Arama

Bolşevik Devrimi (Rus İhtilali, Ekim Devrimi)

Güncelleme: 9 Nisan 2013 Gösterim: 38.399 Cevap: 10
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Aralık 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çara Karşı Bolşevik Devrimi
1917, Moskova
Sponsorlu Bağlantılar
"Yüzlerin ve hatta hükümet sisteminin bir bütün olarak değişmesi zorunludur.. Ekselansları, sonuçlarını göremeyeceğimiz olayların arifesindeyiz.. Her şey öyle gösteriyor ki, en tehlikeli yolu seçtiniz: Duma'yı dağıtmak.. Şuna eminim ki, üç haftadan daha kısa bir süre içinde bir devrim gerçekleşecek ve her şey yerle bir olacak. Siz de yönetimi kaybedeceksiniz."
Rusya'da devrim zamanı geldiğinde ülke savaş ve ekonomik zorluklar yüzünden oldukça umutsuzdu. Çar II. Nikola'nın danışmanlarına göre yönetimi Duma'ya bırakmalıydı. Eğer "Diktatör Çar" (Bolşevikler böyle görüyordu) yönetimden alınırsa, halk meclisi Duma yönetimi ele alıp Bolşeviklerin isyan için öne sürdükleri nedenleri ortadan kaldırabilecekti.
Ancak Nikola kendini hiç de demir yumruklu bir diktatör gibi görmüyordu. 1905'de Batı'dan gelen liberal seslere kulak verdi ve halkın seçtiği bir parlamento olan Duma'yı kurdu. Böylece kendi yetkileri azalmıştı. Muhalif politik partiler ve sendikaların kurulması da yasallaştı. Böylece Rusya'nın bu dönemi rahat atlatacağını düşünmüştü.
1917 Şubatına gelindiğinde ekmek kıtlığı, grevler, lokavtlar ve gösteriler herkesin Rusya'nın anarşi uçurumunun kenarında olduğunu düşünmesine yol açıyordu. Ordunun başındakiler iki seçenekleri olduğunu gördü; ya halkın üzerine asker gönderilecek ve ayaklananlar bastırılacaktı ya da Duma ile işbirliği içinde politik bir çözüm bulunacaktı. İkinci alternatifi kullandılar ve Duma da kendine göre bir çözüm önerdi.
Çarın tahttan inmesini ve tüm yetkinin Duma'ya verilmesini teklif ettiler. Bunun isyanı engelleyeceğini söylüyorlardı.
Teklif Nikola'ya ulaştırıldı. Nikola önce buna karşı çıkıp, Duma'yı dağıtmakla tehdit ettiyse de, olayı onların açısından görmesi sağlandı. Kendinde ve oğlunda olan yönetim hakkından feragat ettiğini açıkladı. Böylece Rusya'da Romanov hanedanı son bulmuş oluyordu.
Nikola tüm aile üyeleriyle buluştu ve ev hapsine alındı. Duma yönetimi Çarın güvenliği konusunda garanti vermişti. Rusya artık bir monarşi değildi, ayrıca Duma dağılmış ve yerine, orduyla işbirliği içinde bir ihtilal planı hazırlamış eski Duma üyelerinden oluşan bir meclis gelmişti. Karşılarına çıkacak kimse kalmamıştı. Bolşeviklerden başka. Ancak onlar da lidersiz ve örgütsüzdü.
Duma birkaç kritik hata yaptı. Kısa bir süre sonra da bu hatalarının cezasını çekmeye başladılar.
İlk olarak, kendi güdümlerindeki basının yazdıklarına gerçekten de inanmaya başladılar. Kendilerinin halkın meclisi olduğuna inandılar, dahası halkın da böyle düşündüğünü sandılar.
İkinci olarak, gerçekten de Rusya'nın öteki Avrupa devletleri gibi bir anayasa devleti olması gerektiğine inanıyorlardı. Gerçekte Çarın yönetimindeki Rusya acı çekiyordu. I. Nikola ve Büyük Petro gibi geçmişteki Çarlar büyük adamlardı ancak Çarın yönetiminde köylülerin şikayetleri büyüktü. Başka seçenekleri olmadığından katlanıyorlardı. Yıllarca süren monarşi döneminde insanların toplumsal statüleri olduğu gibi kalmıştı. Çar olmadan her şey havada kalacak gibiydi. İnsanlar boyun eğecek bir otoriteye alışmıştı.
Üçüncüsü ve en önemlisi ise, Duma üyelerinin belirli bir planı olmamasıydı. İktidara sahiptiler ama bununla ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Sonuç olarak Bolşevikler de bu durumdan yararlanmaya hazırdı. Aynı yılın Nisan ayında Lenin Rusya'ya döndü, Ekim ayında da içeride hükümetin toplantı yapmakta olduğu Kışlık Saray'ın etrafı sarılarak yönetim Bolşeviklere devredildi. Duma'nın bulduğu çözüm geçici olarak iyi bir çözümdü, ancak altı aydan kısa bir süre içinde, bu fikrin uzun vadede ölümcül sonuçları ortaya çıktı.
II. Nikola yetkilerini bırakmış, Rusya'daki Romanov hanedanı son bulmuş, kendilerine güvenliklerinin sağlanacağı sözü verilmişti. Ancak Rusya, sosyalist bir devlet olacak Sovyetler Birliği haline gelme yolunda ilerliyordu. Tahtı bırakarak engellemeye çalıştığı ihtilal tüm gücüyle geliyordu ve daha önce verilen hiçbir garanti de işe yaramayacaktı.
Nikola ve ailesi önce Sibirya'ya sonra da Ural dağları bölgesine gönderildi. Sürekli ev hapsinde tutuluyorlardı. Tahtı bırakmasından sonra Çar hep baskı altındaydı.
Ailesinin güvenliği de tehlikedeydi. 1918 Temmuzunda bir emir geldi ve Nikola ailesi ile birlikte idam edildi.


Kaynak:
tarihsayfam.com

sedat sencan - avatarı
sedat sencan
VIP VIP Üye
7 Haziran 2008       Mesaj #2
sedat sencan - avatarı
VIP VIP Üye
Bu konuda iki önemli kitap:
1-Rus İhtilali-Marcel Liebman
Sponsorlu Bağlantılar
2-Dünyayı Sarsan On Gün-John Reed
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Master Blue - avatarı
Master Blue
Ziyaretçi
4 Eylül 2008       Mesaj #3
Master Blue - avatarı
Ziyaretçi
1917 yılının en önemli olaylarından birisi Rusya'da devrim çıkması oldu. Batı Avrupa demokrasilerinden farklı bir yapıya sahip olan Rusya, halâ mutlak bir biçimde yönetiliyordu. Büyük çoğunluğunu fakir köylü nüfusunun oluşturduğu Rusya'da, yüzyılın başında işçiler de önemli bir yer tutuyorlardı.

Çok ağır yaşam koşulları içinde yaşayan bu geniş kitlelerin huzursuzluğu, daha 1905 yılında çıkan ayaklanmayla görüldü. Petersburg ve Moskova'da "İşçi Sovyetleri" kuruldu. Aralık ayı içinde bu ayaklanma, çok sert bir şekilde bastırıldı. Bunun sonunda Çar, Duma'yı açarak bazı özgürlükler tanıdı.

Birinci Dünya Savaşı, Rusya'da büyük bir yokluk ve sefalete yol açtı. Boğazların kapalı oluşu yüzünden dış yardım alamıyordu. 1916-1917 kışı ise çok sert geçmiş, açlık ve yakacak, giyecek bulunamaması, bütün Rusya'yı etkilemişti.

