Arama

Çocuk Sağlığı - Sayfa 16

Güncelleme: 13 Haziran 2013 Gösterim: 199.318 Cevap: 162
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
27 Mayıs 2011       Mesaj #151
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Bebek ürünleri toksinlerle dolu
Bebekler ve küçük çocuklar toksinlerle birebir temas halinde... Yapılan araştırmalar toksinler karşısında oldukça savunmasız olan bebek ve küçük çocukların büyük risk altında olduğunu ortaya çıkardı.
Sponsorlu Bağlantılar

110526babyproductshlarg

Araştırmacılar bebek bezi, yastıkları, alt değiştirme tahtaları, bebek arabaları ve özel araç koltukları gibi birçok bebek ürününde alev geciktirici kimyasallar buldu.

Discovery News'un haberine göre, bu kimyasalların bazıları muhtemel kanserojenler olarak biliniyor, bazıları ise hormonları sekteye uğratıyor ve bir kısmı ise beyin hasarı ile ilişkilendiriliyor.


Çalışmanın başında bulunan Duke University çevre kimyagerlerinden Heather Stapleton tespit edilen riski rakamlara dökmekte zorlansalar da bulgular hâlâ endişe verici olduğunu ve bu tür risk içeren ürünleri kendi 2 yaşındaki bebeğinden uzak tutmaya başladığını söylüyor.


Stapleton, bu kimyasalların ürünlerin içine yangına karşı önlem olarak konulduğunu ancak artık alev geciktirmek için bu kimyasallar yerine alternatif başka çözümler yaratılması gerektiğini de ifade ediyor.


Amerika'da uygulanan standartlara göre içinde poliüretan köpük bulunan bir ürünün ateşe karşı 12 saniye dayanması gerekiyor. Bunun için de en ucuz ve en kolay yöntem olarak bu tarz kimyasalların köpüğe eklenmesi oluyor.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
17 Haziran 2011       Mesaj #152
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Alkole düşkünlerinin çocukları da tehlikede
Ebeveynini alkol içerken ya da sarhoş gören çocukların aşırı alkol kullanma riski daha fazla...
Sponsorlu Bağlantılar

0817090742widec
İngiltere'de 13-16 yaşındaki 5 bin 700 çocuğun katıldığı kamuoyu yoklaması, anne-babasını devamlı içerken ya da birkaç kez sarhoş gören çocukların aşırı alkol içme riskinin 2 kat fazla olduğunu gösterdi.

Ipsos Mori araştırma şirketi tarafından sosyal bilimler derneği Joseph Rowntree için yapılan yoklamada, 13-14 yaşındaki çocukların yüzde 70'inin 15-16 yaşındakilerin yüzde 89'unun alkol içtiği, çocukların alkole 12-13 yaşında başladığı ortaya çıktı.


Araştırma, 13-14 yaşındaki 4 çocuktan birinin, 15-16 yaşındaki iki çocuktan birinin birçok kez sarhoş olduğunu ortaya koydu.


Ebeveynlerin, çocuklarını denetlemesinin de önemli olduğunun ortaya çıktığı kamuoyu yoklamasında, cumartesi akşamı çocuğunun nerede olduğunu bilmeyen ya da 18 yaşın altındakilerin izlememesi gereken filmlere izin veren anne-babaların çocuklarının alkolik olma riskinin daha fazla olduğu görüldü.


Ayrıca çocukların arkadaşlarının da içme alışkanlığını etkilediği, haftada iki akşamı arkadaşlarıyla geçirenlerin aşırı alkol içme riskinin arttığı belirlendi.


''Alcohol Concern'' adlı yardım kuruluşundan Don Shenker, sonuçların, ebeveynlerin çocuğun hayatını ne kadar fazla etkilediğini doğruladığını belirterek, ''Anne ve babaların içki alışkanlıklarının, ne kadar içtiklerinin ve sarhoş olduklarının çocuklara, bu davranışların kabul edilebilir ve standart olduğu mesajını verdiğini'' vurguladı.



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
26 Temmuz 2011       Mesaj #153
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Hareketsizlik+Çok yemek=Şişman çocuk
Dünya bu hızla şişmanlamaya devam ederse, şişmanlık çok yakında en büyük erken ölüm nedeni olan sigarayı geçecek. Dünyada yeterli beslenemeyen insan sayısı 800 milyonken, fazla kilolu insan sayısı 1 milyarı aşmış durumda! Türkiye’de ise yapılan son araştırmalara göre nüfusun yüzde 66’sı obezite sınırlarında.

obezocuk21hlarge
6-9 Temmuz tarihlerinde Portekiz Lizbon’da düzenlenen Uluslararası Çocuk Obezitesi Kongresi dünyanın dört bir yanından bilim adamları, Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri, profesör, diyetisyen ve çocuk doktorlarının katılımıyla gerçekleşti. Kongreye katılan Dr. Yasemin Bradley, çocuk obezitesiyle ilgili son gelişmeleri sizler için yazdı.

Etrafımda gittikçe daha fazla şişman çocuk görmeye başladım. Benim ilkokulda olduğum 70’li yıllarda sadece 1 gofret, iki bisküvi çeşidi hatırlıyorum. Bir de gazozlar vardı. Bugünün çocuklarının işi gerçekten zor! Televizyonlardan üzerlerine bangır bangır şeker, gofret, bisküvi, cips, gazoz, dondurma reklamı yağıyor. Bu sağanak altında aklınızda yoksa bile bu yiyecekleri istemeye, yemeye başlıyorsunuz. Biz büyükler bile karşı koymakta zorlanırken, küçükler ne yapsın?


40 yıl öncesine göre bugün çocuklar çok daha fazla yağ, şeker ve tuz içeren yiyeceklerle besleniyor. Evde yemek pişirme azaldı, fast-food tüketiminde büyük artış var. Üstelik TV ve bilgisayar önünde geçirilen saatler çok uzadığı için çocukların hareketsiz kaldıkları zaman dilimi de genişledi. Sonuç=şişman çocuklar!


Ne dersiniz, acaba çocuklarınız sizden daha uzun yaşayabilecekler mi? Evet tıp çok ilerledi, böylece birçok hastalığa da çare bulundu ve bulunacak, insan ömrü uzadı ama... Aması var!


OBEZ SAYISI 1 MİLYARI AŞTI

Eğer dünya bu hızla şişmanlamaya devam ederse, şişmanlık çok yakında en büyük erken ölüm nedeni olan sigarayı geçecek. Dünyada yeterli beslenemeyen insan sayısı 800 milyonken, fazla kilolu insan sayısı 1 milyarı aşmış durumda! Türkiye’de ise yapılan son araştırmalara göre nüfusun yüzde 66’sı obezite sınırlarında.

