Arama

ESO - Avrupa Güney Gözlemevi (European Southern Observatory) - Sayfa 8

Güncelleme: 3 Nisan 2016 Gösterim: 51.064 Cevap: 206
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Aralık 2011       Mesaj #71
Avatarı yok
Yasaklı
Yakın Bir Gökada Örneği

Sponsorlu Bağlantılar
eso1037a

Güney sarmal NGC 300 Geniş Alan Görüntüleyicisi görünümü.(Wide Field Imager view of the southern spiral NGC 300.)

ESO yakın gökadalardan oluşan Yontar Grubu’nda bulunan Samanyolu’na benzer sarmal bir gökada olan NGC 300’ün dikkat çekici yeni bir görüntüsünü yayınladı. ESO’nun Şili’de bulunan La Silla Gözlemevi’ndeki Geniş Alan Görüntüleyicisi (WFI) ile alınan 50 saatlik poz gökadanın yapısını duyarlı olarak gözler önüne sermektedir. NGC 300 yaklaşık olarak altı milyon ışık-yılı uzaklıkta bulunmakta ve gökyüzünde alan olarak dolunayın üçte ikisi büyüklüğünde görülmektedir.

İlk olarak İskoç gökbilimci James Dunlop tarafından ondokuzuncu yüzyılın başlarında Avustralya’dan gözlenen ve bir dürbünle kolaylıkla görülebilecek kadar parlak olan NGC 300 güney gökküresindeki en yakın ve en dikkat çekici sarmal gökadalardan biridir. Birkaç parlak yıldızı bulunan, göze çarpmayan fakat yakın gökadaların toplandığı Yontar Grubuna ev sahipliği yapan Yontar takımyıldızında yer almaktadır. [1]

NGC 55 (ESO0914) , NGC 253 (ESO1025, ESO0902) , ve NGC 7793’ü (ESO0914) de içeren grubun diğer üyeleri de ESO teleskoplarıyla görüntülenmiştir. Birçok gökada en azından küçük özelliklere sahiptir, fakat NGC 300 dikkate değer şekilde normal görünüyor. Bu, NGC 300’ü bizimki gibi sarmal gökadaların içeriği ve yapılarını araştıran gökbilimciler için ideal bir örnek haline getiriyor.

ESO’nun Şili’de bulunan La Silla Gözlemevi’ndeki Geniş Alan Görüntüleyicisi ile alınan bu görüntü toplamda yaklaşık 50 saate varan poz süresiyle çok sayıda ve farklı filtrelerle alınan görüntülerin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Birkaç yıl süresince elde edilen veriler, birçok gözlem gecesi gerektirmiştir.

Bu kapsamlı gözlem kampanyasının ana amacı alışılmadık bir şekilde yıldızların hem sayılarını hem de değişimlerini saymak ve bölgeleri, hatta tek tek yıldızları işaretlemek, daha derin ve daha odaklanmış araştırmalar gerektiren gökadadaki yıldızların eksiksiz bir sayımını elde etmekti. Fakat bu tür zengin veri koleksiyonları yıllar geçtikçe diğer birçok araştırmalar içinde kullanılmaktadır.

Gökadanın özellikle hidrojen ve oksijenden gelen ışığa duyarlı filtrelerle gözlenmesiyle, NGC 300’ün sarmal kolları boyunca birçok yıldız oluşum bölgesi bu görüntüde kırmızı ve pembe bulutlar şeklinde özel olarak gösterilmektedir. Gökyüzünde dolunayın görünür büyüklüğüne benzer, 34 x 34 yay dakikalık dev görüş alanıyla WFI, NGC 300 gibi büyük nesneleri araştıran gökbilimciler için ideal bir araçtır.

