Arama

Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması - Sayfa 8

Güncelleme: 6 Aralık 2018 Gösterim: 56.403 Cevap: 104
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
9 Eylül 2012       Mesaj #71
Avatarı yok
Yasaklı

51'inci Bölge'nin Sırları 22 Eylül'de Çözülecek mi?


ABD’nin saygın kuruluşlarından Smithsonian Enstitüsü’ne bağlı bir müze, bu ay içinde bugüne kadar gizli kalmış UFO belgelerini açıklayacağını belirtti. Müzenin düzenleyeceği toplantıda, UFO’lar hakkında bilgiye sahip olduğunu savunan üst rütbeli emekli askerler bulunuyor.
Sponsorlu Bağlantılar

Las Vegas kentindeki Ulusal Atomik Test Müzesi, 22 Eylül’de özel bir sunum yapılacağını duyurdu. Sunuma ait detaylar kesin olmasa da, Nevada eyaletindeki ünlü yeraltı tesisi 51’inci Bölge hakkında bugüne kadar gizli kalmış bilgilerin açıklanabileceğine dair söylentiler yayıldı. Müzenin direktörü olan eski ABD Donanması savaş pilotu Allan Palmer, “Düzenleyeceğimiz etkinlikte UFO’lar ve uzaylılar hakkında konuşma yapacak kişiler davet ettik... Askeri alanda yer alıp, UFO’lara tanıklık ettiğini veya bu konuda bilgisi olduğunu öne süren kişileri davet etmek istedik. Bu insanların topluma daha güvenlilir kaynaklar olacağını düşündük” dedi.

Özel Katılımcılar
Palmer, katılımcıların beş kişiden oluştuğunu ancak aralarında asker emeklileri olduğunu belirtti. Palmer, bu kişilerin geçmişte çeşitli üslere girme yetkileri bulunduğuna da dikkat çekti. Bu isimler arasında öne çıkan dört isim şöyle:
Emekli Albay John Alexander: Geçmişte ordudan gizli bilgiler sızdırdığı bilinen Alexander, UFO’ların varlığına inanan üst düzey hükümet yetkililerinin oluşturduğu Advanced Theoretical Physics grubunu kurdu.

Emekli Albay Charles Halt: İngiltere Kraliyet Hava Kuvvetleri’nden emekli olan Halt, Aralık 1980’de yaşanan ünlü “Rendlesham Olayı vakası’nda birçok UFO gözlemi yaptığını savunan bir isim. Halt, UFO’ların dünyada yapılmış gizli proje ürünü değil, Dünya dışı varlıklara ait olduğuna inanıyor.

Emekli Albay William Coleman: ABD Hava Kuvvetleri’nde bombardıman uçağı pilotluğu yapmış olan Coleman, NBC televizyonunun “Project UFO” belgesel kuşağının yapımcısı.

Emekli Albay Robert Friend: Friend, ABD tarihinin en geniş çaplı UFO raporlarından biri olan “Project Blue Book” için 1958-1963 yılları arasında çalışmış kıdemli bir asker ve araştırmacı.

*Müzenin beşinci davetlisinin, İngiltere’deki UFO masasının subaylarından Nick Pope olduğu belirtildi.
Çok Farklı Bir Konferans
Palmer, Huffington Post’a yaptığı açıklamada, “Düzenleceğimiz etkinliğin diğerlerinden farkı, davet edilen kişilerin son derece güvenilir insanlar olması... Davet edilen kişilerin hepsi orduda yer almış, UFO’ların varlığına ive araştırılmaları gerektiğine inanan kişiler... Az sayıda kişi çağırdık ama her biri çok güvenilir isimler” ifadesini kullandı.

İngiliz araştırmacı ve uzman Pope’un, konuşmasında özellikle İngiltere ve ABD’de yaşanan UFO gözlemleri arasındaki benzerliğe dikkat çekmesi bekleniyor. Pope, konu hakkında Huffington Post’a gönderdiği e-mail’de, “Yapmak istediğimiz şey, hava balonları veya saçma olayları bir kenara bırakarak, bakılmaya değer bilgileri incelemek... Ancak bunu kamu içinde yapamıyorsunuz. Çünkü her saçma malzemeyi medyaya tıkıp konuyu gülünecek bir hale getiriyorlar. Fişi çekip bu işleri gizlice ele almak gerekiyor. Ancak uçarken olağandışı ve sadece askeri radarda görülen bir şeye rastladığını söyleyen pilotlar varsa, bu konuşulmaya değer bir şey” dedi.

ABD’li katılımcıların, 51’inci bölge gibi gizli üsler ve UFO’lar hakkında bilgi vermesi beklenirken, Pope’un İngiliz hükümetinin UFO’lar hakkında sakladığı bilgilere yer vermesi bekleniyor.

