Arama

Ebeveynler ve Çocuklar - Sayfa 14

Güncelleme: 24 Ekim 2016 Gösterim: 177.711 Cevap: 202
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
4 Mayıs 2006       Mesaj #131
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Bebek Dostu Hastane

Bebek dostumagnify clip

Sponsorlu Bağlantılar


Anne sütünü teşvik programları çerçevesinde temel amaç hastane doğumlarını kapsayacak şekilde anneleri doğum öncesi dönemde hazırlamak, doğumdan hemen sonra (ilk yarım saat içinde) emzirmeye başlaması ve hastaneden taburcu olduktan sonra da sağlık personeli tarafından izlenmesi , emzirmeyi en az altı ay sürdürmesi konusunda desteklenmesini sağlamak amacıyla bebek dostu hastaneler geliştirilmiştir.

Anne sütünün korunması, emzirmenin desteklenmesi, ve önerilmesi konusunda UNICEF ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ortak bildirisi olan başarılı emzirmede on adım, emzirmeyle ilgili temel stratejileri içermektedir.

Yapılan son araştırmalara göre bebeğin sadece anne sütüyle beslenmesinin bebek ölüm ve hastalıklarının azalmasında önemli bir rolünün olduğunu, dolayısıyla anne sütü modillerinin kullanılmasının teşvik edilmesinin gerektiğini vurgulamaktadır

UNICEF’in Misyonu
UNICEF, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından çocuk haklarının korunması adına tanıtım ve savunu çalışmaları yapmak, çocukların temel gereksinimlerinin karşılanmasına yardımcı olmak ve çocukların potansiyellerini eksiksiz biçimde gerçekleştirmek için fırsatlar yaratmak üzere görevlendirilmiş bir kuruluştur.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (ÇHS) doğrultusunda faaliyet gösteren UNICEF çocuk haklarına kalıcı etik ilkeler olarak yerleşiklik kazandırmak, çocuklara yönelik davranışları uluslararası standartlara kavuşturmak için çaba göstermektedir.
Çocukların yaşatılmalarının, korunmalarının ve gelişimlerinin, insanlığın ilerlemesine içsel, kalkınma açısından evrensel ölçekte geçerli zorunluluklar olduğu konusunda ısrarlıdır.
Siyasal kararlılığı ve maddi kaynakları harekete geçirerek, başta gelişmekte olanlar olmak üzere ülkelerin kapasitelerini geliştirmelerine, böylece çocuklara Birinci Önceliği tanıyıp gerek onlara gerekse ailelerine gerekli hizmetleri sağlayabilecek duruma gelmelerine yardımcı olmaktadır.
En dezavantajlı konumda olan çocuklara, yani savaş kurbanlarına, aşırı yoksulluk içindekilere, doğal felaketlere uğrayanlara, şiddet ve sömürünün her biçiminden zarar görenlere ve özürlülere özel koruma sağlanmasına büyük önem vermektedir.
Olağandışı durumlarda çocukların haklarının korunması için harekete geçmektedir. Diğer Birleşmiş Milletler örgütleri ve insani yardım kuruluşları ile eşgüdüm içinde hareket eden UNICEF böyle durumlarda çocukların ve onlara bakanların durumlarını rahatlatmak için elindeki imkanları işbirliği yaptığı kuruluşların hizmetine sunmaktadır.
Taraf tutan bir kuruluş değildir ve ayrımcılık gözetmeden her tür işbirliğine açıktır. En dezavantajlı konumdaki çocuklarla gereksinimleri en acil olan ülkeler UNICEF’in bütün çalışmalarında öncelik taşımaktadır.
Ülke programları aracılığıyla kadınların ve kız çocukların eşit haklara kavuşmaları, topluluklarının siyasal, sosyal ve ekonomik kalkınmasına tam olarak katılmaları için çaba göstermektedir.
İşbirliği yaptığı bütün kuruluşlarla birlikte dünya topluluğunun benimsediği sürdürülebilir insani kalkınma hedeflerine ulaşılması ve Birleşmiş Milletler kuruluş bildirgesinde yer alan barış ve sosyal ilerleme vizyonunun gerçekleşmesi için çalışmaktadır.

UNICEF Nasıl Çalışır?

UNICEF, çalışmalarını beş’er yıllık program döngüleriyle yürütmektedir. Bugünkü program dönemi 2001 yılında başlamıştır ve 2005 yılına dek sürecektir.
Bu program öncesinde UNICEF, Türkiye’deki çalışmalarını gözden geçirmiş, uygulanmakta olan programların, politikaların ve stratejilerin etkililiğine ilişkin bir değerlendirme yapmıştır. Bu değerlendirme, daha sonraki çalışmaların yönünün belirlenmesine yardımcı olmuştur.
Ayrıca Türkiye’deki çocuklarla kadınların durumuna ilişkin değerlendirmeler de yapmıştır. Ülkede önemli ilerlemeler sağlanmış olsa bile Bebek Ölüm Oranı (BÖO), Beş Yaş Altı Ölüm Oranı (5YAÖO) ve Anne Ölüm Oranı (AÖO), hastalıkların önlenmesi, erken dönem çocuk gelişimi, kız çocukların eğitimi ve kadınlar arası okur yazarlık gibi alanlarda bugünkü durum kabul edilebilir olmaktan çok uzaktır.
Bu çalışmalarının yanısıra, olağandışı durumlarda da önemli roller üstlenmektedir. Türkiye nüfusunun neredeyse %70’inin deprem riskli bölgelerde yaşamaktadır. 1999 yılında meydana gelen iki büyük depremde 16,000 kişi ölmüş, 20,000 kişi de ciddi biçimde yaralanmıştır. Onbinlerce insan bir anda evsiz ve işsiz kalmış, psikolojik açıdan yıkıma uğramış, yitirilen akrabalar ve dostların ardından acılara gömülmüştür. Yaklaşık 10,000 kilometre karelik bir alanda hizmetler önemli ölçüde aksamış, yerel ekonomi sarsılmıştır. Depremlerin önlenmesi kuşkusuz mümkün değildir.
Ancak UNICEF hükümetle işbirliği halinde yürüttüğü çalışmalarda, felaketlerin kadınlar ve çocuklar üzerindeki etkilerini hafifletecek hazırlıklar yapmakta, etkili önlemler almaktadır.
Türkiye, kadınlarla çocukların sorunlarını etkili biçimde ele alıp çözme açısından büyük kapasiteye sahip bir ülkedir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti halen kadınlara ve çocuklara yönelik olup UNICEF tarafından da benimsenen birçok politika uygulamaktadır.
Bu çerçevede UNICEF ÇHS ile CEDAW Türkiye’deki yasa ve düzenlemelere içselleştirilmesi için tanıtım-savunu çalışmalarını sürdürecek ve politikaların çocuklara yönelik olumlu somut girişimlere dönüştürülmesinde Hükümete ve sivil topluma destek olmayı sürdürecektir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mayıs 2006       Mesaj #132
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
"Minik bedenin ev serüvenleri"

Sponsorlu Bağlantılar
Bir bebek dünyaya getirmek yeterince ürkütücü bir iş; ama bir de bebeğiniz prematüre doğduysa, o zaman onun için daha çok endişelenmeniz normal. Peki prematüre bir bebeğin bakımı nasıl olmalı?

17premature1
Bir bebeğin hastaneden eve çıkması her zaman için anne ve babaları telaşlandırıyor. Özellikle bebek prematüre ise aileler daha fazla endişe duyuyor. Evet, gerçekten de prematüre bebeklerin bakımı biraz daha zor. Ancak, Alman Çocuk Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Alper Soysal’ın önerileri ile bugünleri kolaylıkla atlatabileceksiniz.

