Arama

Çocuk Sağlığı

Güncelleme: 13 Haziran 2013 Gösterim: 195.705 Cevap: 162
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Haziran 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Epilepsi Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar
Doktorunuz çocuğunuzda mevcut nöbet ya da nöbetlerin 'epilepsi' nöbeti olduğunu söylerse ilk sorunuz epilepsinin ne anlama geldiği olacaktır. Bu sözcük halk arasında 'sara' adıyla tanınır. Epilepsinin ne olduğunu anlayabilmek için beyni bir bilgisayar gibi düşünmekte yarar vardır. Beyin hücreleri de bilgisayar parçaları gibi birbirleri ile bağlantılıdır ve haberleşmek için küçük elektriksel uyaranlar kullanırlar. Bazen beyinde normal olmayan bir elektriksel aktivite oluşur ve bu olay çocuğun nöbet geçirmesine neden olur.

Bu olay belirli aralarla tekrarlanırsa o kişi de epilepsi var demektir. O halde nöbet, beynin kuvvetli ve hızlı bir elektrik akımı ile kaplanması sonucu oluşan kısa ve geçici bir durumdur, ruh ya da akıl hastalığı değildir ve bazı nadir durumlar dışında zeka geriliğine yol açmaz.

Epilepsiye yol açabilen nedenler
Çoğunlukla epilepsinin bir açıklamasının bulunamaz. Çocuklarda epilepsiye en sık yol açan nedenlerişöyle özetleyebiliriz.

Doğuştan gelen hastalıklar: Kromozom hastalıkları, yapım maddeleri ile ilgili değişiklikler içeren metabolik hastalıklar, bazı enzim eksiklikleri gibi doğuştan gelen nedenler.
Gebelikte bebeğin beyin gelişimini etkileyen mikrobik hastalıklar, annenin ilaç ve alkol alımı.
Doğum sırasında meydana gelebilecek beyin zedelenmesi, kanaması ve beynin oksijensiz kalması.
Doğum sonrası menenjit, beyin iltihabı.
Kazalara bağlı beyin zedelenmesi.
Beyin tümörleri.
Uzun süren ateşli havaleler.

Bazen nöbetler, olaydan yıllar sonra ortaya çıkabilir. Bir çok vakada da nöbetlerin nedenlerini en modern araştırma yöntemleri ile dahi bulabilmek mümkün olmayabilir.

Epilepsi çocuğunuza sizden mi geçmiştir?
Bir çocuğunuz daha olursa onda da epilepsi gelişme ihtimali var mıdır? Her iki soruya da verilebilecek cevap büyük oranda hayır olacaktır. Ancak hem anne hem de babanın ailesinde epilepsi olduğuna dair bulgu, ya da tek bir tarafta epilepsi hikayesi ile birlikte anne-baba akrabalığı varsa ve özel bazı epilepsi türlerine sahiplerse kalıtımın rolü olduğu söylenebilir. Bu konuda her hastanın kendi içinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu yüzden bu konuda daha fazla bilgi almak için doktorunuzla görüşmeniz tavsiye edilir.

Epilepsi nöbetleri nasıldır?
Elektriksel bozukluk eğer beynin sadece bir kısmını etkilerse 'parsiyel nöbet' dediğimiz nöbet tipi oluşur. Parsiyel nöbetlerin en sık görülen türü şuur kaybı ile birlikte olan 'kompleks parsiyel' nöbetlerdir. Kişi sersemlemiş ve şaşkın bir haldedir, gözlerinin önünde benekler görebilir, kulakları çınlayabilir, mide bulantısı olabilir, elbiselerini çekiştirebilir, ellerini kollarını anlamsızca oynatır ve yaptıklarının farkında değildir. Genellikle nöbet geçtikten sonra da olanları hatırlamaz.

Başka bir parsiyel nöbette belli bir kas grubunu (örn: bir kolu veya yüz yarısını) kontrol eden beyin bölgesinin etkilenmesi ile olur. Nöbet esnasında sadece o kas grubu etkilenir ve kontrol edilemeyen hareketler yapmaya başlar, bu olaydan başka hiçbir kas grubu etkilenmez ve şuur kaybolmaz (basit parsiyel, fokal motor nöbetler).

Bütün beyin etkilendiğinde ise sonuç jeneralize nöbettir. Jeneralize nöbetin bir çeşidi jeneralize tonik-klonik nöbettir (grand-mal). Grand-mal nöbet geçiren bir kimse aniden şuurunu kaybeder ve yere düşer, kasları kasılır sonrada bütün vücudu sarsılmaya başlar, ağzından köpük gelebilir, dilini ısırabilir, idrar ve kakasını kaçırabilir, dudaklarında, yüzünde, ellerinde morarma olabilir. 1-5 dakika sonra çırpınma hareketi durur, arkadan bazen uyuklama veya yorgunluk dönemi başlar, bundan sonra kalkıp daha önce yaptığı işine devam eder.

Başka bir jeneralize nöbet tipi dalma (absans, petit-mal) nöbeti olarak bilinenidir. Bu nöbet o kadar kısadır ki, hissedilmeden geçebilir. Absans nöbeti geçirenler hayal kuruyormuşcasına çevrelerine birkaç saniye anlamsız gözlerle baktıktan sonra yaptıkları işlerine devam ederler. El kol hareketi yoktur, kişi kısa bir zaman için şuurunu yitirmiştir. Tedavisiz kalırsa bir gün içinde defalarca tekrarlayabilir. Bu tip nöbetler çok kısa süreli olduğundan aile tarafından pek önemsenmeyebilir veya farkedilmeyebilir.

Nöbetlerin peşpeşe gelmeleri haline 'status epileptikus' denir. Hayati tehlikesi olan bu durumda hastanın acilen hastaneye kaldırılması gerekir.

Her epilepsi nöbetinde şuur kaybı olmayabilir. Bazı nöbetler de sadece uykuda görülebilir. Burada anlatılanlar en sık görülen nöbet tipleridir. Epilepsinin başka tipleri de vardır.

Hastalığın teşhisi
En ideali hastanın nöbetini doktorun görmesidir. Ancak çoğunlukla bu mümkün olamaz, bu nedenle doktorunuz önce nöbeti gören kişiler ve anne-babadan nöbetin başlangıcı, sıklığı ve özellikleri hakkında ayrıntılı bilgi alır. Ayrıca gebelik, doğum, çocuğun gelişimi ve diğer aile bireylerinde nöbet olup olmadığı konusunda bilgi isteyecektir. Ayrıntılı bir nörolojik muayeneden sonra bazı laboratuvar tetkiklerine ihtiyaç doğabilir. Bunların başında elektroensefalografi (EEG) gelir. Bunun yanısıra beyin tomografisi (CT), manyetik rezonans (MRI), uzun süreli EEG-video monitorizasyon ve çeşitli biyokimyasal ve metabolik tetkikler (kanda, idrarda ve beyin-omurilik sıvısında) gerekli olabilir. Bu tetkiklerin hiçbirisinin hasta açısından önemli bir tehlikesi yoktur. Aksine bu nöbetlerin nedenini bulmak, epileptik olmayan diğer bazı nöbetlerden ayırdedebilmek için gereklidir.

Doktorunuz epilepsi teşhisini kesin bazı deliller olmadan koymaz. Uzun süreli en az 4-5 yıllık, belki de ömür boyu sürecek ciddi ve zahmetli bir tedaviyi gerektirdiğinden teşhisi koyarken çok dikkatli davranmalıdır. Bu aşamada doktor aile işbirliğinin çok büyük önemi vardır.

Nöbet anında yapılması ve yapılmaması gerekenlere ilişkin bazı basit kurallar
Büyük bayılma şeklinde nöbet geçirmekte olan çocuğunuza yapılacak şey onu olabilecek zararlardan korumak ile sınırlıdır.
Sakin olun, çocuğun yanından ayrılmayın, yardım gerekiyorsa bir başkasını bu işle görevlendirin.
Çocuğu yere yatırın, etrafındaki sivri maddeleri ortadan kaldırın.
Çocuğu yan döndürüp tükrüğünün dışarı akması ve daha rahat nefes alıp vermesi için başını hafif yana arkaya eğin.
Elbiselerini gevşetin, şayet takıyorsa gözlüklerini çıkartın, hastanın dilini ısırmasını engellemek amacıyla elle veya bir cisimle çeneyi açmaya çalışmayın, ağzına hiçbir şey koymayın. Ancak ağızdaki yiyecek maddelerinin çıkartılması yararlı olur.
Üzerine su dökmeyin, zorla nefes aldırmaya çalışmayın, çocuğu sallayarak ya da yüzüne vurarak, bazı maddeler koklatarak uyandırmaya çalışmayın.
Nöbet esnasında ilaç vermeye çalışmayın, doktorunuzun önerileri dışında kendi kendinize nöbetin geçmesine yönelik hiçbir şey yapmayın.
Unutmayın ki nöbet sonrasında çocuk yorgun, ne yaptığını bilmez haldedir, bu aşamada elinizden geldiğince sakin bir şekilde teskin ederek bu durumun düzelmesini bekleyin, güven verici olun.
Nöbetler hakkında verebileceğiniz tüm bilgiler hem çocuğunuza, hem de doktorunuza yardımcı olacağından dikkatli bir gözlem daha sonra doktorunuzun sorularını cevaplamada çok işe yarayacaktır.
Akıllıca gözlemek akılsızca müdahele etmekten daha yararlı olacaktır.
Nöbet 10 dakikadan uzun sürerse ya da kısa bir süre sonra tekrarlarsa doktorunuza haber verip tavsiyelerine uyun ya da en yakın sağlık merkezine başvurun.
Unutulmamalıdır ki tehlikeli görünümüne rağmen epilepsi nöbeti öldürücü değildir.