Kaynak : Ntvmsnbc / Smithsonian (03 Eylül 2012,12:10)

Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:05
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Eylül 2012       Mesaj #72
Avatarı yok
Yasaklı

'Evrende Yalnız mıyız?' Sorusuna Cevap


Ankara Üniversitesi Rasathanesi, gökyüzü meraklıları için 'evrende başka dünyalar var mı?' sorusunu yanıtlayacak.
Sponsorlu Bağlantılar

Ankara Üniversitesi Rasathanesi, gökyüzü meraklılarına evrende başka dünyaların olup olmadığını düzenleyeceği etkinlikte anlatacak.Halk Günü etkinliklerini sürdüren Rasathane, bu akşam saat 19:30'da Ankaralılara kapılarını açacak. Rasathanenin etkinliğinde, 800'den fazla sayıda gezegenin nasıl keşfedildiği, keşfedilen gezegenlerden hangilerinin dünya benzeri yaşam koşullarına sahip olduğu ve gelecekte bu gezegenlerde yaşanıp yaşanamayacağı sorularının yanıtları verilecek. Etkinlikte katılımcılar, teleskoplar yardımıyla ilginç pek çok gök cismini gözleme ve takımyıldızlarının mitolojik hikayelerini dinleme fırsatı da elde edecek.Akabinde uzman gökbilimciler, gökbilimle ilgili merak edilen soruları yanıtlayacak.

Kaynak : Ntvmsnbc - Ajanslar (23 Eylül 2012,11:12)

Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:06
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
1 Ekim 2012       Mesaj #73
Avatarı yok
Yasaklı

'UFO'ları Araştıran Gizli Bir Teşkilat Var'


ABD’de merakla beklenen UFO konferanslarından biri geçtiğimiz hafta sonu Las Vegas kentinde gerçekleştirildi. ABD ordusundan emekli askerlerin sunum yaptığı konferansta, konuşmacılar hükümeti UFO’lar hakkındaki bilgilerin üzerini örtmekle suçladı, Dünya dışı varlıkları araştıran gizli bir kurum olduğunu belirtti. Smithsonian Enstitüsü’ne bağlı Ulusal Atomik Test Müzesi’nde gerçekleştirilen konferansın en çok ilgi çeken kısmı, geçmişte orduda yer almış ve UFO’lar hakkında bilgileri olduğunu savunan emekli askerlerin konuşmacı olarak yer almasıydı. ABD Hava Kuvvetleri’nden emekli Albay Charles Halt, konuşmasında ‘federal hükümetin UFO’lar hakkındaki bilgileri sakladığını, hatta uzaylıların Dünya’yı ziyareti gibi konularda ilgilenmesi için gizli bir kurumla anlaşmalı olduğunu’ öne sürdü.

Halt, 200 kişinin dinlediği konuşmasında, “Bir kurumla çalıştıklarına inancım çok güçlü. UFO’lar hakkındaki bilgileri saklamaya çalışıyorlar” dedi. Konferansta Halt’ın yanı sıra, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 1950-60’lı yıllarda gerçekleştirdiği en geniş kapsamlı UFO araştırması olan “Project Blue Book”ta yer almış iki isim de yer aldı. Ayrıca, İngiltere Kraliyet Hava Kuvvetleri’nde görev almış ve tarihe ‘Rendlesham Olayı’ adıyla geçen UFO gözleminde bulunmuş emekli askerler de konuşma yaptı.

Başka Boyutlardan Geliyor Olabilirler
Halt, UFO’ların Dünya dışı gezegenlerden veya başka boyutlardan gelebiliyor olabileceğini ifade etti ve şu ifadeleri kullandı: “UFO’ları araştırmaları için birçok insan hükümetin bir kurumu görevlendirmesini bekliyor... Size şunu söylemeliyim ki böyle bir teşkilat zaten var. Bu teşkilat yıllardır birçok istihbarat ajansının bile bilmediği bilgileri saklıyor. Sizce de bu korkutucu değil mi?... Birçok olay hakkında bilgiler kayboldu. Ama aslında hiçbiri kaybedilmiş değil” dedi.

Halt, rütbesi ve emekli olduktan sonra sahip olduğu mesleklerden dolayı bugüne kadar araştırmalarından rahatsız edilmemiş olabileceğini söyledi. Müzenin CEO’su ve eski bir savaş pilotu olan Allan Palmer, “Bugün burada olan kişiler olarak önemli ortak özelliklerimiz var. Hepimiz ülkemize yıllarda hizmet verdik bu konuda her zaman ciddi davrandık” dedi. Palmer, “Burada konuşan insanlar çok üst düzey rütbelere ve yetkilere sahipti. Her biri profesyonel ve işlerini bilen insanlar” ifadesini kullandı.

Mavi Kitap Projesi
ABD’nin 1950’li ve 60’lı yıllarda kontrolden çıkan UFO gözlemlerini araştırmak ve arşivlemek için kurulan Mavi Kitap Projesi’nde 1961-63 yılları arasında görev alan emekli Albay Bill Coleman, en dikkat çeken konuşmacılar arasındaydı. Söz konusu ‘kitap’, 1969 yılında tamamlandığında, ‘UFO’ların mevcut bilimsel bilgilerin ötesine çıkan teknolojik gelişmeler ve prensipler olduğunu gösteren hiçbir delil olmadığı’ sonucuna varılmıştı. Coleman, aynı fikirde değil.

