Arama

Çocuk Sağlığı - Sayfa 3

Güncelleme: 13 Haziran 2013 Gösterim: 195.702 Cevap: 162
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
1 Temmuz 2006       Mesaj #21
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUĞUN BESLENMESİ NASIL OLMALIDIR?

Sponsorlu Bağlantılar
Emme işinde saati ve süreyi bebek kendi ayarlar. Bir süre sonra 40 günden sonra gece daha aralıklı uyumaya başlar, hatta 24–06 arası hiç uyanmayan bebekler de vardır. Ancak uyanıp ağlıyorsa meme emdiği sürece gece ihtiyacı da oluyor demektir ve emdirilmesi doğrudur. İlk bir veya iki ay bebek muntazam aralıklarla gece ve gündüz uyanır ve meme emer. Hiç sakıncası yoktur. Genel olarak çocuk bu dönemlerde 3–4 saat aralıklarla beslenir. Gece beslenmesi eğer çocuk bunu istemiyorsa uygun değildir. Çünkü çocuk uykuyla birlikte gece dinlenmeye geçer. Onun için zorla uyandırılıp yemek vermemelidir.


9. ayda bebek boş bardakla oynamaya başlar. Bardağı ağzına düzgün götürdüğünü gördükten sonra bardağın içine birkaç damla su konularak bu yolla su içmesi sağlanabilir. Bebek bardağı ağzına götürdüğünde su geldiğini görünce tekrar tekrar bunu yapar ve daha sonra süt içmesi sağlanabilir. Böylece bardaktan kendisi süt içebilen çocuğun eline artık kaşık verilebilir.



Çocuk büyümeye başladıkça aile sofrasındaki yerini almaya başlar. Öğün sayıları azalır ve yetişkinlerinkine benzer olmaya başlar. İki yaışını geçen çocuk artık ailenin yemek alışkanlığına göre günde 3 öğün yemeğe alışmalıdır. Oyun dönemine gelmiş çocuğun kahvaltısı kadar öğle ve akşam yemeklerinin saatinde, düzenli verilmesi gerekir.



Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
3 Temmuz 2006       Mesaj #22
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
5-15 YAŞ ÇOCUKLARININ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ
İnsan gelişimi döllenmeden başlayarak yaşamın sonuna dek sürer. Genel olarak doğumdan sonraki ilk iki yıl içinde insan yavrusu “bebek” olarak kabul edilir.
Sponsorlu Bağlantılar

Çocuğun gelişimini incelemek bir çok yönden yararlıdır. Gelişim çeşitli dönemlerden meydana gelir. Belli gelişim dönemlerinde ortak davranış kalıplarının olduğu yapılan araştırmalar sonucu ortaya konmuştur. Örneğin 3-4 yaş çocuklarına okuma yazma-öğretmeye çalışmak boşuna bir çabadır. Çünkü çocuk belli bir olgunlaşma sürecinden geçmeden belli becerileri kazanamaz. Buna karşılık dört yaş çocuğu sayı sayamaz, renkleri ayırt edemezken en güç müzik parçalarını öğrenebilir. Erişkinlerin bin bir güçlükle öğrendikleri bir yabancı dili, o dilin konuşulduğu ortamda çok kısa sürede öğrenebilirler. Konuşma yeteneğinin gelişmesi de beynin belli bir olgunluk düzeyine erişmesine bağlıdır, beş aylık bir bebeğe ne kadar uğraşılsa da konuşma öğretilemez, ancak 8-9 aydan sonra bebek duyduklarını yinelemeye ve kapmaya başlar. Çocuk bu dönemde ilgi ve uyarılmadan yoksun kalırsa yetenekler körelir. Daha da geç kalınırsa konuşma açığı kapatılamaz. Çocuğun öğrenmeye yatkın olduğu bu dönemler kaçırılırsa yetenekler gerektiği gibi açılıp serpilemez. Buna “Kritik dönem” denir. Yani belli davranışların belli dönemlerde kazanılması gerekir. Örneğin Fransa’da ormanlık bir bölge de bulunan 10-11 yaşlarındaki Victor, hiçbir dili bilmez ve konuşmaz haldeydi. Yürümüyor, dört ayak üzerinde gidiyordu. Bir şeye uzun süre dikkat edemiyor,insanlardan korkuyor ve sosyal ilişkilerden kaçınıyordu. Beş yıllık bir eğitimden sonra birkaç kelime ve isimden başka bir şey söyleyemedi. Kendi başına yaşayıp, insanlarla iletişim kurmayı da öğrenemedi. PSİKOLOJİ ARŞİVİ CD si
2300 Adet; psikoloji psikiyatri ve özel eğitim içerikli dokümandan oluşan eşsiz bir arşiv çalışması
Binlerce dokümanı tek CD de topladık. Ayrıştırılmış konu indeksi, Karma ve Alfabetik, Konular,
Konu içerikli Klasörler, İçerik bağlantılı Alt dosyalar, Kolay kullanılma imkanı.
CD ye sahip olmak ve ayrıntılı bilgi için TIKLAYINIZ

1-3 YAŞ ÇOCUKLARININ GELİŞİMİ (Özerklik Dönemi):
Tuvalet eğitiminin kazanıldığı bu dönem 2 nci ve 3 ncü yaşı içine alır. Yürümeye ve konuşmaya başlamıştır. Kazanılan bu iki önemli yetenek sayesinde bağımsız hareket etmek ister. Sürekli oradan oraya koşuşturur, her yere uzanmak, herşeyi tutmak ister. Çevresini araştırmaya keşfetmeye çalışır. Su ile oynar, yemekleri döküp saçmaya başlar, isteklerini karşı çıkılmasına dayanamaz, ağlar, başına buyruk, ele avuca sığmaz, öfkeli bir çocuk olup çıkmıştır.
Bu çağda cocukların inatçı olumsuz, hareketli karıştırıcı tutturucu olduklarını ve davranışlarında çelişkilerle dolu olduğunu unutmamak gerekir. Ayrıca bu olumsuzlukların geçici olduğunu 3 yaşında ortaya çıktığını bilmek yararlıdır. Ortadan kesici, batıcı, yarayıcı nesneler kaldırılmalıdır. Değerli eşyalar çocuğun uzanamayacağı yerlere konmalıdır. Ama bunu yaparken her şeyi ortadan kaldırmak yanlış olur. Çocuk oynamayacak birşeylerle oynuyorsa yavaşça elinden alınmalı onun yerine ilgisini çekecek bir eşya veya oyuncak verilmelidir.
Bu yaşlarda çocukların dikkatlerinin başka yöne kolaylıkla çekilebileceğini bilmek iyi olur. Böylece çocukla gereksiz yere kısır çekişmelere girilmemiş olur. Çocuk her an bir şey kıracak kendine veya eşyalara zarar verecek korkusuyla davranmak doğru bir hareket tarzı değildir. Çocuk bazı titiz annelerin yaptığı gibi belli bir alanda tutulmamalı, ev içinde oynama serbestisi tanınmalıdır.
Sürekli olarak dur, otur, yapma , elleme demekten kaçınmak yerinde olacaktır. Bu yaşlarda korkutmalara, sert cezalara ve dayağa başvurmak çok zararlıdır. Ancak çocuk ağlamasın diye her istediğini yerine getirmekten de kaçınılmalıdır. Çocuğun döküp saçmasına katlanarak kendi kendisini besleme kendi başına yemek yeme isteği desteklenmelidir. Üç yaşında çocuk kendi başına yemek yer duruma gelmelidir.

3-6 YAŞ ARASI ÇOCUKLARININ GELİŞİMİ (Oyun dönemi):
Bu dönemde çocuk konuşkan, cıvıl cıvıl ve hayat doludur. Sürekli sorular sorar: “Anne bu ne ?,Baba bunun adı ne?, Neden?, Niçin?,” soruları bitmek bilmez. Sık sık büyüklerin sözünü keser, “bana da söyle” diye araya girer. Her şeyi bilmek, tanımak ister. Bir önceki dönemin inatçılığı gitmiş onun yerini uyumluluk ve söz dinlerlik almıştır. Bu dönemin en belirgin özelliği olan kendi işini kendi görmeye bayılır. Çok canlı bir hayal gücü vardır. Duyduklarını abartır, gördüklerini çarpıtarak anlatır. Olmamış şeyleri olmuş gibi anlatır. Çizikler, sıyrıklar ve küçük yaralanmalardan çok etkilenirler. Bir damla kan görse avaz avaz bağırır, ağla Kız veya erkek olduğunu ayırt eder. Anne babaya benzeme çabası içine girerler. Kız çocuğu anneye hayrandır, anneyle bir arada bulunmaktan, onunla mutfakta iş yapmaktan çok hoşlanır. Annenin hoşuna gidecek işleri yapmaya özen gösterir. “Bak anne ben ne yaptım” diyerek ondan övgü bekler. Anneyi giyinirken, ******rken, süslenirken izlemeyi çok sever, dudaklarını boyamaya annesinin topuklu ayakkabılarını giymeye bayılır.

