Arama

Astronomi (Uzay) Haberleri - Sayfa 8

Güncelleme: 15 Ekim 2018 Gösterim: 201.055 Cevap: 523
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
3 Temmuz 2010       Mesaj #71
Avatarı yok
Yasaklı
Son İki Mekik Gecikecek

Sponsorlu Bağlantılar
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), uzay programı kapsamında bu yıl yapılması öngörülen son iki uzay mekiği gönderilmesinin gecikmeli olarak gerçekleştirileceğini bildirdi.

NASA'dan yapılan açıklamada, yörüngedeki Uluslararası Uzay İstasyonu'na (UUİ) gönderilecek son malzemelerin hazırlanması sürecinin uzaması nedeniyle Discovery mekiğinin fırlatılmasının Eylül ayından 1 Kasıma, Endeavour mekiğinin fırlatılmasının ise Kasım ayından 26 Şubata ertelendiği kaydedildi.

Mekik yolculuklarının Discovery ve Endeavour'un fırlatılmasıyla sonlandırılacağı anımsatılan açıklamada, Discovery'nin UUİ'ye ihtiyaç malzemesi ikmali yapacağı, mekik yolculuklarına 134'üncü uçuşla son noktayı koyacak olan Endeavour'un ise 1,5 milyar dolar değerindeki Alfa Manyetik Spektrometre parçacık algılayıcısı götüreceği ifade edildi.

ABD yönetimi yüksek maliyet nedeniyle mekik uçuşlarının sonlandırılmasını, NASA'nın mali kaynaklarının çevre, iklim değişikliği gibi konulara yönlendirilmesini istiyor. Obama yönetimi, yeni uzay aracı ve bu yöndeki diğer uzay çalışmalarının özel sektöre devredilmesinden yana bir tutum izliyor.


Kaynak: Ntvmsnbc-Ajanslar (02 Temmuz 2010 Cuma/TSİ:09:36)
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 21:23
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
7 Temmuz 2010       Mesaj #72
Avatarı yok
Yasaklı
Betelgeuse'tan İkinci Güneş mi Çıkacak?

Sponsorlu Bağlantılar
Rusya Uzay Ajansı "Roskosmos"un internet sitesinde yer alan habere göre, Hawaii'deki Mauna Kea yanardağının zirvesinde bulunan Keck Teleskobu vasıtasıyla ulaşılan verileri değerlendiren bilimadamları, Betelgeuse'nin son 16 yılda kutuplarından basılarak daha önce sahip olduğu yuvarlak şeklini hızla kaybettiğinin gözlendiğini aktardı.

Bilimadamları, dev yıldızda meydana gelen bu değişikliklerin; aylar, hatta haftalar içerisinde Betelgeuse'nin süpernova'ya dönüşeceğinin işareti olabileceğini öne sürüyor.Bazı bilimadamları, meydana gelecek patlamada yayılacak ışığın şiddetinin Ay'ın yansıttığı ışığa eşdeğer olacağını söylerken; kimi bilimadamları ise patlamanın çok daha parlak olacağını iddia ederek, Dünya'nın kısa süreliğine de olsa adeta iki "güneşi" olacağını savunuyor. Patlamanın Dünya için tehlikeli olmadığını vurgulayan bilimadamları, patlama sonrasında oluşan zararlı parçacık dalgalarının yüzyıllarca sonra Yerküreye ulaşacağını belirtiyor.

‘Beyaz Geceler’

Süpernova patlamasının 5-6 hafta süreceğini belirten bilimadamları, patlama zamanı yayılan ışık nedeniyle gezegenimizin bazı bölgelerinde, insanların "beyaz geceler"le tanışacağını (kutuplar ve yakınlarındaki aydınlık geceler), bazı bölgelerde ise gündüz aydınlığının 2-3 saat uzayacağını söylüyor.

Nebula Olacak

Patlamanın ardından Betelgeuse tamamen sönerek, insanlara bulutsu (Nebula) şeklinde görünecek.