Bir prematüre bebek hangi şartlar sağlandıktan sonra hastaneden taburcu edilir?
Dr. Alper Soysal:
Prematüre bebekler 3-4 şartı yerine getirebildiklerinde taburcu olabilirler. Ne kadar küçük doğmuş olursa olsun; eğer solunum problemi ortadan kalkmışsa, kuvözden çıkartıldığında üşümeyecek kadar kendi ısısını koruyabiliyorsa yani üşümüyorsa ve kendisini büyütebilecek kadar emmek suretiyle beslenebiliyorsa eve taburcu olabilir demektir. Prematüre bebekler bu yeteneklerin hepsini ortalama 34-35 haftalık iken yapabilirler.

Bebek eve geldikten sonra nasıl bir beslenme düzeni olmalıdır? Hangi miktarda anne sütü veya mama verilmelidir?
Dr. Alper Soysal:
Prematüre bir bebek evde 3 saatte bir veya eğer acıkırsa daha erken sürelerle beslenmelidir. Eğer anne sütü varsa anne sütü, yoksa prematüre maması veriyoruz. Anne sütünü de anne sütü güçlendiricisi ile takviye ediyoruz. Burada önemli olan günde ortalama 20-30 gr kilo almasıdır. Taburcu olduktan 1 hafta sonra mutlaka tartı kontrolü yapıyoruz. Haftada ortalama 150-200 gr tartı alması yeterli beslenebildiğini gösterir.

Prematüre bebeğin sağlığı hakkında kesin fikre sahip olabilmek için doğum zamanı mı yoksa kilosu mu anne ve baba tarafından kriter alınmalıdır?
Dr. Alper Soysal:
Hamilelik süresi daha önemlidir. Çünkü 30 haftanın altında doğan bebekler en riskli grubu oluştururlar ve bu bebeklerin onda birinde kalıcı sorunlar gelişebilir. Ancak eğer hamilelik haftası 30 üzerinde ama kilosu 1000 gr altında ise, bu durumda da bazı riskler oluşabilir.

Prematüre bebeğin evde kullanması gereken ilaçlar anne ve baba tarafından nasıl verilmelidir? Süte karıştırmak uygun mudur?
Dr. Alper Soysal:
Genel prensip olarak evde kullanması gereken vitamin ve demir damlalarını direk olarak ağıza damlatmalarını tercih ediyoruz. Süte karıştırılması etkilerini azaltabiliyor.

Bir prematüre bebek günde ne kadar uyumalıdır?
Dr. Alper Soysal:
Her yeni doğan bebek günde ortalama 14-16 saat uyuyabilmesine rağmen kişisel farklılıklar olabilir. Prematüre bebekler ilk haftalarında biraz daha fazla uyuyabilirler.

Ne zaman ve nasıl yıkanmalıdır?
Dr. Alper Soysal:
Prematüre bebeklerin 2-3 günde bir yıkanmalarını tavsiye ediyoruz. Bu süre haftada en az iki olmalıdır. Prematüre bebekleri yıkarken zamanında doğan bebeklere kıyasla daha dikkat edilmeli ve nazikçe yıkanmalıdır.

Altını ne sıklıkta değiştirmek gerekir? Pişik kremi, pudra, ıslak mendil kullanmak zararlı mıdır?
Dr. Alper Soysal:
Altları sık sık değiştirilmeli. Her beslenme öncesi ve sonrasında kontrol edilmeli ve kirli ise değiştirilmelidir. Günde 3-4 kez koruyucu amaçla pişik kremi sürülebilir. Pudra ve ıslak mendil tavsiye etmiyorum. Alt temizliğinin kaynamış temiz suyla ıslatılmış pamuklarla yapılması, tahrişi en aza indirdiğinden daha uygun olur.

Ne şekilde yatırılmalıdır?
Dr. Alper Soysal:
Zamanında doğan çocuklar gibi prematüre bebekler için tüm dünyada tavsiye edilen uyuma pozisyonu sırtüstü pozisyondur. Prematüre bebeklerde “ani beşik ölümü sendromu” daha sık görüldüğünden yatırılma pozisyonuna çok dikkat edilmelidir. Ayrıca bebek sert bir yatakta yatırılmalı, beşik etrafında yumuşak koruyucular kullanılmamalı, yastık kullanılmamalı, beşik içine ayıcık gibi yumuşak oyuncaklar koyulmamalıdır. Üzerine örtülecek battaniye ince ve tercihen delikli olmalı, yumuşak ve kalın yorgan kullanılmamalıdır. Bu önlemlerin hepsi, bebeğin henüz başını kaldıramaması ve tehlike durumunda kendini kurtaramaması nedeniyle ağız ve burnunun kapanıp nefes almasını engellemesin diye alınmaktadır.

Odasının sıcaklığı kaç derece olmalıdır?
Dr. Alper Soysal:
Prematüre bebekler için ilk bir ayda oda sıcaklığı yaklaşık olarak 34-35 derece olmalıdır. Ancak her bebeğin daha rahat ettiği farklı ısı aralığı olabilir. Bu nedenle eğer mevcut ısıda iken bebeğin yüzü, kulakları ve burnu üşüyor ise sıcaklı bir derece artırılabilir. Aynı zamanda, özellikle çok küçük doğanlarda bebeğin vücut ısısını kontrol etmek en iyisidir. Vücut ısısı en kolay koltuk altından bir derece ile ölçülür ve 36.5-37 derece olması idealdir. 36.5 altında üşümüştür, 37 üstünde ise ısınmış demektir.

Ne kadar süre ile karantina durumu devam etmelidir?
Dr. Alper Soysal:
Aslında karantina durumu değil, ancak bazı şeylere daha fazla dikkat ediyoruz. Örneğin bebeğe dokunmadan, kucağa almadan, beslemeden veya mamasını hazırlamadan önce ellerimizi mutlaka sabunlu su ile yıkamalıyız. Eğer ev halkından bir kişi gribal bir enfeksiyon geçiriyorsa, bebeğe yaklaşmasa dahi ev içindeyken mutlaka maske takmalı. Taburcu olduktan sonra 1.5-2 ay ev dışına çıkmalarını ve yine bu aylar arasında ev içinde kalabalık toplantılar yapılmasını istemiyoruz.

Giyiminde dikkat edilecek noktalar var mıdır?
Dr. Alper Soysal:
Genellikle aileler prematüre olsun veya olmasın bebeklerini kat kat giydirmeye eğilimli oluyorlar. Bunu istemiyoruz. Oda ısısı uygun seviyede ise, bir body, bir tulum ve üzerine bir veya iki katlı ince bir battaniye yeterlidir. Ancak yine de ilk günlerde bebeğin ısısı iyi kontrol edilmelidir.

Eve çıktıktan sonra yaptırılması gereken testler var mıdır? Varsa bu testler nelerdir?
Dr. Alper Soysal:
Prematüre bebeklere hamilelik süresine göre birtakım tetkikler yapılır. Bunların bir kısmı eve taburcu olduktan sonra devam edebilir. Özellikle göz muayenesi, işitme tarama testi doktorunun önerisine göre yapılmalıdır. Prematüre bebeklerde kansızlık ve kemikte mineral azlığı daha fazla görülür ve bu durum kan tetkikleri ile takip edilmelidir

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
4 Mayıs 2006       Mesaj #133
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUĞUNUZU EV KAZALARINDAN NASIL KORURSUNUZ?

Sağlık Bakanlığı, ev ortamının bebek ve çocukların sağlığını ve hayatını tehdit eden birçok riski barındırdığını belirterek, ailelerin, ev içinde mümkün olan bütün tedbirleri almaları gerektiğini bildirdi. Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, küçük çocuk yaralanma ve ölümlerinin önemli bir bölümünün önlenebilen kazalara bağlı olduğu ifade edilerek, bebek ve çocukların ev kazalarından korunabilmesi için ailelerin çok dikkatli olması gerektiği bildirildi. Açıklamada, düşme, boğulma, zehirlenme, elektrik çarpması, yanma ve ateşli silahla yaralanmanın bebek ve çocuklar için ev ortamında görülen çok önemli kazalar olduğu kaydedildi.

