Arama

Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması - Sayfa 5

Güncelleme: 6 Aralık 2018 Gösterim: 56.405 Cevap: 104
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
12 Nisan 2011       Mesaj #41
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye

Dünya Dışı Zeka Arayışı


Dünya Dışı Zeka Arayışı kapsamında, internete bağlı bilgisayarları kullanan bilimsel bir deneydir. Bu deneye, radyo teleskobu verilerini indirip analiz eden ücretsiz bir programı kurarak katılabilirsiniz.
Sponsorlu Bağlantılar
Büyük ve boş bir arazide hepsi aynı yöne çevrilmiş dev radyo teleskoplarının görüntüsüne çoğumuz aşinayız.

Bu radyo teleskoplar sürekli evreni dinliyor. İnsanlığın en büyük kulakları olan bu makineler, uzaydaki hemen hemen herşeyin yaydığı radyo dalgalarını toplayıp analiz için depoluyor. Sözgelimi Jupiter’in radyo dalgalarını, başka bir deyişle Jupiter’in sesini bu linkten dinleyebilirsiniz.

İşte bu radyo dalgalarının bazılarının zeka ürünü olabileceği öngörüldüğünden, bıkmadan, usanmadan tüm bu sinyaller toplanıyor. Ancak elbette tüm bu sinyaller bilgisayar aracılığıyla analiz edilmeye muhtaç olduğundan çok güçlü işlemcilere ihtiyaç duyuyor.

İşte tam bu ihtiyaç noktasında SETI@Home devreye giriyor. Kuracağınız bir yazılım sayesinde, bilgisayarınız bu projenin bir parçası haline dönüşüyor. Sizin belirleyeceğiniz zamanlarda bilgisayarınızın işlemci gücü ile, dış uzaydan toplanmakta olan bu devasa veri paketleri analiz ediliyor ve merkeze yollanıyor. Bu yazılımın kurulduğu tüm bilgisayarlar, kollektif işlem gücünden faydalanıp çok miktarda veriyi deşifre edebiliyor. Sistemdeki 900.000′in üzerindeki bilgisayarla, SETI@home 312.332 terraflop‘luk işlem gücüne sahiptir (13 Kasım 2010)(kaynak: Vikipedi).

PEKİ NEDEN RADYO DALGALARI?
Yukarıda belirttiğim gibi evrendeki hemen her nesne radyo dalgaları yaymaktadır. Radyo dalgaları ışık hızında hareket ettiğinden, elimizdeki teknolojinin el verdiği en hızlı haberleşme biçimi şu an için bu. (Biliyorsunuz ışıktan hızlı hareket etmek için sonsuz enerji gerekiyor, ya da yapay bir karadelik oluşturup uzay zamanı bükmek ve iki nokta arasındaki en kısa yolu sıfırlamak, ya da diğer başka çılgınca şeyler yapamayacağımızdan, geriye radyo dalgaları kalıyor. Hitler’in Berlin Olimpiyatları’nda yaptığı açılış konuşmasının yaklaşık 72 ışık yılı uzakta olduğunu varsayabiliriz. Evrendeki öncü sinyallerimizden birinin Hitler’in suretinde olması biraz ironik elbette.)

Öte yandan bizim ürettiğimiz radyo dalgaları, doğanın ürettiklerinden biraz farklı. Yapay kaynaklardan gelen radyo dalgalarının benzer değişiklikleri sergileyeceğini varsayıyoruz.

MESAJ NEYE BENZEYECEK?
Evrendeki akıllı tüm canlıların kullanabilecekleri ortak bir lisan var: matematik. Carl Sagan’ın öngördüğü gibi belki de bizi hedefleyen ilk mesaj matematikçe olacaktır. Mesela asal sayılar: mesaj 2, 3, 5, 7, 11 vs. bir dizilim ile gönderiliyor olabilir. Herhalde bu evrenin ortak lisanında “merhaba” demek olacaktır.
Ben şahsen yıllardır SETI@home kullanıyorum. Henüz bir mesaj almadık. Galaksimizin ve bizimki gibi yüz milyarlarca galaksinin bulunduğu, evrenin akıl almaz boyutları gön önüne alındığında bunda şaşılacak bir durum yok. Hitler’in Berlin Olimpiyatları’ndaki açılış konuşmasının şu anda ulaştığı radyo teknolojisine sahip bir uygarlığın(72 ışık yılı uzakta), şayet daha gelişkin ve hızlı iletişim metodları yoksa ve de Hitler’in suretini görüp bizim düşman bir uygarlık olduğumuz gibi bir izlenime kapılmazlarsa, yollayacakları cevabın bize ulaşması yine 72 yıl alacaktır.

Yine de, evimde bilgisayarımı kendi haline bıraktığım zamanlarda, böyle önemli bir amaç için kullanıldığını bilmek hoşuma gidiyor.