Epilepsi tedavi edilmeli mi?
Epilepsi, mutlaka doktora başvurulmasını ve doktorun gerekli gördüğü sürece kontrol altında kalınmasını gerektiren bir hastalıktır. Bu epilepsinin ömür boyu devam edeceği şeklinde algılanmamalıdır. Epilepsinin bazı türleri hasta belli yaşlara geldiğinde kendiliğinden tamamen düzelebilirler ve bunlarda ilaç tedavisine gerek duyulmabilir, ancak bu kararı doktor vermelidir. Ülkemizde maalesef epilepsi hastalığı doktor olmayan kişiler tarafından tedavi edilmeye çalışılmaktadır.
Nöbetlerin tekrarlaması ve status epileptikus hali, beyinde oksijensiz kalmaya bağlı bazı etkilere yol açabilir ve her nöbet bir sonra kinin ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. Tedavisiz kalan küçük nöbet türlerinin bir süre sonra büyük nöbetlere dönüşmesi olasıdır ve nöbet geçirme anında hastanın maruz kalabileceği tehlikeler vardır. Bunlar, merdivenden düşme, kişi sokakta ise trafik kazası, suda boğulma, vb.dir. Yukarıda sayılan tüm bu nedenlerle epilepsi mutlaka müdahale edilmesi gereken bir durumdur.
Epilepsinin en önemli tedavi şekli ilaç tedavisidir. Epilepside kullanılan ilaçlar beyin hücrelerinin aşırı uyarılma durumunu baskılayarak nöbetlerin oluşunu engeller. Epilepsi ilaçları hergün, önerilen dozda ve saatlerde çok düzgün bir şekilde kullanılmalıdır. Anne-babaların sık yaptıkları yanlışlıklar; *örneğin sabah dozu unutulduğunda akşam her iki dozun birlikte verilmesi veya *dozların çok dakik verilebilmesi amacıyla çocuğun uyku düzeninin bozulması gibidir. Bu uygulamalar hastaya yarar sağlamaz. İlacın veriliş saatlerinde yapılacak 30-60 dakikalık oynamaların zararı yoktur.
Doktorunuz çocuğun yaşını, kilosunu, nöbet tipini göz önüne alarak ilaçları seçmiştir. İlaçları düzenli ve doktorunuzun tarif ettiği gibi kullanmanız çok önemlidir. Kullanılan bu ilaçların hastalığı tamamiyle geçirmediğini, ancak nöbet gelmemesini sağladığını ya da sayısını azalttığını bilmelisiniz. Bu nedenle aylardır nöbet olmuyor diye ilaç miktarını azaltmamalı ya da çocuğunuza vermekten vazgeçmemelisiniz. İlacın ne zaman kesileceğini ya da değiştirileceğini ancak doktorunuz bilir. Bazen kullanılan tek bir ilaç nöbeti kontrol altına alamayabilir. O zaman doktorunuz ikinci, bazen de üçüncü ilaç ilave edecektir. Çocuğunuzun geçirdiği nöbetlerle ve aldığı ilaçlarla ilgili kayıt tutarak doktorunuza yardımcı olabilirsiniz.

Epilepsi tedavisinin düzgün bir biçimde sürdürülmesi halinde de nöbetler devam edebilir. Tıbbın dev adımlarla ilerlediği dünyamızda hiçbir hekim epilepsili bir çocuğun anne-babasına tedavi ile nöbetlerin %100 kaybolacağını garanti edemez. Nitekim dünya istatistiklerine bakılacak olursa uygun tedavi şartlarında hastaların %60'ında nöbetlerin tümüyle ortadan kalktığı, %20'sinde tüm tedavi seçeneklerine rağmen nöbetlerin devam ettiği görülmektedir. Anne babanın hiç aklından çıkarmamaları gereken bir nokta, epilepsi çağdaş tıbbi tedavi yöntemleriyle yeterince kontrol altına alınamıyorsa orta çağın büyücülük yöntemleriyle hiç durdurulamaz.

Halen ilaçla tedaviye cevap vermeyen belli epilepsi türlerinde ülkemizde cerrahi tedavi olanakları geliştirilmektedir.

Epilepsi tedavisinde kullanılan ilaçların yan etkileri var mıdır?
Evet, hastalıkların tedavisinde kullanılan tüm ilaçların olduğu gibi epilepsi tedavisinde kullanılan ilaçların da (özellikle uygun kullanılmadıkları zaman) hastada bazı yan etkileri olabilir. Unutulmamalıdır ki doktorunuz çocuğunuzun tedavi şemasını düzenlerken uygun gördüğü ilaçların yan etkilerini en az düzeye indirecek şekilde belirler.

Bazı epilepsi ilaçları tedavinin başlangıcında uyku hali, sersemlik, dengesizlik, ciltte döküntüler gibi yan etkilere neden olabilir. Doktorunuz bu tür yan etkilerin görülmememesi için ilaçları küçük dozlarda kullanmaya başlayarak zaman içinde doz artırmayı tercih edecektir. Bazen de tedavinin ilerleyen yıllarında iştah artışı, şişmanlama, saç dökülmesi, diş etlerinde kabarma, aşırı hareketlilik, kıllanma vb. gibi yan etkiler görülebilir. Doktorunuz, kullanılan ilacın çocuğunuzda yarattığı yan etkileri ve onun epileptik nöbetler üzerindeki etkisini yakından ve bilinçli olarak izleyen kişi olduğundan uygun aralıklarla muayene ve gerekli laboratuvar tetkikleri ile çocuğunuzu koruyacak önlemleri alacaktır. Bu durum "komşu çocuğuna iyi gelen ilacın" sizin çocuğunuz için kullanılmaması gerekliliğini anlatan en önemli sebeplerden biridir.

Epilepsi tamamen geçer mi?
Bu soruya kesin bir cevap vermek imkansızdır. Çoğu vakada bu durum ergenlik çağına gelindiğinde geçebilir. Diğer vakalarda ise nöbetler maalesef hayat boyu sürer. Her bir birey için gelecekteki durumu şimdiden tahmin etmek mümkün değildir. Eğer çocuğunuzda nöbetler arka arkaya 2-4 yıl görülmezse, doktorunuz yapacağı genel bir durum değerlendirilmesinden sonra vereceği kararla ilacı 6-8 ay gibi uzun bir sürede kesebilir. Böylece olayın tekrarlanıp tekrarlanmayacağı beklenebilir. Nöbetler tekrarlamayabilir, ancak tekrarladıkları takdirde yeniden ilaç tedavisine geçilecektir.

Epilepsi çocuğun hayatını etkiler mi?
Epilepsi kesinlikle utanılacak bir hastalık olmadığından çocuğunuzla çok sık görüşen ya da birlikte vakit geçiren insanların durumu bilmelerinde hiç bir sakınca yoktur. Önemli olan çocuğunuzun epileptik olması dışında hiçbir farkın bulunmadığının bilinmesidir. Çocuğunuzun sorumluluğunu sizlerle birlikte paylaşan öğretmeni, okul hemşiresi, servis sürücüsü, antrenörü vb. gibi büyüklerin ve çok yakın bazı arkadaşlarının da epilepsi konusunda hiç olmazsa genel bir bilgiye sahip olmaları gerekir. Ne olup bittiğini bilmeyen kişiler böyle bir nöbeti seyretmekle korkabilir ve çocuğunuza yardım edemeyebilirler.