8 Mart 1917'de, Petersburg'da gösteriler başladı. Grevler yaygınlaştı. 12 Mart'ta "İşçilerin ve Askerler'in Sovyeti" kuruldu. Komutanlar da Çar'a, tahttan ayrılmasını öneriyorlardı. 15-16 Mart'ta Çar, tahttan ayrıldı. Devrimci Hükümet kuruldu.

Nisan'da Petersburg'a gelen Lenin, "Ekmek, barış, özgürlük" sloganıyla geniş kitlelerin desteğini sağladı. Devrimci Sosyalistlerden Harbiye Bakanı Kerensky'nin Temmuz'da Alman Cephesi'nde taarruzu başarısızlıkla sonuçlanınca, yeni ayaklanmalar patlak verdi.

Bolşeviklerin lideri Lenin kaçtı ve Trotsky tutuklandı. Hükümet düştü, Kerensky, Başbakan oldu ve 14 Eylül 1917'de de cumhuriyet ilan edildi. Artık ülkenin iç durumu iyice karışmıştı. Hükümet hala savaştan vazgeçmemekle en büyük hatasını yaptı.

Köylülerin ayaklanması ile tüm Rusya karıştı. Bundan yararlanan Bolşevikler (aşırıcılar), ordunun da devrime karışmasından yararlanarak, "Askeri Devrim Komiteleri" kurdular. 7 Kasım 1917'de hükümet darbesi ile Bolşevikler iktidarı ele geçirdiler ve 8 Kasım'da Lenin Petersburg'a geldi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
24 Eylül 2008       Mesaj #4
Bia - avatarı
Ziyaretçi
MsXlabs.org & Temel Britannica

Ekim devrimi 1917de, I. Dünya Savaşı sırasında Rusya'da gerçekleşen devrimin adı­dır. Ekim Devrimi'yle dünyadaki ilk sosyalist yönetim işbaşına gelmiştir.
Geri kalmış bir ülke olan Rusya, devrim­den önce çarlar tarafından yönetiliyordu. Rusya'nın Japonya ile yaptığı savaşta (1904-05) yenilgiye uğramasının ardından ülkede başlayan genel grev ve 1905 Devrimi başarı­sızlığa uğradı.
Rusya I. Dünya Savaşı'nda İngiltere, Fran­sa ile birlikte Müttefikler'e katıldı. Çok sayı­da köylü orduya alınarak cepheye gitmek zorunda kaldı; geniş tarım alanları işlenme­den bırakıldı. Kısıtlı donanım ve kötü yöne­tim orduda büyük kayıplara neden oldu. 1917'de Rusya neredeyse yenik durumdaydı. Savaş sırasında özellikle işçilerin ve köylüle­rin yaşam koşulları daha da kötüleşti.
1917 Mart'ında işçilerin başı çektiği ayak­lanma sonunda, Çar II. Nikolay'ın tahttan çekilmesiyle çarlık yönetimi son buldu. Alek-sandr Kerenski başkanlığında geçici bir hükü­met kuruldu. Halkın desteğini kazanamayan Kerenski hükümeti Müttefikler'in desteğiyle savaşı sürdürmeye çalıştı. Bu arada işçiler birçok kentte kendi seçtikleri temsilcilerden oluşan ve "Sovyet" adı verilen yönetim birim­leri kurdular. Sovyetler'in büyük bir bölümü Lenin'in önderliğindeki Bolşevikler'ce yön­lendiriliyordu. (Bolşevik sözcüğü Rusça'da "çoğunlukta olanlar" anlamına gelir.) Bolşe­vikler Ekim 1917'de Petrograd'da (bugün Leningrad) düzenledikleri bir ayaklanmayla iktidarı ele geçirdiler.
Lenin'in başkanlığında kurulan Halk Ko­miserleri Konseyi toprakların kamulaştırılma­sını; üretimde işçilerin denetiminin sağlanma­sını ve ülke sınırları içinde yaşayan tüm uluslara kendi kaderlerini belirleme hakkının tanınmasını öngören bir dizi kararname çıkar­dı; Kızıl Ordu'nun kurulduğunu açıkladı.
Almanya ile barış yapılması gerektiğini düşünen Lenin, Mart 1918'de BrestLitovsk Antlaşması'nı imzaladı. Bu antlaşmayla Rusya güneydeki ve batıdaki topraklarının büyük bir bölümünden vazgeçti. 1918-20 ara­sında, Bolşevikler ile karşıtları (Beyazlar) arasında iç savaş çıktı. Yeni hükümeti devir­me girişimleri oldu. O dönemde İngiltere, Fransa, Japonya ve ABD gibi ülkeler Beyaz-lar'ı destekledi. Ama sonunda Bolşevikler üstün geldi. Kari Marx'ın öğretisini benimse¬yen Sovyet yönetimi 1922'de Lenin'in önderliğinde SSCB'yi kurdu.
Yeni yönetim ülkedeki büyük sanayi işletmelerini, bankaları, fabrikaları, demiryollarını ve ticareti devletleştirdi. Kolhoz denen köy üretim kooperatifleri kurarak, küçük toprak sahiplerini kolektif üretime özendirdi. 1924'te Lenin'in ölümünden sonra başa geçen Stalin, 1953'te ölümüne kadar yönetimde kaldı. Stalin ile "sürekli devrim" kuramının savunucusu Troçki arasındaki karşıtlık, Troç-ki'nin partiden çıkarılmasıyla sonuçlandı.
Ekim Devrimi dünyanın en önemli olaylarından biridir. Sosyalizm ilk büyük başarısını, sanayileşmiş bir toplum yerine, beklenmedik biçimde Rusya gibi köylülüğün egemen olduğu, geri kalmış bir ülkede gerçekleştirmiştir.
Alvarez Ocean - avatarı
Alvarez Ocean
Ziyaretçi
26 Kasım 2009       Mesaj #5
Alvarez Ocean - avatarı
Ziyaretçi
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Ekim Devrimi (Rusça: Октябрьская революция / Oktyabrskaya revolyutsiya), Çarlık Rusyası'nda Jülyen takvimi'ne göre 24 Ekim 1917'de, (Miladi takvime göre 7 Kasım 1917) Petrograd'daki Kışlık Saray'ın Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin eline geçmesiyle başlayan ve Sovyetler Birliği'nin kurulmasına yol açan olaylar dizisidir.
19. yüzyıl sonunda Avrupa'nın en güçlü imparatorluklarından biri olan Rus Çarlığı, topraklarının genişliği ve ekonomik sıkıntılar yüzünden içeride sıkıntı çekiyordu. Sonunda 9 Ocak 1905'te Kanlı Pazar adıyla anılan gün yaşandı. Binlerce insan çalışma saatlerinin azaltılması ve yaşam standartının yükseltilmesi isteğiyle greve çıktı. Rus askerleri tedbirsizce kalabalığa ateş açtı ve 1000'den fazla insan öldü. Bu olay Rusya'da büyük infiale neden oldu. Sonucunda Bolşevizm ve komünist lider Lenin'in yıldızı parladı. Lenin'in taraftarları Çarlık tarafından bastırılsa da parlamento kuruldu, çok partili sisteme geçildi ve Çar 2. Nikolay 1906 Anayasası'nı kabul etti.
Miladi takvime göre 8 Mart 1917-Dünya Kadınlar Günü'nde başlayan protestolar son derece barışçıl başladı. Ücret dengesinin adil dağılımını talep eden halk, Çar tarafından zorla dağıtılmaya çalışıldı. Artan tepkiler üzerine parlamentoyu feshetmek isteyen Çar'a karşı parlamento başkanı devlete el koyduğunu açıkladı. Rusya'da liberal bir yönetim başladı.
Bu arada İsviçre'de olan Lenin, Bolşevikler'in yeni yönetimde asla bulunmaması gerektiğini savunuyordu. Rusya'ya dönmesi gereken Lenin'e gerekli desteği Rusya'yı savaştan atmak isteyen Almanya verdi. Marksist görüşlerden etkilenen Lenin ayrıca Rus aydını Plekhanov'dan esinlenmişti ve Marksizm-Leninizm önermesiyle ortaya çıkarak iktidara alternatif oluşturdu.
Rusya'da bir genel grev başlar.Genel grevdeki işçiler fabrikalarından çıkarak Çar'ın bulunduğu yere giderler.8-16 Aralık 1917 tarihlerinde süren olaylarda Bolşeviklerin önderliğindeki işçiler Çar II.Nikolay'ın tahttan çekilmesini sağladı.Romanov hanedanının üyeleri hapse tıkıldılar,ülkede cumhuriyet ilan edildi.Fakat,kurulan hükümet burjuvalardan oluşuyordu.Halbuki,amaç bir ploreterya devrimiydi.