Kaynak: ntvmsnbc (Yunus Halit TÜRE)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 00:59
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
14 Nisan 2011       Mesaj #42
Avatarı yok
Yasaklı

CIA nın UFO’lar ve Dünyadışı Varlıklarla İletişim Kurma Programı


CIA 1949 yılından 1990'lı yıllara dek psişik güçleri kullanarak 'dünya dışı canlılarla' telepatik yolda iletişime geçmeye çalıştı. Ve bu olay şu anda yeni ifşa olmuş durumda. Konu ile ilgili yabancı istihbarat kaynaklarından elde edilen bilgiler çok şaşırtıcı. CIA' nın Ulusal İstihbarat Konsey Başkanı Dr Padolfi' nin 1990'larda askıya aldığı program 2010 yılında Obama yönetimi ile devam ettiriliyor. Obama' nın seçim çalışmalarında yer alan ve şu anda Ulusal İstihbarat Direktörü olan James R. Clapper tarafından sürdürülme kararı alınan projenin adı Star Gate!
Sponsorlu Bağlantılar

1990'lı yıllarda Haines adlı CIA tarihçisinin itirafları insanı fazlaca düşündürüyor. 'Dünyadaki ülkeleri uzaktan izleme. Parapsikolojik deneyler yapma. Psişik fenomenler' başlıklı araştırma birliği yürüttüğü çalışmalarla dünya dışı yaşamla iletişime geçmeyi başarıyor. 1990'lı yıllarda kaç sene ve hangi canlı türleri ile iletişme geçildiği ise karanlıkta kalan bir konu. Fakat konunun ulusal istihbarat raporlarına yansıması ve o gün araştırma grubunun içinde yer alan kişilerin açıklamaları yazılanları doğruluyor.

Eski Sovyet KGB Ajanlarının da içinde bulunduğu bir grup tarafından elde edilen bilgiler karşısında CIA, Star Gate programının belli bir bölümünü ifşa etmek durumunda kaldı. Obama' nın bu duruma sert tepkiler göstererek projenin daha gizli yürütülmesi konusunda Clapper'e talimat verdiği söyleniyor.

Araştırmacı Yazar Gus Russo, dünya dışı yaşamla sağlanan iletişimin yine dünya dışı canlılar tarafından kesildiğine işaret ediyor. CIA' nın yaptığı bu iletişim sayesinde, canlıların dünyaya ziyaret gerçekleştirdikleri raporlarla doğrulandı. Obama' nın yemin töreninde görülen UFO' nunda Star Gate araştırma grubunun iletişime geçtiği uzaylı varlıklar olduğu kanıtına ulaşıldı.

Star Gate Psişik Güçler CIA ajanı Sn Petersen DIA medyum programında çalıştığını yıllar sonra kabul edecek ve CIA nın yürüttüğü çalışmaları raporlar halinde dışarıya sızdırılacaktı.

Sovyetler Birliği'nden kaçarak CIA'ya sığınan eski bir KGB ajanı D.Suvanyev, 2001 yılında telepatik yolla dünya dışı yaşam hakkında araştırmaları yaparken bir tren kazasında hayatını kaybetmiştir. Rusya' nın Stalin zamanından bu yana parapsikolojik deneyler yürüttüğünü bilen bu ajanı Rusların öldürdüğü düşünülmektedir.

Bu konuyu deşifre eden Arlington Ensitüsü çalışanı Petersen konunun doğruluğundan şüphe duymuyor. Hatta dünya dışı zeki canlıların dünyaya geldiğini raporlarla anlatıyor. ABD Deniz Kuvvetleri Müsteşarı ve Eski İstihbaratçı James R. Woolsey olayı doğruluyor. Obama'dan önce NSA adıyla yürütülen projede çalışanlar şu an bağımsız gruplar halinde Star Gate programının içine dahil edildiler.

2010 yılının en önemli ifşa olayı CIA tarafından gölgenelerek tüm dünyada duyulması engellenmiştir. Detaylı araştırmalarımız sayesinde ortaya çıkardığımız bilgiler dünyada duyulmamıştır. ABD nin belli sitelerinde ve bazı Ufologların kişisel sayfalarında yer alan bilgiler, ABD yönetiminin dünya dışı yaşamla kurduğu iletişimi belgeleyen en net bilgilerdir. Konu MJ12 adlı grubun çalışmalarından sonra ikinci bir dünya dışı yaşamla iletişime geçen grubu bize tanımlamıştır.

