Arama

Çocuk Sağlığı - Sayfa 15

Güncelleme: 13 Haziran 2013 Gösterim: 199.265 Cevap: 162
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
10 Şubat 2011       Mesaj #141
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu ürünler boy uzatmıyor!

Sponsorlu Bağlantılar
Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Derneği, piyasada satılan bazı ürünlerin boy uzattığı iddiasının hayal mahsulü olduğunu açıkladı.
boyuzatmawidec1671590
ANKARA - Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Derneğinden yapılan açıklamada, isminde uzama ve büyüme ile ilgili ifadeler bulunan ve gıda takviyesi adı altında Tarım ve Köyişleri Bakanlığının izni ile satılan ürünlerin internette, televizyonlarda yoğun reklamının yapıldığına işaret edildi. Bazı özel kliniklerin, erişkin yaşlarda bile uzama sağladığı iddiasında bulunduğu bitkisel karışımlar önerdiklerinin de saptandığı ifade edilen açıklamada, birçok kişinin, fiyatı oldukça yüksek olan bu ürünleri kullandığını ve fayda umduğunu iddia ettiği belirtildi.

Normal bir insanda boy uzamasının, genetik ve hormonal yapının yanı sıra beslenme ve egzersiz gibi birçok çevresel faktörün etkisi altında olduğuna dikkat çekilen açıklamada, tüm bu faktörler normal olduğunda kişinin ancak genetik olarak belirlenmiş boyuna ulaşabildiği kaydedildi.

Kişinin boyunun normal olup olmadığının aynı yaş ve cinsiyetteki normal kişilerle karşılaştırılarak saptandığı belirtilen açıklamada, şu bilgilere yer verildi:

''Normal boyda bir kişinin boyunun uzatılmasına gerek olmadığı gibi, besin katkı maddeleri ve ilaçlarla daha fazla uzaması mümkün de değildir. Büyüme, kemiklerin eklem yerlerinde bulunan büyüme kıkırdakları yardımıyla gerçekleştiğinden ve 18 yaş civarında bu kıkırdaklar kemikleştiğinden büyüme de durur ve kişi erişkin boyuna ulaşmış sayılır. Bundan sonra kişinin boyu kısa olsa bile daha fazla uzaması, bu tür besin katkı maddeleri veya herhangi ilaç tedavisi ile mümkün değildir. Bahsi geçen ürünlerin boyu uzattığı iddiası tamamen hayal mahsulüdür. Tamamen bitkisel karışımlardan ibaret ürünlerin boyu uzattığı iddiası, hiçbir bilimsel temele dayanmamaktadır.

Marketten satın alabileceğiniz her besin maddesi gibi bu ürünler de Tarım ve Köyişleri Bakanlığının izni ile satılmaktadır. Söz konusu ürünlerin içeriğinin belirtildiği kadarıyla normal beslenen bir kişinin günlük ihtiyacını sağlayabileceği ve ekstra katkıya ihtiyaç duymayacağı mineral ve vitaminlerden oluştuğu görülmektedir. Oysa normal beslenen ve beslenmeyi bozacak herhangi bir hastalığı olmayanlarda doktor tavsiyesi dışında ek gıda takviyesine ihtiyaç yoktur. Tüm bunların yanında birçok tedavi edilebilen hastalık da boy kısalığına neden olabilmektedir. Bu nedenle boy kısalığı olduğundan şüphelenilen olguların, tedavisi mümkün hastalıklar açısından mümkün olan en erken yaşta mutlaka bir çocuk endokrinoloji uzmanına başvurmaları gerekmektedir.''

Ntvmsnbc

Zeki olsun istiyorsanız, abur-cubur yedirmeyin!

"Çocuğunuzun zeki olmasını istiyorsanız, patates cipslerini bırakıp sebze-mevye yedirin." Bu uyarı İngiliz bilimadamlarından geldi.
freehiddenobjectgames41
İSTANBUL - Çikolata, cips ve keki fazla tüketmek çocukların zekasını olumsuz etkiliyor. İngiltere'deki Bristol Üniversitesinde yapılan bir araştırmanın sonucunda elde edilen bulgu bu...

14 bine yakın çocuk üzerinde yapılan araştırmada küçük yaşlarda aşırı yağ, şeker ve tuz bulunan işlenmiş gıdaları tüketen çocukların zeka seviyesi; balık, sebze ve meyve yiyenlere göre daha düşük çıktı.

Araştırmada 3 yaşında abur cubura dayalı beslenen çocukların 8 yaşına geldiklerinde IQ'ları sağlıklı beslenenlere göre ortalama sekiz puan daha düşük oluyor.

