Arama

Ebeveynler ve Çocuklar - Sayfa 8

Güncelleme: 24 Ekim 2016 Gösterim: 177.645 Cevap: 202
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
8 Nisan 2006       Mesaj #71
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
DAYAK NEDEN EĞİTİME YARAMAZ?

Sponsorlu Bağlantılar

Dayak eğitime yaramaz, çünkü:
—Dayak yiyen çocuk yaptığının karşılığını en kısa yoldan ödemiştir. Yaptığı olumsuz davranış üzerinde düşünmek, hatasını anlamak, onu tamir yollarinı aramak, veya sonuçlarını düzeltmek fırsatı verilmemiştir ona. Olay, olumsuz davranış dayakla noktalanır.
—Dayak yiyen çocukta anne/babaya kızgınlık, düşmanlık, nefret hisleri uyanır. Dolayısıyla, çocuk kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu düşünüp kendini suçlayacağına, karşı tarafı suçlar. Konu yer değiştirmiştir. Çocuğun düşündüğü odak konu kendi olumsuz davranışı, hatası, suçu değil, yediği dayak ve bundan dolayı yaşadığı duygulardır.
—Dayak yiyen çocukta saldırganlık duyguları gelişir. O da anne/babasını örnek alıp.sorunlarını en'kısa yoldan saldırganlık!a,zorbalıkia halletmeye yönelir, kardeşini-, komşu çocuğu/kediyi döver. Aynca, aile bireyine karşı koyamadığı için, saldırganlığını dolaylı olarak gösterir, aile bireyini kızdıracak, sinirlendirecek başka davranışlarda bulunur.
—Aslında dayak yiyen çocuk kendini güçsüz, aciz hisseder, karşılık veremediği için kendinden utanır. Kendine güveni sarsılır. (Çok sık dayak yiyen çocuklarda, bir büyük fazla yaklaştığı zaman eliyle yüzünü koruma refleksi gelişmiştir.)
Dolayısıyla, dayak çocuğa davranışı, etkileri ve sonuçlan üzerinde düşünmek, yani vicdan ve ahlak geliştirmek yerine saldırgan olmayı, işini kaba kuvvetle halletmeyi, öç almayı öğretir.
Dayak atmanın veya fiziksel ceza vermenin anne/baba üzerindeki etkileri ise:
—Dayak atan anne/baba o anki hırslarını, öfkelerini.çocuktan alır, en kısa yoldan kızgınlık duygularını güçsüz biri üzerine boşaltarak rahatlarlar. Ancak, bu şekilde hırsını gideren anne/baba çoğunlukla yaptığından pişman olur, utanır, suçluluk duygularına kapılır. Bu suçluluğunu gidermek için de bu kez aşırı sevgi gösterilerine veya aşırı hoşgörü tutumlarına girer. Çocuksa durumun dengesizliğini, tutarsızlığını yasar. Bu tür sürekli iki uç davranışlar çocuğu ruhsal yönden çok olumsuz etkiler.
—Buna karşılık, sürekli dayak ve fiziksel ceza (bodruma kapama, cezaya koyma, karanlık oda) ile eğitim veren anne/baba zamanla acımasız ve işkenceci bir ruh geliştirir. Bunun da gerek anne/baba, gerekse çocuk üzerindeki ruhsal etkileri çok ürkütücüdür.
Demek ki, çocuk eğitimi ve disiplininde dayağın yeri yoktur.



GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
8 Nisan 2006       Mesaj #72
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda Diş Çürümesinin Nedenleri

Sponsorlu Bağlantılar
Süt dişleri normal dişlere oranla daha çok organik madde içerirler, bu nedenle çürümeye daha yatkınlardır, daha kolay ve hızlı çürürler. Çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynin tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler. Özellikle annelerin sıklıkla yaptığı bir hata da emzik ya da biberonu şeker, reçel vb. gibi gıdalara batırarak çocuklara vermeleri veya uyku aralarında şekerli süt, meyve suyu gibi gıdalara alıştırmalarıdır. Böylece beslenme düzensizliğinden dolayı dişler çürümeye yatkın hale gelir.

Çürüme engellebilir mi?

Çürümeyi engelleyebilecek bir aşı yada ilaç yok. Ancak, çürük sayısını azaltmaya yönelik bazı malzemeler günümüzde kullanılmaktadır, bunlardan birisi; "fissür örtücü" dediğimiz malzemedir. Diş çürükleri genellikle azı ve küçükazı dişlerinin, çiğneyici yüzlerinde bulunan "fissür" adı verilen oluklarda başlar. Bahsettiğimiz malzemeyle olukların üzeri kapatılıp, o bölgeye mikrop, yemek artığı vs. nin sızması engellenerek çürük başlaması önlenir. Bu işlem, 6 yaşından itibaren çıkan kalıcı azı ve küçükazı dişlerine de uygulanabilir. Çürüğü engellemenin başka bir yolu da dişlerin çürüğe karşı direncini artırmaktır. Dişlere yüzeysel florür uygulanması