NGC 300 ayrıca ESO teleskoplarıyla araştırılan birçok ilginç gökbilimsel olaya da ev sahipliği yapmaktadır. ESO gökbilimcileri bu gökadada son olarak bir çift sistemde sıcak ve parlak bir Wolf-Rayet yıldızına eşlik eden ve şimdiye kadar (ESO1004) bilinen en uzak ve en büyük kütleli karadeliği keşfettiler. NGC 300 ve diğer bir gökada NGC 55, birbirleri etrafında yavaşça dönüyor ve bir birleşme sürecinin erken döneminde birbirlerine doğru oldukça yavaş yaklaşıyorlar (ESO0914). Diğerleri arasında NGC 300’ün şu anki en iyi uzaklık tahmini de ESO’nun Paranal Gözlemevi’nde (ESO0524) bulunan Çok Büyük Teleskobu kullanan gökbilimcilerce belirlenmiştir.

Notlar:

[1] Normalde Yontar Grubu’nun bir üyesi olarak nitelendirilen NGC 300’ün en son uzaklık ölçümleri gökadanın grupta yer alan diğer üyelerden bize belirgin bir şekilde daha yakın olduğunu göstermektedir ve belki de onlarla serbest bir bağlılığı vardır.

eso1037b

Yontar takımyıldızında bulunan NGC 300.(NGC 300 in the constellation of Sculptor/ESO1037b.)



Kaynak:ESO Basın Açıklaması/Görüntülü Bülten(08 Eylül 2010)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
24 Aralık 2011       Mesaj #72
Avatarı yok
Yasaklı
En Zengin Gezegen Sistemi Keşfedildi

Sponsorlu Bağlantılar
eso1035a

Güneş benzeri bir yıldızın HD 10180 çevresinde gezegen sistemi.(The planetary system around the Sun-like star HD 10180.)

ESO’nun ötegezegen çalışmalarına öncülük eden gelişmiş HARPS aygıtını kullanan gökbilimciler, Güneş-benzeri HD 10180 yıldızının etrafında en az beş gezegen içeren bir gezegen sistemi keşfetti. Araştırmacılar sistemin ayrıca şimdiye dek bulunan en küçük kütleli gezegeni de içeren iki tane daha gezegen içerebileceğine dair kanıtlara da sahipler. Gezegen sayısı bakımından (Güneş Sistemi’nin sekiz gezegeniyle karşılaştırabileceğimiz yedi adet gezegen) bu sistem bizim Güneş Sistemi’ne de benziyor. Bununla birlikte, araştırma takımı gezegenlerin yıldızdan uzaklığının Güneş Sistemi’mizde de görüldüğü gibi düzenli bir sıra izlediği yönünde kanıtlar buldular.

“Şimdiye dek beklenen en çok gezegenli sistemi bulmuş olduk. Bu dikkate değer keşif aslında ötegezegen araştırmalarında yeni bir döneme girdiğimize işaret etmektedir: sadece tekli gezegenlerin değil, karmaşık gezegen sistemlerinin araştırılması. Yeni sistemdeki gezegen hareketlerinin araştırılması gezegenler arasındaki karmaşık kütleçekimsel etkileşimleri gözler önüne sermekte ve sistemin uzun-dönemli evrimi hakkında derinlemesine bir bakış açısı sunmaktadır.” diye açıklıyor sonuçların açıklandığı araştırma makalesinin baş yazarı Christophe Lovis.

Gökbimciler takımı güney gökküresi takımyıldızlarından Küçüksuyılanı (Hydrus) doğrultusunda 127 ışık yılı uzaklıkta yer alan, Güneş-benzeri bir yıldız olan HD 10180’in altı yıl süren araştırması için ESO’nun Şili, La Silla’daki 3.6 metrelik teleskobu üzerinde bulunan HARPS tayfölçerini kullandılar. HARPS rakipsiz ölçüm kararlılığına ve büyük hassasiyete sahip bir aygıttır ve dünyanın en başarılı ötegezegen avcısıdır.

