Arama

Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması - Sayfa 7

Güncelleme: 6 Aralık 2018 Gösterim: 56.408 Cevap: 104
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
3 Şubat 2012       Mesaj #61
Avatarı yok
Yasaklı

Kumburgaz'da Görülen UFO'ları ABD Değerlendirecek


İki uzaylıya ait olduğu iddia edilen Kumburgaz'da çekilen görüntüler için ABD'de rapor hazırlandı.Kumburgaz’da Yeni Kent Sitesi bekçisi Yalçın Yalman tarafından 2007 ve 2008 yıllarında çekilen ve bir uzay gemisi ile iki uzaylıya ait olduğu iddia edilen görüntüler için Şilili bir araştırmacı tarafından 10 sayfalık rapor hazırlandı.
Sponsorlu Bağlantılar

Dünyada UFO’lar konusunda araştırma yapan tüm sitelerde yayımlanan raporda Andres Duarte, görüntüler üzerinde yaptığı detaylı incelemede, 22 dakikalık kayıtta görülenin Kumburgaz sahilinde seyir halinde olan bir yatın pencerelerinin yansıması olduğu belirtildi. Türkiye’deki Sirius UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Haktan Akdoğan, Kumburgaz’daki görüntülerin dünya UFO literatürüne ‘en önemli ufo görüntüleri’ olarak geçeceğini söylemişti.

Kaynak: Haber365 / Bilim Teknoloji (06 Ocak 2012,11:31)

Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:00
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
21 Şubat 2012       Mesaj #62
Avatarı yok
Yasaklı

Nazilerin Bilinmeyen Uzay Programı


Bilim kurgu meraklıları ve komplo teorisyenleri, bir zamanlar yer çekimine karşı koyabilen teknoloji üzerinde çalışmalar yaptıkları bilinen Nazilerin, bir gün göklerden devasa uzay araçlarıyla geri geleceğine dair teoriler öne sürüyor. Peki, böyle bir ihtimal gerçekten söz konusu olabilir mi?
Sponsorlu Bağlantılar

Nazilerin bir uzay programı yürüttüğü ve dev UFO’larla ilk önce Antarktika, ardından da uzaya gittikleri yönündeki iddialar, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından tartışılmaya başlanmıştı. ABD’nin 20’inci yüzyıldaki önemli bilim kurgu yazarlarından Robert. A. Heinlein, 1947’de yazdığı kitabında, Nazilerin Ay’da üssü olduğu düşüncesini ortaya atmıştı.

Üzerinde gamalı haç sembolü taşıyan Nazi UFO’larının göklerde dolaştığı Finlandiya yapımı “Iron Sky” filminin bu yıl gösterime girecek olması, Nazilerin “çok gizli” uzay programı hakkındaki tartışmaları yeniden gündeme getirdi.

ABD’nin başkenti Washington’daki Smithsonian Uzay Tarihi Müzesi yetkilisi Michael Neufeld, Nazilerin bir uzay programına hiçbir zaman başlamadığını savunuyor. Neufeld, “Bu yanlış anlamadan kaynaklanan bir durum... İnsanlar bir roket programıyla, bir uzay programını aynı tutuyor. Nazilerin roket programı sadece silah üretmeye yönelikti. Almanların amacı ilk olarak V-2 roketlerini, uzun dönemde ise daha büyük ve menzili daha uzun roketler üretmekti” dedi.

Von Braun'un Hayali Farklıydı
Nazi İmparatorluğu, var olduğu 1933 ile 1945 yılları arasında savaş alanında kullanmak için çok büyük askeri projeler başlattı. Almanların silah teknolojisine bu kadar odaklanmış olması, bilimsel çalışmaların ne boyutta olduğunun anlaşılmasını zorlaştırdı.

Almanlar, Wernher von Braun gibi çok değerli bilim insanlarına sahipti. Ancak uzay keşfine kafayı takmış olan von Braun’un dehası her zaman daha güçlü bir roket geliştirilmesi için kullanıldı.

Von Braun’un biyografisini yazan Bob Ward, “Alman bilim insanları, roket programını, bir uzay programıyla devam ettirmek istiyordu... Nihayetinde bir uzay programının olacağını düşünüyorlardı ancak buna imkan oluşması için ilk önce askeri programlar yürütülmeliydi... Almanlar'ın güç yapısında bir uzay programına yönelik planlar yapıldığını zannetmiyorum” dedi.