Erkek çocuklar da babaya hayrandır. Onun gözünde babadan daha becerikli, daha akıllı ve daha güçlü kimse yoktur. Arkadaşlarına “Benim babam senin babanı döver” diye tartışmaya girişir. Babası gibi traş olmaya, babasının sigarasını ağzına almaya kalkar.

Kızın anneyi benimsemesi, erkek çocuğunun da babayı örnek alması kişiliğin gelişmesinde en önemli olaydır. Erkek çocuk erkek kimliğini babaya benzeyerek, kız çocuk ta kız kimliğini anneye benzeyerek kazanır. Psikolojide buna “özdeşim” adı verilir. Bizim dilimizde bunu anlatan pek çok ata sözleri vardır. Örneğin “kız anadan öğrenir bohça düzmeyi, oğlan babadan öğrenir koyun yüzmeyi” gibi. Bu dönemde oyun çocuklar için ayrı bir özelliğe sahiptir. Biz yetişkinler gözüyle oyun, çocuğun eğlenmesine, oyalanmasına yarayan amaçsız bir uğraştır. Oysa çocuk oynadıkça duyuları keskinleşir, becerisi artar. Çünkü oyun, çocuğun en doğal öğrenme ortamıdır. Duydukları, gördüklerini sınayıp denediği, öğrendiklerini pekiştirdiği bir deney odasıdır. Oynayan çocuk kendi küçük dünyasındadır. O dünyaya kendisi hakimdir. Kuralları kendisi koyar, kendisi bozar. Yaşıtları dışındaki kimsenin bu dünyaya girmesini istemez. Evcilik oynayan küçük çocuklar büyükleri yanlarına yaklaştırmazlar.

6-11 YAŞ ÇOCUKLARININ GELİŞİMİ (ilkokul dönemi)
Okula başlayış ailenin yaşamında çocuğun konuşması, yürümesi gibi önemli bir aşamadır. Okula başlama çocuk yönünden belli bir zeka ve duygusal gelişimi tamamlamış olmayı gerektirir. 6 yaşını bitirdiği halde zekası yeterli olan bir çocuk ruhsal bakımdan evden ayrılabilme olgunluğunu göstermeyebilir. Özellikle oyun ve arkadaşlıktan uzak tutulmuş, dışarı çıkarılmamış çocuklar için evden ayrılış ürkütücüdür. Okulların açıldığı ilk günlerde, her sınıfta birkaç anneyi sıralarda çocukları ile birlikte otururken görmek olağandır. Okula korku ile giden ve hep evi düşünen bir çocuğun kendini okuma ve öğrenmeye vermesi kolay olmaz. Ayrıca yaşıtları içine karışması, birlikte oynaması ve arkadaşlık kurması güç olur. Okula uyumu ve başarısı bir anlamda anne-babanın yetiştirmedeki başarısının bir ölçüsüdür.

Zeka nedir? Zeka zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneğidir. Öğrenme ile zeka arasında yakın bir ilişki olduğunu bu tanımdan anlıyoruz. En zeki kişi en çabuk ve en çok öğrenebilen kişidir.

Zekanın gelişim evreleri: iki yaşından önce kavramların belirmediği gerçek anlamda genelleme zeka yeteneğinin gelişmediği yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Doğumdan iki yıl sonrasına kadar devam eden bu dönem duyusal hareketlilik dönemidir. Bu dönemde çocuk duyularını kullanmaya, uyaranlara uygun tepkiler vermeye ve devinimleri yinelemeye çalışır. 2-4 aylar arasında ellerini izlemeye başlar, ama bir nesneye uzanamaz. 5 (beş) aydan önce görüş alanından çıkan bir nesneyi aramaz. Örneğin renkli bir çıngırak gözü önünde yastığının altına konsa gözünü dikip oraya bakmaz. Görüş alanından çıkan nesne onun için yok olmuştur. 8 nci aydan sonra gözden uzaklaşan örneğin yastık altına konan bir emziği arar bulur. Ancak emzik oradan alınırsa emziği yine aynı yerde arar.

Çocuk 1 nci yaştan sonra bir deynek yardımıyla oyuncağı kendine çekmeye çalışır, bir oyuncağı ilk sakladığı yerde değil son sakladığı yerde arar. İki yaşından sonra çocukta kavramlar gelişmeye başlar. Bu evrede çocuk nesneleri başka şeylerin simgesi gibi kullanmaya başlar. Örneğin bir değneğe binip at gibi dolaşabilir elindeki bebekle canlıymış gibi oynar ve konuşur. Dil hızla gelişir. Simgelerle konuşma ve genelleme başlar. Çocuğun sayı, zaman, büyüklük, renk, ağırlık gibi kavramları çok basit düzeydedir. 4-7 yaşlar arasındaki çocuk iki eşit bardağı su doldurulsa, sonra bu bardaktan biri daha uzun ve ince bir bardağa boşaltılsa ve çocuğa hangisinde daha çok su olduğu sorulsa, ince uzun bardağı gösterir. Çocuğun sayıları öğrenmesi de başlangıçta ezber yoluyla olur. Örneğin parmaklarını sayması istenen çocuk baş parmaktan başlamışsa bu istek yineleyince ancak baş parmaktan başlayarak doğru sayabilir. Serçe parmağından başlaması istenirse “bu bir değil” diyerek baş parmağının bir olduğunu söyler. Başka bir deyimle sayı kavramı daha yerine oturmamış, nesnelerden ayrı soyut bir nitelik kazanmamıştır.

Somut işlemler dönemi adı verilen 7-11 yaşları arası sayı, zaman, uzay, ağırlık, boyut, hacim kavramları iyice yerleşmeye başlar. Ancak soyut düşünme yeteneği henüz tam gelişmemiştir. Onur, millet, ülke, ölüm gibi kavramlar daha çok tam anlamadan okulda ezberlediği şekliyle zihinde yer eder. Bu yaş çocukları deyimleri anlamakta güçlük çeke, benzetmeleri somut anlamları ile kavrarlar. Örneğin “büyük adam” sözünü iri ve uzun boylu adam olarak anlarlar.

11 yaşından sonra ise soyut kavramların yerleşmesi ve kavranması gerçekleşir. Yukarıda sözünü ettiğimiz kavramlar bu yaşlardan sonra gelişmeye başlar. Ancak zeki çocuklarda soyut düşünce, mantık yürütme ve muhakeme zeka oranına göre daha erken yaşlarda başlar.

Son düzenleyen NihLe; 29 Eylül 2006 13:56 Sebep: Yazi Tipi Değiştirildi..
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
9 Temmuz 2006       Mesaj #23
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Yarım Sünnetin Çaresi

Peygamber sünneti olarak tarif edilen hipospadyas hastalığında çocukların ilk 6 ay ile 1.5 yaş arasında muhakkak ameliyat edilmesi öneriliyor.
Erkek çocuklarda cinsel organlarının ucunda olması gereken dış idrar deliğinin organın alt taraflarında bir yere açılması şeklindeki anormalliğe tıp dilinde hipospadyas adı veriliyor. Halk arasında yarım sünnet, peygamber sünneti olarak tarif edilen hipospadyas her 250 erkek çocuktan birinde görülen doğumsal bir sağlık problemi.
Acıbadem Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yunus Söylet, böyle çocukların adeta yarım sünnet olmuş gibi doğduklarını idrarlarını bacaklarına doğru pipilerinin altından yaptıklarının fark edildiğini söylüyor. Peygamber sünneti deyimine de açıklık getiren Prof. Dr. Yunus Söylet şöyle konuşuyor:
“Peygamber sözcüğü olumlu bir ifade taşıdığı için bu durumun bir lütuf olduğu düşünülmemelidir. Böyle çocuklarda sünnet derisi çoğunlukla sadece pipinin sırt tarafında ve adeta bir horoz ibiği gibi oluşmuştur. Pipinin alt yüzünde sünnet derisi olmaz. Alt yüzde olan ise normalde en uçta olması gereken idrar deliğidir. Bazen bu delik olması gerekenden çok daha dar olur. O zaman bu çocuklar hem makara ipliği gibi ince işerler, hem de çişlerininin bitmesi uzun zaman alır.”