Boğulma riskini azaltın
Çocuk acil servislerine yapılan başvuruların başında bebek ve çocukların düşmeleri sonucu oluşan travmaların geldiği bildirilen açıklamada, bu konudaki risk faktörlerinin, sandalye ve diğer bütün mobilyaların pencerelerden uzakta olması, yüksek binalarda pencerelere takılacak parmaklıklarla emekleyen ve yeni yürümeye başlayan bebeklerin merdivenlerden uzak tutulması, bebeğin uyuduğu yatağın kenarlarının korumalı olmasıyla azaltılabileceği belirtildi. Kuruyemişler, mısır, şeker, ve sosis gibi küçük ve yuvarlak hatlı bütün besinlerin, bebek ve küçük çocuklar için boğulma riski oluşturduğu kaydedilen açıklamada, “Toplu iğne, mücevher, düğme, boncuk, tespih ve diğer bütün küçük cisimleri, bebek ve küçük çocukların ulaşamayacağı yerlerde bulundurun. Oyuncakları düzenli olarak kontrol edin. Oyuncaklarda sivrilen ve parçalanmaya hazır hale gelen kısımlar onlar için önemli riskleri de beraberinde getirmektedir” denildi.

Bebeği yalnız bırakmayın

> Boğulma tehlikelerine karşı kova, küvet ve leğenleri boş tutun.

> Bebek veya küçük çocukları yıkanırken kapı veya telefona cevap vermek için yalnız bırakmayın.

> Çocuğunuz tuvaletteyken mutlaka yanında olun.

> Çocuklar su kenarında oynarken onlara mutlaka nezaret edin.

> Bütün ilaç, kimyasal ve temizlik maddelerini bebek ve çocukların ulaşamayacakları yerlerde saklayın.

> Su, süt, kola ve yoğurt kaplarını, bu maddelerin saklanması maksadıyla kullanmayın.

> Evinizde zehirli bitki bulundurmayın.

> Havagazı ve soba zehirlenmelerine karşı tedbirinizi alın.

> Evde açık elektrik kabloları bırakmayın, tesisatı düzenli olarak gözden geçirin, elektrik prizlerini kapatın veya çocukların ulaşamayacakları yerlere monte edin.

> Ateşli silahları boş saklayıp, emniyetini sürekli kapalı tutun. Kurşunları silahtan ayrı saklayın. Silahınızı bebek ve çocuğunuzun yanında kesinlikle çıkarıp temizlemeyin


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mayıs 2006       Mesaj #134
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklar neden yalan söyler?"

Hemen her çocuk yalan söyler. Özellikle de kolay kurtulamayacağını hissettiği durumlarda. Peki bu durumda anne babaların tepkisi nasıl olmalıdır? Çocuğun yalan söylenmesine nasıl engel olunabilir?


24yalan1Uzmanlar, çocukların pek çok nedenle yalana başvurabileceğini belirtiyor.

Bu durumla karşılaşan anne ve babaların, çocuklara ceza vermek yerine onları yalandan uzaklaştıracak başka yöntemler denemesi gerektiğini ifade ediyor.

Özellikle hatayı gizlemek için söylenen yalan, uzmanlara göre çocukların cezadan kaçmak için başvurduğu bir yol olarak gösteriliyor.

Ancak çocuk psikologları, yaşamının ilk 5 yılında çocuğun söylediği yalanlardan endişe duymamak gerektiğini çünkü gerçeği algılama ve ona sadık kalma davranışının bu yaşlardan sonra geliştiğini belirtiyor. Öte yandan gerçeği ayırt edebilen çocuğun yine de yalan söylemeyi sürdürmesi durumunda uzmanlar, ebeveynleri bir problem olduğu konusunda uyarıyor.

Çocuk yalan söylüyorsa mutlaka çevre ile olan ilişkilerinde yolunda gitmeyen bir şeyler oluyor. Öte yandan hata yapmış çocuk, verilecek cezadan kaçmak için de yalana başvurabiliyor. Çocuk; özellikle ekonomik anlamda kendisini çevresindekilerden aşağı görmeye başladığı zaman da yalana başvurup, kendisini olduğundan farklı durumlarda gösterebiliyor.

Aileye söylenen yalanlardan en çok başvurulanı ise okuldaki başarısızlıkları gizlemek için söylenenler olarak gösteriliyor. Okuldaki başarısızlık çocuğu rahatsız ediyor ve çocuk kendisini rahatsız eden bu gerçeği gizlemek için ailesine yalan söylüyor.

Uzmanlar bu ve benzeri durumlarla karşılaşan ailelerin kesinlikle sert tutumlar içine girmemesini, çocuğun sevgisizlikten kaynaklanan sorunları olabileceği gibi çevresinden bu konuda model aldığı kişilerin olabileceğini belirtiyor.

Çocukta yalan davranışının önlenmesi konusunda; çocuğu yalan söylemeye iten nedenlerin bir dedektif titizliği ile araştırılması, tespit edilmesi ve bu nedenlerin onunla "Böyle demek istiyor olabilir misin" diye konuşularak irdelenmesi, anne ve babaların kesinlikle yalan söylememesi, yalan karşısında çok sert ve aşağılayıcı tavır takınılmaması öneriliyor
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
4 Mayıs 2006       Mesaj #135
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kahvaltı başarıyı artırıyor

Sabah kahvaltısı, çocukların gelişimini ve başarısını büyük ölçüde etkiliyor. Uzmanlar kahvaltının özellikle çocuklar için atlanmaması gereken bir öğün olduğunun altını çiziyorlar

Sabah kahvaltısının çocukların gelişiminde çok önemli rolü bulunuyor. Özellikle okul çağı çocuklarında görülen kahvaltı etmeme alışkanlığı ise anne babaların dikkatle üzerinde durması gereken sorunlardan biri.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Bengül Akgün, kahvaltının günün en önemli öğünü olmasına karşın, özellikle okul çağı çocuklarınca ihmal edildiğine dikkat çekerek, şunları kaydetti:
''Akşam yemeği ile kahvaltı arasında yaklaşık 11-12 saatlik bir aralık bulunmaktadır. Bu nedenle çocuk kahvaltı zamanında açlık düzeyindedir. Açlık durumunda beyne enerji sağlayan kan şekeri en alt düzeydedir. Yapılan çalışmalar, kan şekerinin yeterli düzeyde olmasının öğrenme ve anımsamayı içine alan birçok beyin ve davranış işlevini düzenlediğini göstermektedir.''

Beynin enerji gereksinmesini glikozdan sağladığını ve enerji deposunun çok az olduğunu ifade eden Akgün, şöyle devam etti:

''Eğer glikoz sağlanmazsa beyin 10 dakika içerisinde enerjisiz kalır. Kan şekerinin normalin altına düşmesi durumunda da beyine yeterli glikoz sağlanamaz. Açlık durumunda kanın glikoz konsantrasyonu düşük olduğundan beynin enerji kaynağı da sınırlanmış olur. Bu durumda derse başladığı takdirde çocuğun, anlatılan bilgileri öğrenerek daha sonra anımsayabilmesi güçleşir.''

Kahvaltının beyne enerji kaynağı sağlayarak, öğrenmeyi olumlu yönde etkilediğine işaret eden Akgün, sözlerini şöyle tamamladı:

''Kahvaltı öğrencinin beslenme durumunu iyileştirmekte, beynin açlık durumunda yetersiz olan enerji gereksinmesini karşılamakta ve derse devam durumunu iyileştirmektedir. Kahvaltı etmeyen çocukların derse konsantrasyonları azalmakta, verilen bilgileri sonradan anımsayabilme performansları düşmektedir.''