Çocukluktaki şişmanlık ayrıca alay konusu olma, kendine güvenin azalması, sosyal dışlanma ve depresyona yol açıyor. Bunlar da şişman çocuğu daha hareketsiz olmaya ve yemeye itiyor. Böylece sorun daha da büyüyor. Şişman çocukların çoğu geleceğin şişman erişkinleri haline geliyor. İşte bu yüzden çocuklarda şişmanlığın önlenmesi çok, ama çok önemli.


Hareketsizlik+Çok yemek=Şişman çocuk


ŞİŞMAN ÇOCUK KİMDİR?

Bir çocuğun vücudunda yağ çoksa, ağırlığı kendi yaş grubunda olması gerekenden daha fazlaysa ona şişman çocuk denir.

ÇOCUKLARDA ŞİŞMANLIK YAYGIN MI?

Ne yazık ki evet! Dünyada okul çağında (5-17 yaş arası) fazla kilolu veya şişman çocuk sayısı 155 milyon. Yani her 10 çocuktan birinin kilo sorunu var! Bunlardan yaklaşık 45 milyonu şişman grupta.

ÇOCUKLAR NEDEN ŞİŞMANLIYOR?

- Çok yemek yemek
- Az hareket etmek

ŞİŞMANLIĞA YOL AÇAN DİĞER ETKENLER DE ŞÖYLE:

Hormonal nedenler: Vücut fonksiyonlarımızı kontrol eden kimyasal bileşiklere hormon denir. Örneğin; büyüme hormonu boy uzamasını sağlar. Bazen bir hormonun yetersiz salgılanması kiloya yol açabilir.

Genetik nedenler: Ailelerimizden bize geçebilen bazı hastalıklar vardır. Örneğin; şeker hastalığı. Şişmanlıkta da genetik önemlidir. Şişman bir anne babanın çocuğu genelde şişman olmaya eğilimlidir veya şişmandır.


ŞİŞMANLIK NELERE YOL AÇAR?

Şişman çocukların küçükken sağlık sorunu olmayabilir. Ama büyüdükleri zaman birçok sağlık sorunuyla karşı karşıya kalabilirler. Bunlar;

- Kalp krizi: Kalbe kan taşıyan damarlar aşırı yağdan tıkanırsa kalbimiz çalışamaz.

- Yüksek tansiyon: Damarlarımızda dolaşan kanın tıkanan damarlar nedeniyle aşırı basınç yapması.
- Bel ağrısı: Aşırı kilo belkemiğimize yük bindiriyor. Buralardan çıkan sinirlere baskı olunca ağrı gelişiyor.
- Eklem ağrıları: Kemiklerimizin birbirlerine değdiği yerler zorlanıyor ve ağrı oluyor.
- Baş ağrıları: Yanlış beslenme baş ağrısı yapıyor.
- Uyku sorunları
- Karaciğerde yağlanma: Karaciğer vücudumuzun çamaşır makinesi. Aşırı yük nedeniyle görevini yerine getiremiyor ve bozulmaya başlıyor.
- Şeker Hastalığı: Vücutta şekerin yüksek düzeyde olması. Yediğimiz yiyecekler vücutta şekere çevriliyor. Çok yediğimizde vücutta şeker aşırı yükselir ve kanımızı taşıyan damarlara zarar vermeye başlar.
- Horlama: Aşırı kilodan solunum yolları tıkanabilir. Nefes almada zorlanınca horlama başlar.
- Kanser riski: Vücut hücre yapılarının değişmesine ve anormal büyümelerine kanser denir.
- Kendine güvenin azalması
- Depresyon, içine kapanma
- Felç: Beyne kan taşıyan damarlar aşırı yağdan tıkanabilir.

GÜNDE 4 SAATTEN FAZLA TV VE BİLGİSAYAR ŞİŞMANLATIYOR

Bilim adamları günde 4 saatten fazla TV ve bilgisayar başında vakit geçiren çocuklar şişmanladığını saptadılar. Televizyon ve bilgisayar oyunlarına günde en fazla 2 saat izin verin. Çoğu çocuğun fazla kilosunun nedeni TV seyrederken veya bilgisayar başında yenilen gofretler, şekerler, krakerler, cipsler, bisküviler...

NE KADAR ENERJİYE İHTİYACI VAR?

Çocuklar büyüme çağındayken daha çok enerjiye ihtiyaç duyarlar. Aşağıdaki farklı yaşlardaki çocukların ne kadar enerjiye ihtiyacı olduğunu bulabilirsiniz.

4-6 YAŞ

Kız: 1545 cal
Erkek: 1715 cal.

7-10 YAŞ

Kız: 1740 cal.
Erkek: 1970 cal.

11-14 YAŞ

Kız:1845 cal.
Erkek: 2220 cal

KAHVALTI: GÜNÜN ALTIN ÖĞÜNÜ

Günün en önemli öğünü kahvaltıdır. Kahvaltı ‘altın öğün’dür. Çocuk kahvaltı yaptığında güne başlamak için yetecek enerjiyi sağlamış oluyor... Okula giderken kahvaltı daha önemli. Kahvaltı yaptığı zaman derslere daha iyi konsantre olur, okulda daha başarılı olur. Unutmayın, sadece şişmanlar kahvaltıyı atlar!

SAĞLIKLI ATIŞTIRMALIKLAR

- Taze meyve
- Kuru kayısı-kuru incir-kuru üzüm
- Ceviz-fındık-badem gibi kabuklu yemişler
- Havuç-salatalık n Kepekli grissini
- Kepekli bisküvi
- Müsli bar

SAĞLIKLI İÇECEKLER

- Su: Çocuklar için en sağlıklı içecek sudur. Günde 6-8 bardak arası doğal mineralden zengin su içmesine özen gösterin.
- Süt: Her gün 1-2 bardak süt içirmeyi de unutmayın ki boyu daha çok uzasın.

İŞTE ÖRNEK KAHVALTI

2 dilim ekmek
1 dilim az yağlı peynir
Domates
1 bardak süt

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 4 üye beğendi.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
28 Temmuz 2011       Mesaj #154
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Pek çok ailede görülen bu sorun çözümsüz değil. Bir uzmana başvurarak çocuğunuzu tedavi ettirebilir, bu sorunu çözebilirsiniz.