Erken Teşhis Önemli
Hipospadyasın erken teşhisi büyük önem taşıyor. Anne babalar dikkatli davranırlarsa sünnet derisinin yarım olmasından, ya da idrarın uçtan fışkırmamasından durumu farkedebiliyorlar. Prof. Dr. Yunus Söylet “Hatalı delik pipinin baş kısmına ne kadar uzaksa anormallik de o kadar ağır demektir. Bazı anne ve babalar ise eğriliği en önce fark ederler” diye konuşuyor. Hipospadyası olan çocukların zamanında tedavi edilmesi ileride çocuk sahibi olmaları açısından büyük önem taşıyor. Öncelikle eğriliğin tam düzeltilmesi gerekiyor. Prof. Dr. Yunus Söylet, “Eğriliğin tam düzetilmesi hem çocuk sahibi olma yönünden hem de cinsel ilişkide sorun olmaması için gereklidir. Geç ve uzman ellerde yapılmayan tedaviler çocukların tüm yaşamını etkileyen olumsuzluklara yol açıyor” diye konuşuyor.
İdeal ameliyat yaşı nedir? Hipospadyasın ideal ameliyat yaşı 6 ay ile 1.5 yaş arasında değişiyor. Bu dönemde yapılan ameliyatlardan sonra hızlı bir iyileşme gözleniyor. Bir diğer avantaj da çocuk çok küçük olduğu için ameliyatı hatırlamıyor. Bu yaşı kaçıran çocukların da hemen ameliyata alınması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yunus Söylet, “Üst yaş sınırı yoktur hemen ameliyat gerekir” diyor. Ameliyatın hedeflerini ise şöyle sıralıyor:
"Cerrahi tedavideki ana hedefler dört tanedir.
1. Eğriliği tamamen düzeltilmiş özellikle sertleşme olduğunda tam bir düz penis.
2. Pipinin tam ucundan karşıya doğru fışkırtarak işeyebilme.
3. Dış görünüm olarak sünnetli bir çocuk görünümünü elde etme.
4. Böyle bir anormalliğin olduğunun farkına varmadan küçük yaşta tedavi.”

Asla Sünnet Yapılmamalı
Ailelerin özen göstermesi gereken konulardan biri de hipospadyası olan çocukların asla sünnet yaptırılmaması. Bu çocukların ameliyat edilmesi gerektiğinde yarım sünnet derisi çok işe yarıyor. Prof. Dr. Yunus Söylet “Bu çocuklar sünnet ettirilmemeli. Çünkü ameliyat bittiğinde zaten çocuklar sünnet edilmiş oluyor” diye uyarıda bulunuyor. Ameliyatın son derece hassas bir ameliyat olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Söylet şu bilgiyi veriyor:
“Ameliyat Büyüteçli gözlüklerle, özel iplikler kullanılarak bu işte uzmanlaşmış çocuk cerrahisi veya çocuk ürolojisi uzmanlarınca yapılmalıdır. En önemli ölçü bu ameliyatı yapacak cerrahın sadece çocukları ameliyat eden bu işte deneyimli bir hekim olmasıdır. Tecrübeli ellerde genellikle tek ameliyatla netice almak ve düzgün görünümlü penisler elde etmek mümkündür. Çok nadir olarak ikinci ameliyat gerekir. Ameliyat esnasında eğrilik varsa düzeltildikten sonra çoğunlukla sünnet derisi kullanılarak idrar borusu uca kadar uzatılır.
Çocuk böylece sünnet de olmuş olur. Ameliyatın kendisi gibi ameliyat sonrası bakım da inceliklerle doludur. Hastalar genellikle bir gece hastanede tutulduktan sonra evlerine yollanılır. Yaklaşık 10 gün içinde ameliyatın başarısı anlaşılır.”
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
9 Temmuz 2006       Mesaj #24
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Suçiçeği Hastalığının Tanımı

sucicegiSuçiçeği ya da varisella, herhangi bir yaşta ortaya çıkabilirse de daha çok çocuklarda görülen bir bulaşıcı hastalıktır. Bu hastalığın tipik özellikleri ateşle seyretmesi ve deride ortaya çıkan kabartılardır. Suçiçeği adının da bu kabartıların birkaç saat içinde içi saydam sıvıyla dolu kesecikler haline gelmesiyle ilişkili olduğu söylenmektedir.


Başlıca Nedenleri

Bu hastalık özellikle on yaşın altındaki çocukları etkileyen salgınlar şeklinde ortaya çıkar. Varisella zoster virüsünden kaynaklanır ve olağanüstü bir bulaşıcılığa sahiptir. Her ne kadar bu hastalığı geçirmekle yaşam boyu bağışıklık kazanılırsa da, virüs uyku halinde bekleyip daha sonra yetişkinlik çağında kendini herpes zoster yani zona olarak gösterebilir.


Suçiçeğinin Çocukluk Çağındaki Belirtileri Nelerdir?

Enfeksiyondan sonra 14 ila 21 günlük bir kuluçka devresi vardır. Daha sonra çocuk ateşlenir ya da hafif bir titreme görülür veya kusma ile sırt ve bacaklarda ağrı gibi şikayetlerle kendini daha hasta hissedebilir. Hemen hemen aynı zamanda, sırt ve göğüste, bazen de alın çevresinde. Daha nadiren kol ve bacaklarda çok sayıda kırmızı ve kaşıntılı kabartı oluşur. Bu kabartılar birkaç saat içinde saydam bir sıvıyla dolu kesecikler haline gelir. Bu keseciklerin görülmesi birkaç gün devam eder ve ikinci günden itibaren içerikleri irine dönüşüp, bir iki gün içinde patlayabilir ya da kuruyup büzüşerek tepelerinde kahverengimsi kabuklar oluşur. Bu küçük kabuklar bir haftaya varmadan pullanarak dökülür ve iyileşme tamamlanır.


Hastanın Çevresindekilerden Tecrit Edilmesi Gerekli midir?

Hasta çocuk, döküntünün görülmesinden itibaren bir hafta süreyle ya da kesecikler kuruyuncaya değin, bu hastalığı geçirmemiş çocuklardan tecrit edilmelidir. Ancak, kabukların dökülmesini beklemeye gerek yoktur.


Hangi Yaşlarda Görülebilir? Belirgin Olarak Görüldüğü Dönemler Var mıdır?

Çoğunlukla; çocukluk çağında görülür. Kış ve ilkbaharın ilk ayları suçiçeğinin yaygın olarak görüldüğü aylardır.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
9 Temmuz 2006       Mesaj #25
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Aspirin çocukları zehirliyor

Kızılay'a göre çocuklarda görülen zehirlenmelerin yarısı aspirinden kaynaklanıyor.

Bir yaş altındaki çocuklarda görülen ölümlerin yarısının aspirin ve uyku ilacının yol açtığı zehirlenmelerden kaynaklandığı iddia edildi.

Türkiye Kızılay Derneği'nin yayınladığı İlkyardım El Kitabı'ndaki istatistiklere göre, bir yaşın altındaki çocuklarda görülen ölümlerin yarısından fazlası zehirlenme sonucu gelişiyor. Çocuklarda sıklıkla bir zehirlenmeye yol açan madde aspirin iken bunu uyku ilaçları izliyor.

İlaçlar, ev temizliğinde kullanılan ürünlerin hemen hemen tümü, böcek öldürücüler, belirli gazlar ve buharlar, yangın dumanı, belirli bitki, yapıştırıcılar ve olağan olarak kullanılan ürünleri içeren uzun bir liste zehirli maddeler arasında sıralanıyor.

Zehirli maddelerin vücuda girişi, önem sırasıyla sindirim sistemi ve solunum yoluyla oluyor. Zehirlenmede ortaya çıkan belirtiler ise zehirli maddenin niteliğine ve vücuda giren miktara göre değişiyor.

Sindirim sistemi yoluyla zehirlenmede sık sık bulantı, kusma, karın ağrısı, şiddetli ishal gibi belirtiler görülüyor. Solunum-dolaşım sistemi zehirlenmelerinde solunum güçlüğü ortaya çıkabiliyor hatta solunum ya da dolaşım durabiliyor.

Zehirlenme durumunda yapılması gerekenler şöyle sıralanıyor:

Ağızdan alınan zehirli maddeler: Hastanın/yaralının yaşamsal tehlikesi varsa, gereken önlemi alınız. Suni solunum uygulamak gerekirse ağzınızın zehirli madde ile temasını önlemek için `ağızdan buruna' suni teneffüs yöntemini uygulayın.


Evde zehirlenmeleri önlemek için alınması gereken önlemler ise şöyle sıralanıyor:


İlaçları, temizlik ürünlerini çocukların erişebileceği yerlerde bulundurmayın. Ya da ilaçları, temizlik ürünlerini bulundurduğunuz dolaplara emniyet kilidi takın.