Almanlar'ın Uzay Yolculuğu Hayali
Almanların uzay programına olan ilgisi Nazi iktidarının öncesindeki yıllarda, 1920’li ve 30’lu yıllarda çoktan başlamıştı. Adolf Hitler’i Almanya’nın lideri olma yolunda her zaman destekleyen ve Nazi partisinin kurulduğu günden itibaren arkasında olan Thule teşkilatı, elektro manyetik yerçekimi motorları geliştirmeye çalışıyordu.

Yerçekimine karşı koyabilen uzay araçları ilk olarak 1935 yılında Hauneburg kasabasında test edildi. Ünlü Alman araştırmacı Hermann Oberth’in, uzayda yolculuğun gerçekleştirilebileceğini öne sürdüğü yıllarda, Almanlar Haunebu adını verdikleri uzay araçlarının projesini hayata geçirmişti bile.

Almanların tutsak ettiği Avusturyalı deha Viktor Schauberger, 1939’da Haunebu–1 uçan dairesinin yerden yükselmesini sağlayan kişi oldu. Ancak ilerleyen yıllarda savaşın gidişatının değişmesi ve düşmanı durdurmak için V-2 gibi büyük silahlara ihtiyaç duyulması, Schauberger’in çalışmalarını arka planda bıraktı.

Neufeld, “Naziler yönetime geldiğinde tüm kaynaklarını füze teknolojisine aktarmaya başladı” ifadesini kullandı. Savaşın kaybedilmesiyle de, suyun sihirbazı olarak bilinen bilim insanının çalışmaları müttefiklerin eline geçti.

İyi ve Kötü Naziler
İkinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinin ardından, Alman bilim insanları ABD ve Sovyetlerin uzay programlarına öncülük eden isimler oldular. Karizmatik von Braun, NASA’nın itici gücü haline gelirken, Almanların uzay programı hakkındaki efsanelerin de canlı kalmasını sağladı.

Neufeld, “von Braun ve yanındaki bazı önemli isimler, Nazi yönetimi altında çalışırken aslında kafalarında yatan asıl konunun uzay olduğuna dair yanlış bir izlenimin yayılmasına neden oldular... Birçoğu silah projelerini açıkça destekledi, hatta bazıları çok hırslı Nazilerdi. Ancak savaşın ardından eski kimliklerinden uzaklaştılar” dedi.

Alman bilim insanlarının gerçekte neyi savunduğu, müttefikler arasında onların “iyi ve kötü Naziler” olarak ayrılmalarına neden oldu. Von Braun ve arkadaşları ilk gruba girerken, SS birliğinin komutanı Heinrich Himmler ve Auschwitz toplama kampında yaptığı deneylerle bilinen SS komutanı Josef Mengele, ikinci gruba giriyordu.

Neufeld, “von Braun bir uzay tutkunuydu... Uzay onun umursadığı tek şeydi. Aynı zamanda sağcı bir milliyetçi ve Nazilere sempatisi olan bir insandı. Kısaca silah üretmek onun için bir çelişki değildi. Hem savaşa hem de uzay keşfine hizmet edecek roketler yapabilirdi” ifadesini kullandı.

V-2 Savaşı Kazanamadı Ama...
Almanlar, ilk V-2 balistik füzesini 3 Ekim 1942’de Almanya’nın Peenemünde kasabasında test etti. Walter Dornberger, başında olduğu proje için, “Uzay yolculuğundaki ulaşımı temsil eden yeni dönemin ilk başarısı” olarak yorumladı.

Bir ton ağırlığındaki 14 metrelik dev V-2 roketleri, 5 bin 700 km hıza ulaşabiliyordu. Üç yılda 2 bin 724 İngiliz’in hayatına mal olan V-2’ler, Nazilerin teknolojik araştırmalarının amacını açıkça ortaya koydu.

V-2, nihayetinde Almanlara istediklerini veremedi. Neufeld, “Bu roket Sovyetler, ABD , Fransa ve dolaylı yollardan diğer müttefik ülkelere fayda sağladı. Uzaya giden yolculukta ise temel taşı oluşturdu” dedi.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, V-2, silah teknolojilerinin geliştirilmesinde kullanılmaya devam etti. Almanlar, ABD ve Sovyetler arasındaki yarışta kıtalararası balistik füzelerin (ICBM) geliştirilmesinde rol oynadı. Dünya, her an patlayabilecek bir nükleer füzenin tehdidiyle yaşamak zorunda kaldı.

