Arama

Çocuk Sağlığı - Sayfa 2

Güncelleme: 13 Haziran 2013 Gösterim: 195.703 Cevap: 162
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
26 Haziran 2006       Mesaj #11
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda Uyku Sorunları


Sponsorlu Bağlantılar
paniklemeyin 3

Çocuklarda uykuya dalma zorlukları
İkinci ile altıncı yaşlar arasında aşırı hareketli olan çocuk uykuya dalma konusunda direnebilir. Ayrıca ilk kaygılı rüyalar da bu zorluğu arttırır. Bu dönemde yatmaya direnen çocuk çeşitli bahaneler bulur. Korktuğunu, yalnız yatamadığını söyleyerek anne baba ile yatmak isteyebilir, odasında gece bir ışık yakılmasını ister, bir oyuncak ya da yastık gibi uykuya geçişi kolaylaştıracak bir eşyaya sarılabilir, ilk bir yılda gördüğümüz davranışlardan olan parmak emme ile rahatlamaya çalışabilir ya da aileden birinin anlatacağı masala bağlanır. Dış ortamdaki koşulların uygunsuzluğu (gürültü, anne baba ile birlikte yatma, uyku saatinin düzensizliği), uygun olmayan dış baskılar (aşırı baskıcı anne babasına karşı otonomisini korumaya çalışan çocuk) ve sıkıntılı ya da çatışmalı bir ev ortamı bu geçiş dönemini bozar.
Çocuk rüyalardan ya hoşlanır ya da çoğu zaman bildirildiği gibi korku ile güçlü tepkiler sergileyebilir. Rahatsız edici rüyalar çocuk 3, 6 ve 10 yaşında iken en yoğundur. İki yaşındaki çocuğun rüyaları kovalanmak ya da ısırılmak ile ilgili olabilmekte, dört yaşında ise bazı hayvan rüyaları ile iyi ya da kötü insanlarla karşılaşılan rüyalar başlamaktadır. Beş ya da altı yaşlarında öldürme ya da yaralanma ile uçma, arabada olma ve belirgin hayaletlerin olduğu rüyalar vardır. Çocuklukta saldırgan rüyalar oldukça ender görülür, onun yerine çocuğun bağımlılığını yansıtan tehlikede olduğu şeklinde rüyalar görülür. Beş yaşına doğru çocuk o zamana kadar gerçek yaşantılar olduğuna inandığı rüyaların gerçek olmadığını fark etmeye başlar. Yedi yaşına gelinceye kadar çocuklar rüyaların kendileri tarafından yaratıldığını bilirler. Üç ile altıncı yaşlar arasındaki çocukların, anne babaları ile bağlantılarını sürdürebilmek, odalarını daha gerçekçi ve daha az korkutucu bir şekilde görebilmek için yatak odalarının kapısını ya da ışığını açmak istemeleri doğaldır. Zaman zaman çocuklar rüyalardan kaçmak için yatmağa gitmeyi reddedebilirler. Uykuya dalma güçlükleri genellikle rüya görmelerle bağlantılıdır. Uyku dünyasında iken gerçek dünyadan kopmamak için güvenliği sağlayan koruyucu yöntemlerin oluşturulduğu alışkanlıklar geliştirilir.
Bebeklik ve çocukluk dönemlerinde uyuma ve uyku ile ilgili sorunların başında yatağa gidip uyuma konusunda direnme gelmektedir. Çocuk ağlar, yatırıldıktan sonra kalkar, anne baba ile uzun çekişmeler yaşar. Bu direnme kimi çocukta yatma korkusuna dönebilmektedir. Çocuk odasının ışığını açmakta, kapıyı aralık tutma, anne baba arasında ya da koltukta uyumaktadır. Uyumadan yatağına geçmez. Sıklıkla sıkıntılı rüyalar sonrasında ortaya çıkar. Çocukların uyku için yatağa gitmeden önce geliştirdikleri kendilerine özel yatma törenleri olabilmektedir. Bu törenler 3-6 yaşları arasında sıktır. Yastık, oyuncak gibi bir eşya olmalıdır. Ayrıca bir bardak su, şeker, aynı masalın anlatılmasını ister. Bunlar her zaman aynı şekilde olmalıdır. İlişkinin kesilecek olması kaygısıyla ortaya çıkan sıkıntının giderilmesine yönelik belirtilerdir.
Bebek ve çocuklarda sorun yaratan ya da tedavi gerektiren uykusuzluk çok nadirdir. İleri yaş çocuğu ve ergende gözlenir. Bu çocukların ya da gençlerin uyku saatlerinin 21:00- 22:00 yerine saat 01:00-02:00 olacak şekilde kaydığı, bu nedenle sabah daha geç kalktıkları görülmektedir. Nedenleri arasında gencin kendi yaşamını kontrol etme çabası, TV seyretme, radyo dinleme ve geç zamanlara kadar okuma gibi erken çocukluk alışkanlıklarının yani yatma törenlerini sürdürmeleri nedeniyle ortaya çıkabilmektedir.


arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
26 Haziran 2006       Mesaj #12
arwen - avatarı
Ziyaretçi
KUSMA
Bebeğinizin beslendikten sonra az miktarda kusması normaldir. Anne sütüyle beslenen bebeklerde kusma daha az görülür. Biberonla beslenen bebeklerde kusma ile birlikte ishalde varsa bunun nedeni mide ve bağırsak iltihabı olabilir. bu çok ciddi bir hastalıktır. peki bu durumda ne yapabiliriz. biberonla beslemeye 24 saat ara verin. bebeğe sık sık kaynatılıp ıltılmış su ve glikoz eriyiği (3 çay kaşığı şeker ve 200 ml su) verin.
Eğer bebeğiniz 8 saat içerisinde her beslemeden sonra kusmuşsa , dili ve ağzı kuruysa , gözleri çukurlaşmışsa ,bıngıldağı içeri çökmüşse, altı saat boyunca altını hiç ıslatmamışsa mutlaka doktora gidin.
Sponsorlu Bağlantılar
Eğer biberonla besliyorsanız kullandığınız tüm gereçleri sterilize edin. Artan mamaları atın .Mamayı hazırladıktan sonra musluk suyuyla soğutup buzdolabına koyun : ılık bekletmeyin.
FIŞKIRIK KUSMA
Bazen bebekler şiddetli ve fışkırtır gibi kusarlar. Bebek bu şekilde kusmaya başlarsa en kısa zamanda doktora götürün. Bunun en önemli sebebi bebeğin emerken hava yutmasıdır. Ancak her öğünden sonra kusuyorsa ve aç kalıyorsa nedeni pilor stenozu olabilir. Bu hastalıkta midenin onikiparmak bağırsağına boşalan bölümü tıkalı olduğu için fışkırır gibi kusmalar olur. Pilor stenozu kalıtsaldır ve ameliyat edilebilir.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
26 Haziran 2006       Mesaj #13
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi

Gece terörü (night terror)
Gece çocuk yatağında ağlar, gözleri dalgın bir şekilde bakar, korkmuş bir yüz ifadesi vardır. Çevresini tanımaz, solgundur, terler, çarpıntısı vardır. Bu durum bir kaç dakika sürer. Çocuk tekrar uyur. Çocuk sabah uyandığında, gece olanlarla ilgili hiç bir şey hatırlamaz. Uykusunun rüyasız uyku döneminde ortaya çıkmaktadır. Genellikle 5-6 yaşlarına doğru azalarak kaybolur. Seyrek olarak kaybolmaz ve tedavi gerektirir.

Sıkıntılı düşler
Çocukların % 30'unda olur. İkinci yaştan sonra görülür. Çocuk uyanır, ağlar, bağırır, yardım ister. Sıklıkla sabah hatırlanır. Sıkıntılı düşler genellikle uyku başında görülür, güzel rüyalar ise genellikle sabaha karşıdır. Özellikle çocuğun yaşantısında yoğun sıkıntılı bir olay varsa sıradan bir durumdur, ayrıca ruhsal aygıtın yapılanmasının bir göstergesidir. 4-5 yaşından sonra şiddeti giderek azalır. Çocuk uyanır, endişelidir. Anne babasının yatağına gider ve uyumaya devam eder.


