Mesaj #111
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Küfür etmesini önlemek elinizde!

Sponsorlu Bağlantılar
'Nihayet çocuğum konuşmaya başladı' diye sevinen anne-babalar dikkat! Sizi bir tehlike bekliyor...

cocuk57
İsteklerini, düşüncelerini kendi sözleriyle ifade etmeye başlayan çocuk zaman zaman beklenmedik sözlerle hatta küfürlerle sizi şaşırtıp üzüyor. Bu durum karşısında telaşa kapılıp çocuğu azarlamak yerine yapmanız gereken daha önemli ve etkili şeyler var:

Kötü söz söylediği zaman gülmemeli ve onu yüreklendirmemelisiniz. Gülmeniz onun hoşuna gidecek, ve iyi bir şey yaptığını düşünerek buna devam edecektir.
Ona tekerlemeler ezberletin. Tekerlemeler kulağa hoş gelecek ve çocuk ilgi çekmek için bu tekerlemeleri kullanacaktır.
Kızdığı zaman hislerini anlatabileceği kelimeleri öğretin. "Kızdım", "Sinirlendim", "Öfkelendim" demesinin yeterli olduğunu bilsin.
"Ağzına biber sürerim" lafından uzak durun. Bunun çare omkadığı kesin.
Kullandığı kötü kelimelerin anlamlarını ona sorun. Onlara bu kelimeleri sinirlenmeden açıklayın. Anlamsız kelimeler olduğunu öğretin.
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #112
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Aile İletişimi

Türkiye’de 1980 yıllarından sonra liberal ekonomiye geçişle başlayan hızlı değişimin ailelerde de ciddi iletişim sorunlarına neden olduğu belirtildi. Değişimin sancılı bir süreç olduğunu belirten uzmanlar, gelenekleri koruyarak yeniliklere uyum sağlamanın zorlaştığına işaret ediyor. Ailedeki iletişimsizlik ve mutsuzluktan kaynaklanan sorunların, çocukların ruhsal ve fiziksel sağlığını da bozduğunu belirten uzmanlar bu sorunların 6-10 ay arasında değişen psikoterapi yöntemleriyle tedavi edilebildiğini belirtiyorlar.
Sponsorlu Bağlantılar
Uzmanlar, endüstri toplumunun ailenin büyük anne, büyük baba gibi desteklerini de elinden aldığına dikkat çekiyor. Uzmanlara göre aile içinde sağlıklı iletişim modelini tercih etmek, tartışma kültürünü, problemlerle yaşamayı öğrenmek büyük önem taşıyor. Aile içindeki sorunların etkisi, en kolay sosyal kimlikleri gelişmemiş çocuklarda ortaya çıkıyor. Uzmanlar, çocukların ailenin imdat çanını çaldığını, yetişkinlerin bu sorunun kendilerinden kaynaklandığını farkına varmadığını hatırlatıyor. Çocuklar altını ıslatmasıyla, agresifliğiyle, ebeveynlere “Burada sağlıksız giden bir şeyler var” diye sinyal gönderiyorlar. Ancak birçok ebeveyn bu sorunları organik bazda bir problem gibi görüp, tedavi için önce bir hekime, daha sonra da bir psikoloğa gidiyor. Sorunun çözümünde zaman kaybediliyor. Acıbadem Sağlık Grubu Çocuk Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Cantüre Mentürk “Problemsiz bir aileden söz etmek mümkün değil” diyerek sınırların önemine dikkat çekiyor. Dr. Mentürk, “Genel olarak aileye baktığımızda anne ile çocuk arasındaki sınırların eridiğini, baba ile çocuk arasındaki ilişkinin ise daha resmi olduğunu görüyoruz. Bu durumda babayı da sınırın içine çekerek anneyi rahatlatmak gerekiyor. Çünkü aile içinde çocuğa gösterilen aşırı sevgi, sürekli didişme ve kavga çocuğun bağımsızlığının gelişmesini engelliyor. Ailedeki sınırlar aşırı katı ise çocukta sadakat, anlayış, destek ve özgüven gelişmiyor.”