Çalışmada, özellikle beynin büyük bir hızla geliştiği 0-3 yaş arasında sağlıklı beslenmenin hayati önemde olduğu uyarısında bulunuluyor.

Bilimadamları, abur cubur tüketiminin sadece kiloya değil aynı zamanda zekanın gelişimine de olumsuz etkileri olduğuna dikkat çekerek ebeveynleri bilinçli olmaya çağırıyor.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
12 Şubat 2011       Mesaj #142
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Ergenlik sorunlarında 'erken' destek şart!
Ailelerin, ergenlik dönemini sorunsuz atlatabilmesi için çocukları 0-3 yaş arasındayken uzman desteği alması gerekiyor.
Sponsorlu Bağlantılar

ergenlikkkkbmpwidec9299

GİRESUN - Giresun Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Aile Danışma Merkezi Müdürü Mehmet Önder Temel, ailelerin çocuklarıyla ergenlik döneminde yaşadığı sorunlar karşısında kendilerine yoğun başvuru olduğunu, ancak bu desteğin çocukların 0-3 yaş arasındayken alınması gerektiğini söyledi.

Ailelerin, çocuklarının sorunları ergenlik dönemine ulaştığında, sorunlar bir yumak haline geldiğinde kendilerine başvurduğunu ifade eden Temel, şöyle devam etti:


''Bu problemler kronik bir hal aldıktan sonra çözümü de çok zorlaşıyor. Anne babalar bazı klasikleşmiş tutum ve davranışlarını değiştiremediğinden, çocuk üzerindeki egemenliklerini her zaman korumak istediklerinden çocuklarıyla arasında büyük çatışmalar çıkıyor. Aile Danışma Merkezi olarak ailelerin çocuklarıyla daha iyi iletişim kurmalarını sağlamaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bizim bu çalışmalarımız bir terapi değil anne ve babalarda farkındalık ile bilinç yaratmak amacında oluyor. Bu açıdan ebeveynlerin çocukları ergenlik dönemine gelmeden bize başvurmaları her açıdan daha faydalı olacaktır.


Çocuk Şube Müdürlüğü'nün müdahale ettiği olaylara baktığımızda son dönemlerde psikolojik sorunlar yaşayan gençlerin sayısının arttığı tespit edilmiştir. Sınav stresi ve anne baba baskısı ergenlik dönemindeki gençlerde psikolojik sorunlara yol açıyor. Bu tür sorunlar yaşayan gençlerimizin ailelerine yönelik ev ziyaretleri ve merkezimizde eğitim çalışmaları yaptık. Ev ziyaretlerinde her ne kadar anne ve babaya ulaşmış olsak da aileler ya bu olayın farkında ve bilincinde değil ya da çevre baskısından dolayı psikolojik destek almak istemiyor. Gizlilik içinde yaptığımız bu çalışmalarımız konusunda aileleri bilinçlendirerek çocuklarıyla daha iyi iletişim kurmalarını sağlıyoruz. Böylece ruhsal açıdan toplumda daha sağlıklı bireylerin yetişmesine de katkı sunmuş oluyoruz.''


''AŞIRI TAVİZ DE, AŞIRI BASKI DA YANLIŞ''

Temel, ergenlik dönemindeki gençlerin hormonal değişikliklere bağlı olarak anne ve babalarıyla iletişim problemleri yaşayabildiğine dikkate çekerek, ''Bu dönemde genç, abartılı davranışlara girebiliyor. Anne baba saygınlık beklerken çocuğun asi davranışı aralarında çatışmaları doğuruyor. Anne baba, ergenin bu durumunu anlamaya çalışmadığı için sorunlar yaşanıyor. İntihar girişimi vakalarında çocukların en büyük şikayetinin anne ve babasının kendilerini dinlemediği yönünde oluyor. Aileler çocuklarını nasıl dinleyeceği becerisini geliştiremediği için sorunlar yaşanıyor. Çünkü genç aslında psikolojik sorunlar yaşadığının sinyallerini aileye bir şekilde veriyor'' diye konuştu.

Türk aile yapısında anne babaların çocuklarına karşı sevgisini içinde yaşadığını, çocuklarıyla yeteri kadar vakit geçirmediklerini vurgulayan Temel, ''Toplum yapısına göre geçmişte aileler çocuklarına aşırı baskı uygularken, bazı anne babalar son zamanlarda hayat tarzına bağlı olarak aşırı tavizler vermeye başladı. Çocuklarda baskı uygulamak ne kadar yanlışsa aşırı tavizkar olmakta onun kadar yanlıştır. Bu nedenle aileler çocuklarına karşı aşırı tavizkar ve aşırı baskıcı olmamalıdır. Ailede demokratik yapı uygulanmalıdır. Çocuğun söz hakkı olacağı gibi bazı konularda da kısıtlamaya gidilmelidir. Bu iki durumun ortası bulunmalıdır. Aile Danışma Merkezi olarak ailelere biz bunu öğretmeye çalışıyoruz'' dedi.