Nazilerin savaşı kazanması halinde, 1940’lı yıllarda uzay keşiflerinin başlamış olacağını savunanlar hala var. Ancak Neufeld, insan doğasının her zaman baskın çıktığı görüşünde: “Bana kalırsa Almanların zaferi yaşansa bile uzay keşfi uzun yıllar beklemek zorunda kalırdı... Savaş, havacılık veya başka bir alan olsun, her zaman teknolojik gelişmelerin öncülüğünü yapıyor. Uzay yolculuğu önüne geçilemez bir konu. Yine de hayata geçmesi çok uzun sürerdi” yorumunda bulundu.

Kaynak: Ntvmsnbc (21 Şubat 2012,09:00)

Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:00
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Şubat 2012       Mesaj #63
Avatarı yok
Yasaklı

Uzaylılar Nükleer Füzeleri Etkisiz Hale Getiriyormuş


Amerikalı bir grup kıdemli eski askeri pilot, uzaylıların 1948'den beri İngiltere ve ABD'nin nükleer füze üsleri üzerinde uçtuklarını ve silahları tesirsiz hale getirdiklerini iddia etti.

Pilot Robert Salas ile sessizliklerini bozmaya karar veren 6 eski ABD hava kuvvetleri subayının, üsler üzerinde uçan UFO'lar hakkında, Amerikan hükümetinin gizli belgelerini de içeren ayrıntılı açıklama yapmaları bekleniyor.

Daily Mail'in haberine göre Salas, 16 Mart 1967'de, Montana'daki Malstrom hava üssünde ilk elden böyle bir olaya tanık olduğunu, görevdeyken bir uçan nesnenin üs üzerinde dolaştığını gördüğünü ve bunun üzerine 10 nükleer füzenin devre dışı kaldığını anlattı.

Bundan bir hafta sonra aynı olayın bir başka üste tekrarlandığını belirten Salas, ABD ordusunun nükleer üsler üzerinde uçan bu nesneler hakkında yalan söylediğini, bunu kanıtlayabileceklerini iddia etti.

Albay Charles Halt da, İngiltere'de nükleer silah bulunduran birkaç üsten biri olan, İpswich yakınlarındaki RAF Bentwaters'da 30 sene evvel UFO gördüğünü söyledi. Halt, uçan nesnelerin üsse ışın hüzmeleri yaydığını, daha sonra askeri radyoda uzaylıların nükleer depoya indiğini duyurduğunu belirtti.

Halt, "ABD ve İngiltere gizli servislerinin, gerek o zaman gerekse şimdi, herkesin iyi bildiği dezenformasyon yöntemlerini kullanarak, RAF Bentwaters'da olanların önemini azaltmaya çalıştıklarına inandığını" söyledi.

Pilotlar, 2003 gibi yakın bir tarihte de olan uzaylı müdahalesiyle ilgili 120 eski askeri personelin tanıklığını kanıt olarak göstereceklerini ve yetkililerden uzaylıların dünyayı ziyaret ettiğini artık kamuoyuna açıklamalarını isteyeceklerini belirttiler.

Birleşmiş Milletler'in, Dünya'yı ziyaret etmeleri durumunda uzaylılarla ilk teması sağlayacak özel bir elçi atayacağı daha önceden açıklanmıştı.

Kaynak : Daily Mail / UFO (27 Eylül 2010,12:19)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:01
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
21 Mart 2012       Mesaj #64
Avatarı yok
Yasaklı

NASA'ya Göre Uzaylılarla Buluşma 2013'te


NASA'ya göre sadece 4 yıl sonra uzaylılarla büyük buluşma gerçekleşecek. İddiaya göre 2013'te uzaylıların bulunduğu ya da bulunmadığı ama canlı yaşamına uygun yüzlerce, binlerce gezegen bulacağız.

1960’ta uzaylılardan gelebilecek olası mesajları dinlemek için oluşturulan SETI programı şu ana dek bir mesajı tesbit etmese de ümitler henüz tükenmiş değil. Bunun en büyük gerekçesi ise astronomların şu ana kadar uzayla ilgili yaptığı araştırmalar sonucunda Dünya’nın da içinde bulunduğu Samanyolu Galaksisi içerisinde 200 milyar yıldız keşfedilmesi.

Bu yıldızların en az yarısının Güneş gibi çevresinde gezegenler bulunan bir sisteme sahip olduğu ve canlı hayatına ortam sağlayabileceği tahmin ediliyor. Yani yaklaşık 100 milyar adet Dünya benzeri gezegen keşfedilmeyi bekliyor. Ve bu sadece Samanyolu Galaksisi için tahmin edilen rakam.