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #113
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Çocuğa İyi Bir Model Oluşturmak

Bütün çocuklar gelişim süreçlerinde, gördükleri ve duydukları çoğu şeyi taklit etmeye çalışırlar. İyi ya da kötü, hiç farketmez. Çünkü bunları ayırt edemezler. Eğer önlerinde duran bu davranış yelpazesi, zaman içinde sürekli tekrar edilirse, bunları davranış repertuvarları arasına yerleştirirler. Bu nedenle, çocuğunuzla olan bütün iletişimlerinizde, yaptıklarınıza ve söylediklerinize dikkat etmeniz gerekiyor. Aksi halde, ileride bunları değiştirmeniz güç olabilir. Bu nedenle bir anne - baba olarak çocuğunuzla olan bütün ilişkilerinizde şunlara dikkat etmelisiniz;

Çocuğunuza sevgiyi siz öğretin
Aile içinde anne ve babanın birbirine karşı olan davranışları, çocuklarının psikolojisi üzerinde çok etkilidir. Eşinizle birbirinize duyumsadığınız sevgiyi nasıl ifade ettiğiniz, iletişiminizi nasıl kurduğunuz, birbirinizle ne şekilde konuştuğunuz, bunlar hep önemlidir. Eğer çocuğunuzun yanında -tutarlı olmak kaydıyla- eşinizle tatlı bir dille konuşur, ona olan sevginizi hissedilir biçimde gösterirseniz, çocuğunuz da böyle davranış modelleriyle gelişir. Tabii sadece eşiniz değil, arkadaşlarınıza, komşularınıza, akrabalarınıza, kısacası bütün çevrenize gösterdiğiniz davranışlar, çocuğunuz açısından önem taşır.

Her zaman pozitif elektrik yayın
İnsanların moral durumları, çevrelerine anında yayılır. Olumlu ya da olumsu, keyfiniz nasılsa, bir süre sonra çevrenizin de motivasyonu bu yönde olur. Bu nedenle moralinizi iyi tutmaya çalışın. Gergin veya öfkeli olduğunuz anlarda, mümkün olduğunca çocuğunuzun yanında bulunmamaya çalışın. Eğer bu mümkün değilse, ona bunu tatlı ve anlaşılır bir dille açıklayın. Ayrıca çocuğunuzla birlikte geçirdiğiniz her anınızda pozitif bir frekans yakalayın. Gerekiyorsa, bunun için çaba harcayın. Ancak kendinizi fazla zorlamayın da! Çünkü çocuğunuz yapmacık durumları kolaylıkla hisseder. Unutmayın, sizin mutlu olmanız, çocuğunuzun mutlu olması anlamına gelir. Üstelik, kötü anlarda mutlu olmaya çalışmanız, çocuğunuza kendi çabasıyla mutlu olmayı öğretir.

Konuşmalarınıza dikkat edin
Çocuğunuzla konuşurken, güzel ve net anlaşılır kelimeler seçmeyi alışkanlık haline getirin. Ne de olsa, çocuğunuz da en az sizin kadar güzel hitap edilmeyi hak ediyor. Ayrıca, onunla nasıl konuşursanız, kelime haznesinin o doğrultuda gelişmesini sağlarsınız. Unutmayın ki, çocuğun konuşma yeteneği ilk olarak aile içinde gelişir. Ve belli bir yaşa gelmiş çocuğun kullandığı sözcükler, öncelikle ailesinden kaptığı kelimelerden oluşur. Son olarak, çocuğunuzun kelime hazinesine lütfen, teşekkür ederim gibi sözcükleri yerleştirmeyi de ihmal etmeyin.

İşlerinizi oyunsal yöntemlerle yapın
Eğer çok işiniz var, ancak aynı anda çocuğunuzla da ilgilenmeniz gerekiyorsa, bunu çeşitli yöntemlerle çözümleyebilirsiniz. İşlerinizi yaparken çocuğunuzun size oyunlarıyla eşlik etmesine izin verin. Örneğin, özellikle temizlik işlerinde, çocuğunuzun size yardım etmesine izin verebilirsiniz. Bu şekilde hem çocuğunuz gözünüzün önünde olur, hem de bir şeyler başarmanın keyfini yaşar. Siz toz alırken, o küçük boy pratik bir süpürge makinesiyle halıyı süpürebilir. Çünkü bu aletler, -kontrol her zaman şart- ev aletleri arasında güvenli sayılırlar. Veya siz ütü yaparken, çocuğunuzun eline küçük bir oyuncak ütü vererek, yaptıklarınızı taklit etmesini sağlayabilirsiniz. Ancak böyle anlarda çocuğunuzu asla sıcak ütünün yanında yalnız bırakmayın. Bu tip yaklaşımlarla, çocuğunuz küçük yaşlarda iş yapmanın ve bir şeyler başarmanın zevkini tatmış olur.





Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #114
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda sık görülen hastalık: Astım

"Kronik" bir hastalık olan astım, çocukluk çağının en sık görülen sağlık sorunlarından biri.

Astım hastalığının solunum yolunun ataklar halinde gelen tıkanmalarla kendini gösteren ''kronik'' bir hastalık olduğunu belirten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Alerji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cansın Saçkesen, hastalığa kesin tanının konulmasının kolay olmadığını söyledi.