Öncelikle vurgulanması gereken nokta epilepsinin ruh ve akıl hastalığı ile hiçbir ilgisi olmadığıdır. Epilepsili çocukların çoğu normal zekaya sahiptir. Bazıları okulda ortalamanın üzerine bile çıkarlar. Epilepsinin ağır beyin hasarı ile birlikte olduğu bazı durumlarda (%20) zihinsel gelişme bozulabilir.
Epilepsinin çocuğunuzun hayatını bazı konularda etkileyeceğini kabul etmelisiniz. Pilot olamaz, yükseklerde çalışamaz ama üniversite dahil olmak üzere istediği okula gidebilir. Doktor, avukat, iş adamı, profesyonel sporcu, balerin, fizikçi olmaması için hiçbir neden yoktur. Epileptik insanlar evlenebilir, çocuk sahibi olabilir ve normal bir hayat yaşayabilir. Gerçekten çocuğunuzun yapamayacağı çok az şey vardır.

Dünyanın tarihi gidişini değiştiren nice ünlü insan epileptikti. Örneğin Julius Sezar, Büyük İskender, Napoleon Bonaparte gibi generallerin bu tür kişilerden olduğuna inanırmıydınız? Bu kişiler o dönemde günümüzün tıbbi bilgilerine sahip olunmamasına rağmen pek çok iş başarmışlardır. Ayrıca Dostoyevski, Gustave Flaubert ve Dante gibi büyük yazarlar, adına ödüller verilen Alfred Nobel, Tchaikovsky, Van Gogh, Buddha ve St. Paul de epileptikti.

Dikkat edilmesi gereken hususlar var mı?
Epilepsili çocuğunuzun da herkes gibi dengeli beslenmeye gereksinimi vardır. Hastalığından dolayı fazladan vitamin ve mineraller almasına gerek yoktur. Kolalı ve alkollü içecekler, çikolata, boyalı şekerlemeler, çay, kahve aşırı miktarda alınmamalıdır. Işığa duyarlı epilepsi türlerinde çocukların çok yakın mesafeden karanlık odada televizyon seyretmesi, bilgisayar oyunları ile uzun süreli oynaması engellenmelidir. Diğer epilepsi türlerinde böyle bir kısıtlamaya gerek yoktur. Ayrıca aşırı uykusuzluk, ateşli hastalıklar, güneş altında uzun süre kalmak, uzun süren açlık ve kafaya gelebilecek darbeler gibi bazı durumlar nöbetin ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. Bunlardan kaçınılmalıdır.

Spor yapabilir mi?
Çocuğunuzun pozitif tarafının belirgin olmasına gayret ediniz. Her insanın bir kuvvetli tarafı vardır. Çocuğunuzun o tarafını geliştirirseniz kendine güveni artar. Sporda, müzikte, resim çizmede ve benzer konularda yeteneği varsa, özendirilmelidir. Hastalığı bahane ederek, çocuğunuzun yapabileceği sporları ve işleri ihmal etmesine müsade etmeyiniz. Düzenli fizik faaliyet herkes için yararlıdır. Gerçekten de epilepsili hastalar spor faaliyetlerine katıldıkları zaman kendilerini daha iyi hissettiklerini ve daha az sayıda nöbet geçirdiklerini söylemektedir. Spor faaliyetlerine katılmakla sağlanan faydanın, yine aynı nedenle ortaya çıkabilecek tehlikelerden kat kat üstün olduğu açıktır.

Tehlike herkesin hayatında şu veya bu zamanda mevcuttur. Bu tehlike epilepsi hastasında zaman zaman sıradan bir hastanınkinden daha fazla olabilir ama, hastanın normal hayattaki faaliyetlere katılmasıyla sağlanacak fayda bu tehlikenin göze alınmasına yol açacak kadar fazladır. Özellikle çocuklarda olmak üzere hastanın diğer insanlarla karşılıklı ilişkiler kurması ve onların yaptıklarını yapması, onun diğerlerine ihtiyacı olmayan, üretken bir büyük olması yolunda atılacak çok önemli bir adımdır. Nöbetleri kontrol altındaki çocuklar gerekli, mantıklı önlemler alındığı takdirde spor yapabilirler. Aletli jimnastik, ağır fiziksel efora yol açan aktiviteler ve sık kafa darbelerine açık olan sporlar epilepsisi olan çocuklarda tercih edilmemelidir. Bisiklete trafiğin yoğun olmadığı alanlarda, mutlaka kask takarak binmelidir. Yüzme ve sörf türü sporlar ancak çocuğun durumunu bilen bir erişkinin gözetiminde yapılmalıdır. Tenis ve futbol, tramplen atlamadan daha güvenli sporlardır.


Araba kullanabilir mi?
Epilepsililerin trafik kazası yapma ihtimali az da olsa diğer normal sürücülerden fazladır. Ancak bu risk diabet gibi kronik hastalığı olanlardan daha fazla değildir. Amerika'da yapılan bir çalışmaya göre epilepsili sürücülerin sebep olduğu trafik kazalarının %27 sinin nöbetlerden ileri geldiği, geri kalan kazaların ise alkol ve uyuşturucu kullanımına bağlı olduğu belirlenmiştir. Çocuğunuzun nöbetleri en az 2 yıldır (bu süre ülkelere göre değişmektedir) kontrol altında ise doktorunuzdan alacağınız izin ile (18 yaşını bitirmişse ve ehliyeti varsa) araba kullanmasında sakınca yoktur.

Anne-babalara özel not
Çocuğunuzun durumunu değerlendirmede gerçekçi olmaya gayret ediniz. Çocuğunuza karşı anlayışlı olunuz. Çocuğun kendisini epileptik değil de epilepsisi olan (diabeti, hipertansiyonu, tüberkülozu olan vb.) bir kişi olarak görmesini sağlayınız.

Genellikle pek çok epilepsili çocuğu davranış ve kişilik açısından diğer çocuklardan ayırt etmek mümkün değildir. Epilepsi nöbetleri genellikle dış faktörlerden etkilenmezler ve ansızın ortaya çıkarlar. Çocuğun üzülmesi, isteğinin yerine getirilmemesi, iştahsızlık, çok terleme veya terli halde su içme gibi durumlar nöbetlerin oluşmasında rol oynamazlar. Bu nedenle anne-babanın kendilerini suçlamalarına ve aşırı koruyucu ve kollayıcı davranmalarına gerek yoktur. Bu tutum çocuktaki girişimciliği önler ve aşırı korunan bir çocuk toplum içinde anne-babası gibi koruyucular bulamayacağı için geçimsiz bir erişkin olmaya adaydır. Aşırı koruma epileptik çocuk için olduğu kadar, kardeşleri tarafından kıskanılmasına yol açacağından aile içi sorunlar da yaratacaktır. Epileptik çocuğunuza ilginiz, diğer çocuklarınıza olan ilginizden az veya çok olmamalıdır. Ona özel muamele yapmayın. Sevginizi, disiplin anlayışınızı, dikkat ve ihtimamınızı eşit bölüştürün. Birine bir sorumluluk verdiğiniz zaman, diğerlerine de ona benzer bir sorumluluk verin. Şüphesiz bu sorumluluklar yaşlarına ve yeteneklerine uygun olmalıdır. Epilepsisi olan çocuğunuza gereğinden fazla ilgi göstermeye gerek yoktur. Ailenin tüm fertleri bu durumu olgunlukla ve tebessümle karşılamalıdır. Çünkü koşulacak mesafe uzundur.

Çocuğunuz için her şeyin mükemmel olmasını isteyen sizler için epilepsi tanısı önceleri bu rüyanızı yıkan kabus gibidir. Çoğu anne-baba gibi siz de kendi kendinize 'Neden benim çocuğumun epilepsisi var?' diye soruyor, bazen kızgınlık, bazen korku, bazen de suçluluk duyuyorsunuzdur. Bunları hissetmeniz gayet doğaldır. Hislerinizi yenmeye çalışmanız çocuğunuza yardım etmenizi kolaylaştıracak ve ailenin beraberce olgunlaşmasını ve yakınlaşmasını sağlayacaktır. Anne baba hislerini kendi aralarında açıkca konuşmalı ve gerekirse doktorundan yardım istemelidir.

Çocuğunuza karşı karşıya kaldığı sorunu anlatırken yaşını dikkate alın. Çocuğunuz nöbetlere yol açan bir hastalığı olduğunu bilmelidir. Olayın nedenlerini anlayabileceği kadar anlatın. Üç-dört yaşlarındaki çocuklar bile beynin vücudumuzun merkezi olduğunu ve değişik organlarımıza yapılmasını istediği şeyler hakkında emirler gönderdiğini anlayabilirler. Ancak bazen beynin gönderdiği acayip emre vücudumuz uymak istemese bile itaat etmek zorundadır. İşte kasılmaların nedeni budur. Ancak çocuğunuzun yaşı ne olursa olsun sorunun hem bugün hem de yarın geçmeyeceğini öğrendiği zaman hissedeceği olumsuz duygulara karşı onu rahatlatmak zorundasınız. Size "Neden ben?" diye soracaktır. Sizin olayı kabullenmedeki beceriniz, gerek kendi gerekse çocuğunuzun hislerini kontrol edebilmeniz, çocuğunuzun söz konusu duruma karşı reaksiyonunu çok etkiler. Bu aşamada kendisi gibi krizleri olan bir çocukla buluşturmanın kendisine güvenini artırması açısından büyük yararı olacaktır. Bir kez daha vurgulayalım: kızmak, suçluluk hissetmek veya gelecekten korkmak gayet doğaldır. Her sorununuzu doktorunuzla görüşünüz.