Kaynak:Bilimnet (2009)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:01
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Mart 2012       Mesaj #65
Avatarı yok
Yasaklı

Yakın Karşılaşmalar


Yakın karşılaşma, bir ya da birden fazla UFO’nun veya dünya dışı varlığın bir insanın bulunduğu yeri ziyaret etmesi olarak tanımlanır. Bu ziyaretler nadirde olsa bazen insanlarla iletişim kurma, onları uçan daireye götürerek bazı özel prosedürler ve bilgiler uygulama amacıyla yapılmaktadır. Yakın karşılaşmalar, günün ya da gecenin her saati, yeryüzünün hemen her yerinde, havada, yeraltında ya da deniz altında meydana gelebilmektedir.

Dış dünyadan gelen ziyaretçiler her türden insanla temasa geçerler. Her yaştan insanı, zengin, fakir, orta halli ayırdetmeksizin ziyaret edebilirler. Bu bir bilimadamıda olabilir, sade bir çiftçide... Karşılaşmaların çoğu bireysel düzeyde gerçekleşmektedir, yani bir insan bir ya da birden fazla dünya dışı varlıkla karşılaşmaktadır.

Yakın karşılaşmalardan önce sıklıkla ön belirtiler yaşanır. Bu belirtiler, uzaktan görülen bir UFO’nun giderek yanınıza yaklaşması ya da gece birdenbire yoğun bir ışık demeti veya havada süzülen yanar döner ışık küreleri görmeniz şeklinde olabilir. Bazı vakalarda, bu belirti kişinin kulaklarının tuhaf bir biçimde çınlaması ya da ürpertici bir hisse kapılma şeklindedir. Ancak bazı olaylarda hiçbir belirti olmayabilir.

Dünya dışı varlıklarla temas hakkında yapılan araştırmalara göre, sadece ABD’de yılda yaklaşık 3,000 yakın karşılaşma olayı meydana gelmektedir. Dünyanın en nitelikli UFO araştırmacılarından biri olan ve artık aramızda olmayan Dr. J. Allen Hynek, 1972 yılında yakın karşılaşmaları sınıfladıran bir tablo oluşturmuştur. Bu sınıflandırma günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Hynek UFO gözlemlerini genel bir çerçevede, uzak gözlemler ve daha yakın gözlemler olarak ikiye ayırmaktadır:

Gözlem Türleri
1- Uzak Gözlemler (200 m.’den uzak)

Gece Işıkları: Hareketleri bildiğimiz ışık kaynaklarıyla açıklanamayan ve alışılmadık manevralar yapan ışıklar. Bunlar alışılmamış biçimlere, renklere ve yoğunluğa sahiptirler ve bu özellikleriye uçak ya da benzeri bir cisim olmadıkları anlaşılmaktadır. Genellikle kırmızı, turuncu ya da beyaz renktedirler. Gece ışıkları, UFO gözlemlerinin büyük bir bölümünü oluşturur.

Gündüz Diskleri: Gündüz gözlemlenen alışılmadık uçan cisimler. Bu cisimler genelde oval disk, puro, küre, üçgen ya da boomerang biçimindedirler. Hem yer seviyesinde hem de yükseklerde ortaya çıkabilirler. Sıkça, havada asılı kaldıkları, ardından da inanılmaz bir hızla bulundukları yerden ayrıldıkları ve olağanüstü manevralar yaptıkları gözlemlenmiştir.

Radar Görüntüleri: Nadir görülen bir durumdur, çünkü normal uçakların çoğu da radarda belirlenmelerini sağlayan bir donanıma sahiptirler. UFO’ların radar görüntüleri tanımlanamayan bip seslerinden oluşur ve “kaynağı bilinmeyen görüntüler” olarak isimlendirilir. UFO’lar ancak isterlerse bizim radarlarımızda tesbit edilirler. Bugün artık Dünya teknolojisi bile radara yakalanmayan hayalet uçaklar geliştirmiştir. Yine de radarların tesbit ettiği binlerce UFO vakası birçok ülkede yaşanmış ve resmi yetkililerce de rapor edilmiştir.

2- Yakın Gözlemler (200 m. ve daha yakını)

Birinci Türden Yakın Karşılaşmalar: UFO yakından görülmesine rağmen, tanıkla herhangi bir etkileşim içine girmemekte ve çevrede herhangi etki ya da iz bırakmamaktadır.

İkinci Türden Yakın Karşılaşmalar: UFO bulunduğu çevrede fiziksel kanıtlar bırakır. Bu kanıtlar, bozulan ya da zarar gören elektromanyetik sistemlerden, topraktaki izlere, ve bitkiler, hayvanlar ve insanlar üzerinde bırakılan fiziksel etkilere kadar pek çok biçimde olabilir.

