Arama

Oryatlar (Altay Türkleri)

Güncelleme: 8 Ekim 2008 Gösterim: 6.112 Cevap: 0
GÜLGECELER - avatarı
GÜLGECELER
Ziyaretçi
8 Ekim 2008       Mesaj #1
GÜLGECELER - avatarı
Ziyaretçi
Oryatlar (Altay Türkleri)

Moğolistan'ın kuzey batısında, Çin'de ve Rusya'da yaşayan Oryatların birçok kolu vardır. Çin'de 115 bin Targut, 40 bin de Köknur Oryatları yaşar. Şamanist olan Oryatlar diğer Türk kardeşleriyle iç içe yaşarlar. Tuva olarak da bilinirler. Oryatların nüfus ve oturdukları yerlerle birlikte çeşitli boyları şunlardır: Dörvödler (Derbed) 70 bin nüfuslu Derbedler Uvs aymağında ve Uvs gölünün kenarında yaşarlar.
Sponsorlu Bağlantılar
Targutlar Moğolistan'daki nüfusları 13 bin olan Targutlar Hovd aymağında yaşarlar. Hovd şehrinin güneyinde ve Bürenhayran şehrinin kuzeyinde ve güneyinde otururlar.
Sahcinler Targutların bir kolu olan Sahcinler, Hovd aymağının ortasında ve doğusunda yaşarlar. Nüfusları 30 bin civarındadır. Bayadlar (Bait) 47 bin nüfuslu Bayadlar Hovd aymağında, Har Us Nur gölünün doğusunda yaşarlar.
Darhadlar 17 bin nüfuslu Darhadlar, Moğollaşmış Türklerdir.
Öld (Eleut) Hovd'un kuzeyinde yaşarlar. Çok azı da Arhangay aymağında yaşayan Eleutların nüfusu 15 bindir. Mingatlar (Miyangatlar) 6 bin nüfuslu Mingatlar, Uvs oymağındaki Har Us Nur gölünün kuzeyinde yaşarlar.
UYGURLAR Diğer Türk soylularıyla beraber yaşayan Uygurlar, 17 binden fazla nüfusa sahiptir ve aralarında Sarı Uygurlar da vardır. Bayan Ölgiy ve Hovd aymaklarında yaşıyorlar.
ÖZBEKLER 20 bin nüfuslu özbekler, ülkenin kuzey batısında.
KIRGIZLAR Yerleri tam bilinmeyen ve nüfusları da tam tesbit edilemeyen Kırgızlar, Uranhay ve Oryatlarla birlikte yaşıyor. Nüfus ve yerlerinin tam tesbit edilemeyişinin sebebi Kazak,Kırgız, Uranhay ve Oryatların hemen hemen aynı kökten gelmeleridir.
TATARLAR nüfusları 5 bin civarında ve dağınık yaşıyorlar.

Altay Türkçesi ve Edebiyatı Bugün, Dağlık Altay Özerk Cumhuriyeti’nin resmî dili Altayca ve Rusçadır. Altay Türkçesi yazı dili Altay Kişi ağzına dayanmaktadır. Okullarda Altay Türkçesi sadece ders olarak okutulmakta, eğitim ise Rusça ile yapılmaktadır. Bununla birlikte Gorno-Altaysk Pedogoji kolejlerinde ve Dağlık-Altay Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesinde, Altay Dili ve Edebiyatı bölümünde Altayca ve Rusça eş-zamanlı olarak okutulmaktadır. Altay diliyle yazılmış okul kitapları, gazete, dergi ve bilimsel çalışmalar yayımlanmaktadır. Radyo ve televizyonda ise çok kısıtlı saatlerde Altay Türkçesi ile yayın yapılmaktadırAltaycanın devlet dili olarak kabul edilmesiyle birlikte (1997) Altay dilinin gelişmesi beklenirken pratikte durumun böyle olmadığı Altaylı bilim adamlarınca vurgulanmaktadır (Çumakayev, 2003:141). Altay Türkçesi yazı dili ve ağızlarının korunması son yılların güncel meselelerindendir. Altay hükümeti tarafından 1993, 1997 ve 2002 yıllarında Altaycanın bütün okullarda daha güçlü bir konuma getirilmesi yönünde kararlar alınmıştır (Çumakayev 2003:141).Altay Türkçesini bilmeyen ya da çok az bilenler, genellikle Rusça konuşulan köylerde, Gorno-Altaysk şehrinde yaşayanlar ve yatılı okullarda yetişen çocuklardır. Geçmişte Altay dilini bilmeyen çocuklar için zorunlu eğitim dili Altay Türkçesi olmuş, ancak, daha sonra 1970 yılında okul eğitiminin Rusça yapılması kararı alınmıştır.Altay ülkesinde eğitim dilinin Altay Türkçesiyle olmaması bir dilin unutululup kaybolması için yeterli bir