Epilepsi bir derttir, ancak dünyanın sonu demek değildir. Siz çocuğunuzdaki epilepsiyi yok saymaz, bundan ürkmez, bu durumu mutluluğunuzu alt üst eden bir felaket olarak görmezseniz çocuğunuzun ruhsal ve fiziksel sağlığı açısından gerekli temel koşulları oluşturabilirsiniz. Ancak bu koşullarda doktorunuz bilgi ve becerisini başarılı olarak uygulayabilir. Tıbbi durumunuzu konuşacağınız tek kişi doktorunuz olmalıdır. Her şeyi tek başınıza çözmeye çalışmak sizin için zor olacaktır. Böyle davranmak zorunda değilsiniz. Çevrenizde dostlarınız var. Ayrıca unutmayınız ki her çocuk gelecekte, toplum içinde kendi yerini alacaktır. Ona sorunu ile barışık yaşamayı öğretebilirseniz, topluma mutlu ve başarılı bir insan kazandırmış olursunuz.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
20 Haziran 2006       Mesaj #2
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda Diş Çıkarma
parmakemenbebek
Sponsorlu Bağlantılar

DİŞLER NE ZAMAN ÇIKAR?

Ortalama olarak ilk diş 7. ay ortalarında belirir.Ancak bazan ilk diş üçüncü ayda erkenden ortaya çıkarken, bazan da on ikinci ay, hatta sonrasına sarkabilir. Dişlerin çıkışı genellikle kalıtsal düzene uyar, yani sizin veya eşinizin dişleri erkenden çıkmışsa bebeğinizde de aynı şekilde olması olasıdır. Alttaki şekilde süt dişlerinin ortalama çıkış zamanlarını görebilirsiniz :

development of baby teeth

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
24 Haziran 2006       Mesaj #3
arwen - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUKLARDA VİTAMİN EKSİKLİKLERİ
A,D,E,K vitaminleri yağda ; diğer vitaminler suda çözünürler. Vitamin eksikliği ortaya çıkmadan önce bazı belirtiler verir.Bu belirtilerin iyi değerlendirilerek eksikliğin yerine konması için vitamin takviyesi yapılmalıdır.
VİTAMİNİKilo alamama, boyun uzamaması, gözün parlaklığını yitirerek aşırı kuruması, gözyaşının yetersiz salgılanması, kuru ve pullanmış deri, halk arasında tavuk karası diye adlandırılan gece körlüğü( serum düzeyi 20µg/dl altında olursa) görülür. Tedavisinde A vitamini günde 25000 Ü bir-iki hafta verilir. Protein bakımından zengin beslenme önerilir.
VİTAMİN D: RAŞİTİZMKemiklerde kalsiyum ve fosfor dengesini düzenler. Huzursuzluk, baş terlemesi, kaşıntı, uyku bozuklukları, ileriki aşamalarda kas güçsüzlüğü (Özellikle karında kurbağ karnı) ,kafatasında yumuşama, asimetri, büyümüş bıngıldak, kafatası büyüklüğü ve geciken bıngıldak kapanması , dişlerin geç çıkması, diş çürümeleri, diş minesi bozuklukları, kaburgalarda kemik - kıkırdak bileşiminde raşitik tesbih taneleri, güvercin göğüsü, harrison oluğu, uzun kemiklerin bükülmesi, kemiklerde çabuk kırılmalar sırt kemiğinde eğrilikler, kalça kemiğinde deformiteler görülebilir.En büyük sebebi yetersiz alınım ve az güneşlenmedir. Korunmak için 1 yaşına kadar günde 400-800 Ü Vitamin-D, 2 yaşın sonuna kadar günde 0,25 mg flor, 3 yaşın sonuna kadar günde 0,5 mg flor verilir.Eğer içme suyunda flor 0,3 mg/lt den fazla ise ek olarak flor verilmez.(Diş minesinde leke yapma tehlikesi)
E VİTAMİNİMetabolik hızın çok arttığı okul ve ergenlik çağında zararlı maddeleri temizleyici etkisi vardır.Eksikliğinde hemolitik anemi, ödemler (vücutta sıvı toplanmasına bağlı şişlikler) görülebilir.VİTAMİN KNomal durumlarda barsaklardaki bakteriler tarafından yapılır. Pıhtılaşma faktörlerinin sentezi için gereklidir. Eksikliğinde kanamalarda artış (dişeti, yaralar, burun, mide- barsak sistemi kanamaları vs.)VİTAMİN B1: THİAMİNBüyüme döneminde sinir sisteminin gelişimi ve hızlı metabolizma için B1 vitaminine ihtiyaç vardır. Özellikle gelişmiş ülkelerde besinlerin aşırı kaynatılması içindeki B1 vitamininin büyük ölçüde yitirilmesine neden olur. Eksikliğinde kusma, iştahsızlık, huzursuzluk, nefes almada zorluk, kalp çarpıntısı, morarma, kalp yetmezliği, merkezi sinir sistemi bozuklukları, emziren annede sütteki thiamin eksikliğine bağlı olarak bebekte görülen kalp yetmezliği, ses kaybı, görme refleksi eksikliği ile karakterize infantil beriberi hastalığı görülebilir.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
24 Haziran 2006       Mesaj #4
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kızamık, "Rubeola"

Kızamığın etkeni bir virus olup Miksovirüs grubundandır. Hastalık kış ve ilk bahar aylarında görülür. Kızamık aşısının yaygın olarak uygulanmadığı toplumlarda 2 - 3 yıl aralıklarla salgına yol açabilir. Hastalık mikrobu, kızamıklı hastaların ağız - burun boşluklarında (nazofarenkste) taşınır. Hastalığın ilk belirtisinin görülmesinden itibaren 7 gün süre ile bulaşıcıdır. Kızamık mikrobu vücuda girdikten sonra üreyip, hastalık belirtilerinin ortaya çıkması için geçen zaman yaklaşık 10 - 12 gündür. Hastalık kendini ateş, konjuktivit, kuru ve inatçı öksürük, burun akıntısı ve ağız içinde lekeler ( Koplik lekeleri ), fotofobi ( ışığa bakamama ) ile kendini gösterir. Koplik lekeleri etrafı pembe - kırmızı bir halka ile çevrili, 1 mm. çapında mavimtrak - beyaz noktalardır ve alt azı dişleri hizasından başlayıp hızla ağız içi mukozasına yayılırlar. Koplik lekeleri, vücut döküntülerinden 2 gün önce belirir ve döküntünün 3. günü tamamen kaybolur.
Döküntü Dönemi
Kızamık döküntüleri tıbbi teriminoloji olarak makulopapülerdir. Yani, deriden hafif kabarık, kırmızı renkte, 1 cm den küçük çaplarda döküntülerdir. Döküntüler, saçlı deri çizgisinde, alın ve enseden başlar ve yüze, boyuna, kollara ve gövdeye yayılır. Döküntülerin en belirgin olduğu dönemde ateş en yüksektir. 3 gün sonra döküntüler, esmerimsi bir leke bırakarak ve deride pullanma yaparak solarlar.
Kızamığın Komplikasyonları
Kızamığın en önemli komplikasyonlarının başında akciğer iltihapları gelir, bunlarda bronşiolit ve bronkopnomonidir. Kızamığın ayrıca, orta kulak iltihabı, larenjit, ansefalit ( beyin iltihabı ) ve boyun bölgesindeki lenf bezlerinde büyüme - iltihaplanma gibi ciddi komplikasyonları vardır.
Korunma
En etkin korunma yöntemi 9 ve 15 aylıkken yapılan kızamık aşılaması ve 12 yaşında rapeldir. Ancak temastan sonra 1 - 2 gün içinde aşı, ya da bulaşmanın ilk 6 gününde gamma globulin tatbiki de koruyucu önlemler arasındadır.
Son düzenleyen GusinapsE; 13 Temmuz 2006 22:58
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
24 Haziran 2006       Mesaj #5
arwen - avatarı
Ziyaretçi
PİŞİK
Annelerin en çok yakındıkları rahatsızlıklardan biridir pişik. Bebeğin poposunda ve çevresinde görülen deri tahrişidir. Kirlenmiş alt bezinin uzun süre değiştirilmeden bırakıldığı durumlarda idrar ve dışkının ayrışması ve ortaya çıkan amonyağın cildi yakıp tahriş etmesiyle oluşur. Peki pişiğe karşı neler yapmalı?
  • Pişik kremi kullanın.
  • Bebeğin altını sık sık değiştirin.
  • Bebeğin poposunu sık sık havalandırın.
  • Bebek bezlerini çok iyi durulayın.
KONAK
Bebeğin başında görülen kabuklaşmış deri parçalarıdır. Bebeği rahatsız etmez. Ancak kızaran yerlerden sıvı sızıyorsa doktora gitmelisiniz. Kabukları yumuşatmak için bebek yağı ile ovun. Yağı 12-24 saat kafasında bırakın. Sonra tarayarak kabukları kabartın. Saçlarını yıkayın . Kabuklar suyla akıp gidecektir.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
24 Haziran 2006       Mesaj #6
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Okul Çocukluğu Dönemi