Çocuklarda Diş Yaralanmaları
Çocuklarda dişlerin zarar gördüğü kazalarda zaman kaybetmeden müdahalede bulunulmalıdır. Doğru tanı konması çok önemlidir. Bunun için hekiminiz size, kazanın ne zaman ve nerede olduğunu, darbenin ne taraftan geldiğini, kaza sonrası baygınlık, kusma, hafıza kaybı vb. olup olmadığını soracaktır. Verilen bilgiler doğrultusunda en doğru tedavi uygulanabilecektir.
Çocuklardaki diş yaralanmaları, bazen kalıcı dişin tamamıyla yuvasından ayrılmasına sebep olabilir. Bu durumda çıkan diş ile birlikte acilen dişhekiminize gitmelisiniz. Bu esnada diş, bir bardak sütün içinde, eğer süt mevcut değilse, temiz bir su içinde muhafaza edilmelidir.



Bebeklerde Ağız Bakımı
Bebeklerin, en azından ilk dört ay anne sütü ile beslenmeleri ağız çevresindeki yumuşak doku ve kas fonksiyonlarının normal gelişimini sağlayacaktır. Anne sütünün yetersiz olduğu durumlarda fizyolojik başlıklı (damaklı, kesik uçlu) biberon kullanımı gerekir. Bebekler 1 yaşından itibaren bardak ve kaşıkla beslenmeye alıştırılmalıdır.
Biberonla beslenme en fazla 2 yaşına kadar devam edebilir. Parmak emme, yalancı emzik kullanma gibi alışkanlıklara 2 – 2,5 yaşına kadar izin verilebilir. Eğer parmak emme alışkanlığı mevcutsa, bunun sebebi araştırılarak 3 – 6 yaş arasında bu alışkanlık mutlaka giderilmelidir. Solunum problemleri, çene gelişmesi üzerine olumsuz etki eder. Burundan değil de, sadece ağızdan soluma durumu mevcutsa (bu durum uykuda daha iyi anlaşılır) muhakkak kulak burun boğaz uzmanına danışılmalıdır
Son düzenleyen GusinapsE; 17 Nisan 2006 02:06
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
8 Nisan 2006       Mesaj #73
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
BEBEĞiN EMZİRİLMESİ

Bebeğinizi anne sütü ile beslemenin sayısız yararları vardır; ona doğanın sağlayabileceği en iyi besini veriyorsunuz demektir. Bu nedenle, ilk günlerde bazı zorluklar çekseniz bile emzirme konusunda gayretinizi eksiltmeyin. Bu yeni beceriyi bebeğinizle birlikte siz de öğreneceksiniz. Önceleri nasıl emeceğini bilmiyor ya da uzun süre ememiyorsa üzülmeyin, biraz sabırlı olun yeter. Doğumdan hemen sonra bebeğinizin çok fazla besin almasına gerek yoktur. Bu arada meme uçlarınızın sertleşerek emilmeye alışması için yeterli zamanınız olacaktır. Bu konuda "hazır reçeteleri" olan deneyimli yakınlarınızın yada arkadaşlarınızın çok sayıdaki önerileri arasından işinize yarayabilecekleri seçecek ve kısa zamanda güven kazanacaksınız. Yeter ki emzirme konusunda kararlı olun, hemen pes etmeyin. İlk haftaları atlattıktan sonra, bebeğinizi aylar boyunca başarıyla besleyecek bir yöntemin kendiliğinden geliştiğini göreceksiniz.

YAKLAŞIK BİR SAAT boyunca böyle kalabileceğiniz için ikiniz de rahat edeceği bir konum alın. Derin bir soluk alarak gevşeyin. Siz ne denli rahat olursanız, bebeğiniz de o denli rahat emer. Cildinize yeterince dokunabilmesi için bebeğinize olanak tanıyın. Olabiliyorsa, üstünüzü bütünüyle çıkarın, böyle daha rahat ettiğinizi göreceksiniz.

Önce rahatça, dik oturun. Sırtınızı yaslayın. Kolsuz, alçak bir sandalye bu iş için en uygunudur. Yataktaysanız sırtınızı yastıklarla destekleyin. Bebeği memeye yaklaştırmak için altına yastık koyabilir ya da bir dizinizi yükselterek ona destek olabilirsiniz. Emzirmek için öne doğru eğildiğinizde sırtınızı bükmeyin.Bir yastık
bebeğin ağırlığını alacaktır.
Bebeğinizde, meme başını aramasını ve besin bulmasını sağlayan, doğuştan gelme bir refleks vardır. On günlük oluncaya dek, bu refleksten yararlanarak memeyi bulmasını sağlayabilirsiniz. Meme başını yanağına sürtün. Başını çevirerek ağzıyla memeyi arayacaktır.
Bebeğiniz başını içgüdüsel olarak döndürmüyorsa areolanın hemen gerisini hafifçe sıkarak biraz süt gelmesini sağlayın. Bu birkaç damlı sütü bebeğinizin dudağına değdirerek ağzını açmasını sağlayabilirsiniz.
Emzirmeye alışınca
Emzirme olayına ikiniz de alıştıktan sonra, rahat ettiğiniz her konumda emzirebileceğinizi göreceksiniz. Bağdaş kurarak oturma, özellikle sırtınızı yaslaya-bilirseniz, çok uygun bir konumdur
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
10 Nisan 2006       Mesaj #74
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklardaki Acil Diş Rahatsızlıklarında Müdahale