Devrimin ilk top ateşini açan Avrora Kruvazörü

Pantserkruiser Aurora


Bütün İktidar Sovyetlere
V.İ.Lenin önderliğindeki Bolşevikler,amaçlananın aksine gene burjuvaların iktidar olduğunu gördüler ve Tüm İktidar Sovyetlere sloganıyla devrime başladılar.Fakat,isyandan önce Petrograd Sovyetleri Leninistlere karşı Petrograd kentinde saldırıya başladılar.Temmuz 1917'de bir Leninist isyan başlar.Fakat,başarısız olan bu hareketten sonra Lenin Finlandiya'ya kaçar.3 aylık kaçıştan sonra Lenin,1917 Ekim'inde Bütün İktidar Sovyetlere sloganıyla devrime başlar.Geçici hükümet tasfiye edilir,Vladimir İlyiç Lenin başkanlığında bir hükümet kurulur.
Lenin yoldaşı Troçki'yi dışişleri bakanlığına atadı ve Troçki Sovyetler Birliği'ni 1. Dünya Savaşı'ndan çeken Brest-Litovsk antlaşmasını imzaladı. Milli mücadele içinde olan Türkiye ile de sıcak ilişkiler kuruldu. Bolşevik devriminden sonra iç karışıklıklar içinde bulunan Rusya'da 1917-1922 arasında İç Savaş yaşandı. Bu savaş milyonlarca insanın ölümüne neden oldu ve Bolşevik iktidarı için idamlardan da çekinilmedi. Devrim öncesinde ''Bize Fransız Devrimi'ndeki gibi kesin bir terör dönemi lazım. diyen Lenin İdamlar olmadan nasıl bir devrim yapabilirsiniz? diyerek görüşünün arkasında durdu.
Leninizm'in en önemli özelliği dışardan bilinç taşımayı birincil öncelik saymasıydı. Marks'a göre proleterya sınıf bilincine kendisi ulaşacaktı ve sonunda devrimi yapacaktı. Lenin ise Sosyalizm için insanların bilinçlenmesini beklersek en az beş yüz yıl beklememiz gerekir. dedi ve proleteryaya bilinç taşınması gerektiğine hükmetti. Sonunda darbe ile de hedefine ulaştı.
1924'te Lenin hastalandı ve öldü. İktidarda olan tek parti- Sovyetler Birliği Komünist Partisi idi. Sorun ise onun başına kimin geçeceği idi. İç savaş döneminde ılımlaşan ve Josef Stalin'le yakınlık kuran Lenin ölmeden önce Stalin'in devrimin korunması için tehlikeli biri olduğunu ve iktidarın sol Bolşeviklere verilmesi gerektiğini söyledi ancak bu görüşler dikkate alınmadı. İç savaş döneminde Kızıl Ordu'nun komutasını üstlenen Troçki başlarda Stalin'i desteklese de Stalin'in Lenin döneminde başlatılan NEP-Yeni Ekonomik Politika'dan çıkılması gerektiğini savunması bardağı taşırdı ve Troçki muhalefete geçti. Stalin de 1928'e kadar Troçki'nin elindeki bütün yetkileri aldı ve onu sürgüne gönderdi.
Troçki 1940'ta Stalin'in ajanları tarafından suikaste uğradı. Stalin ise ülkesini 2. Dünya Savaşı'na sürükledi. Savaşta Hitler'e karşı ABD ile ittifak yapan Stalin tarihin akışını değiştirdi ve Yalta Konferansı'ndan sonra başlayan Soğuk Savaş'a neden oldu. 1953'e kadar iktidarda bulunan Stalin uzun sürecek ve Doğu Bloku'nun kaybetmesinin kesin olduğu Soğuk Savaş'ı başlattı ve büyük ihtimalle de Sovyetler'in sonunu hazırladı.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
14 Mayıs 2011       Mesaj #6
pesimist - avatarı
Ziyaretçi

NEREDEN ÇIKTI BU BOLŞEVİK DEVRİMİ?