Temel, Aile Danışma Merkezi olarak son zamanlarda eğitim çalışmalarına çok fazla önem verdiklerini, özellikle 0-3 yaş, 3-6 yaş, 7-11 yaş ve 12-18 yaş arasında çocuğu olan ailelerin eğitimine yönelik grup çalışmaları yaptıklarını belirtti.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
18 Şubat 2011       Mesaj #143
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
12 günlük bebeğe kalp ameliyatı
6,5 aylıkken bir kilo 200 gram ağırlığında dünyaya gelen ve organları tam gelişmediği için solunum cihazıyla yaşatılan bebek, henüz 12 günlükken kalp ameliyatı oldu.

20110218102955kon026152
KONYA - Konya'da yaşayan Nurullah - Fadimana Akkaş çifti evliliklerinden çok kısa bir süre sonra çocukları olacağını öğrendi. Ancak Fadimana Akkaş, henüz iki aylık hamileyken bebeğini düşürdü. Bu duruma çok üzülen genç çift, bir süre sonra yine çocukları olacağını öğrenince üzüntüleri kısa sürdü.

Fadimana Akkaş, bebeğini sağlıklı bir şekilde kucağına alacağı günün hayalini yaşarken henüz 28 haftalık gebeyken doğum sancıları başladı.


Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırılan genç kadın, burada adını Ahmet Buğra verdikleri bir erkek bebek dünyaya getirdi.


ORGANLARI TAMAMLANMAMIŞTI

Organlarının tamamı henüz gelişimini tam olarak tamamlamamışken dünyaya gelen bebeğin yaşaması için doktorları ellerinden geleni yaptı.

Kuvözde tutulan ve solunum cihazına bağlanan Ahmet Buğra'nın durumu kalp ve vücut arasında dolaşımı sağlayan damarın doğumdan sonra kapanmaması ve akciğere sürekli kan gitmesi nedeniyle günden güne kötüleşti.


SÜ Kalp Damar Cerrahisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Narin ve ekibi, henüz 12 günlükken bir kilo 200 gram ağırlığında olan Ahmet Buğra'ya, yaşaması için çok riskli olan kalp ameliyatını gerçekleştirdi.
20110218102935kon027152
İHTİMALLERLE HAREKET ETMEK ZORUNDA KALDILAR
Baba Akkaş, erken doğum sonrası dünyaya gelen bebeklerinin sağlık sorunlarıyla mücadele ettiğini söyledi.

İleri derece prematüre olan oğlunun yaşaması için adeta herkesin seferber olduğunu belirten Akkaş, ''Oğluma kalp ameliyatı yapılmasaydı ölecekti. Çok küçük olduğu için ameliyat masasında kalma ihtimalinin de bulunduğunu söylediler. Biz az da olsa yaşama ihtimali bulunduğundan ameliyat olmasını istedik. Ameliyat başarılı geçti. Solunum cihazına artık bağlanmıyor. Bu kadar sağlık problemine karşı hayatta kalan oğlumu tam olarak kucağımıza alacağımız günün özlemini çekiyoruz'' dedi.


Akkaş, Ahmet Buğra ile birlikte halı sahada top koşturacağı günü özlemle beklediğini bildirdi.


YAŞAMASI İÇİN OPERASYON ŞARTTI

SÜ Kalp Damar Cerrahisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Narin, anne karnında kalp ve vücut arasında dolaşımı sağlayan damarın doğumdan sonra kapanması gerekirken, bebeğin erken doğumu nedeniyle açık kaldığını dile getirdi.

Narin, bebeğin gelişimini tamamlayamamasına bağlı bu tür sorunla karşılaşıldığını belirterek, ''Akciğere aşırı kan gidiyordu. Bebek soluk alıp veremiyordu. Akciğerler enfeksiyona yatkındı. Her an bebeği kaybedebilirdik. Kilosu çok düşük olduğu ve organlarının yeteri kadar gelişmediğinden ameliyat riskli olmasına rağmen Ahmet Buğra'yı ameliyata aldık. Sol akciğer boşluğundan girilerek kalbe ulaşıldı. Acil koşullarda ameliyata alınan bebeğin sağlık durumu şimdi gayet iyi'' diye konuştu.