sebeptir. Tespitlerimize göre Altaylıların evde, aile içinde konuşma dili olarak ana dili yerine genellikle Rusçayı kullanmaları, bu Türk boylarının kendilerine yaptıkları en büyük kötülük olmuştur. Böylelikle, maalesef, ana dillerinin ölüm sürecini hızlandırmışlardır.Dağlık-Altay Cumhuriyeti’nde yaşayan Kuzey Altaylıların ağızları, birçok Altaylı dilci tarafından çok farklı özelliklere sahip birer dil gibi kabul edilmektedir. Bu grupların aydınları için de durum böyledir. Bu aydınların hemen hepsi onların kendi ağızlarıyla eğitim almalarının gerekliliğini değişik şekillerde dile getirmektedir (Çumakayev, 2003:143). Kuzey Altay ağızları, güney altay ağızlarına göre daha çok Rusça etkisi altında kalmış ve kaybolma sürecine girmiştir. Unesco’nun “Kırmızı Kitabı”nda (Unesco Red Book on Endangered Languages) “Tehlikedeki Diller” listesinde Altay ağızlarının tamamı yer almaktadır. Adı geçen listede bu ağızların durumu “hemen hemen yok olmak üzere” şeklinde belirtilmiştir. Yoğun olarak Kemerova oblastında yaşayan Teleütlerin ağzı için ise “kaybolmuş olabilir” açıklaması yapılmıştır. Ülkedeki gözlemlerimize göre, yazı dilinin Altay Kişi ağzına dayandırılması güney ağızlarını kuzey ağızlarına göre daha çok korumuştur. Ancak, kuzey Altaylıların sayıca az olmaları ve çoğunlukla Rusların yoğun olduğu bölgelerde oturmaları; kuzey ağızlarının kaybolmasını ve Kuzey Altaylıların asimilasyonlarını hızlandırmıştır (Çumakayev, 2003:144).Altay Türkçesi ağızlarında; Türk boylarının birbirlerinden uzak nehir boylarında ve dağ vadilerinde yaşamaları, boyların birbirleriyle ve Ruslarla geç zamanlarda bütünleşmesi , bu bölgede İslamî etkinin olmayışı, uzun süre yazı dilinin olmaması gibi sebeplerle Eski Türkçe dönemine ait arkaik özelliklerin bugüne kadar korunabilmesini sağlamıştır. Fakat günümüzde bu şartların hepsi değişmiş ve ağızlar kaybolma sürecine girmiştir.Altay Türkleri Hakkında Genel Bilgiler Coğrafî ve Ekonomik YapıDağlık Altay Özerk Cumhuriyeti; Kazakistan bozkırları, Moğolistan’ın yarı çorak toprakları ve Sibirya dağ ormanlarının kavuştuğu bölgede yer almaktadır. Altay dağları, Rusya’nın Tibet’i sayılabilecek nitelikte olup, eşsiz doğal ve kültürel zenginliğe sahiptir. Ülke, Kazakistan ve Moğolistan dışında Rusya Federasyonu içinde yer alan Tuva ve Hakas Cumhuriyetleri, Altay Kray (Altay Bölgesi) ve Kemerova Oblastı ve Çin-Uygur (Şin-Can) Özerk bölgesi ile sınır komşusudur.İklim bakımından karasal iklime sahip olan Altay’da yaz mevsimi kısa süreli ve sıcak geçer. Soğuk ve yer yer dondurucu geçen uzun bir kış mevsimi vardır. Yıllık ortalama sıcaklık +1˚C- / -6,7˚C arasında değişir. Kışları -31˚C’ ye kadar ısı düşebilmektedir. Yıllık yağış miktarı ise 100-1000 m3 arasında değişir. Bol yağış alan bölgede bitki örtüsü Türkiye’nin Karadeniz kıyılarıyla benzerlik gösterir.Dağlık ve tepelik bir görüntüye sahip olan Dağlık Altay ülkesi, sıra dağlarla çevrili olup, bölgede bu dağları birbirinden ayıran dar ve derin nehir vadileri bulunmaktadır. Dağlardan Üç Sümer (Beluha) dağı 4206 m’lik zirvesiyle Sibirya’nın en yüksek noktasıdır.Dağlık Altay’da çok önemli miktarda doğal su kaynakları vardır. Sayısı yirmi binden fazla olan nehir ve derelerin uzunluğu 60.000 km’ den fazladır. 