Çocukların ağız ve diş sağlığında acil müdahale gerektiren durumlar ve ilk yardım yöntemleri

Diş Ağrısı
Ağrıyan diş üzerinde ve dişlerin arasında bulunan gıda birikintileri, diş fırçası ve diş ipi kullanılarak temizlenmeli ve yarım su bardağına yarım çay kaşığı tuz ilave edilerek elde edilen tuzlu su ile ağız iyice çalkalanmalıdır. Asla dişin üzerine aspirin ya da benzeri ilaçlar koymayın. Çocuğunuza daha önce de denemiş olduğunuz bir ağrı kesici verin ve en kısa sürede bir diş hekimine götürün. Eğer iltihap nedeni ile yüzde şişlik oluşmuşsa o bölgeye soğuk kompres yapılmalıdır. Diş üzerinde çürük nedeni ile oyuk oluşmuşsa buraya çok az karanfil yağı (eugenol) emdirilmiş pamuk koyulabilir. Eugenol ağrının azalmasını sağlayacaktır. Ancak, bu işlemi yaparken eugenol fazla kullanılarak diş etine sızmasına neden olunmamalıdır. Çünkü karanfil yağı da yumuşak dokuları tahrip edici özelliğe sahiptir.

Isırılmış Dudak, Dil, Dudak Yada Yanak
Yaralı bölgeye buz koyun. Eğer kanama varsa, temiz bir gazlı bez ile hafifçe basınç uygulayın. Kanama 15 dakika içinde durmazsa diş hekiminize başvurun.

Diş Tümüyle Çıkmışsa
Dişi bulun. Köküne mümkün olduğunca dokunmadan alın. Diş hekimine gidene kadar dişi saklamak için en ideal ortam süttür. Temiz bir kapta sütün içinde koruyarak en kısa sürede diş hekiminize gidin.

Süt Veya Sürekli Dişlere Travma
Hiç zaman kaybetmeden diş hekiminiz ile temasa geçin. Travmalardan sonra her kaybedilen saat oluşan hasarı büyütmektedir. Diş hekimine ulaşıncaya kadar hemen yarayı ılık su ile temizleyin. O bölgeye soğuk kompres uygulayın. Varsa Kırık diş parçalarını saklayın.
- Süt dişleri toplam 20 tanedir.
- Süt dişlerinin aralarının açık olması normaldir. Bunun nedeni yerlerine gelecek daimi dişlere yer sağlamaktır.
- Süt dişlerinde de çürük oluşabilir. Bu çürüklerinde mutlaka tedavi edilmesi gerekir.
- Süt dişleri iltihaplanmış ise önce kanal tedavisi denenmeli, mümkün olmazsa diş çekilmelidir.
- Süt dişleri zamanından önce çekilirse, alttan gelen daimi dişe yer kalmaz ve yer darlığı oluşur.


Çocuklarda Diş Yaralanmaları
Çocuklarda dişlerin zarar gördüğü kazalarda zaman kaybetmeden müdahalede bulunulmalıdır. Doğru tanı konması çok önemlidir. Bunun için hekiminiz size, kazanın ne zaman ve nerede olduğunu, darbenin ne taraftan geldiğini, kaza sonrası baygınlık, kusma, hafıza kaybı vb. olup olmadığını soracaktır. Verilen bilgiler doğrultusunda en doğru tedavi uygulanabilecektir.
Çocuklardaki diş yaralanmaları, bazen kalıcı dişin tamamıyla yuvasından ayrılmasına sebep olabilir. Bu durumda çıkan diş ile birlikte acilen dişhekiminize gitmelisiniz. Bu esnada diş, bir bardak sütün içinde, eğer süt mevcut değilse, temiz bir su içinde muhafaza edilmelidir.


Çocuklarda Diş Fırçalama Dönemi
Bebek 6-8 aylıkken, (yani ilk dişler ağızda göründüğünde) temizleme işlemi başlamalıdır. Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce dişleri (en azından çiğneme yüzeylerini) temiz bir tülbent ya da gazlı bezi ıslatarak silmek, temizlemek yerinde olur. Diş fırçası kullanımına ise çocuğun arka dişlerinin çıkmasından sonra (ortalama 2,5 - 3 yaşında ) başlanması uygundur.

Diş fırçalama alışkanlığı kazandırma
Okul öncesi çocuklarda diş fırçalama için bir teknik uygulatmak çok zordur. Bu yaşlarda önemli olan, çocuğa diş fırçalama alışkanlığı kazandırmaktır. Çocuklar diş fırçalarken çoğu zaman dişlerin görünen ya da kolay ulaşılan yüzlerini fırçalar. Oysa çürüklerin önlenmesi için dişlerin ara yüzleri ve çiğneyici yüzeylerini çok daha iyi temizlemek gerekir. Bu nedenle fırçalamadan sonra Anne-Babanın kontrolü iyi olur.