Uyurgezerlik
Erkeklerde daha sıktır. 7-12 yaşlar arasında görülür. Ailede uyurgezerlik olanlarda daha sıktır. Gecenin ilk yarısında çocuk yataktan kalkar. Bazen karmaşık, her zaman aynı şekilde tekrarlanan bir etkinlik içine girer. 10-30 dakika sonra tekrar yatar, uykusuna devam eder. Sabah hiçbir şey hatırlamaz. En basit şeklinde gözler açılır ve yataktan kalkmaya çalışır. Altı ile on iki yaşları arasındaki çocukların altıda birinde en az bir kez olurken, bunların ancak % 3-5'inde uyurgezerlik gelişir. Rüyasız uyku döneminde görülür.
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
27 Haziran 2006       Mesaj #14
kambis - avatarı
Ziyaretçi
Alerjik Nezle

Alerjik nezle, hapşırma, burunda tıkanıklık, kızarıklık, kaşıntı ve akıntı ile seyreden ve toplumda sık görülen bir hastalıktır. Alerjik nezle mevsimsel bir seyir izleyebilir ya da belirtiler yıl boyunca hiç azalmadan devam edebilir.

Mevsimsel seyir izleyen tip daha sıktır, ilkbahar ve sonbaharda çeşitli polenlerin ortaya çıkması ile belirtilerde artış gözlenir. Yıl boyunca süren alerjik nezleye ise sebep olarak ev tozu gibi sürekli ortamda bulunabilen alerjenler gösterilmektedir.

Alerjik nezlenin tedavisi için temel amaç alerjiye neden olan uyaranın ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Polenlerden korunmak için bahar aylarında pencereleri kapalı tutmak ve hava filtresi kullanmak düşünülebilir. Sabah erken saatlerde, kuru ve sıcak havalarda dışarıya çıkmamak polenlerden kaçınmak için çözüm olabilir. Tatil zamanlarını bahar aylarının dışında planlamak da faydalı bir önlem olabilir. Evcil hayvanların tüy, salya, dışkı ve idrarları ile temas etmemeye özen göstermek gerekir. Ev ve işyerinde küf oluşmaması için gerekli önlemler alınmalıdır. Akarlar ev tozu üzerinde yaşarlar ve dışkıları ile alerjik nezleye neden olurlar. Akarları ortamdan uzaklaştırmak için düzenli olarak elektrik süpürgesi ile temizlik yapmak ve yatak takımları ile perdeleri sıcak suyla yıkamak yerinde olacaktır.





Alerjik nezle tedavisi için kullanılan birkaç çeşit ilaç vardır;

Antihistaminikler

Sıkça başvurulan ilaçlardır. Histaminin etkisini engelleyerek alerjik nezle belirtilerini önlemeye yönelik bir yaklaşımdır. Fakat histamin salınımı alerjik nezleye yol açan mekanizmalardan sadece bir tanesidir. Antihistaminikler muhtemelen burun akıntısını iyileştirecektir ancak tıkanıklık konusunda fazla bir şey yapamayacaktır. Antihistaminikler yan etki olarak en sık sersemlik hissine yol açarlar.


Dekonjestan


İlaçlar burundaki damarları daraltarak rahatlama sağlamayı hedefler. Bu ilaçlar bazı kişilerde sıkıntı hissi ve uykusuzluğa neden olabilir. Dekonjestan ilaçlar fazla kullanılırsa alerjik nezle belirtilerini daha da kötüleştirebilirler; Örneğin burun tıkanıklığı daha da artabilir.


Buruna Uygulanan Anti-Enflamatuar İlaçlar


Bugün alerjik tedavi için etkin tedavi imkanı sunan ilaçlar olarak görülmektedir. Alerjik nezle belirtilerinin temelinde yatan ana neden burundaki enflamasyon olduğu için, bu anti enflamatuar etki burundaki kaşıntı, akıntı, tıkanıklık ve hapşırmanın gerilemesini sağlar. Ağızdan alınarak bütün vücuda dağılmış olan antihistaminik ve dekonjestan ilaçlardan farklı olarak Flutikazon propiyonat, sersemlik hissine yol açmaz. Tedavide ilacı sadece ihtiyaç duyulan bölgeye yani buruna uygulamak mümkün olur.