Çocuklu ailelerin sıkça karşılaştıkları sorunlardan birini de çocuğun uykuda yatak ıslatması oluşturuyor. Eldeki veriler her 100 çocuktan 15’inin uyku sürecinde yatağını ıslattığını gösteriyor.
Sık rastlanan bu sorunu farklı nedenlere dayalı olabiliyor. Toplumda yatak ıslatma sorunuyla ilgili olarak yaygın varsayımlardan birini de psikolojik etkenler oluşturuyor. Bu ön kabullere göre, dövülen, baskı gören, aşağılanan bir çocuk, korkularının etkisiyle uyku sürecinde çişi geldiğini hissetse bile bunu söylemekten çekindiği için yatağını ıslatıyor.
Yatak ıslatma sanıldığı gibi psikolojik nedenlere bağlı olarak mı yoksa işlev bozukluğu sonucu mu ortaya çıkıyor?
Çocuk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Oğuz Söylemezoğlu çocuk ve gençlerde yatak ıslatma -tıptaki adıyla enürezis noktürna- konusunda bilgi verdi ve yapılması gerekenlerle ilgili olarak ailelere tavsiyelerde bulundu.

YATAK ISLATMA NEDİR?

Beş yaşına gelmiş bir çocukta yatak ıslatma normal değildir. Bu durum çocuğun istemsiz ve farkında olmadan uykuda yatağını ıslatması anlamına gelen enürezis noktürna sorunu olduğunu gösterir.
Bu yaştaki her 100 çocuktan yaklaşık 14-15’i uykuda altını ıslatır. On sekiz yaşındaki 100 kişinin birinde bu sorun devam edebilmektedir.

NEDEN OLUR?


İdrar kesesi ve idrar tutmaya yarayan kasların kontrolü sinir sistemi tarafından yapılmaktadır. Gece idrar kontrolünün sağlanması;
• uyku sırasında idrar hissinin algılanması,
• gece üretilen idrar miktarının uygun düzeyde tutulması merkezi sinir sisteminin olgunlaşması,
• mesane ve ilgili kasların gelişmesi ve
• vücutta üretilen bazı maddelerin yeteri kadar salgılanmaması ile ilişkilidir.

Yatak ıslatma sorununun ortaya çıkmasında yukarıda sayılan idrar tutma işlevi ile ilgili faktörleri etkileyen birden fazla nedenin rol oynadığı bilinmektedir. Anne babalar yatağını ıslatan çocukların bir kısmının uykularının ağır olduğundan söz ederler. Gerçekten de altını ıslatma sorunu olan çocukların önemli bir bölümünde uyku sırasında idrar kesesinin doluluğu, diğer bir deyişle idrar yapma ihtiyacı hissedilememektedir. Çişi gelen çocuk uyanamamaktadır. Bunun sonucu olarak çocuk uykusunda sıkıştığını hissedip uyanmadan refleks olarak çişini yapmaktadır.

Bazı altını ıslatan çocuklarda ise gece üretilen idrarın normalden fazla olduğu saptanmıştır. Gece üretilen idrarın fazla olması durumunda mesane kapasitesi aşılmakta ve uykuda çiş yapma ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bu durum uykunun ağır olması faktörü ile birleşince gece altını ıslatma ortaya çıkmaktadır.
Gece altını ıslatan çocukların bir kısmında ise idrar kesesinin çalışması ile ilgili bozukluk saptanmaktadır. Çiş yapma ihtiyacı uyandıracak kadar idrar birikmese de mesanenin dolması sırasında ani olarak ortaya çıkan sıkışma hissi zamansız çiş yapmaya, yatağı ıslatmaya yol açmaktadır.

ÇOCUK VE AİLE SUÇLU MU?

Yatak ıslatma çocuğunuzun bilinçli bir davranışı değildir. Yatak ıslatmayı ortaya çıkaran nedenler çocuğunuzun kontrol etmesi mümkün olmayan işlev bozukluklarıdır. Çocuğun gece altını ıslatması anne babanın onları iyi eğitememiş olması anlamına da gelmez. Altını ıslatma sorunu çocuğun büyümesi sırasında idrar kontrolü ile ilgili bazı işlevlerin olgunlaşmasının gecikmesi ile ilişkilidir.
Anne babanın çocuğun yatak ıslatmasına tepki ile yaklaşması veya cezalandırma yolunu seçmesi sorunu çözmek bir yana çok daha derinleşmesine yol açabilir.
Gece yatağı ıslatmaya yol açan nedenler çocuğun suçu veya ailenin hatası olmayan, ancak tedavi edilmesi gereken durumlardır. Doğru tedavi için mutlaka sağlık kurumlarında konunun uzmanlarından yardım alınmalıdır.

PSİKOLOJİK NEDENLERE Mİ DAYANIR?

Genel inanışın aksine gece yatak ıslatma psikolojik sorunların neden olduğu bir rahatsızlık değildir. Fakat gece altını ıslatmanın çocukta psikolojik sorunlara yol açabildiği bilinmektedir. Altını ıslatma nedeniyle çevresi tarafından tepki gören, başka bir yerde geceleyemeyen, tatile gidemeyen, durumundan utanç duyan bir çocuğun psikolojik açıdan etkilenmeyeceğini düşünmek mümkün değildir. Çocuklarda, gece yatak ıslatma, anne-babaların boşanması ve kavga etmelerinden sonra üçüncü en travmatik olay olarak görülmektedir. Bu nedenle beş yaşını geçmiş çocuklarda hala süren yatak ıslatma sorunu tedavi edilmelidir.

NASIL TEDAV EDİLİR?

Yatak ıslatmanın can sıkıcı bir durum olması kimi zaman konunun aile içerisinde konuşulmak istenmemesine yol açmaktadır. Bu şekilde üstünün kapatılması sorunun tedavisini zor hale getirmekte ve aile içerisinde gerginliğin artmasına neden olmaktadır. Yatak ıslatma sorununun kendiliğinden geçmesini beklemek doğru değildir. Çocuğu ruhsal açıdan zor durumda bırakabilen bu rahatsızlığı tedavi etmek hem gereklidir, hem de mümkündür.
Yatak ıslatma, ilaç ile tedavi edilebilmektedir. İlaç tedavisinde desmopressin isimli etken madde kullanılmaktadır. Altını ıslatan çocukların bir bölümünde geceleri idrar üretimini azaltmakla görevli ADH adı verilen madde yeteri kadar yapılamamaktadır. Desmopressin kullanılarak vücuttaki ADH’nın eksikliği giderilmekte böylece gece boyunca mesanenin idrar hissini ortaya çıkaracak kadar dolmasının önüne geçilmektedir. Çocuklarda kullanımı son derece kolay ağızda eriyen tabletler şeklinde verilen desmopressin tedavisiyle çocukların % 60-70’inde gece kuru kalma sağlanabilmektedir.
İlaç tedavisinin yanı sıra alarm cihazları ve uzman hekimlerin kontrolünde eklenebilecek başka tedavi şekilleri de mevcuttur.
Bir sağlık kuruluşunda konunun uzmanlarına başvurarak, yatak ıslatma sorununu ailenizin sorunu olmaktan çıkarabilirsiniz.