Eski B-25 bombardıman uçağı pilotu, 1955 yılında bir UFO ile karşılaştığını, yaklaşık 6 bin metre yükselikte uçarken cismi takip etmeye çalıştığını anlattı. Coleman, ‘B-25’in ulaşabileceği en yüksek güçte, saatte 480 km hızla uçuyordum. Hızla alçalarak ağaçların tepesini gördüğüm esnada cisme de yaklaşmıştık. Arkadaşlarıma ‘sıkı durun ve emniyet kemerinizi bağlayın’ dedim. 90 derecelik ani bir manevra yaparak cismi karşıma almak istedim ama kaybolmuştu” dedi. Sözlerine devam eden Coleman, “Yaklaşık 450 metre yukarı baktığımda, cismi yeni sürülmüş bir tarlanın üzerinde uçarken gördüm. Arkasında iki tane girdap benzeri yapı vardı. Ağaçların arkasına alçalıp geçmesini beklediğim zaman gözlerden kayboldu” ifadesini kullandı.

Dünya'ya İnerlerse Ne Olur?

Coleman, “Eğer uzaylılar Dünya’ya inerse, insanlar onları öldürebilir. Bu olursa, diğerleri insanlığı yok edebilir. Eğer ışık yıllarını geride bırakacak uzay araçları inşa edecek kadar akıllılarsa, Dünya’daki hastalıkların da insanlığı yok edebileceğini biliyor olmalılar” dedi. Mavi Kitap Projesi’nde yer almış bir diğer emekli asker, Albay Bob Friend, 1969’da açıklanan proje sonucunu kabul etmeyenlerden. Friend, “Size nihai olarak bu konuda söyleyebileceğim şey, evet, gerçekler. Eğer hükümet ve diğer kurumlar bu olayları bilimsel çalışmalar için takip ediyor olsalar, büyük faydalar sağlayabiliriz” dedi.

İngiltere Savunma Bakanlığı için UFO araştırmaları yürüten Nick Pope da söz alarak, “Herkesi hayrete düşürecek UFO delilleri sunamayacaklarını ancak Dünya dışı varlıkların gerçek olduğunu” söyledi. Pope, “Size büyük deliller sunmadığımız için üzgünüz. Ama bu alan birçok şarlatan ve UFO karşıtları da içeren bir araştırma dalını temsil ediyor. O yüzden karşınıza delilden çok en güvenilir kişileri kaynak olarak çıkardık” ifadesini kullandı.

İngiltere'de Sakladı

Pope, 1951 yılında Uçan Daire Çalışma Partisi adı altında araştırmalar yapan komitenin, UFO’ların sadece yanılma, sahte ve halüsinasyon olduğuna dair karar verdiğini ancak bunun gerçeği yansıtmadığını belirtti. Pope, “Maalesef, 1952 yılında Kraliyet Hava Kuvvetleri pilotu olan çok sayıda görgü tanığı olmasına rağmen, bu gözlemler göz ardı edildi. Hatta, radarlarda bu cisimlerin çok kez takibi yapıldı” dedi. Pope, İngiltere Savunma Bakanlığı’nın her zaman UFO’larla ilgili ‘takıntısı’ olduğunu söylerken, “Göreceğiniz yığınla saçmalık olsa da, biz inancımızı hiç kaybetmedik. Binlerce UFO gözleminde sadece bir tane doğru yakalasanız, bu gerçek için yeterli” dedi.

Kaynak : Ntvmsnbc / BBC (29 Eylül 2012,15:40)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:06
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Şubat 2013       Mesaj #74
Avatarı yok
Yasaklı

'Dünya Dışı Yaşamın İzi Renklerde Saklı Olabilir'


Gök bilimciler, Dünya dışı gezegenlerde var olması muhtemel liken ve yosunların, bulundukları gezegene kazandıracakları renkler sayesinde Uzay’da yaşam izi aranabileceğini belirtti. Gök bilimciler, bugüne kadar yabancı güneş sistemlerinin yaşanabilir bölgesinde (Goldilocks zone) bulunduğu tesbit edilen gezegenlerde yaşam izi aramak için, yeni bir yöntem kullanmayı amaçlıyor. Yaşanabilir bölge, bir yıldızın etrafında bulunan, yörüngesindeki gezegenlerin su ve diğer yaşam şartlarını bulundurmasına imkan veren bölge anlamına geliyor. Güneş ışınlarının optimum sıcaklık oluşturması için, bu bölgedeki gezegenlerin yıldızlarına olan uzaklığı bölgenin genişliğini belirleyen ana faktör olarak beliriyor. Gök bilimciler, teleskopların çok daha detaylı gözlem yapabilir hale gelmesiyle, yaşanabilir bölgede yer alan gezegenlerin saçtığı ışıkları çok daha net görmeyi ve bu ışıklarda yaşam izi aramayı amaçlıyor.