Kime Başvurmak Gerekir?

Alerjik nezle konusunda hangi tedaviyi almak gerektiğine başvurulan Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı hekim karar verebilecektir.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #15
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
  • Kızamık
  • Kızamık, yüzyıllardan beri en sık rastlanılan çocukluk çağı döküntülü hastalığıdır. Sağlık koşulları iyi olan toplumlarda kızamığın neden olduğu kötü sonuçlar ve buna bağlı ölüm oranı azalmış durumdadır. Son yıllarda, kızamık aşısının yaygın olarak uygulanabildiği toplumlarda hastalık sıklığı da çok azalmıştır.
    Bulaşma yolları Hasta kişinin öksürme ve aksırması ile havaya yayılan bakteri, solunum yolu ile alınır ve ağız, boğaz ve buruna yerleşerek enfeksiyona yol açar.
  • Hastalığın görülme özellikleri Kızamıklı hastalar mikrobu burun mukozasında taşırlar. Kızamık ilk belirtinin görülmesinden sonra 7 gün süre ile bulaşıcıdır. Mikrop dış ortamda uzun süre yaşamadığından kızamıklı hasta ile temas eden kişilerin hastalığı üçüncü bir kişiye bulaştırması çok nadirdir. Kızamık çocukluk çağı hastalığıdır. Anneden plasenta yoluyla geçen antikorlar nedeniyle yeni doğmuş bebeklerde ilk 3-4 ay içinde son derece enderdir. Eğer anne hiç kızamık geçirmemişse kızamık yenidoğan bebekte de görülebilir. Hastalık daha fazla kışın ve ilkbahar aylarında görülür. Aşının yaygın olarak uygulanmadığı toplumlarda kızamık 2-3 yıl aralarla salgın yapar
Kızamık ile ilgili diğer kaynaklar
  • Sağlık Bakanlığı web sitesinde kızamık aşı kampanyaları ve kızamık aşı günleri ile ilgili en güncel bilgileri bulabilirsiniz.
  • Kızamık ile ilgili Sık Sorulan Sorular - UNICEF Türkiye
  • Kızamık nedir?
    Kızamık, kış sonu ve ilkbahar döneminde görülen, ateş ve döküntü ile seyreden, bulaşıcı bir hastalıktır. Kızamığın başlangıcında birkaç gün süren bir ateş döneminden sonra öksürük, burun akıntısı ve gözlerde kızarıklık belirtileri gelişir. Döküntü yüzde ve boyunda başlar, sonra aşağıya doğru gövdeye, kollara, bacaklara ve ayaklara yayılır. Beş gün kadar süren döküntü, yayıldığı sırayla kaybolur.
  • Kızamık nasıl ve ne zaman bulaşır?
    Kızamık çok bulaşıcıdır. Kızamıklı kişi, döküntüsü başlamadan dört gün önce ve başladıktan dört gün sonraki dönem arasında hastalığı başkalarına bulaştırabilir. Kızamık virüsü burun ve boğaz içindeki salgılarda bulunur. Kişi hapşırdığı ya da öksürdüğü zaman mikroplar damlacık ile etrafa yayılır. Havada veya bulaştığı zeminde iki saat süre ile canlı kalıp başkalarına bulaşabilir.
  • Kızamık önemli bir hastalık mıdır?
    Evet. Kızamık, hastalığı geçiren kişiyi okula veya işe gitmekten alı koyacak derecede ateş ve halsizliğe neden olur. Bunun ötesinde, özellikle neden olduğu yan etkilerden dolayı tehlikeli bir hastalıktır. Hastalanan her 100 kişiden 6-20'si orta kulak iltihabı, ishal ve hatta zatürree geçirir. 1000 kızamıklıdan birinde beyin iltihabı gelişir. Ülkemizde her 100 kızamık vakasından en az 1'inin öldüğü bilinmektedir.
  • Kızamık aşısı neden gereklidir?
    Kızamıktan korunmanın tek yolu aşıdır. Kızamık aşısı kızamığa karşı son derece etkin ve güvenli bir aşıdır. Ülkemizde 1970'lerden bu yana kullanılmaktadır. Ancak toplumdaistenilen düzeyde aşılama oranlarına ulaşılamadığı için kızamık hastalığı ve ölümleri yaygın olarak görülmeye devam etmektedir.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #16
arwen - avatarı
Ziyaretçi
HİPERAKTİF ÇOCUKLAR