Rusya'daki Bolşevik devrimi herkesi şaşırtmıştı. Fransa, İngiltere ve ABD, Lenin ve Bolşeviklerin Rus hükümetinin başına dert olacağını tahmin ediyorlardı. Mart ayında Çarı tahttan indiren Kerensky hükümetini devamlı uyarıyorlar, Lenin'in bulunup öldürülmesinin en iyisi olacağını tekrarlıyorlardı. Ama asla Lenin'in devrim yapıp Petrograd ve Moskova'yı ele geçireceğini düşünmüyorlardı.
Müttefiklere gelince, bu tam bir felaketti. Rusya, dört yıl boyunca milyonlarca Alman, Avusturyalı ve Türk askeri yutan bir cephe oldu. Çarı desteklemek için Murmansk üzerinden, Pasifik yoluyla Sibirya'nın doğu kıyılarına gemiler ulaştı. Çar düştükten sonra Kerensky'ye savaşta kalması için daha fazla destek vaat edildi ve 1917 yazında üç büyük Müttefik devlet silah ve cephaneyle beraber asker de gönderdi. Lenin başa geçtiğinde tüm Müttefik güçlerin derhal Rus topraklarından çıkmalarını istedi. Böylece yeni bir savaş başladı. Batı ve Sovyetler Birliği arasındaki ilişkinin 1917-22 yılları arsında nasıl olduğu pek az bilinir. Aslında bu, Müttefiklerin kaybettiği bir savaştır.
İngiltere ve Fransa batıda çok daha büyük bir savaşın için deyken Rusya'yla bir savaşa girişmeleri çelişkili bir durumdur. En basit açıklama ise, Rusya'ya zaten yüzlerce milyon dolarlık askeri malzeme ve asker gönderilmişken bunların değerlendirilmek istenmesi olabilir. Aslında hazır Rusya savaştan çekilmişken o malzeme Batı cephesine gönderilmeliydi. Bazı Çar yanlıları, Kerensky yanlıları, savaş uzmanları ve milliyetçi gruplar Lenin'e karşı çıktılar, hepsi de tasfiye edildiler.
Churchill'e göre, eğer önlem alınmazsa Bolşevikler tüm dünyaya yayılabilirdi. Böylece Batılı Müttefikler harekete geçti. Harekete geçmek iyi bir fikir gibi görünüyordu ama plansız bir şekilde ve sorumluluk alma konusunda pek heves duyulmadan işe girişilmişti. Ancak Lenin'in işini bitirme girişimi başarısız oldu. On binlerce İngiliz, Fransız ve Amerikan askeri Ortadoğu ve Pasifik yoluyla Murmansk'a geldi. Ancak hiçbirinin malzemeye göz kulak olmak dışında belli bir görevi yoktu. Bu arada Kızıl Ordu'nun başındaki Troçki cepheden cepheye koşuyor, başarılı savaşlar çıkarıyordu. Bir yandan Moskova'yı almaya çalışırken bir yandan da Urallar'da operasyonlar yapıyordu. Ukrayna'daki Alman güçlerine ve Batı İttifakına karşı isyanlar örgütlüyordu.
1918 Kasımında ateşkes imzalanmasından sonra Rusya'da asker tutmak anlamsız bir hale gelmişti. Almanya kaybetmiş ve antlaşmaya göre askerlerini sınırlarının gerisine çekmek zorunda kalmıştı. Bu, Ukrayna'dan da çekilmesi anlamına geliyordu. Churchill o sırada artık İngiltere yönetiminde değildi ve batıda savaşın sona ermesi üzerine Baltık Denizi ve Karadeniz üzerinden Rusya'ya asker gönderilmesi konuşuluyordu.
Belli bir plan olmaksızın Rusya'yı Kızıl ve Beyaz hükümet olarak bölmeye çalışmak pek işe yaramadı. Dahası Lenin'e kuşaklar boyu etkisini gösterecek Batı karşıtı bir propaganda yapmak için malzeme verdi.
leon - avatarı
leon
Ziyaretçi
21 Kasım 2011       Mesaj #7
leon - avatarı
Ziyaretçi
Ekim Devrimi, Bolşevik Devrimi ya da Rus Devrimi (Rusça: Oktyabrskaya revolyutsiya), Çarlık Rusyası'nda Jülyen takvimi'ne göre 24 Ekim 1917'de, (Miladi takvime göre 6 Kasım 1917) Petrograd'daki Kışlık Saray'ın Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin eline geçmesiyle başlayan ve Sovyetler Birliği'nin kurulmasına yol açan olaylar dizisidir.
Ekim Devrimi, 1917 Şubat Devrimi ile başlayan devrimci sürecin ikinci aşaması olarak değerlendirilir. Ekim Devrimi ile Temmuz Günleri ile iktidarı tekleşerek ele geçiren ancak Kornilov Olayı ile güç ve destek kaybeden Geçici Hükümetten iktidar alınmış Bolşeviklerin ve müttefikleri olan Sol SR’ların çoğunlukta olduğu Sovyetlere verilmiştir. Bu gelişmelerin üzerine Bolşevik karşıtı monarşi yanlısı Beyaz Ordu, Rus İç Savaşını başlatmıştır. 1922 yılnda iç savaştan galip çıkan Bolşevikler Sovyetler Birliği'ni kuracaklardır.
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
14 Temmuz 2012       Mesaj #8
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Kanlı Pazar
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Çarlık Rusyası'nda 1905 Devrimi'ni başlatan kanlı ayaklanmanın olduğu gün (29 Ocak). Japon-Rus Savaşı'nda Japonların Port-Arthur'e girmesi, içerde de yönetimden hoşnut olmayan halkı ayaklandırdı. Petersburg'da bir protesto gösterisi düzenleyen halk, isteklerini Çar'a bildirmek için Kışlık Saray'a yürüdü. Göstericilere hedef gözetmeksizin ateş açıldı, acımasız bir katliam yapıldı.
In science we trust.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
9 Ağustos 2012       Mesaj #9
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Rus Devrimi, Sovyet Devrimi, Büyük Ekim Devrimi
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

1917'de Rusya'da çarlık rejiminin devrilmesiyle sonuçlanan devrim. Rus Devrimi, Sovyet Devrimi, Büyük Ekim Devrimi diye de bilinir. 19. yüzyılın sonlarında Rusya, dünyadaki en önemli ülkelerden biriydi. Geniş bir alana yayılmıştı, nüfusu 130.000.000'un üstündeydi, büyük ve güçlü bir orduya sahipti. Ancak bu güçlü görünüşünün ardında, ekonomik ve politik bakımdan geri kalmış bir ülke vardı. Bürokraside ve hizmet sektöründe açıkça gözlenen bir çürüme ve yetkisizlik söz konusuydu. Nüfusun % 80'i yoksul köylülerden oluşuyordu. Gelişmeye başlayan sanayi de birkaç büyük fabrikada yoğunlaşmıştı. Ulaşım yetersizlikleri, sanayi ürünlerinin ülke çapında dağıtımını engelliyordu. Bunların yanı sıra, gelişen sanayiyle birlikte kentlerin çevresinde son derece yoksul işçi mahalleleri ortaya çıkmıştı. Bir mutlakiyet rejimi uygulayan Çar II. Nikola, yönetimde son derece keyfî davranıyor, demokrasi yolundaki her türlü muhalefeti acımasızca eziyordu (Serflere özgürlük tanıyan ve birçok liberal reformu gerçekleştiren büyükbabası Çar II. Aleksandr "Narodnaya Volya" (Halkın İradesi) adlı narodnik hareketin düzenlediği bir suikast sonucu öldürülmüştü).

II. Nikola'nın, imparatorluğu Uzak Doğu'ya doğru genişletme çabaları, Japonya ile Rusya arasında birtakım çelişkilerin doğmasına yol açtı. 1905 Rus-Japon Savaşı'ndan bozguna uğrayarak çıkan Rusya'da, hoşnutsuzluk kitlesel boyutlara vardı. Savaş vergileri ve ekonomik kriz, dayanılmaz boyutlara ulaştı. "Kanlı Pazar" denilen 22 Ocak 1905 günü çarın askerleri Kışlık Saray önünde toplanan göstericilere ateş açtılar. Grevler, yerel ayaklanmalar ve suikastler ilkbahar ve yaz boyunca sürdü. Haziran ayında, Potemkin Zırhlısı'nın mürettebatı ayaklandı ve devrim çağrısında bulundu. Ekim ayındaysa, St. Petersburg işçilerinin önderliğinde on günlük bir genel grev yapıldı. Çar, bir anayasa hazırlanmasını kabul etmek zorunda kaldı ve "Ekim Manifestosu" ile bazı medenî hakları ve özgürlükleri tanıdı; seçim yoluyla işbaşına gelen bir "Duma" kuruldu. Çarın bu hareketi, ılımlı muhalefeti bir ölçüde eritti ve hükümetin otoritesini sağlamlaştırmasına yol açtı. Rus tarihine "1905 Devrimi" olarak geçen bu dönemde St. Petersburg işçilerinin kendi temsilcilerinden oluşturdukları bir tür meclis olan "Sovyet" adlı yeni bir örgüt oluştu. Yurt dışında bulunan ve devrimin patlak vermesiyle Rusya'ya dönen Troçki, Sovyet'in başına getirildi. Daha sonra grevler, sokak çarpışmaları, Sovyet'in oluşumu ve rolünden hareketle Lenin de 1905 devrimini 1917 Ekim Devrimi'nin ilk provası olarak nitelendirecektir.