Yiyecek ya da içecek kaplarını zehirli maddeleri koymak için kullanmayın.


Aracınızın motorunu kapalı bir yerde çalışır durumda bırakmayın.


Evdeki bütün ateşli araç ve gereçleri (ısıtıcı, soba, fırın, ocak, vb) ve gaz ya da tüp donanımını düzenli olarak kontrolden geçirin.


Havalandırma pencerelerini kapatmayın ya da iptal etmeyin.


Eğer gaz kokusu duyarsanız elektrik düğmelerini açmayın, kibrit ya da çakmak yakmayın.


Zehirlenmelerde başvurulacak Danışma Merkezi'nin telefonunu (0 800 314 79 00) her zaman elinizin altından bulundurun.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #26
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
:: AYLARA GÖRE BEBEK GELİŞİMİ ::


1. Ay:

- Yeni doğanın hareket yetenekleri fazla etkileyici değildir. Çocuğun ilk kazandığı yeteneğin başını kaldırmak olduğu, bunun ardından el ve kollarını kullanabildiği, nihayet ayak ve bacaklarını kullanmaya başladığı görülmüştür.
- Çenesini kaldırabilir
- 19-20 cm. Uzaklıktaki nesneleri net görebilirler. - Kokuları ayırt edebilirler,
- Bebeklerin daha çok gözlere baktığı belirlenmiştir. Bu nedenle, bebekle sağlanan göz teması, bebekle bakıcısı arasında sosyal bağın gelişmesinde önemli rol oynar.
- Annelerin çocuğuna karşı duyduğu bağın oluşumunda kritik bir dönemin varlığı ileri sürülmektedir ki bu da doğumdan hemen sonraki dönemdir. Bu dönemde bebeklerini kucaklarına alarak seven annelerin, çocuklarına daha kuvvetli bağlarla bağlandıkları belirlenmiştir.
- Bu ayda konuşmaya yönelik bir faaliyet genellikle görülmez.
- Bebeğin başı her zaman desteklenmelidir.
- Elleri yumuktur veya hafifçe açıktır.
- Hıçkırıklar sık görülür ama önemsizdir.
- Hapşırıklardan korkmayın, bu burnu temizler.
- Bu ay objelere bakmaya başlayabilir.
- İşitmeye başlamıştır ama sesin geldiği yeri anlayamaz.
- Yüzüne 0.5 metreden yakın objeleri daha iyi görür.
- Bu ayda bebek siyah beyaz geometrik objeleri çok iyi seçer.
- Yatağının çevresindeki bu tür objelere dikkatini çeker.
- Bebekler insan yüzünü diğer objelerden ayırırlar.
- Bebeğiniz insan sesini diğer seslere tercih eder.
- Bebeğinizi beslerken onunla konuşun.
- Günlük banyoya ihtiyacı yoktur. Fazla yıkamak bebeğinizin cildini kurutur.
- Doğumda Hepatit B aşısının ilk dozunun yapılmış olması gereklidir. Birinci ayın sonunda (ilk dozdan 1 ay sonra) Hepatit B aşısının 2.dozu uygulanmalıdır.

Kişilik gelişimi:
Bebeğin diğer önemli özelliği tümüyle kendi gereksinimlerini gidermeye yönelik olmasıdır. Bu özelliğine egosantrik de diyebiliriz. Ancak burada söz konusu olan bencillik bilinçli olarak kendi gereksinimlerini en ön planda tutmak değildir. Bebek ilk ilişkisini bu çerçeve içinde annesi ya da annelik görevini yapan kişi ile kurar. Çocuğun bu ilişki içinde iki temel gereksinimi vardır: fiziksel bakım ( doyurma ve korunma ) ve sosyal bakım ( sevgi ve duygusal yakınlık ). Bu iki temel gereksinimin nasıl ve ne ölçüde yerine getirildiğini bilirsek çocuğun ilerdeki kişiliğinin temeli hakkında çok şey öğrenmiş oluruz. Önce fiziksel bakımı ele alalım. Olumlu bir anne çocuk ilişkisinde çocuk zamanla annesini ve ona doyum veren, onu koruyan, rahat ettiren bir kişiyi bir ödül kaynağı olarak beller, ona değer verir. Anne yokken arar, görünce sevinir, ona bağlılık duyar ve bağlanır. Bebeğin kısa süre de olsa annenin gözden uzaklaşmasına dayanabilmesi bebeğin özbenliğine de varlığı artık kesinlik kazanmış bir anne tasarımının bulunduğunu gösterir. Anne bir süre gözden uzaklaşmış olabilir, fakat az sonra gelecektir, çünkü gözden şu anda silinmesi tümden yok olması değildir. Demek ki düzenli alma verme ilişkisi bebeğin zihninde annenin sürekliliğini sağlar. Anne çocuğa karşı tutarlı ve olumlu ise çocukta genel olarak yaşamda doyum bulacağına ilişkin bir temel güven duygusu oluşmaya başlar. Ama anne tutarsız, olumsuz ya da kaygılı ise çocuk bu temel güveni oluşturmakta zorluk çeker.

Fiziksel bakım eksiksiz de olsa temel güveni oluşturmada tek başına yeterli değil. Sevgi ve duygusal yakınlık görmeyen çocuğun kişiliği bu durumdan olumsuz etkilenir. Hatta bakım evlerinde yaşayan çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar yeterli fiziksel bakım gören ama sevilip okşanmayan, konuşulmayan çocukların önce çevreden ilgi aradıkları, fakat zamanla adeta yaşama küsüp çevreyle ilişkilerini kestiklerini ortaya koymuşturlar. Oysa sevgi ve duygusal yakınlık gören çocuk insanlarla ilişki kurmayı tatmin edici bir olay olarak görür. Annesinin ona değer vermesi onda değerli olduğu kanısını uyandırır. Genellikle insanlarca sevileceğine, sevilmeye değer bir insan olduğuna ilişkin temel güven oluşturur. İşte, anne çocuk ilişkisindeki bu süreklilik, tutarlılık ve aynılık çocukta “temel güven duygusunun” özünü oluşturur.

2. Ay:

- Emmeye başlama refleksi, arama refleksi, yutma refleksi, moro refleksi, babinksi refleksi, yakalama refleksi, adım atma refleksi bu ayda görülen reflekslerdir.
- Bu reflekslerden çoğu doğumdan sonraki 2-5 ay içinde azalarak geçmektedir.
- Bu ayda bebek göğsünü kaldırabilir
- Başarısız uzanmalarda bulunur.
- Ellerini açmaya başlar.
- Anneyi babayı tanır.
- Seslere tepki vermeye başlar.
- Birinci ay tamamlandıktan sonra Hepatit B aşısının 2. dozu uygulanmalıdır.
- Bebeğinizin ikinci ayı dolduğunda, 5li karma aşının (difteri, boğmaca, tetanoz, menenjit(Hib), çocuk felci(polio) aşısının) 1.dozunun yapılmış olması gereklidir.

Algısal gelişim :

- Doğumdan hemen sonra parlaklıktaki değişime duyarlıdırlar.
- Bu duyarlılık ilk iki ay içersinde hızla gelişir.
- Bebeğe gösterilen oyuncak saklanınca şaşırdığı görülür
- İki aylık bebeklerin şeklin değişmezliğinin algısına ulaşmış oldukları gösterilmiştir.

İlk hafta ve aylarda anne-baba ile bebek arasında karşılıklı olarak birbirlerine kenetlenme, bağlanma şeklinde davranış örüntüleri gözlenir. Gerçek bir bağın oluşması için zamana ve denemelere ihtiyaç vardır. Bu süreç sakin bir şekilde yürüdükçe ve anne-baba çocuklarının ihtiyaçlarını sezmeye başladıkça, anne-babalık görevi daha doyumlu olmaya başlar ve bebeklerine olan bağları kuvvetlenir.

3. Ay:

- Bebek bu aylarda kişileri ayırabilir.
- Çevredeki ilginç değişiklikleri fark edebilirler.
- Bebekler konuşma seslerini algılayabilir .
- Konuşucuları çok erkenden ayırt edebilirler.
- Anne babalarının yüzlerini daha henüz tanımadan önce, onları seslerinden ayırt edebilir gibidirler.
- Yüksek sesle güler.
- Seslerin kaynağına bakar.
- Ellerini birleştirir.
- Bu aylarda evde sessiz zamanlar yaratın.
- Bebeğinizle konuşurken aynı sesleri tekrar edin.
- Bebeğiniz hasta olmasa bile normal kontrollerine götürün.
- Genizden konuşanlar incelendiğinde, genellikle sütleri çok yavaş emdikleri, bu nedenlerle annelerin biberon deliğini fazla genişlettiği öğrenilmiştir, ancak bu konuşmaya yardımcı olacak olan normal emmeyi engellediği için önerilmemektedir. Biberon deliği gereğinden fazla küçük olanlarda ise ileri de peltek konuşma olabileceği için bu da önerilmemektedir. - Üçüncü ayın içinde bebeğinizin BCG (verem) aşısının uygulanması gerekmektedir.
- Bebekler hem tatlı, ekşi ve biberli gibi tatlara duyarlıdırlar hem de aralarında ayırım yapabilirler.