Kaynak : Siriusufo(American Chronicle)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 00:59
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Mayıs 2011       Mesaj #43
Avatarı yok
Yasaklı

NASA'dan Dünyadışı Yaşam Açıklaması


Nasa uzmanlarından Bill Borucki geçtiğimiz yıl mart ayında uzaya fırlatılan Kepler uydusunun fırlatılışının 1.yılında fırlatılış amacını şaşırtıcı bir şekilde açıkladı. Newsweek dergisine konuşan Borucki, Dünya benzeri güneş sistemi ve gezegenleri bulmak olarak açıklanan Kepler uydusunun fırlatılma amacının bu kadarla sınırlı olmadığını belirtti. Keplerin Mart 2009 dan bu yana güneş sistemimizinde içinde bulunduğu samanyolu galaksisinde 200 milyondan fazla yeni yıldız keşfettiğini ve görüntülerini gönderdiğini belirten Bill Borucki bu yıldızların en az yarısının çevresinde, tıpkı dünyamızın güneş çevresinde döndüğü gibi dönen gezegenler olduğunu tahmin ediyoruz, asıl amacımız güneş sistemimize çok benzeyen bu sistemlerde ki yaşamı görüntülemek ve keplerin göndereceği ses ve görüntü kayıtlarıyla dünya dışı yaşamı ıspatlamak olarak belirtti.

Nasa uzmanı, 600 milyon dolar harcanan kepler uydusu‘nun tek misyonunun insanoğlu için yeni yaşam alanları keşfetmek olduğunu da vurguladı. Newsweek editörünün, Nasa daha önce Ufo ve uzaylı gibi kavramları kesinlikle reddediyordu, Böyle söylemlerde bulunan astronotlarınız var, Nasa bunları da ciddiye almıyordu, Şimdi Nasa dünya dışı bir yaşamdan mı kuşkulanıyor, uzaylı mı arıyor? sorusu üzerine ise, Uzaylı zaten var, Kepler Uydusundan bakıldığında bizler de birer uzaylıyız;diyerek esprili bir şekilde geçiştirdi.

İnsanlık için farklı yaşam alanları keşfetme misyonundaki keplerin görevi ise 2013 ocak ayında bitiyor. 2013 ocak ayında görevin tamamlanması üzerine newsweek editörünün aklına şu soru gelmedi belki, belkide sorulmayacak bir soruydu ancak, bizim kafamızda hemen bir ampül yanmasına sebep oldu, neden 2013 başı? Demek ki Nasa bu tarihe kadar somut gelişmeler elde etmek istiyor, elde edeceğine inanıyor. İnsanoğlu için farklı yaşam alanları arayan Keplerden belkide 2012 sonlarına kadar faydanmak istiyor ne dersiniz?

Kaynak:Fotonkuşağı
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 01:00
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
1 Haziran 2011       Mesaj #44
Avatarı yok
Yasaklı

İngiltere UFO Belgelerini Yayımladı


İngiliz Ulusal Arşivleri binlerce yakın temas belgesini kamuoyunun görüşü için serbest bıraktı. Dökümanlar arasında en ilginci ise 11 Eylül saldırısının olduğu gün gökyüzünde UFO görüldüğüne dair iddialarla ilgili
Serbest bırakılan binlerce yakın temas belgesi arasında UFO’ların askeri birimler tarafından görülmesi, Londra’da “uzaylılar tarafından kaçırılma” ve tanımlanamayan bir hava aracının Lancaster bombardıman uçağına yaklaşması da bulunuyor.

Dünya dışı canlı dosyaları bu olayın tüm dünyada aralarında Bileşmiş Milletler, ABD Merkezi Haber Alma Örgütü (CIA) gibi devletler ve güvenlik teşkilatlarının en üst düzeylerinde nasıl tartışıldığını, hatta Lordlar kamarasında bile görüşüldüğünü gözler önüne seriyor.

Düne kadar gizli olan bu dosyalar 1979 ocak ayında İngiltere’de ekonomik kriz yaşandığı, sendikaların ülke çapında greve gitmeye hazırlandığı günlerde, Lordlar Kamarası tüm bir oturum boyunca sadece UFO konusunu tartışmış.

Dosyalarda 1977 aralık ayında İngiliz hükümetinin ağırlığını kullanarak Grenada devlet başkanı Eric Gairy’nin BM’ye yaptığı UFO konusunu araştırın şeklindeki çağrılarını bastırmaya çalıştığı anlaşılıyor.

Gairy sonunda bu önerisini geri çekiyor ama BM’de UFO konusunda tartışma başlatılması için başlattığı kampanyayı sürdürüp, BM Genel Kurulu’na 1978’i “UFO yılı” ilan etmeleri çağrısında bulunuyor.

Yeni açıklanan 35 dosyada 11 Eylül saldırıları öncesinde 2001 ocak ve temmuz ayları arasında 15 kez tanımlanamayan hava aracının İngiltere’ye yaklaşırken radarlar tarafından tesbit edilidiğini gösteriyor.

İngiltere Savunma Bakanlığı 11 eylül tarihinde tek bir UFO haberi alıyor ancak bu iddia radarlar tarafından desteklenmiyor.

Dosyalardaki ayrıntılara bakıldığında İngiltere Savunma Bakanlığı’nda bir UFO masası bulunduğu ve bu masanın iş yoğunluğunun 1996 ve 1997 yılları arasında yüzde 50 oranında artış gösterdiği de ortaya çıkıyor.