Kaynak
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
3 Ekim 2011       Mesaj #155
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Tombul olunca sağlıklı olmuyor!
12 ülkede yapılan araştırma; ailelerin kilolu olmayan bebekleri sağlıklı görmediklerini, çocukların beslenme ihtiyaçları hakkında eğitilmeye ihtiyaçları olduğunu ortaya koydu. Araştırma sonucuna göre; bilim insanları, kilolu olmayan bebekleri sağlıklı kabul ederken, sağlık profesyonellerinin yüzde 44'ü ebeveynlerin bu fikri ''çok iyi'' anlamadıklarını ya da ''hiç anlamadıklarını'' belirledi.

cekikgozlubebeklerwidec
Tüm dünyada her geçen gün artan obezite, özellikle çocukları ilerleyen dönemlerde ciddi sağlık sorunları ile baş başa bırakıyor.

Pfizer Nütrisyon sponsorluğunda yapılan ''Knowledge, Understanding&Insights Into Child Nutrition (NOURISH-Bebek Beslenmesi, Bilgilenme, Anlama ve İçgörü) araştırması ile bebeklik ve çocukluk dönemi beslenmesiyle ilgili algı ve eğitim ihtiyaçları incelendi. Dünya genelinde 12 ülkede bin 203 sağlık profesyoneliyle gerçekleştirilen araştırmada çarpıcı sonuçlar elde edildi.

Çocuk doktorları ve diğer sağlık profesyonellerinin erken çocukluk dönemi beslenmesine yönelik algı ve davranışlarının yanı sıra, bebek ve küçük çocukların büyüme ve gelişimi için dengeli beslenme konusunda mesleki eğitim ihtiyacını ortaya çıkarmak amacıyla yapılan NOURISH araştırmasında, anne-babaların çocuk beslenmesinin önemini anlamadığı ortaya çıktı.

Araştırma sonucuna göre, ankete katılan sağlık çalışanlarının yüzde 47'si anne babaların erken dönemdeki çocuk beslenmesinin uzun vadeli etkilerini tam olarak anlayamadıklarını düşünüyor.

Günümüzde bilim insanları kilolu olmayan bebekleri sağlıklı kabul ederken, NOURISH anketinin sonuçlarına göre, sağlık profesyonelleri ebeveynlerin bu fikri anlamaktan uzak olduğunu belirtiyor. Dünya genelinde ankete katılan sağlık profesyonellerinin yaklaşık yüzde 44'ü, ebeveynlerin bu fikri ''çok iyi'' anlamadıklarını ya da ''hiç anlamadıklarını'' ifade ediyor. Son araştırmalar, erken dönem bebek beslenmesi ile uzun vadeli obezite arasında bir bağlantı olabileceğine işaret ediyor.

Aşırı beslenme, belirli gıdaların ya da gıda bileşenlerinin fazla tüketimi ilerleyen yaşlarda kalp hastalığı, inme, diyabet ve kanser gibi kronik hastalıklara neden olabiliyor.

ANNE BABALARIN EĞİTİME İHTİYACI VAR
Araştırmanın sonuçları, anne babaların çocuklarının beslenme ihtiyaçları hakkında eğitilmeye ihtiyaçları olduğunu ortaya koyuyor.

Sağlık profesyonellerinin yüzde 72'si gelişim için gerekli olan besin ögelerinin fazla tüketilme riski olduğunu ifade ediyor. Ancak ebeveynlerin yüzde 76'sı çocuklarının bazı besin ögelerini alamaması konusunda daha fazla kaygı duyuyor.

Obezite, çocuklar için büyük risk oluştururken, çocuklarının dengeli beslenmesi konusunda kaygı taşıyan anne babaların oranı yüzde 66. Bazı besin ögelerinin fazla alınabileceği konusunda kaygısı olanların oranı ise yüzde 43'te kalıyor.

Araştırmada, anne babalar ile sürekli kurulan diyaloğa rağmen, doğru ve dengeli beslenme konusunda ''çok ilgili'' anne babaların yüzde 17 olduğu belirtiliyor.

''DÜNYADA BEŞ YAŞINDAN KÜÇÜK YAKLAŞIK 43 MİLYON ÇOCUK AŞIRI KİLOLU''
Ankete göre, Asya-Pasifik bölgesindeki hekimlerin yüzde 86'sı, çocukların aşırı beslenme riski ile karşı karşıya kalabileceğini düşünüyor. Hekimlerin yüzde 20'si, anne babaların çocuklarının aşırı beslenmesi konusunda kaygılandığını pek düşünmüyor.

Ortadoğu'daki hekimler ise çocukların aşırı beslenme riski ile karşı karşıya kalabileceğini en az düşünen bölgeyi oluşturuyor (yüzde 40). Bu hekimlerin yüzde 67'si bölgedeki anne babaların çocuklarının bazı besin ögelerini aşırı tüketebileceği hakkında en çok kaygılanan anne babalar olduğunu düşünüyor.

NOURISH anketine katılan sağlık profesyonellerinin yüzde 65'i aşırı beslenmenin çocuklarda sağlıksız ve hızlı kilo almadaki en önemli faktör olduğunu, yüzde 94'ü ise 5 yaşına kadar protein, karbonhidrat ve yağ gibi besin ögelerini doğru miktarda almanın çocuk gelişiminde önemli rolü olduğunu belirtiyor.

Son verilere göre, 2010 yılında dünyada beş yaşından küçük yaklaşık 43 milyon aşırı kilolu çocuk bulunuyor. Bilimsel literatürde dengesiz beslenme, enerji, protein ve/veya diğer besin ögelerinin alımındaki eksiklikler, fazlalıklar ve dengesizliklerin tümü olarak tanımlanıyor. Hem yetersiz hem aşırı beslenen çocuklar için bu ifade kullanılıyor.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
14 Ekim 2011       Mesaj #156
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Bebeğinizin mamasına tuz ekerken bir kez daha düşünün!
Hipertansiyondan mide kanserine kadar bir çok hastalığa zemin hazırlayan aşırı tuz tüketiminin önüne geçilmeye çalışılırken uzmanlar, çocukluk çağında oluşturulan damak tadının gelecekteki tuz tüketimini etkilediğini belirtti.
tuzlukwidec

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tekin Akpolat, 2008 yılında gerçekleştirilen bir araştırmanın, Türk toplumunun aşırı tuz tüketimini ortaya koyduğunu söyledi.

Normal bir insanın günde 4-5 gram tuz tüketmesi gerekirken araştırmada Türk insanının günde ortalama 18-19 gram tuz tükettiğinin belirlendiğini ifade eden Akpolat, çocukluk çağında tuzlu yemeye alışan bireylerin bu alışkanlıklarını sürdürdüklerini vurguladı.