Sistemde yer alan beş ya da daha fazla gezegenin karmaşık kütleçekimsel etkileşimleri yıldız üzerinde küçük yer değiştirme hareketine neden olmaktadır, gökbilimciler bu etki nedeniyle sistemin çekim merkezi etrafında dolanan yıldızın ileriye ve geriye doğru olan küçük hareketini 190 ayrı HARPS ölçümü sayesinde tesbit ettiler. En güçlü beş sinyal Neptün-benzeri kütleye - 13 ila 25 Dünya kütlesi arasında [1] - sahip, yıldız etrafında yaklaşık 6 ila 600 gün arasında değişen yörünge dönemleriye, beş gezegene karşılık gelmektedir. Gezegenlerin yıldızlarına olan uzaklıkları Yer-Güneş mesafesinin 0.06 ila 1.4 katına karşılık gelmektedir.

“Sistemde iki tane daha gezegenin varlığına dair makul nedenlerimiz olduğuna inanıyoruz.” diyor Lovis. Biri yörünge dönemi 2200 gün olan Satürn-benzeri (minimum kütlesi 65 Yer kütlesi) bir gezegen. Diğeri ise yaklaşık 1.4 Yer kütlesiyle şimdiye dek keşfedilen en küçük kütleli gezegen. Gezegen yıldızına oldukça yakın bir mesafede, Yer-Güneş uzaklığının % 2’si kadar bir uzaklıkta bulunmaktadır. Bu gezegen üzerindeki bir “yıl” sadece 1.18 Dünya günü sürmektedir.

Takım üyelerinden Damien Ségransan “Bu nesne yıldızı üzerinde - yürüme hızından daha az- sadece 3 km/saat’lik bir yalpalama hareketine neden olmaktadır - bu ise ölçümü çok güç olan bir harekettir.” diyor. Eğer doğrulanırsa, bu nesne Corot-7b (ESO0933) benzeri, başka bir sıcak kayalık gezegen örneği olacaktır.

HD 10180 etrafında keşfedilen gezegen sistemi birçok açıdan eşsiz bir konuma sahiptir. Herşeyden önce, Mars’ın yörüngesine eşit bir uzaklıkta Neptün-benzeri en az beş gezegeniyle bu sistem Güneş Sistemi’nin iç bölgesinden daha kalabalıktır, ve burada çok daha büyük kütleli gezegenlere sahiptir. [2] Buna ilaveten sistem muhtemelen Jüpiter-benzeri bir gaz devi içermemektedir. Ek olarak, tüm gezegenlerin neredeyse dairesel bir yörüngeye sahip olduğu görülmektedir.

Şimdiye dek, en az üç gezegene sahip onbeş tane sistemden haberdardılar. Rekoru en son elinde tutan, iki tanesi dev, beş gezegenli 55 Cancri sistemiydi. “Bir tanesi de HD 10180 etrafında dolanan düşük kütleli gezegen sistemlerinin oldukça yaygın olduğu görülüyor, fakat oluşum süreçleri halen bir bilmece olarak kalmaktadır.” diyor Lovis.

Yeni keşfi diğer gezegen sistemlerinin verileriyle birlikte değerlendiren gökbilimciler Güneş Sistemi’mizde geçerli olan Titius-Bode yasasına karşılık gelen bir düzen buldular: gezegenlerin yıldıza olan uzaklıklarının düzgün bir sıra izlediği görülmektedir. [3] “Bu, bu tür gezegen sistemlerinin oluşum süreçlerine ait bir işaret olabilir.” diyor takım üyesi Michel Mayor.

Bu sistemleri araştırırken gökbilimciler tarafından bulunan önemli başka bir sonuç ise, gezegen sisteminin kütlesi ile ev sahibi yıldızın kimyasal içeriği arasında bir bağlantı olduğudur.En düşük kütleye sahip dört sistem düşük kütleli ve metal-fakiri yıldızlar etrafında bulunurken, çok büyük kütleli tüm gezegen sistemleri, büyük kütleli ve metal-zengini yıldızların etrafında bulunmaktadırlar. [4] Bu gibi özellikler mevcut teorik modelleri desteklemektedir.

Keşif, Fransa’daki Haute-Provence Gözlemevi’nde gerçekleştirilen “Geçiş Yapan Ötegezegenlerin Tesbiti ve Dinamiği” adlı konferansta duyurulmuştur.