'Yaşamın İzleri'

Dünya’dan bakıldığı zaman, Dünya büyük miktarda yakın kızılötesi ışık yayıyor. Bu ışık, gezegenimizdeki bitkilerde yer alan klorofili temsil ediyor. Araştırmacılar, uzak gezegenlerde evimizdekine benzer bitki örtüsü bulunması halinde, benzer bir ‘kırmızı kenar’ görebileceklerini ifade etti. 'Kırmızı kenar', bitkilerin ve bazı bakterilerin yansıttığı yakın kızılötesi ışığın Uzay'dan bakıldığında belirmesini temsil ediyor. Fotosentez yapan canlılar, bu süreç esnasında çok fazla ısınmalarına neden olacakları için yakın kızılötesi ışıkların büyük kısmını yansıtıyor. Böylece, atmosferin ötesine varlıklarını belli eden bir sinyal gönderiyorlar.

Almanya’nın Heidelberg kentindeki Max Planck Astronomi Enstitüsü’nde gök bilimci olan Siddharth Hegde ve Lisa Kaltenegger, bugüne kadar yaşanabilir bölgelerde tesbit edilen kayalık, aşırı sıcak, kuruluk ve asitlik derecesi çok yüksek gezegenleri inceliyor. Astrobiology dergisinde yayımlanan araştırmayı yürüten iki araştırmacı, dış gezegenlerdeki ‘yaşam rengini’ tesbit edebilmek için, Dünya’nın farklı bölgelerinden yararlandıklarını belirtti. Örneğin, kurak bölgelerde likenler, çok sıcak sularda bakteriler ve asit maden atıklarında kırmızı yosunların saçtığı ışıklar inceleniyor. İkili, araştırmalarında her tür organizmanın saçtığı farklı ışıkları not etti. Likenlerin, bakteri ve yosunlardan daha yoğun bir sarı renk yaydığı görüldü.

'Işıklar Yanıltabilir'

Araştırmacılar, dış gezegenlerden saçılan renklerin mutlak yaşam anlamına gelmeyeceğini ancak yaşam aranması sürecinde yeni bir adım olabileceğini ifade etti. Ancak dikkat edilmesi gereken faktörler de var. ABD’nin Northwestern Üniversitesi’nden Nicolas Cowan, “Dış gezegenlerde ağaçtan çok mikrobiyolojik yaşam olma olasılığı daha yüksek. Ancak dış gezegenlerin atmosferlerinin Dünya’nınkinden çok farklı olma ihtimali de var. Bu yüzden ışığı çok farklı yayıyor olabilirler” dedi. Cowan, “Doğa, bulunduğumuz küçük kozmik noktanın aksine diğer yerlerde çok daha farklı işliyor olabilir” ifadesini kullandı.

Kaynak: Ntvmsnbc / Astrobiology (12 Şubat 2013,17:10)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:07
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Mart 2013       Mesaj #75
Avatarı yok
Yasaklı

Meteor Parçalarındaki Fosiller Dünya Dışı Yaşamın Kanıtı


Araştırmacılar geçen yıl Sri Lanka kıyılarında buldukları meteor parçalarında su yosunlarına benzer fosiller buldular. Bu bulgu belki “Panspermia” olarak da bilinen binlerce yıl önce yaşamın Dünya’ya uzaydan geldiği hipotezini güçlendirici nitelikte olsa da asıl dikkat çeken evrende bir yerde Dünya dışında da yaşamın olduğunun bir göstergesiydi.

Aralık 2012’de Polonnaruwa, Sri Lanka’ya doğru düşen bir ateş topu gözlemlendi. Takip eden günlerde bu meteordan örnekler alınarak Sri Lanka tıbbi araştırmalar enstitüsünde bir dizi analizler yapıldı. İlk mikroskobik analizler silisli mikroyosunların fosillerinin diatomik yapısının varlığını gösteriyordu. Yine de tam emin olmak için Astrobiyologlar bu örnekleri Cardiff Üniversitesi'nin ileri araştırma laboratuarlarında da analiz ettirdiler. Sonuç kesinlikle bu fosillerin Dünya’ya düşen bir meteordan geldiğini ve fosilleşmiş biyolojik bir yapıyı barındırdığını gösteriyordu. Bu “Panspermia” hipotezini savunanlar için bir müjdeydi.

Günümüzde hayatın nasıl başladığına dair yaklaşım tezleri bulunmaktadır. Bunlar; yaşamın Dünya’ya uzaydan bir meteor üzerinden geldiğini savunan “Panspermia”. Yaşamın inorganik moleküllerden kendiliğinden geliştiğini savunan “Abiogenesis”. Biraz daha hayalî olan, yaşamın uzaylılar tarafından Dünya’da başlatıldığını savunan “Aşırı Panspermia”.Son bulgular ise “Panspermia” hipotezinin elini biraz daha güçlendirmiş durumda.