Yengeç İki Yıl Parlamıştı

1054 yılında Çin ve Arap astronomlar tarafından kayıtlara alınan bir süpernova neticesinde oluşan Yengeç Bulutsusu (Crab Nebula), bize uzaklığının 6000 ışık yılı olmasına rağmen haftalarca Venüs'ten daha parlak görünmüş ve yaklaşık iki yıl boyunca da çıplak gözle izlenecek parlaklığa sahip olmuştu.

Güneşin Bin Katı

Yerküreye 500 ışık yılı uzaklıktaki Orion Takımyıldızı'nda yer alan dev Betelgeuse yıldızı, 4,5 milyar yaşındaki Güneş'e karşılık sadece birkaç milyon yaşında.Güneş'in 1000 katı büyüklüğünde ve 100 bin katı parlaklığında olan Betelgeuse, Güneş Sistemi'nin merkezinde olsaydı büyüklüğüyle Merkür, Venüs ve Dünya'yı içine alarak Jüpiter'e dek uzanırdı.
Dev yıldızın yüzeyinde saptanan ortalama yüzey sıcaklığı, Güneş'in yüzey sıcaklığından 3 bin derece daha sıcak, 9 bin derece.


Kaynak: Ntvmsnbc-Ajanslar (07 Temmuz 2010 Çarşamba/TSİ:11:56)
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 21:26
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
8 Temmuz 2010       Mesaj #73
Avatarı yok
Yasaklı
Göktaşından Gelen Toz

Japonya'nın 7 yıl önce uzaya gönderdiği ve göktaşından numune getirdiğine inanılan Hayabusa uzay sondasının kapsülünde 'minik parçacıklar' bulundu.

Japon Havacılık ve Uzay Keşif Ajansının (JAXA) bildirisinde, bu küçük tozların, ümit edildiği gibi, Itokava göktaşından mı yoksa yeryüzünden mi geldiğinin anlaşılması için incelenmesi gerektiği belirtildi.

Bildiride, kapsülü açma işlemine 24 Haziranda başlandığı ve içeride minik parçacıklar bulunduğunun teyit edildiği kaydedildi.JAXA sözcüsü, sondanın 7 yıl önce dünyadan ayrılırken gerçekten sıkıca kapalı olmadığını, bu durumun da içinde yeryüzü kaynaklı tortuların bulunabileceğini akla yatkın hale getirdiğini söyledi. Bu minik parçacıkların kökenini belirlemek için yapılacak incelemelerin birkaç hafta süreceği kaydedildi. Kapsül, incelenmek üzere Tokyo'nun batısındaki Kanagava'da bulunan Sagamihara bilimsel araştırma merkezine teslim edilmişti.

Kapsülün, Hayabusa sondasının 2005'te konduğu, Dünya'dan 290 milyon km ötedeki "on milyonlarca ila yüz milyonlarca yaşındaki" Itokava göktaşından numuneler getirmiş olması bekleniyor.

Bu numunelerin güneş sisteminin kökeniyle ilgili daha fazla bilgi sağlamasını uman bilim adamları, Hayabusa'nın görevini yerine getirip getirmediğini öğrenmek için birkaç hafta beklemek zorunda.


Kaynak: Ntvmsnbc-Ajanslar(08 Temmuz 2010 Perşembe/TSİ:10:35)
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 21:29
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Temmuz 2010       Mesaj #74
Avatarı yok
Yasaklı
Rosetta 'Yeni Bir Dünya' Keşfetti


Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) Almanya'nın Darmstadt kentindeki uzay operasyonları merkezinin yetkilisi Holger Sierks, uzay aracının Osiris (Optical, Spectroscopic and Infrared Remote Imaging System) adlı kamerasıyla dün 100 kilometreyi aşkın çapı bulunan dev göktaşı Lutetia'nın krater ve birçok ayrıntısını gösteren harika görüntüler elde edebildiğini belirterek, "Rosetta bilim adamlarını yıllarca meşgul edecek yeni bir dünya keşfetti" dedi.

Rosetta'nın hatasız bir yol izleyerek çok başarılı bir görev yerine getirdiğini söyleyen Sierks, "Eskiden uzaktaki bir yabancı olan göktaşı şimdi yakın bir dost oldu" diye konuştu.