Notlar:

[1] Gökbilimciler dikine hız yöntemini kullanarak gezegenin sadece minimum kütlesini tahmin edebilmektedirler, kütle tahmini ayrıca yörünge düzleminin görüş doğrultusuna göre olan -bilinmeyen- eğimine de bağlıdır. İstatiksel bakış açısıyla gezegenin minimum kütlesinin yaklaşık olarak gerçek kütlesine yakın olduğunu da söyleyebiliriz.

[2] HD 10180 sisteminin iç bölgesinde bulunan gezegenlerin ortalama kütlesi 20 Dünya kütlesine karşılık gelirken bu değer Güneş Sistemi’mizde (Merkür, Venüs, Dünya ve Mars) ortalama olarak Yer’in kütlesinin yarısı kadardır.

[3] Titius-Bode yasası gezegenlerin Güneş’ten olan uzaklıklarının basit bir düzen izlediğini ifade etmektedir. Dış gezegenler için, her gezegenin Güneş’ten olan ortalama uzaklığının bir öncekinin iki katı olduğu öngörülmüştür. Hipotez Ceres ve Uranüs’ün yörüngelerini doğru olarak tahmin ederken, Neptün’ün yörüngesiyle ilgili olan öngörüsünde başarısız olmuştur.

[4] Gökbilimde kullanılan tanıma göre hidrojen ve helyum dışındaki tüm diğer elementler “metal” olarak sınıflandırılırlar. Bir kaç küçük hafif kimyasal element dışında bu gibi metallerin tümü farklı nesillerdeki yıldızlar tarafından üretilmektedir. Kayalık gezegenler “metallerden” meydana gelmektedirler.


Kaynak:ESO Basın Açıklaması/Bilim Bülteni(24 Ağustos 2010)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
24 Aralık 2011       Mesaj #73
Avatarı yok
Yasaklı
Güneş Benzeri Bir Yıldızın Etrafında Dolanan Yedi Gezegen

eso1035b

Gökyüzünde güneş benzeri yıldız HD 10180'in etrafındaki geniş alan.(Wide-field view of the sky around the star HD 10180/ESO1035b.)

eso1035c

Güneş Benzeri Yıldız HD 10180/ESO1035c.


Kaynak:ESO/Ötegezegen Avcısı HARPS/Bilim Bülteni(24 Ağustos 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Aralık 2011       Mesaj #74
Avatarı yok
Yasaklı
Uzay Bilimciler Mevcut Teorileri Zorluyor

eso1034a

Olağanüstü yıldız kümesi Westerlund 1 magnetar bir izlenim.(İmpression of the magnetar in the extraordinary star cluster Westerlund 1.)

ESO’nun Çok Büyük Teleskobunu kullanan Avrupalı gökbilimciler ilk kez bir magnetarın - alışılmadık bir nötron yıldızı türü - en az 40 Güneş kütleli bir yıldızdan oluştuğunu gösterdiler. Sonuçlar yıldızların nasıl evrimleştiği, bu kadar büyük kütleli bir yıldızın bir magnetar yerine karadelik olmasının beklendiği mevcut teoriler için büyük zorluklar arz ediyor. Bu, temel bir soruyu tekrar gün yüzüne çıkarıyor: bir yıldızın gerçekten bir karadelik olması için kütlesi ne kadar büyük olmalıdır?

Gökbilimciler sonuçlara ulaşmak için güney gökküresi takımyıldızlarından Ara’da (Sunak) bulunan 16 000 ışık yılı uzaklıktaki sıra dışı yıldız kümesi Westerlund1’i detaylı olarak incelediler. Gökbilimciler daha önceki çalışmalardan (ESO0510) Westerlund1’in [1] bazıları bir milyon güneş parlaklığında ışıyan, bazılarının çapı Güneş’in çapının iki bin katı (Satürn’ün yörünge büyüklüğü kadar) olan yüzlerce çok büyük kütleli yıldız içeren en yakın süper küme olduğunu biliyorlardı.