Babaların çocuklarına olan bağlarının annelere benzediği, fakat doğumdan birkaç ay sonra(genellikle 3. Ay), babaların annelerden farklı bir rol üstlendikleri araştırmalarda saptanmıştır. Annelerin çocukların bakımını üstlendikleri gibi, onlarla daha fazla konuştukları, daha fazla kucaklarına aldıkları, daha fazla şefkat gösterdikleri ve daha sakin bir etkileşime girdikleri görülmüş; babaların ise daha çok çocuklarıyla fiziksel boğuşma davranışına girdikleri ve daha çok oyun oynadıkları gözlenmiş, bunun da bebekle etkileşim örüntüsünde pek etkili olmadığı bulunmuştur.

4. Ay:

- Dört aylıkken normal bir yetişkin gibi görebilirler.
- Renkleri farkedebilirler.
- Bebekler hareketleri üzerinde daha istemli bir denetim sağlayabilir.
- Yaptıkları davranışı yinelemekten hoşlanırlar.
- Bu ayda destekle oturabilir.
- Objeleri elden ele geçirebilir.
- İki heceli sesleri çıkarabilir.
- Yabancılardan korkmaya başlar.
- Bebeğin ayakları düz olarak görülebilir veya başparmakları içe dönük görünebilir. Doktorunuz bu konuda en doğru bilgiyi verecektir ancak bu durum genellikle geçicidir.
- Konuşmayı öğrenmek uzun ve karmaşık bir olgudur. Bu ayda çocuk iletişimini mimiklerle, ve anlamsız mırıldanmalarla dile hazırlık şeklinde yapar.
- Sesli uyarıcıları bol çevrede yetişen bebek, daha fazla seslendirme etkinliğinde bulunmakta ve daha çeşitli sesler çıkarabilmektedir.
- Bebeğinizin dördüncü ayında, 5li karma aşının (difteri, boğmaca, tetanoz, menenjit(Hib), çocuk felci(polio) aşısının) 2.dozunun yapılmış olması gereklidir

Beslenme:
İlk dört ay bebeğin emerek beslenme evresidir. Bu süreden önce yutma refleksi zayıftır vesüt çocuğu kaşıkla verilenleri yeterince yutamaz, ağzından geri çıkarmaya eğilimlidir. Bu dönemde böbrekler de immatürdür.protein ve elektrolitlerin yükünü atamaz. Sindirim sisteminde yabancı proteinlere karşı koruyucu mekanizma tam gelişmemiştir. Mideden yeterli asit salgılanamaz. Nişasta ve yağların emilimi için gerekli enzimleri de yetersiz salgılanırlar. Bu nedenle bu dönem için en ideal gıda,içinde bu enzimleri içeren,protein ve elektrolit içeriği düşük olan anne sütüdür. Anne sütünün verilemediği nadir durumlarda içeriği anne sütüne yaklaştırılmış sütlerin verilmesi gerekir.

5. Ay :

- Kucağa oturup nesneleri yakalar.
- Bebek yüzler arasında ayırım yapar .
- Desteksiz oturmaya başlayabilir.
- Objeleri ağzına götürerek keşfetmeye başlar (ayağı dahil)
- Yabancı olmayanları tanır.
- Aşina olduğu kişi bebeği daha kolay sakinleştirir.
- Önce çocuk dili anlamlı şekilde kullanamaz, ancak seslendirme (vocalisation) işlevi vardır kişilik gelişimini etkileyen diğer bir faktör ise duygusal gelişimdir. Duygusal gelişim sağlıklı bir insan gelişimini inceleyebilme açısında önemli olduğu kadar, duygusal temelde sorunları olan çocukların bu sorunlarının anlaşılması ve tedavisi açısından da araştırılması gereken bir konudur. Duygusal gelişimin parçası olan korkuya şöyle bir bakalım. Bu dönemde ses korku yaratan uyarıcılar arasında birinci sırada gelir. 5.aysonrasında bebeklerin yaşındaki ilerlemeye bağlı olarak bebeklerde uçurum görüntüsüne karşı korku tepkileri artmıştır. Diğer bir korku türü ise bebeklerin yabancılara karşı gösterdikleri korku tepkileridir.
- Bu aydan sonra ek gıdalarabaşlanmıs olması gereklidir. Kaşıkla beslenmeye geç başlanan çocukların bazılarında çiğneme ve katı gıdayı yutabilmek için dilin dönme reflekslerinde gecikme olmaktadır. Bu nedenle büyümesi yeterli olsa bile 5. Ayda kaşıkla ek gıda verilmeye başlanması önerilmektedir.

6. Ay :

- Mama sandalyesinde oturup sallanan nesneleri yakalar
- Arama davranışı buaylarda görülür.
- Neden ve sonuçları ayırma yeteneği görülmeye başlar.
- Sabit duran nesneleri tüm duyularıyla inceler, dikkatlice bakıp seslerini dinler. Nesneleri birçok kez elleri içinde döndürürler.
- Sadece zevk almak için birçok karmaşık ve ilginç yolu denerler ve böylece de oyun davranışlarına ilk kez girişirler. Yetişkinlerin kol ve bacaklarıyla yaptıkları hareketleri taklit edebilirler.
- Bebekler annelerinden ayrıldıklarını anlayabilir. Uykularından uyandıklarında korkup ağlayabilirler. Bu duruma alıştırmak için kendinizi saklayıp tekrar ortaya çıkartan “cee “oyunu oynayabilirsiniz. Bebeğiniz günde 11 saat uyur. Ama unutmayın bu süre yalnızca gece uyuyacak anlamında değildir.
- Altıncı ay tamamlandıktan sonra Hepatit B aşısının 3. dozu uygulanmalıdır.
- Bebeğinizin altıncı ayında, 5li karma aşının (difteri, boğmaca, tetanoz, menenjit(Hib), çocuk felci(polio) aşısının) 3.dozunun yapılmış olması gereklidir.

Hayatın dört-altı aylarında süt çocuğunda yutma refleksi gelişir.

Ancak henüz dişleri olmayan çocuk katı gıdaları çiğneyemez ve ağzından geri çıkarır. Sindirim sisteminin yağ ve karbonhidratları emme işlevi ve yabancı proteinlere karşı koruyucu mekanizması da bu dönemde gelişir. Bu geçiş döneminde başlanan ek gıda lar yumuşak ve düşük allerjenik özellikte olmalıdır. Unlu, sütlü mamalar, yoğurt anne sütünün yanı sıra bu dönem için uygun besleyicidirler. Allerjen olmadığı için pirirç unu tercih edilmelidir. Dördüncü aydan sonra meyve ve sebze pürelerine de azar azar başlanabilir. Sebze püreleri patates,havuç, kabak ve pirinç ile hazırlanabilir. Mevsime göre elma, şeftali bu dönem için tercih edilen meyvelerdir. Vitaminlerin kaybolmaması için pürelerin yapımında cam rende kullanılması önerilmelidir. Gaz, karınağrısı ve allerji yapmadığından zengin c vitamin kaynakları olan portakal, mandalinaya da bu ayda başlanabilir.

7. Ay :

- Bu aydan itibaren bebeğe bir ses verildiğinde o da bir sesle tepkide bulunur. Kendi çıkardığı sesleri dinlediği gibi başkalarının çıkardığı sesleri de dinlemeye başlar. Bu toplumsallaşmış seslendirmedir.
- Yetişkinlerin kol ve bacaklarıyla yaptıkları hareketleri taklit edebilirler.
- Bebeğiniz sürünmeye başlamıştır.
- Kendi kendine yiyecek alabilir.
- Düşen objeler dikkatini çeker.
- İlk dişi çıkar.

Yedinci aydan itibaren çocuğa uygun olarak hazırlanmış sofra yemekleri verilebilir. Bunlar etli dolmalar, etli sebze yemekleri, tarhana,şehriye ve benzeri çorbalar, azilmiş makarna(haşlama suyu dökülmeden)ve pilav olabilir. Baharatsız ızgara köfte ve tavuğun beyaz eti didiklenerek küçük parçalar halinde sebze pürelerine eklenebilir.

