Arama

Ebeveynler ve Çocuklar - Sayfa 18

Güncelleme: 24 Ekim 2016 Gösterim: 177.639 Cevap: 202
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
15 Mayıs 2006       Mesaj #171
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
BEBEĞİN BANYOSU

Bebeğe ilk banyolarını yaptırmak o kadar kolay bir iş değildir.Bebeğin elinizden kayacağından, su yutacağından ya da soğuk alacağından korkmayınız. Neler yapmanız gerektiğini aşğıda açıklıyoruz:
banyo1 1
Bebeği bütünüyle ******z. Üşümemesi için bir örtüyle sarmalayınız.
banyo2 1
Henüz kendinize yeterince güvenmiyorsanız, küvete sokmadan önce başını ve yüzünü yıkayınız,
banyo3 1
Örtüyü üzerinden alınız; ama elinizin altında olacak bir yere bırakınız.
banyo4 1
Dirseğinizle suyun sıcaklığını kontrol ettikten sonra bebeği usulca küvete sokunuz.
Sponsorlu Bağlantılar
banyo5 1
Bebeği koltuk altından sıkıca tutunuz ve başını kolunuza dayayınız. Böylece öteki eliniz yıkamak için serbest kalacaktır.
banyo6 1
Bu arada bebeğinizin suyla oynamasına izin veriniz. Böylece suyu sevmesini sağlarsınız.
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
15 Mayıs 2006       Mesaj #172
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
TV de Şiddet ve Çocuklarınız: Etkilenmemeleri İçin Neler Yapabilirsiniz?

Sponsorlu Bağlantılar
cocuk d1
Araştırmalar şiddete ve saldırganlığa yönelik davranışların yaşamın erken dönemlerinde öğrenildiğini göstermektedir. Ancak, yine araştırmalar, çocukların duygularını şiddet kullanmadan ifade edebilmeleri için ailelerinin büyük yardımı olabileceğini de göstermektedir.
Bu yazı, anne-babaların gençlerde gözlenen şiddeti azaltmak için aile içinde, okullarda ve toplumda neler yapabileceklerini görmelerinde yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.
Çocuklarınız için yapabilecekleriniz:
Anne-babalar çocuklarının güven ve sevgi dolu bir evde yaşamalarını sağlayarak şiddeti azaltmada önemli bir rol üstlenebilirler. Aşağıda bu konuyla ilgili bazı öneriler verilmektedir. Bunların hepsini harfiyen yerine getiremeyebilirsiniz. Ama elinizden geleni yaparsanız, çocuklarınızın içinde yaşayacakları dünyayı onlara daha az zarar verici hale getirebilirsiniz.
Çocuklarınıza yönelik sevgi ve ilginiz sürekli ve tutarlı olsun:
Kendisini güvencede hissedebilmesi ve diğerlerine güvenebilmesi için, her çocuğun anne-babasıyla ya da bir yetişkinle güçlü , sevecen bir ilişki, bir "bağ" kurabilmesi gerekir. Kendisine sevgi ve ilgi gösteren bir yetişkinle böyle bir bağ kuramayan bir çocuğun, düşmanlık duyguları içinde gelişmesi ve "zor" bir genç olması ihtimali vardır. Kendileriyle çok küçük yaşlardayken ilgilenilmiş çocuklar arasında , "sorunlu davranışları" olan gençlere daha az sayıda rastlanmaktadır.
Bir çocuğa her zaman sevgi gösterebilmek hiç de kolay bir şey değildir. Hatta eğer genç, deneyimsiz ya da çocuğunu tek başına yetiştirmek durumunda kalan bir anne ya da babaysanız, çocuğunuz hasta ya da özel ihtiyaçları olan özürlü bir çocuksa, bu iş daha da zordur. Eğer çocuğunuzu idare etme konusunda herkesinkinden daha farklı güçlükler yaşıyor ve çok zorlanıyorsanız, bunu çocuğunuzun doktoru ile ya da bir başka hekimle tartışınız. Eğer çocuğunuzun görünen tıbbi bir problemi yoksa, bu durumda bir psikoloğa başvurabilirsiniz. Böylelikle, çocuk yetiştirme konusunda bilimsel kanıtlara dayalı bazı yöntemler hakkında bilgiler edinebilirsiniz.
Çocukların kendi akıllarının olduğunu unutmamak çok önemlidir. Çocuklarınızın giderek artan bağımsızlık ihtiyaçları ve bu ihtiyacı doyurmaya yönelik davranışları bazan sizleri kızdırabilir, engelleyebilir ya da hayal kırıklığına uğratabilir. Onlara herhangi bir tepki göstermeden önce, durumu çocuğunuzun bakış açısından değerlendirme konusunda göstereceğiniz istek, sizin de kendi duygularınızla başetmenize ve daha sabırlı davranmanıza yardımcı olur. Çocuklarınıza öfke ve düşmanlık dolu sözler ve davranışlarla tepki vermekten kaçınmak için elinizden geleni yapın.
Çocuklarınızı gözetim altında yönlendirin

Çocuklar kendi ayakları üzerinde duruncaya kadar, cesaretlendirilmek, korunmak ve destek almak için ebeveynlerine ve aile üyelerine muhtaçtırlar. Uygun yönlendirme ve gözetim olmadığı zaman, ihtiyaç duydukları bu rehberlikten yoksun kalacaklardır. Araştırmalar, zamanında ve yapıcı bir yönlendirme almayan çocukların davranış problemleri olduğunu göstermektedir.
Çocuklarınızın her zaman nerede olduğunu, arkadaşlarının kimler olduğunu bilmekte ısrarlı olun. Çocuklarınızı kendiniz gözetemeyecekseniz, bir başka yetişkinin gözetiminin altında olduklarından emin olun. Çok kısa bir süre için bile olsa çocuklarınızı evde yalnız bırakmayın.
İlk-okul yaşındaki ve daha ileri yaşta olan çocuklarınızın, bir yetişkinin gözetiminde yapılan, okul-dışı spor faaliyetlerine, eğitim programlarına ya da düzenli ve yapılandırılmış eğlencelere, katılmalarını teşvik edin. Değerlerine saygı duyduğunuz kurum, kuruluş ya da bireylerin yönetiminde olan toplumsal programlara kaydettirin.
Gözetim altında yapılan eğlence faaliyetlerine çocuklarınızla birlikte gitmeye çalışın ve diğer kişilerle ilişkilerini izleyin. Diğer çocukların aşağılayıcı, tehditkar, küfürlü konuşmalarına onun nasıl cevaplar verdiğine; vurma, çarpma davranışları ile öfke ifadelerine nasıl tepki gösterdiğine dikkat edin. Kızgınlık ve öfkenin ifadesi için bu tür davranışların uygun yöntemler olmadığını çocuğunuza anlatın ve benzer biçimde davranmasını engelleyin.