7.000 civarındaki gölün kapsadığı alan ise 700 km²’yi aşmaktadır.En uzun nehirleri olan Kadın (Katun) ve Biy (Biya) birleşerek, Sibirya’nın en uzun nehri Ob’u oluştururlar. En büyük göl olan Altın Köl (Teletskoye)’ün kapsadığı alan 230.8 km² ve derinliği ise 325 m’yi bulmaktadır. Altay bölgesi dağ gölleriyle ve buzullarıyla birlikte büyük miktarda ve kaliteli içme suyu rezervlerine sahiptir. Kullanılabilir yer altı suyu ise günlük 22 milyon m³’ tür. Ayrıca ülkede bulunan doğal mineral su kaynakları şifa verici niteliktedir.Dağlık Altay Cumhuriyeti; coğrafî özellikleri ve güzellikleri açısından, özetle doğayla barışık yaşama inanışı etrafında şekillenen ve ondan beslenen Kamlık için ideal bir çevreye sahiptir.Ülke, coğrafî olarak on bölgeye ayrılmaktadır. En geniş topraklara sahip olan bölge Koş-Agaş’tır. Nüfus olarak en kalabalık bölge ise Mayma’dır (Samayev, yılına ait son istatistikî verilere göre ülkenin*1992). 2002-2003 bölgeleri ve bu bölgelere bağlı yerleşim yerleri ile buralarda yaşayan yöre halkının nüfusu aşağıda verilmiştir. 2002-2003 yıllarındaki **veriler içinde Türklerin sayıları ayrıca belirtilmemiştir. Fakat 1997 yılına ait kısmî sayım bilgileri içinde bazı bölgelerdeki Türk boylarının sayıları aşağıdaki tabloya dipnotlar halinde ilâve edilmiştir. Altay Özerk Cumhuriyeti’ndeki halkın çoğunluğu şehir merkezlerinde, Altay Türklerinin çoğunluğu ise köylerde ve kırsal kesimde oturmaktadır. Geçim kaynakları arasında en başta tarım ve hayvancılık gelmektedir. Ülkede at, koyun, geyik besiciliği yapılmakta; yılda 27 ton et, 75 ton süt, 23 tondan fazla geyik boynuzu, 13 milyon yumurta ve yaklaşık 700 ton bal, 1000 ton peynir üretimi gerçekleştirilmektedir (Modorov, 2001). Kadın, Biy nehirleri ve Altın göl, Aya göl gibi gölleri ile Altay ülkesi; rafting, kayak, dağcılık ve orman yürüyüşü gibi sporlar için bulunmaz bir yerdir. Bölge doğal güzellikleri sebebiyle özellikle Rusya Federasyonu içlerinden gelen yerli turistlerin ilgisini çekmektedir. Böylelikle son yıllarda turizm de önemli geçim kaynakları arasında yerini almıştır.Kaynak kişilerden elde edilen bilgilere göre 1990’lı yıllarda büyük ekonomik kriz yaşayan Rusya’nın durumu Altay ülkesine de yansımıştır. Derleme sırasında, insanların birkaç yıldır maaş ve emeklilik ücreti alamadıkları, çoğunun işsiz olduğu ve bu durumun yöre halkını ümitsizliğe, depresyona ve alkolizme ittiği, Altay Türklerinin bu durumdan fazlasıyla etkilendiği gözlemlenmiştir.Yöre halkı hayatlarını çoğunlukla tarlalarına ekip diktikleri ve hayvanlarından elde ettikleri ürünlerle hayatını idame ettirmektedir. Hangi sosyal statüden, hangi meslek grubundan olursa olsun bu şartlar hemen herkes için geçerlidir. Bu yönüyle şehir hayatı, ekonomik açıdan büyük ölçüde kırsala bağımlıdır Siyasî ve Etno-Demografk YapıAltaylar, geçmişte Hun, Uygur, Kırgız, Kara Kıtay ve Naymanların hüküm sürdüğü bir bölgedir (Modorov, 2001; Samayev, 1992). Çağlar boyunca bir Türk yurdu olmayı sürdürebilen Altay, 15. yüzyılın sonlarından 18. yüzyılın ortalarına kadar Batı Moğollarından Cungar (Oyrot) hanlığının hâkimiyetinde yaşamıştır. 1756 yılından sonra ilk olarak Kuzey Altaylılar daha sonra da Güney Altaylılar Rus hâkimiyetine girmiştir. 