Astımlı hastaların sigara ile temastan, hava kirliliğinden, grip ve soğuk algınlığından, solunum yolunu tahriş eden maddelerden ve en önemlisi alerjilerden korunması gerektiğini vurgulayan Saçkesen, şöyle konuştu:

''Astım çocukluk çağının en sık görülen sağlık sorunlarından biridir. Ülkemizde her 10-15 çocuktan birinde astıma benzer bulgular vardır. Bazı çocuklarda astım görülme riski diğerlerine göre daha da fazladır. Birinci dereceden akrabalarında astım veya alerjik nezle olan çocuklarda, bebeklikte besin alerjisi veya egzaması olan çocuklarda ileride astım gelişme riski fazladır. Astımlı çocuklarda basit bir grip nefes darlığına yol açabilir. Bu nedenle astımlı çocukların, grip olanlarla temastan kaçınmaları ve her yıl eylül-ekim aylarında grip aşısı olmaları gerekmektedir. Grip aşısı, gribi tamamen engellemez ancak sıklığını ve şiddetini azaltabilir.''

Astım hastalığının erken dönemde tanınması ve tedaviye erken dönemde başlanması gerektiğine dikkat çeken Saçkesen, hastalığın düzenli doktor kontrolü gerektirdiğini kaydetti.
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
29 Nisan 2006       Mesaj #115
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
İkizleri "ikiz" gibi giydirmeyin!

Fiziki görünümleriyle birbirlerine benzeseler bile iki farklı birey olan ikizlere aynı kıyafetlerin giydirilmemesi ve aynı saç modelinin uygulanmamasının daha doğru olacağı belirtiliyor.

Aynı elbise ve saç şekilleriyle çok sevimli görünen ikizlerin farklı bireyler oldukları ilk görüşte akla gelmez. Uzmanlar, anne babaların, çocuklarının farklı bireyler olduklarını gözardı etmeden davranmasını istiyor.

Çocuk ve genç psikiyatrisi uzmanı Doç. Dr. Mücahit Öztürk şunları kaydetti:


''Aileler, çoğunlukla ikizlere aynı kıyafeti giydirme, aynı saç modelini uygulama, aynı oyuncakları alma, aynı yatakta yatırma ve aynı sınıfta okutma gibi tutumlar sergiliyorlar. Böylece, dış görünüş olarak aynı olan ikiz çocuklar, daha sevimli ve ilgi çeken bir hal alıyor. Bu durum da anne, baba ve çevredekilerin hoşuna gidiyor. Ancak, çocuğun kimlik gelişimi sürecinde dışarıdan yönlendirilen bu benzeştirme çabaları, sağlıksız sonuçların ortaya çıkmasına neden olabiliyor.''

YAPAY BENZEŞTİRME ÇABALARI
Farklılığı yok etmeye yönelik bu tip tavırların, çocukların ruhsal özelliklerini hiçe saydığı için bireyselleşmelerinin önünde büyük engel teşkil ettiğini dile getiren Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Her çocuğun kendi ruhsal özellikleri yörüngesinde bireyselleşmesine ve kişiliğinin gelişmesine fırsat tanınmalıdır. Bu fırsatı tanımanın en iyi yolu da, ikizlerin farklılıklarını kabul ederek yapay bir benzeştirme çabası içine girmemektir.

Bireysel özelliklerine göre yetiştirilmeyen ve dolayısıyla kişilik gelişiminde sorunlar oluşan ikizler, ergenlik dönemine geldiklerinde de önemli özgüven problemi ve sosyal çevreleri ile uyumda büyük sorunlar yaşayabilmektedirler.

Sürekli birlikte olmaları, beraber hareket etmeleri desteklenen ve her açıdan birlikte yaşamaya mahkum hale getirilen ikizler, ergenlik ile birlikte mecburen birbirlerinden ayrılma süreci yaşayacaklardır. Bu süreçte önceleri kardeşinin desteğiyle ayakta duran genç, toplum içinde kendini yalnız ve çaresiz hissedecektir.''


AİLELERE UYARILAR...

Doç. Dr. Mücahit Öztürk, ikiz çocukları olan ailelere şu uyarılarda bulundu:

''Bu çocuklar, doğumlarından itibaren farklı özellikleri olduğu bilinerek gelişimleri takip edilmelidir. İkizlere, birbirlerine benzeşmeleri yönünde baskı yapılmamalıdır. İkizlere aynı kıyafetleri giydirmemek, aynı saç modelini uygulamamak lazım. Bu çocukların, mümkünse ayrı sınıflarda olması sağlanmalı.''