''CİDDİ SAĞLIK PROBLEMLERİ VARDI''

SÜ Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof Dr. Rahmi Örs ise ileri derece prematüre olarak dünyaya gelen bebeğin, erken doğum nedeniyle organlarının yeteri kadar gelişmediğini söyledi.

İlk başta solunum cihazına bağlı olarak yaşatılmaya çalışılan ve ciddi sağlık problemleri olan bebeğin yaşatılması için gereken kalp ameliyatının hastanede başarılı şekilde gerçekleştirildiğine dikkati çeken Örs, şimdi 2 kilo ağırlığında olan bebeğin kuvözde takibinin yapıldığını ve yakında taburcu edileceğini bildirdi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
19 Mart 2011       Mesaj #144
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Akraba evliliğinden sakının!
Türkiye'de tüm uyarılara rağmen fazla görülen akraba evliliği, çeşitli kalıtsal hastalıklara neden oluyor. İşte uzmanlardan uyarılar...

zakr07ac0c6307a356eabyw
ANTALYA - Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı ve Pediatrik Hematoloji Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Akif Yeşilipek, Türkiye'de akraba evliliği oranı fazla olduğu için çocuklarda bir çok kalıtsal hastalıkların görülme oranının da yüksek olduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Yeşilipek, ''Türkiye'de bir çalışma yapsanız yapılan evliliklerin yüzde 30-35'inin akraba evliliği olduğunu bulursunuz. Bu evlilikler kalıtsal hastalıkları beraberinde getiriyor'' dedi.


Kemik iliği nakli deyince sadece kanser hastalarının akla geldiğini belirten Yeşilipek, kanser dışında bir çok kalıtsal hastalığı bulunan hastanın da kemik iliği beklediğini söyledi.


Kalıtsal hastalıkların bir kısmının sadece kemik iliği ile tedavi edilebildiğini kaydeden Prof. Dr. Yeşilipek, Akdeniz bölgesinde en çok görülen kalıtsal hastalığın halk arasında Akdeniz anemisi olarak bilinen talasemi olduğunu vurguladı.


Akdeniz Üniversitesi olarak yaklaşık 400 hastaya kemik iliği nakli yaptıklarını, bunun 150'sinin talasemili hastalar olduğunu ifade eden Yeşilipek, 100 civarında talasemili hastanın da kemik iliği nakli beklediğini bildirdi.


Çok sayıda çocuğun akraba evliliğinden kaynaklı bağışıklık yetmezliği sorunu bulunduğunu dikkati çeken Yeşilipek, ''Akraba evliliklerinde bu hastalıkların görülme ihtimali toplumun diğer bireylerine oranla daha fazla'' diye konuştu.


''ERKEK ÇOCUKLARIMIZ YAŞAMIYOR''

Akraba evliliği sonucu dünyaya gelen çocukların bir kısmının 1 yaşına gelmeden tekrarlayan ağır enfeksiyonlar nedeniyle kaybedildiğini, ailelerin ' bizim erkek çocuklarımız yaşamıyor' dediğini anlatan Yeşilipek, ''Bunun altında bağışıklık yetmezliği hastalıkları vardır, bunların bir kısmı akraba evliliklerinden kaynaklanıyor'' dedi.

'Lorenzo'nun yağı' filmine konu olan hastalığın da metabolik bir hastalık olduğunu vurgulayan Yeşilipek, kemik iliği nakliyle metabolik hastalıkların tedavisinin de yapıldığını anlattı.


''Son bir kaç yıl içerisinde kanserli yeni hasta sayımız oldukça arttı'' diyen Yeşilipek, bir kaç yıl önce yılda 40-45 yeni hastaya tanı koyarken şimdi 70-80 civarında yeni hastaya tanı konulduğunu bildirdi. Yeşilipek, ''Kanser hastalarımızda eskiye göre artış var ama bu bize gelen hasta sayısı. Bu bir sıklık çalışması olamaz, bununla biz (sayı arttı diyemeyiz)'' ifadelerine yer verdi.


LÖSEMİNİN BULGULARI

Yeşilipek, çocukluk çağı lösemilerinde erken tanı konulan hastaların ilaçla tedavi olma şansının yüzde 80 olduğunu belirtti. Çocukluk çağında löseminin bulgularının ateş, iştahsızlık, halsizlik, kanama olduğunu kaydeden Yeşilipek, şunları söyledi:

''Lösemililerin yarısına yakınının bulgusu ateş ama ateş bütün çocuklarda bir enfeksiyon durumunda görülen bir şey. Kanama da önemli bir bulgu. Trombosit sayısı düşünce ciltte kırmızı lekeler oluşuyor, burun kanamaları gibi durumlar görülebiliyor. Bu lösemi için bir ipucu olabilir ama bu ileri dönemlerde görülen bir bulgudur. Lösemi hastalarımızın üçte birinde kemik ağrısı görülüyor.''