Bu araştırma sonuçlarının açıklandığı makalenin başyazarı Ben Ritchie şunları aktarıyor; “Eğer Güneş bu dikkat çekici kümenin merkezinde yer almış olsaydı, geceleyin gökyüzümüz dolunay parlaklığında yüzlerce yıldızla dolu olurdu.”

Çeşit çeşit ve alışılmamış yıldız nüfusuyla Westerlund1 fantastik bir yıldız bahçesidir. Kümede bulunan yıldızlar bir şeyi paylaşıyorlar: küme tek bir yıldız oluşum olayı ile oluştuğundan hepsinin yaşı aynı, tahminen 3.5 ila 5 milyon yıl yaşındalar.

Bir magnetar (ESO0831) süpernova patlamalarına maruz kalan bazı yıldızlardan oluşan olağanüstü güçlü - Dünya’nın bir milyon milyar katı kadar - bir manyetik alana sahip bir nötron yıldızı türüdür. Westerlund1 kümesi Samanyolu’nda bulunan bilinen birkaç magnetardan birine ev sahipliği yapmaktadır. Gökbilimciler magnetarın küme içindeki bulunduğu yer sayesinde en az 40 Güneş kütlesi büyüklüğünde olması gerektiğini sonucunu çıkardılar.

Westerlund1’de yer alan tüm yıldızlar aynı yaşta oldukları için, patlayan ve geride kalıntı olarak bir magnetar bırakan yıldız kümede yaşamlarını sürdüren diğer yıldızlardan daha kısa süre yaşamış olmalıdır. “Bir yıldızın ömrü doğrudan kütlesiyle bağlantılı olduğu için - daha büyük kütleli yıldız, daha az yaşar - eğer yaşamına devam eden diğer yıldızlardan bir tanesinin kütlesini ölçebilirsek, daha kısa yaşayıp magnetar haline gelen yıldızın daha büyük kütleli olduğundan emin olabiliriz. Bu türden olağanüstü manyetik nesnelerin nasıl oluştuğuna dair kabul edilen bir teori olmadığı için, bu büyük önem arz etmektedir.” diyor araştırma takımının lideri ve ortak yazar Simon Clark.

Bununla birlikte gökbilimciler Westerlund1’de bulunan W13 örten çift sistemine ait yıldızları da araştırdılar, bu tür sistemlerde yıldızların hareketlerinden kütleleri doğrudan belirlenebiliyor.

Bu yıldızlarla karşılaştırdıklarında magnetar olan yıldızın en az 40 Güneş kütlesi kadar olması gerektiğini buldular. Bu, magnetarların normalde karadelik oluşturmalarını beklediğimiz bu kadar büyük kütleli yıldızlardan evrimleşebileceğini ilk kez ortaya koymaktadır. Önceki varsayımlar başlangıçta 10 ila 25 güneş kütlesindeki yıldızların nötron yıldızlarını, 25’ten büyük olanların ise karadelik ürettikleri şeklindeydi.

“Bu yıldızlar süpernova olarak patlamadan önce kütlelerinin onda dokuzunu kaybetmiş olmalılar, aksi takdirde bunun yerine bir karadelik meydana getirmeliydiler. Patlamadan önce bu kadar büyük bir kütle kaybı mevcut yıldız evrimi teorileri için büyük zorluklar arz etmektedir.” diyor ortak yazar Ignacio Negueruela.

“Buna bağlı olarak çetrefilli bir sorun ortaya çıkıyor; Güneş’ten kırk kat daha ağır olduğu halde çökerek karadelik oluşturmayı başaramayan bir yıldızın daha ne kadar büyük kütleli olması gerekiyor.” diye bitiriyor ortak yazarlardan Norbert Langer

Gökbilimciler tarafından tercih edilen oluşum mekanizmasına göre magnetar olan - ata - yıldız yoldaş bir yıldızla birlikte doğmuş olmalı. Yıldızlar evrimleştiklerinde birbirleriyle etkileşmeye başlar, yörünge hareketiyle elde edilen enerji ata yıldızdan muazzam miktarda maddenin dışarı atılmasıyla harcanır. Magnetar bölgesinde şu anda bu tür bir yoldaş görünmemekle birlikte, magnetarı oluşturan süpernova, her iki yıldızı da yüksek hızlarda kümeden atarak çifti birbirinden ayırmış olabilir.