Anne babaların ve çevrenin afacan, yaramaz,yerinde duramayan, haşarı, ele avuca sığmaz,kıpır kıpır diye niteledikleri çocukların bir bölümü aslında hiperaktif çocuklardır.Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, erkek çocuklarda kızlara oranla 3-6 kat daha fazla görülüyor.Bu çocuklarda sürekli hareketlilik ile beraber dikkat eksikliği ve sinirli olma durumu sıktır.


Dikkat eksikliği belirtileri başka nedenler yok ise :

Dikkatlerini uzun süre toparlayamazlar , başladıkları işlerin sonunu getirmekte güçlük çekerler , dikkat gerektiren günlük işlerden kaçınırlar, eşyalarını sık sık kaybederler , günlük işlerde unutkanlıkları vardır, işlerini düzensiz ve dağınık yaparlar , genelde bir işten diğerine çok sık geçiş yaparlar, karşısındakini dinlememe sık sık konu değiştirme görülür, dikkatleri ilgisiz uyaranlarla sık sık dağılır, çalışmaları plansızdır , emirleri anlamakta güçlük çekerler, yaptıkları işlerde dikkatsizce hatalar yaparlar.

Hiperaktivite belirtileri başka nedenler yok ise :

Yerinde duramama hali vardır, devamlı kıpır kıpır haldedirler, kendi yaşıtlarına göre belirgin farklılık ile sürekli hareket halindedirler, Her şeye karışma , mobilyaların üzerinde gezme , ev içinde koşuşturma , bir iş yaparken sık sık ayağa kalkma gezinme halindedirler, konuşmanın sonu gelmeden araya girerler, başkaları onların sözünü kesememekten yakınır,elleri ayakları kıpır kıpırdır, ellerinde sürekli bir şeylerle oynarlar, olası sonuçlarını düşünmeden tehlikeli işlere girme görülür, sakinlik isteyen grup içi etkinliklere katılmakta zorlanırlar, etraftaki insanlar tarafından sık sık hareketlilik konusunda uyarılırlar.

Hiperaktivite ve dikkat eksikliği olan çocuklarda:

Okul çağından önce ve okul çağında hareketlilik ve dikkat eksikliği belirgin olarak göze çarpar. Bu dikkat eksikliği ve hiperaktivite özellikleri sadece bir ortamda değil birkaç ortamda kendini belli eder . Hiperaktif çocukların , özellikle okul döneminde göreceli bir başarısızlık ve sık sık öğretmeninden uyarı alma görülür. Derse konsantre olamadığı ve dikkat eksikliği olduğu için , çoğu zaman zeka normal hatta normalin üstünde olmasına rağmen derslerde başarısızlık görülür.

Tedavi konusunda ilaç tedavisi ön plandadır. Türkiyede mevcut ilaçlar ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite semptomları büyük oranda kontrol altına alınabilmektedir. Gerekirse ilaç tedavisinin yanı sıra ek olarak pedagojik eğitim ile dikkat süresini artırma ve davranışçı yaklaşımlar vardır. İlaç tedavisinin ne kadar devam edeceğine klinik görünüm ve belirtilerin devam etmesine göre karar verilir.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #17
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
AŞILAR