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
5 Mayıs 2006       Mesaj #136
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Çocuğunuza okul seçerken aşağıdaki konularda dikkatli olmalısınız:
1. “Çocuğum için en iyi olan nedir ?”, “Çocuğumun gereksinimleri en iyi nerede karşılanır ?” sorularına yanıt arayın. Çocuğunuz eğitim kurumundaysa onu tanıyan öğretmenleriyle konuşarak en iyi ne şekilde öğrendiği hakkında bilgi toplayın. Farklı okulları ziyaret ederek, tanıtım toplantılarına katılarak beklentilerinizi karşılayacak okulu bulmaya çalışın.


2. Ziyaret ettiğiniz okullara ilişkin genel bilginin sözel olarak değil, yazılı olarak size iletilmesine önem verin.

3. Uygulanan eğitime ilişkin ayrıntılı bilgi edinin. Okulun öğrenci sayısı nedir ? Her şubede kaç öğrenci eğitim görmektedir ? Öğretmen / öğrenci oranı nedir ? Okulun hedefleri nelerdir ? Hedeflere ulaşıldığına dair kanıtlar var mıdır ?

4. Müfredatın temel noktaları nelerdir ? Öğrenciler için hedef ve amaçlar belirlenmiş midir ? Beklentiler öğrencinin gelişim düzeyine uygun mudur ? Çalışmalar öğrencinin katılımcı olmasını sağlayacak şekilde planlanmış mıdır? Öğrencinin gereksinimlerini karşılayacak düzenlemeler yapılmakta mıdır ?

5. Sınıfların yapısal özellikleri, benimsenen eğitim anlayışı nelerdir ? Sınıflar iyi düzenlenmiş, yapılandırılmış, esnek, denetlenen, işbirliğine uygun ortamlar mıdır ?

6. Öğretmenlerin eğitimleri, deneyimleri hakkında bilgi edinin. Yönetimsel, eğitimsel becerileri yeterli midir ? Uygulanan disiplin anlayışı çocuk haklarını gözeten, çağdaş bir anlayışı yansıtmakta mıdır ? Öğrencilere sağlanan rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetleri nelerdir ?

7. Özel gereksinimleri olan öğrencilere gerekli hizmet ve personel sağlanmakta mıdır ? (örneğin özel eğitim desteği , zenginleştirilmiş eğitim gibi) Sanat, spor, müzik gibi dallarda eğitim veriliyor mu ? Serbest zaman etkinliklerine yer veriliyor mu ? Teknoloji kullanılıyor mu ? Öğrenme sürecinde bilgisayarlar yer almakta mıdır ?

8. Değerlendirme nasıl yapılmaktadır ? Öğrencinin gelişimi nasıl ölçülmektedir (örneğin sınav, portfolyo gibi) ? Öğrencinin gelişimine ve genel durumuna ilişkin bilgiler hangi yol ve sıklıkla anne-babaya aktarılmaktadır ? Ebeveynler okul sistemi içine dahil edilmekte midirler, karar verme sürecinde yer alıyorlar mı ?

9. Okul ortamı samimi mi ? Öğretmenler öğrencilerine isimleriyle hitap ediyorlar mı ? Eğitimci, öğrenci, idareci ve veliler arasında saygıya dayanan ilişki var mı ? İnsan haklarına, çevreye duyarlı olunduğunu gösteren mesajlar bulunmakta mı ?
10. Ulaşım sağlanıyor mu ? Yemek veriliyor mu ?, Okul güvenilir bir yerde mi? İyi korunuyor mu ? Bina bakımlı ve temiz mi ?
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
5 Mayıs 2006       Mesaj #137
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Milletçe eğitimde özendirme unsurunu kullanmayı nedense kendimize daha yakın buluruz. Fatma Hanım’ın oğlu her dersten 10 almıştır. Ayşe çok akıllı kızdır. Mehmet basketbol oynar ve buna rağmen takdir getirmiştir vs. vs. Ruhumuza hırs ve gereksiz kıskançlık tohumları atan bu düşüncesizce gösterilen özendirme çabaları ebeveynlerin ulaşmak istediklerinin tam aksine zaman içinde onulmaz bir aşağılık duygusuna da neden olabilmekte… Oğlunuz 25 yaşına geldiğinde kendi yeteneklerinin farkında bile olmayan ve siz ona kendini geliştirmesi için hangi imkânları sunmuş olursanız olun her ortamda silik kalan bir tiplemeyle karşınıza çıkarsa sakın şaşırmayın! Kızınız komşu kızlarını kıskana kıskana karşısına çıkan tüm insanlara da aynı misyonu yükleyerek hayatın bir yerlerinde yapayalnız kalırsa yine şaşırmayın.


Özendirme politikamız sadece aile eğitiminde geçerli değildir. Okulda öğretmenler, sokakta arkadaşlar, televizyonda reklamlar… Evet, reklamlar! Temeli özendirmeye, kişide mutlaka sahip olmalıyım duygusuna neden olan ve satın alma eylemini gerçekleştirmenin ilk basamağı olan reklamlar.


Şimdi kendinizi düşünün. Rahat koltuğunuzda oturmuş o bir haftadır beklediğiniz diziyi ya da maçı seyrediyorsunuz. Pat, reklam giriyor. Günlerdir billboard’larda, CLP (City light poster)’lerde, posta kutunuza atılan flyer ya da broşürlerde, gazeteyi açtığınızda tam sayfa karşınıza çıkan tasarımlarda gülen yüzler canlanmış, seslenmiş, tam karşınızda duruyorlar. O kadar çok görmüşsünüz ki artık aileden biri gibiler. Ne deseler kabulünüz. Kanıksamışsınız yani… Ah, bir de reklam, yaratıcılığıyla sizi kendine hayran bırakıyorsa, ağzınız bir karış açık seyredip “Vay be, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.” dedirtiyorsa işiniz zor. Reklamın içine çoktan çekildiniz demektir. Tabii tüm bunlar çevrenizi kuşatarak sizi hazırlıksız yakaladığı ve size sunulanlara eleştirel bakış açısıyla bakmaya vakit bulamadığınız için yaratıcıların istediği kıvama da kolaylıkla gelmişsinizdir. Gerçekten, ne zamandır saçlarınız yatışmıyordu değil mi? Nasıl da bir anda aklınıza geliverdi! Şu şampuan gerçekten iyi olmalı! Baksanıza, sürekli izlediğiniz dizideki o çok beğendiğiniz kız söylüyor bunları, bilmiş bilmiş! Hem yarın gidip şu bankadan kredi kartı almalı! 10 taksit imkanı az mı yani? 2 ay sonra başlıyormuş ödemeleri… Geçen gün Hale de o kartla alışveriş yapmadı mı yanınızda? Siz de öyle baktınız. Çünkü sizin kartınız yalnızca 5 taksit yapıyor! Ne o? Aynı bankadan telefonunuza mesaj mı geldi? Nereden de bulurlar numaralarınızı? Gece gece… Hay Allah, evet, evet, yarın gidip hesap açtırmalı! Kart almalı!


Deterjanlar, şampuanlar, arabalar, diş macunları, bankalar, içecekler, yiyecekler, giyecekler, mağazalar, diyet ürünleri… Pırıl pırıl bir dünya! Eğlenceli, renkli, espritüel, ritmik, hızlı, yaratıcı… Her biri hayatınızdaki bir eksikliğin farkına vardırmıyor mu sizi? Ne kadar eksiksiniz böyle? Ya yarın Hale o gün kartla aldığı pantolonu giyip gelirse... Ya sizin dişleriniz Yaşar’ınki gibi parlamazsa? Kilo mu aldınız? Şu bisküvilerle geçiştirince açlığınızı şimdi sığamadığınız eteklerinize mutlaka sığarsınız! Herkes hayran kalır size… Mucize yaratacaksınız çünkü!