Kaynak:BBC(03 Mart 2011,12:25)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 01:00
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Haziran 2011       Mesaj #45
Avatarı yok
Yasaklı

Yeni Zelanda Ordusu UFO Görüldüğü İddialarını İçeren Yüzlerce Belgeyi Kamuya Açtı


1954'den 2009'a dek geniş bir süreyi kapsayan UFO belgeleri arasında, uçan daire çizimleri ve uzaylıların olduğu iddia edilen yazı örnekleri de var.

Yeni Zelanda'nın güneyinde yer alan Kaikoura kenti yakınlarında 1978 yılında filme çekilen gökyüzündeki garip ışıklar da belgelerde yer alıyor.

Ülke tarihindeki bu en meşhur UFO vakası hakkında resmi makamlar ''bir doğa olayı olarak açıklanabileceğini'' söylemişti.

Vakti zamanında uluslararası manşetlere çıkmış olan Kaikoura'daki ışıklar hakkında Yeni Zelanda ordusunun hazırladığı raporda, denizdeki tekne ışıklarının bulutlardaki yansıması, ya da Venüs gezegeninin alışılmadık bir görüntüsü olabileceği belirtiliyordu.

Belgelerin kamuya açılması ardından Yeni Zelanda Hava Kuvvetleri sözcüsü Kavae Tamariki, silahlı kuvvetlerin UFO iddialarını soruşturacak kaynağa sahip olmadığını ve yayınladıkları belgeler hakkında bir yorumda bulunamayacaklarını söyledi.

Dominion Post gazetesine verdiği mülakatta sözcü Kavae Tamariki, ''Elimizde zaman içinde toplanmış bilgiler vardı. Bunları yayınlamaktan öte bir şey yapmıyoruz. UFO iddialarını soruşturmadık, herhangi birini destekleyecek bir kanıta da rastlamadık'' dedi.
Yaklaşık 2 bin sayfadan oluşan belgeler, bilgi edinme hakkı yasaları uyarınca, bahsi geçen özel şahısların isimleri gizli tutularak yayınlandı.

Belgelerde askeri ya da ticari uçakların pillotları tarafından gökyüzünde hareket halinde görülen ışıklarla ilgili kayıtlara geçmiş bilgiler de yer alıyor.


Kaynak:BBC(23 Aralık 2010,16:45)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 01:00
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Haziran 2011       Mesaj #46
Avatarı yok
Yasaklı

SETI Bilim de Neden UFOloji Değil?


Bu iki alan arasındaki ayrım ciddi bir sorundur, ama zor değildir. Bu durumlarda devreye ÖnBilim (ProtoScience) girer. ÖnBilim, SahteBilimden farklıdır. ÖnBilim, bazı durumlarda bilimsel yöntemlerle henüz test edilememiş teorileri ifade eder, fakat bu teori var olan bilimsel bilgi ile uyumludur. Uyumsuz olsa bile belli bir derecesi vardır ve dönemin bilimi ile tam olarak çatışmaz, yadsınamaz. Bugün için, dünya dışı yaşamın araştırılması (SETI), dünya dışı yaşamla ilişkiye geçilmesi (CETI) ÖnBilim kapsamındadır.

Son bir iki 10 yılda, dünya dışı yaşamı araştırmaya yönelik (SETI) yavaş ama kararlı çalışmalar yapıldı. SETI’nin bakış açısı, dünya dışında bir gezegende evrimsel olarak gelişmiş bir türün bizimle elektromanyetik dalgalar ile iletişim kurulabileceğidir. Bu amaçla sistematik olarak uzay taranmakta, veriler analiz edilerek anlamlı bir mesaj aranmaktadır. Yaklaşık, 20 yılda Astrofizik veri tabanlarına kayıtlı dergilerde 600’ün üzerinde hakemli makale yayımlandı. 2003 yılında da, SETI Enstitüsü NASA’nın Astrobiyoloji Enstitüsü’nün bir üyesi oldu.

Diğer yanda UFO’ların araştırılması (UFOloji) ise SahteBilim içinde kabul edilir. Ancak UFOlogların da bakış açısı, evrenin bir başka yerinde akıllı bir hayatın, dünyadaki gibi ya da daha yüksek düzeyde evrimleşebileceği ve dünyamızı “şu an ziyaret ettikleri” üzerindedir. O zaman neden SETI bilim de UFOloji değil?[1] SETI, astronomi ya da astrobioloji topluluğunun bir parçasıdır ve araştırmalar astronomlar, fizikçiler, jeofizikçiler tarafından yapılır. SETI’nin bilimsel yöntemi - herhangi bir akıllı yaşam keşfedilmez ise dahi - bilimsel sonuçlara ulaşmayı mümkün kılar. SETI’nin araştırma amacı, sadece evrende diğer akıllı yaşamları bulmak değil, evrende yaşamın olasılığını, doğasını ve kökenini açıklamaktır. Buna karşın, UFOloji astronomi, astrobiyoloji ve diğer bilimsel disiplinlerin bir parçası değildir. Dünya dışı yaşamın bize uzay gemisi ile ulaşması, elektromanyetik bir haberleşme sinyalinin dünyaya ulaştırılmasından daha imkânsızdır ve var olan bilgilerimizle (Einstein’ın genel görelilik denklemleri, ışık hızının sınırlamaları, hız artınca kütle artması gibi) çatışma halindedir.