Gereğinden fazla tuz tüketiminin başta hipertansiyon olmak üzere mide kanseri, kalpte büyüme, kalp yetmezliği, böbrek taşı, kemik erimesi, böbrek hastalığı, vücutta şişkinlik gibi rahatsızlıklara yol açtığına dikkat çeken Prof. Dr. Akpolat, bu hastalıkların her yıl devlete ciddi oranda maliyet oluşturduğunu, bunun önüne geçilmesi için de tuz tüketiminin azaltılması gibi bazı önlemlerin alınması gerektiğinin gündeme geldiğini belirtti.


TBMM Sağlık, Aile, Çalışma Ve Sosyal İşler Komisyonu ile Türk Böbrek Vakfı'nın ekmekteki tuzu azaltmaya ve lokantalardaki tuzlukların kaldırılmasına yönelik çalışma başlatacaklarını hatırlatan Akpolat, alınabilecek önlemlerin bazılarının ekmekteki tuz oranının düşürülmesi, yemeğe pişerken tuz atılmaması, soslardan, salamuradan, işlenmiş gıdalardan hazır çorba, et suyu tabletlerinden uzak durulması, tuzu azaltılmış peynir tüketilmesi, yemeklerin tuz yerine nane, kekik, sarımsakla tatlandırılması olabileceğini kaydetti.


''TUZLU YEMEYE ÇOCUKLUKTA ALIŞIYORUZ''

''İlerleyen yaşlarda insanlara tuzsuz yemek zor geliyor, oysa çocukluğundan beri tuzsuz yemeye alışan kişilerde bu sorun yaşanmıyor'' diyen Akpolat, tuz tüketiminin azaltılmasında özellikle annelere çok büyük bir görev düştüğünün altını çizdi.

Damak tadının bebeklikten itibaren oluşmaya başladığını söyleyen Akpolat, bebeklerin, çocukların yemeklerine çok az tuz atılması gerektiğini, tuzsuz yemeye alışan bir çocuğun ileride de yiyecekleri tuzsuz tüketmek isteyeceğini vurguladı.


Tuz tüketiminin azaltılmasının birçok hastalığın tedavisi için gerekli olduğunu belirten Akpolat, şöyle devam etti:


''Tuz hipertansiyon başta olmak üzere birçok hastalığa yol açar. Türkiye'de tuz tüketimi ortalama 18 gram, bu bir ülke için rekor seviyedir. İnsanlar hiç tuz kullanmasalar bile düzenli ve dengeli beslendiklerinde, vücutlarının ihtiyaç duyduğu besinleri aldıklarında, tükettikleri sebze ve meyveyle bu tuzu alırlar zaten. Tuzla her aşamada mücadele etmek gerekli. Tuz tüketiminde beslenme alışkanlıkları önemli bir etkiye sahip. İnsanlar tuzlu yemeye alıştığı için yemeklere tekrar tekrar tuz koyma eğilimindeler. Aşırı tuz tüketiminin önüne geçebilmek için öncelikle insanların bilinçlendirilmesi gerekli. Özellikle de çocukların tuzsuz yemeye alıştırılması lazım. Bu konuda annelere büyük sorumluluk ve görev düşüyor. Çünkü çocukların besinlerini hazırlayan ve onlara beslenme alışkanlığı kazandıranlar onlar.''


Pek çok insanın yemeğin tadına bakmadan tuz kullanma ihtiyacı hissettiğine işaret eden Prof. Dr. Akpolat, tuz alınımının günde sadece 3 gram azaltılmasının yıllık sağlık harcamasını 10-24 milyar dolar azaltabileceğine dikkat çekerek, tuz tüketiminin azaltılmasıyla ilgili yapılacak tüm çalışmaların, bu konuda toplumsal bilincin oluşmasının son derece önem taşıdığını sözlerine ekledi.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
23 Şubat 2012       Mesaj #157
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Tedbirsizlik Hastalığa Davetiye Çıkarıyor
Özellikle kış aylarında çocuklarda sık görülen üst solunum yolu hastalıkları, ebeveynleri endişelendiriyor. Ateş, boğaz ağrısı, burun akıntısı, öksürük, hapşırık gibi belirtilerle kendisini gösteren bu hastalıklar, doğru ve bilinçli tedavi edilmediği takdirde çocuklarda nadir de olsa ciddi rahatsızlıklara davetiye çıkarabiliyor. Prof. Dr. Metin Karaböcüoğlu, çocuklarda sık görülen üst solunum yolu hastalıklarına karşı alınması gereken önlemler ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Okul Döneminde Daha da Yaygınlaşıyor

Üst solunum yolları, bir insana karşıdan bakıldığı zaman burnundan başlayıp göğüs kafesinin girişine kadar olan bölümdür. Soğuk algınlığı, nezle, grip, kulak iltihabı (otit), burun iltihabı (rinit), sinüslerin iltihabı (sinüzit), yutak iltihabı (farenjit), soluk borusu iltihabı (larenjit) ve bademcik iltihabı (tonsilit) gibi rahatsızlıklar, sık rastlanan üst solunum yolu hastalıklarıdır.

Yuvaya Başlayan Çocuklarda Bu Rahatsızlık Sık Görülür
Anne ve babaların çocuklarını en sık doktora götürdükleri hastalıkların başında üst solunum yolu iltihapları gelmektedir. Sağlıklı çocuklar bir yılda 6-8 defa üst solunum yolu iltihabı geçirebilir. Özellikle yuvaya veya okula ilk başlanan yıllar bu hastalıkların daha sık görüldüğü yıllardır.

Üst Solunum Yolu Hastalıkları En Sık Ne Zaman Yaşanıyor?

Üst solunum yolu hastalıkları mevsimine göre farklılık gösterir. Genellikle ilkbaharın ilk yarısı, sonbaharın son yarısı ve kış aylarında üst solunum yolu hastalıklarına çocuklar daha sık yakalanmaktadır. Çünkü bu dönemlerde hem havada mikropların oranı daha fazla oluyor hem de insanlar kapalı alanlarda daha fazla vakit geçirip daha iç içe yaşıyorlar.

Tedavinin Yanlış Uygulanması Çocuklarda Kalp Romatizmasına Sebep Olabilir
Anne veya baba geçmişte alerjik hastalıklar yaşadıysa, çocuklarının bitmek bilmeyen öksürüklerinin nedeni alerjik bir rahatsızlık olabilir. Üst solunum yolu iltihaplarının çok büyük bölümü her ne kadar virüs dediğimiz çok küçük mikroorganizmalarla oluyor ve antibiyotik kullanmak gerekmiyorsa da, halk arasında "Beta" denilen mikrobun yol açtığı bademcik iltihaplarında hastalık başladıktan sonra 9 gün içerisinde doğru antibiyotiği doğru dozda kullanmak gerekir. Aksi takdirde çocuklarda eklem ve kalp romatizması ortaya çıkabilir.