Cardiff Üniversitesi bu örneklere karşı iki yaklaşımda bulundu; Öncelikle bu fosillerin gerçek su yosunu fosilleri olduğunu kabul ettiler fakat önemli olan ise bu örneklerde Dünya dışı partiküllerin bulgusuydu. Bununla beraber çok düşük seviyelerde azot elementlerine rastlanıldı ki bu modern dünya canlılarında da görünen bir seviyeydi. Bu örneklerin bir meteordan geldiğinin kanıtı ise yapılan oksijen izotopları analizlerinin sonucuydu. Kaya matrisi ile kaynaşmış olan fosiller, örneklerin karasal kökenli bir organizmaya ait olmadığının da bir göstergesiydi.

Biyolog John Hewitt bunun kesin bir buluş olduğunun söylenemeyeceğini düşünüyor. Ayrıca bulunan fosillerin doğada biyolojik bir yapı olmadığını, sadece benzediklerini düşünüyor. Hewitt; Bunun uzayda büyük balık avlamak gibi bir şey olduğunu onun için doğru olmadığını belki küçük balıklardan başlamanın daha doğru bir yöntem olacağını belirtiyor. Öte taraftan çalışmanın son derece titiz incelemelerde bulunan hakemlere sahip bir dergi olan “Journal of Cosmology” de yayınlandığını belirtmekte fayda var. Her ne kadar bu yayın “Journal of Cosmology” dergisine karşıt görüşleri artırsa da NASA Mühendisi Richard Hoover bunun meteorlarda bulunan cyano-bakterileri'ne benzer bir buluş olduğu düşüncesinde.

Fakat tüm bu tartışmalar arasında bir şey kesin ki; eğer bu bulgular kesin bir bilimsellikte ise Chandra Wickramasinghe’nsenin “Panspermia” rüyaları da gerçek olabilir. Önemli olan nokta ise bu bulguların birçok araştırma grubu tarafından tekrarlanmasıdır. Sonuçlar bunu destekler nitelikte olursa evren tamamen yaşam ile doludur diyebileceğiz.

Kaynak: ExtremeTech / Journal of Cosmology (11 Mart 2013,11:57)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:07
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
9 Nisan 2013       Mesaj #76
Avatarı yok
Yasaklı

Uzaylıların Varlığını Kanıtlayacak Belgesel!


ABD’li bir UFO araştırmacısı, yakın zamanda yayınlayacağı ‘Sirius’ adlı bir belgeselde ‘uzaylıların varlığını kanıtlayacağını’ öne sürdü. Belgeselde, Şili’nin Atamaca çölünde bulunan 15 cm boyundaki, uzaylı olduğu iddia edilen canlının görüntüleri yer alacak. Belgeselin galası 22 Nisan'da yapılacak. ABD’de piyasaya sürülecek olan bu belgesel, UFO araştırmacılarının büyük ilgisini çekecek gibi görünüyor.

Belgesel eski bir acil servis doktoru olan Steven Greer’in imzasını taşıyor. Uzaylılar hakkında saklanan bilgilerin açığa çıkarılması için ABD hükümetine çağrıda bulunan Greer, belgeselinde Dünya dışı varlıkların ne tür teknolojiler kullandığı ve kendi gezegenlerinden Dünyamıza gelmek için Uzay’da nasıl yol aldıkları hakkında da bilgiler sunacak. Ancak belgeselde en çok ilgi çekecek olan kısım, şüphesiz ‘küçük uzaylı’ görüntüleri olacak. DNA analizine göre ‘bilinmeyen bir canlı’ olduğu belirtilen uzaylının, Şili’nin Atacama çölünde birkaç yıl önce bulunduğu öne sürülüyor.

'Kömüre ve Petrole Gerek Yok'
Uzaylıların varlığı hakkında uluslararası kamuyoundan saklanan bilgileri ortaya çıkarmayı amaçlayan Greer, internette yayımlanan bir videosunda yaptığı açıklamada, “Dünya dışı varlıklar ve UFO’lar hakkındaki gizliliğin, uzaylılarla bir ilgisi yok. Bu insanlarla, büyük şirketlerin sahip olduğu güçlerle ve sizin gerçeği bilmenizi istemeyen finansal güçlerle bağlantılı bir durum” dedi.

Huffington Post’un verdiği bilgiye göre, Greer, 1993 yılında ‘The Disclosure Project’ adlı bir çalışma başlatarak UFO’lar ve uzaylı varlıklar hakkındaki bilgilerin ve Dünya dışı teknolojilerin ortaya çıkarılması için hükümete baskı kurmaya başladı. Greer’in ana amacı, uzaylı varlıkların kullandıkları ve bizim bilmediğimiz enerji ve itiş gücü sistemlerini keşfetmek.

‘Sirius’ adlı belgeselin galası 22 Nisan’da yapılacak. Greer, “Geride kalan 100 yılda insanlar çok daha gelişmiş bir teknolojiyle yaşayabilirdi... Belgeselimde insanlara ne tür bilgilerin gizli tutulduğunu ve aslında kömüre, petrole, nükleer güce ihtiyacımız olmadığını anlatmaya çalışacağım. Bunlar, gizliliği sürükleyen gerçekler” dedi. Açıklamaları ve ortaya koyduğu niyetle insanlara bilinmeyenleri aktarmak istediği anlaşılan Greer’in asıl amacının ne olduğu, sunacağı görüntülerin gerçekliği analiz edilince daha iyi anlaşılacak.