Peki çocuklarınızı hiç düşündünüz mü? Böylesine bir taarruz altında, minicik beyinleri ve yürekleri zaten sizin ve çevresinin özendirme politikasıyla ezim ezim ezilmiş, kıskanmayı, madde düşkünlüğünü, mutlaka olmalı, mutlaka yapmalı’yı öğrenmiş çocuklarınız elbette yarın bir marketin önünden geçerken dün gördüğü dondurmayı, arkadaşının bindiği bisikleti, yaşı uygun olmasa da, okulda herkesin var, bak reklamdaki kızın da, diyerek 100 kontür de hediye veren cep telefonunu, reklamdaki kız makyaj yapıyor diye makyaj malzemelerinizi isteyecektir. Nereye kadar hayır diyebileceksiniz? Ona siz öğretmediniz mi -meli, -malı’ları? Peki çocuğunuz büyüdükçe içinde büyüyen, dal dal sürgün veren özenme, kıskançlık huylarına, aşağılık duygusuna kim cevap verecek? Siz yetebilecek misiniz? O yetebilecek mi?


Reklamlar… Gizemli ve büyülü olduğu kadar tehlikeli bir dünyaya da açıyor kapılarını. Tüketim toplumu dünyasına… -Meli, -malı dünyasına… Ya bilinçli olacak ve gerçekten eksiklerinizi, gereksinimlerinizi bileceksiniz ve çocuklarınıza da bu yönde eğitim vereceksiniz ya da hem siz hem onlar bu renkli dünyanın değirmeninde, her gördüğünüz madde için olmayan eksiklerinize üzülerek ve onları tamamlamaya çalışarak öğütüleceksiniz!
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mayıs 2006       Mesaj #138
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÖZ BAKIM BECERİLERİ
EL YIKAMA
Çocuğunuzun rahatça elini yıkayabilmesi için lavabonun boyuna uygun olması gerekir. Bunu sağlamak için bir tabure kullanabilirsiniz. Çocuğunuzun arkasına geçerek ellerinizi onun elleri üzerine koyunuz. Çocuğunuzun karşısında bir ayna olması yararlı olabilir.
İŞLEM BASAMAKLARI:
  1. Çocuğunuzun elini tutarak çeşmeyi açınız.
  2. Ellerini ellerinizin arasına alarak akan suyun altına tutunuz.
  3. Elini tutarak sabunu almasını sağlayınız.
  4. Bir eliyle sabunu tutrupu, diğer elinizle çocuğunuzun eline sabuna sürtüp köpürmesini sağlayınız.
  5. Elini sabunluğa götürüp sabunu bıraktırınız.
  6. Çocuğunuzun iki ileni birbirine sürterek köpürmesini sağlayınız.
  7. Suyun altında ellerini yıkayınız. Gerekinse işlemi tekrarlayınız.
  8. Ellerini tutarak çeşmeyi birlikte kapatınız.
Faaliyete direnmiyorsa ödüllendiriniz. Son basamağa kadar faaliyeti birlikte lapıp, son basamakta ellerinizi çekerek onun yapmasını söyleyiniz. Başarabilirse tekrar baştan 7.basamağa kadar faaliyeti birlikte yapınız ve son iki basamağı (7. ve 8.) ona yapmasını söyleyiniz.
Başarabilirse yine baştan sırayla 5., 4., 3., 2., ve 1. basamaklara kadar faaliyeti birlikte yapıp diğerlerini yapmasını söyleyiniz.

Bu arada yardıma gereksinim olursa dirseklerinden hafifçe yönlendirerek yardım ediniz, bu şekilde basamakları sondan başa doğru sıralayarak başarabiliydrsa “ellerini yıka” diyerek faaliyeti yapmasını bekleyiniz. Her basamağın sonunda başarı durumuna göre uygun şekilde ödüllendiriniz.
YÜZ YIKAMA

El yıkama faaliyetlerini öğrendikten sonra hemen arkasından öğretilmelidir.
İŞLEM BASAMAKLARI
  1. Çocuğunuzun elini tutarak birlikte çeşmeyi açınız.
  2. Ellerini köpürtmesini sağlayınız.
  3. Ellerini köpürttükten sonra sabunu bırakınız.
  4. Çocuğunuzun arkasında durarak her iki elini bileklerinden tutunuz, dairesel hareketlerle ağız ve yanaklarını sabunlayınız.
  5. Bölgeyi köpürtünüz.
  6. Ellerini ellerinizle tutarak önce sabunlu ellerinizi durumatınız.
  7. Elini bir suya, bir yüzüne götürerek yüzünü durulayınız.
Son basamağa kadar faaliyeti birlikte yapıp, son basamakta ellerinizi çekerek onun yapmasını söyleyiniz.
Başarabilirse tekrar 7.basamağa kadar faaliyeti birlikte yapınınız ve son iki basamağı (7. ve 8) ona yapmasını söyleyiniz.
Başarabilirse yine baştan sırasıyla 6., 5., 4., 2., ve 1. basamaklara kadar faaliyeti birlikte lapıp, diğerlerini yapmasını söyleyiniz.
Bu arada yardıma gereksinimi olursa dirseklerinden hafifçe yönlendirerek yardım edeniz. Bu şekilde sondan başa doğru sıralayarak başarabiliyorsa “ yüzünü yıka” diyerek faaliyeti yapmasını bekleyiniz. Her basamağın sonunda başarı durumuna göre ödüllendiriniz.
EL DURULAMA
Büyük bir havlu ve lavaboya yetişebilmek için tabure kullanınız.
İŞLEM BASAMAKLARI:
    1. Çocuğunuzun bir elini tutarak havlunun arkasına koyunuz.
    2. Diğer elinin içini (avucunu) havlu ile ovuşturunuz.
    3. Elinin tersini (üst kısmını) havlu ile ovuşturunuz.
    4. Kurulanan eliyle havlunun bir tarafından tutturunuz.
    5. Diğer elinin içini havlu ile ovuşturunuz.
    6. Elinin tersini de havlu ile ovuşturarak kurulatınız.
Son basamağa kadar faaliyeti birlikte yapıp, son basamakta ellerinizi çekerek ( 6.basamakta) onun yapmasını söyleyiniz.
Başarabilirse tekrar baştan 5. basamağa kadar birlikte faaliyeti yapınız ve son iki basamağı (5. ve 6.) ona yapmasını söyleyiniz.
Başarabilirse yine baştan sırasıyla 4., 3., 2., ve 1., basamaklara kadar faaliyeti birlikte yapıp, diğerlerini yapmasını söyleyiniz. Yardıma gereksinimi olursa derseğini tutarak yönlendiriniz.
Basamakları bu şekilde yapmayı başarabiliyorsa “ellerini kurula” diyerek faaliyeti yapmasını bekleyiniz.
Her basamakta başarı durumuna göre ödüllendiriniz.
YÜZ KURULAMA
Lavabonun üzerinde ayna ve yetişebilmek için tabure bulundurunuz.
İŞLEM BASAMAKLARI:
  1. Çocuğunuzun arkasında durarak her iki elini kavrayınız ve havluyu birlekte alttan tutunuz.
  2. Ellerinizi çocuğunuzun yüzüne yaklaştırarak havluyu yüzüne kapatınız.
  3. Yumuşak hareketlerle bastırıp çekmesini sağlayınız.
  4. Kurulama işlemi bitince elini tutarak birlikte havluyu yerine asınız.
Son basamağa kadar faaliyeti birliikte yapıp, son basamakta ellerinizi çekerek (4.basamak) onun yapmasını söyleyiniz.
Başarabilirlerse tekrar baştan 3.basamağa kadar faaliyeti birlikte yapıp diğerlerini yapmasını söyleyiniz.
Gerekirse, dirseğinden tutup yönlendirerek yardım ediniz. Daha sonra “yüzünü kurula” deyiniz ve yapınca ödüllendiriniz.
DİŞ FIRÇALAMA:
Küçük ve fazla sert olmayan bir diş fırçası kullanınız. Renkli-kokulu macunlar ve süslü diş fırçaları olayı cazip hale getirebilir. Yemek sonrası ve yatmadan önce en uygun zamanlardır.
Kendini aynada görebilmesi için çocuğunuzu bir tabureye çıkartınız. Aynaya bakarak gülümserken dişlerinizi ona gösteriniz ve dişlerini göstermesini söyleyiniz.
İŞLEM BASAMAKLARI:
  1. Çocuğunuzun elini tutup birlikte musluğu açınız.
  2. Sol eline diş macununu almasını sağlayınız.
  3. Diğer eliyle diş macununun kapağını açtırınız, musluğun kenarına koydurunuz.
  4. Çocuğunuzun elini tutarak diş fırçasını alınız ve ıslatınız.
  5. Macunu diş fırçasına sıkmasını sağlayınız.
  6. Lavabonun kenarına macunu bıraktırınız.
  7. Elinden sıkıca kavrayarak dairesel hareketlerle, önce dişlerin ön yüzeylerini, sonra arka taraflarını olacak şekilde yukarıdan aşağıya doğru fırçalatınız.
  8. Diş fırçasını suyun altında çalkalatıp bıraktırınız.
  9. Avucunuzun içine alarak (veya bardakla) ağzına su alıp çalkalamasını sağlayınız.
  10. Diş macunu kapatıp kaldırmasını sağlayınız.
  11. Ellerini kurulatınız.
Son basamağa kadar (11.basamak) faaliyeti birlikte yapıp, son basamakta ellerinizi çekerek onun yapmasını söyleyiniz. Başarabilirse yine baştan 10. basamağa kadar faaliyeti birlikte yapınız. Son iki basamağı (10. ve 11.) ona yapmasını söyleyiniz.
Yine başarabilirse sıra ile başa doğru yardımları azaltarak geliniz. Her basamağı başarıyorsa bir önceki basamağa geçiniz. Gerekirse dirseğinden tutup yönlendiriniz. Dişlerini yıkamasını söyleyerek faaliyeti yaptırınız ve ödüllendiriniz.