8. Ay:

- Sesli ifadeleri duygularını açığa vurur.
- Daha önce yapmadıkları yetişkin davranışlarını taklit edebilirler.
- Oyuncakları tanımaya başlar.
- Kendi kendine oturma pozisyonuna geçebilir.
- Yatarken okuduğunuz kitabı dinler
- Bu ayda bebeğin enbüyük özelliği daha mükemmel şekilde neden ve sonuçların birbirinden ayrılmasıdır.

Bu aydan başlayarak, haşlanmış beyaz etli balıklar, haftada bir-iki defa bir-iki çorba kaşığı karaciğer ezmesi verilebilir. Beyin ezmesi vermenin herhangi bir faydası yoktur. Sekiz-dokuzuncu aylarda tam yumurta verilebilir. Yumurtanın kolesterol içeriği yüksek olduğundan haftada iki-üç defa verilmesi önerilmelidir.

9. Ay:

- Köfteyi ve diğer birçok yiyeceği ısırarak yiyebilir,
- Aile sofrasına oturabilir
- Evde hazırlanan erişkin besinlerin tamamı
- Oyuncaklarını vurarak ses çıkarabilir.
- Hayır kelimesini anlar.
- Ortaklaşa oyun oynayabilir.
- Etrafa tutunarak yürüyebilir.
- Kendini çekerek ayağa kalkabilir.
- İşaret parmağı ve baş parmağı ile objeleri tutabilir.
- Buayda çocuğunuza okuduğunuz kitabıdinler.
- Bu ayda kızamık aşısı yapılmalıdır. Bu ay içinde kızamık aşısı yapılması gerekip gerekmediğini hekiminize danışınız.

10. Ay:

- İşittiği sesleri taklit eder gibi görünür, ancak başarılı olamaz.
- Ellerinizi tutarak yürüyebilir.
- Bir elini tutularak yürüyebilir
- Kaşıkla bir şeyler yiyebilir.
- Bu durumda evdeki emniyet kontrolünü bir kez daha yapın.
- Balkonlara dikkat edin.
- Mobilyaların sivri köşelerini plastik koruyucularla kaplayın.
- Ocaktaki tavaların saplarını çocuğun ulaşamayacağı bir şekilde tutun.
- Bebeğinizi mutfakta,balkonda, tuvalet ve banyoda yalnız bırakmayın.
- Sıcak içecekleri çocuğun ulaşabileceği yerden uzak tutun.
- Ne anlama geldiğini bilerek anne ve baba diyebilir.
- Bebeğinizle şarkı söyleyebilirsiniz.

11. Ay:

- Bardaktan su içebilir.
- Bir elinizi tuttarak yürüyebilir
- Anne ve baba dışındabir kaç kelime daha söyleyebilir.
- Bu ayda karşılıklı oyun oynayabilirsiniz. En favori oyunu karşılıklı top yuvarlamak olabilir.
- Bebeğiniz artık kendi başına dolaşan bir bireydir ve evinizde tedbir almanın zamanı gelmiştir.
- Emirleri anlar.
- Bebeğiniz artık size cevap verebilir.
- Sevdiği oyuncakları gösterebilir.
- Bir ya da iki kelime söyleyebilir.
- Yetişkinin çıkardığı sesleri papağan gibi yineler ancak, konuşmasında anlaşılır bir akıcılık yoktur.

12. Ay:

- Tek başına ilk adımını atar.
- Sizin haraketlerinizi taklit eder.
- Yemeklerde artık masanıza oturmak ister.
- İkiden fazla kelime söyleyebilir.
- Bu ayda biberondan bardağa geçiş yapabilir.
- Bir yaşın sonunda kendi ayağa kalkıp yürür.
- Kimi çocuklar bir süre sonra da yürüyebilir
- İlk yaş gününü kutlama hazırlıkları!!!!
- Bebeğiniz 1 yaşını doldurduğunda, Hepatit A ve KKK (Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak) aşısının ilk dozlarının uygulanması gerekmektedir.

15. Ay:

- Bebeğinizin tek dozluk su çiçeği aşısının uygulanması gerekmektedir.

18. Ay:

- Bu ay içinde, 5li karma aşının tekrar dozunun ve Hepatit A aşısının 2. dozunun uygulanması gerekmektedir.


Sevgili anne babalar, unutmayın ki her bebeğin farklı ve kendine özgü bir fiziksel, algısal ve sosyal gelişim tablosu vardır. Bu sebeple eğer bebeğiniz yukarıda bahsedilen gelişim aşamalarından bir kısmına henüz ulaşmadıysa gereksiz endişe ve korkuya kapılmayın. Eğer bebeğinizin gelişiminde dikkat çekici ölçüde bir problem olduğunu düşünüyorsanız mutlaka doktorunuza danışın. Bebeğinizin gelişim süreciyle ilgili en doğru bilgiyi doktorunuzdan alabilirsiniz.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #27
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Disiplin Esasları ve Televizyonun Disipline Zararları


447 Televizyon1


Çocuklarımızın davranışını düzeltmek için uyguladığımız metodlar bazen zararlı olabilir. Disiplin adı altında çocuğumuzun sosyal gelişimini önlüyor olabiliriz. Bu yüzden de disiplin metodlarımızı kati kaliplar olarak düşünmemeli, çocuk için uzun dönemde getireceği faydalar açısından göz önüne almalıyız.

Disiplin de amaç çocuğa nasıl düşünmesi gerektiğini öğretmek olmamalı. Asıl gaye düşünmeyi öğretmek olmalı.

Kötü davranış ceza ile düzeltildiğinde çocuğun aklında kalan ceza olur. Ödülle vazgeçirilmeye çalışıldığında ise çocuk için hedef doğru davranış değil ödül olur. Çocuğu iyi davranışa cesaretlendirmek ve bu yolda gösterdigi çabayı övmek ise uzun vadede doğru davranış modelinin aklına yerleşmesine sebep olur.

Disiplinin en büyük düşmanı televizyondur.

Çünkü;

1 - Çocuğa örnek davranışın ne olduğu hakkında yanlış fikirler verir. (Örn. Susam sokağındaki Kurabiye Canavarı gibi yemek yemenin doğal, sosyal ve komik oldugu fikri gibi... Bu demek değildir ki çocuk için seyretmesi sakıncalıdır ama veli eşliğinde doğru davranış hatırlatmasıyla eşlendirlmesi gerekebilir).

2 - Gerçek-dışı bir dünya kurdurur.

3 - Duyarsızlaştırır. (Örneğin Tom ve Jerry’de gösterildiği gibi bir başkasının kafasına ağır bir nesne geçirse bile, bir saniye sonra bu insanın hiç bir sey olmamışcasına, zarar görmeksizin var olabilecegi fikri gibi.)

4 - Çocuğun doğal gelişimi için gerekli olan çağların gecikmesine neden olur.

Özetle televizyon çocuğun sosyal davranış öğrenmesini önler ( Örn. karşılıklı anlaşmazlık olduğu durumlarda ne sekilde davranması gerektiği bilgisini edinemez ), okumak, yazmak, el işi gibi yaratıcı şeylerden uzaklaşmasını ve en önemlisi veli ile ilişki kopukluğuna sebep verir. Çocuğun hayatına veli gözetiminde ve eşliğinde katılması ile girmeli, her iki aşırı uca da kaçılmaması gerekir.



Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
13 Temmuz 2006       Mesaj #28
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
ZEKA GERİLİKLERİ

Zeka nedir?

Zeka gelişimi bebeklikten itibaren yetişkinlik dönemi de içine alan bir süreçte önemli değişiklikler geçirerek devam eder. Zeka, kişinin bellek, algı, soyutlama, gerçeği değerlendirme, kavramsallaştırma v.b. gibi bilişsel işlevlerini düşünebilme, öğrenme ve uyum amaçları için bütünleştirerek kullanabilme yetilerini içeren geniş bir kavramdır. Zeka ölçümü için değişik testler uygulanarak, zeka bölümü denen ve IQ terimiyle tanımlanan değerler elde edilerek kişinin zeka seviyesi belirlenir.


Zeka Geriliği nedir?

Zeka geriliğinin kişinin yaşına ve konumuna uygun işlevselliği gösterememesiyle belirlidir. Bunun yanı sıra motor gelişimi, dili kullanma yeteneği bozuk, anlama ve kavrama yaşıtlarından geride bir düzeydedir.

Zeka geriliği tanısı konması için, başlangıcının 18 yaşından önce olması ve ortalamanın altında zeka işlevselliğinin görülmesi, yani uygulanan zeka testinde 70 veya altında IQnun olması gerekir. Bunun yanında, iletişim, kendine bakım, ev yaşamı, toplumsal/kişiler arası beceriler, toplumun sağladığı olanakları kullanma, kendi kendini yönetip yönlendirme, okulla ilgili işlevsel beceriler, is, boş zamanlar, sağlık ve güvenlik alanlarından en az ikisinde o sıradaki uyum işlevinde eşzamanlı yetersizliklerin veya bozuklukların olması gerekir.