Çocuklarınıza uygun davranışları öğretebilmek için kendiniz model olun
Çocuklar genellikle taklit ederek öğrenirler. Ailelerinin değerleri, tutumları ve davranışlarının onlar üzerindeki etkisi büyüktür. Saygı, dürüstlük, ailemizden ve akrabalarımızdan gurur duymak gibi değerler, çocuklarımız için önemli bir güç ve güven kaynağı olabilirler. Çocuğunuzun olumsuz arkadaş baskısı altında olduğu, şiddetin yoğun rastlandığı bir ortamda yaşadığı ya da davranış bozuklukları olan öğrencilerle aynı okullara gittiği durumlarda bu değerler özellikle önemlidir.
Çocukların çoğu, bazan saldırganlaşıp bir başka insana vurabilirler. Bu tür şiddete yatkın davranışların olası tehlikeleri hakkında çocuklarınızla konuşurken kesin olun. Sorunlarını şiddete başvurmadan daha yapıcı yöntemlerle çözmüşse, onu bunun için takdir ettiğinizi hemen belirtin ve ödüllendirin. İyi davranışlarına daha fazla dikkat gösterilerek ve takdir dedilerek, çocukların bu davranışlarını tekrar etmeleri ve sürdürmeleri sağlanabilir.

Çocuklarınızın sorunlarını saldırgan olmayan yöntemlerle çözmelerine yardımcı olabilmek için aşağıdsaki önerilerden yararlanabilrsiniz.
Sorunlarını onlarla birlikte tartışın.
Sorunlarını şiddet kullanarak çözmeye kalkarlarsa neler olabileceğini sorun.
Sorunlarını şiddet kullanmadan çözmeye kalkarlarsa neler olabileceğini sorun.

Bu tür bir, "birlikte sesli düşünme" egzersizi, çocuklarınızın şiddete başvurmanın yararlı bir yöntem olmadığını görmelerinde yardımcı olacaktır.
Anne-babalar bazan farkında olmadan şiddet dolu davranışları teşvik edebilirler. Örneğin bazı ebeveynler, erkek çocuklarının kavga etmeyi öğrenmeleri gerektiğini ileri sürerler. Çocuklarınıza anlaşmazlıklarını, tehdit, yumruk ya da silah kullanarak değil, sakin ve yerinde kullanılan sözcüklerle çözmelerini öğretin.
Boş zamanları için yapıcı, şiddet-dışı oyunlar, faaliyetler bulmalarında çocuklarınıza yardımcı olun. Onlara sizin de bir zamanlar hoşlandığınız oyunları, spor faaliyetlerini, hobileri öğreterek, kendi beceri ve yeteneklerini geliştirmelerinde destek olun. Küçük çocuklarınıza hikayeler okuyun, daha büyüklerini kütüphanelere götürün ya da akrabalarınız arasından değer verdiğiniz, hayran olduğunuz, çevresi ve diğer insanlar için birşeyler yapmış olanların hayat hikayelerini anlatın.
Çocuklarınıza vurmayın
Çocuklarınıza ceza vermek için onları itmek, kakmak, tokatlamak, vurmak ya da dayak atmak gibi davranışlar, onlara sorunlarını iterek, kakarak, vurup, çarparak çözmenin uygun olacağı; ceza vermeleri gerektiğinde onların da benzer şekilde cezalar verebilecekleri mesajını vermektedir.
Fiziksel cezalar istenmeyen davranışları ancak belli bir süre için durdurabilmektedirler. Hatta çocukların çok sert cezalara bile uyum yapabildiği bu nedenle de cezanın hiç bir etkisi kalmadığı bilinmektedir.

Oysa ki fiziksel olamayan disiplin yöntemleri çocukların duygularıyla daha kolay başaçıkmalarına yardımcı olmakta; sorunlarını şiddet-dışı yöntemlerle çözebilecekleri yolları öğretmektedir. Aşağıda bazı öneriler bulacaksınız:
Çocuğunuzun her yaşı için bir dakika sürecek şekilde, sesini çıkarmadan bir köşede oturmasını isteyebilirsiniz. (Bu yöntem çok küçük çocuklarla kullanılamaz)
Bazı izinlerini ya da harçlığını geri alabilirsiniz
Arkadaşları ile çıkmasına ya da bazı okul/toplum etkinliklerine katılmasına izin vermeyebilir evden dışarı çıkarmayabilirsiniz (Bu ceza daha çok büyük yaştaki çocuklar ve ergenler için uygundur)

Harçlığın, önceden verilmiş izinlerin geri alınması ya da evden dışarı çıkarmama gibi cezaların, tutarlılıkla ve kısa süreler için uygulanması daha uygundur.
Hata yaptıkları zaman çocukların bu hatalarını düzeltebileceklerine inanabilmeleri lazımdır. Hatalardan nasıl öğrenilebileceğini onlara gösteriniz. Hatalarını bulmalarına, gelecekte benzer hataları yapmaktan nasıl kaçınabileceklerini anlamalarına yardımcı olunuz.
Bu tür durumlarda çocuklarınızı aşağılamamanız, utandırmamanız özellikle önemlidir. Çocuklarınızın her zaman için sizin sevginizi ve saygınızı hissetmeye ihtiyaçları vardır.
Davranış değiştirme yöntemlerinden biri de hatalı davranışları cezalandırmak yerine, olumlu davranışları ödüllendirmektir. Takdir etme, ilgi, şevkat göstermenin en etkili ödüller olduğunu unutmayın.
Kurallarınız ve disiplin yöntemleriniz konusunda tutarlı olun
Bir kural yaptıysanız onu yerine getirin ve vazgeçmeyin. Çocukların kendilerinden hangi davranışların beklendiği konusunda açıklığa ve belirginliğe ihtiyaçları vardır. Oluşturduğunuz bir kuralın yerine getirilmesi konusunda gelişigüzel biçimde davranırsanız, bu sadece çocuklarınızın kafasını karıştıracaktır ve "kaçamak yollar" aramalarını destekleyecektir.
Kurallarınızı oluştururken olanaklar ölçüsünde çocuklarınızın da katılımlarını sağlamaya çalışın. Neyi beklediğinizi ve kurallara uyulmadığı zaman ne tür sonuçlarla karşılaşacaklarını açıklayın. Böyle bir yaklaşım, onların hem kendileri hem de çevrelerindeki insanlar için en iyi olanı elde edebilmeleri amacıyla neler yapmaları gerektiğini öğrenmelerini sağlayacaktır.