Üçüncü Türden Yakın Karşılaşmalar: UFO’nun mürettebatı ya da içindeki varlıklar gözlemlenir fakat genelde bu varlıklarla bir iletişim içine girilmez.

Dördüncü Türden Yakın Karşılaşmalar: Uzaylı varlıklarla birebir iletişime ve temasa geçme olaylarını içerir.

Kaynak: Sirius UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:01
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
1 Mayıs 2012       Mesaj #66
Avatarı yok
Yasaklı

Güneş'in Yanında Esrarengiz Cisim


Yüzeyindeki sıcaklık neredeyse 5 bin 500 dereceye ulaşan Güneş’e yaklaşan her cismin, kısa sürede buharlaşacağı bilim dünyasının gerçeklerinden biri. Ancak kısa bir süre önce NASA’nın elde ettiği bir fotoğraf, gök bilimcileri şaşırttığı gibi UFO meraklılarını da heyecanlandırdı.

NASA’nın, Güneş faaliyetlerini gözlemleyen SOHO uzay aracı, 24 Nisan günü olağandışı bir fotoğraf çekti. Görüntüde, şekli sanki inşa edildiğine işaret eden, oldukça büyük bir gök cismi, Güneş’e çok yakın bir noktada görülüyor. UFO teorisyenleri, birçok gök cisminden farklı bir şekle sahip olan cismin, çok yüksek sıcaklıklara dayanabilecek teknolojye sahip bir uzay aracı olduğunu savunuyor.

Fotoğrafta, uzun, mekanik bir kola benzeyen bir uzantıya sahip, birkaç parçadan oluştuğu izlenimi veren büyük bir cisim görülüyor. Fotoğrafın incelendiği videonun izlenme sayısı 700 bine yaklaşırken, UFO meraklıları da cismin uzaylılara ait olduğunu iddia ediyor.

Kabul edilen görüş, uzaylı akıllı varlıkların, anormal sıcaklıklara dayanıklı zırhlara sahip uzay gemileri olduğu. Böylece sayısız yıldız sisteminde ve en ağır kozmik şartlar altında keşif yapabiliyorlar.

Uzmanlar Ne Diyor?
Life’s Little Mysteries sitesine konuşan, ABD Donanması Araştırma Laboratuvarı’nda (NRL) görevli bilim insanı Nathan Rich, görüntüdeki cismin UFO olmadığını, SOHO’nun kamerasındaki CCD sensörüne çarpan kozmik ışınların geride bıraktığı çizgiler olduğunu söyledi.

Rich, şu açıklamayı yaptı: “Fotoğrafta beliren çizgiler, CCD sensörüne çarpan enerji parçacıklarının (protonlar) oluşturduğu etkiyi çağrıştırıyor. Bu çizgiler neredeyse her fotoğrafta beliriyor... Ancak beliren çizgiler belli bir süreçte çekilen fotoğrafların hepsinde belirmiyor” dedi. Rich’in son cümlesi, esrarengiz cismin UFO olduğunu savunanların düşüncesini destekliyor. Böylece, cismin hareket eden bir uzay aracı olabileceği düşünülebilir.

Gizli UFO Ortaya mı Çıktı?
SOHO’nun çektiği fotoğrafla başlayan tartışma, Aralık 2011’de Merkür’ün yörüngesinde çekilen bir videoda da yaşanmıştı. Heliospheric Imager-1 teleskobuyla çekilen görüntülerde, Güneş fırtınasının vurduğu bölgede çok büyük bir cisim belirmişti. UFO teorisyenleri, fırtınanın, görünmezlik özelliği olan bir uzay aracını ortaya çıkardığını öne sürmüştü.

Rich, Huffington Post’a yaptığı açıklamada, “uzaylı” cismin, Güneş fırtınasının sonrasında beliren görsel bir efekt olduğunu veya, Merkür’ün bir gün önce çekilen hayalet bir parçacığı olduğunu öne sürdü.

Huffington Post anketinde, katılımcıların yüzde 34.2’si cismin UFO olduğunu düşündüklerini belirtirken, yüzde 31.2’si hayal ürününden ibaret olduğunu ifade etti. Katılımcıların yüzde 18’i fotoğrafın kamera hatasından kaynaklandığını öne sürerken, çizgilerin kozmik ışınlar olduğunu düşünenler yüzde 16.2’de kaldı.

Kaynak : Ntvmsnbc (01 Mayıs 2012,09:47)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:02
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
18 Haziran 2012       Mesaj #67
Avatarı yok
Yasaklı

Uygarlığın Milyonlarca Yıl Yaşında Olması Neyi İfade Eder?