Avrupa sondası Rosetta, dün TSİ 19.10'da Mars ve Jüpiter'in yörüngeleri arasında bulunan ve güneş sisteminin geçmişi konusunda önemli ipuçları sağlayabilecek Lutetia'nın yaklaşık 3 bin km uzağından, daha sonra da 6 km uzunluğundaki daha küçük göktaşı Steins'a 800 mesafeden geçti.

Dünyadan 450 milyon km uzakta bulunan ve gönderdiği veri sinyallerinin ulaşması 25 dakika süren Rosetta, saatte 55 bin km hızla yanından geçtiği göktaşının bileşenlerini tespit edebilmek için çevresinde gaz veya toz ya da manyetik alana sahip bulunup bulunmadığını ölçtü.

2 Mart 2004'te uzaya gönderilen Rosetta, Güneş çevresindeki seyahatinde şimdiye dek yaklaşık 5 milyar km yol katetti ve hızını artırmak, aynı zamanda rotasını değiştirmek için üç kez Dünya'nın (Mart 2005, Kasım 2007 ve Aralık 2009) ve bir kez de Şubat 2007'de Mars'ın yakınından geçerek gezegenlerin çekim gücünü kullandı.

Bu kozmik bilardonun son etabında, Rosetta uzay aracı, 2014'te Dünya'ya 675 milyon km uzaktaki 67/P Churyumov-Gerasimenko kuyruklu yıldızına toplam 6,5 milyar km yol katettikten sonra yaklaşacak.

Gök cisminin yörüngesine girerek yan yana hareket edecek ve ayrıntılı görüntülerini Dünya'ya geçecek Rosetta, daha sonra kuyruklu yıldızın yüzeyine kimyasal analiz yapması için buzdolabı büyüklüğünde bir robotu Kasım 2014'te indirecek.

Kuyruklu yıldızın yörüngesine girerek, Philae modülünü bırakması planlanan Rosetta'nın Amerikalıların kullanımına tahsis edilmesi öngörülüyor.

Oluşumlarından bu yana çok az kimyasal değişikliğe uğrayan kuyruklu yıldızların keşfi, Güneş Sistemi ve evrenin gerçeklerinin anlaşılması açısından önemli bulunuyor.

Uzay aracının asıl hedefi olan Wirtanen kuyruklu yıldızı ise çoktan Güneş Sistemi'nin dışına çıkmış bulunuyor.

Yaklaşık bir milyar euroya mal olan Rosetta uzay mekiği Avrupa'nın uzay çalışmalarının amiral gemisi niteliği taşıyor.

Uzmanlar, kuyruklu yıldıza inen aracın ayaklarının çok sağlam olması gerektiğini belirterek, inişin yıldızın seyir yönünün tersine olması nedeniyle bu operasyonun zorluğuna dikkat çekiyor.

Kuyruklu yıldız projesine ve ilk kez bir kuyruklu yıldıza iniş yapacak uzay aracına, 1799'da Mısır'ın Reşit (Rosetta) kenti civarında bulunan, üzerinde Yunanca ve hiyeroglif yazılar ve hiyeroglifin çözülmesini sağlayan bazalt tabletten ''Rosetta'' adını veren bilim adamları, hedef olarak ilk başta, Dünya'yı sık sık ziyaret eden Wirtanen kuyruklu yıldızını seçmişlerdi.





Kaynak:AA(11 Temmuz 2010 Pazar/TSİ:13:32)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Temmuz 2010       Mesaj #75
Avatarı yok
Yasaklı
Balon Şişiren Karadelik

Yeni keşfedilen küçük bir karadelik, 1000 ışıkyılı uzunlukta parçacık fıskiyeleri püskürtürken gözlemlendi. Bu parçacıklar, dev bir gaz balonunun hızla büyümesine yol açıyor.

Karadeliklerin ters yönde püskürttükleri bu parçacık fıskiyelerine gökbilim dilinde jet deniyor. Tabii karadelikler kendilerine “olay ufku” denen kritik bir mesafeden daha çok yaklaşan tüm maddeyi, hatta ışığı bile bir daha dışarı çıkmamak üzere hapsettiklerinden, bu jetler karadeliğin kendisinden çıkmıyor.