Çocuklarınızın ateşli silahlara ulaşamayacaklarından emin olun
Silahlar ve çocuklar çok öldürücü bir bileşimdir ve biraraya getirilmemelidir. Eğer kullanıyor ya da evinizde bulunduruyorsanız, silahların ya da diğer öldürücü araçların tehlikeleri konusunda çocuklarınızı bilgilendirin. Eğer evinizde tabanca ya da tüfek varsa, içini boşaltıp, kurşunları ve silahları ayrı ayrı kilitli dolaplarda saklayın. Doldurulmamamış bile olsalar bu silahları asla çocuklarınızın bulabileceklari yerlerde saklamayın.
Asla üzerinizde tabanca ya da öldürücü bir silah taşımayın. Silah taşımanın çocuklara verdiği mesaj, sorunların silahlarla çözülebileceğidir.
Çocuklarınızın çevrenizde ya da evinizde şiddet görmelerini önlemeye çalışın
Evdeki şiddet çocuklar için korkutucu ve zararlıdır. Çocukların korku duymadan, sevgi içinde yaşayabilecekleri güvenli bir eve ihtiyaçları vardır. Evinde şiddete tanık olan çocukların, ileridemutlaka şiddet gösterecekleri söylenemese de karşılaştıkları sorunları şiddete başvurarak çözmeye "yatkın" olacakları söylenebilir.
Evinizi şiddetten uzak, güvenli bir yer haline getirmek için elinizden geleni yapın ve kardeşler arasındaki şiddet içeren davranışları kesinlike engelleyin. Anneler babalar arasındaki düşmanlık ve saldırganlık dolu kavgaların da çocukları çok korkutacağını ve onlar için kötü örnekler oluşturacağını unutmayın.
Eğer evinizdeki bireyler birbirlerini sözel ya da fiziksel yöntemlerle incitiyorlarsa ya da kötüye kullanıyorlarsa, çevrenizdeki bir psikologdan yardım almanızı öneririz. Bu profesyonel kişi, sizin ve ailenizin,şiddetin hangi nedenlerle oluştuğunu ve durdurulabilmesi için neler yapılabileceğini anlamanızda yardımcı olacaktır.
Bazan çocuklarınızın sokaklarda, okulda ya da evde şiddete maruz kalmasını engelleyemeyebilirsiniz. Bu durumlar olduğunda, yaşadıkları korku duygularıyla başedebilmeleri için kendilerine yardım etmeniz gerekebilir. Onlara bu konularda yardımcı olabilecek kişiler arasında okulundaki rehber öğretmeni ya da bir psikologu sayabilirz.
Çocuklarınızın medyadaki şiddete çok fazla maruz kalmalarını önlemeye çalışın

Televizyonda, sinemada ya da bilgisayar oyunlarında çok fazla şiddet izlemenin de çocuklarda saldırgan davranışlara yol açtığı bilinmektedir. Bir ebeveyn olarak çocuğunuzun izlediği şiddet miktarını kontrol altında tutabilirsiniz. Aşağıda bazı öneriler bulacaksınız:
Televizyon izlemeyi günde bir ya da iki saat ile sınırlandırın.
Çocuklarınızın hangi televizyon programlarını izlediklerini, hangi filimlere gittiklerini ve hangi tür bilgisayar oyunlarını oynadıklarını bilin.
Televizyon programlarında, sinemalarda ve bilgisayar filimlerinde izledikleri şiddet hakkında onlarla konuşun. Bu tür davranışların gerçek hayatta ne kadar acı verici olduklarını ve ne tür ciddi sorunlara yol açabileceklerini anlamalarını sağlayın.
Sorunların şiddet kullanmadan nasıl çözülebileceğini onlarla tartışın

Çocuklarınıza şiddet kurbanı olmayacakları yolları öğretmeye çalışın.

Çocuklarınızın şiddet kurbanı olmamaları için ne tür önlemler almaları gerektiğini öğrenmeleri çok önemlidir. Aşağıda kendinizi ve çocuklarınızı şiddetten korumanızda yardımcı olabilecek bazı yollar önerilmektedir:
Çocuklarınıza çevrenizdeki güvenli sokak ve caddelerin hangileri olduğunu öğretin
Her zaman için aydınlık, kalabalık yerlerde ve bir arkadaşla yürümelerini öğüt verin
Gördükleri kuşkulu davranışları ya da tanık oldukları suçları size, öğretmenlerine, güvenilir bir başka yetişkine ya da polise bildirmelerinin ne kadar önemli olduğunu anlamalarını sağlayın. Polis Acil 155 nolu telefondan nasıl arayacaklarını öğretin.
Kendilerine zarar vermeye kalkan biri olduğunda , "Hayır" deyip kaçmalarını ve güvenilir bir yetişkine bu konuyu mutlaka söylemeleri gerektiğini anlatın.
Yabancılarla konuşmanın tehlikelerini vurgulayın. Bilmedikleri ve güvenmedikleri kimseye kapıyı açmamalarını ve bir yere gitmemelerini öğütleyin.