SAÇ TARAMA:
Bu işleme başlamadan önce çocuğunuzun saçını ortadan veya yandan ayırınız. Saçlar mümkün olduğunca kolay taranır durumda iken bu uygulama yapılmalıdır. Saç fırçasını kavrayabilmesi çok önemlidir. Önce bunu sağlayınız.
Kız çocuklarnıda süslü saç tokaları ile faaliyeti cazip hale getirebilirsiniz.

İŞLEM BASAMAKLARI:
  1. Çocuğunuzun arkasında durunuz. Her ikinizin de yüzü aynaya dönük olsun. Çocuğunuzun elini tutarak saçlarını yukarıdan ayağıya doğru ve özelllikle acıtmadan fırçalayınız.
  2. Her fırçalamasının (taramanın) ardından elini tutarak saçlarını eli ile düzeltmesini sağlayınız.
  3. İşlemi tekrarlayınız.
Faaliyete katılıyorsa “ saçını ne güzel taradın, çok güzel (yakışıklı) oldun” şeklinde ödüllendiriniz.
Faaliyeti son basamağa kadar birlikte yaparak, son basamakta ellerinizi çekiniz ve onun yapmasını sağlayınız.
Başarabilirse yine sondan başa doğru gelerek yapmasını söyleyiniz ve gerekirse destekleyiniz. Ödüllendiriniz.
Her basamağı bağımsız olarak yapabiliyorsa saçını fırçalamasını( taramasını) söyleyiniz ve ödüllendiriniz.

BARDAKTAN SU İÇME :
Çocuğunuza kendi başına su içmeyi öğretebileceğiniz en uygun zaman onun susamış oyduğu zamandır.
İŞLEM BASAMAKLARI:
  1. Çocuğunuz bardağı eliyle kavrasın, siz de üzerinden tutarak ağzına götürünüz.
  2. Bardağı hafifçe eğerek suyu içmesini sağlayınız.
  3. İçtikten sonra bardağı masaya koyunuz. Sizir yardımınızla bu basamakları gerçekleştirebiliyorsa, su içme becerisini yapabiliyor demektir.
  4. Suyu içtikten sonra ellirinizi çekiniz ve bardağı masaya kendi koyması için izin veriniz.
  5. Daha sonra elinizi bardakla masa arasındaki yarı yolda çekiniz, çocuğunuz bardağı masaya koysun.
  6. Ellerinizi suyu içer içmez çekiniz ve bardağı masaya koymasını sağlayınız.
  7. Çocuğunuz bardağı ağzına götürünce elinizi çekiniz, suyu içip bardağı masaya koysun.
  8. Çocuğunuz bardağı ağzına götürmeden ellerinizi çekiniz ve böylece yardımı azalta azalta kendi başarıncaya kadar bunu sürdürünüz.
Başarınca ödüllendiriniz.
YEMEK YEME
Çocuğunuza bu faaliyeti kaşık, çatal, bıçağı bir bütün halinde kullanacak şekilde öğretiniz.
Önce tabağa lokma lokma yemek koyunuz. Her lokmayı bitirmeden diğerini almamalıdır. Çocuğunuz bu faaliyeti öğrenme aşamasında iken etrafa döküp saçmasını kabullenmelisiniz. Plastik mama önlüğü kullanıp, yere örtü, gazete serebilirsiniz.
Bu işleme çocuğunuzun aç olduğu bir saati ve sevdiği yiyecekleri seçerek başlamalısınız. Eğer hem sevdiği, hemde sevmediği yiyecekler var ise, önce sevmediği sonra sevdiği yiyeceği veriniz. Sevdiği yiyecek ödül olacaktır.
Eğer olaya küçük aksilikler çıkartarak tepki gösteriyorsa görmezden geliniz, devam ederse işlemi erteleyiniz.