Çevrelerinde bulunan (örn:yakındaki bir yıldızdan çaldıkları) madde güçlü kütleçekimine kapıldığı karadeliğe düşmeden önce çevresinde hızla dönen bir disk oluşturuyor ve disk içinde muazzam hızlara ve sıcaklıklara ulaşan madde X-ışınları yayarak karadeliğin varlığını belli ediyor.

Disk içinde hızla dolanan gaz ve toz zerreciklerinin bir kısmı karadelik tarafından yutulmak üzere olay ufkundan içeri düşerken, bir kısmı da içeri düşmeden karadeliğin muazzam manyetik alanının kutuplarından uzaya püskürerek gözlenen bu jetleri oluşturuyor.

Ancak bu jetler genellikle gökadaların merkezlerinde bulunan milyonlarca, hatta milyarlarca Güneş kütlesinde dev karadeliklerce püskürtülüyor. Bu dev kütleli karadeliklerin bazıları çevrelerinde çok yoğun “gıda” bulunduğu için öylesine faaller ki, yaydıkları ışınım, içinde yeraldıkları yüzmilyarlarca yıldız içeren gökadanın toplam ışığını bile bastırıyor. Böylesine yoğun ortamlara genellikle evrenin gençlik yıllarında rastlandığı için, “kuasar” denen bu dev karadelikler çok ötelerde, milyarlarca ışık yılı uzaklıklarda gözleniyor.

Oysa gökbilimcilerin Şili’deki Avrupa Güney Gözlemevi’ndeki (ESO) Çok Büyük Teleskop (VLT) ile NASA’nın Chandra X-ışını Uzay Teleskobu ile gözlemledikleri karadelik yalnızca birkaç Güneş kütlesinde. Bunlar, Güneş’in en az sekiz katı kütlesinde büyük yıldızların kısa ömürleri sonunda merkezlerinin çökmesiyle oluşuyor. Birkaç Güneş kütlesindeki merkez çökerek boyutsuz bir nokta büyüklüğünde bir karadeliğe dönüşürken, yıldızın dış katmanları da çöküşün tetiklediği bir süpernova patlamasıyla uzaya saçılıyor. Bu tür karadeliklere gökbilim jargonunda “yıldız kütleli karadelik” deniyor.

Kuasarlar gibi kutuplarından parçacık jetleri püskürten ve çok ender görülen bu tür karadelikler gökbilim dilinde “mikro kuasar” diye adlandırılıyor.

Dünya’dan 12 milyon yıl uzaklıkta NGC 7793 adlı sarmal gökadada belirlenen mikrokuasarın daha da şaşırtıcı tarafı, görece küçük kütlesine karşın sahip olduğu muazzam güç.

Bu jetler, yıldızlar arası ortamda bulunan gaza çarparak ısıtıyor ve genişliyor, sonuçta topak biçimli gaz balonları oluşturuyor. Yeni keşfedilen mikrokuasarın şişirdiği sıcak gaz balonların 1000 ışıkyılı uzunlukta olduğu belirlenmiş.

Gökbilimcilere göre bu karadeliğin olay ufku zihinde bir futbol topu büyüklüğünde canlandırılacak olsa, aksi yönlerde fışkıran jetler Dünya’dan Plüton’un yörüngesinden daha ötede bir noktaya kadar uzanır.

Mikrokuasardan çıkan jetlerin ortamdaki gaza çarptıkları noktaları belirleyen gözlemciler, gaz topaklarının saatte yaklaşık 1 milyon km hızla genişlediğini hesaplamışlar.

Topakların büyüklüğü ve hızlarından da jetlerin en az 200 bin yıldır püskürmekte olduğu belirlenmiş.


NOT:Mikrokuasar; biri yıldızdan oluşan karadelik veya nötron yıldızı ve diğeri yıldız olmak üzere en az iki nesneden oluşan ve yıldızdan karadeliğe madde akımına neden olan yapıya verilen özel ad.



Kaynak:Ntvmsnbc(12 Temmuz 2010 Pazartesi/TSİ:11:41)
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 21:31
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
13 Temmuz 2010       Mesaj #76
Avatarı yok
Yasaklı
Dünya Kaç Yıl Gençleşti?

Dünya’nın sanılandan daha genç olduğu kanıtlandı ama bu süre kimine göre 120, kimine göreyse 70 milyon yıl.