İkizlerden birinde içe kapanma, diğerinde ise dışa dönüklük olabileceğine de işaret eden Doç. Dr. Öztürk, dışa dönük olanın diğerini baskı altına alabileceğini, ailelerin buna da dikkat etmesi gerektiğini bildirdi.

İkizlerin doğumlarından itibaren iki ayrı çocuk gibi yetiştirilmesinin önemini de vurgulayan Doç. Dr. Öztürk, ''Sevimli oluyorlar diye çocukların kişilik ve bireysel gelişimi önleniyor. Bu çocuklar birbirlerine bağımlı hale getiriliyor. Birlikte olmazlarsa olmayacakmış gibi yetişen çocuklar, ergenlik döneminde ayrışmayı beceremiyorlar'' dedi.

ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #116
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Çocuğun Sınırları Genişletilmeli

Küçük yaş çocukların en büyük merakları arasında, anne babalarının kullandıkları eşyaları denemek yer alır. Bu nedenle de çoğu anne baba küçük çocuklarının bu aşamalarını tehlikeli olarak bir dönem olarak görürler. Ancak burada gözönünde bulundurmaları gereken bir nokta var; küçük yaş çocukları keşfetme ve deneme yoluyla öğrenirler. Bu nedenle, mutlak bir gözetim altında çocuğun sınırları geniş tutulmalı.

Çocuk tek başırmayı öğrenmeli

Çoğu anne baba, çocukları ortalığı dağıtacak, kirletecek veya kendilerine zarar verecek düşüncesiyle, yaptıkları işi ya ellerinden alırlar, ya da yardım etmeye çalışırlar. Oysa bu davranış çok doğru sayılmaz. Çocuğun işini kendi başına yapabilmesi, onda başarma duygusuyla birlikte kendine karşı güven oluşturmasını sağlar. Örneğin, kendi kendine yemek yeme, giyinme, yıkanma gibi faaliyetleri çocuklar kendileri yapmak isterler. Özellikle yetişkinlerin yaptığı işler çocuklar için büyük ilgi kaynağıdır. Örneğin, masayı toplamak, çamaşırları aslam, süpürge makinesiyle yerleri süpürmek ya da özellikle ütü yapmak, onlar için keyifli ve maceralı birer oyun sayılır. Eğer çocuğunuzun hem bir şeyler öğrenmesini, hem de gelişimini deisteklemesini istiyorsanız, evinizdeki ütüye benzer bir oyuncak ütüyle işe başlayabilirsiniz. Ayrıca çocuğunuzun da kullanabileceği, çok ses çıkarmayacak ve küçük özellikteki bir süpürge makinesini ona verebilirsiniz. Böylelikle hem ev temizliğinde küçük bir arkadaş kazanmış, hem de onun öğremesini perçinlemiş olursunuz.

Hatalar doğru yapmayı getirir

Biz yetişkinlerde olduğu gibi, çocuklar da hata yapabilirler veya bir şeylere zarar verebilirler. Ancak yapılan bu yanlışların anne veya baba tarafından düzeltilmesi, doğru değildir. Burada çocuğa, hatasını düzeltmesi için fırsat verilmeli. Eğer çocuğunuzun yaşı hatasını telafi edemeyecek kadar küçükse, size yardımcı olabilir veya en azından sizi izleyebilir. Ayrıca çocuğunuza yaptığı yanlışın nasıl sonuçlar doğuracağını da göstermeniz doğru olur. Böyle durumlarda çocuğunuzu asla azarlamayın. Bu hiçbir çözüm getirmez. Unutmayın ki, çocuğunuz yaptığı yanlışları düzelte düzelte doğruyu öğrenir.

Çocuklarınıza Eşit Davranın!
İki ya da daha fazla çocuğu olan ailelerde, anne ya da babanın bir çocuğuna diğerinden daha fazla düşkün olması sıkça karşılaşılan bir tablo. Peki, böyle bir durumda anne ya da babanın bir çocuğunu diğerlerinden daha fazla sevdiği gerçeği mi çıkıyor ortaya? Bu soru daha çok anne veya baba yerine, çocuklar arasında gündeme geliyor. "Annem seni benden daha çok seviyor!" ya da "Babam sana daha fazla zaman ayırıyor!" şeklinde yorumlar, neredeyse bütün kardeşler arasında bir gün gündeme geliyor. Peki, anne ya da babanın çocukları arasında ayrım yapması ya da birini diğerine göre daha fazla sevmesi ne kadar doğru? Veya doğruysa da, bu diğer çocuk açısından nasıl açıklanabilir?