1905 Rusyası'nda güçler dengesinin çarlık lehine gelişerek devrim yenilgiye uğradı ve Sovyet teslim olurken yöneticileri de hapse atıldı. 1914 yılında Rus hükümeti I. Dünya Savaşı'na girdi. Kazanılacak zaferin, ülkeyi eski rejimin etrafında birleştireceğine inanılıyordu. İki yıl içinde Rusya'nın savaş kayıpları milyonları buldu. Cephede savaşan askerlerin silâhları bile yoktu. Sivil halk açlıkla savaşıyordu. Ulaştırma ve taşıma sistemleri tam bir karmaşa içindeydi. Çarlığın son bir yılı içinde, dört başbakan, üç dışişleri bakanı ve üç savaş bakanı görev yaptı. Hükümet, tam anlamıyla ülkeyi yönetemez bir duruma gelmişti. 8 Mart 1917'de (eski Rus takvimine göre 23 Şubat), adı sonradan Petrograd olarak değiştirilen St. Petersburg'da grevler ve gösteriler yaygınlaştı. Kadınların yaptığı gösteriye ateş açılması üzerine polis ve askerler arasında da çatışma başladı ve bu olay "1917 Şubat Devrimi"nin patlak vermesine yol açtı. Menşeviklerin önderliğinde aynı gece Sovyetlerin yeniden kurulması için işçi temsilcileri seçimleri yapıldı. 12 Mart 1917'de (27 Şubat) Duma, Prens G.Y. Lvov'un başkanlığında bir geçici hükümet oluşturdu. Bir gün sonra da, artık hiçbir politik desteği kalmamış olan çar, iktidardan çekildi. Geçici Hükümet ve Sovyet ayrı saray bölümlerinde karargâh kurdular. Geçici Hükümet'in kararları ancak Sovyet tarafından onaylandığı takdirde uygulamaya sokulabiliyordu.

Bu nedenle Şubat'tan Ekim'e kadar geçen süre Lenin tarafından "ikili iktidar" dönemi olarak nitelendirildi. Yurt dışındaki Troçki'nin geri dönerek Sovyet'in başkanlığına getirilmesi, ardından İsviçre'de bulunan Lenin'in de Petrograd'a gelerek Bolşevik Parti örgütünün başına geçmesiyle Rusya'daki siyasî yaşam yeni bir boyut kazandı. Geçici Hükümet'te değişiklikler oldu ve başbakanlığı A. Kerenski üstlendi. Kerenski, Almanya ile savaşı sürdürmek istiyordu, Lenin önderliğindeki Bolşevikler ise emperyalist savaşa son verilmesi doğrultusunda propaganda yapıyorlardı. Bolşeviklerin iktidarı almak için ilk atılımları (Haziran) başarısızlığa uğradı. Troçki ve birçok Bolşevik yönetici hapsedildi, Lenin saklanmak zorunda kaldı. Eylül ayında Kerenski hükümeti sağcı bir karşı darbe düzenleyen Kornilov'a karşı işçileri silâhlandırmak zorunda kaldı. Silâhlandırılan işçilerin Bolşevikleri desteklemesi üzerine Kerenski hapisteki Bolşevik yöneticileri serbest bıraktı ve yönetimdeki etkinliğini büyük ölçüde yitirdi. 6 Kasım 1917'de (eski Rus takvimine göre 24 Ekim) artık Sovyet'te Menşeviklere ve Sosyalist Devrimciler'e karşı çoğunluk sağlamış olan Bolşevikler, Sovyet Askerî Yürütme Komitesi'nin devrim planlarına uygun olarak Kışlık Saray'ı ve geçici hükümet binalarını ele geçirdiler. Ertesi gün, toprak devrimi programları Bolşeviklerce hemen aynen benimsenmiş olan Sosyalist Devrimciler'in hükümete katılmaya yanaşmaması üzerine yalnızca Bolşeviklerden oluşan bir Halk Komiserleri Konseyi oluşturuldu ve bu konsey ülkedeki tüm Sovyetler tarafından tanındı. Fabrikalara, Kilise'nin ve eski düzen yanlılarının mülklerine el kondu.

Rus tarihine "1917 Ekim Devrimi" olarak geçen bu devrimi, Lenin, tarihî görevleri bakımından, devrimin kırsal alanlara taşındığı 1918 yılına dek "burjuva", ondan sonrası için de "sosyalist" olarak nitelendirdi. İlerlemeye devam eden Alman orduları ile 5 Aralık'ta ateşkes imzalandı. 3 Mart 1918'de imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması ile savaş kesinlikle sona erdi. Ateşkesin hemen ardından, Rusya'da iç savaş patlak verdi. Bir yanda İngiltere, Fransa, Japonya ve ABD hükümetleri tarafından desteklenen ve eski çarlık rejimi yanlısı güçlerden oluşan Beyaz Ruslar, diğer yanda ise Troçki tarafından örgütlenen ve eski askerlerle işçilerden oluşan Kızıl Muhafızlar bulunuyordu. Yaklaşık üç yıl boyunca, Kafkasya, Ukrayna, Baltık yöresi ve Sibirya'da şiddetli mücadeleler oldu. 1921 yılında Bolşevikler iktidarı tam anlamıyla ele geçirdiler.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
26 Mart 2013       Mesaj #10
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
RUS DEVRİMİ

Rus Devrimi yirminci yüzyılın çığır açan olaylarından biridir. Fransız İhtilali gibi, o da faal evresi sona erdikten çok sonra bile yankılarım sürdürmüştür. Ana ürünü olan Sovyetler Birliği’nin çöküşünün üzerinden on yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına kar¬şın, bugün etkisi hâlâ sürmektedir.

Rus Devrimi, Meksika Devrimi ile Osmanlı İmparatorluğu, İran ve Çin’deki benzer olaylarla birlikte, bir ölçüde benzer ne¬den ve amaçlara sahip bir devrimler kümesinin parçasıydı. Ne var ki, Rus Devrimi’nin etkisi bu kümedeki bütün diğer devrimlerden çok daha büyük oldu. Pek çok yönden, tıpkı Fransız İhtilalı’nın on dokuzuncu yüzyıl için yaptığı gibi, Rus Devrimi de yirminci yüzyılda devrim standardım belirledi. Profesyonel dev-rimcilerden oluşan bir partiye ve proletarya ile köylülük arasında ittifak olasılıklarına ilişkin düşünceleriyle Vladimir Lenin, iktidarı ele geçirmek için izlenecek yolun haritasını çizdi. Lenin’in çö¬mezi ve halefi İosif Stalin ise bu iktidarın, devrimi savunmaya ve genişletmeye muktedir sanayileşmiş, kentleşmiş bir toplumun inşa edilmesinde nasıl kullanılacağını gösterdi.

Rus Devrimi’ni ayrıntılarıyla ele almadan önce değinilmesi gereken en azından iki genel sorun var. Bunlardan biri, Alman tarih yazıcılığında sıklıkla ileri sürülen ve o ulusun izlediği özel tarihsel yol anlamına gelen Sondenvejf'in bir tür Rus versiyonu olan kaçınılmazlık sorunudur. Kaçınılmazlık konusunda kısaca, Rus Çarlığı’nın I. Dünya Savaşı’na kadar, hatta savaş sırasında bile devrim dışında birçok seçeneği olduğu söylenebilir. Siyasal kişilikler, savaşın patlamasından önceki yirmi beş yılda bu impa¬ratorluğu değiştirmek veya reformu başlatmak için çok büyük çabalar harcamışlardı. 1917 sonbaharında bile bir dizi seçenek bulunuyordu.