Diş fırçası seçimi
Çocuğun ağız büyüklüğüne uygun, yumuşak ve naylon kıllardan üretilmiş diş fırçaları kullanılmalıdır. Sert fırçalar dişleri aşındıracağı için kullanımı uygun değildir. Eskimiş bir süpürgeyle süpürme işlemi nasıl yapılamazsa, eski bir fırçayla da dişler fırçalanamaz. Fırça kılları aşınır aşınmaz (Ortalama 6 ay) mutlaka değiştirilmelidir.

Günde kaç kez fırçalamalı?
Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce, sadece üçer dakikalık etkili bir fırçalama işlemi yeterlidir. Her iyi alışkanlık gibi diş fırçalama alışkanlığı da çocukluk döneminde kazanılacaktır.
Son düzenleyen GusinapsE; 17 Nisan 2006 02:02
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Nisan 2006       Mesaj #75
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUĞUNUZU DİNLEMENİN YARARLARI


Çocuğu dinlemenin yararları çoktur: Çocuk konuşurken dinlenildiği zaman:
1) Çocuğun konuşma yeteneği artar, kendini daha iyi ifade etmesini öğrenir, kelime bilgisi zenginleşir.
2) Çocuğun bir derdi varsa, bunu davranışla göstermek yerine (saldırganlık, hırçınlık, ağlamak, içine kapanmak gibi) sözle ifade ederek rahatlar, bu da hırçınlaşmasına, içine kapanıp üzülmesine, daha ileride derslerini veya sosyal hayatını etkilemesine engel olabilir.
3) Anlaşıldığını hisseden çocuk kendini daha huzurlu ve rahat hisseder, bu da çocuğun kişisel ve sosyal gelişmesine yardımcı olur. Çocuğun kendine güveni artar.
4) Çocuk ile anne veya baba arasında bir yakınlık doğar, çocuk onlara danışır ve diyalog kurar.
5) Söyledikleri dinlenen çocuk da anne/babasının sözünü dinlemeye başlar.

Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
10 Nisan 2006       Mesaj #76
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Ebeveynler Ve Tutumları
Ebeveynler arasında çocuklara nasıl davranılması gerektiği tartışılıp durur. Kimi ebeveynler katı olmanın faydalı olacağını düşürken kimileri de serbest ve fazla sıkboğaz edilmeden yetiştirilen çocukların daha mutlu olacaklarına inanırlar. Ne gibi tutumlar uygulanabilir? Bu tarzlar her çocuk için geçerli midir? Nasıl tutumlar vardır? Bu zor görevde ne gibi etkiler tepki doğurur? Ebeveynler arasındaki tutarsız tepkiler çocukların gelişiminde ne ölçüde yer kaplar?

Otoriter Anne-Baba Tutumu (Yoğun Baskı, Yetersiz İlgi)


Bu tutumu benimseyen ailelerde çocuklarının hakimi oldukları düşüncesi, yoğun baskı, itaat ve ceza içerir. Koyulan katı kurallara uymayan çocuklar genelde fizisel şiddetle cezlandırılırlar.Bu durum karşısında çocuk ve otoriter anne-baba karşısında korkuya dayalı bir ilişki kurulur.Genelde Otoriteyi baba simgeler. (Bu durumda çocuklarda dayak yesemde kurala uymayacağım tepkiside doğabilir) Aydın ( 1991 ), yaptığı araştırmada ailede yüksek baskı ve disiplin ortamının, çocuklarda kendini kabulü zayıflatıcı bir etkisi olduğunu saptamıştır(Hatipoğlu,1996 ). Yapılan araştırmalarda Otoriter aileye sahip çocuklarda düşük özgüven, sosyalleşmede güçlük çekme gibi özellikler belirlenmiştir(Goodman & Gurian, 1999). Otoriter tutum sergileyen anne-baba'nın da kendi ailesinde yakın ilgi göremediği araştırmalarda ortaya konmuştur.(Berk 2000, Darling 1999, Dinwiddie 1995, Goodman Gurian 1999, Huxley 2001).

Demokratik Aile Tutumu (Yoğun ilgi Yoğun kontrol)


Bu tutumu benimseyen aileler,otoriteyi elinde tutup kontrollu bir şekilde çocuklarını kendi kararlarını vermelerine teşvik ederler. Bazı kararların alınmasında çocuğa da fikir danışılır. Fakat tüm bunları gerçekleştirirken aile, çocuk merkezli bir aile haline getirilmez. Çocuğa bazı sorumlulukları olduğu hatırlatılır. Aile çocuğa karşı sergilediği tutumlarda onun yaşını ve gelişim basamaklarını göz önünde bulundurur.Çocuğa yeteri kadar özgürlüğü vererek bireyselleşebilmesine olanak tanırlar.Çocuklarına güveni yansıtır ve katı bir kısıtlayıcılık sergilemezler. Yapılan araştırmalarda böyle tutumlarla yetişen çocukların kolay sosyalleşebilme ve yüksek özgüven sergiledikleri sonucu çıkmıştır.).(Berk 2000, Darling 1999, Dinwiddie 1995, Goodman Gurian 1999, Huxley 2001).