Çocuklarınıza şiddete karşı olmalarını öğretin
Şiddete karşı davranışlar sergiledikleri her ortamda çocuklarınızı destekleyin ve ödüllendirin. Arkadaşlarından birinin diğerine vurduğu, küfrettiği, tehdit ettiği durumlarda çocuğunuza sakin ama kesin sözcüklerle nasıl tepki gösterebileceklerini öğretin. Şiddete karşı durmanın ve direnç göstermenin, daha fazla cesaret gerektirdiğini anlatın.
Çocuklarınızın farklı yörelerden, farklı aile yapılarından gelen kişilerle geçinmelerine, onları kabullenmelerine yardımcı olun. İnsanları sadece farklı oldukları için eleştirmenin ve etiketlemenin acı verici, incitici olduğunu öğretin ve kesinlikle bu tür davranışlara izin verilmeyeceğini anlamalarını sağlayın. Şiddeti başlatan ya da cesaretlendiren sözcükleri kullanmanın ya da şiddet dolu davranışları sessizce seyretmenin, yanlış ve zararlı olduğunu anlatın. Tehditlerin ve itip-kakmanın şiddeti körükleyen davranışlar oldukları konusunda kendilerini uyarın.
Yetişkinler için ekstra öneriler
Ailenizle, arkadaşlarınızla, çevrenizdekilerle yakın olun ve onlarla ilgilenin. Arkadaşlardan oluşan bir grup, size hoş zaman geçirmenizde katkıda bulunabileceği gibi, zor zamanlarınızda destek vererek, yardım iletebilir. Çocuklarınızı büyütürken stresi ve yalnızlığı azaltmak çok yararlı olacaktır.
Çevrenizle ilişkiye geçin, komşularınızı tanıyın. Öldürücü silahların komşu evlerde de bulundurulmamasını sağlayın. Suçluluğu ve şiddeti azaltmaya yönelik sivil toplum girişimlerine gönüllü olun. Çevrenizde bu tip programlar yoksa, siz başlatın.
Seçtiğiniz milletvekillerinin ve belediye görevlilerinin şiddet konusundaki hassasiyetinizi bilmelerini ve konuyla ilişkili önlemleri almalarını sağlayın, baskı grupları oluşturun. Şiddet içeren programlar sunan televizyon kanallarına, onlara reklam veren ya da sponsor olan şirketlere şikayetlerde bulunun.
Çocuklarınızın çevrenizdeki "çevre temizliği", "ağaç dikme", vb. etkinliklere katılmalarını ve içinde yaşadıkları toplumla bütünleşip, onunla gurur duymalarını sağlayın. Bu tür gruplar, bir yandan çevrenizi daha "yaşanır" ve güvenli bir hale getirmeye çalışırken, diğer bir yandan da çocuklarınızın güvenli, yararlı ve ödüllendirici etkinlikler içinde hoş zaman geçirmelerine yardımcıdırlar.
Potansiyel tehlike işaretleri
Çocukları aşağıdaki belirtileri gösteren ebeveynler, bu konuları profesyonel bir kişiyle görüşmeli ve çocuklarını anlamaya çalışmalıdırlar.
Bebekler ve okul-öncesi çocuklarda gözlenen tehlike işaretleri

Bir gün içinde çok sık olarak ortaya çıkan, 15 dakikadan daha uzun süren ve ebeveynler, bakıcılar ya da diğer aile üyeleri tarafından sakinleştirilemeyen öfke nöbetleri
Nedeni olmadan çok sık ortaya çıkan saldırganlık patlamaları
Çocuğunuzun aşırı aktif, kontrolsüz ve korkusuz olması
Yetişkinleri ve kuralları hiçe sayması
Ebeveynlerine yönelik bağlılık davranışlarını göstermemesi, yabancı yerlerde onları aradığını, onların yakınında olmak istediğini gösteren davranışları sergilememesi
Televizyonda sıklıkla şiddet içeren programlar araması, şiddet teması olan oyunlara girmesi, diğer çocuklara yönelik hain davranışlarda bulunması

Okula giden çocuklarla ilişkili tehlike işaretleri
Dikkat ve konsantrasyon sorunlarının olması
Sınıf aktivitelerinde "oyun-bozan davranışlar" göstermesi
Okulda başarısız olması
Okulda diğer çocuklarla sık sık kavga etmesi
Hayal kırıklıkları, eleştiriler ve alaylara, yoğun öfke patlamaları, suçlamalar ya da intikam temalı davranışlarla tepki göstermesi
Televizyonda çok sayıda şiddet içerikli program seyretmesi, bu tür filimlere gitmesi ve bu tür bilgisayar oyunları oynaması
Çok az sayıda arkadaş sahibi olması, davranışları yüzünden arkadaşları tarafından dışlanması
Saldırgan, kural dinlemez olduğu bilinen çocuklarla arkadaşlık kurması
Diğerlerinin duygu ve düşüncelerine duyarsız olması
Ev hayvanlarına ya da sokaktaki hayvanlara yönelik hainlikler yapması
Kendini çok çabuk engellenmiş hissetmesi

Ergenlik-öncesi ve ergenlik dönemi çocuklarınız için tehlike ,işaretleri
Otoriteye sürekli karşı durması
Diğerlerinin duygu ve davranışlarını hiçe sayması
İnsanlara kötü davranması ve problemlerinin çözümü için fiziksel şiddete ya da şiddet tehditlerine başvurması
Sık sık hayatın kendisine haksızlık ettiğini vurgulaması
Okulda başarısız olması ve "ders asma" davranışlarının sıklığı
Herhangi bir nedeni olmadığı halde okula gitmemesi
Okuldan uzaklaştırılması ya da atılması
Çetelere, kavgalara katılması, hırsızlık ya da vandalizm gibi davranışlarda bulunması
Alkol, ilaç ya da uçucu madde kullanması


NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
17 Mayıs 2006       Mesaj #173
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
BİLİYOR MUYDUNUZ????

Zeka gelişiminin % 60'ının 0-6 yaş arasında tamamlandığını,

Kişiliğin temelinin atıldığı kritik bir dönem olarak adlandırılan okul öncesi yıllarda verilen eğitimin, tüm eğitim kademelerini, hatta tüm yaşamı etkilediğini, kendine güveninin arttığını,

İlköğretim 1. sınıfına, okul öncesi eğitimden yararlanmış olarak gelen çocuğun, bu eğitimi almadan gelen çocuktan çok daha başarılı olduğunu, okuma-yazmaya diğer çocuklardan daha erken başladığını ve dil gelişimlerinin olumlu yönde ilerlediğini, problem çözme, iletişim kurma ve grup içinde olma becerilerinin çok daha iyi geliştiğini,

Okul öncesi eğitimin çocuğunuzun anlama ve anlatma becerisini geliştirdiğini,

Okul öncesi eğitimi alan çocuğun duygu ve düşüncelerini daha rahat ifade ettiğini, sosyal yaşama daha rahat uyum sağladığını,

Çocuğunuzun yaratıcılığının geliştirilmesinde, okul öncesi eğitimin rolünün çok önemli olduğunu,

Vücudu temiz tutma, diş sağlığı ve diğer tüm öz bakım becerilerinin okul öncesi eğitimle çocuklarınıza kazandırıldığını,

Sağlıklı beslenme bilincinin okul öncesi eğitimle daha kolay verilebildiğini,
Çoklu Zeka Kuramını biliyor musunuz ve çocuğunuzun hangi zekaya/zekalara sahip olduğunu okul öncesi eğitim kurumlarında ortaya çıkarıldığını

Biliyor muydunuz?????
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
1 Haziran 2006       Mesaj #174
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Çocukları Tembellikle Suçlamayın...