İkincisi, Rus Devrimi’ne ilişkin herhangi bir tanımın 1917 yılının o sıra dışı olaylarıyla sınırlı kalmayıp ötesine geçmek zo¬runda olmasıdır. Bunun yerine, biz bu devrimi, her biri çok daha büyük bir bütünün parçası olan dört farklı dönemde ele alacağız. İlkin, 1905 Rus Devrimi, başka koşullarda Rus Çarlığı’nı gerçek bir meşruti monarşiye dönüştürebilecek bir dizi olaya yol açtı. 1905 Devrimi’nin ürettiği değişiklikler yerleşseydi, Rus Çarlığı I. Dünya Savaşı travmasını atlatabilir ve muhtemelen Sovyetler Birliği’nin 1930’larda ulaştığı sanayileşme ve kemleşmeye yakın bir düzeye, hem de çok daha az insan kaybıyla ulaşmış olurdu. Bir somaki dönem 1914’teki kriz yılıdır. Üçüncüsü, 1917 ve o ola¬ğanüstü yılı izleyen İç Savaş’tır. Son olarak, önce 1920’lerde ve ardından, çok daha karanlık geçen 1930’larm Stalin Devrimi’nde iktidarı kullanma çabaları gelir.

1917 Devrimi

Şubat Devrimi Romanof hanedanına son verdi. Aslında sonu getiren bir devrimden çok, imparatorluğun savaşın baskı¬ları altında çökmesiydi. Yenilgilerle hırpalanan rejim, 1917 ba-şında ekonomik çözülmeye de yaklaşmıştı. Nikolay ve bakanları, Duma üyelerinin, sanayicilerin ve profesyonellerin savaş çabasına yardımcı olma arzusundan yararlanmamıştı. Rusya’da denetim¬li İngiliz ve Alman ekonomilerine benzer bir şey yoktu. Bunun yerine, fabrikalar hammaddelerden yoksundu, kentte yaşayanlar gıda ve ısınma ihtiyaçlarını karşılayamıyordu, ordu da gereken erzak, silah ve mühimmattan yoksundu.
23 Şubat’tan (8 Mart) başlayarak, büyük çoğunluğu kadınlar¬dan oluşan kalabalıklar, Petrograd (St. Petersburg’un savaş döne¬mindeki adı) sokaklarına döküldü. Sonraki birkaç gün boyunca kalabalıklar daha da büyüdü ve radikalleşti. Kalabalıkları kontrol altına almak için gönderilen askerler de onların yanına geçti. Baş¬kentte düzeni sağlayamayan rejim çözüldü.

Açılan siyasal boşluğa, Duma’nın içinden çıkan bir Geçici Hükümet adım attı. Geçici Hükümet işgününü sekiz saate in¬dirmek gibi bazı halkçı kararlar aldı. Hükümet önünde sonunda yeni bir yönetim sisteminin ayrıntılarım belirleyecek bir kurucu meclis oluşturmaya karar vermişti. Bununla birlikte, en önde ge¬len görev savaş çabasının sürdürmekti. Köylüler için toprak gibi diğer ağırlıklı sorunlar belirsiz süreyle ertelenecekti. Belki de Ge¬çici Hükümet’in en önemli hatası, kitlelerin sabır ve iyi niyetine fazlasıyla bel bağlamasıydı.

Bir başka kurum olan Petrograd Sovyeti, Geçici Hükümet’in oluşmasıyla aynı dönemde ortaya çıktı. Petrograd yöresinin işçi¬lerini, askerlerini ve denizcilerini temsil ediyordu. Sürekli değişen üyeliğiyle, kamuoyunu en dolaysız yolla yansıtıyordu. Hükümet gücünü kullanmaya kalkışmamakla birlikte, Geçici Hükümet kar¬şısında hatırı sayılır ağırlığı vardı. Gözlemciler “ikili iktidar”dan söz ediyorlardı: Geçici Hükümet’in yaptığı her şeyde Petrograd Sovyeti’nin görüşünü dikkate almak zorunda olduğu düşünce¬sinden.

Başlangıçta, Geçici Hükümet’teki önde gelen isimler bir Ana¬yasal Demokrat (Kadet) olan dışişleri bakanı Pavel Milyukov ile Oktobrist olan savaş bakanı Aleksandr Guçkov’du. Milyukov, hükümetin savaştan sonra, sınırların değişmesine ilişkin hüküm¬ler de dâhil, savaşta müttefikleriyle yaptığı antlaşmalara bağlı ka¬lacağını belirttiği zaman kopan gürültü, hükümet değişikliğine kadar vardı. Yeni Geçici Hükümet’te iki önemli değişiklik vardı. İlkin, yeni savaş bakanı Aleksandır Kerenski en göze çarpan isim olarak ortaya çıktı. Ilımlı bir sosyalist olan Kerenski, 1917’nin devrimci karmaşasında hükümetin tüm diğer üyelerinden daha rahat görünüyordu. İkinci görüşmeme, sosyalist partilerin temsilci¬lerinin hükümete girmesiydi. Hem RSDİP’de Lenin’in rakipleri Menşevikler, hem Sosyalist Devrimciler yeni Geçici Hükümet’e katılmışlardı. Artık hükümet politikaları ile eylemlerinin sorum¬luluğunu paylaşıyorlardı.

Bolşeviklerin önderi Lenin, Nisan 1917’de Rusya’ya döndü. “Nisan Tezleri”nde, partisini Rusya’daki tüm diğerlerinden ayı¬ran bir görüş ortaya koydu. Cesur bir biçimde, ilhak veya savaş tazminatı olmaksızın barış ilan edilmesini, köylülere toprak ve¬rilmesini ve tüm iktidarın Sovyetlere devredilmesini istedi. Bu, Bolşeviklerin sonunda iktidarı ele geçirmesine çok önemli bir katkıydı. Ne var ki, o sırada birçok Bolşevik bu yeni yönelimi kabul etmekte güçlük çekti. Lenin’in partideki birçok kişiyi kendi görüşlerinin doğruluğuna ikna etmesi gerekti ve bu ne ilk kez oluyordu ne de son kez olacaktı.

1917 yazı sonunda, o yaz içinde başbakanlığa yükselen Kerenski’nin, hükümetin denetimini sıkıca elinde tuttuğu görü¬lüyordu. Kerenski’nin düzenlemiş olduğu saldırının başarısızlığı¬na karşın, Geçici Hükümet o büyük kargaşanın yaşandığı Tem¬muz Günleri’ni adatmayı başardı. O dönemde silahlı göstericiler sosyalist partilerden hükümeti ele geçirmelerini istemişler, Bolşevikler de iktidarı ele geçirmeye yönelik bir girişimde bulunma düşüncesini gözden geçirmişlerdi. Sosyalistler hükümet sorum¬luluğunu almayı reddettiler, Bolşevikler de başarısız olma riski¬ne girmektense silahlı bir ayaklanmadan vazgeçtiler. Ağustos’ta General Kornilov’un sağ darbe girişimi başarısız oldu. Bolşevik Parti, Lenin’in bir Alman ajanı olduğu söylentileriyle yıpratıldı. Lenin tutuklanmamak için kılık değiştirerek Finlandiya’ya kaçar¬ken, bazı Bolşevikler gözaltına alındı.

Sonbaharda ne Kerenski ne Lenin Rusya’daki durumu net olarak görebiliyordu. Ama koşullar Lenin’in lehine gelişti. Ke¬renski, kamuoyunu temsil edecek ve seçimlere hazırlayacak grup¬lan toplantıya çağırarak Kurucu Meclis’in seçimini geciktirmeye devam etti. Lenin’se, Rusya’nın devrim için olgunlaştığına ikna olmuştu. Durumun bu olduğuna diğerlerini de ikna etmek üzere işe girişti. Bolşevik Parti Merkez Komitesi (MK) eyleme geçmek konusunda isteksizdi, ama sonunda devrim düşüncesini günde¬me almaya razı oldu.