İngiliz bilimcilerin jeolojik araştırmasına göre, Dünya'nın yaşının daha önce tahmin edilen 4,537 milyar yıldan 70 milyon yıl eksik. Araştırmaya başkanlık eden İngiltere'nin prestijli Cambridge Üniversitesi'nden Dr John Rudge, Dünya'nın yaşını teyit etmek için kabuğundaki bileşenleri Güneş Sistemi ile aynı yaşta olan göktaşındaki bileşenlerle mukayese ettiklerini belirterek, yerkürenin oluşumunun önceden düşünülenden çok daha fazla zaman aldığı sonucuna vardıklarını kaydetti.

Haziran başında basına açıklanan bir başka araştırmadaysa, Dünya’nın yaşı 120-130 milyon yıl düşürülmüştü. Kopenhag’daki Niels Bohr Enstitüsü ve ABD’deki California Teknoloji Enstitüsü’nden (Caltech) araştırmacılarınca gerçekleştirilen yeni bir çalışmaysa, gezegenler arası çarpışmayı doğrulamakla birlikte Dünya ve Ay’ın daha geç, Güneş Sistemi’nin oluşmasından 150 milyon yıl sonra ortaya çıktığını gösteriyor. Araştırmacılara göre Dünya ve uydusu, Venüs ve Mars kütlelerinde iki gezegen arasındaki çarpışmanın ürünü.

Çarpışmaların, gezegenin bir kısmının erimesine ve metalin çekirdeği oluşturmak üzere Dünya'nın merkezinden ayrılmasına yol açtığını belirten bilimciler, bu süreç sırasında gezegenin erimiş metal ve dış yüzey mantosunun birbirinden ayrılarak şu anki ölçü ve jelolojik formunu alan Dünya'nın doğduğunu ifade ettiler.

Araştırmacılar, bu görüşü aydınlatmak için Dünya'nın mantosundaki 182-hafnium ve 182-tungsten adı verilen iki kimyasal izotopu incelediler. Birkaç milyon yıllık süre zarfında hafniyum tungstene dönüşürken, metal seven tungsten de oluşmakta olan çekirdeğe karıştı. Bu da Dünya'nın ne kadar sürede ayrıştığını gösteren bir işaret olarak mantoda kaldı.

Mantodaki 182-tungsten miktarını göktaşlarında bulunan miktarla karşılaştıran araştırmacılar, böylece Dünya'nın mantosu ve çekirdeğinin tamamen ayrışmasının ne kadar sürdüğünü hesaplayabildiler.



Kaynak:Ntvmsnbc-Ajanslar(12 Temmuz 2010 Pazartesi/TSİ:10:09)
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 21:32
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Temmuz 2010       Mesaj #77
Avatarı yok
Yasaklı
Uzayda Bir Yıldız Doğdu!

NASA'nın yörüngedeki uzay teleskobu Hubble, 13 bin ışık yılı uzakta dev bir yıldızın doğuşunu görüntülemeyi başardı.

Puppis takımyıldızının güneyindeki bir bölgede tespit edilen ve 'yıldızların küvözü' olarak tanımlanan çoğunluğu hidrojenden oluşan yoğun gaz ve toz bulutu 'NGC 2467'nin fotoğrafları, yıldızların nasıl doğup büyüdüklerini ayrıntılarıyla gösteriyor.

Bilimadamları, NGC 2467 gibi yıldızların doğumuna yataklık eden bölgelerin evrende bu kadar uzaktan görülebilmesi ve incelenmesinin, diğer galaksilerin mesafesini ve kimyasal oluşumunu belirlemekte önemli olduğuna işaret ediyorlar.

Bazı galaksilerin NGC 2467 gibi onbinlerce yıldız oluşturan bölgelere sahip olduğunu belirten astronomlar, bazı galaksilerin ise çorak olduğunu kaydediyorlar.

Kısa bir süre önce toz ve çoğu hidrojen gaz bulutlarından oluşan genç yıldızların parlak mavi noktalar halinde göründüğüne, pek çok genç yıldızın da hidrojen gaz bulutunun arkasında görünmez olduğuna dikkat çekiliyor.