Ridley Scott’ın yeni filmi Prometheus’un gösterime girmesiyle hepimiz Carl Sagan’ın sorusunu tekrar sorar olduk : “Uygarlığın milyonlarca yıl yaşında olması neyi ifade eder? Onlarca yıldır radyo teleskoplar ve uzay mekiklerine sahibiz, teknik medeniyetimiz ise sadece birkaç yüzyıllık. Milyonlarca yıldır gelişmiş bir medeniyetin yanında bizim yeni doğmuş bir çocuktan farkımız yok.

New York Üniversitesi’nde profesör Michio Kaku, Sagan’ın sorusunun artık spekülatif bir soru olmaktan çıkacağına inanıyor. Kaku bir yazısında “Bir gün kendi galaktik bölgemizde dünya benzeri yüzlerce gezegeni içeren bir ansiklopediye göz atıyor olabiliriz. Sonra da Sagan’ ın dediği gibi milyonlarca yıl uzakta akıllı bir medeniyetin neye benzediğini hayal edebiliriz.” diyor.

Yakında; insanlık güneş sistemimizin yakınında dünyaya çok benzeyen bir gezegenin bulunmasıyla bir şok geçirebilir. Bu yeni keşifle gece gökyüzüne bakışımız tümüyle değişebilir. Böylece yüzlerce dünya benzeri gezegenin de bizi gözlemleyebileceği fikrini doğuruyor.

Rus astrofizikçi Kardashev, ünlü filozof ve gökbilimci Giordano Bruno‘ dan ilham alarak medeniyetleri, enerjilerini nasıl kazandıklarına göre 3 kategoriye ayırıyor. Bu seviyelerden en gelişmişi 111. tipten uygarlıklarda bile atom altı parçacıklardan en büyük yapılarda bile fizik kanunlarıyla sınırlanmış olacak.

1. tipden medeniyetlerde teknoloji bizimkine benzer olup, toplam enerji tüketimiyle belirlenmiş. Carl Sagan, dünya medeniyetini 0.7’nci tipten medeniyet olarak tahmin etmektedir. 11. tipten medeniyetler ise enerjiyi, kendi ürettiği yıldızından elde edebilecek, örneğin; Dyson Küresi. 111. tipten medeniyete gelindiğinde ise, kendi oluşturduğu galaksilerden enerji elde edebiliyor olması gerekir. Kardeschev ve Kaku, 1. tipten ve 11. veya 111. türden medeniyetlerin tesbitinin neredeyse imkansız olduğuna inanıyor.

Kardeschev bu üç tip medeniyetin enerji tüketimini 10 milyarlık bir faktöre bölerek hesapladı. 1963‘de Kardeschev daha gelişmiş 11 ve 111. tipten uygarlıkları ararken 920MHz dalga boyunda bir gürültü tesbit etti. Bunun başlarda 11. türden bir uygarlık olduğunu düşünülse de sonraları bunun kırmızı dalga boyunda sıradan bir Kuasar olduğu anlaşıldı.Benzer bir gürültü 1967 Cambridge, İngiltere’de tesbit edildi. Bu da ilk nötron yıldızlarının bulunmasıydı.

Dünya benzeri gezegenleri tanımlayabilmek için Kepler teleskobu 2008’de fırlatıldı. Bu yılın sonuna 100.000 kadar güneş benzeri yıldız ve 2000 ışık yılı uzağa kadar tarama yapacak ve muhtemelen yüzlerce dünya benzeri gezegeni, yıldızlarının önlerinden geçerken yaptıkları ışık kaybını ölçerek bulacak.Kepler’in yaklaşık 185 civarı yarıçapı dünyadan 1,3 kat küçük gezegen ve 640 civarı da dünyanın yarıçapından 2,2 kat küçük gezegen tanımlaması umuluyor.

Kaynak : dailygalaxy (10 Haziran 2012 )
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:03
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
24 Haziran 2012       Mesaj #68
Avatarı yok
Yasaklı

Uzaylılar İletişime Geçerse Planımız Var mı?