Elbette ki çocukları birbirinden ayırmak, herhangi bir kazağı ya da ayakkabıyı daha çok sevmeye benzemiyor! Daha fazla sevilen ya da sevilmeyen taraf da olsa, çocuğun gelişimi açısından bu sakıncalı olabiliyor. Bu arada kendi kendine “Biz nasıl anne ve babayız? Çocuklarımıza olan sevgimizi neden dengeliyemiyoruz?” sorusunu soran aileler de psikolojik bir karmaşaya giriyorlar.

Her çocuk kendine özgüdür
Öncelikle ikinci çocuğunuzu ilkiyle kıyaslamaktan vazgeçin. Çünkü her çocuğun kendine özgü bazı farklılıkları vardır. Büyük oğlunuz uslu ve sakin bir çocuk diye, ikincisinden de aynı davranışları beklemeniz doğru olmaz. Onları birbiriyle kıyaslamak yerine, her ikisinin de farklı özelliklerini sevmeye çalışın. Biriyle çocukluğunuza geri dönerek bahçede maç yapmanın keyfini çıkarın, diğeriyle resim boyamanın güzelliğini yaşayabilirsiniz. Burada önemli olan, çocuklarınızın birbirinden farklı olduğunu kabullenmeniz. Çocukların, fiziksel olarak olduğu gibi, ruhsal yönden de birbirinden farklı olmaları görülmesi gereken bir gerçek. Büyük olan çocuğun 11 aylıkken yürüyebilmesini, küçük çocuğun ise 15 aylıkken yürümeye başlamasını normal karşılamak gerekir, öyle değil mi? O halde, neden biri daha cana yakın, diğeri içine kapanık olmasın? Kendi içinizde onların farklılığını kabullenebilirseniz, sevginizi paylaşmanızın da daha kolay olacağına inanın.

Çocuklarınıza eşit zaman ayırın
Hangi çocuğunuzla daha çok ilgilenirseniz, onu daha fazla seversiniz. Birlikte geçirdiğiniz her anın sizi birbirinize daha fazla yaklaştıracağınızı da bilin. Bu nedenle her ikisine de eşit vakit ayırmak için çaba gösterin. Bunun çok zor olduğunu düşünmenize bile gerek yok. Örneğin, büyük çocuğunuz yuvadayken, küçüğüyle oyunlar oynayın, parkta yürüyüşler yapabilirsiniz. Diğeri okuldan döndükten sonra da onunla gününün nasıl geçtiği hakkında konuşabilir, birlikte ders çalışabilirsiniz. Tabii bunun yanında her ikisiyle aynı anda birtakım faaliyetler yapmanız da yakınlığınızı daha da kaynaştırır. Örneğin; her iki çocuğunuz da çizgi film izlemek, parka gitmek gibi ortak zevklere sahipse, bunları birlikte yapabilirsiniz. Eğer her iki çocuğunuzun da eşit değer taşıdığını onlara hissettirirseniz, gelişimleri açısından güzel bir destek sağlamış olursunuz.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #117
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
''Çocuğa baskı kekemeliğe neden oluyor''

Uzmanlar konuşmayı yeni öğrendiği dönemde çocuklara aşırı baskı yapılmaması gerektiğini belirtiyorlar


Ankara Üniversitesi (AÜ) TÖMER Kayseri Şube Müdürü Oktay Durukan, çocuğun dil gelişiminde, çevresindeki insanların dili kullanış ve çocuğa yaklaşım biçimlerinin büyük önemi olduğunu söyledi.

Dil gelişiminin çocuğun kendisiyle ilgilenildiği oranda artacağına işaret eden Durukan, şöyle konuştu:

''Anne ve babaların çocuklarına ayıracakları zamanın süresinden çok kalitesi daha önemlidir. Ebeveynlerin sürekli onlarla konuşmaları, çocukların kelime hazinesini geliştirdiği gibi daha yüksek zeka seviyesine ulaşmalarını sağlayacaktır. Ayrıca çocuğun ileriki yaşlarda daha girişken ve öz güvenli bir birey olmasının temelleri bu dönemde atılmaktadır. Bu dönemde, yetişkinlerin heveslendirici etkisi de çok önemlidir. Kendi kendini anlatımda çocuğu yüreklendirme ve çocuğun sağlıklı bir ilişkinin bulunduğu ortamda yetişmesinin sağlanması, anadili gelişiminde olumlu etkiler sağlayacaktır. Aile dışındaki kurum ve ortamlarda yetişen çocuklarda dilin gelişmesi kısmen daha yavaş olmaktadır.''
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #118
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarımın hangi yaşta Internet'e girmesine izin vermeliyim?Y.Çocuklar her geçen gün daha da genç yaşta çevrimiçi oluyor — gerçekten de, günümüzde Internet kullanıcıları arasında en hızlı büyüyen grup okul öncesi çağındaki çocuklardır. Birçok çocuk henüz 6 yaşına gelmeden okulda Internet'i kullanmaya başlıyor; dolayısıyla, bu yaşlarda evde de çevrimiçi olmak isteyeceklerdir. Ancak 10 yaşın altındaki çocuklar, tek başlarına çevrimiçi olmak için yeterli düşünce becerisine sahip değildir; bu nedenle, 10 yaşın altındaki çocuklar Internet'i kullanırken tamamen sizin gözetiminizde olmalıdır. Çevrimiçi olduğunda yanında oturun. Yalnızca sizin seçtiğiniz siteleri ziyaret ettiklerinden emin olun. Internet'te kişisel bilgilerini hiçbir zaman paylaşmamalarını öğretin. Neler yapabileceğiniz hakkında daha fazla bilgi için, Ebeveynler için çevrimiçi güvenlik kılavuzu: Yaşlar ve dönemler makalesini okuyun.
S:Çocuklarımın hangi yaşta Internet'e girmesine izin vermeliyim?Y.Çocuklar her geçen gün daha da genç yaşta çevrimiçi oluyor — gerçekten de, günümüzde Internet kullanıcıları arasında en hızlı büyüyen grup okul öncesi çağındaki çocuklardır. Birçok çocuk henüz 6 yaşına gelmeden okulda Internet'i kullanmaya başlıyor; dolayısıyla, bu yaşlarda evde de çevrimiçi olmak isteyeceklerdir. Ancak 10 yaşın altındaki çocuklar, tek başlarına çevrimiçi olmak için yeterli düşünce becerisine sahip değildir; bu nedenle, 10 yaşın altındaki çocuklar Internet'i kullanırken tamamen sizin gözetiminizde olmalıdır. Çevrimiçi olduğunda yanında oturun. Yalnızca sizin seçtiğiniz siteleri ziyaret ettiklerinden emin olun. Internet'te kişisel bilgilerini hiçbir zaman paylaşmamalarını öğretin. Neler yapabileceğiniz hakkında daha fazla bilgi için, Ebeveynler için çevrimiçi güvenlik kılavuzu: Yaşlar ve dönemler makalesini okuyun.

S:Çocuklarımın kendilerine ait e-posta hesapları olmasına izin vermeli miyim?Y.Küçük yaştaki çocuklar, kendi e-posta adresleri olması yerine ailenin hesabını paylaşmalıdır. Yaşları ilerledikçe daha fazla özgürlük istediklerinde, kendi adresleri olmasına izin verebilirsiniz. Posta yine ailenizin gelen kutusunda olmalıdır; böylece, çocuğunuzun alabileceği şüpheli iletileri araştırabilirsiniz. Internet Servis Sağlayıcınıza (ISS) aile e-posta hesapları için hangi seçenekleri sunduğunu sorun ve e-posta filtreleri kullanarak gereksiz, istenmeyen iletilerin yanı sıra kişisel bilgilerinizi çalmak için tasarlanmış sahte e-postaları engelleyin.
S:Internet kullanımına yönelik ne gibi aile kuralları belirlemeliyim?Y.Çocuklarınızla, evde bilgisayar kullanımına yönelik hakları ve sorumlulukları içeren bir anlaşma yapın. Anlaşmada şu noktaları açıkça belirtin:
Çocuklarınızın çevrimiçi ortamda nereye gidebileceği ve orada ne yapabileceği.
Çocukların Internet'te ne kadar zaman harcayabileceği.
Çocuklarınızı rahatsız eden bir durum olduğunda ne yapmaları gerektiği.
Kişisel bilgilerin nasıl korunacağı.
Etkileşimli ortamlarda nasıl güvenliğe dikkat edileceği.
Çevrimiçi ortamda nasıl ahlaklı ve sorumlu davranılacağı.
Sohbet odalarının, haber gruplarının ve anlık ileti hizmetlerinin nasıl kullanılacağı.
Bu anlaşmanın başarılı olabilmesi için çocuklarınızın tavrı çok önemlidir. Anlaşmayı yazdırın ve aile bilgisayarının yakınına asarak herkesin kuralları anımsamasını sağlayın. Anlaşmayı düzenli olarak gözden geçirin ve çocuklarınız büyüdükçe güncelleştirin. Internet kullanımına yönelik aile kuralları hakkında daha fazla bilgi için, Çocukları çevrimiçi ortamda koruyacak aile anlaşmaları kullanma
Son düzenleyen GusinapsE; 29 Nisan 2006 19:43
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #119
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Yeni Bir Kardeş ve Kıskançlık

Çocuğun hayatında, kardeş sahibi olmak önemli bir dönüm noktasıdır. Kardeşinin olacağını öğrendiği andan itibaren çocuk çelişkili ve karmaşık duygular yaşamaya başlar. Kardeş sahibi olunan yaş, ailedeki çocuk eğitim yöntemleri, yeni kardeşin cinsiyeti, kardeş ilişkileriyle ilgili daha önce çocuğa yansıtılmış tavır ve tutumlar, çocuğun “kardeş” olayını yaşama yoğunluğunu etkileyen faktörler arasında yer alır.