Çocukların sağlıklı olması için dengeli beslenmesinin önemine değinen Yeşilipek, ''Çocuklar yeterince et yemeli. Balığı, taze meyve ve sebzeyi dengeli şekilde tüketmeli'' dedi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
9 Nisan 2011       Mesaj #145
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Travma Geçiren Çocuklar

Bir çocuk için hayatındaki en büyük travma ailesiyle ilgili yaşanan olumsuzluklardan oluşuyor. Özellikle anneyi kaybetmek çocuk açısından başa çıkılması çok zor bir duygusal çöküntüye yol açabiliyor.

Yaşı kaç olursa olsun anne her insan için hayatındaki en önemli figürdür. Psikolojide “Anne Yoksunluğu Sendromu” olarak tanımlanan bir sorun vardır. Bu sendrom annelerinden ayrı kalan özellikle 2 yaş altı çocuklarda görülür.

Protesto ve Çaresizlik Dönemi Başlar


Çocuk ilk olarak Protesto Dönemi’ne özgü bir tavır sergiler. Annesinden ayrı kalmasının verdiği özlemle ağlayarak bağırıp çağırarak tepki gösterir sakinleşmez uzun sürelerle tekrarlayan ağlama nöbetleri yaşar.

Ardından ‘Çaresizlik Dönemi’ olarak tanımlanan süreç başlar. Çocuk artık annesinin döneceğine olan inancını yitirmiş ve annesizliği kabullenmiş bir görüntü çizer. Son olarak ‘Ayrılık Dönemi’ olarak tanımlanan süreçte ise çocuk duygusal anlamda da annesini bırakırannesini aslında hem çok özler hem de çok öfke duyar.

Dolayısıyla tavır umursamaz ve ilgisiz gibidir. Bu süreçte anne gelse dahi çocuk ciddi olarak güvensizlik yaşar annesine tekrar bir sevgi yani bağlanma geliştirmekte korkuları vardır. Tekrar terk edileceğinden korkar. Bu travmayı yaşayan çocukların bazılarında ilerleyen yaşlarda duygusal ilişkiler geliştirmekte önemli sorunlar yaşadıkları duygusallıklarını kaybettikleri gözlenmiştir.

“Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu”

Daha büyük yaşlarda genellikle 18 yaş altındaki çocuklarda görülen ayrılıklarda çocukların ’Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu’ olarak bilinen bir sorun yaşadıkları görülür. Bağlandıkları kişilerden ve özellikle anne baba gibi hayatlarındaki en önemli bireylerden yoksun kalan çocuklar aşırı kaygı belirtileri verirler ve yakın aile bireylerinin başına kötü bir şey gelmesinden korkarlar. Kendilerini son derece güvensiz hissederler. Tek başına herhangi bir etkinliğe katılmak istemez diğer yakın aile üyelerinin yanlarında kalmak isterler.

Her ne sebeple olursa olsun özellikle anneyi kaybetmiş olmak yeri doldurulamaz bir eksikliktir ve maalesef çocuk bu eksikliği kalan hayatı boyunca hissedecektir. Hastalıklar sonucu bütün gidişatı izleyip annesinin ölümüne şahit olan çocuk da ani bir kaza ya da ölüm sonucu annesini kaybeden çocuk da ölümün nasıl olduğu konusundan daha çok annesini kaybetmiş olmanın verdiği ciddi sorunlarla uğraşmak zorunda kalacaktır.

Aşırı Tepki Normaldir

Anne kaybından hemen sonra aşırı tepkiler görülmesi son derece normaldir ve mutlaka bir uzman desteği alınmalıdır. Özellikle güvensizlik korkular diğer insanların ve kendisinin de ölebileceği korkusu bazen hayatın anlamsızlığı şeklinde olumsuz düşüncelere kapılma olarak gelişen duygu bozuklukları kişiye ve çevresindeki insanlara ciddi sıkıntılar yaşatabilir.

Gerçekmiş kadar inandırıcı olan baş ve karın ağrıları bulantı kusma halsizlik hissi gibi fiziksel sorunlar yaşayabilirler. Aynı şekilde gece uykuları bozulur ve kabuslar görebilirler. Yaşanılan duygusal çöküntü çok travmatiktir. Ağlama ve öfke krizleri zaman zaman şiddete yönelme ve hırçın davranışlar anne kaybından sonra ortaya çıkması muhtemel tepkilerdendir.