Bu durumun nörolojik olarak en önemli sebebi beyin dalgalarındaki uyarı bozukluğudur. Klinikte bana bu şikayetle gelen hatta ailesi tarafından "bunun zeka seviyesi mi düşük" gibi kaygılar duyulan çocuklarda yaptığım muayene ve inceleme sonucunda çoğu çocukta beyin dalgalarının bozukluğunu saptandı...


Bu durumun nörolojik olarak en önemli sebebi beyin dalgalarındaki uyarı bozukluğudur. Klinikte bana bu şikayetle gelen hatta ailesi tarafından "bunun zeka seviyesi mi düşük" gibi kaygılar duyulan çocuklarda yaptığım muayene ve inceleme sonucunda çoğu çocukta beyin dalgalarının bozukluğunu saptadım. Yani bu bir tip sara (epilepsi) hastalığıdır. Uygun basit bir ilaçla bu şikayetler sona erdi. Örneğin "absans nöbeti" denen bir epilepsi yani sara hastalığı tipi vardır. Bu hastalıkta çocuk normal aktivitesini yaparken birden saniyeler süren bir hafıza kaybı olur çocuk gözünü bir noktaya diker bu süre içinde hiçbir şeyi algılamaz, hatırlayamaz sonra tekrar aktivitesine devam eder. Bu gün boyu defalarca tekrarlayabilir.

Yine birçok sara türünde çocukta istemsiz hareketlerin yanında dikkat azlığı olabilir. Bunun için özellikle birden bire derse ilgisi azalır. Adaptasyonu bozulan çocukta bu hastalık ekarte edilmelidir. Bunun için çocuğun velisi öğretmeni dikkatice dinlenmeli,daha sonra EEG denen beyin elektrosu ile beyin dalgalarında bir anormallik olup olmadığına bakmak ve gerekirse uygun ilaç vermek gerekir. Ailenin huzurunu ve dengesini tehdit eden olaylar arasında okul başarısızlığı önemli bir yer tutar. Tabii ki çocuğun okul başarısızlığının tek sebebi yukarıdaki hastalık değildir.

1)Ailedeki sorunlar anne,babanın çocuğa karşı tutumu, çocuktan yapabileceğinden fazla başarı istemek.
2)Okulun ve okuldaki öğretmenlerin etkisi.
3)Maddi manevi sınırlı olanakların etkisi.
4)Arkadaşların etkisi.
5)Çocuğu yaşından daha önce okula göndermek. Yani fiziksel olgunlukta eksiklik....vs okul başarısını etkiler.

Fakat bunlar psikolojik hadiselerdir. Herhangi bir hastalığın sonucu değildir. Yukarıdaki saydığım hadiseler iyi tespit edilirse, durum düzelir. Başka önemli bir sağlık sorunu da yetersiz beslenme ve buna bağlı vitamin eksikliği örneğin B vitamini, C vitamini eksikliği .....vs ve buna bağlı dikkat eksikliğidir. Yetersiz beslenmenin nedeni maddi yetersizlikten çok, çocukların özellikle kantinden, hazır gıdalarla beslenmesidir. Velilerin evde çocukların gıdalarına dikkat etmesi gerekir . Tabiî ki daha yazmadığım birçok sebep okul başarısızlığını etkiler.

Bu yazımda ben genelde atlanan ve önemli bir hastalık olan bazı epilepsi yani sara türlerinden de dikkat ve hafızada zaman zaman azalma olabileceğinden bahsettim. Bunun için çocukların muhakkak bir beyin elektrosu çektirmeleri gerekir.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
1 Haziran 2006       Mesaj #175
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda Diş Çıkarma
parmakemenbebek

DİŞLER NE ZAMAN ÇIKAR?

Ortalama olarak ilk diş 7. ay ortalarında belirir.Ancak bazan ilk diş üçüncü ayda erkenden ortaya çıkarken, bazan da on ikinci ay, hatta sonrasına sarkabilir. Dişlerin çıkışı genellikle kalıtsal düzene uyar, yani sizin veya eşinizin dişleri erkenden çıkmışsa bebeğinizde de aynı şekilde olması olasıdır. Alttaki şekilde süt dişlerinin ortalama çıkış zamanlarını görebilirsiniz :

development of baby teeth

Çocukların dişleri niye çürüyor?


Süt dişleri normal dişlere oranla daha çok organik madde içerirler, bu nedenle çürümeye daha yatkınlardır, daha kolay ve hızlı çürürler.

Çocuklar, çürüğün erken döneminde görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafif ağrı gibi sinyalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar ağrı olmasında fark ederler ki bu durumda çok geç kalınmış olabilir.

Çocuklar ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemezler. Çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynin tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler.

Özellikle annelerin sıklıkla yaptığı bir hata da emzik ya da biberonu şeker, reçel vb. gibi gıdalara batırarak çocuklara vermeleri veya uyku aralarında şekerli süt, meyve suyu gibi gıdalara alıştırmalarıdır. Böylece beslenme düzensizliğinden dolayı dişler çürümeye yatkın hale gelir.

Bebeklerde ağız bakımı




Bebeklerin, en azından ilk dört ay anne sütü ile beslenmeleri ağız çevresindeki yumuşak doku ve kas fonksiyonlarının normal gelişimini sağlayacaktır. Anne sütünün yetersiz olduğu durumlarda fizyolojik başlıklı (damaklı, kesik uçlu) biberon kullanımı gerekir.

Bebekler 1 yaşından itibaren bardak ve kaşıkla beslenmeye alıştırılmalıdır.

Biberonla beslenme en fazla 2 yaşına kadar devam edebilir. Parmak emme, yalancı emzik kullanma gibi alışkanlıklara 2 ' 2,5 yaşına kadar izin verilebilir. Eğer parmak emme alışkanlığı mevcutsa, bunun sebebi araştırılarak 3 ' 6 yaş arasında bu alışkanlık mutlaka giderilmelidir.

Solunum problemleri, çene gelişmesi üzerine olumsuz etki eder. Burundan değil de, sadece ağızdan soluma durumu mevcutsa (bu durum uykuda daha iyi anlaşılır) muhakkak kulak burun boğaz uzmanına danışılmalıdır.