6 yaşından cinsel olgunlaşma belirtilerinin başladığı ergenlik dönemine kadar çocuğun gelişmesindeki başlıca özellikler, gittikçe anne babaya olan yakın ilginin azalması; öğrenme, yarışma, ödev, sorumluluk ve başarma duygularının yerleşmesidir.

İlkokula yeni başlayan çocuklarda kısa veya uzun süreli uyum sorunları çok yaygındır. Sınıfa annesiyle birlikte girmek, sınıfta durmamak, sıraya oturmamak, altını ıslatmak, altını kirletmek, ağlamak, derste gezinmek, birşeyler yemek gibi belirtilerle kendini gösteren uyum güçlükleri birkaç gün ya da birkaç haftayı bulabilir. Bazı çocuklarda okul fobisi görülebilir. Bu aşırı okul korkusu aslında okuldan korkma değil, anneye aşırı bağımlı olan çocuğun, okula gitmekle annesinden ayrılması sırasında ortaya çıkan anneden ayrılma korkusudur.

Okula uyum sorunlarının çözümü için okula yeni başlayan çocukta okuma yazma öğrenmekten önce evdeki olumlu ilişkinin okulda da sürdürülmesi, bir tür anne baba modeli olan öğretmenin çocuğa duygusal doyumu sağlayacak şekilde davranması ve bizzat kendi davranışlarıyla da çocuk için iyi bir örnek oluşturması gereklidir.

Sevgili anne ve babalar, aynı yaştaki çocukların tartı ve boy değerleri tıpatıp aynı olamayacağı gibi, aynı nörolojik ve ruhsal gelişim özelliklerini sergilemezler. Bu nedenle yaşa uygun beceriler değerlendirilirken, her bir çocuğun istenen tüm hareketleri yapması beklenmez. Ancak normalden sapmalar varsa, doktorunuza başvurarak nörolojik ve psikolojik durumunun değerlendirilmesini sağlamanız çok yararlı olur.


Son düzenleyen GusinapsE; 13 Temmuz 2006 22:58
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
25 Haziran 2006       Mesaj #7
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUKLUK ÇAĞINDA BESLENME


Sevgili Anne ve Baba,
Çocuklarda normal büyüme ve gelişmenin izlenmesi, normalden sapmaların tespiti yoluyla hastalıkların belirlenmesi ve önlenmesi için gereklidir. Sağlıklı çocuk takibinde düzenli olarak boy, ağırlık ve baş çevresi ölçümleri yapılmalıdır.
Her şeyden çok sevdiğiniz bebeğinizin büyümesi, gelişmesi ve sağlıklı bir yaşam sürmesi şüphesiz ona sağlayacağınız imkanlarla mümkündür. Düzenli olarak doktora götürmek, kilosunu ve boyunu ölçtürmek, aşılatmak ve uygun besinlerle beslemek suretiyle iyi gelişmesini ve sağlıklı kalmasını sağlayabilirsiniz. Belirli bir çocukta saptanan değerler normal sınırlar içinde olsa bile, zaman içinde çocuğun kendine özgü büyüme grafiğinden sapmalar olabilir.
"Çocukluk Çağında Beslenme" adını verdiğim bu kılavuzda, doğduğu andan itibaren 5 yaşına gelinceye dek çocuğunuzun büyüme gelişmesindeki önemli aşamaları esas alarak, beslenme konusunda yol göstermeyi amaçladım. Her şey çocuklarımızın sağlığı için ..
Dr. Çağatay Nuhoğlu

ÇOCUKLUK DÖNEMLERİNE GÖRE BESLENME0 - 4 AYLIK BEBEĞİN BESLENMESİ:

Anne sütü mükemmel besin içeriği ile kolay hazmedilir, etkili bir biçimde kullanılır. Bebeğinizi hastalıklardan korur, mamalarla beslenmeden daha ucuza mal olur. Bunun ötesinde emzirmek suretiyle, anne bebek bağının kurulması kolaylaşır, yeni bir gebeliğin gecikmesi ve annenin sağlıklı kalması mümkün olur.
Doğumdan sonraki ilk 4 ayda yalnızca anne sütüyle beslenen bebekler ishal ve zatürree gibi bulaşıcı hastalıklara, alerjik rahatsızlıklara daha az yakalanırlar, daha sağlıklı büyürler. Bu nedenle;
İlk 4 ay bebeğinizi tek başına anne sütüyle besleyiniz. Bu aylarda anne sütüyle birlikte verilen ek besinler bebeğin anne sütünden yeterince yararlanmasını engeller.
Bebeğinizin yalnızca anne sütüyle beslendiği bu dönemde, su kaybına yol açan hastalık halleri dışında ilave su gereksinimi yoktur! Eğer ishal gibi mutlaka su verilmesi gereken bir durum söz konusuysa kaynatılmış su veriniz.
İlk günlerde gelen anne sütü çok besleyicidir. Bebeğinizi istedikçe ve sık sık emzirerek bu sütten yararlanmasını sağlayınız. Anne sütünün artmasını sağlamak için sık emzirme birinci koşuldur. Bebeğinizin emmediği durumlarda, göğsünüzde süt birikimi söz konusu olduğunda tırle adı verilen pompalarla boşaltma işlemi yapabilirsiniz. Bu pompalar hemen her eczaneden kolaylıkla temin edilebilmektedir.
Tüm annelerin sütü yararlıdır. Başlangıçta oldukça koyu olan sütünüz zamanla sulu bir hal alır; bu, anne sütünün genel özelliğidir ve tamamen doğal bir durumdur. Benim sütüm bebeğime yaramıyor gibi sözlerin hiçbir anlamı yoktur. Çünkü her annenin sütü kendi bebeği için özeldir.
Bebeğiniz her beslenmeden sonra az miktarda kaka yapabilir, bu durum bazen yanlışlıkla ishal olarak değerlendirilir. Oysaki altın sarısı renkte, kötü kokmayan, sulu, günde 7 - 8 kereye kadar olabilen bu dışkı tamamen normaldir. Yine aynı özellikleri taşıyan ama 3 günde bir bol miktarda yapılan kaka da normal kabul edilir. Ancak dışkı çok sert ise nedeni araştırılmalıdır.
Göğüs uçlarında meydana gelen çatlaklar genel kanının aksine, temizlikteki yetersizlikten değil, uygun emzirme pozisyonunun ve tekniğinin sağlanamamasından ileri gelir. Bebek, memenin sadece ucunu değil renkli kısmın önemli bir bölümünü bir ağız dolusu almalı, çene ucu meme cildine temas eder vaziyette ve alt dudak dışa kıvrılmış olmalıdır. Bu şekilde bebeğin yanaklarında şişlik oluşur ve yutkunarak annesinin sütünü aldığı kolayca fark edilir. Eğer çatlak meydana gelmişse doğru pozisyonda ve uygun emzirme tekniğiyle sorun kısa sürede halledilir. Beslenme sonrası bir miktar anne sütünün çatlak bölgelere sürülerek kurutulmasının yararlı olduğu düşünülmektedir.
Emziren anneler her zaman bol ve pamukludan yapılma sutyen giymelidirler.
Anne sütünün yetmediği inancıyla doktora danışmadan yeni bir gıdaya başlanmamalıdır. Düzenli kilo alan, günde ortalama 6 kez beslenebilen, bezini günde 6 defa ıslatan bir bebek anne sütünü yeterince alıyor demektir. Kaka sayısı beslenmenin değerlendirilmesinde güvenilir bir işaret değildir.
Anne sütünün yeterliliği en iyi çocuğun gereken tartıyı almasıyla anlaşılır. Bu nedenle bebeğinizi düzenli aralıklarla sağlık kontrollerine getiriniz.
Çalışan anneler sütlerini sağdıktan sonra, kaynatılarak steril edilmiş şişelerde oda sıcaklığında 8 saat, buzdolabında 24 saat ve buzlukta dondurarak 6 ay saklayabilirler. Bu amaçla saklanan anne sütü hiçbir zaman kaynatılmamalıdır.
Bebeklere ilk yaşın sonuna kadar kaynatılmamış su verilmemesi tavsiye edilir.
Bebeklerini emziren annelerin iyi beslenmesi anne bebek sağlığı açısından çok önemlidir. Bu nedenle annelerin; günde 2 litre (10 su bardağı) kadar sulu gıdalar (su, süt, az şekerli limonata, komposto çorbalar, vb.) almaları önerilir.