Clark sonuç olarak “Eğer durum bu şekilde ise çift sistemlerin kütle kaybı ile yıldız evriminde anahtar bir rol oynayabilecekleri ileri sürülebilir.” diyor.

Notlar:

[1] Westerlund1 açık kümesi sonradan oradan taşınarak Şili’de ESO Yöneticisi olan (1970-74) İsveç’li gökbilimci Bengt Westerlund tarafından 1961 yılında Avustralya’da keşfedilmiştir. Küme, görünen ışığının çoğu örtülen dev bir gaz ve toz bulutu arkasında bulunmaktadır. Sönümleme katsayısı 100 000’den fazladır, bu nedenle bu özel kümenin gerçek doğasının ortaya çıkarılması için bu kadar uzun süre geçmiştir.

Westerlund1 Samanyolu gökadamızdaki çok büyük kütleli yıldızların nasıl yaşayıp öldüklerini anlamada gökbilimcilere yardımcı olan uç koşullardaki yıldız fiziği araştırmaları için eşsiz bir doğal laboratuardır. Onların gözlenmesiyle, gökbilimciler kümenin büyük olasılıkla 100 000 Güneş kütlesinden daha hafif olmadığı ve tüm yıldızlarının 6 ışık-yılından daha küçük bir bölge içerisinde yer aldığı sonucuna vardılar. Bu nedenle Westerlund1’in Samanyolu gökadası içinde şimdiye dek tanımlanan en büyük kütleli yoğun genç küme olduğu görülmektedir.

Westerlund1’deki şimdiye kadar analiz edilen tüm yıldızlar en az 30 - 40 Güneş kütlesi büyüklüğündeler. Bu tür yıldızların görece kısa yaşamları nedeniyle - gökbilim diliyle söylersek - Westerlund1 çok genç olmalı. Gökbilimciler 3.5 il 5 milyon yıl arasında bir yaş saptadılar. Yani Westerlund1 açıkça gökadamızdaki “yeni doğmuş” bir kümedir.


Kaynak:ESO Basın Açıklaması/Bilim Bülteni(18 Ağustos 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Aralık 2011       Mesaj #75
Avatarı yok
Yasaklı
Bir Karadelik Oluşturmak İçin Ne Kadar Kütle Gereklidir?

eso1034b

Görüntü,Westerlund 1 Geniş Alan Görüntüleyicisi.(Wide Field Imager image of Westerlund 1/ESO1034b.)

eso1034c

Görüntü,Westerlund 1 Geniş Alan Görüntüleyicisi.(Wide Field Imager image of Westerlund 1/ESO1034c.)


Bu görüntüler, MPG/ESO ESO'nun Şili'deki La Silla Gözlemevi'nde bulunan 2.2 metrelik teleskop üzerindeki Geniş Alan Görüntüleyicisi ile (genç bir yıldız kümesi Westerlund 1) alınmıştır.


Kaynak:ESO/VLT Gözlemleri/Bilim Bülteni(18 Ağustos 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
26 Aralık 2011       Mesaj #76
Avatarı yok
Yasaklı
İddialı Gökyüzü Taraması Yıldız Doğumevlerini Görüntüledi

eso1033a

Tarantula Bulutsusu VISTA Macellan Bulutu Anketi görünümü.(VISTA Magellanic Cloud Survey view of the Tarantula Nebula.)