Serbest bırakan Anne-Baba Tutumu(Yoğun ilgi, Yetersiz Kontrol)


Bu tutumu benimseyen anne-baba çocuğuna kendini düşünme, sınır ve yasaklardan yoksun bir yapıyı içerir. Anne-baba çocuğa disiplin verme ve sınırlar koymak yerine sadece duygusal gelişimi ve yaratıcılığıyla ilgilenirler. Ayrıca çocuklarından yaşları elvermediği ve yetersiz oldukları durumlarda kendi kararlarını vermelerine izin verirler. Sorumluluk alamama, kurallara uymama,dürtülerini kontrol edememe gibi sorunlarla karşılaştıkları görülmüştür. (Berk 2000, Darling 1999, Dinwiddie 1995, Goodman & Gurian 1999, Huxley 2001).

İhmalkar Anne-Baba Tutumu(Yetersiz ilgi, Yeteresiz Kontrol)


Bu tutumu benimseyen anne-baba adeta çocuğu yok sayar, herhangi bir kural sınır ya da ilgi ve sevgi barındırmayan bir tutumdur.Bu tutum bir çocuk için, buraya kadar anlatılan tün anne-baba tutumları içinde yaşamsı en zor olanıdır.Böyle çocuklar anne-babasını model alır ve artık çocukta aileyi yok sayar. Böyle çocuklar alkol ve uyuşturucuya meyillidirler.İlerde zihinsel ve duygusal olarak yetersiz kişiler olurlar.

Himayeci Anne-Baba Tutumu


Bu tarz tutumu benimseyen ebeveyn sürekli çocuğuna müdahale eder. Çocuk, anne-baba tarafından sen yapamazsın, daha küçüksün, bu konuda fikir yürütemezsin şeklinde birtakım engellemelerle karşılaşır. Çocuğun yaşı büyük dahi olsa ona ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini hatırlatır. Çocuğun veya ergenin yapabileceği faaliyetleri engelleyerek, onun kendini tanımasına fırsat vermezler. Çocuklarını bağımlı bir şekilde yetiştirirler ve kendilerine bağlılıklarını kendi yaptıkları fedakarlıkların karşılığı olarak görürler. Aşırı koruyucu tutum içinde olan anneler çocukların bu bireyselleşme çabalarını engelleme yolunu seçmektedir. Bu engellemeler çoğu kez çocuğun aile dışındaki dış dünyada karşılaşabileceği tehlikeli durumları abartılı olarak ona bildirmekle başlar. Böylelikle çocuğa sahip çıkarak onu eve bağlamaya çalışırlar. Aileden ayrılmasının anne - babayı üzeceği telkini de gencin eve bağlanmasını kolaylaştıran, ayrılıp gitmesini engelleyen ve bu tür girişimlerde suçluluk yaratan bir telkindir. Ebeveynden gelen bu tür çabalar, gencin bağımsızlığını ve birey olabilmesini engeller. ( Kulaksızoğlu, 1998 : 105 ) Bütün bu anne-baba tutumlarını incelerken çocuk yetiştirmenin tek taraflı bir süreç olmadığını unutmamak gerekir. Dinamik ve interaktif olmalıdır.Birçok aile tümüyle yukarıda anlatılan tutumların sadece birine dahil olmayabilir. Bütün bu tutumlardan belli ölçüler barındıran birkaç yapının combine edildiği tutumlar sergilenebilir.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
10 Nisan 2006       Mesaj #77
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Pasif Sigara İçiciliği ve Çocuklar

Soru: Pasif içicilik nedir?
Cevap: Yanan bir sigara dumanı ve sigari içen kişinin soluğuyla yaydığı dumanın bileşimidir. Ayrıca çevresel sigara içiciliği, duman olarak da adlandırılır. (ETS=Enviromental Tobacco Smoke, ÇSD=Çevresel Sigara Dumanı). Kokusuyla kolayca ayırt edilir.ÇSD havaya dağılır ve elbiselere, perdelere, mobilyalara siner. Çoğu kişi için ÇSD kötü koklu, yakıcı, göz ve burnu rahatsız edicidir. ÇSD içinde 4000’den fazla kimyasal madde belirlenmiştir. Bunlaran en az 43 tanesi kanser yapıcıdır.

Soru: Çevresel sigara dumanına maruz kalmak sık rastlanılan bir durum mudur?
Cevap: ABD’de erişkinlerin yaklaşık % 26’sı sigara içiyor. Beş yapın altındaki çocukların % 50-67’si de en az bir erişkinin sigara içitiği evlerde yaşıyor.
Soru: Kimler risk grubundadır?
Cevap: ÇSD herkes için zararlı olmasına rağmen anne karnındaki bebekler, küçük bebekler ve çocuklar daha çok risk altıntadır. Çünkü gelişmekte olan akciğer, beyin gibi organlar zarar görürler.