Sıklık

Araştırmalara göre, zeka geriliğinin yaygınlığı %1 olarak bildirilmektedir. Erkeklerde kızlardan daha sık gözlenir. Hafif derecede zeka geriliklerinin toplumda görülme oranı %2-3 iken orta ve ağır derecedekilerin oranı % 0,3 tür.


Nedenleri

Zeka geriliği nedenleri arasında en sık olarak kromozomal anormallikler görülmektedir (%40). Zeka geriliği olan kişilerin yaklaşık %35’inde genetik bir neden görülmektedir. Enfeksiyon, merkezi sinir sistemini etkileyen hastalıklar, travma ve toksinler gibi dış etkenler, doğum sırasındaki bazı travmalar ve doğumun uzun sürmesi, premature doğma gibi etmenler neden olarak gösterilmektedir. Bir kısmının ise nedeni bilinmemektedir. Çocukta belirli bir zihinsel kapasite olmasına rağmen çocuğun gelişim döneminde yetersiz uyarana maruz kalması ve gerekli eğitim ve öğretimin tam olarak verilememesi, değişik stres etkenlerinin aileyi etkilemesi, çocuğa ilginin az olması, nedeni ile de yapay bir mental motor gelişim geriliği veya var olan kapasitenin gelişmemesi görülebilmektedir.



Ayırıcı tanı

Tedavi için zeka geriliği ile karısan özel öğrenme bozuklukları ile ayrım yapılması gerekir. Özel öğrenme güçlüğü durumunda zeka normal veya normale yakın olmasına rağmen zihni fonksiyonların bazılarındaki yetersizlik yüzünden öğrenmede zorluk ortaya çıkar. Bu durumlar zeka geriliği değildir ve tedavileri mümkündür. Çocukta zeka geriliği olmadığı halde, yaşına uygun zihinsel yeterlilik gösterememesinin nedeni çocukta olabilecek psikiyatrik rahatsızlıklar olabilir. Bunlar arasında DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu), çocukluk depresyonu, reaktif bağlanma bozukluğu sayılabilir. Bu durumlarda çocukta yapay bir mental motor gelişim geriliği görülebilir. Eğer bu yapay durumun nedeni ortadan kaldırılırsa zihinsel kapasite normal hale gelir.


Birlikte Bulunan Engeller ve Psikiyatrik Bozukluklar

Zeka geriliği olan kişi ayrıca bir veya birden fazla fiziksel veya ruhsal bozukluk gösteriyorsa buna çoğul engellilik denir. Çoğul engellilik eğitimsel, toplumsal ve iş uyumunda önemli etkiler yapar. Görme bozuklukları, işitme kaybı, konuşma ve dil sorunları, epilepsi ve serebral palsi gibi fiziksel engellerin yanı sıra psikotik bozukluklar, nevrotik bozukluklar, kişilik bozuklukları ve çocukluğun psikiyatrik bozuklukları, depresyon, mani, anksiyete bozukluğu ve fobiler gibi psikiyatrik rahatsızlıklar da birlikte bulunabilir. Hafif derecede zeka geriliği olan çocuklarda davranım bozukluğu yaygınlığı %33 dolaylarındadır. Zeka geriliği olan çocuklarda stereotipik davranışlara, kendine zarar verici davranışlara ve pika gibi yeme bozukluklarına da sık rastlandığı görülmektedir.



Dereceleri

Çeşitli zeka testleri ile çocukların zeka düzeyi hesaplanarak, sonuca göre zamanında yapılacak gerekli eğitim ile çocukların mevcut kapasiteleri artırılabilir. Zeka gerilikleri; zeka, bellek, görsel-mekansal yetiler, motor yetiler, sosyo-emosyonel davranış ve uyum yetenekleri gibi temel bilişsel alanların değerlendirildiği pikometrik yöntemlerle anlaşılır. Bu yöntemlerden en sık kullanılan yöntemler: 4-6 yaş grubu için Wechsler Okul Öncesi Çocuklar için Zeka Ölçeği, 6-16 yaş grubu için Weschler Çocuklar için Zeka Ölçeği, 2-18 yaş grubu için Stanford-Binet Zeka Ölçeği,Kaufman Çocuklar için Değerlendirme Bataryasıdır. Zeka geriliği ultrasonografi, amniyosentez, fetoskopi, korionik villus örnekleri gibi yöntemlerle doğum öncesinde de anlaşılabilir.

Hafif derece zeka geriliği: 50-69 arasında zeka bölümü olan çocuklar bu grupta yer alır. Zeka geriliklerinin yaklaşık %85’i bu gruptadır. Genellikle okula başlamadan önce zihinsel yetersizlikleri anne-baba veya çevre tarafından fark edilmez. Bu gruptaki çocukların motor gelişimi genellikle normaldir, bir miktar konuşma geriliği görülür. Günlük yaşamlarında birçok işi kendileri yapabilirler ve ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Yetişkin yaşlarında uygun bir destekle veya denetimle, çoğunlukla da kendi başlarına yaşayabilirler.


Orta derecede zeka geriliği: 35-49 arasında zeka bölümü olan çocuklar bu grupta yer alır. zeka geriliklerinin %10’u bu gruptadır. Bu çocuklarda anlama ve dil yetisi, kendine bakma işlevleri ve motor becerilerde gerilik vardır. Ancak denetimle kişisel bakımlarını yapabilirler ve karmaşık uyumun gerekmediği soysal aktivitelere katılabilirler. Özel eğitim uygulanırsa 2.sınıf düzeyinde okuma yazma ve saymayı öğrenebilirler ama düzeyden ileri gidemezler. Yetişkinlikte yeterli denetimle, fazla beceri istemeyen işlerde çalışabilirler ve toplum yaşamına uyum sağlayabilirler.

Ağır derece zeka geriliği: 20-34 arasında zeka bölümü olan çocuklar bu grupta yer alır. Bu çocuklara çok erken yaşlarda tanı konulur, belirgin motor gerilikleri vardır ve konuşma yetilerini ya geç ve çok az kazanırlar ya da kazanamazlar. Gerekli kendine bakım becerilerinin kazandırılması için eğitilebilirler. Yaşam boyu özel desteğe gereksinim duyarlar ve denetime bağımlı kalırlar.


Çok ağır derecede zeka geriliği: 20’nin altında zeka bölümü olan çocuklar bu grupta yer alır. Bu çocukların çoğunda zeka geriliğine neden olan bir nörolojik sorun vardır. Çoğunda ağır motor gerilik vardır ve bu nedenle hareketsiz kalırlar veya yardımla hareket edebilirler. Kendilerine bakmaları mümkün olmayıp gereksinimleri ancak başkaları tarafından karşılanabilir.


Tedavi

Zeka geriliğini tedavi edecek ilaç yoktur. Fakat zeka geriliği olanlarda ergenlik çağında ergenlik çağında görülebilecek saldırganlık, davranış bozuklukları veya psikiyatrik rahatsızlıklar için ilaç kullanılabilir. Genelde bu çocuklarda ayrıca görülebilen bedensel hastalıklar için de ayrıca tedavi gerekir.

Zeka geriliği olan çocukların tedavisi için, kendilerine bakabilmeleri ve ileride başkalarına bağımlı olmadan yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli becerilerin kazandırılması, mevcut kapasitelerinin tamamını kullanabilmeleri için gerekli eğitimin verilmesi ve ailelerinin psikolojik danışmanlık alması gereklidir. Eğitimlerinin belli bir seviyeye getirilmesi için mümkün olduğunca erken müdahale edilerek, eğitim sisteminde bu çocuklara daha fazla imkan tanınması önemlidir. Yetişkinlik döneminde aile üyesi, işçi, öğrenci, tüketicilik ve vatandaşlık gibi toplumsal rolleri üstlenebilmeleri önemlidir. Bu noktada çocukların bireysel farklılıkları ve yapabildikleri göz önüne alınarak eğitim gereksinimlerinin belirlenmesi ve gereksinimlerine uygun eğitim ortamlarının sunulması gerekir. Çünkü zeka geriliği olan çocuklar birçok özellikleriyle önemli bireysel farklılıklar göstermektedirler.