Bunun yanında UFOloglar bilimsel yöntemleri kullanmadıklarından, ulaştıkları sonuçlar da bilimsel değildir. Bunun önemli bir nedeni de UFOlog olarak kendilerini adlandıran ve bu konuda dernek kurmuş, kitap yazmış kişilerin bilimsel yöntemi bilmemesidir. Çoğu, başlangıçta “amatör merak” ile bir yola girmiş ve sonunda “işin uzmanı” ol(durul)muşlardır. Bütün bunlara rağmen, bilimin kapısı her zaman açıktır. Elbette yarın bir uzay gemisi dünyaya inerse, UFOloji de bilim sınıfına dâhil olur.

SahteBilim (PseudoScience), BilimOlmayan (NonScience) ve ÖnBilim (ProtoScience)

SahteBilim ve BilimOlmayan farklı kavramlardır. SahteBilim, bilimle kısmen desteklenen ve ancak bilimsel yöntemlerle doğrulanamayan bir bilgi türüdür. Her ikisinin ayrımında, Popper’ın bakış açısı en önemli kriterdir. SahteBilim, genellikle bilimin tanımında ve yönteminde gerekli olan ölçütleri tam olarak karşılamaz.Aşağıdaki özelliklerden birkaçını içerir:
  • Deneysel kanıtlar olmaksızın öne sürülürler,
  • Deneysel olarak elde edilen sonuçlarla çatışan bir yanı yoktur,
  • Deneysel olarak tekrarlanabilir olma olasılığı yoktur,
  • Yalanlanabilirlik ya da yanlışlanabilirliği yoktur,
  • Occam’ın Usturası ile çatışır; yani en basit açıklama seçilmekten ziyade en karmaşığı seçilir.
Yukarıdaki SahteBilim ölçütlerine bakıldığında, gerçek bilimsel bilgi alanı içinde incelenen arkeoloji ve kendilerinin bilim yaptığını söyleyen arkeologlar ne yapacak peki? “Arkeoloji gerçek bir bilim midir?” diye bir soru akla geliyor. Kendisi karbon tarihlemesi gibi bir bilimsel yöntem kullanmasına karşın, elde edilen bilgiler tekrarlanamaz, gözlemlere dayanmaz, deneysel değildir. Buna göre arkeoloji ve bununla da ilişkili fosilbiliminin de bilimsel ölçütlerden uzak olabileceği akla gelir. Oysa her ikisi de geçerli bir bilim dalı olarak kabul edilir.

Daubert Merrell Dow, bilimin SahteBilimden ayrımı için bazı ölçütler öne sürmüştür (1993):

1. Yöntem, geçerli güncel bilimsel topluluk içinde kabul edilebilir olmalıdır
2. Yöntem tercihen hakemli dergilerde yayımlanmalıdır
3. Sonuçları değerlendirirken hataların bilinen oranı (hangi yanılgı payında ya da güven aralığında sonuçların değerlendirildiği) olmalıdır
4.Test edilebilir tahminlerde bulunmalıdır ve yanlışlanabilir olmalıdır.

Ancak, Dow’un bakış açısı ile 2. basamağa ulaşmak için 1.basamağın geçilmesi gerekir. Eğer herkesten farklı düşünüp yeni ve var olan bilimsel topluluğun görüşleri ile çatışan bir fikir öne sürerseniz 2. basamağa asla ulaşamazsınız. Bunun örnekleri bilim tarihinde çok sık ortaya çıkmamakla beraber, Kuhn’un “devrim oluşturan” tüm bilimsel gelişmeleri genellikle bu acı sonla karşılaşmışlardır. Tıpkı, Einstein’ın 1901 yılında, görelilik teorisinin Zürih Üniversitesi tarafından reddedilmesi, ardından yine 1905 yılında da ısrarı üzerine “anlaşılmaz/garip” yanıtının verilmesi buna örnektir. 1919 yılında ise görelilik teorisini dünyada anlayanların, Einstein’ın ifadesi ile 12 kişi olması, çok şeyler anlatır. Daha başka örneklerde de olduğu gibi, bunu şiirlerle ya da başka gözyaşı nağmeleri ile dışavururlar. Bunun en dramatik örneği şöyle ifade edilir:
“Bir şeyi, herkesten önce düşünene gülünür,
Yıllarca denilir: Aptal!
Sonunda serilince herkesin önüne,
Bu kez buyurulur: Ne kadar doğal!”