İnfeksiyon hastalıkları halen dünyada çocuklar arasında en fazla ölüm nedeni olmaya devam etmektedir. Mikroorganizmaların çoğu birden fazla antibiyotiğe direnç geliştirmektedir. Bu nedenle antibiyotiklerin yeri sınırlı kalmakta, aşının önemi ortaya çıkmaktadır. Ayrıca antibiyotikle tedavi pahalı olduğu gibi kişi hasta olduktan sonra uygulandığı için son çare olarak kullanılmaktadır. Aşılamanın amaclarını şöyle sıralayabiliriz;
  • Aşılanan kişiyi korumak
  • İnsandan insana bulaşan hastalıklarda hastalığın toplumda kontrol altına alınmasını, eliminasyonunu sağlamak
  • Poliomyelit ve çiçek gibi bazı hastalıklarda eradikasyonu sağlamak
Anayasamızın 49. maddesi "Devlet, herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesini ve tıbbi bakım görmesini sağlamakla ödevlidir" demektedir.
İyi bir hekimin kendisine başvuran her çocukta "bu benim çocuğum olsa idi ne yapardım ?" diye düşünüp öyle karar vermesi, yönlendirmesi ve öneride bulunması gerekir. Ücretsiz aşılama Sağlık Ocaklarında ve Ana Çocuk Sağlığı Merkezlerinde yapılmaktadır.
Sağlık Bakanlığının bütçesi genel bütçenin % 2 si kadardır. Bir yılda çocuk başına aşı için bütçeden ayrılan pay 1 Doları geçmemektedir. Bu koşullarda, Sağlık Bakanlığının imkanları ile herkesi ücretsiz olarak ABD ve Avrupa standartlarında aşılamamız imkansızdır. Ancak ekonomisi gelişmiş sanayi ülkelerinin bile çoğunda aşı ücretsiz olmayıp sağlık sigortası veya bağlı bulunduğu kurum ödemektedir.

Sağlık Bakanlığının önerdiği aşı takvimi aşağıdadır.
  1. BCG
    • 2. Ayda
    • İlkokul 1. sınıfta ( PPD kontrolu ile )
  2. DBT ve POLİO
    • 2. ayda
    • 3. ayda
    • 4. ayda
    • 16. ayda
    • İlkokul 1. sınıfta ( sadece polio )
  3. KIZAMIK
    • 9. ayda
    • 15-59. ay arasında
    • İlkokul 1. sınıfta
  4. HEPATİT B
    • 3. ayda veya doğumda veya 2. ayda
    • 4. ayda 1. ayda 3. ayda
    • 9. ayda 6. ayda 9. ayda
  5. Td
    • İlkokul 1. sınıfta
    • İlkokul 5. sınıfta
  6. T Lise 1. sınıfta
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Haziran 2006       Mesaj #18
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bebeklerde Beslenme ve Uyku Arasındaki İlişki


Beslenme ve uyku bebeğin hayatında birbirini etkileyen süreçlerdir. Doğumdan sonraki ilk haftalar bebekler zamanlarının büyük bölümünü uyuyarak sadece beslenme amaçlı uyanık kalarak geçirirler. İşte bu nedenele de beslenme ve uyku düzeninin oturtulması aslında aynı sürecin parçalarıdır.

Yeni doğan bebekler genellikle annelerini emerken uyuyakalırlar. Dolayısıyla emmenin sonu ile uykuya dalış neredeyse aynı anda gerçekleşir. Eğer bu durum sonraki haftalar da devam ederse, annenin memesinde ya da kucağında uyuyakalan bebek yeniden uykuya dalmak için hep annesine ihtiyacı olduğunu düşünebilir. Bebek kendi kendisine uyumayı deneyimlemeyince kendi kendisine uyuyabileceğini de düşünemez, uyandığında yeniden uyuyabilmesi için sürekli olarak annesine gereksinim duyar. İşte uykuya gidişte anne ve bebek arasında böylesi bir bağın yerleşmesi memeden kesmeyi zorlaştırır. Memeden kesme hem bebek hem de anne için bebeğin uykuya dalabilmesi için bilmedikleri yeni bir yönteme gereksinim doğuracağından anneyi ve bebeği birlikte zorlar. Biberonla beslenen bebeklerde böylesi bir sorun daha az yaşanabilir. Bebeğe biberonunu baba ya da bakıcı da verebilir. Ancak bebeğin sadece annesi tarafından beslenmek istemesi uykuya gidişte bir bağımlılığın yaşanmasına neden olabilir.