Uzaylılar bir gün kalkıp da gerçekten bizimle iletişime geçerse ne olur? Herşey değişecektir. Hepimiz, insanlığın evrende yalnız olmadığını anlayacağız. Ya sonra ne olacak? Sonrasında ne yapacağız? Yüzyıllardır cevabını merak ettiğimiz "evrende yalnız mıyız?" sorusunun cevabını öğrendikten sonra ne yapacağını bilen var mı? İnsanlar ilk olarak teleskopların gerçekten iyi olmaya başladıkları 1700'lerde uzaylıları aramaya başladılar. Çoğu da varolan gezegezenler, aylar ve hatta güneş'te yaşam olabileceğine oldukça emindiler. Dünya'nın etrafındaki gökcisimleri dikkatli bir şekilde analiz edilmeye başlandığında, dünya dışında yaşam olabileceği inancı yaygınlığını yitirdi. Ve uzayın yıldız boyutundaki engin sonsuzluğu keşfedilmeye başlandığında, daha önce düşünülenin tersine bunun pek de mümkün olamayacağı inancı ağır basmaya başladı. Gözlem imkanlarımız teleskoplar ve uydular sayesinde uzayın çok daha ötesini görmemize imkan vermeye başlayınca tekrardan evrenin bir yerlerinde yaşam olabileceğine dair umutlar arttı. Ve artık bir plana ihtiyacımız vardı.

Nasa,"Dünya Dışı Türlerle Etkileşim İnsanlığın Faydasına mı, Zararına mı Olacak?"isimli birincil etkileşim senaryosunun analizini içeren basit bir rapor yayınladı.

Her iyi bilimadamının raporunda olacağı gibi bu rapor da kategorilendirme ile başlıyor. Planlamada üç farklı genel etkileşim tipi bulunuyor. Bunlar insanlık için faydalı, nötr ve zararlı sonuçlar getiren durum senaryoları.

Bilimkurgu filmlerinde bu tür durumlara dair çeşitli senaryo kurgularını görüyoruz. Ancak resmi olarak da devletlerin ve genel olarak dünyanın bir durum planına ihtiyacı var. Her ne kadar neyle karşılaşacağımızı bilmiyor olsak bile.

Kaynak : İo9 (14 Haziran 2012,02:30)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:03
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Temmuz 2012       Mesaj #69
Avatarı yok
Yasaklı

Evrende Yalnız mıyız?


İnsanoğlu yüzyıllardır aynı soruları soruyor, aynı soruların cevabını arıyor. İnsanoğlunun binlerce yıldır merak ettiği sorular var. Bunların en başında ‘Bu evrende yalnız mıyız?’ geliyor. İngiltere’de yapılan yeni bir araştırmayı yayınlayan İngiliz gazetesi Daily Mail, anket çalışmasının , dünya üzerindeki pek çok kişinin merak ettiği,evrende yalnız mıyız? türü sorular başta olmak üzere ‘Kansere çare bulabilecek miyiz’ gibi bir çok soruya cevap bulduğunu öne sürdü.

2 bin kişi üzerinde yapılan anket çalışması İngiltere’de yayınlanan bilim ve belgesel kanalı Eden tarafından yapıldı.UKTV Genel Müdürü Adrian Wills, “Bu araştırma insanların nabzını tutmak için, en çözülemeyen ve en merak edilen sorulara kolektif bir yanıt aramak için yapıldı. İnsanlar 500 yıl öncesinde kanıtlanana kadar dünyanın düz bir tabak gibi olduğuna inanıyordu” dedi.

Yıllardır Merak Edilen Sorular ve Araştırmadan Çıkan Cevaplar


1)Evrende Yalnız mıyız?
Biliminsanları evrenin yapısının zeki yaşam formları oluşturabilecek koşullara sahip çok sayıda gezegen sistemi içerdiğini söylüyor. Bununla birlikte hiçbir zaman milyonlarca ışık yılı uzaktaki gezegenlerle iletişim kuracak teknolojiyi hiç geliştiremeyebiliriz.

2)Kanserin Tedavisini Bulabilecek miyiz?
Anket sonuçları kanserin farklı türleri için farklı sonuçlar çıkarırken ortak kanaat büyülü bir tedavi yöntemi bulunmasa dahi yakın zamanda en azından hastaların daha uzun yaşamasını sağlayan çeşitli tedavi yöntemleri gelişecektir yönünde.

3)Uzay Ne Kadar Büyük?

Astronomi uzmanlarının bir bölümü evrenin büyüklüğü konusunda bir limit olmadığını söylerken bir bölümü de Big Bang’ten beri genişliğin 150 milyar ışık yılı civarında olduğunu düşünüyor.

4)Dünya Yaşamı Nerede ve Nasıl Başladı?
Bu konuda çok sayıda teori var. Bunlardan en yaygını farklı bakterilerin ortak yaşama geçerek kurduğu ilişkiyle canlı yaşamın yer kürenin kabuk tabakasında başladığı yönünde.

5)Zamanda Yolculuk Mümkün mü?