Ya da Daniel de Foe’nun (1660–1731) sözleri ile daha ılımlı olarak “Bir adamın: ‘Benden başka herkes aldanıyor’ demesi güç şüphesiz, ama gerçekten herkes aldanıyorsa o ne yapsın.” Benzer şekilde karşı çıkışlar Einstein’ı (1879–1955) dahi kendi aklından şüpheye düşürür:
Yaşar gibiyim rüyada,
Derim gerçekler başka,
Yine de sorarım, acaba?
Onlar akıllı, deli ben miyim yoksa?

Yine Dow’un 2. kriteri olan “yöntem tercihen hakemli dergilerde yayınlanmalıdır” ifadesi bazen hiçbir anlam taşımayabilir. Buna bir örnek, 1988 yılında, ünlü Nature dergisinde yayımlanan, “bellek suyu” konusunu ele alan bir makaledir. Bu makale tekrar edilebilirdi, istatistiksel olarak da güçlü sonuçları vardı.[1] Ancak, daha sonra teknik bir heyetle aynı çalışma ortamında yapılan tekrarlarda aynı sonuçlar bulunamadı. Buna benzer başka garip “bilimsel filtreden” kaçan örnekler de vardır. Örneğin, beyin kabuğunun işlevini ortaya koyan yeni bir test geliştirdiğini; bunu insanların gözlerindeki görme sinirinin başlangıç yeri olan “kör nokta” denilen alanın çapını ölçerek, küçük olan tarafta problem olduğunu düşünen ve sonra da boyun çevirmesi yaparak bunu düzelttiğini öne süren araştırmacı gibi.[2] Araştırmacıya göre, 500 kişide deney yapılmıştı ve bu tekrar edilebilir bir çalışmaydı. Ancak, tekrar edilebilir olma her zaman “geçerli” bilim anlamına gelmez. Benzer olarak, 2005 yılında kök hücreler ve klonlama konusunda Nature ve Science dergilerinde yayımlanan, sonradan uydurma olduğu anlaşılan bir yazara ait makaleler iptal edildi. Dolayısı ile hakemli dergi demek, sağlam bilimsel bilgi demek değildir.


Kaynak:Kuantumbeyin-Dr.Sultan Tarlacı(11 Ocak 2011, 22:59)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 02:52
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
21 Haziran 2011       Mesaj #47
Avatarı yok
Yasaklı

UFO’lar Üstündeki Gizliliğin Kaldırılması Yönünde Avrupa Parlamentosunun Bildirisi


UFO belgelerinin gizliliklerinin kaldırılması yönünde 4, 179, 180 ve 189. maddeleri Avrupa Parlamentosu dikkate alarak Avrupa İşlevselliği Antlaşması üzerinde bildiri yazıldı. Birliğin Türkiye ile 33 meclis üyesinin anlaşarak yayınladığı bildiride Avrupa ülkelerinden arşivlerinde bulunan UFO belgelerini halkla paylaşmaları istendi.

Medya kurumlarında, sivil toplum örgütlerinde ve bilimsel çalışmalar yürüten merkezlerde değerlendirilmek üzere kamuoyuna açıklanan bildiride, UFO’ların varlığı kabul edilerek ülkelerden ellerindeki UFO arşivlerini ifşa etmeleri istendi. Hatta bu karar alınırken ABD’ nin geçmişteki UFO arşivlerini tüm dünyaya açması örnek gösterildi. Komisyon üyesi 33 devletin imza attığı bildiri tüm dünya medyasında haber olarak yayınlandı.

Kaynak:European Parlıament
Exopolıtıcs(18 Haziran 2010)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 02:52
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
15 Temmuz 2011       Mesaj #48
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye

Dünya Dışı Yaşam Nerede?


Evren’in doğası ve içerdikleri hakkındaki özeti takiben,hayatın yeryüzündeki bildiğimiz şekli ile temel yapısı hakkında bazı ipuçlarını gözden geçirdik.Dünyamız üzerinde kendiliğinden ortaya çıktığı hakkında güçlü kanıtlar bulunan hayat sürecinin, Evren’de başka gezegen ve ortamlarda da ortaya çıkmış olabileceği düşüncesi, çok çekici hale gelmektedir. Büyük Patlama’dan, hayatı oluşturabilme ve akıl’a ulaşabilme kabiliyeti ile ortaya çıktığı, Dünya üzerindeki son 5 milyar yıllık geçmişiyle ‘ispatlanmış’ sayılabilecek olan Evren’in, bu göz kamaştıran gösterisini, milyar kere trilyonları aşan yıldız ve gezegenlerden sadece Güneş ve Dünya’mız için hazırladığını, artık çok az bilimci ve felsefeci kabul etmektedr. Yani , Evren’in diğer yıldız ve gezegenlerinde çeşitli gelişim düzeylerinde hayat süreci ve ‘akıllı ‘/’akılsız’ canlılar ile dolu olabilir.
Büyük fizikçi Enrico Fermi‘nin yıllarca önce sorduğu gibi, biz de tekrarlayalım : Öyleyse ‘herkes’ nerede ? Bunun yanıtını aramaya Güneş sistemimizden başlayabiliriz.