İŞLEM BASAMAKLARI:
  1. Çocuğunuz kaşık ya da çatalı kavradıktan sonra siz de bileğinden kavrayınız.
  2. Yiyeceği tabaktan alınız.
  3. Kaşık ya da çatalı çocuğunuzun ağzına götürünüz.
  4. Kaşık ya da çatalı tekrar birlikte tabağa getirip hareketi yineleyiniz.
Çocuğunuz faaliyete direnmiyorsa uygun şekilde ödüllendiriniz. Aynı işlemleri sırası ile bileğinden, dirseğinden ve kolundan tutarak yineleyiniz. Her basamağı 4-5 kez başarabiliyorsa “yemeğini ye” deyiniz ve başarırsa ödüllendiriniz.
PANTOLON GİYME
Beli lastikli ve bol bir pantolon (eşofman) kullanınız.
İŞLEM BASAMAKLARI:
  1. Çocuğunuzun pantolonunu kalçasına kadar çekip ellerini pantolonun üzerine koyarak beline kadar çekmesini sağlayınız.
  2. Çocuğunuzun pantolonunu dizlerine kadar çekip, ellerini pantolonun üzerine koyarak önce kalçasına, sonra beline kadar çekmesini sağlayınız.
  3. Çocuğunuzun pantolununu her iki ayak bileğine kadar çekip, ellerini pantolonunun üzerine koyarak dizlerine, kalçasına ve oradan da beline kadar çekmesini sağlayınız.
  4. Çocuğunuzun pantolonunun bir ayağına geçirip, elleri ile tutturarak diğer ayağına geçirmesini, diz, kalça ve beline kadar çekmesini sağlayınız.
  5. Çocuğunuzun pantolonunu önünde tutarak ayaklarını geçirip beline kadar çekmesini sağlayınız.
  6. Pantolonunun hazırlayıp giymesini söyleyiniz.
Her basamağı birkaç kez denedikten sonra bayarınca ödüllendiriniz.
PANTOLON ÇIKARMA
  1. Çocuğunuz ayakta iken pantolonu dizlerine kadar indirip, bir yere oturttuktan sonra bir ayağından pantolonu çıkartınız, ellerini pantolonun üzerine koyarak diğer ayağını çıkarmasını sağlayınız.
  2. Çocuğunuz ayakta iken pantolonu dizlerine kadar kadar indirip, bir yere oturttuktan sonra bir ayağından çıkartmasına yardım ediniz. Diğer ayağından yardım etmeden çıkartmasını söyleyiniz.
  3. Çocuğunuz ayakta iken dizlerine kadar pontolununu indirip, ayaklarından kendisinin çıkartmasını söyleyiniz.
  4. Çocuğunuz dizden aşağıya sizin yardımınız olmadan pantolonunu çıkarabiliyorsa yardımı azaltınız. Yani ellerini dizden yukarıda, kalçada, belde çekerek pantolonu kendi başına çıkartmasını sağlayınız.
Her basamaktan sonra başarı durumuna göre ödüllendiriniz.
KAZAK (FANİLA) GİYME
Kazak, fanila veya eşofman üstünün çok sıkı olmaması gerekir.
İŞLEM BASAMAKLARI:
  1. Çocuğunuzun karşısında durarak, her iki kolunu kazağın kollarnıdan geçiriniz. Ellerini yukarı kaldırarak kazağın başından geçmesini sağlayınız. Kazağı giymesini söyleyiniz, ellerini kazağın her iki yanına koyarak aşağı indirmesine yardım ediniz.
  2. Çocuğunuzun her iki kolunu kazağın kollarından geçiriniz ve kollarını başının üzerine kaldırmasını sağlayınız. Kazağı giymesini söyleyerek kollarını aşağı indirmesini ve kazağın eteklerini aşağı çekerek giyme işlemini tamamlamasını sağlayınız.
  3. Çocuğunuzun her iki kolunu kazağın kollarından geçirin, giymesini söyleyerek başından geçirmesine ve kazağını iki yanından aşağıya çekmesine yardımcı olunuz.
  4. Kazağı tek kolundan geçirip, diger kolunu geçirmesini, başından aşağıya doğru giymesini sağlayınız.
  5. Kazağı yatağın üzerine seriniz. Çocuğunuza giymesini söyleyiniz. Önce kollarını, sonra başını geçirip, kazağı iki yanından beline indirmesini sağlayınız.
Her basamağı 4 – 5 kez yapabiliyorsa bir sonraki basamağa geçiniz. Her basamağın sonunda ödüllendiriniz.
KAZAK (FANİLA) ÇIKARMA:
Her basamağı 4-5 kez yineleyiniz. Başarabiliyorsa bir sonraki basamağa geçiniz.
İŞLEM BASAMAKLARI:
  1. Çocuğunuzun kazağını boynuna kadar sıyırıp başını çıkarmasını sağlayınız.
  2. Çocuğunuzun kazağının bir kolunu çıkarana kadar sıyırıp diğer kolunu ve boynundan yukarısını çıkarmasını sağlayınız.
  3. Çocuğunuzun kazağını kollarına kadar sıyırıp, her iki kolundan ve başından çıkarmasını sağlayınız.
  4. Çocuğunuza kazağını çıkarmasını söyleyiniz ve gerekirse yardım ederek çıkarmasını sağlayınız.
Her basamağın sonunda “aferin ne güzel başardın” diyerek sözel olarak ödüllendiriniz.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Mayıs 2006       Mesaj #139
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUĞUNUZUN SOSYAL GELİŞİMİ

Anaokulu - 3. Sınıf


· Belli miktarda sosyal bağımsızlığa ihtiyaç duyar.
· Neden-sonuç ilişkilerini görür.
· Rekabet eder.
· Doğru ve yanlışı ayırt etmede belli bir olgunluğa ulaşmıştır.

3.- 6. Sınıflar
· Sosyal bağımsızlık ve arkadaş ortamı ister.
· Davranışlarının karşısındaki kişide ne tür duygular uyandırabileceğini tahmin edebilir.
· Aileden bağımsızlaşma süreci başlar.
· Bir işle günlerce uğraşabilir.
· Rekabete daha uygun yanıtlar verebilir, yenilgiyi kabullenebilir.
· Daha gelişmiş bir adalet duygusu vardır.
· Başkalarını suçlamadan kurallara uygun oynar.

7.-12. Sınıflar
· Bireysel değerlerini araştırır.
· Uzun vadeli yaşam planlarının farkına varır.
· Cinsiyetlerin toplumsal tanımlarının farkına varır.



Ne Zaman İlgilenmelisiniz?
Bir çocuğun evde ve okulda sorumlu olmasını öğretmek kolay bir süreç değildir. Yaşından beklenen sorumluluk düzeyinde bir azalma gördüğünüz anda çocuğunuzla ilgilenmelisiniz. Ne tür beklentileriniz olması gerektiği hakkında fikir edinmek için aşağıdaki listeye göz atın.

Anaokulu- 3. Sınıf çocuğunuz;
· Grup oyunlarında kurallara uyuyor mu?
· Arkadaşlarını itip kakmadan öfkesini dile getirebiliyor mu?
· Kişisel eşyalarına az bir uyarıyla sahip çıkabiliyor mu?
· Masayı temizleme, eşyalarını yerine koyma gibi gündelik işlerini kendi başına yapabiliyor mu?
· Temizlik ve giyimine özen gösteriyor mu?

4.– 6. Sınıfa çocuğunuz;
· Okul ödevlerini kendi başına bitiriyor mu?
· Zamanını ev ödevi, oyun gibi şeylere göre uygun şekilde kullanabiliyor mu?
· Günlük ev işlerine yardım edebiliyor mu?

7.-12. Sınıf çocuğunuz
· Evde daha çok yardım gereken işler olduğunda kendi isteğiyle yardım önerisinde bulunuyor mu?

· Eve dönüş saatlerine uyuyor, planındaki değişiklikleri haber veriyor mu?

· Uzun vadeli mesleki ilgilerine göre kendi başına okul projelerini yürütüyor mu?

· Başkalarının haklarına saygı gösteriyor mu?

Bu sayılanlardan herhangi birinde çocuğunuzun sürekli sorumsuz davrandığını düşünüyorsanız ilgilenmeniz gerekir. Bunu ölçmek için şu kriterleri kullanın:

· Çocuğunuzun sorumsuzluğu ne sıklıkta problem oluyor? Yerleşmiş bir davranış biçimi problemlidir. Fakat çok ödevi olduğu günlerde günlük işlerini aksatmışsa bu büyük bir problem değildir, ama yine de hatırlatabilirsiniz.

· Sorumluluğunu aksattığında nasıl davranıyor? Eğer davranışını hemen düzeltiyorsa üstüne gitmenize gerek yok demektir.

· Sorumluluk eksikliği sınıf düzenini bozuyor mu? Haftada bir kaç kere sınıf kurallarına uymadığı hakkında şikayet alırsanız ilgilenmeniz gerekir.

Nasıl Yardım Edebilirsiniz?
Çocuklarımıza öğretmek istediğimiz bir çok davranışta olduğu gibi, onların örnek alacağı modeller bizleriz. Eğer çocuğunuz, randevularınıza sadık kaldığınızı, gerekli işleri bitirmeden dinlenmediğinizi, onun okul çalışma ve projelerine ilgi gösterdiğinizi görürse sorumluluk hakkında çok şey öğrenmiş olur.