Son düzenleyen GusinapsE; 13 Temmuz 2006 21:00
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Haziran 2006       Mesaj #176
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda 'hayır' dönemi, 1 yaştan hemen sonra başlar. Bazı çocuklarda bu süre kısadır ve kendini çok hissettirmez. Bazı çocuklarda ise çok uzun süreli ve şiddetli olabilir. Bu dönemin normal ve sağlıklı bir dönem olduğunu, çocuğun birey olabilmesinde ve kendisini ifade edebilmesinde önemli bir yer tutttuğunu unutmamak gerekir. Bu dönemi kolay ve sağlıklı geçirebilmek için nelere dikkat etmemiz gerektiğini gözden geçirelim:

Onunla konuşurken, ondan birşey yapmasın veya yapmamasını isterken, bir birey olduğunu, kendi kararlarını kendisinin verebildiğini ve bizler gibi onun da direktiflerden hoşlanmadığını unutmayın.
Hayatıyla ilgili kararları kendisinin verebildiğini düşünmesini sağlayın. 'Yemeğini televizyon izlerken mi yemek istersin, yoksa benimle birlikte masada mı yemek istersin' gibi bir mesaj, kararlarına saygı duyulduğunu düşündürecektir. Böyle bir mesajla onu yemeğe davet etmeniz 'hayır, yemek yemek istemiyorum' gibi bir yanıt alma olasılığınızı da azaltır.
Ona karşı negatif bir tutum içine girmeyin, olabildiğince az 'hayır' deyin. Siz ona ne kadar negatif bir tutumla yaklaşırsanız, o da size o kadar nefatif bir tutumla yaklaşacaktır. Siz ona ne kadar çok 'hayır' derseniz, o da size o kadar çok 'hayır' diyecektir.
Negatif cümleler kurmaktan da kaçının. Yapılmasını istediğiniz şeyi olabildiğince pozitif cümleler kullanarak ifade etmeye çalışın. 'Ayakkabılarını çıkart' demek yerine, 'Terliklerimizi giyelim haydi' demek daha etkilidir.
Mesajlarınızı, 'hayır' yanıtı alamayacak şekilde iletin. 'Sütünü iç' yerine, 'sütünü balıklı bardağınla mı, yoksa kupanla mı içmek istersin' şeklinde mesajınızı iletin.
'Hayır' dediğinde, onunla alay etmeyin, küçümsemeyin, gülmeyin, onunla inatlaşmayın, ona kimin güçlü olduğunu ispat etmeye çalışmayın, sinirlenmeyin ve asla ona ceza vermeyin.
Aranızda çıkan sorunu ortadan kaldırmaya çalışmak yerine, uzlaşmacı bir tavırla çözüm üretmeye çalışın ve onu da çözüm üretmeye davet edin.

Kurallar çocuğun ruh sağlığını bozar mı?

İnatlaşma döneminde olması çocuğunuza hiç 'hayır' demeyeceğiniz anlamına gelmez. Çocuğunuza zaman zaman kısıtlamalar, yasaklar koymak zorundasınız, bunun çocuğunuzun ruh sağlığını bozmasından korkmayın. Dikkat edilmesi gereken en önemli şey koyduğunuz yasakların gerekli olduğundan emin olmanızdır. Gereksiz konularda da yasaklamalar getiriyorsanız, bir süre sonra çocuğunuza çok fazla 'hayır' demeye başlarsınız. Bu da çocuğunuzda, hem bağımsızlığının elinden alındığı, hem de her şeyi yanlış yaptığı hissini uyandırmaya başlar. Her iki duygu da onun kendine olan güvenini sarsar ve onu rahatsız eder. Bu yüzden, öncelikli olarak 'hayır' demeniz gerekenlerin listesini yapın, bunlar dışında da gereksiz zamanlarda ve durumlarda 'hayır' dememeye özen gösterin. Ayrıca, aşırı kurallarla büyüyen çocukların, kuralları koyan yetişkinler yanlarında olmadığı zamanlarda bu kuralları ihlal etme eğilimi duyduklarını da unutmayın.

Kurallara uyumu nasıl kolaylaştırabiliriz?

Çocukların kurallara uygun davranmalarını ve kurallardan daha az rahatsız olmalarını sağlamanın en iyi yolu bu kuralların gerekçesinin açıklanması ve kuralların çocuklarla birlikte konmasıdır. Bazı kuralların anne-babalar için de konduğunu bilmek çocuğu rahatlatır ve kurallara uyumunu kolaylaştırır. Çocuk anne-babasının sırf kendisine muhalefet olmak için değil, onun iyiliğini istedikleri için bazı kurallar koyduğunu bilmelidir.

Yasakladığınız şeyleri yapmaya kalktığında, nazikçe ona yasakladığınız şeyi yeniden hatırlatın ve yapabileceği alternatif bir şey önerin. Örneğin yemekten önce gofret yemek istiyorsa, 'yemekten önce gofret yenmez' demek yerine 'yemekten önce gofret yersen yemeğini yemek istemeyebilirsin, ama istersen bu gofreti saklayabiliriz ve yemekten sonra yiyebilirsin' diyerek ona alternatif bir gofret yeme zamanı sunabilirsiniz. Veya duvarları çiziyorsa, 'duvarı çizme' demek yerine, 'duvarları çizersen duvarlar kirlenir, ama eğer istersen sana kağıt verebilirim veya çizmen için duvara kağıt yapıştırabilirim' diyebilirsiniz. Böylece, hayırlarınız onu daha az rahatsız edecek, bağımsızlığının elinden alındığını düşünmeyecek, onun isteklerinize önem verdiğiniz düşünecek, kuralların gerekçelerini öğrenecek ve sizinle çatışmaya girmeyecektir.

Yasaklara uymadığında cezalandırmak yerine, kurallara uyduğunda onu ödüllendirin. Ödül veriken de 'benim oğlum söz dinler, annesinin her dediğini yapar' gibi sizin üstünlüğünüzün altının çizildiği bir cümle kullanmak yerine 'sen harikasın, bunu ne güzel yaptın' gibi onu onayladığınızı belirtir bir cümleyi tercih edin. Onun yanında başkalarına, çocuğunuzdan övgüyle sözedin.

Ondan olumsuz bir davranış beklentisi içinde olmadığınız mesajını verin. 'Bıçaklarla oynamamak gerektiğini unuttun sanırım, unutmasaydın tehlikeli oldukları için oynamazdın zaten biliyorum. Onları tekrar çekmeceye bırakacağın için teşekkür ederim' gibi bir mesaj 'sana kaç kere söyledim, bıçaklarla oynama' gibi bir mesajdan çok daha sağlıklıdır ve çocuğunuzun uyumunu kolaylaştırır.
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
2 Haziran 2006       Mesaj #177
kambis - avatarı
Ziyaretçi
ÖĞRETİN:

Çocuklarınızı iyi yetiştirin. Doğruları söyletin.
Canı istemediği için çalışmadığında elektrikler ke***** demesin. Vazoyu kim
kırdı dediğinizde ben kırdım diyebilsin. Sorumluluk almayı öğretin.
Sadece kendi üzerine düşeni yapıp kenara çekilmemesi gerektiğini; her
zaman her yerde herşeyden sorumlu olduğunu öğretin.
Birini ezmeden de yukarılara çıkabileceğini hatta bazen yukarılar denilen
şeyin çıkılmasada olur bir yer olduğunu öğretin.
İlla birini örnek alsın diyorsanız Mustafa Kemal'i öğretin.