Kaynak: Ntvmsnbc / Huffington Post (09 Nisan 2013,10:19)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:07
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Nisan 2013       Mesaj #77
Avatarı yok
Yasaklı

‘Genetik Kod Güneş Sistemi Dışından Geldi'


Bilim insanları, evrende yalnız olup olmadığımız sorusunun cevabının uzayın derinliklerinde değil ama içimizdeki en küçük yapı taşlarında olabileceğini belirtti. Kazak bilim insanları, genetik mühendisliğinin sınırlarını zorlayarak insan genetiğinde saklı olan ‘uzaylı izlerinin’ ortaya çıkarılabileceğini savunurken, ‘hayatın milyarlarca yıl önce Güneş Sistemi dışından geldiğini’ öne sürdü.

İnsanlık, uzay-havacılık teknolojisinin son hızla geliştiği günümüzde Güneş Sistemi’ndeki gezegen ve asteroidlere insan taşıyacak roketler tasarlıyor, Mars ve ötesindeki gezegenlerde yaşam arayacak uydu ve keşif robotlarının planlarını çiziyor.Kazak bilim insanları ise insanın Evren’de yalnız olup olmadığımız sorusuna yanıt bulmak için farklı bir hipotez üzerinde çalışıyor. Kazakistan’ın El-Farabi Kazak Ulusal Üniversitesi’nden Vladimir I. shCherbak ve Fesenkov Astrofizik Enstitisü’nden Maxim A. Makukov, insan vücudunda ‘eski insanlara ait damga’ olabileceğini öne sürdü.

İki bilim insanı, milyarlarca yıl öncesine gidecek genetik izi bularak, Samanyolu’nun biyolojik görüntüsünü oluşturmak istediklerini belirtti.Icarus dergisinde araştırmaları yayımlanan shCherbak ve Makukov, hipotezlerine ‘biyolojik SETI’ adını verdi. SETI programı, dünyanın en büyük radyo teleskobu Arecibo ile Dünya dışı yaşam arama projesi olarak biliniyor. Kazak araştırmacılar, uzaylılara ait izleri insan vücudunda bulma ihtimalinin, Uzay’a radyo dalgaları yayarak Dünya dışı yaşam aramaya kıyasla daha yüksek olduğunu düşünüyor.

İnsan Genetiği Oluşturuldu mu?
DiscoveryNews’in verdiği bilgiye göre, ikili hipotezlerini şu ifadelerle belirtti: “Genetik kod sabitlendiği zaman kozmolojik zaman dilimlerinde değişmeden kalabilir. Aslına bakılırsa, genetik kod bilinen en değişmez yapıdır. Bu sebeple, akıllı yaşam varlıklarına ait istisnai ölçüde güvenilir bilgi saklayabilir. Genom yeni bir imza ile yeni genetik kodu oluşturduğunda, hücrede ve hücrenin aktarılacağı yeni nesillerde donmuş bir halde kalabilir, bu şekilde uzay ve zamanda yol olabilir.”

İki araştırmacı, genetik kodun akıllı varlıkların imzasını taşıdığının anlaşılması için, kodun istatistiki olarak belirgin özellikler barındırmasını, aynı zamanda bilinen tüm doğal süreçlerle bağdaşmaması gerektiğini ifade etti.İnsan genom haritasının DNA’nın nükleotidleri ve amino asitleri arasında kesinlik ortaya koyan bir düzen gösterdiğini belirten shCherbak ve Makulov, ‘kesin ve sistematik olan bu desenlerin, çok üstün bir mantık ve çözülmesi çok zor hesaplamalar içerdiğini’ belirtti.

Araştırmalarında ilginç bir sonuca ulaşan Kazak araştırmacılar, ‘insan vücudundaki genetik kodun Güneş Sistemi dışında milyarlarca yıl önce oluşturulduğunu’ öne sürdü. Araştırmacılar böylece, Dünya’daki yaşamın kökeninin, yıldızlararası uzaydan geldiğini savunan panspermizm düşüncesini de ortaya atmış oldu.

Akıllı Kimlik
Kazak araştırmacılar, öne sürdükleri düşünceyle bilim dünyasında tartışmaya açık bir diğer kavramı da gündeme getirdi.Biyolojik SETI’nin savunduğu ‘akıllı kimlik’ (ID), insan biyolojisinin çok karmaşık olduğunu, bu sebeple çok daha üstün canlılar tarafından oluşturulmuş olduğunu öne sürüyor.Bilim dünyası, henüz Dünya’daki yaşamın orijinini kesin olarak ortaya çıkarmış değil. Yaşamın kozmik gaz ve toz bulutlarından mı, asteroidlerden mi, geldiği tartışmalarının yanı sıra, geçmişte insanlığın uzaylılarla etkileşime girip girmediği tartışmalarına da tanık olabiliyoruz.