Anne karnındaki bebeğe ve yeni doğanlara etkileri
Cevap: Anne ve bebek arasında hamilelik boyunca bir kan dolaşımı ve bu yolla bir alışveriş vardır. Sigara içen hamile kadınmlarda bu dolaşım değişir. Uzun dönemde ne gibi sağlık sorunlarına yol açtığı henüzbilinmiyor. Ama bazı çalışmalar hamilelikte sigara içmenin yarık damak-dudak gibi bazı doğum anomalitelerine yol açtığını göstermiştir.
Sigara içen annelerin daha az sütü vardır, bebekleri düşük doğum ağırlıklıdır. Sigara için anne çocuklarınad “Ani Bebes Ölümo Sendromları”na daha sık rastlanır. Bu da 1-12 aylık bebeklerin en sık ölüm nedenidir.


Çocuk akciğeri ve solunum sistemi
Her yaştaki çocukta ÇSD’ye maruz kalmak akciğer işlevlerini bozar. Çocukluk dönemi astımlarının sıklığını ve şiddetini artırır. Pasif içicilik sinüzit, rinit, kistik fibrozis, kronik solunum problemleri (öksürük, geniz akıntısı gibi) rahatsızlıklarını arttırır.
İki yaşın altındaki çocuklarda ÇSD bronşit ve zatürre olasılığını arttırır. 1992 tarihli bir çalışmada ÇSD’nin 18 aydan küçük çocuklarda her yıl 150.000-300.000 alt solunum yolları enfeksiyonlarına yol açtığı gözlenmiş,tir. Bu hastalardan 15.000’i hastaneye yatmak zorunda kalmıştır. Günde yarım paket veya daha fazla sigara için anne babaların çocuklarının herhangi bir solunum yolu hastalığından hastaneye yatıma riski 2 kat daha fazladır.
ÇDS (Çevresel Sigara Dumanı) ve kulaklar
ÇSD hem kulak enfeksiyonlarını sayısını ırtırır hem de kulak hastalığının süresini uzatır. Solunan duman burun arkasıyla orta kulağı birbirine bağlayan östaki borusunu irite eder. Bu da orta kulakta sıvı birikimi ve enfeksiyonla kendini gösterir. Çocuklarda dyum akaybında en çok sorumlu olan sebep kulak enfeksiyonudur. Eğer ilaçla etkili cevap alınamazsa cerrahi girişim gerekir.
ÇSD ve beyin
Hamilelikte ve sonrasında sigara içen annelerin çocukları diğerlerine göre daah çok davranış bozukluğu gösterir. Hiperaktivite, okul performansı ve entellektüel kazanımlarda bozulur.

Soru: Pasif sigara içiciliği kanser nedeni midir?
Cevap: Şimdiye kadar sadece pasif içiciliğin çocuğunuzun gelişimine zarar verdiğini öğrendiniz. Peki ÇSD’nin diğer kanser nedeni hava kirletici maddelerden 100 kat daha fazla kansere yol açma riski olduğunu biliyor muydunuz?
ÇSD’nin her yıl 3000’den fazla sigara içmeyen kişinin akciğer kanserinden ölümüne yol açtığını biliyor muydunuz?
Hazır bunları öğrenmişken çocuğunuzun pasif içiciliğini hemen şu andan itaberen önleyebilrsiniz.


Ne yapabilirsiniz?

1) Sigarayı bırakın, eğer içiyorsanız tabii!
2) Eğer yardıma ihtiyacınız varsa doktorunuza danışın. Bırakmanıza yardımcı olabilecek birçok ürün var artık.
3) Eğer evinizde sigara içenler varsa onların bırakmasına yardımcı olun. Eğer onların bırakması mümkün değilse onlardan ve ziyaretçilerden evin dışında sigara içmlerini rica edin.
4) Arabanızda sigara içirtmeyin!
5) Çocuğunuzun okulunda, çevresinde sigara içilip içilmediğini kontrol edin.