Kızlarınızı iyi yetiştirin. Kendi kendilerine yetmeyi öğretin.
Namuslu olmanın yürekten geçtiğini öğretin.
Evden çıkar çıkmaz ilk köşede eteğinin boyunu kısaltmasına gerek olmadığını
öğretin.
İstediğini giymeyi öğretin . İnsanın ahlakının sadece kendi beyninde
olduğunu öğretin.
Kıskanılmanın sevilmeyle aynı olmadığını öğretin.
Kıskanılmanın güzel, saygısızlığın kötü olduğunu öğretin.
Beni çok kıskanır, dışarı çıkarmaz,
şunu bunu giydirmez diyen adamla gurur duymamayı bunun aslında kendine
hakaret olduğunu öğretin.
Arayıp neredesin ; kiminlesin vs. diyen adama seni tanımadan önce nasıl
davranacağımı bilmiyor muydum haddini bil demeyi öğretin.
Eşlerini aldatan erkeklerin yanındaki ikinci kadın olmamayı öğretin.
Erkeklerle sadece arkadaş olunabileceğini çünkü onlarında sadece insan
olduklarını öğretin.

Oğullarınızı iyi yetiştirin. Karşı cinse saygı duymayı öğretin.
Gece yarısı evine dönen kadının aranmadığını öğretin.
Bir kadının omzuna arkadaş olarak da sarılabileceğini öğretin.
Dokunmaktan korkmamasını öğretin.
Sevmenin değer verme olduğunu öğretin.
Sahip çıkmayla sahibi olmanın farklı olduğunu öğretin.
Bütün gençliğini birileriyle beraber olmaya çalışarak geçirdikten sonra
kimseyle beraber olmamış birini bulup evlenmeye çalışmanın ikiyüzlülük
olduğunu öğretin.
Bulunmaz hint kumaşı olmadıklarını;
olsalar bile burun silinen mendillerinde kumaştan yapıldığını; hiçkimseyi
küçük görmemeyi öğretin.

AMA ÖNCE KENDİ İÇİNİZDEKİ ÇOCUĞA
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
3 Haziran 2006       Mesaj #178
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Yeni neslin kalbi tehlikede

Ebeveynler ve ÇocuklarMemorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, fast-food türü beslenmenin önümüzdeki 20 yılın kalp hastalarını yetiştirdiğini belirterek, "Nasıl sigaranın üzerine ’Sigara sağlığa zararlıdır’ yazıyorsa, fast-food türü yiyeceklerin üzerine de "fast-food sağlığa zararlıdır" yazılması kanunla sağlanmalıdır" dedi.

Prof. Dr. Sönmez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son yıllarda kalp kapak hastalıklarının, toplumun refah seviyesinin yükselmesinin ardından romatizmal kalp hastalıklarının kontrol altına alınmasıyla birlikte düşüş gösterdiğini ancak, koroner kalp hastalıklarının ciddi oranda arttığını bildirdi.

Koroner kalp hastalığı yaşının oldukça düştüğünü anlatan Sönmez, "Geçen hafta 32 yaşında enfarktüs geçirmiş birini ameliyat ettim.

Burada ki en önemli sıkıntı, Türk toplumu olarak iyi huylu kolesterolden genetik olarak çok fakir toplumuz" dedi.

Bunun yanı sıra Türkiye’de ağır mutfak kültürü olduğuna dikkati çeken Sönmez, şöyle konuştu:

"Evet bir Akdeniz mutfağımız var ama, bugün Akdeniz mutfağına giderseniz orda da Gaziantep mutfağı var aslında. Bu nedenle içyağı yüksek olan bir mutfak sahibiyiz. Spor yapmayı hiç sevmiyoruz, sedanter hayat yaşıyoruz. Ağır olan mutfağımızın yanın da bir de fast-food mutfağı ortaya çıktı. Bu da yeni yetişen çocukları çok ciddi şekilde olumsuz etkiliyor. Bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde ki obez çocukların aynılarını bizim okullarımızda da görebiliyoruz.

İlköğretim okullarında fast-food büfeleri var, bunlar da önümüzdeki 20 yılın kalp hastalarını yetiştiren yerler. Bence nasıl sigara üzerine "sigara sağlığa zararlıdır’ yazıyorsa fast foodlara da ’fast-food sağlığa zararlıdır’ yazılması kanunla sağlanmalıdır." Fast-food türü yiyeceklerin yüzde 40-50 oranında içyağı ihtiva eden beslenme şekli olduğunu vurgulayan Sönmez, bu içyağının alışkanlık yaptığını ve yiyen herkese çok zararlı olduğunu ifade ederek, "Düşünün bir nesil yetişiyor ki, sadece fast-food yiyor.

Bunlar bugün 10 yaşında çocuklar, yarın 25-30 yaşlarına geldiklerinde hepsi koroner kalp hastası olarak önümüze gelecekler. Çünkü kolesterolleri o dönemde çok yüksek olacak" dedi.

EGE BÖLGESİNDE KALP HASTASI DAHA AZ

İçyağından ve kırmızı etten zengin, geleceğin kalp hastalarını yetiştiren mutfağa sahip olunduğunu anımsatan Sönmez, sözlerini şöyle tamamladı:

"Güneydoğu Anadolu’dan çok ciddi sayıda koroner kalp hastası geliyor. Ege Bölgesinden ise daha az hasta geliyor. Çünkü o bölgede halk daha çok zeytinyağıyla besleniyor. Zeytinyağının koruyucu özelliklerinden dolayı kalp hastalığı o bölgede daha az. Yine Karadeniz Bölgesinde de hiç zeytinyağı görmemiş köyler var, tamamen tereyağıyla besleniyorlar. Bu nedenle Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinden çok fazla koroner kalp hastası geliyor."