Bebeğin ne zaman uykuya ne zaman beslenmeye ihtiyacı olduğu da çoğu zaman birbirine karıştırılabilir. Bazen anne babalar bebeklerinin uyanma nedeni olarak beslenme ihtiyacı olduğunu düşünürler. Gece uyanan bebek her zaman beslenme ihtiyacı nedeniyle uyanmaz. Özellikle gece-gündüz sürekli emmek isteyen bebeğin sorunun ilişki sorunu olduğu düşünülebilir.

Memeden kesmenin gecikmesi anne ve bebeğin duygusal olarak-bilinç-dışı- büyümeye bir sonraki sürece geçmeye gösterdikleri direnç olarak düşünülebilir. İşte uyku problemi genellikle bu türden beslenme problemeleriyle birlikte ortaya çıkar. Sadece annenin göğsünde uyuyabilen bebekler bu duruma çarpıcı bir örnektir. Emzirme sırasında ya da emzirmeden sonra bebeğin annenin göğsüyle oynayarak en kolay şekilde uykuya dalması, annenin hem emzirmeyi, hem uykuya geçişi hem de uykuyla gelen ayrılık ile başaçıkabilmesi için annenin tüm bu süreçler üzerine düşünmesine gereksinimi vardır
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Haziran 2006       Mesaj #19
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Gribal enfeksiyon bebeklerde kalbe zarar verebilir...

Gribal enfeksiyon geçiren bebeklerde kalp atış hızının artmasının, kalp kası iltihaplanmasına bağlı ani ölümlere yol açabileceği belirtiliyor.

acocuk Soğuk havalar etkisini sürdürürken uzmanlar gribal enfeksiyon kapma olasılığının yüksek olduğu bu dönemde, anne babaları basit görünen hastalığa karşı uyarıyor.
Konuyla ilgili bilgi veren Adana Numune Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Dr. Hasan Güven, bebeklerde soğuk algınlığına çok sık rastlandığını, aileler arasında pek önemsenmeyen bu hastalığın, kalbi olumsuz etkilediğini söyledi.
Burun tıkanıklığı, hapşırma, ateş, halsizlik, iştah kaybı gibi belirtileri olan gribal enfeksiyonların bebeklerin solunum yollarını zorlayarak kalp hızının artmasına neden olduğunu bildiren Güven, ''Artan kalp atış hızı kalp kası iltihabına yol açabilir. Söz konusu iltihap tedavi edilmemesi durumunda bebeklerde yüksek oranda ölümlere neden oluyor'' dedi.
Özellikle bebeklerdeki soğuk algınlığına dikkat edilmesi ve belirtilerinin gözlenmesi halinde uzmana başvurularak kalp kası iltihaplanması riskinin öğrenilmesi gerektiğini ifade eden Güven, şunları kaydetti:
''Bebeklerde oluşan iltihaplanma erken teşhis edilerek, önlem alınabilir ve ölümler engellenebilir. Ayrıca bu hastalık bebeklik döneminde ani ölümlere neden olmasa bile kalp kasının iltihaplanması sonucu oluşan ritim bozukları, ileride kalıtsal hastalıklara da neden olabilir. Anne babalar, bebeklerini doğumdan sonra bir yıl boyunca aylık kontrolden geçirmeli. Bazı anne babalar, bebeklerinin kalp atışlarını dinleyerek ritim bozukluğu olup olmadığını anlayabileceklerini düşünüyor. Bu son derece yanlış. Ritmi sadece doktorlar anlayabilir.''
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
1 Temmuz 2006       Mesaj #20
arwen - avatarı
Ziyaretçi
GÖZ İLTİHABI
Bebeğiniz göz iltihabı olduğunda uykudan gözleri birbirine yapışmış olarak kalkar. Gözpınarlarında sarımsı beyaz irin vardır. Bebeğin gözünü kaynatılıp ılıtılmış suya batırdığınız pamukla temizleyin. Eğer gözde sarı renkli bir akıntı varsa doktora gidin. Size bir antibiyotik verebilir.

Benzer Konular

12 Haziran 2016 / A.Arda Moda
1 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular
5 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
22 Kasım 2006 / Mystic@L Taslak Konular