Uzmanlar, NGC 2467'deki hidrojen gazının sadece birkaç milyon yaşında olduğunu tahmin ediyorlar.

Nebuladaki radyasyonun büyük bölümü de 'HD 64315' isimli sıcak ve parlak dev yıldızdan geliyor.



Kaynak: AA(15 Temmuz 2010 Perşembe/TSİ:00:56)
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 21:32
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Temmuz 2010       Mesaj #78
Avatarı yok
Yasaklı
Ay Delikleri Doğal Sığınak

Alice Harikalar Diyarı adlı ünlü romanın kahramanının bir tavşanı izleyerek girdiği delikten sürprizlerle dolu bir hayali dünyaya dalar. Gezegenbilimciler de Ay yüzeyinde keşfedilen yüzlerce metre derinliğindeki çukurların “jeolojik bir harikalar diyarı”na açılan kapılar olabileceğini düşünüyor.

İlk kez Japonya’nın Kaguya uzay aracı tarafından görüntülenen çukurlar, şimdi NASA’nın Ay Yörünge Kaşifi (Lunar Reconnaissance Orbiter) adlı uydudaki güçlü kameraların hedefinde.

Bilimciler, bu çukurların ay ovalarının altında yaygın bir lav kanalları ağının “bacaları” olduğunu düşünüyorlar. Boru biçimli bu tüneller, milyarlarca yıl önce lavın akarken üst kısmının soğuyarak katılaşması ve altta akmayı sürdüren lav derelerini yalıtan bir çeper haline gelişmesiyle oluşuyor. Bu yeraltı tünellerinin varlığı, 1960’lı yıllarda Ay yüzeyinde “deniz” (mare) denen geniş ovalar üzerinde uzayıp giden kıvrımlı dar kanalları gözleyen araştırmacılarca önerilmişti. Yüksek çözünürlüklü yeni görüntüler, öngörünün doğruluğunun kanıtı olarak değerlendiriliyor.

Bu deliklerin açıldığı varsayılan tünellerin boş mu, yoksa katılaşmış lavla dolu olup olmadığı henüz bilinmiyor. Ancak, araştırmacılara göre bu tünellerin en az bir kısmı, Ay’da sürekli kalacak astronotlar için, kendilerini radyasyondan ve dondurucu soğuktan koruyacak doğal bir sığınak olabilir.

Bilimciler, Ay yüzeyinin birkaç metre altının, eksi 30 ya da 40 santigrat derecede sabit bir “sıcaklığa” sahip olacağını düşünüyorlar. Gerçi Eskimo değilseniz bu dereceler size fazla sıcak gelmiyebilir, ama astronotların Ay ekvatorunun öğlen -100, geceleyin -150 dereceye ulaşan sıcaklıklarına kıyasla bu tünellere konforlu otel gözüyle bakacakları kesin.



Kaynak:Ntvmsnbc(15 Temmuz 2010 Perşembe/TSİ:16:34)
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 21:33
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Temmuz 2010       Mesaj #79
Avatarı yok
Yasaklı
WISE, Altı Ayda 25 Bin Göktaşı Buldu

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA'nın, uzayın haritasını çıkarmayı amaçlayan en yeni uzay teleskobu, sadece 6 ay içinde daha önce görülmemiş 25 bin göktaşı tespit etti.

NASA, WISE adı verilen teleskobun ilk uzay tam taramasını yarın tamamlayacağını, ardından da yeni görüntüleme turuna başlayacağını bildirdi.

Yeni tespit edilen göktaşlarından sadece 95'inin "Dünya yakınında" olduğunun düşünüldüğünü belirten yetkililer, bunlardan hiçbirinin yakın zaman içinde Yer için bir tehlike oluşturmadığını kaydetti. Astronomide "dünyaya yakınlık" ifadesi Yer'e 48 milyon kilometre mesafe içindeki göktaşları için kullanılıyor.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden bilim adamı Richard Binzel, çoğu teleskobun evrende en sıcak ve en parlak nesnelere odaklandığına dikkat çekerek, WISE'ı farklı kılanın, uzayın görünmez nesneleri olarak adlandırılan soğuk ve karanlık nesneleri belirleme konusundaki hassasiyeti olduğunu ifade etti.