Ayrıca çocuğunuza ondan ne beklediğinizi ve sorumlukla ilgili kurallarınızın neler olduğunu tam olarak anlatarak ona yardım edebilirsiniz. Bu kuralların neden konduğunu ve sorumluluğun önemini de anlatmalısınız. Çocuk neden yardım etmesi gerektiğini bilirse, böyle davranmayı olumlu şekilde yaşar.
.
·
Ne Tür Sorumluluklar Verilebilir?
· Okul eşyalarını koruması ve gerekli olanları eve getirmesi
· Sabahları yatağını toplaması
· Saatini kurması ve çalınca kalkması
· Harçlığını hazırlaması
· Ev hayvanı varsa bakımını üstlenmesi
· Bir müzik aleti çalma, spor veya dans dersine zaman ayırması
· Ev ödevini düzgün, temiz ve hatırlatma olmadan yapması
· Alışverişe gitme ve alınanları yerleştirme gibi ev işlerine yardım etmesi
· Çöpleri dışarı taşıması.

Çocuğunuzu, kendine hedef koyma, seçim yapma ve problem çözme konusunda serbest bırakarak sorumluluk alması için fırsat yaratın. Bu, evde ev işlerinin düzenini sağlama hedefi koymak ve bunların nasıl, ne zaman yapılacağında anlaşmaya varmak olabilir.
Unutulmaması gereken önemli bir nokta, çocuklara güçlerinin üstünde yük vermemek gerekliliğidir. Ana babanın onayı ve sevgisi çocuklar için büyük önem taşır, bu nedenle çocuklar, çocukluklarını yaşayamama pahasına da olsa bu istekleri yerine getirmeye çalışırlar. En iyiyi yapmaya çalışırken zorlanıp, özgüvenlerini yitirebilirler. Zaman zaman yanlış davranabileceklerini kabul etmeli, ancak bu davranışların düzeltilmesi gerektiği anlatılmalıdır

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Mayıs 2006       Mesaj #140
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

annebabaokulu



İyi anne baba olmanın '20' yolu

Olması gereken, kendinden emin, çocuğun davranışlarına göre davranış değiştirmeyen kararlı ebeveyn modelidir.

1- Her şeyden önce iyi anne-baba olmanın yolu ebeveynlerin işbirliği halinde ve istikrarlı davranmalarından geçer.

2- İdeal ebeveynlik için okumaktan ve çeşitli eğitim çalışmaları ile kendinizi geliştirmekten geri durmayın.

3- Hayırlı evlat sahibi olmak istiyorsanız hayırlı ebeveyn olmak için çaba sarf etmeli ve dua etmelisiniz.

4- Ebeveynlik eğitimi evlilik öncesine dayanır.

5- Evlilik öncesi taraflar, birbirlerini değerlendirirlerken, kendilerine emanet edilecek çocukların anne-babaları olacaklarını düşünmelidirler. “Ben bu şahısla evlenmek istiyorum; ama acaba ebeveynliği nasıl olur? Asabiyetini ben kaldırabilirim; ama ya çocuklar…” diye düşünebilmeli ve hassas bir şekilde irdelemelidir. Çünkü evliliğin yegâne amaçlarından biri sağlıklı bir neslin yetişmesine katkı sağlamaktır. Bu nedenlerle muhatabın irdelenebilmesi için bireyin ebeveynliği bilmesi gerekir.

6- Evlenmeyi düşünen bireyler kuracakları aile ve yetiştirecekleri çocuklar için evlilik öncesi çeşitli eğitimlere katılabilir, danışmanlık hizmeti alabilirler. Böylece evlilik öncesinde veya sonrasında karşılaşabilecekleri sorunlara hazırlıklı olabileceklerinden hata yapma ihtimalleri en aza inecektir.

7- Etkili ebeveynliğin sağlanabilmesi için bir diğer şart eşler arası münasebetin pozitif olması gereğidir. Karı-koca arası tartışmaların yoğun olduğu bir ev ortamında çocukların da psikolojileri kendilerine negatif davranılmasa bile negatif bir biçimde etkilenir.

8- Kendisini tanımlayabilen birey zamanla kendisinde mevcut bulunan negatif, bir başka ifade ile değiştirebilecekleri hasletleri değiştirebilir, geliştirilmesi gerekenleri geliştirebilirler.

9- Nasıl bir insan olduğunuzun farkında mısınız? İyi anne-baba olmadan önce iyi bir birey olmalı, negatif özelliklerinizi terbiye etmelisiniz.

10- Nasıl bir evlat sahibi olacağımız bizim elimizde değil. Ama nasıl bir anne-baba olacağımız bizim elimizde. Ve tercih edilen anne-babalar olursak zamanla tercih ettiğimiz gibi çocuklar yetiştirir ve tercih edilen bireylerin oluşmasına vesile oluruz.

11- Kadının, erkeğe oranla bedensel gücü daha zayıftır; ancak kadın duygusal anlamda erkekten daha güçlüdür ve devam eden sıkıntılara karşı daha sabırlıdır.

12- Kadının eve yaydığı enerji evi tesir altına alabilecek güçtedir. Bu nedenle denilebilir ki; annelerin evde pozitif oluşları evin diğer fertlerine yansıyacaktır. Yani annenin psikolojisi ve evde yaydığı enerjinin çocuğun ders çalışma performansına da, beyin stres atma sürecine de yansıyacağı anneler tarafından unutulmamalıdır.

13- Anne-babalık duygularını yaşamak için çocuklarınıza ihtiyacınız olduğunu unutmayın. Bu duyguyu yaşatmaları dışında, evliliğinizi pozitif yansımaları olması veya ev içi hareket ve mutluluğunu sağlamaları açısından çocuklarınıza ihtiyacınız olduğunu unutmayın. Bunun dışında ebeveynlik bireyin olgunlaşma sürecini hızlandırır.

14- Gebelik dönemiyle birlikte çocuk eğitimi aktif bir biçimde başlar. Bu dönemde çocuk sahibi olacak çift, çeşitli kitaplar ve eğitim çalışmaları ile kendilerini geliştirmeli, anne karnındaki bebeği olumlu etkilemesi için çeşitli musiki vb. müzikler dinlettirmeli, anne adayını stresten uzak tutmaya çalışmalıdırlar.

15- Çocuklarınızın ilk pedagogu siz olmalısınız. Bu nedenle çocuğunuzu gözlemlemeli, gözlem yaparken de objektif ve önyargısız olmalısınız. Bir sorunla karşılaştığınızı düşündüğünüzde ise durumu mutlaka bir uzmanla paylaşmalısınız.

16- Sabır olmadan asla!!!.. Ebeveynliğin birinci şartı sabırdır. Çocuğunuzla olumlu ilişkiler mi geliştirmek istiyorsunuz? İşte yapmanız gerekenler:
* Empati kurun. Yani kendinizi çocuğunuzun yerine koyarak düşünün ve onu anlamaya çalışın.

* Karşılıklı saygıya önem verin.
* Her şeye rağmen sevin.
* Çocuğunuza zaman ayırın.
* Çocuğunuza değer verin ve bunu hissettirin.

17- Bir ebeveyn mütebessim olmalıdır. Aynaya bakın ve söyleyin lüften; çocuğunuza karşı genelde mütebessim misiniz?

18- Etkili bir ebeveynlik için olmazsa olmaz şartlardan biri ise çocuğunuzu her şeye rağmen sevmeniz ve ona saygı duymanızdır. Çocuklarınıza karşı iyi kalpli ve kararlı olun.

19- Önce anlayın sonra davranın. Önce ruhunu ve bilinçaltını çözmeye çalışın sonra çocuklarınıza tepkilerinizi şekillendirin. Lütfen dinleyip anlamadan, çocuklarınızın amaçları ve düşünceleri konusunda fikir sahibi olmadan çocuklarınıza tepki vermeyin.
20- Zayıf yönlerinizi göstermeyin. Duygusallığını veya katı otoriteyi amacına ulaşmada kullanan ebeveyn zayıf ebeveyndir.

Benzer Konular

7 Temmuz 2012 / asla_asla_deme Taslak Konular
24 Mayıs 2009 / barış Tıp Bilimleri
13 Şubat 2012 / AeraCura Taslak Konular