Samanyolu’nda Hayat
Güneş’in de bir üyesi bulunduğu, devasa bir yıldızlar sitemi olarak Samanyolu, yeryüzü benzeri veya farklı temellerde hayat başlangıçları ve gelişimleri için yeni ve çok çok geniş bir deney alanı oluşturmaktadır. Bu ‘deneme’lerden ne kadarlık bir bölümün başarı veya başarısızlıkla sonuçlanmış olduğu (daha doğrusu, olabileceği ) konusunda, yeryüzü örneğimizden, Güneş sistemi ve genelde yıldızların evrimi ve istatistiği hakkında bilgilerimizden yola çıkarak ‘eğitimli’ tahminlerde bulunmak mümkündür. Bu tür bir hesaplama, ilk kez, 1960’larda radyo astronom Frank Drake (dreyk ok.) tarafından yapılmıştır. Bu nedenle, Samanyolu içindeki ‘akıllı medeniyetler’in sayısına ulaşma hedefindeki eşitlik ‘Drake denklemi’ olarak bilinir. Bu denklem, Samanyolu içindeki yıldız ve gezegenlerin sayısı, yıldızların ömür süreleri gibi oldukça iyi bilinen ve çok büyük, her anlamda ‘astronomik’ faktörlerle, kimyasal/biyolojik süreçlerin hayatın oluşturabilmesi olasılığını içeren ve daha az bilinen bazı temel-bilimsel faktörler yanında, hakkında daha da zor tahminlerde bulunabildiğimiz (canlılarda ‘akıl’ın ortaya çıkması, gelişmesi, bir medeniyet kurması, bilimsel metodu keşfetmesi, astronomiyi geliştirmesi, benzeri akıllılarla temas kurmak istemesi ve bu arada, ‘kendini yoketmemesi’ gibi olasılıkları içeren) bazı psikolojik/sosyolojik faktörlere de sahiptir:
Nm (medeniyetlerin sayısı) = N (yıldızların sayısı) f (güneş türü yıldızların oranı) M (gezegenlerin sayısı) g (hayata uygun gezegenlerin oranı) h (hayat sürecini gerçekten başlatanların oranı) i (akıllı medeniyetlerin ortaya çıkma olasılığı ) T (medeniyetin haberleşme istemli hayat süresi ) / S (Samanyolu ömrü)
veya sembolik olarak:
Nm = N* . f. M.g. h. i. T / S

Bu hesabın farklı şekillerde, benzeri başka faktörlerle yapılması mümkündür. (mesela, Carl Sagan, 1974’te böyle bir alternatif hesaplama vermişti). Fakat, faktörleri belirleme çalışmalarında ulaşılan sonuç (burada ayrıntıları üzerinde duramıyoruz) şu ifade ile özetlenebilir :
Halen Samanyolu içinde yaşayan medeniyetlerin sayısı, ortalama bir medeniyetin haberleşme kabiliyet ve arzusunda olduğu yaşam süresinin yıl olarak sayısı civarındadır: Nm ~ T
Bu durumda,insanlık olarak kendimizi uzunca bir süre yok etmemenin yolunu bulabilirsek, bu sayı milyonları bulabilir. Bu durumda, bize en yakın galaktik medeniyetin uzaklığı 100 ışık yılı (1 ışık yılı 9.5 trilyon km’dir) mertebesinde demektir. Eğer insanlık olarak yaşamımızı sürdürmeyi beceremezsek (ki bu, ulaştığımız sosyal ve çevresel sorunların boyutları düşünüldüğünde oldukça yüksek bir olasılıktır), bu sayı, en fazla, 100 civarında veya daha az demektir. Bu durumda, medeniyetler-arası uzaklık binlerce ışık yılını bulacaktır, yani, haberleşme ve temas kurma olasılığımız sıfıra yakın demektir. Ancak, her iki durumda da, bildiğimiz fizik yasaları ve mesafeler gözönüne alındığında, doğrudan temas hemen hemen imkansız sayılmaktadır (yazarın ‘yıldızlararası yolculuklar mümkün mü?’ adlı yazısına bakınız). Bunun yerine, yıldız-medeniyetleri-arası haberleşme çabaları üzerinde yoğunlaşmak daha akılcı bir yöntem olarak ortaya çıkmaktadır.

Ad:  samyol.jpg
Gösterim: 127
Boyut:  85.1 KB
Samanyolu galaksisinin güneş sisteminden görünümünün 360 derece panaromik fotoğrafı.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 02:53
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Temmuz 2011       Mesaj #49
Avatarı yok
Yasaklı

Dünya Dışı Yaşam Araştırmaları / SETİ-Dünya Dışı Akıllı Varlık Arama


SETI (Search for ExtraTerrestrial Intelligence), İngilizce olarak “Dünya Dışı Akıllı Varlık Arama” çabalarını anlatan bir kısaltmadır. ABD’de bu amaçla kurulan SETI Enstitüsü dünyada birkaç bin gönüllü üyeyi de barındıran bir çatı organizasyondur. SETI, geçmişte yarım kalmış bazı çalışmalarına şimdi yeniden başlamak ve mümkün olduğunca sürdürebilmek üzere tüm dünya vatandaşlarından yardım istemektedir.