Kaynak: Ntvmsnbc / Icarus - DiscoveryNews (02 Nisan 2013,13:35)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:08
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
4 Temmuz 2013       Mesaj #78
Avatarı yok
Yasaklı

‘UFO Masası Savunmaya Hizmet Etmiyordu'


İngiltere'de gizliliği yeni kaldırılan belgeler, Savunma Bakanlığı'nın UFO (tanımlanamayan uçan cisim) masasının yaklaşık üç yıl önce kapatılma nedenini ortaya koydu.Yayımlanan belgeler arasında, Stonehenge üzerinde görüldüğü iddia edilen UFO'ya ait bir fotoğraf da yer alıyor.Ulusal Arşiv Kurumu'nun açıkladığı ve UFO masasının 2007-2009 yıllarındaki çalışmalarını ortaya koyan belgelerde, dönemin Savunma Bakanı Bob Ainsworth'ün, "ülkenin yürüttüğü UFO operasyonuna çok fazla kaynak ayrıldığı ancak buna karşın verimli sonuçlar alınamadığı" ifadeleri yer alıyor ve UFO masasının ‘savunma amaçlı hizmet vermediği ve personelin daha önemli savunma alanlarına odaklanmasına engel olduğu’ belirtiliyor.Belgelerde ayrıca, ‘50 yıldan fazla süredir ülkenin güvenliğine tehdit oluşturacak bir UFO raporlamasının yapılmadığı’ bildiriliyor.

Belgelerde, UFO masasına gönderilen mektuplar da ortaya çıktı. Bir çocuğun 2009 yılında gönderdiği ve "dünya dışında yaşayan varlıklar var mı?" sorusunu yönelttiği UFO masası, "Bu ilginç bir soru, bu konuda açık görüşlü olmayı sürdürüyoruz. Ancak dünya dışında bir yerde yaşam olduğuna dair elimizde kanıt yok" yanıtını veriyor.

Kamuoyuna açıklanan 4 bin 400 sayfalık belgelerde ilginç detaylar da yer alıyor. UFO masasına iletilen bildirimlerde, bir kadının uzaylıyla yaşadığına, Cardiff'te bir adamın kamp yaparken UFO'nun köpeğini kaçırdığına ve İngiliz Parlamentosunun üzerinde ‘yeşil, kırmızı ve beyaz ışıklı bir cismin görüldüğüne’ dair raporlar da bulunuyor.UFO masasına gönderilen bir ilkokul çocuğuna ait mektup da yayınlanan belgeler arasında bulnuyor. İngiltere Savunma Bakanlığı'nın UFO masası ise 2009 yılının Aralık ayında kapatılmıştı.

Kaynak: AA / Ulusal Arşiv Kurumu (21 Haziran 2013,14:32)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:08
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Ağustos 2013       Mesaj #79
Avatarı yok
Yasaklı

‘51’inci Bölge Gerçek’


ABD hükümeti, 60 yıldan fazla bir süredir dünyanın önde gelen komplo teorilerine konu olan 51’inci Bölge’nin ‘gerçek olduğunu’ resmen açıkladı. 407 sayfalık rapor yayınlayan CIA, tesisin ‘gizli casus uçaklarının üssü’ olarak kullanıldığını belirtti. ABD'nin itirafı, ünlü 'Roswell Kazası'ndan 66 yıl sonra geldi. Tarihe ‘Roswell Kazası’ olarak geçen UFO vakasıyla popüler kültürün eskimeyen konularından biri olan 51’inci Bölge’nin gerçek olduğu açıklandı.CIA, zamanla gizliliği ortadan kalkan belgelerin de yer aldığı bir rapor hazırlayarak, Roswell Kazası’ndan 66 yıl sonra gerçek olduğunu nihayet kabul etti. Bir UFO'nun New Mexico'daki Roswell kasabasına düşmesi sonucu ele geçirilen bir uzaylının, yıllarca 51'inci Bölge'de tutulduğu ileri sürülmüştü. The Atlantic Wire’ın verdiği bilgiye göre, çok da gerekli olmayan açıklama için hazırlanan raporda 51’inci Bölge’nin nasıl kurulduğu, yapılan araştırmalar ve zamanla üssün geliştirilmesi çalışmaları anlatılıyor. ‘Independence Day’ filminden, ‘The X-Files’ dizisine kadar, birçok bilim kurgu yapımına konu olan 51’inci Bölge, popüler kültürde ‘Dünya’ya gelen uzaylıların tutulduğu yer’ olarak kabul ediliyor.

Gizli Uçaklar Var
Ancak CIA’in oldukça kalın raporunda, UFO meraklılarının reddetmesi beklenen açıklamalar var. CIA, raporda dünya dışı varlıklara değinmiyor, tersine, 51’inci Bölge’nin ‘hükümetin gizli U-2 casus uçak programının parçası olduğunu’ öne sürüyor. Rapor, 51’inci Bölge’nin İkinci Dünya Savaşı’nda ‘hava topçu menzili’ olarak kullanıldığını ve o dönemden bu yana asfalt dökülmemiş bir piste sahip olduğunu belirtiyor. Raporda asfaltsız pist hakkında açıklama da var! “Havadan bakıldığında pist asfaltlı gibi duruyor. Ancak yakından bir gözlem, pistin topraktan olduğunu ve kullanılmayan yıllar boyunca bilek seviyesine kadar kumla dolduğunu gösteriyor. Eğer (Tony) LeVier piste inmeye kalksaydı, uçağın tekerleri muhtemelen kuma batacak ve U-2 projesindeki önemli isimler ya yaralanacak ya da ölecekti...”