Uzaydaki karadeliklerin varlığının zamanda yolculuğu teorik olarak mümkün kılacağına inanılıyor. Bununla birlikte karadelikler varlığı henüz kesinleşmemiş hareket halinde ve geri itici bir yer çekimine sahip.

6)Bir Gün Evreni Kolonileştirebilecek miyiz?
Belki. Bazıları dünyada artık konaklayamayacağımız koşullar olduğunda farklı bir solar sistem olabileceğini düşünüyor. NASA bu konuda toplantılar ve araştırmalar yapmaya çoktan başladı. Koşulları dünyaya benzer diğer gezegenler ya da uydular üzerinde araştırma yapılıyor.

7)Petrolün Yerini Ne Zaman Ne Alacak?
Alternatif enerji kaynakları mevcut ancak petrolün yerini alabilmesi için daha çok verimli hale gelmeleri gerekiyor. Nano teknolojideki gelişmeler petrolün yerini alabilecek kaynak konusunda ipucu.

8)Evren Nasıl Sona Erecek?
Bu konudaki teoriler evrenin genişlemeyi asla durdurmayacağını ve daha sonra kendini patlatacağını söylüyor. Kesin sıfır noktasına ve oluşuma imkan tanımayacak kadar soğuması ve kara enerjinin hakim olarak mutlak son getireceği yönünde de teoriler var.

9)İnsan Yaşamı Ne Kadar Uzayacak?
Bu konuda fareler üzerinde yapılan deneyler gösteriyor ki gelecekte insanlar için 100. Yaş günlerini kutlamak rutin bir olay olacak.

Kaynak : Gençbilim / Daily Mail (29 Haziran 2012,18:22)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:04
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
31 Temmuz 2012       Mesaj #70
Avatarı yok
Yasaklı

Evrende Kaç Gelişmiş Uygarlık Var?


Bugün evrenin çok büyük ve çok yaşlı olduğunu biliyoruz. Samanyolu gökadasında 250 milyar (2.5*1011) yıldız olduğunu ve evrende en az 100 milyar (1011) gökada olduğunu bildiğimize göre demek ki evrendeki yıldız sayısı 1022'den fazladır. Bu öyle bir sayı ki uzun süre saysanız bitiremezsiniz. Bu kadar yıldızın çevresinde gezegeni olanları düşünürsek ve bu gezegenlerden bazılarının dünya gibi yaşanabilir bölgede olduğunu varsayarsak o zaman şu soruyu sormak gerekir: “Teknolojik açıdan gelişmiş durumda olan birçok dünya dışı uygarlığın, dolayısıyla zeki yaşamın var olması gerekmez mi?” Medyada çok sık gördüğümüz uçan daire haberlerini oluşturan kişiler, bu konuyu sadece kendilerinin düşündüğünü, biliminsanlarının bu konuda çalışmalarının olmadığını sanırlar.

Fermi Paradoksu
Fermi Paradoksu, dünya dışı uygarlıkların var olma olasılığının gayet yüksek olduğuna dair tahminlerin varlığı ile bunu doğrulayacak herhangi bir kanıtın ya da temasın yokluğu arasındaki çelişkiyi ifade eder. Evrenin yaşının büyüklüğü ve muazzam sayıda yıldızın varlığı ile birlikte, yaşam için Dünya'nın tipik bir gezegen örneği olduğu varsayımı da göz önüne alındığında, Dünya dışı yaşamın yaygın olması gerekir. Bu önermeyi 1950'de bir öğle yemeği sırasında tartışan fizikçi Enrico FERMI, şu soruyu sormuştu: "Eğer Samanyolu dâhilinde yüksek sayıda ileri dünya dışı uygarlık mevcutsa, neden uzaylılara ait uzay araçları ya da sondalar gibi kanıtlara rastlamıyoruz?"

Zeki yaşamın, bu yıldızların etrafındaki gezegenlerin çok küçük bir kısmında ortaya çıktığı varsayılsa bile, sadece Samanyolu galaksisi dahilinde dahi hâlâ varlığını koruyan birçok uygarlık bulunması gerekir. Bu argümanda sıradanlık ilkesi de kullanılır. Buna göre Dünya özel bir gezegen değil, diğer gezegenlerle aynı doğa yasalarına ve etkilerine maruz kalan ve aynı sonuçların elde edildiği normal bir gezegendir.

Kaynak : Popüler Bilim (Temmuz 2011)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:05

Benzer Konular

27 Haziran 2009 / ThinkerBeLL İletişim Bilimleri
6 Şubat 2008 / KisukE UraharA Taslak Konular
22 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
2 Aralık 2015 / diana Soru-Cevap