ESO’nun VISTA Macellan Bulutu taramasının bir parçasını oluşturan gözlemlerle gökyüzünü tarayan gökbilimciler komşu gökada Büyük Macellan Bulutu’nda bulunan Tarantula Bulutsusu’nun görkemli bir görüntüsünü elde ettiler. Bu yakın-kızılöte panoramik görüntü bulutsunun kendisiyle birlikte etrafındaki zengin gökyüzü görüntüsünü de gözler önüne sermektedir. Bu görüntü komşu gökadalar Macellan Bulutsuları ve onların çevresiyle ilgili oldukça iddialı gökyüzü taramasının başlangıç aşamasında elde edilmiştir.

Tarama takımının lideri Maria-Rosa Cioni (Hertfordshire Üniversitesi - İngiltere) şöyle açıklıyor: Bu görüntü yerel Evren’deki en önemli yıldız oluşum bölgelerinden biridir - görkemli 30 Kılıçbalığı yıldız oluşum bölgesi de Tarantula Bulutsusu olarak adlandırılmaktadır. Merkezinde bilinen en büyük kütleli yıldızlardan bazılarının yer aldığı RMC 136 isimli büyük bir yıldız kümesi bulunmaktadır.”

ESO’nun VISTA teleskobu [1] Şili’deki Paranal Gözlemevi’nde bulunan yeni bir tarama teleskobudur (ESO0949) . VISTA astronomik olayların iç yapılarına ilişkin anlayışımızı geliştiren astronomik nesneler hakkında zengin detayları açıklayan elektromanyetik tayfın yakın kızılötesi bölgesine duyarlı dev bir kamerayla donatılmıştır. Yakın-kızılötesi ışığın dalgaboyu görünür ışıktan daha büyüktür bu yüzden onu doğrudan göremeyiz, fakat normalde görüşümüzü anlaşılması güç hale getiren tozun içinden çoğunlukla geçebilmektedir. Bu onu halen oluştukları gaz ve toz bulutlarıyla örtülü olan genç yıldızlar gibi nesnelerin araştırılmasında özellikle kullanışlı bir hale getirmektedir. VISTA’nın bir başka güçlü yanı her bir görüntüde kameranın gökyüzünün geniş bir alanını görüntüleyebilmesidir.

Bu görüntü VISTA Macellan Bulutu Taraması (VMC) ile elde edilen en son görüntüdür. Proje ile komşu gökadalarımız Büyük ve Küçük Macellan Bulutları’nın da yer aldığı gökyüzünün 184 derece karelik (dolunayın görünür alanının bin katı kadar bir bölgeye karşılık gelmektedir) geniş bir bölgesi taranacaktır. Nihai sonuç Macellan sisteminin yıldız oluşum tarihi ve üç-boyutlu geometrisinin detaylı bir araştırması olacaktır.

VMC takımından Chris Evans şunları ekliyor: “VISTA görüntüleri çalışmalarımızı Tarantula’nın iç bölgelerinin ötesine, yakındaki daha küçük ve aynı zamanda genç ve büyük kütleli yıldızlara ev sahipliği yapan kalabalık yıldız doğumevlerine doğru genişletmektedir. Yeni, hassas kızılötesi görüntüleri elde ettiğimizde daha geniş bölgede yaşlı yıldızlarla etkileşimlerine de baktığımız, şu an halen oluşmakta olan büyük kütleli yıldız kozalarının yerlerini de belirleyebileceğiz.”

Geniş alan görüntüsü farklı nesnelere ev sahipliği yapıldığını göstermektedir. Merkezin yukarısındaki parlak bölge merkezinde büyük kütleli yıldızların bulunduğu RMC 136 kümesiyle birlikte Tarantula Bulutsusu’nun kendisidir. Soldaki NGC 2100 yıldız kümesidir. Sağdaki SN1987A süpernovasının küçük kalıntısıdır (ESO1032). Merkezin altındakiler NGC 2080 - takma adı “Hayalet Başı Bulutsusu” - ve NGC 2083 yıdız kümesini de içeren yıldız oluşum bölgesi serileridir.

VISTA Macellan Bulutları Taraması VISTA çalışmalarının ilk beş yılının çoğunu meşgul edecek altı dev güney gökküresi gökyüzü taramasından biridir.