Yerden 500 kilometre yükseklikte uzaya yerleştirilen ve 320 milyon dolara malolan WISE projesinde, teleskobun yıl sonuna kadar milyonlarca yeni bulunmuş nesneyle kozmik sayım yapması planlanıyor. Yeni bulunan nesnelerin gezegenler, yıldızlar ve galaksilerle ilgili sorulara yanıt bulunmasında yardımcı olması bekleniyor.

WISE'IN gözlemi sırasında 15 yeni kuyruklu yıldızın yanı sıra birbirine çarpan galaksilerden oluşmuş ve 10 milyar ışık yılı ötedeki çok parlak bir galaksiyi de tespit ettiği kaydedildi.

WISE'ın 16 inçlik teleskobu Utah Devlet Üniversitesi'nin Uzay Dinamiği Laboratuvarı'nda yapılmıştı. Teleskop her 11 saniyede uzayın görüntüsünü alıyor.



Kaynak: Ntvmsnbc-Ajanslar(16 Temmuz 2010 Cuma/TSİ:15:16)
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 21:33
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
19 Temmuz 2010       Mesaj #80
Avatarı yok
Yasaklı
E.T İle Temas Zor!

Yarım yüzyıldan uzun bir süredir Dünya dışı akıllı uygarlıkların varlığını gösterecek radyo sinyalleri araştıran SETI projesi, umudunu önümüzdeki yıllarda devreye girmesi beklenen dev radyo teleskop dizgelerine bağlamış bulunuyordu. Ancak, iki İngiliz gökbilimciye göre bir kilometrekare genişliğindeki bir dizgenin bile yabancı uygarlıkları işitmesi neredeyse olanaksız. Nedeni, gelişmiş uygarlıkların sessizliği tercih etmeleri.

Edinburgh Üniversitesi’nden Duncan Forgan ile Portsmouth Üniversitesi’nden Bob Nichol’ün hesaplamalarına göre gökadamız Samanyolu’nda çok sayıda gelişkin uygarlık bulunabilir. Ancak, 2022 yılında tam kapasiteyle hizmete girmesi beklenen “Kilometrekarelik Dizge (Square Kilometer Array – SKA)” ile yapılacak taramalarda bile Dünya dışı akıllı varlıklardan işaret bulunması olasılığı on milyonda bir!

İki araştırmacı, bilgisayarla sanal bir Samanyolu oluşturmuşlar. Modele pek çok sayıda parametre ve bu arada yıldız evrimi, gezegen sistemlerinin oluşumu, ve yaşam alanları (yıldızların çevresinde koşulların tanıdığımız yaşam için gerekli suyun sıvı halde bulunmasına uygun olduğu bölgeler) ile ilgili en son bilgileri de dahil etmişler.

Sanal gökadaya bilinen istatistiklerdeki dağılıma göre yıldız tiplerini yerleştiren araştırmacılar, SETI projesi için “en iyi olasılığı” hesaplamak için iyimser bir varsayımla her Dünya benzeri gezegende akıllı bir uygarlığın gelişeceğini öngörmüşler. Modeli 30 kez çalıştıran iki araştırmacı sonuçta Samanyolu’nda 10 bin kadar akıllı uygarlığın bulunacağı sonucuna varmış.

En Az 10 Bin Uygarlık

Araştırmacılara göre bu kadar çok uygarlığın olması, onlarla iletişim kurabileceğimiz anlamına gelmiyor.

Bir olasılık uygarlığın kendi kendini imha etmesi.

Bir başkası, yaşanabilir bir dünyaya çarpan bir asteroidin, üzerindeki yaşamı silip süpürmesi.

Ancak, iletişim olasılığını düşüren başlıca etken, “teknoloji geliştikçe onu saptamanın güçleşmesi.”

Araştırmacılara göre son yüz yıldır uygarlığımız Dünya’dan uzaya radyo sinyalleri “sızdırıyor”. Forgan ve Nichol, SKA dizgesinin 100 parsek (326 ışıkyılı) yarıçaplı bir küre içindeki herhangi bir gezegen üzerinde kurulu olması halinde bizim varlığımızı belirleyebileceğini düşünüyorlar.