Çocuk annesinden konuşmak isterse duygularını anlatması sırasında sabırla dinlenmeli ve duyguları üzerine asla yorum yapılmamalı konuşma mümkün olduğunca sohbet havasında sürdürülmelidir. Çocuk olduğu unutulmadan ve acısına saygı göstererek çocukla ilişki kurulmalı ve bu konuda en büyük görevin aile üyelerine düştüğü unutulmamalıdır.

Kaynak: Travma Geçiren Çocuklar / Çocuk / Çocuk Psikoloji - Hürriyet Aile
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
21 Nisan 2011       Mesaj #146
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Çok televizyon izleyen çocuk risk altında!
Kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve diyabet hastalıkları kapıda...

272122widec
Sidney Üniversitesinin, 6 ve 7 yaşlarındaki çocuklar arasında yaptığı bir araştırmada, bu çocukların göz arkasındaki atardamarlarının daha dar olduğu, bu durumun daha sonra bu çocuklarda kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve diyabet görülme riskini arttırdığı saptandı.

Araştırmacı Dr Bamini Gopinath, "ebeveynlerin çocuklarını koltuktan kaldırıp çeşitli faaliyetlerde bulunmaya teşvik etmeleri gerektiğini" söyledi.


FİZİKSEL AKTİVİTE ÇOK AZ

Araştırılan çocukların televizyon başında günde ortalama 1.9 saat geçirdikleri, fiziksel aktiviteye ise günde 36 dakika ayırdıkları ortaya kondu.

Günde bir saat veya daha fazla fiziksel aktivite yapan çocuklarda atardamarların gözle görülür derecede daha geniş olduğu belirtildi.


Gopinath, çok sayıda fiziksel aktivitede bulunan çocukların, düşük seviyede yapan çocuklara göre daha iyi bir mikrovasküler profile sahip olduklarını ortaya çıkardıklarını, bu durumun da, sağlık için iyi olmayan davranışların mikrosirkülasyonu çok erken etkileyebildiği, daha sonraki dönemlerde de kalp hastalıkları ve yüksek tansiyon riskini arttırabildiği düşüncesini doğurduğunu kaydetti.


Araştırmacı, televizyon karşısında çok zaman geçirmenin fiziksel aktiviteye daha az zaman ayrılmasına, kötü beslenme alışkanlığına ve kilo alımına yol açtığını belirtti.


Araştırma, Sidney'deki 34 ilkokulda okuyan 6 ve 7 yaşlarındaki yaklaşık bin 500 çocuk arasında yapıldı.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
3 Mayıs 2011       Mesaj #147
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Bademcik Enfeksiyonu


Kaynağı çoğu zaman üst solunum yolu enfeksiyonu olan boğaz ağrısına özellikle çocuklarda sık rastlanıyor. Çocukluk çağında en çok bademcik enfeksiyonu boğaz ağrısına neden oluyor. Peki bu hastalıktan çocuklarımızı koruyabilmek için ne gibi önlemler almalıyız?

Bademcik Enfeksiyonu (Tonsillit) Belirtileri

Çocuklarda ilk 3 yaşa kadar olan bademcik enfeksiyonlarının büyük çoğunluğu virüslere bağlı olarak gelişir. Bakterilerle enfeksiyon daha az olmakla birlikte belirtileri birbirinden farklıdır.

Virüslerle olan enfeksiyonlarda belirtiler

• Bademcikler üzerinde kızarıklık
• Hafif ateş
• Boğaz ağrısı
• Yutma zorluğu
• Burun akıntısı
• Öksürük
• Geniz akıntısı

Bakterilerle olan enfeksiyonlarda belirtiler

• 38-39 °C’nin üzerinde ateş
• Boğaz ağrısı
• Yutma zorluğu
• Bulantı kusma
• Bazen karın ağrısı
• Kulağa vuran ağrı
• Eklem ağrıları
• Boyunda ağrılı beze

Korunmak İçin Yapılması Gerekenler

Bulaşma en sık damlacık yolu ile direk temas ile ve mikroplu gıdalarla olur. Klimaların filtreleri mutlaka antibakteriyel ürünlerle periyodik olarak temizlenmeli hijyenik koşullarda üretilmiş gıdalar tercih edilmeli anaokulları gibi çocukların toplu olarak bulunduğu alanların havalandırma sistemleri mutlaka hijyenik olmalı ve temiz hava sirkülasyonu sağlanmalıdır. Bunlarla birlikte ortak kullanım alanlarında sıvı sabun tek kullanımlık havlu mendil gibi eşyalar temizlik için kullanılmalıdır.