51. Bölge Neden İnşa Edildi?
CIA’in yıllar sonra yaptığı ve fazla heyecanlı olmayan açıklamanın ardından akla gelen ilk soru, kullanılmayan pistlere sahip 51’inci Bölge’nin ne amaçla yapıldığı. Çöllerle kaplı Nevada’nın nükleer test alanına eklenmesi planlanan yer olarak seçilen 51’inci Bölge, ABD eski başkanlarından Dwight Eisenhower döneminde onaylandı. Alan için düşünülen ilk isim ‘Paradise Ranch’ olsa da, bu isim tutmadı. ABD hükümeti geçmişte birçok belgede 51’inci Bölge’den bahsetmiş olsa da, ilk kez resmi olarak üssün varlığını kabul etti. Gelecekte, Nevada Test Site hakkında yeni bilgiler ortaya çıkarsa, 51’inci Bölge hakkında daha fazlasını öğrenebiliriz.

Kaynak: BBC / The Atlantic Wire (16 Ağustos 2013,15:02)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:09
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
9 Aralık 2013       Mesaj #80
Avatarı yok
Yasaklı

‘Mor Renkli Olabilirler’


Uzay’da yaşam mor renkli olabilir... Gök bilimciler, gelecekte keşfedilecek Dünya dışı gezegenlerin bu gezegenlerde bulunması muhtemel bazı bakterilerden dolayı mor renge sahip olabileceklerini belirtti. Hatta, mor rengine odaklanarak, Dünya dışı yaşam arayışında sonuç alma ihtimalinin artacağı öne sürüldü.

Bilim insanları, Uzay’da akıllı varlıkların olup olmadığı sorusuna yanıt bulmak için arayışlarına devam ediyor. Yapılan araştırmalarda, Dünya’nın sahip olduğu biyolojik özelliklere göre karşılaştırma yapılıyor. Araştırmacılar, Dünya’daki yaşamın 3.8 milyar yıldır var olduğunu öngörerek, dış gezegenlerdeki değişimi de bu zaman dilimine göre değerlendiriyor. Astrophysical Journal dergisinde yayımlanan araştırmada yer alan Esther Sanroma,“Geride kalan 3.8 milyar yılda Dünya’nın görünümü fazlasıyla değişti. Gezegenimiz, diğer küçük ve kayalık gezegenlerin araştırılmasında bir kılavuz olacak” ifadesini kullandı.

Arkeyan Çağı’nı temsil eden 3 milyar yıl önce, Dünya’nın mor bir bakteri tarafından kaplı olduğu düşünülüyor. Fotosentez özelliği bulunan ve kara ve denizleri kaplayan mikroorganizma, Dünya’nın bir zamanlar sahip olduğu basit yaşam formunu temsil ediyordu. Sanroma’nın ekibi, mikroorganizmanın Dünya genelindeki dağılımını gösteren modeller çıkararak, farklı iklim koşulları bulunan bölgelerdeki görünür ve yakın kızılötesi radyasyonun gezegenimizden nasıl yansıdığını belirledi. Günümüzde mor olan her yer, çöller, bitki örtüleri ve kayalık alanlarla yer değiştirdi.

'Mor Uzaylı Formları'
Dünya dışı gezegenlerde yaşam aranırken Dünya’nın geçmişteki görünümünü model alan araştırmacılar, gezegenimizin modern değil ancak mor haline yakın yabancı gök cisimleri bulabileceğimizi düşünüyor. Discovery News’in verdiği bilgiye göre, tespit edilecek yaşam formlarının Dünyamızdaki gibi gelişmiş seviyede olma ihtimalinin düşük tutulması, mor renkli gezegene rastlama beklentisini yükseltiyor.

Gök bilimciler, 2011’de yaptıkları araştırmada özellikle çift yıldızlı sistemlerde ortaya çıkacak yaşam formlarının ‘mor renk’ teorisini destekleyeceğini öne sürmüştü. Güneş benzeri yıldızların yüzde 25’inden fazlası ve kırmızı cücelerin en yaz yarısı çift yıldız sisteminde yer alıyor. Bu durum, birçok keşfedilmeyi bekleyen gezegende mor ötesi spektrumda hatta siyah bitki formlarının fotosentez yapıyor olabileceğini savunuyor.

Kaynak: Ntvmsnbc / Astrophysical Journal (15 Kasım 2013, 11:26)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 03:09

Benzer Konular

27 Haziran 2009 / ThinkerBeLL İletişim Bilimleri
6 Şubat 2008 / KisukE UraharA Taslak Konular
22 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
2 Aralık 2015 / diana Soru-Cevap