Günlük beslenmede en az 2 su bardağı süt veya yoğurt, 1 köfte kadar et ve bir adet yumurta, 3 ince dilim ekmek veya 3 porsiyon unlu yiyecek 2 adet meyve bulunmalıdır. Anne sütü verirken sigara içmemeli, çay ve kahve gibi besleyici değeri olmayan içecekleri tüketmemelidir.




4 - 9 AYLIK BEBEK BESLENMESİ

Yalnız anne sütüyle beslenen bebeklerde ek gıdalara dördüncü aydan sonra başlanır. 4-6 ay arasında anne sütüyle yeterli büyüme gelişme sağlanıyorsa sadece anne sütüyle beslemeye devam edilir, bu durumda ek gıdalara altıncı aydan sonra başlanır.
Bu dönemde çocuğunuza verdiğiniz ek gıdalar anne sütünün tamamlayıcısıdır.

Ek Gıdalar:
Çocuğun ayına uygun büyüme ve gelişme sürecini destekleyen, değişik tatlarla tanışmak suretiyle sonraki aylarda kolay yeme alışkanlığı kazandıran, besleyici değeri yüksek ama allerji yapma niteliği az olan besinlerdir. Meyve suyu veya meyve püresi, sebze çorbası veya sebze püresi, muhallebi, yoğurt, peynir, reçel, bisküvi, ekmek, yumurta bebek beslenmesinde önde gelen ek gıdalardır.
Ek gıdaları kaşık ya da bardakla veriniz.
Yeni deneyeceğiniz yiyecekleri çocuk açken alışık olduğu yiyeceklerden önce veriniz. Miktarı daima azdan başlayarak arttırınız.
Yeni gıdaların allerji yapıp yapmadığına dikkat ediniz. Bu nedenle aynı gün içinde birden fazla yeni besin denemeyiniz. Şüpheli bir gıdayı kestiğinizde belirtilerin geçip geçmediğini kontrol ediniz. Bir iki gün sonra yeniden deneyiniz.
Bebeğinizin hoşlanmadığı önemli yiyecekleri zaman zaman yeniden deneyiniz.
Meyve Suyu:
Elma ve şeftali gibi meyvelerin suları taze olarak 1-2 tatlı kaşığı miktarından başlanarak verilir ve yavaş yavaş arttırılır. Portakal ve mandalina suyunun daha ileri aylarda verilmesi uygun olur.
Meyveler iyice yıkanır, kabukları soyulur ve cam rendede rendelenir. Temiz bir tel süzgeç veya tülbentle süzülerek suyu elde edilir. Meyve suyuna başlandıktan bir iki hafta sonra püre halinde verilebilir. Meyve sularına şeker eklenmemelidir!
Sebze Çorbası:
Meyve suyuna başlandıktan iki hafta kadar sonra öğle öğününde verilmek üzere patates, havuç, pirinç ve taze sebzelerden günlük olarak hazırlanır. Bir iki tatlı kaşığından başlanarak yavaş yavaş arttırılır. Dört haftalık bir süre içinde tam sebze püresine geçilir.
1. Hafta (sebze çorbası): 3-4 su bardağı su, 2 orta boy havuç, 1 orta boy patates 45 dakika kapaklı kapta pişirilir. Tel süzgeçle hiç ezmeden suyu bir başka kaba alınır. Bir çay kaşığı irmik ilavesiyle tekrar 5-10 dakika pişirilir. Sıvı miktarı 200 gram olacak şekilde ayarlanır.
2. Hafta (basit sebze püresi): Aynı şekilde pişirilir. Havuç ve patatesler tel süzgeçten tamamen ezilerek püre olarak geçirilir. Bu pürenin içine yine irmik katılarak mamanın hazırlanması tamamlanır.
3. Hafta (karışık sebze püresi): Havuç ve patatesin yanına 1 çay kaşığı pirinç ve her gün bir yenisi ilave edilmek üzere mevsimlik sebzeler eklenir. Örneğin ilk gün 3-4 yaprak maydanoz, ertesi gün maydanoz ve bir kaç yaprak ıspanak, sonraki gün ilaveten dörtte bir enginar, daha sonra dörtte bir domates gibi .. Tel süzgeçten ya da blenderden geçirilerek elde edilen püreye yine bir çay kaşığı irmik eklenerek 5 dakika daha pişirilir.
4. Hafta (tam sebze püresi): Ayrıntılarıyla anlattığım şekilde hazırlanan püreye 1 çay kaşığı zeytin yağı veya pastörize tereyağı katılır.
Altıncı aydan itibaren sebze çorbası ya da püresine 1 yemek kaşığı kıyma (3 kez çekilmiş yağsız sinirsiz dana) eklenmelidir.
Muhallebi:
Sebze püresinden 1-2 hafta kadar sonra genellikle 5. aydan itibaren akşam (gece değil) öğünü olarak verilir. 1 su bardağı süt, bir tatlı kaşığı pirinç unu, 1 tatlı kaşığı toz şekerle yapılır. Soğuk sütün bir kısmıyla pirinç unu iyice ezilir, kalan süt eklenir karıştırılarak pişirilir. Ateşten indirmeye yakın şeker eklenir. İlk günlerde süt sulandırılabilir.
Muhallebi, kutu mamalarla da hazırlanabilir. Özellikle inek sütü proteinlerine duyarlı olan bebeklerde bu durum tercih edilir. Bir su bardağı su 1 tatlı kaşığı pirinç unu karıştırılarak pişirilir. Ateşten indirildikten sonra içine 5-6 ölçek hazır mama toz halinde katılır. Topaklanma durumunda tel süzgeçten geçirilir. Son yıllarda süt çocukluğu döneminde inek sütünün hiç kullanılmaması yönünde olan görüşler giderek ağırlık kazanmaktadır.

Yoğurt:
Süt kaynatılır, elin dayanabileceği sıcaklığa kadar soğutulur. 1 litre süt içine bir çorba kaşığı yoğurt 1-2 kaşık sütle sulandırılarak eklenir, yavaşça karıştırılır. Hareket ettirmeksizin sıcaklığını koruyabilecek şekilde 3-4 saat bekletilir. Bir kase kadar ikindi öğünü olarak verilir.
Kahvaltı:
Çocuk altı ya da yedi ayını bitirdikten, sebze püresi, muhallebi, yoğurt gibi gıdalara iyice alıştıktan sonra kahvaltılara başlanır. Süt, beyaz peynir, reçel, pekmez, ekmek veya bebe bisküvisi başlıca malzemelerdir. Tuzu alınmış bir parça beyaz peynir ve reçel sütle ezilir. Karışıma ekmek içi katılır. Bu amaçla 3-4 bebe bisküvisi kullanılabilir. Kahvaltıya önce 1-2 tatlı kaşığı olarak başlanır, miktarı giderek arttırılır. Bal allerji yapma olasılığı nedeniyle bir yaşından önce tercih edilmez. İstenirse 1 çay kaşığı yağ eklenebilir. Bir süre sonra peynir, reçel, yağ ve ekmek sütten ayrı olarak verilebilir.
Yumurta:
Katı olarak pişirilmiş yumurtanın sarısı 1 çay kaşığı miktarından başlanıp giderek arttırılmak suretiyle kahvaltıya ilave olarak verilir. Bir haftanın sonunda bebeğiniz bir tam yumurta sarısı yiyebilir. İyice alışmış olan çocuklara yumurta kayısı kıvamında verilebilir. Yumurtanın beyazının bir yaşında önce verilmesi genellikle tercih edilmez.
Tahıllı Çorbalar:
Mercimek, yoğurtlu yayla, acısız tarhana çorbası gibi gıdalar, taze sebze çorbalarına alıştırılmış olan bebeklere 7. aydan sonra değişik tatları öğretmek amacıyla verilebilir.
Köfte:
Sebze çorbasıyla birlikte, yağsız sinirsiz üç kez çekilmiş dana kıymasından baharatsız olarak hazırlanmış 1-2 köfte 6. Aydan itibaren verilebilir.
Balık ve Tavuk:
Bebeğiniz yedi sekiz aylık olduğunda kıymaya alternatif olarak püre halinde öğle öğününde tavuk ve kılçıksız balık eti verebilirsiniz.
Karaciğer:
Kuzu ciğeri tercih edilir. Az tuzlu suda haşlanır, zarı çıkarılır, rendelenerek balık ve tavuk etleriyle dönüşümlü olarak sebze çorbalarıyla birlikte verilir.
Çay:
Çayın besleyici hiç bir değeri yoktur. Aksine diğer gıdaların besleyici değerini düşürür, barsaklardan demir emilimini bozarak kansızlığa yol açabilir. Bu bakımdan süt çocuğu beslenmesinde yeri yoktur.