Orta kulak iltihapları tedavi edilmediği zaman da kulak zarının delinip dışarı akma ihtimali vardır. Bazı durumlarda üst solunum yolu iltihabının arkasından alt solunum yolu iltihapları, zatürre ve bronşitler gelişebilir. Bu durumda çocukta; halsizlik, düşmeyen ateş, sık nefes alıp verme ve hışıltı gibi belirtiler görülürse tedbirli olup çocuğu doktora götürmekte fayda vardır.

Üst solunum yolu hastalıklarında sık yapılan yanlışlar ve çocuklarını korumak için anne ve babalara öneriler:

"Çocukta ateş var" diye gereksiz yere antibiyotik verilmemelidir. Bir uzmana danışılmalı ve çocuğun hastalığına göre tedavi uygulanmalıdır.

Üç aydan küçük çocuğun her ateşlenmesinde doktoru haberdar edilmelidir. Üç aydan büyük çocuklarda tüm ateş düşürücülere rağmen 48 saatten fazla uzun süren ateşi varsa, yemek yiyemiyor, kendisini halsiz ve mutsuz hissediyorsa hemen doktora gidilmelidir.

Anne ve babalar çocuk hastalandığında gereğinden fazla C vitamini, portakal, mandalina, limon yedirip onu kış boyunca hastalıklardan koruyacaklarına inanırlar. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre; sağlıklı bireylerde gereğinden fazla C vitamini almanın hastalıklardan korumakla hiçbir ilgisi olmadığı açıklanmıştır. Anne ve babaların çocuklarına gerektiği kadar vitamin, meyve ve sebze yedirmeleri yeterlidir.
Anne ve babalar mümkün olduğu kadar kapalı ve kalabalık ortamlardan, hasta olduğu bilinen kişilerden çocuklarını uzak tutmalıdırlar.

Hastalıklardan koruyuculuğu özelliği kanıtlanmış tek şey anne sütüdür. Anne sütü, çocuğu orta kulak iltihabı ve üst solunum yolu iltihapları dahil olmak üzere pek çok hastalıktan korur. Anneler bebeklerini ilk 6 ay mümkünse tek anne sütü ile beslemeli, 6. aydan sonra da ek gıdalarla birlikte 18-24 aya kadar anne sütü vermelidir.

Aileler çocuklarının yanında sigara içmemeli ve içilmesine izin vermemelidirler.

Soğuk her ne kadar tek başına hastalık nedeni değilse de, aileler çocuklarını soğuk havalardan korumaya özen göstermelidir.



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
3 Temmuz 2012       Mesaj #158
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Erken Yaşta Spora Başlayan Çocukların Boyu Daha Uzun Oluyor

Erken Yasta Spora Baslayan Cocuklarin Boyu Daha Uzun Oluyor

Çocuğun gelişiminde gerilik, metabolik bir hastalık veya uzamayı sağlayan büyüme plaklarını ilgilendiren bir hastalık olmadıkça, büyümenin tamamlanmasını beklemek gerektiğini belirten Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Gökçer Uzer, boy kısalığına sebep olan bir hastalığa bağlı olarak boyu bir metrenin altında kalan çocukları özel cerrahi teknikler kullanarak uzattıklarını belirtiyor.

Yüzme, Basketbol ve Voleybol Boy Uzatıyor
Çocukluk çağında boy uzunluğu, çocukların büyüme ve gelişmeleri konusunda aileleri en fazla kaygılandıran konular arasında yer alıyor. Boy uzaması çocuklarda büyüme tamamlanıncaya kadar devam ediyor.

İdeal Boy Uzunluğu Nedir?
Türk toplumunda ortalama boy ölçüsü erkeklerde 1.70 cm, kadınlarda ise 1.60 cm. ilkokul çağında basketbol, voleybol, yüzme gibi sporlara başlayıp devam ettiren çocukların boyunun daha fazla uzuyor.

Çocuğun Neden Boyu Uzamaz?
Kızların boy uzaması ilk adet gördüğü tarihe kadar olur, bundan sonra boy uzaması yavaşlar, bir-iki yıl içinde de durur. Erkekler kızlardan yaklaşık 2-3 yıl daha uzamaya devam eder. Erkekler ortalama 14-16 yaşına kadar, kızlar 13-14 yaşına kadar uzamaya devam eder.

Spor Boy Uzamasını Etkiliyor
İdeal boyu, kişinin aile bireylerinin boy ortalamasına yakın boy ölçüsü olarak tanımlıyoruz. Ülkemizde genel boy ortalaması erkeklerde 1.70 cm, kadınlarda 1.60 cm olarak karşımıza çıkıyor. Ailesel etkenler, çevresel faktörler kadar sporla uğraşmak da etkilidir. Ancak spora ilkokul çağında başlanması önemlidir. Eğer bir çocuk ilkokul çağında spora başlarsa boy uzaması etkilenir.

Boy Uzamasında Beslenmenin Rolü Nedir?
Büyüme ve gelişme döneminde kemiklerin kalitesinde vücuttaki kalsiyumun ve fosfatın dengesi önemli bir role sahiptir. Diyette alınan kalsiyum, fosfordan zengin besinler, büyüme ve gelişme döneminde ve ileri yaşlarda kemik kalitesinin artmasını sağlıyor.

Düzenli Beslenmenin Önemi Büyük
Boy uzamasında da genetik etkenler, beslenme, çevresel faktörlerin (spor yapma gibi) etkisi var. Çocuğun düzenli bir beslenme alışkanlığının olması, sabah, öğlen, akşam yemeklerini düzenli yiyebilmesi, her öğünde aynı beslenme tarzında değil farklı besin öğelerini alması çocukların boyunun uzamasında önemli bir etken olmaktadır.

Geçmiş Yıllara Kıyasla Boyumuz Uzuyor mu?

İnsanların statüleri, sosyal ortamları, sosyokültürel seviyeleri ve beslenme alışkanlıkları değişiyor. Herkesin hem fiziksel hem de mental anlamda daha güçlü olması gerekiyor, insanların zinde olması daha büyük önem taşıyor, bu da insanların hayatına sporun girmesi demek oluyor. Böylelikle zaman içerisinde böyle bir yaşam tarzı ile boy ortalamamız yükseliyor.

İlerleyen Yaşlarda Boyu Kısaltan Faktörlerle Karşılayabilir
Boyumuz, elbette olduğu gibi kalmıyor. Kadınlarda menopozdan sonra östrojen miktarı azaldığından kemik kalitesinde bozulmalar ve kemiklerde küçük kırıklar olabiliyor. Omurgada oluşan bu kırıklar sonucunda yavaş yavaş eğilme (kamburlaşma) başlıyor. Omurgada çökme oluyor, kamburlaşma arttıkça boyda kısalma gerçekleşiyor.