Doç. Dr. Dilaver ÖZTURAN
Son düzenleyen GusinapsE; 17 Nisan 2006 02:03
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Nisan 2006       Mesaj #78
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kadin Çocuklarda tiklerin oluşmasında anne-baba ve öğretmenler büyük rol oynuyor. Çocuğun her davranışını kontrol etmeye çalışan yetişkinler, çocukta kaygıyı artırıyor ve istem dışı hareketlerin oluşmasına sebep oluyor.
Çocuklarda görülen istem dışı hareket ve ses şeklindeki tikler tedavi edilebiliyor. Aileler tiklerden vazgeçmesi için çocuğa baskı yaparsa tikler kalıcı hale gelebiliyor. Memorial Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanı Dr. Ayten Erdoğan, tiklerin çocukların yüzde 12-14’ünde 3-10 yaşları arasında görüldüğünü söyledi. Eğer bir çocukta bu davranışlar bir yıldan fazla sürerse buna ‘uzun süren tik bozukluğu’ adı veriliyor. Çocuklarda ortaya çıkan tiklerin çoğu erişkin yaşa gelmeden kaybolurken, bazı kişilerde erişkin dönemde de kalıcılığını koruyabiliyor.
Tikler, genellikle karşıdaki insanın dikkatini çeken ve sahibini rahatsız eden bir davranış olarak görülüyor. Çocuklarda görülen; yineleyici, istem dışı, amaca yönelik olmayan; ancak baskılanabilen göz kırpma, burun çekme, boğazını temizleme gibi garip hareket ve ses çıkarmalar, tik olarak adlandırılıyor. Ses çıkarma şeklindeki tikler; boğaz temizleme, ses çıkarmadan konu dışı belirli sözcükleri ya da deyişleri yineleme, açık saçık sözcükler kullanma, küfür etme ve kendi söylediklerini, duyduğu son sesi ve cümleyi yinelemesi şeklinde ortaya çıkıyor. Dr. Erdoğan, bir harekete tik denilebilmesi için hareketin, “yineleyici, istem dışı, amaçsız ve baskılanabilir” özelliklere sahip olması gerektiğini belirtiyor.
Dr. Erdoğan’ın verdiği bilgiye göre, çocuklukta tiklerin ortaya çıkmasının nedeni tam olarak bilinmiyor. Tiklerin oluşumunda genetik ve çevresel etkenlerin rol aldığı tahmin ediliyor. Tik belirtileri genellikle gerginlik veren bir olay sonrasında artıyor. Aile ve çevre tarafından yapılan uyarılar ile cezalandırmalar tiklerde artışa neden olabiliyor. Tikler, sıklıkla çocuk ve ergen yaş dönemlerinde başlarken en sık başlangıcın görüldüğü dönem 7-12 yaş grubu olarak biliniyor.
Hareket, ses ya da ses ve hareketlerden oluşan tikler geçici ya da kalıcı olabiliyor. Geçici olarak nitelenen tikler, çeşitli beden bölgelerinde ortaya çıkıyor ve bir yıldan kısa bir sürede kayboluyor.
Psikiyatri uzmanlarına göre, tiklerin yerleşmesinde anne, baba ya da öğretmen gibi, çocukların iletişimde olduğu kişiler önemli rol oynuyor. Çünkü yetişkinler, çocukta ortaya çıkan tikler nedeniyle kaygılanarak, çocuğun her davranışını kontrol etmeye çalışıyor. Yetişkinlerin, çocukları sürekli uyararak kendilerini kontrol etmelerini istemeleri, iki şekilde etkili olarak çocuklarda tiklerin yerleşmesine yol açıyor. Psikiyatri uzmanları, aile ile öğretmenin ortak davranış içinde olması gerektiğini ifade ederek şu bilgileri veriyor: “Anne-baba kaygısı nedeniyle çocuk, davranışlarını kontrol etmeye çalışır, sonuçta da yaşadığı gerginlik tiklerin daha çok ortaya çıkmasına sebep olur. Bu nedenle tikleri söndürme ve yok etmede, aile-öğretmen işbirliği önemlidir. Öğretmenin bilgilendirilmesiyle sınıfta çocuk için daha olumlu ve destekleyici bir çevre sağlanabilir. Öğretmen tarafından çocuğun tikleri nedeniyle sürekli azarlanması okuldan uzaklaşmasına neden olabilir. Öğretmenin bilgilendirilmesi de tik davranışlarına olumlu yaklaşmasının sağlanması açısından çok önemlidir.”

Çocuktaki tiklerin sebepleri araştırılmalı Tiklerde destekleyici tedavi ve ilaç tedavisi yararlı olabiliyor. Eğer çocuk, tikleri ev dışı ortamlarda sergilemiyor, belirli durumlarda gösteriyorsa; bunun nedenlerinin değerlendirilmesi gerekiyor. Gerginliğin arttığı ya da yoğun ilginin gösterildiği durumlar tespit edildiğinde gerginliğin azaltılması, destek ve ilginin çocuğun pozitif yönlerine kaydırılması, tiklerin ortadan kalkmasına yardımcı oluyor. Tikler sık sık yeniden ortaya çıkıyor. Çocuğu rahatsız ederek arkadaş ilişkilerinde, sosyal hayatında sorun çıkararak kendine güveni azaltıyorsa mutlaka çocuk ve ruh sağlığı uzmanlarından destek alınması öneriliyor.
muslu64 - avatarı
muslu64
Ziyaretçi
11 Nisan 2006       Mesaj #79
muslu64 - avatarı
Ziyaretçi
Ergenlik Dönemi
Ergenlik halk arasında delikanlılık olarak bilinen yaşamın zor ve karmaşık bir dönemidir. Bu dönemde oluşan ruhsal ya da bedensel yaraların izlerinin yaşam boyu süreceği unutulmamalıdır.
Ne Zaman?
Ergenlik belirtileri kızlarda 8-13 yaş arasında (ortalama 11-11,5 yaş), erkeklerde 9-14 yaş arasında (ortalama 11,5-12 yaş) başlar. Genel olarak ergenlik hormonlarının etkisiyle kızlarda memelerin, erkeklerde testislerin (yumurtalıkların) büyümesi ile başlar.