Çocukların ailelerinin, çocukların bakımı ve eğitimi için çok çaba ve zaman gerektiği için ekonomik ve psikososyal anlamda desteğe ihtiyaçları vardır. Aile, çocuğunun zeka geriliği olduğunu öğrendiğinde önce kabullenemez, kabullendiğinde ise suçluluk, öfke, çaresizlik ve umutsuzluk duyguları hisseder. Çocuklarını, ihtiyacı olan sevgi, şefkat ve ilgiden mahrum bırakabilirler, reddedebilirler ve kötü davranabilirler. Bu nedenle ailenin rehberliğe ve desteğe ihtiyacı vardır.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
13 Temmuz 2006       Mesaj #29
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bebekte Duyu Deneyimleri

128 a1Onunla bol bol konuşun. Bir müzik kutusu dinlemesini sağlayın. Değişik kokular tanıtın. Örneğin akşam yemeğini pişirirken bebeğinizi de yakınınıza getirin. Bebekler ayni zamanda görsel uyarıları da severler. Beşiğine asılabilecek dönence (dönen, müzikli oyuncak), parlak renkler içeren resimler, parlak ve çarpıcı renkli paket kağıtları, kartlar, desenli kağıtlar, farklı şekiller, bebeklerin ilgisini çekebilecek sonsuz cisim sayılabilir. Bebekler en çok parlak, canlı renkli, hareket eden cisimler ve nişan tahtası yada desenli kumaş gibi belirgin tezatlık ve şekil taşıyan cisimleri severler.

Bebekler ayrıca okşanmayı da severler. Banyoda bir bebek lifiyle ovmayı yada losyonlarla hafif hafif masaj yapmayı deneyin. Ayrıca pamuklu, kadife, ipek, fitilli kadife, kürk gibi değişik dokumaları tenine dokundurun. Çocuğunuzun duruşunu sık sık değiştirin ki hep ayni şekillerde besleme, kaldırma yada taşıma yapmayın. Değişik tarzlar ve duruşlarda olunca değişik açılardan çevresini izlemeye fırsat vermiş olursunuz.

Bebeğin dikkatini size yada bir cisme çekebilmek için görme ve duyma uyarıları kullanın.
Örneğin parlak bir çan (zil) kullanın. Zili çalın, bekleyin çocuk baksın, bakınca da tekrar çalın. Böylece verdiği tepkiden hoşlandığınıza sinyal vermiş olacaksınız ve bakışları cesaretlendirilecek.

Bebeğinize bir cisimden başka bir cisme dönüp bakmayı öğretin. Çocuğa bir cisim sunun; ona bakmasını sağlayınca bir başka cismi daha sunun. İkinci cismi oynatın ya da ses çıkarttırın ki ilk cisimden dönüp bu ikincisine baksın. Bu eylemi farklı cisimlerle tekrarlayın.

128 KS14076Bebeğe kıpırdadığı zaman ses çıkartacak oyuncaklar sağlayın. Örneğin ulaşabileceği uzaklıkta bir döner (mobil) oyuncak, bebeğin el ve ayak bileklerine küçük ziller, çıngıraklar gibi...
Genelde 4 - 5 aylık olduklarında her şeyi ağızlarına götürürler. Ağza alınmaya karşı emniyetli oyuncaklar sağlayın.

Ağza götürmek bu çağ için öğrenmenin en güzel aracıdır. Bebeğinizin eline böyle emniyetli oyuncak ve cisimler verin. Elinden geldiğince keşfetmesini sağlayın.

Elleriyle cisimleri incelemelerine yardımcı olun. Değişik kumaş parçalarıyla kaplanmış bir yumuşak top bu eylem için çok uygundur.

Dokun-hisset tipi kitaplar da çok iyidirler. Günlük -tencere, tava, kaşıklar, kaplar, çanaklar ve bezler gibi ev eşyaları da eğlencelidir.

Bebeğe keşfetmesi için örneğin iri plastik halkalar, boş iplik makaraları gibi farklı ne çok cisim verirseniz o kadar iyi. Bir ipin ucuna bağladığınız halkayı yakalaması gibi oyunlarla uzanmasını cesaretlendirin.
Bir balonu dikkatlice bebeğin bileğine bağlayın. Balon kıpırdadıkça bebeğin seyredişini izleyin. Yalnız bu eylemi ancak siz başındayken yapın ki bebek balon ipine dolanıp kalmasın.

128 a2Bebeklerin ortamını güvenlikli bir şekle sokarak ve yanında gözlemci bulunarak hareket özgürlüğü verin. Bırakın yerlerde sürünsünler, ayağa kalksınlar, koltuğa tırmansınlar...
Bu hareketler bir sonraki motor yeteneğinin gelişmesi için zamanı geldiğinde yapılması gereken hareketlerdir. Teşvik edilmesi gerekir.

Üstü kirlenmesin, halıdan mikrop almasın, yaramazlık öğrenmesin gibi sebeplerden önüne geçilmemelidir. Hareketi keşfedip deneyimlerine kattıktan sonra doyumla yenilerine geçecektir. Emniyetli şartlar sağlamanız ve yakın gözlemlerinizle yeni becerisine kattığı hareketlerine tepkinizle yönlendirilmeliler. Yeni katıldıkları dünyayı tanımaları için köprü siz olacaksınız.
Son düzenleyen GusinapsE; 13 Temmuz 2006 22:52
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
13 Temmuz 2006       Mesaj #30
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

Çocukta tansiyon nasıl ölçülür?
Çocukların kan basıncı, tedirginlikleri (beyaz gömlek yüksek tansiyonu) giderilerek, basit sfigmomanometre veya otomatik cihazlarla ölçülebilir. Çocuk oturur veya sırt üstü yatar konumda olur, daha küçük çocuklar da anne-babalarının kucaklarında iken ölçüm yapılabilir. Ölçme işlemi sağ koldan yapılırsa, olağan değerleri içeren tablolardaki ölçümlere daha fazla uyum sağlanmış olur. Ölçme sırasında manşon boyutuna dikkat etmek gerekmektedir. Manşon kolun çevresini tamamen sarmalı, her yönden eşit basınç uygulamalıdır. Şişirilen manşon kolun uzunluğunun en az 2/3’ ünü örtmeli ve kol çevresinin %75’ i kadar olmalıdır. Kısa ve dar manşonlarla kan basıncı gerçek değerinden yüksek çıkmaktadır.

Ölçüm sırasında manşunun kola oranı kadar, çocuklarda tansiyona nasıl bakılması gerektiği de çok önemlidir.


Çocukta hipertansiyonun nedenleri
Hipertansiyonun nedenleri çocuğun yaşına göre değişmektedir. Sıklık sırasına göre yenidoğanlarda böbrek atardamarı tıkanıklığı, böbrek toplardamarı tıkanıklığı, doğuştan böbrek anomalileri; ilk yıl ve 1-6 yaş arasında aort damarındaki yapısal anomaliler ve böbrek hastalıkları hipertansiyondan sorumlu olmaktadır. 6-12 Yaş arasında renal parankimal, renovasküler hastalıklardan sonra esansiyel hipertansiyon sıklık sırasına göre nedenler arasına girmektedir. 12-18 Yaşları arasında ise hipertansiyon nedenleri erişkinlerinkilerden farklı değildir.


Tedavi
İlaç ve diyet

Çocukta ve ergende hipertansiyon tedavisinde amaç, kan basıncını 95 persantilin altına indirmek ve süregen hipertansiyonun uzun süreli etkilerini önlemektir. İlaçsız ve ilaçlı olarak iki grupta toplanabilir. İlaçsız tedavi, şişmanlığın giderilmesi, tuz alımının kısıtlanması ve fizik egzersiz yapma alışkanlığının kazanılması , potasyum ve kalsiyumdan zengin besinlerle beslenme şeklinde sıralanabilir. İlaçsız tedavi 90 persantilin üstünde kan basıcına sahip çocuklarda ilk uygulanacak tedavi tipidir. Sekonder hipertansiyonlu olguların çoğunda ilaç ile tedavi gerekmektedir. Bunlarda tedavi öncelikle sebebe yönelik olmalıdır. Tuz kısıtlamasından faydalanan çocuk ve ergenlere diyet ve idrar söktürücü tedavi önerilebilir. Böbrek hastalıklarından kaynaklanan hipertansiyon olgularında ACE inhibitörleri, kalsiyum kanal blokerleri tek olarak veya değişen kombinasyonlar halinde kullanılmaktadır.

Spor zararsız
Hipertansiyonu bulunan çocuk ve ergenlerin spor yapmaları tamamen kısıtlanmamalıdır. Kontrollu olarak yarışmalara katılmalarına izin verilmelidir. Hipertansiyonlu çocuklar egzersizle yaşamayı öğrenmeli ve benimsemelidir

Benzer Konular

12 Haziran 2016 / A.Arda Moda
1 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular
5 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
22 Kasım 2006 / Mystic@L Taslak Konular