Bolşeviklerin Ekim Devrimi’nde iktidarı ele geçirmelerine yardım eden iki etken vardı. İlki, ülkedeki kaos ortamıydı. Top¬raklara el koyan köylüleri, fabrikaları işgal eden işçileri, birlik-lerinden firar eden askerleri ve özerklik, hatta bağımsızlık için uğraşan milli azınlıklarıyla, Rusya neredeyse anarşi içindeydi. Kent ve bölge yönetimleri yerel olaylara Petrograd’a pek sorma¬dan tepki gösteriyordu. Bununla birlikte, geriye pek bir şey kal¬mamış olsa da, ulusal liderliği hâlâ Petrograd’dan bekliyorlardı. İkinci etken, artık Bolşevik Parti’de önemli bir kişi ve Petrograd Sovyeti’nin etkili bir üyesi olan Leon Troçki’nin çalışmalarıydı. Troçki, Sovyet’teki konumunu devrimi koruma hazırlığı için kul¬lanmıştı. Kızıl Muhafiz birimleri, işçi milisleri, asker ve denizci¬lerle bağlantılar kurmuş, bunu yaparken de Geçici Hükümet’in askerler üzerindeki otoritesini sarsmıştı.

Bolşevikler, Geçici Hükümet’in Bolşevik gazetesi Pravda’’ya karşı eylemlerini bir karşıdevrim başlangıcı olarak sundular. Ça¬bucak Petrograd’ın denetimini ele geçirdiler ve Geçici Hükümet’i devirdiler. Bolşevik Parti Petrograd’da bile hâlâ azınlıktaydı, ama amaçlarının ülkedeki kitlelerin amaçlarını temsil ettiğini ileri sü¬rebilirdi. Çoğu işçi ve köylü Bolşevik değildi, ama Bolşevik prog¬ramım, özellikle devrimi savunma düşüncesini kabul ediyorlardı. Bolşeviklerin hükümeti ele geçirmesi, o sırada Petrograd’da top¬lanmaya başlamış olan İkinci Tüm Rusya Sovyetleri Kongresi’ne, devrimi koruma çabası olarak sunuldu. Delegelerin tümü Bol¬şeviklerin yapmış olduğunu onaylamak istemiyordu ve birçoğu toplantıyı terk etti. Ama geride kalanlar bir Bolşevik-Sol Sosyalist Devrimci hükümeti onayladı.

İktidar görece az kan dökerek ele geçirilmişti. Ama bunu iz¬leyen İç Savaş kanlı ve acımasız oldu. İç Savaş döneminin, devri¬min yanlış yöne gitmeye başladığı nokta olduğu ileri sürülmüş-tür. Buna göre, o sırada atılan adımlar ve benimsenen yöntemler, daha sonraki yıllar da Stalin’in 1930’larda kurduğu sert rejimden kaçınmayı güçleştirmişti.

Başlangıçta birkaç çetin seçimin yapılması gerekti. İlki, ilk ve son kez Ocak 1918’de toplanan Kurucu Meclis’le ilgiliydi. Delegelerin yaklaşık dörtte biri Bolşevik’ti. Bazıları Sol Sosya¬list Devrimcilerdendi, ama delegelerin çoğunu ılımlı Sosyalist Devrimciler ve Menşevikler oluşturuyordu. Bolşevikler birlikte çalışmanın ne kadar zor olacağını anlar anlamaz Kurucu Meclis’i dağıttılar.

Bir başka zor seçim, Almanya’yla bir barış antlaşması imzala¬nıp imzalanmayacağı sorunuyla ilgiliydi. Troçki’nin bazı zekice manevralar (“ne barış ne savaş”) denemesine karşın, Almanlar Brest-Litovsk Antlaşması’nda ağır koşullar dayattılar ve Lenin antlaşmanın kabul edilmesinde ısrar etti.

“Savaş Komünizmi” adı verilen ve 1918’den 1921’e kadar hüküm süren ekonomik politikalar, büyük ölçüde İç Savaş ko¬şullarına, yani gıda stoklarını, sanayi üretimini ve malların dağı¬tımını kontrol altında tutma zorunluluğuna verilen bir yanıttı. Bununla birlikte, Savaş Komünizmi’nin tek bir ekonomik plan oluşturma ve komünizmin kurumsal temelini yaratma çabası ol¬duğu da doğrudur. Ekonomiyi örgütleme ve yönetme yöntemi olarak başarısız olmasına karşın, Bolşeviklere karar alma ve zor kullanımı konusunda kazandırdığı deneyim, onları yeni toplu¬mu biçimlendirmede baskının gerekliliğine inandırmaya yardım etti.

Beyaz Ordu’nun etkinlikleri ve çeşitli yabancı müdahaleler de İç Savaş’ın sona ermesinden sonra bile partiyi nitelemeye devam eden bir kuşatılmışlık zihniyetinin biçimlenmesine yardım etti. Troçki’nin önderliğinde Kızıl Ordu’nun ve Feliks Dzerjinski’nin önderliğinde gizli polis Çeka'nm kuruluşu da, acımasız yöntem¬lerin zorunlu görüldüğü bir atmosfere katkıda bulundu. Lenin hep “yumuşak” olmaktan çok “katı” olmakla övünürdü. O gün¬ler, Bolşeviklerin sertliklerini sergilemelerini ve amaca ulaşmak için mevcut her türlü aracı kullanma iradesini göstermelerini ge¬rektiren zamanlar olarak görülüyordu.

Bazı Avrupalı sosyalistler, Bolşevikleri ne pahasına olursa olsun iktidarı ellerinde tutmakla eleştirdiler. Örneğin, Alman Komünist Partisi’nin kurucularından Rosa Luxemburg, iktidarı korumak için böylesine sert yöntemler kullanmaktansa, düpedüz ondan vazgeçmenin daha iyi olup olmayacağını soruyordu. Her durumda İç Savaş, parti üyesi olsun olmasın, milyonlarca Rus için biçimlendirici bir deneyim oldu. 1920’lerde güçlü konumlara gelenlerin birçoğunu katılaştırdıktan başka, 1920’lerin sonun¬da pek çok genç Rus’u karakterize eden idealizmde ve devrimin amaçları için kendini feda etme isteğinde kendini gösteren bir devrimci mit de yarattı. Beş Yıllık Plan’lar için Stalin bu enerji ve coşkudan yararlandı.

Sonuç

Rus Devrimi, kendinden önceki Meksika ve Britanya Devrim¬leri gibi farklı bölümlerden oluşur. 1917 Devrimi uzun devrimci sürecin kilit öğesiydi, ama tek öğesi değildi. 1905 Devrimi ve onun getirdiği olanaklardan yararlanmadaki başarısızlık, 1917’ye ve İç Savaş dönemine giden yolu hazırladı. 1917’den sonra Rusya’yı kontrol edenler, tıpkı Meksika Devrimi’nde olduğu gibi, 1920’leri iktidarlarım pekiştirmek ve daha önceki olayların yarat¬tığı hasarları onarmak için kullandılar. Daha soma, 1930’larda Sovyetler Birliği’ni yeniden yaratmak için çok daha radikal bir tarzda harekete geçtiler.