SETI, insanlık tarihinin belki de en önemli ve en temel araştırmalarını yapmak istemektedir. İstenen şey, basitçe ATA (Allen Telescope Array) adı verilen bir teleskoplar dizisini SETI amaçları için işletebilmektir. Ancak bunun arkasında çok asil bir amaç vardır ki, o da uzayda bizden başka, gelişmiş ve akıllı yaratıklar varsa ve bunlar uzaya kendilerini duyuran işaretler gönderiyorlarsa, bu işaretleri alabilmektir. Muhtemel akıllı işaretleri alabilmek için eldeki uygun araç ATA’dır.

ATA teleskop dizisi, halen çalışır durumda olan, ancak uzaydan gelen çok zayıf işaretleri alabilmek için eşzamanlı (senkronize) çalışmaları gerektiren radyoastronomi teleskoplarıdır. ATA teleskopları Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi Radyoastronomi Laboratuarı'nın bir tesisi olup üniversite ve SETI enstitüsünce birlikte işletilmektedir. Devlet desteğinin büyük oranda azalması ile bu olanak kullanılamaz duruma düşmüş, SETI deyişiyle “uzaya bakan gözümüz kör olmuştur”.

ATA çok sayıda küçük çanak antenlerden oluşur. Santimetre düzeyinde dalga boylarında alıcıları olan, ortak bilgisayar kontrolü ve yazılımları sayesinde ve bu alıcıların birlikte çalışabilmesine olanak sağlayan bir düzenektir. Bu yeni düzenek SETI araştırmalarında yeni bir anlayış getirmektedir. Tek başına büyük bir teleskop yerine çok sayıda küçük teleskop yeni teknolojik yaklaşım ile daha etkin bir olanak sunabilmektedir.

SETI araştırmalarının önemi son bir yıl içinde birdenbire artmıştır. Bunun nedeni Kepler uydu teleskobunun çok sayıda yeni gezegen keşfetmekte olduğudur. Şubat verilerine göre Kepler uydusu Güneş sistemi dışında 1235 gezegen keşfetmiştir ve bu sayı gittikçe artmaktadır. ATA sistemi özellikle uzayda bu gezegenlerin bulunduğu bölgelere odaklanarak oraları dinleyecek, muhtemel akıllı varlıklardan gelme olasılığı olan elektromanyetik işaretler bulunup bulunmadığını araştıracaktır.

SETI verilerine göre ATA tesislerinin 2 yıllık işletme giderleri 5 milyon dolar kadardır. Şimdi SETI bu miktarı bağışlarla toplamak üzere bir kampanya açmıştır. Kampanyanın başarılı olmasını ümit ediyoruz.

Kaynak:Bilimania (04 Temmuz 2011)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 02:54
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
4 Ağustos 2011       Mesaj #50
Avatarı yok
Yasaklı

Batık UFO Kanıtı


İsveç ile Finlandiya arasındaki denizin dibinde UFO'ya ait olabileceği düşünülen bir kalıntı bulunduDaily Mail'in haberine göre, araştırmacılar asırlık bir gemi batığını sonarla tararken, deniz yatağında UFO'ya benzeyen bir nesne saptadı.

Araştırmacılar, bunun Dünya'nın uzaylılar tarafından ziyaret edildiğinin somut göstergesi olabileceğini belirtiyor.Deniz dibi keşif ekibi, söz konusu objenin etrafındaki kumda izler olduğunu, bunun da UFO'nun düştükten sonra bir nevi patinaj yapmış olabileceğini gösterdiğini düşünüyor.Araştırmanın başkanı Peter Lindberg, bunun yeni bir "Stonhenge" (İngiltere'de bulunan ve gizemini hala koruyan devasa taş çember) olmasının da ihtimal dahilinde olduğunu ifade etti.

'18 Yılda Böyle Bir Şeye Hiç Rastlamadım'

Lindberg, Botni körfezi'nin dibinde bulunan objenin genişliğinin 18 metre kadar olduğunu ve deniz yatağında çok açık bir şekilde görülebildiğini belirterek "Bu işi yaparken birçok garip nesneye rastlarsınız ancak bu meslekte geçirdiğim 18 yılda böyle bir şeye hiç rastlamadım. Bunun biçimi gerçek bir daire" dedi. Lindberg, "Bu bir UFO ise paha biçilmez bir bulgu" dedi.Bulgu UFO'cuları heyecanlandırırken İsveç'te gazeteler haberi birinci sayfalarında duyurdu.

Kaynak : Daily Mail-AA(03 Ağustos 2011)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 02:54

Benzer Konular

27 Haziran 2009 / ThinkerBeLL İletişim Bilimleri
6 Şubat 2008 / KisukE UraharA Taslak Konular
22 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
2 Aralık 2015 / diana Soru-Cevap