Bu hormonlar kızlarda overleri, erkeklerde testisleri uyararak cinsiyet hormonlarının (kadınlarda östrojen, erkeklerde androjen) salgılanmasına neden olurlar.

Kızlarda Ergenlik
Genel olarak kızlarda meme gelişimi 11 yaşında başlar, bundan sonra genital bölgede ve koltuk altlarında kıllanma görülür ve sonraki iki yıl içinde adet kanaması başlar. Adet kanaması 10-16 yaş arasında (ortalama 12.8 yaş) başlayabilir ve genellikle ilk yıllarda düzensiz kanamalar olur. Ergenlik belirtileri başladıktan sonraki bir yıl içinde hızlı boy uzaması olur ve buna “büyüme patlaması” denir. Kızlar bu dönemde yaklaşık 25 cm uzarlar. Genel olarak adet kanaması başladıktan sonra kızların boyu 5-6 cm kadar uzar.

Erkeklerde Ergenlik
Erkek çocuklarda ergenlik testislerin büyümesi ile 11 yaşında başlar ve sonra genital kıllanma, penis boyutlarında büyüme, erkek tipi kas gelişimi ve daha geç dönemde sakal ve bıyık bölgesinde kıllanma ile sürer. Erkeklerde “büyüme patlaması” kızlara göre daha geç dönemde olur ve ergenlik döneminde boyları 28 cm kadar uzar.
Ergenlik dönemi sonunda kızlar ve erkekler üreme yeteneği kazanırlar.
Erken ve Geç Ergenlik
Ergenliğin erken başlaması, ergenlik belirtilerinden birinin ya da birkaçının, kızlarda 8, erkeklerde 9 yaşından önce başlamasıdır. Bu durum kızlarda daha sık görülür. Genellikle hormonal kaynaklı değildir. Bu tür sorunu olan çocuklar bir hekime gönderilmelidir. Ergenliğin kızlarda 13, erkeklerde 14 yaş tamamlandığı halde başlamaması durumunda ise gecikmiş ergenlikten bahsedilir. Bu durum da erkek çocuklarında daha sık görülür, çoğu zaman kalıcı değildir. Kızlarda 16 yaşına kadar adet kanaması olmamışsa mutlaka kalıcı bir bozukluk vardır. Bu durumlarda hekime başvurmak gerekir.

Arkadaşlar burada yazılanları ''Terbiyesizlik'' olarak adlandırmayalım.Çünkü biz hayatta oldukça bu dönemleri geçireceğiz ve yaşayacağız. Bunun için de bilinçli olmalı, sağlıpımıza dikkat etmeliyiz!!!


Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
11 Nisan 2006       Mesaj #80
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Mutlu anne, mutlu çocuk...

ABD'de yapılan bir araştırmaya göre mutlu annelerin çocukları da mutlu oluyor. Amerikan Tıp Birliği Dergisi'nin (JAMA) 22 Mart tarihli sayısında yer alan habere göre, depresyonun genetik olarak nesilden nesile geçtiği ancak bunda çevre şartlarının da etkili olduğu belirtildi. JAMA yazarlarının bildirdiğine göre, depresyon tedavisi göremeyen annelerin çocuklarında bunalım ve diğer psikolojik rahatsızlıklar baş gösterebilir.
Kolombiya Üniversitesi ve New York Psikiyatri Enstitüsü tarafından Myrna Weissman başkanlığında yapılan araştırma sonuçlarına göre, mutlu annelerin çocuklarının da mutlu olabildiği belirlendi. Araştırma sonuçlarını değerlendiren Myrna Weissman, "Üzüntülü, kederli ebeveynler muhakkak tedavi edilmeli. Bu durumdan sadece onlar etkilenmiyorlar çocukları da etkiliyorlar" dedi.
Depresyonu önleyici haplar ve buna benzer yöntemlerle annenin tedavi edilmesiyle çocuğun tedavi ihtiyacının ortadan kalktığı ifade edildi. Araştırmada, 4 ay boyunca depresyon tedavisi gören annelerin çocuklarında görülen benzer sorun ve davranış bozukluklarının da bu süre içinde azalma eğiliminde olduğu belirlendi.
Texas Güneybatı Tıp Merkezi Psikiyatri Profesörü John Rush, söz konusu araştırmayı değerlendirirken "Bu çok dramatik ve bir o kadar da önemli bir buluştur" ifadelerini kullandı. Araştırma, Aralık 2001 ve Nisan 2004 tarihleri arasında 151 anne ve yaşları 7 ila 17 arasında değişen çocuklar üzerinde yapıldı. Raporda, psikolojik rahatsızlıkların tedavisinin hem ebeveyn hem de çocuklar üzerinde olumlu etkileri olduğu vurgulandı.

Benzer Konular

7 Temmuz 2012 / asla_asla_deme Taslak Konular
24 Mayıs 2009 / barış Tıp Bilimleri
13 Şubat 2012 / AeraCura Taslak Konular