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren -bilhassa 1861 yılından sonra- yoğun bir Rus akınına uğrayan bölgede Ruslar, 1919 yılında kontrolü tamamen ele geçirmişler, bu tarihten sonra göçle bölgeye yerleşen Rus nüfusu ezici bir çoğunluğa ulaşmıştır.1922 yılında SSCB’ye bağlı olarak Oyrot Otonom Bölgesi kurulmuş, 1948 yılında Oyrot adı değiştirilerek “Gorno-Altaysk” (Dağlık Altay) adı verilmiştir. Rusya Federasyonu’na bağlı Dağlık Altay Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti, Gorno-Altaysk şehridir. Eski adıyla Ulalu (1948’e kadar Oyrot-Tura) olan bu şehirde toplam ülke nüfusunun yaklaşık dörtte biri yaşamaktadır (Samayev, 1992).1992 yılının Mayıs ayında “Gorno-Altayskiy Respublika (Dağlık Altay Özerk Cumhuriyeti) adıyla Rusya Federasyonu’na bağlı bir cumhuriyet olarak statüsü belirlenmiştir. Ülkenin yönetimi 41 üyesi olan “El-Kurultay” adındaki meclis tarafından yürütülür. Anayasası 1997 yılında kabul edilmiştir. Devlet başkanı ise halkın katıldığı seçimle belirlenmektedir. Ülkede Altay Türkçesi ve Rusça resmî dillerdir (Modorov, 2001; Devlet; 1989: 213).Dağlık Altay Özerk Cumhuriyeti’nin etnik profilinin %63’ünü Ruslar, % 31’ini Altaylılar ve %5’ini Kazaklar oluşturmaktadır. % 1 oranda da Ukrayn, Alman ve diğer halklar yaşamaktadır. Ruslar, yoğun olarak Mayma, Turaçak, Şebalın, Üst-Koksa aymaklarında ve Gorno-Altaysk şehrinde oturmaktadırlar. Tuba, Çalkandı, Kumandı, Telengit, Altay kişi ve seyrek olarak Teleütlerden oluşan “Altaylılar” ise genel olarak, Ulağan, Üst-Kan, Ongüday bölgelerinde, Kazaklar ise Koş-Ağaç bölgesinde meskundurlar.Altay Türkleri; güney ve kuzey olmak üzere iki gruba ayrılır. Kuzey Altaylılar Ural tipine, Güney Altaylılar ise Orta Asya ya da Güney Sibirya tipine girmektedirler.Sibirya’ya ve Altay bölgesine önce misyonerler ve bilim adamlarıyla giren Ruslar, 19. yüzyılda bölgede kesin hâkimiyeti elde etmiş ve Altay ülkesi kitleler halinde Rus köylülerin göçüne uğramıştır (Yoloğlu, 2002/44: 649). Altaylılar, özellikle, tarıma elverişli bölgelerde sayıca artan Rusların aralarında kalarak kendi topraklarında azınlık durumuna düşmüşler ve doğal bir şekilde kültürel başkalaşma sürecine girmişlerdir. II. Dünya Savaşı’ında ve sonrasında birçok Altaylı hayatını kaybetmiş, önemli bir kısmı da Rusların getirdiği salgın hastalık sonucu ölmüştür. Yani Rus nüfusu hızla artarken Altay nüfusu daha da azalmıştır (Somuncuoğlu, 2000: 141-142).Rusların bölgeye yerleşmesinden kısa bir süre sonra Altayda yoğun bir Hristiyanlaştırma faaliyeti başlamış, zaten demografik ve kültürel açıdan Rus baskınına uğrayan Altay Türkleri, ayrıca Ortodoks misyonerlerin yoğun baskısına maruz kalmıştır. Âdeta zor kullanılarak din değiştirmeye mecbur bırakılan Altaylılar Hristiyanlaşmış, bunun sonucu olarak bir kısmı Ruslaşmıştır. Yerli halkı Hristiyanlaştırma çabaları bugün de devam etmektedir. Fakat bugün misyonerlik görevini Ruslardan ziyade Koreliler devralmış gözükmektedir.Altay bölgesine ve Altay Türklerinin sayısına bugünün penceresinden baktığımızda geçmişten farklı bir durum yoktur. 16. yüzyıldan beri devam eden Hristiyanlaştırma süreci farklı bir boyut kazanmıştır. O zamanla bugün arasında tek fark, şimdiki misyonerlerin işinin daha kolay olduğudur. Çünkü bugünün Altay Türkleri din, dil ve millî kimlik açısından geçmişte derin darbeler almış bir halktır. Bütün bu şartlar, Altay bölgesinde 16. yüzyılın sonlarından 21. yüzyılın başlarına kadar etno-demografik yapının homojenliğini yüzyıllar boyunca tahrip etmiş ve onları aslından uzaklaştırmıştır.
"Alıntı"


Benzer Konular

 Altay
13 Şubat 2007 / Kral_Aslan Müzik tr
16 Mayıs 2016 / Misafir Asker tr
10 Haziran 2008 / Misafir Taslak Konular
29 Temmuz 2010 / kyle Spor tr
10 Haziran 2013 / ThinkerBeLL Edebiyat