Tedavisi Nasıldır?

Viral bademcik iltihabında etkisiz olduğu için antibiyotik verilmez. Ağrı kesici ateş düşürücü gibi şikayetleri giderecek ilaçlar verilir. Eğer bağışıklık sistemi zayıf hastalarda viral enfeksiyon görüldüyse ikincil gelişebilecek bakteriyel enfeksiyondan korumak amaçlı antibiyotik verilebilir.

Bakteriyel bademcik iltihabı düşünülüyorsa tedavide ilk tercih ilaç penisilindir. Bakteriyel bademcik iltihabında en sık etken halk arasında beta mikrobu olarak bilinen bakteridir. Bu bakterinin bu kadar önemli olmasının nedeni tedavi edilmemesi halinde akut romatizmal ateş adı verilen ve kalp eklemler beyin cilt tutulumu ile giden öldürücü olabilen hastalığa neden olmasıdır.

Özellikle 5-15 yaş arası çocuklarda bu hastalık görülür. Bu nedenle çocuklarda şiddetli yüksek ateş ile seyreden boğaz enfeksiyonlarında mutlaka doktora başvurulmalıdır.

Kulak Burun Boğaz Baş Boyun Cerrahi Uzmanı
Dr. Cem Erdurak
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
9 Mayıs 2011       Mesaj #148
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Bronşit çocukları ölüme götürebiliyor

Uzmanlar, ailelerin çocuklardaki kış hastalıkları konusunda dikkatli olmalarını istedi. Uzmanlar, yetişkinlerde akciğerlerdeki büyük hava yollarının iltihaplanmasına bronşit, çocuklarda ise küçük hava yollarının iltihaplanmasına bronşiolit adı verildiğini ve özellikle kış aylarında bu tür hastalıkların çok sık görüldüğünü kaydediyor.
Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Kendirci, çocuk bronşitleri için uyardı. Kendirci, bronşite yakalanan çocukların, balgam çıkaramayacakları için nefes borularının tıkanarak ölebileceklerini bildirdi.

Süt çocuklarında bronşiolite daha çok rastlandığını ifade eden Kendirci, “Öksürük, nefes darlığı, hışırtılı solunum ile kendini gösteren bronşiolit, küçük çocuklar için tehlikeli bir hastalıktır. Bronşiolite yakalanan süt çocukları, balgamı çıkaramayacakları için nefes boruları tıkanarak ölebilirler. Akciğerlerde zar delinmesi gelişebilir ve bir parçası sönebilir. 2 yaşın altındaki çocukların tedavisinde geç kalınmamalıdır. Akut bronşiolit, astım gelişme riskine karşı takip edilmelidir.” dedi. Kendirci, bronşiolit için nemli oksijen tedavisi ve kalp yetmezliğine sebep olmayacak bronşiolleri genişletici ilaçlar verilmesi gerektiğini kaydetti.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
9 Mayıs 2011       Mesaj #149
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklara ”büyüyünce de giysin” mantığı yanlış