6-8 AYLIK BEBEKTE BESLENME ŞEMASI:
_____________________________________
1. Öğün (saat 06.00-07.00)
Kahvaltı + Anne Sütü
Ara Öğün (saat 09.00-09.30)
Meyve Suyu
2. Öğün (saat 11.30-12.30)
Et + Sebze Maması + Anne Sütü
Ara Öğün (saat 15.30-16.00)
Yoğurt + Meyve Püresi + Ekmek
3. Öğün (saat 18.30-19.30)
Sütlü Muhallebi + Anne Sütü
Gece Öğünü
Anne Sütü (1-2 kez)
_____________________________________

Anne sütü verilmeyen bebeklerde bunun yerine uygun şekilde hazırlanmış hazır mama verilebilir. Ancak unutulmamalıdır ki hiç bir mama anne sütünün tam olarak yerini tutamaz. Bu nedenle bebeğinizi kendi sütünüzle beslemek için olabildiğince gayret gösteriniz.
Et olarak 1 köfte, 5 tatlı kaşığı karaciğer veya tavuk ezmesi dönüşümlü olarak verilebilir. Sütlü muhallebi yerine mamalardan hazırlanmış muhallebiler ya da hazır unlu sütlü mamalar verilebilir. Sebze maması ve muhallebi öğünleri önceleri az miktarda başlanır, daha sonra 200-250 gram (bir kase dolusu) olarak hazırlanır.



<A name="9-12 AY"> 9-12 AY ARASI BEBEĞİN BESLENMESİ:
Çocuğunuz için bu dönemde özel yiyecekler hazırlamanıza gerek yoktur. Yetişkinler için pişirilen tüm ev yemekleri az yağlı püreler halinde bebeğe verilebilir.
Örnek Mönü:

Sabah: Kahvaltı
1 Bardak şekersiz süt
1 Yumurta sarısı
1 Tatlı kaşığı reçel ya da pekmez
1 Çay kaşığı yağ
1 İnce dilim ekmek veya 3-4 adet bisküvi

Ara: Meyve püresi

Öğle: Kıymalı sebze püreleri
Dolma içleri, sebzeli köfteler
Kuru baklagil püreleri
Bir dilim ekmek içi (sebzelerle)

Akşam: Muhallebi (veya öğle öğünün aynısı)

Sebze olarak bakla ve patlıcan bebek beslenmesinde tercih edilmez. Bir yaşına basan bebekler aile sofrasına oturtulur, kendi kendine yemesi için teşvik edilir. Diğer sütlü besinlerin yanı sıra günde bir bardak süt içmesine özen gösterilir.



<A name="1-5 YAŞ"> 1-5 YAŞ ÇOCUK BESLENMESİ:

Dokuz aydan sonra çocuğun temel gıdası olmaktan çıkan anne sütü 2 yaşına dek anne için uygun olan bir zamanda kesilebilir.
Bir yaşından sonra 13-14 aylık olan çocuğa, çatal kaşık kullanma alıştırmaları yapılabilir. Ailenin diğer fertleriyle birlikte sofrada oturan çocuğun ayrı tabağı olmalı, neyi ne kadar tükettiğine dikkat edilmelidir.
Bu dönemde de çocuklar günde dört öğün beslenmeli, temel besin gruplarından (süt ve sütlü gıdalar .. etler, yumurta ve baklagiller .. sebze ve meyveler .. unlu ve nişastalı besinler) yeterli ve dengeli tüketmelidirler.
Ülkemizde en sık yapılan hatalardan biri çocuğu yemek suyuyla beslemektir. Hiç bir besleyici değeri olmayan bu beslenme biçimi uygulanmamalıdır.

Her gün yarım litre süt çocuklara verilmelidir. Süt her şekilde verilebilir. Sütün içerdiği kalsiyum çocukların gelişimi için çok önemlidir. 25 gram peynirde de 200 gram sütteki kadar kalsiyum vardır.
Her gün et ve baklagillerden bir ikisi beslenme listesinde bulunmalıdır.
Her gün bir yumurta yedirilmelidir. Düzenli et verilen çocuklara gün aşırı olabilir.
Günde bir ya da iki kez sebze verilmelidir.
Günde bir iki kez meyve yenmelidir. Fazladan bir öğün meyve vermek sebzenin yerini tutabilir. Meyve suları da meyvenin yerine geçebilir.
Günde bir iki kez nişastalı besinler ve üç dilim ekmek beslenme listesinde bulunmalıdır.
Çocuklara olabildiğince erken dönemde kendi kendilerine çatal kaşık kullanarak yemeleri öğretilmelidir.
Her çeşit şekerleme, pasta, kek, dondurma sık sık verilmemesi gereken yiyeceklerdir. Öğünler arasında çocuğa şekerleme vermek iştahı azaltarak yetersiz beslenmeye yol açtığı gibi diş çürüklerinin de önde gelen nedenidir.
Çay ve kahve verilmesi içerdikleri uyarıcı maddeler nedeniyle sinirliliğe yol açtığından bu içecekleri çocuklara hiç tattırmamak en iyisidir.
Bu dönemde çocuklar ağız ve diş sağlığı konusunda eğitilmelidirler. 1,5 - 2 yaşına gelen çocuğun bir diş fırçası olmalı, macunsuz olarak fırçalama eğitimi verilmelidir. Üç yaştan itibaren diş macunu kullanmaya başlanabilir.

Sevgili Anne ve Baba,
Hazırlamış olduğum bu kısa ve özlü beslenme kılavuzunun, bebeğinizin yeterli ve dengeli beslenmesi için gösterdiğiniz çabada size yol göstererek yararlı olacağını umut ediyorum. Bebek beslenmesi ile ilgili kapsamlı ve kaliteli çok sayıda kaynak eseri kitapçılarda bulabilir, merak ettiğiniz ayrıntıları doktorunuzla konuşarak bilgilerinizi pekiştirebilirsiniz.
Sağlıklı ve başarılı nesiller yetiştirmeniz dileğiyle ..

Dr. Çağatay Nuhoğlu


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
25 Haziran 2006       Mesaj #8
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda İshal ve Beslenme