Ancak, araştırmacılara göre sürekli gelişen teknolojimiz sayesinde sinyal iletişimi için gereken güç düzeyi azalıyor ve Dünyamız radyo gürültüsünden radyo sessizliğine doğru evriliyor.


Bu unsurları, yani gökadadaki uygarlık sayısıyla ilgili tahmini, bir teknolojik uygarlığın ancak ilk 100 yılında “radyo gürültülü” olacağı varsayımını Dünyamızdaki fosil kayıtlarına dayalı “kitlesel yokoluş” projeksiyonlarına ekleyen araştırmacılar bizle, 100 parsek yarıçaplı küre içinde başka bir Dünya-benzeri (kısa ömürlü) bir uygarlık arasında radyo bağlantısı olasılığını on milyonda bir olarak görüyorlar.

Ancak araştırmacılar, bu hesabın teknolojileri bize yakın uygarlıklar için sözkonusu olduğunu, radyo dalgaları yerine daha başka iletişim araçları kullanan çok daha ileri uygarlıkların sinyallerinin daha kolaylıkla saptanabileceğini söylüyorlar.

Bunun içinde SETI’nin radyo sinyallerine dayalı “tek boyutlu” araştırmasının, daha güçlü radyasyon sinyallerini de tarayan gözlem araçlarıyla “yeni boyutlara taşınması” gereğini vurguluyorlar.

Şimdilik Elimizde Bu Var

19 ülkenin işbirliğiyle Güney Afrika, Avustralya ya da Yeni Zelanda’da 2013 yılında inşaatına başlanacak olan ve çok sayıda çanak antenden oluşacak SKA, toplam bir kilometre kare genişliğinde sinyal toplama alanına sahip olacak. İlk aşaması 2017 yılında tamamlanmasıyla gökbilim gözlemlerine başlayacak olan dizge 2022 yılında tamamlandığında 1,5 milyar Euro’ya malolacak.Dış sınırlarının çapı 180 kilometre olacak olan dizgenin merkezinde 5 km çaplı bir alana yerleştirilmiş binlerce çanak antenden oluşan “yüksek frekans” dizgesi bulunacak. Bunun dışında düşük ve orta frekanslı sinyalleri taramak üzere ayrı ayrı yerleştirilecek anten tarlaları yer alacak.

Henüz tasarım çalışmaları süren dizgedeki binlerce çanak ve onların ötesinde farklı “anten tarlaları” tarafından zaptedilen sinyaller bilgisayarlar aracılığıyla birleştirilerek 1 kilometre kare genişliğinde tek bir çanak anten gibi çalışacak. Araştırmacılara göre dizgenin işletilmesi ve antenlerce zaptedilen verilerin izlenmesi için gereken bilgisayar merkezleri ve uzun mesafeli data hatlarının yükü, günümüzde Avrupa’daki İnternet trafiğine eşit olacak.

Dizge tamamlandığında halen mevcut radyoteleskoplardan 50 kat daha duyarlı olacak ve geniş bir radyofrekans aralığında gökyüzünü günümüzdekilerden 10 bin kat hızlı tarayacak.

SKA’nın, temel hedefleri arasında evrenimizin en uzak köşelerine kadar dağılmış 1 milyar gökadanın incelenmesi, evrendeki tüm maddenin %80’ini oluşturduğu düşünülen ve özellikleri bilinmeyen “karanlık madde” ile evrenin enerji içeriğinin %70’ini meydana getiren ve hızlanarak genişlemesine yol açan gizemli “karanlık” enerjinin sırlarının araştırılması, Einstein’ın genel görelilik kuramının en duyarlı sınavlarının gerçekleştirilmesi bulunuyor. Bunları yaparken SETI araştırmalarına da katkıda bulunması bekleniyor.


Kaynak: Ntvmsnbc(19 Temmuz 2010 Pazartesi/TSİ:10:03)
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 21:34

Benzer Konular

5 Ağustos 2018 / nötrino Uzay Bilimleri
15 Eylül 2011 / nünü Uzay Bilimleri
2 Haziran 2015 / nötrino Uzay Bilimleri
1 Mart 2018 / Misafir Cevaplanmış