Çocuklarda sağlıklı ayak gelişimi için rahat ayakkabının önemli olduğunu belirten uzmanlar, ‘büyüyünce de giysin’ mantığı ile çocuklara büyük ayakkabı alınmaması uyarısında bulundu.
Okul öncesi alışverişe çıkan ailelere ayakkabı alırken dikkat edilmesi gerekenler konusunda bilgiler veren Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Feyyaz Akyıldız, erişkinlerde de olduğu gibi çocuklarda da rahat ayakkabı kullanımının önemine vurgu yaptı.
Ayakkabıda çok ağır malzeme kullanılmaması ve ayakkabı tabanının esnek olması gerektiğini belirten Akyıldız, ”Ayakkabının tabanı çok sert, kazık gibi olmamalı. Yere basıldığı anda adım geçişleri sırasında parmaklarla beraber ayakkabı tabanının aynı esneklikte katlanabilirliğinin olması gerekir” dedi.
Ayakkabı topuğunun hafif dolgulu ve sert olması gerektiğini kaydeden Akyıldız, topuğun içe ya da dışa kayma gibi ailelerin çok yakındığı deformasyona neden olmaması gerektiğini söyledi.
Özellikle düztabanlık sorunu olanlara orta yerindeki kubbesini destekleyen küçük bir pedi olan ayakkabı giymelerini öneren Akyıldız, ”Bunlar rahat, sağlıklı ayakkabı diye tanımladığımız ayakkabılarda bulunması gerekenlerdir” diye konuştu.
Ortopedik ayakkabı diye isimlendirme doğru değil
Bazı satıcıların ortopedik ayakkabı tanımlamasını kullandığını belirten Akyıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Bu doğru bir tanımlama değil. Ortopedik ayakkabılar var ama çok özel hastalıklarda, spastik çocuklarda, özel ayak anomalileri olan, doğumsal felçleri olan çocuklarda kullandığımız ortopedik ayakkabılar var. Bunlarda her probleme yönelik özel tanımlamalar yapılıyor ve kişiye özel ayakkabı imalatı söz konusu. Onun dışında ortopedik ayakkabı diye bir isimlendirme doğru değil. Ancak ayak sağlığı adına uygun ayakkabı gibi isimlendirmeler yapılabilir.”
Çocuklara ‘büyüyünce de giysin’ mantığıyla büyük ayakkabı alınmaması uyarısında bulunan Prof. Dr. Feyyaz Akyıldız, ”Çocukların hızlı büyümesi nedeniyle aileler büyük ayakkabı almayı tercih ediyor ama büyük ayakkabı alınması doğru değil. Eğer ayak, ayakkabıya yeterince hakim olamıyor ve çok hareket ediyorsa bu sıkıntı doğuracaktır. Büyük ayakkabı, ayakkabı vurması, ayakta yaralar açılmasına kadar gidebilir” dedi.
Ayakkabı satın alma saati önemli mi?
Küçük ayakkabının da ayağı rahatsız edeceğini belirten Akyıldız, ”Ayak, ayakkabı içerisine oturmalı, hafif bollukları olabilir. Ayağın ayakkabının burnuna iyice dayandıktan sonra arkada yarım santim dolayında bir boşluk kalıyor olması idealdir, bunun üzerine çıkılmamalı” diye konuştu.
Çocuklarda ayakkabı alma saatinin fark etmediğini kaydeden Akyıldız, ”Erişkinlere ayakkabıyı çok fazla ayakta kalmadan alınmasını öneriyoruz ama çocuklarda ayak şişmesi gibi durum söz konusu olmadığı için istenilen zamanda ayakkabı alınabilir” dedi.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
10 Mayıs 2011       Mesaj #150
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Kusan bebek hasta olabilir

Bebeğiniz aşırı bir şekilde kusuyorsa vakit kaybetmeden hemen bir doktora başvurmalısınız. Çünkü bu durum, bebeğinizin bir hastalığa yakalandığının habercisi olabilir.
Bebeklerinin neden kustuğu, her anne-babanın en çok merak ettiği konuların başında geliyor. Bebeklerde beslenmeden sonra sızıntı şeklinde beliren çıkarma normal bir durum olarak görülürken, özellikle zorlanmalı kusmaların, hastalık habercisi olduğu belirtiliyor.


Bebekteki kusma hastalık habercisi

Araştırmalar, bebeklerin ilk 3 aylık döneminde yaklaşık yüzde 80′inin günde en az 1 kere kustuğunu ortaya koyuyor. Alman Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Alper Soysal, bebeklerdeki kusmanın öncelikle bir hastalık değil de, bir bulgu olarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti.


Önleyici ilaç vermeyin

Kusmanın bir hastalığa bağlı olarak geliştiğini ifade eden Uzman Dr. Soysal, şunları söyledi:
“Bebeğe uygulanacak tedavinin temelinde, direkt olarak kusmaya yönelik değil, kusmaya neden olan hastalığın ne olabileceğinden yola çıkılmalı. Kusmanın yol açtığı hastalık bulunduğu zaman, buna uygulanacak tedavi ile kusma da ortadan kalkıyor.
Kusan bir bebeğe, bir uzmana danışmadan kesinlikle kusmayı önleyici ilaçlar verilmemeli. Önemli olan, kusmaya neden olan hastalığı tedavi etmektir.”
Uzman Dr. Alper Soysal, zorlanarak kusan bebekte mide bulantıları ve öğürtü görüldüğünü belirterek, kusulan besinlerin ağızdan fışkırır tarzda çıktığını ifade etti. Soysal’a göre, bu tip kusmaların en sık görülen nedenleri şöyle sıralanabilir.
- Bağırsak tıkanıklığı
- Yemek borusunun mideye bağlandığı kısmın kapalı olması (özofagus atrezisi)
- Bağırsak darlığı
- Bağırsağın belirli bölümlerinin olmaması
- Karın organlarının göğüs içinde fıtıklaşması
- Mide darlığı (pilor stenozu)


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

12 Haziran 2016 / A.Arda Moda
1 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular
5 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
22 Kasım 2006 / Mystic@L Taslak Konular