Anne babalar kendi yöntemleriyle, çocuğu kardeş sahibi olmaya hazırlamaya çalışırlar. Kardeşin onun hayatına getireceği olumlu ve heyecan verici tarafları anlatıp, yükleneceği (abi, abla) rolünü ona aktarırlar. Çocuk bu ikna ediliş ve açıklamalardan dolayı daha fazla tepkisel hale girebilir. Her çocuğun kişiliğinden ve bireysel farklılıklarından kaynaklanan nedenlerden dolayı, çocuk bu olayı önce çok kabul edebilir ve sevinçle karşılayabilir ve daha sonra yaşantılarla tepkiler yaşamaya başlayabilir. Ya da baştan itibaren tepkili davranabilir. Kimi çocuk ise başta sıkıntı yaşayıp, daha sonra bunu kabullenmeye yatkınlaşır.

Her çocuk, annesi ve babası tarafından en çok sevilen kişi olmak ister. Bir kardeşi kabul etmenin belki de en zor tarafı budur. Ailede uzun süre tek olarak büyümüş çocuklar, aile içinde kendi yerlerini belirleyip, güvendeyken yeni bir bireyin katılımı onun için bir risk sayılabilir. Ailenin çocuğa “sen bir tanesin”,“senden başka kimseyi sevemeyiz” v.b. ifadeleri sık kullanıyor olması, yeni bir kardeşin kabulünü zorlaştırabilir. Çünkü çocuk, doğrudan anne ve babaya yönelik bir güvensizlik yaşayabilir. Yeni kardeş konusundaki istek ve sevinçlerini anlatmakta zorlanır.

Anne babalar şunu unutmamalılar; çocuğu ne kadar hazırlamış olduklarını düşünürlerse düşünsünler, kıskançlığı yaşamayı kontrol edemezler. Çocuğun kıskanması diğer tüm duygular gibi çok doğal bir duygudur. Çocuğun yaşadığı duyguyu kabul etmek, kıskançlığı yaşamıyormuş gibi davranmaktan daha kolaylaştırıcıdır. Çocuğun bu duyguyla başedebilmesi, onun duygusal ve kişilik gelişimini de etkileyeceğinden, çocuğun bu ihtiyacını anlamak, ona yapılabilecek en önemli desteklerdendir.

Çevreden gelen “sen artık abi / abla oldun”,“yok canım, kıskanmaz. O, onun kardeşi” gibi ifadeler, çocuğun gerçek duygularını ifade etmesini engelleyebilir. Bu da çocuğun olumsuz olarak yüklenmesine, saldırgan davranışlarının artmasına neden olabilir.

Çocuğun, kardeşiyle ilgili sorumluluk, görev ve manevi yüklenmeleri ona taşıyabileceğinden daha fazla yük getirebilir. Çocuk ihtiyacının farkına varılması, ailedeki sevgi odağı olma rolünün ona iadesi için çeşitli yollara başvurur. Her çocuk, kendi yöntemleriyle bunu dener. Kimi çocuk, kardeşi gibi bakılmak, beslenmek aracılığıyla dikkati üzerine çekmeye çalışır. Kimisi kardeşine çeşitli şekillerde zarar verecek sıkıştırmalar, vurma ya da saklı sataşmalarda bulunabilir.

Bunları yaparken amacı bazen kardeşine zarar vermekten çok anne- babanın bu davranışlardaki tutumunu kontrol etmektir. Annenin, babanın konuya yaklaşımı, sorunu çözüm tarzı, onun için anne-babanın, adalet ve sevgisini kontrol etmenin bir yoludur. Anne babaların çoğunlukla kıskançlıklardan çıkan sorunlarda, kavgalarda hakem rolüne girmesi, çocuğun bu duygusunu daha yoğun olarak ortaya koymasına mekan hazırlar. “Artık beni sevmiyorsunuz”, “Siz zaten hep onun tarafını tutuyorsunuz” “Ben hep haksızım” şeklindeki ifadeler, çocuğun yaşadığı duyguların yansımalarıdır. Hele bir de anne - baba “sen abla / abisin”, “sen idare et” dediği anda çocuğun kızgınlığı öfkeye dönüşür. Aşırı tepkiler ve isyanlar, anne-babaya saldırma ve kardeşle ilgili olumsuz duyguları biriktirme şeklinde devam eder.