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
3 Haziran 2006       Mesaj #179
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda uykuya dalma zorlukları
İkinci ile altıncı yaşlar arasında aşırı hareketli olan çocuk uykuya dalma konusunda direnebilir. Ayrıca ilk kaygılı rüyalar da bu zorluğu arttırır. Bu dönemde yatmaya direnen çocuk çeşitli bahaneler bulur. Korktuğunu, yalnız yatamadığını söyleyerek anne baba ile yatmak isteyebilir, odasında gece bir ışık yakılmasını ister, bir oyuncak ya da yastık gibi uykuya geçişi kolaylaştıracak bir eşyaya sarılabilir, ilk bir yılda gördüğümüz davranışlardan olan parmak emme ile rahatlamaya çalışabilir ya da aileden birinin anlatacağı masala bağlanır. Dış ortamdaki koşulların uygunsuzluğu (gürültü, anne baba ile birlikte yatma, uyku saatinin düzensizliği), uygun olmayan dış baskılar (aşırı baskıcı anne babasına karşı otonomisini korumaya çalışan çocuk) ve sıkıntılı ya da çatışmalı bir ev ortamı bu geçiş dönemini bozar.

Çocuk rüyalardan ya hoşlanır ya da çoğu zaman bildirildiği gibi korku ile güçlü tepkiler sergileyebilir. Rahatsız edici rüyalar çocuk 3, 6 ve 10 yaşında iken en yoğundur. İki yaşındaki çocuğun rüyaları kovalanmak ya da ısırılmak ile ilgili olabilmekte, dört yaşında ise bazı hayvan rüyaları ile iyi ya da kötü insanlarla karşılaşılan rüyalar başlamaktadır. Beş ya da altı yaşlarında öldürme ya da yaralanma ile uçma, arabada olma ve belirgin hayaletlerin olduğu rüyalar vardır. Çocuklukta saldırgan rüyalar oldukça ender görülür, onun yerine çocuğun bağımlılığını yansıtan tehlikede olduğu şeklinde rüyalar görülür. Beş yaşına doğru çocuk o zamana kadar gerçek yaşantılar olduğuna inandığı rüyaların gerçek olmadığını fark etmeye başlar. Yedi yaşına gelinceye kadar çocuklar rüyaların kendileri tarafından yaratıldığını bilirler. Üç ile altıncı yaşlar arasındaki çocukların, anne babaları ile bağlantılarını sürdürebilmek, odalarını daha gerçekçi ve daha az korkutucu bir şekilde görebilmek için yatak odalarının kapısını ya da ışığını açmak istemeleri doğaldır. Zaman zaman çocuklar rüyalardan kaçmak için yatmağa gitmeyi reddedebilirler. Uykuya dalma güçlükleri genellikle rüya görmelerle bağlantılıdır. Uyku dünyasında iken gerçek dünyadan kopmamak için güvenliği sağlayan koruyucu yöntemlerin oluşturulduğu alışkanlıklar geliştirilir.




Çocuğun Uyku Saatlerinin Belirlenmesi ve Düzenlenmesi

ir çocuğun temel gereksinmelerinin başında, karnının doymasından sonra, uyuyup dinlenmesi gelir. Bilindiği gibi büyüme hormonlarının çoğu çocuğunuzun uykusu sırasında salgılanır ve bu nedenle çocuğun yeteri kadar uyuması çok önemlidir. Uykusunu almış çocuk, huzurlu ve sakin olur. Anne-Babaların en sık karşılaştığı problemlerden biridir “Uyku Sorunu”.

Bu sorunu aşmak için anne-babalar biribirlerini suçlayıp yanlış bir tutum içerisine girmektense anlaşıp birbirlerini destekleyerek çözüme ulaşmaya çalışmalıdırlar. Unutmayın ki çocuklar ailelerinde gördükleri davranışları model alırlar, onlarda sorunlarını kavga ve tartışma yoluyla halletmeye çalışacaklardır.
Her çocuğun bir iç saati vardır. Yani her çocuğun kilosuna, günlük aktivitelerine ve alışkanlıklarına göre uykusunun gelme saati değişiktir. Uyku saatinde sizlerinde bugüne kadar izlediğiniz tutumların büyük önemi vardır. Ama ne olursa olsun çocuk uyku saatleriyle ilgili disipline edilmelidir. Bu, çocuğun hem bedensel hemde sistemli bir yaşama alışması açısından önemlidir.

Son düzenleyen GusinapsE; 13 Temmuz 2006 21:01
melish - avatarı
melish
Ziyaretçi
4 Haziran 2006       Mesaj #180
melish - avatarı
Ziyaretçi
KADIN (ANNE)

Küçük bir erkek çocuk annesine sordu.
"Niçin ağlıyorsun?".
"Çünkü ben bir kadınım" diye cevapladı annesi.
"Anlamadım!" dedi çocuk. Annesi çocuğu kucaklayıp,
"Ve hiç bir zaman anlamayacaksın!" dedi.
Babasına "Baba, annem niçin ağlıyor?" diye sordu.
Baba "Bütün kadınlar sebepsiz ağlayabilen yapıdadır" diye cevapladı. Küçük oğlan büyüdü, yetişkin adam oldu, hala kadınlarin niçin ağladıklarını keşfedemedi.
Nihayet öldukten sonra cennete gittiğinde Allah'a sordu.
"Allahım" dedi.
"Kadınlar niçin bu kadar kolay ağlayabiliyorlar?"
Allah dedi ki...
"Ben kadınları özel yarattım!... Tüm yaşamın ağırlığını taşıyabilecek kuvvette olmasına rağmen başkalarına teselli verecek kadar yumuşak omuzlar, doğumun acısına olduğu kadar doğurdukları evlatlarının nankörlüğüne dayanabilecek iç kuvvetini verdim. Başkalarının kuvvetinin kalmadığında devam edecek azmi, ailesinin hastalığında yorgunluğa papuç bıraktırmayacak kudreti verdim. Her türlü şart altında ve hatta annelerini çok kötü incitselerde, cocuklarını sevmek duygusallığını verdim. Bu duygusallık her yaştaki çocuklarının yaralarını sarmalarına, sorunlarını dinleyip paylaşmalarına yardım ediyor. Kocalarına tüm kusurlarıyla sevmek kudretini verdim. Erkeğin kaburgasından onları erkeğin kalbini korumaları için yarattım.
Onlara iyi bir eşin asla incitmeyeceğini fakat bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranışlarda bulunacağını anlayacak duyarlı bir zeka verdim.Tek zayıflık olarak kadınlara birer gözyaşı verdim.
Tamamen kendilerinin sahip oldukları, ihtiyaçları olduğunda kullanmak üzere... İnsanlık için bir gözyaşı..." diye cevapladı.

Benzer Konular

7 Temmuz 2012 / asla_asla_deme Taslak Konular
24 Mayıs 2009 / barış Tıp Bilimleri
13 Şubat 2012 / AeraCura Taslak Konular