Kısa Boylu Kişileri Uzatmak Mümkün müdür?

Cücelik (akondroplazi) hastalığı tanısı konmuş ve buna bağlı boy kısalıklarında, boyu 140 cm’in altında olanlarda veya estetik amaçlı olarak boy uzatması yapıyoruz. Boy uzatmasını ameliyatla, bacaklara ve kollara özel cihazlar takarak gerçekleştiriyoruz. Uzatmayı en sık kemiğe geçirilen teller yardımı ile kurulan ilizarov sistemi ile veya ileri yaşlarda uygulanan kemiğin içerisine yerleştirilen bir çivi üzerinden dışarıdan bacağa takılan fiksatör yardımı ile yapıyoruz. Uzatmayı birkaç aşamalı olarak yapıyoruz.

Boy Uzatma Tedavisi Nasıl Oluyor?
Akondroplazi hastalığı olanlarda ilk başlangıcı 6-7 yaşından sonra başlayıp 2 veya 3 aşamalı olarak tamamlıyoruz. Elbette erken yaşta başlanılan tedavi sıkıntılı bir süreç olabilir. Uzatma sırasında bacaklara yük verilmesini istemiyoruz ve tekerlekli sandalye ile hareket etmesini öneriyoruz. Uzatma tamamlandıktan sonra yavaş yavaş yük vermesine uzayan kemik kısmın durumuna göre izin veriyoruz. Bu süre boyunca haftalık kontrollerle uzama miktarı ve uzayan kemiğin kalitesi, oluşabilecek damar sinir lezyonu, tel veya çivi dibi enfeksiyonu ve eklem hareket açıklığını değerlendiriyoruz.

Erişkin Yaşta da Boy Uzatma Yapılabiliyor mu?

Erişkin yaşta 1.40 cm’in altındaki boylarda ve ya estetik amaçlı olarak uzatma yapılabilir. Uzatma her bir bacak kemiği için ortalama olarak 4 ila 5 cm’e kadar yapılabilir.

Uzatma sırasında cihazın vücutta kalma süresi; İlizarov sisteminde her 1 cm için ortalama olarak 1 ay veya çivi üzerinden uzatmada daha az bir süre olarak hesaplanabilir. Boy uzatma sırasında ağrı, eklem sertliği, enfeksiyon, damar sinir lezyonu olur.

Ağrı durumunda ağrı kesiciler kullanılabilir. Eklem sertlikleri gelişmesi önemli bir problemdir ve iyi bir fizyoterapi ile giderilmesi mümkün olabilir. Bu da hastanın daha rahat yürüyebilmesini sağlar. Düzenli yapılan kontroller, oluşabilecek enfeksiyon ihtimalini ortadan kaldırabilir.
Sen sadece aynasin...
adsız - avatarı
adsız
VIP VIP Üye
29 Ağustos 2012       Mesaj #159
adsız - avatarı
VIP VIP Üye
Sevgisiz çocuk kısa kalıyor

Boy kısalığının birçok nedeninin olduğunu belirten Endokrinolog Prof. Mehmet Emre Atabek, gözden kaçan en önemli nedenler arasında “sevgisizliğin” yer aldığını söyledi.

Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Emre Atabek, büyümenin, anne karnında başladığını ve ergenlik döneminin sonuna kadar devam ettiğini söyledi.
Çocuklarda boy kısalığının çeşitli nedenleri olduğunu belirten Atabek, özellikle kronik hastalıklar ve beslenme yetersizliğinin boy uzamasını etkileyen en sık nedenler arasında yer aldığını dile getirdi.
Her çocuğun sağlıklı büyüme ve gelişme sürecini yaşayamadığını ifade eden Atabek, “Boy kısalığının birçok nedeni var. Ailevi boy kısalığı, ergenliğin gecikmesi, iskelet sistemi hastalıkları, doğum kilosunun düşük olması, beslenme bozukluğu, kronik hastalıklar, uzun süreli ilaç kullanımı, büyüme hormonu eksikliği ve sevgi yoksunluğunu boy kısalığı nedenleri arasında sayabiliriz” diye konuştu.



BOY KISALIĞINDA SEVGİSİZLİK GÖZDEN KAÇIYOR



Gözden en çok kaçan boy kısalığı nedenlerinden birisinin sevgisizlik olduğunu anlatan Atabek, şunları kaydetti: “Psikososyal nedenlerle, örneğin sevgi yoksunluğu yaşayan çocuklarda, sosyal problemleri fazla olan ailelerin çocuklarında ve bazı yuva çocuklarında kısa boyluluk görülebilmektedir. Anne ve babadan ayrı terk edilmiş çocuklar sevgiden yoksun büyüyor. Bu çocukların boylarında duraklama görülüyor. Sevgiden yoksun büyüyen çocuk, hastaneye yatırıldığında ilaç kullanmadan bile kendiliğinden büyümeye başlayabiliyor. Burada çocuğa sevgi gösteriliyor, psikolojik destek veriliyor. Sevgi olmadığında büyümeyi sağlayan proteinlerde değişiklikler olduğu düşünülüyor.”
Atabek, boy kısalığı olan bir çocuğun tedavisinin boy kısalığı nedenine göre olduğunu, bu duruma neden olan hastalık ne kadar erken teşhis ve tedavi edilirse boy uzatma tedavisinde de başarı şansının o kadar artacağını sözlerine ekledi.
ömr-ü bahar
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
9 Kasım 2012       Mesaj #160
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Çocuğunuzda Görme Problemi Olduğunu Nasıl Anlarsınız?

Cocugunuzda Gorme Problemi Oldugunu Nasil Anlarsiniz

Okula başlayacak olan çocukların yaklaşık yüzde 10’unda yaşına göre okuma-yazma zorluğu tespit ediliyor. Bunun altında en sık yatan neden ise görme problemleri. Çocuklarda okul başarısını düşüren 4 görme sorunu konusunda anne babaları uyaran Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu, hiçbir yakınması olmasa bile, her çocuğun düzenli olarak göz muayenesinden geçmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Belirti Vermeyen Problemler Görme Kaybına Neden Olabiliyor

Çocuklarda görme kaybı yaşam kalitesini olumsuz etkilediği gibi okul başarısını da düşürüyor. Üstelik sanılanın aksine görme problemleri bazen ailelerin fark edemeyecekleri şekilde belirtisiz olarak ilerleyebiliyor. Bunun sonucunda da kalıcı görme kaybı gelişebiliyor! Okul çağındaki çocuklarda en sık ise şaşılık, yalıncı şaşılık, göz tembelliği ve kırma kusurları görülüyor…

Anne Babalar Görme Problemi Yok Diye Doktora Başvurmuyor
Çocuğun görme sorunları anne, baba veya yakınlarının fark edebileceği şekilde ileri düzeyde olmayabiliyor. Anne babalar da çocuklarında görme problemi olmadığını düşünerek hekime başvurmuyor. Bunun sonucunda çocuğun okul başarısı etkilendiği gibi, sorun tespit edildiğinde, çoğunlukla tedavide geç kalınmış oluyor ve görme problemi kalıcı hale gelebiliyor.