Çocukların yaşadığı adeletsizlik ve haksızlığa uğramışlık duygusu, anne - babanın yaptığı davranışlarla bağlantılı olmayıp, çocuğun o şekilde hissetmesiyle de ilgili olabilir. Anne - baba olarak bize ihtiyacının yoğunluğu, tepkilerinin artmasına neden olur.
Belli yaş dönemlerinde yoğunlaşan kıskançlık duyguları, genellikle çocuğun kendini keşfedip, kabul ettirme dönemlerine rastlar. Bu devrede de kardeş rekabet edilecek temel kişi halini alır. Kendini kabul ettirme, onaylanma ihtiyacının altında da sevilme ve tek olma isteği vardır.


Çocuğun, kıskançlık duygusuyla başedebilmesine yardımcı olabilmek için anne-babalar neler yapabilirler?
· Kıskançlık duygusunu kabul edip, bastırmaya çalışmayın.
· Yaşadığı olumsuz duyguları ifade etmesine olanak sağlayın.
· Temel ihtiyacının ne olduğunu anlamaya çalışın.
· Onu kardeşiyle kıyaslamayın, ikisini de ayrı bir birey olarak kabul ettiğinizi hissettirin.
· Çocuklarınıza birlikte ayırdığınız zamanların dışında, teke tek faaliyetler ve ortamlar hazırlayın.
· İhtiyaçları doğrultusunda, geçmiş yaşantılarını hatırlayıp, oyunlar oynayın.
· Kardeşini kabul edebilmesine yardımcı olmak amacıyla yaptırdığınız yardımlarda, çocuğun zorlanmamasına dikkat edin.
· Onu kıskançlık konusunda ikna etmeye çalışmak için ödüller vermeyin.
· Ona zaman tanıyın. Yaşadığı duygunun zor olduğunu ve herkes tarafından yaşanabileceğini anlamaya çalışın.
· Kardeşlerin arasına girmeyin. Hakem rolü üstlenmeyin. Sorunlarını kendileri halletmeleri konusunda yol gösterici olun.
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
29 Nisan 2006       Mesaj #120
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Anne karnında iken bebeğin beslenmesini sağlayan göbek kordonu doğumdan sonra kesilir ve kısa süre içinde kuruyarak sert, kahverengi bir hal alır. Göbek kordonu genellikle ilk 2-3 hafta içinde düşer.Göbek kordonu bakımı için birkaç öneri;
  • Bebeğinizin bezini değiştirirken göbeğin altında bağlamaya özen gösterin. Böylelikle göbek kordonu bebeğin idrarı ile ıslanmayacak ve daha çabuk kuruyacaktır.
  • Göbek kordonunun düşmesinde en önemli etken kuru kalmasıdır. Bu nedenle göbek kordonunun dibini sık sık akıntılardan temizlemek iyi olur. Göbek kordonunda sinir hücresi olmadığından bu işlem sırasında bebeğinizin canını acıtmazsınız.
  • Göbek kordonunun kuruması için mersol, alkol ve benzeri maddeler kullanmak yerine kendi kendine düşmesini bekleyin. Son zamanlarda yapılan çalışmalar göbek kordonunun doğal olarak kurumasının düşmesini hızlandırdığını göstermiştir.
  • Göbek kordonu düşene kadar bebeğinize silme banyosu yaptırın. Kordon düştükten sonra su içinde banyo yaptırabilirsiniz.
  • Bebeğinizin göbeğinin şeklini düzeltmek amacı ile para, gazlı bez, bant gibi maddelerle kapatmayın. Göbek şekli doğuştan gelen bir özelliktir ve dışarıdan müdahale ile değişmez.
  • Bazen göbek kordonu düştükten sonra sarımtırak bir akıntı olabilir. Buna umbilikal granulom adı verilir. Doktorunuz bu durumda Gümüş Nitrat kullanarak akıntının durmasını sağlayacaktır.
  • Zaman zaman göbek kordonu düştükten sonra göbekten sızıntı şeklinde kanamalar olabilir. Böyle bir durumda önce göbeğe on dakika basınç uygulayın. Kanama durmuyorsa doktorunuza danışın.
Eğer göbekten sarı iltihabi akıntı oluyorsa, kötü koku varsa ya da göbeğin çevresi kızarık ve şişse lütfen doktorunuza danışın.
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ

Benzer Konular

7 Temmuz 2012 / asla_asla_deme Taslak Konular
24 Mayıs 2009 / barış Tıp Bilimleri
13 Şubat 2012 / AeraCura Taslak Konular