İshal, emilim ve sekresyonun azalması ile dışkı miktarının, sayısının bozularak yumuşak, sıvı bir görünüm alması ve günde üçten fazla sıvı dışkılama olarak tanımlanmaktadır. Özellikle küçük bebeklerde beslenmelerine göre dışkılamaları da değişmektedir, yenidoğanda günde 3-6 kez, ilk yaşın sonuna kadar günde 2-3 kez olmaktadır.
Bebek ölüm oranının en yüksek olduğu ülkemizde ölüm nedenlerinin başında ishal gelmektedir. Nedenlerine baktığımızda yetersiz beslenme, ek besinlere çok erken veya geç başlanması, aşırı beslenme, enfeksiyonlar, besin zehirlenmeleri, antibiyotik kullanımı ve metabolik hastalıklar gelmektedir.
İshali olan çocuğa bol su ve sıvı besinler verilmelidir.
Çocuğun ishal sırasında uygun besinlerle beslenmesi belirtileri de azaltacaktır.
Aşırı kusma veya bilinç kaybı yoksa çocuk muhakkak beslenmelidir.
Çocuğa ORS..oral rehidratasyon sıvısı.. verilmelidir. Her dışkılamadan sonra 2 yaşından küçük ise 50-100ml, 2 yaşından büyük ise 200ml.
Dünya Sağlık Örgütüne göre ORS karışımının yanı sıra evde hazırlanacak tuz ve şeker karışımı solüsyonda tedavide kullanılabilir. 1 lt. kaynatılmış ve ılıtılmış su içerisine 1 çay kaşığı yemeklik karbonat, 1 çay kaşığı tuz ve 8 tatlı kaşığı şeker ilave edilerek hazırlanabilir.
ORS’nin yanı sıra çocuğa kaynamış su, açık çay, tuzlu ayran, meyve suyu, yoğurtlu pirinç çorbası verilebilir.
Bebek anne sütü alıyorsa anne sütünün enfeksiyonlara karşı koruyucu etkisinden dolayı emzirilmelidir. Bebek inek sütü ile besleniyorsa, süt ilk 2 gün yarı yarıya sulandırılarak verilmelidir.
Bebek ek besinlere başlamışsa pirinç lapası, patates püresi, potasyumdan zengin meyve suları, ayran, yağsız et, acısız tarhana çorbası verilebilir.
Şeker ve şekerli yiyecekler osmolariteyi artıracağından ve barsaklarda patojen..hastalık yapan.. bakterilerin çoğalmasına neden olacağından verilmemelidir.
Pirinç içeriğindeki su tutucu özelliği olan glisinden dolayı dışkı sayısını azaltacaktır.
İshal süresince çocuğa çiğ sebze ve meyve, besin değeri olmayan çok sulu çorbalar..şehriye gibi.., kepekli tahıllar, kepekli ekmek, acılı yiyecekler, yağ içeriği yüksek besinler verilmemelidir.
Besinler 3-4 saatte bir, zorlanmadan ve iyi pişmiş olarak verilmelidir.
İshalden korunmak için;
İçme suyuna dikkat edilmelidir, su kaynatılmalı ve ılıtıldıktan sonra verilmelidir. Sebze ve meyveler bol su ile yıkanmalıdır. Yemekler dışarıda bekletilmemeli muhakkak buzdolabında saklanmalıdır. Yiyecekler hazırlanmadan önce, tuvaletten sonra, bebeğin bezi değiştirildikten sonra muhakkak eller sabunla yıkanmalıdır. Hijyen kurallarına dikkat edilmeli ve ailecek uyulmalıdır.
Son düzenleyen GusinapsE; 13 Temmuz 2006 22:58
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
25 Haziran 2006       Mesaj #9
arwen - avatarı
Ziyaretçi
ŞAŞILIK

Normalde her iki gözde aynı zamanda aynı doğrultuya bakar. oysa şaşı çocukta bu farklıdır. yeni doğmuş bir bebeğin gözleri uyum içinde olmayabilir. bu normaldir. genelde 3 aylıkken düzelir. şaşılık bazı çocuklarda kalıcı bazılarında geçicidir. çocuk ne kadar küçükse tedavi o kadar başarılı olur. çocuğunuzun şaşı olup olmadığını anlamak için : bebek 3 aylıkken bir oyuncağı yüzünden 20 cm uzğa tutarak yavaşça sağdan sola hareket ettirin. bebeğiniz izlerken gözleri uyumlu hareket ediyorsa şaşı değildir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Haziran 2006       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alerjik Egzama (Dermatit)

Önemli Noktalar
•Çocuğun cildini sabunla yıkamaktan kaçınınız
•Banyo köpüğü kullanmaktan ve çocuğun saçını şampuanla yıkamaktan kaçınınız
•Banyosunda az miktarda parfümsüz normal banyo yağı kullanınız
•Cildin kuruması halinde, çocuğa her iki günde bir banyo yaptırınız
•Uzun süreli sıcak su banyosu yaptırmayınız ve cildi, havluyu hafifçe
dokundurarak kurulayınız
•Özellikle hemen banyonun ardından, çocuğun cildine düzenli olarak nemlendirici krem sürünüz (sorbolene ya da aqueous kremi)
•Emici özelliği fazla olan bezler kullanınız ve bezleri düzenli olarak değiştiriniz
•Bebeklere normal aşı programlarının uygulanması gerekir
•Egzemalı çocuklara özel diyet uygulamanın fazla bir yararı olmaz

Alerjik egzama nedir?
Alerjik egzama (çoğunlukla bebek egzaması ya da yalnızca egzama olarak adlandırılır), kuru, kırmızı ve genellikle çok kaşıntılı olan pul pul döküntüyle belirgin bir deri iltihabıdır. Pigmentli deride daha mor ya da kahverengi ve kalınlaşmış deri baskın özellikler olabilir. Egzamalı yerlerden akıntı sızabilir ve bu yerler kabuk bağlayabilir. Küçük bebeklerde 2 ile 4 aylık olduktan sonra ortaya çıkma olasılığı vardır. Egzama birçok çocukta büyüdükçe iyileşme göstermektedir.
Egzamanın nedeni bilinmemesine karşın, hastalığa yaygın olarak alerjik (atopik) astım ve saman nezlesi eşlik etmektedir. Diğer aile bireylerinde alerjik egzama, astım ve saman nezlesi olması durumunda, çocukta egzama görülme olasılığı daha fazladır.

Egzama vücutta nerelerde oluşur?
Alerjik egzama bebek küçükken başlar. İlk önce genellikle iltihaplı ve kuru kabartılar halinde yanaklarda oluşur. Deri kırmızı, pigmentli deri ise, açık mor, kahverengi ve hatta beyaz bile olabilir. Egzama daha sonra alın ve baş derisine yayılabilir.
Çocuk büyüdükçe egzama vücutta, kollarda dirsek içlerinde ve bacaklarda diz arkasında görülür. Ayrıca, el ve ayak bileklerinin etrafında da oluşur.
Çocukluğun ileri dönemlerinde yüzde daha seyrek görülür ancak, kulak arkasında ve gözlerin etrafında döküntü oluşabilir.

Nedeni nedir?
Yukarıda sözü edildiği gibi, egzama ile diğer alerjik hastalıklar arasında bir bağlantı bulunmaktadır. Ancak, birçok vakada egzamaya neden olan herhangi bir maddeye karşı alerjik bir durum söz konusu değildir.

Aşağıdakileri dekapsayan bazı faktörler hastalığı ağırlaştırabilir:
• sabun, deterjan ve şampuan gibi cildi tahriş eden ya da kurutan maddelerle temas
• cildin kurumasına neden olan soğuk hava
• bakteri kökenli ikincil enfeksiyon
• stres

Birçok kişi, herhangi bir yiyeceğin egzamayı artırıp artırmadığını merak etmektedir. Ancak, çocukların çoğunda, belirli bir yiyeceğin hastalığa yol açtığını söylemek çok zordur.
Nasıl önlenir ve tedavi edilir?
Kaçınılması gerekenler
• Döküntüyü daha kötü ve kaşıntılı hale getireceğinden, ovma ve kaşıma
• Cildi kuruttuğu için sabun, deterjan ve parfümlü ürünler kullanma
• Cildi kuruttuğu için, egzamalı yerleri su ile çok fazla yıkama
• Cildi daha fazla tahriş ettiği ve kuruttuğu için, uzun süre sıcak su banyosu veya sıcak duş yapma
• Aşırı sıcak ya da soğuk
• Çocuğun terlemesine ve kaşıntıya neden olduğundan yorgan kullanma
• Yün gibi vücuda batan giysiler giyme
• Battaniye, halı ve koyun postlarındaki yünle doğrudan tema

Yapılması gerekenler
•Cildi temizlemek için sabun yerine banyo yağı kullanınız
•Nemlendirici kremleri, özellikle banyodan sonra düzenli olarak kullanınız
•Banyo ya da duştan sonra, cildi, havluyu hafifçe dokundurarak kurulayınız ve ovmayınız
• Kışın sıcak odada üzerini çıkarınız
• Yazın yatak odasının serin olmasını sağlayınız
• Bol pamuklu giysiler giydiriniz (ya da pamuklu/sentetik karışık giysiler)
• Giysilerdeki etiketleri çıkarınız
• Emici özelliği fazla olan bezler kullanınız ve bunları düzenli olarak değiştiriniz

Egzamanın ağır olması durumunda, doktor cilde sürmeniz için kortizonlu krem verebilir. Genellikle, egzama aktif hale geldiğinde hafif kortizonlu krem ya da merhemler kullanılmakta, hafiflediğinde ise, bu ürünler bırakılmaktadır.

Egzama kontrol altına alınsa bile, nemlendirici kullanma sürdürülür. Egzamanın enfekte olması halinde, doktorun antibiyotik vermesi gerekebilir.

Kaşıntının giderilmesinde, özellikle gece meydana gelmesi ve uykusuzluğa neden olması durumunda, antihistamin şurupların yararı olabilir. Egzamanın tedavisinde diyetin rolü henüz açıklığa kavuşmamış olup, birçok çocukta özel diyet uygulama başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Diyet konusunda bilgi edinmenin herhangi bir zararı olmamasına karşın, bu konuda bilgi, egzama ve küçük çocukların beslenme ihtiyaçları konusunda uzman olan bir kişiden alınmalıdır

Benzer Konular

12 Haziran 2016 / A.Arda Moda
1 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular
5 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
22 Kasım 2006 / Mystic@L Taslak Konular