Çocuğunuzda görme problemi olduğunu nasıl anlarsınız?

Görme problemlerinin fark edilebilir belirtileri şunlar:

• Uzaktaki yazılara bakarken gözlerini kısması
• Başını eğmesi, nesnelere çok yakından bakması
• Okuma ve yazma sonucu baş ağrısı yaşaması,
• Okurken kelime ya da satır atlaması
• Cümleleri eliyle takip etmesi,
• Yazarken satırı düzgün takip edememesi
• Bir gözünü daha öne alarak kitaba bakması
• Baş pozisyonu geliştirmesi
• Okurken kelimelerin bulanıklaştığını ya da kaydığını ifade etmesi
• Televizyonu yakından seyretmesi
• Gözlerinde sulanma
• Güneşli havalarda tek ( hep aynı göz) gözünü kapaması

Dikkat! Belirtileri gözden kaçarsa kalıcı görme kaybı gelişebilir!

Bu şikayetler ödevlerini yaparken zorlanması; okuma ve yazmada isteksiz olması ve ders takibinde yetersiz kalması gibi durumlarla ortaya çıkarabiliyor. Çocuklarında bu tür yakınmalara gözlemleyen ailelerin, bir hekime başvurmaları, çocuklarının okul başarısı açısından büyük önem taşıyor.

Okul Çağında Sık Görülen 4 Görme Problemi

1. Şaşılık
Bir nesne veya noktaya bakarken her iki gözün birlikte bakması gerekiyor. Gözlerden biri istenen hedefe bakarken diğerinin başka bir noktaya bakması ise “şaşılık” olarak adlandırılıyor. Çocukluk döneminde meydana gelen şaşılıklarda çocuk, genellikle bir gözünü tercih ederek devamlı olarak o gözü kullanıyor. Bunun sonucunda diğer gözde tembellik gelişiyor. Her şaşılık, anne, baba veya yakınlarının anlayabileceği şekilde ileri düzeyde olmayabiliyor. Hatta bazı şaşılıklar basit bir muayeneyle bile tespit edilemeyebiliyor ve ileri incelemeler gerekebiliyor. Şaşılıkların bir kısmı uygun gözlük camı ile düzeltilebiliyor. Kapama tedavisi ile kayan gözün daha iyi odaklaması sağlanabiliyor.

2. Yalancı Şaşılık

Bazen şaşılığı taklit eden durumlar da görülebiliyor. Bunlara “yalancı şaşılık” deniyor. Göz kapaklarında oluşan bozukluklar veya burun kökü basıklığı gibi durumlarda yalancı şaşılık oluşabiliyor. Gerçek veya yalancı şaşılığın ayrımı ise ancak göz hastalıkları uzmanları tarafından yapılabiliyor. Tipi ne olursa olsun her tip kayma önemli. Bu yüzden kaymanın, bir an önce teşhis edilerek tedavi ve takip planının yapılması gerekiyor.

3. Göz Tembelliği
Herhangi bir görme sinir tabakası veya görme sinir yolu hastalığı olmadan. görmenin tam görme seviyelerinin altında olması olarak tanımlanıyor. Görme sinirleri doğum sonrası görüntüler ile birlikte gelişimini tamamlıyor. Göz tembelliği; görme sinir tabakası üzerine düşen görüntünün bulanık olmasına neden olabilecek bir hastalık sonrası görme sinirinin tam olarak gelişmemesi sonucu oluşuyor. Genellikle tek bir gözde açığa çıkıyor ve bu nedenle aileler veya yakınları tarafından çok zor tespit edilebiliyor. Fark edildiğinde ise çoğunlukla tedavide çok geç kalınmış oluyor. 8-9 yaş civarında beynin görme algısı gelişimi tamamlandığı için göz tembelliğinde erken tanı, tedaviden başarılı sonuç alınabilmesinde büyük önem taşıyor.

Aksi halde göz tembelliği kalıcı bir sorun haline dönüşebiliyor. Tek gözde kırma kusuru, tek gözde kayma, bebeklikte uzun süren kapak problemleri (doğuştan görme eksenini örten kapak düşüklüğü, enfeksiyon veya travma kaynaklı kapak ödemi) göz tembelliğine yol açabiliyor. Göz tembelliği varsa görme sinirinin daha iyi çalışması için uygun gözlükle beraber bir gözü kapama tedavisi uygulanıyor.

4. Kırma Kusurları
Çoğunlukla genetik geçişli oluyor. Yaş dönemi ile derecesi değişebiliyor. Bilgisayar kullanımı, yakından TV seyretmek ve yakından kitap okumak mevcut kırma kusurlarını ortaya çıkarabiliyor veya ilerletebiliyor. Kırma kusurları 3 şekilde görülüyor:

-Miyopi: Uzağı bulanık görmek.

-Hipermetropi: Yakını net görememek.

-Astigmatizma: Göz yuvarlağı çaplarının düzensiz olması sonucu uzak ve veya yakını gölgeli görmek.

Yapılan muayenelerde kırma kusuru varsa (miyopi-hipermetropi veya astigmatizma) gözlükle en iyi görme seviyesi sağlanıyor.

Çocuklar Ne Kadar Sıklıkla Göz Muayenesi Olmalı?
Doğuştan katarakt, glokom veya göz kapağı düşüklüğü gibi her anne babanın dikkatini çekmeyebilecek göz hastalıklarının ilk haftalarda tespit edilebilmesi çok önemli. Bu sorunlara erken müdahale edilmezse göz tembelliği ya da körlükle sonuçlanabilecek sonuçlar ortaya çıkabilir.

Bu nedenle her bebek, risk faktörü olsun ya da olmasın, doğumdan sonraki ilk 6 ay içinde mutlaka göz muayenesinden geçmeli. İlk muayenesinde herhangi bir sorun tespit edilmeyen bir çocuk, yaklaşık 2.5-3 yaş civarında tekrar göz muayenesi olmalı. En geç 3 yaşında muayene olan çocuk bir problem tespit edilmemişse 5 ve 7 yaşında tekrar değerlendirilmeli. Okul başladıktan sonrada da yılda bir kez göz muayenesi olmalı.
Sen sadece aynasin...

Benzer Konular

12 Haziran 2016 / A.Arda Moda
1 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular
5 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
22 Kasım 2006 / Mystic@L Taslak Konular