Devrimin Meksika ve Sovyetler Birliği’ndeki sonuçları ile İngiliz Devrimi’nin sonuçlan arasında büyük zıtlıklar görülür. İngiliz Devrimi, pek kusursuz olmasa da, daha esnek bir hü-kümet, ekonomi ve toplum sistemine doğru evrime izin veren koşullar yaratmıştı. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda İngiltere’de, gelişen meşruti monarşinin tehlikeye düştüğü anlar oldu. Bununla birlikte, İngiliz sistemi düzensizlik ve protestolar¬la yüz yüze geldiğinde bile devrimi tekrarlamaktan kaçındı. Öte yandan Meksika ve Sovyet devrimleri 1940’larda ve 1950’lerde görece iyi, 1960’lar ile 1970’lerde daha az iyi, 1980’lerde ise (Meksika’da 1990’larda da) kötü işleyen, görece katı sistemler yarattı. Eski Sovyetler Birliği’nin farklı kesimleri, 1991’de Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle başlayan geçiş döneminin sorunlarıyla mücadele etmeyi hâlâ sürdürmektedir.

1930’lann sonuna gelindiğinde Sovyetler Birliği’nde yaşam, bazen çarlık dönemini anımsatsa da, I. Dünya Savaşı’ndan önce var olandan köklü bir farklılık gösteriyordu. (II. Dünya Savaşı’nın Sovyetler Birliği’ne etkisi çok derin oldu. Bazı araştırmacılar bunu, Stalin’in 1930’lardaki politikalarının etkisine eşdeğer gö¬rür. Haklılık payı ne olursa olsun, bu bakış açısı buradaki tartış¬manın kapsamının dışında kalıyor.) Stalin’i izleyen parti önderleri onun muazzam ve keyfi gücünden yoksun olmakla birlikte, sis¬tem gene de ağırlıklı olarak tek ve güçlü bir lidere dayanıyordu. Leonid Brejnev’in son dönemlerinde olduğu üzere, liderin gö-revini güçlükle yerine getirebildiği zamanlarda bile, sistem onun simgesel varlığını gerektirecek biçimde kurulmuştu.

Daha az görünür olan, Komünist Parti bürokrasisi ve onunla ilişkili çeşitli bürokrasilerdi. Sistemin diğer tüm özelliklerinden daha çok, güçlü ve ayrıcalıklı seçkinlerden oluşan bu bürok¬rasiler, inisiyatifi ve yenilikçiliği boğdular. Seçkinler ile kitle¬ler arasındaki farklılıkların kapitalist toplumlardakinden daha küçük olduğu doğru olmakla birlikte, hâlâ Marx ve Engels’in öğretilerine uymayan hatırı sayılır farklar vardı. Sistem yenilik gerçekleştirmek bir yana, yapılmakta olan işleri geliştirmek için bile çok az dürtüye sahip bir ekonomi yarattı. Sovyetler Birli¬ği ancak, çoğu askeri konular veya kültürel saygınlıkla ilişkili birkaç alanda üstünlük kurdu. Birçok temel alanda, özellikle tüketim malları, konut sağlamada ve sonraki yıllarda sağlık hiz¬metlerinde kötüydü.

Ortalama Sovyet yurttaşı için 1930’lann sonuna gelindiğinde kendini tüketmiş olan devrim iki çekici özelliğe sahipti: II. Dün¬ya Savaşı’nda Nazi Almanya’sına karşı Sovyet zaferinin de kanıt¬ladığı üzere güçlü bir devlet yaratmış ve zorunlu ihtiyaç mad¬delerinin çoğunu ya ücretsiz veya düşük, desteklenmiş fiyatlarla sağlayan, ama kötü yönetilen bir refah devleti getirmişti. Buna karşılık, yurttaşın sistemin koyduğu kalıplara uyması gerekiyordu. Birey olmanın ve kendi yaşamının bir parçası üzerinde sınırlı bir denetime sahip olmanın mümkün olduğu küçük bir alan bulabi¬liyordu. Rejimin kabul ettiğinden daha çok olsa da, görece az sa¬yıda kişi bu duruma karşı çıktı veya isyan etti. Ayrıca, 1960’ların sonuna gelindiğinde Batılı gazetecilerle temasa geçen muhalefet olgusu da ortaya çıkmıştı.

Meksika Devrimi’yle karşılaştırıldığında, Rus Devrimi daha kanlı, daha acımasız ve daha baskıcıydı. Aynı zamanda çok daha etkiliydi. Lenin’in devrimciler ve devrim hakkındaki düşüncele¬ri, yirminci yüzyılın başından sonuna kadar Marksistleri ve di¬ğer radikal düşünürler ile eylemcileri etkiledi. Stalin’in Beş Yıllık Plan kavramı Üçüncü Dünya’nın yeni doğan uluslarında, hatta Batı Avrupa’da bile yankı buldu. Sovyetler Birliği’nin II. Dünya Savaşı’ndaki rolü sistemi haklı çıkarmış gibi görünüyordu. Ar¬dından, Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği aç gözlü ve yeni sömürgeci kapitalizme karşı çekici bir seçenek olarak çok sayıda insanı etkiledi. Sovyetler Birliği 1980’lerde gözle görülür biçim¬de zayıflarken bile, dünya olaylarında önemli bir rol oynamaya devam etti.

Sonuç olarak, Rus Devrimi en iyi biçimde Fransız İhtilali’yle karşılaştırılabilir. Fransız İhtilali gibi, o da siyasete yeni kurum¬lar ve yöntemler getirerek siyaset ve uluslararası ilişkiler uygula¬malarını onun etkisine direnen ülkelerde bile dönüşüme uğrattı. Sovyetler Birliği, on sekizinci yüzyıl Fransa’sından farklı olarak, yirminci yüzyılın önde gelen gücü olmasa da, özellikle dünyanın bir süreliğine büyük ölçüde iki kutuplu bir hale geldiği II. Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası sahnedeki varlığı rahatsız edecek kadar güçlüydü. Siyasetin farklı bir yöntemi olarak devrimlerin artık dış müdahale olmadan kendi kendilerini tamamlama konu¬sunda pek az şansı olduğu bir dünya yarattı. Rus Devrimi’nden sonra büyük devletler, özellikle de ABD, ortaya çıktığı her yerde devrim olgusuyla çok daha yakından ilgilendi.

Son olarak, devlet yönetimine ve ekonomik ilişkilere önem¬li bir yaklaşım olarak toplum mühendisliğinin yükselişi yirminci yüzyıla damgasını vurdu. Rus Devrimi, tüm aşamaları ve uygu¬lamalarıyla yüzyıl içindeki en radikal toplum mühendisliği yakla¬şımlarının gerçekleştirildiği bir örnek sundu. Onunla denk veya onu aşan sadece 1949’da Komünistlerin iktidara gelmesinden sonra Çin Devrimi veya 1970’lerde Kamboçya’da Kızıl Khmer çılgınlığı oldu. Milyonlarca Rus’un şanssızlığına, Rus Komünist Partisi, yeni devrimci kadın ve erkekler yaratmaya girişecek güç ve kaynaklara ne yazık ki sahipti. Fransa’da büyük ölçüde plan ve proje olarak kalmış olan şeyler, Sovyetler Birliği’nde kâbus gibi bir gerçekliğe dönüştü. Sonuç olarak Rus Devrimi, insan doğası¬nın yanlış değerlendirilmesine dayanan, maliyeti yüksek, kusurlu ve ütopyacı bir proje olarak görülebilir.


kaynak: Devrimler

Benzer Konular

18 Ekim 2012 / Misafir Soru-Cevap
26 Aralık 2011 / leon Arşive Kaldırılan Konular
2 Haziran 2010 / _Yağmur_ Taslak Konular