Notlar:

[1] VISTA - Görünür ve Kızılötesi Gökbilim Tarama Teleskobu - ESO’nun Şili’nin kuzeyinde bulunan Paranal Gözlemevi’ndeki en yeni teleskobudur. VISTA yakın kızılötesi dalgaboylarında çalışan dünyanın en büyük tarama teleskobudur.

Teleskop ESO’nun Çok Büyük Teleskobu’na ev sahipliği yapan tepeye komşu bölgede bulunmakta ve olağanüstü gözlem koşullarını paylaşmaktadır. VISTA 4.1 metre genişliğinde bir aynaya sahiptir. Fotoğrafik terimlerle 13 000 mm f/3.25 aynalı objektife sahip 67-megapiksel bir kamera olarak düşünülebilir.


Kaynak:ESO Basın Açıklaması/Görüntülü Bülten(11 Ağustos 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
26 Aralık 2011       Mesaj #77
Avatarı yok
Yasaklı
VISTA, Tarantula Bulutsusu Macellan Bulutu Anketi Görünümü

eso1033b

Tarantula Bulutsusu,VISTA Macellan Bulutu Anketi görünümü alıntılar.(Extracts from the VISTA Magellanic Cloud Survey view of the Tarantula Nebula/ESO1033b.)

eso1033c

Tarantula Bulutsusu VISTA Macellan Bulutu Anketi görünümü.(VISTA Magellanic Cloud Survey view of the Tarantula Nebula/ESO1033c.)

eso1033d

VISTA Tarantula Bulutsusu görüntü / kızılötesi görünür karşılaştırma.(İnfrared/visible comparison of the VISTA Tarantula Nebula image/ESO1033d.)


Kaynak:ESO/VISTA Teleskobu Gözlemi/Görüntülü Bülten(11 Ağustos 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Aralık 2011       Mesaj #78
Avatarı yok
Yasaklı
Bir Yıldız Patlamasını 3 Boyutlu Görüntülemek

eso1032a

1987A Süpernova’sı (SN 1987A) çevresindeki madde.(The material around SN 1987A.)

ESO’nun Çok Büyük Teleskobunu(VLT) kullanan gökbilimciler en içteki maddenin yakın geçmişte patlayan bir yıldızdan dışarıya atılış dağılımının ilk kez üç boyutlu görünüşünü elde ettiler. Yeni sonuçlara göre ilk patlama sadece güçlü değil. Ayrıca belirli bir yönde yoğunlaşmış şekildeydi. Bu, en son bilgisayar modellerini destekleyen, süpernovanın çok çalkantılı bir yapıya sahip olması gerektiğini gösteren güçlü bir işaret.

Daha yavaş ölecek olan Güneş’in aksine, büyük kütleli yıldızlar kısa yaşamlarının sonuna süpernova şeklinde patlayıp, büyük miktarda maddeyi uzaya atarak ulaşırlar. Bu tür içinde oldukça yakın Büyük Macellan Bulutu’ndaki 1987A Süpernova’sı (SN 1987A) çok özel bir yer işgal etmektedir. 1987 yılında görülen, 383 yıldır çıplak gözle gözlenen ilk süpernovadır (ESO8704), ve göreli yakınlığından dolayı, gökbilimcilere büyük kütleli bir yıldızın patlaması ve akıbetini eskiye nazaran detaylı bir şekilde çalışabilme imkanı vermiştir. Modern gökbilimdeki bir kaç olayın bilimcilerce bu şekilde çoşkulu bir şekilde karşılanması sürpriz değildir.

SN 1987A astrofizikçiler için bir kazanç kaynağı olmuştur (ESO8711 ve ESO0708) . Dikkate değer birçok gözlemsel ‘ilki’ sağlamıştır, bunlar arasında patlamayı tetikleyen iç yıldız çekirdeğinden gelen nötrino'ların tesbiti, yıldız patlamadan önce fotoğraf plaklarıyla yerinin belirlenmesi, asimetrik patlamanın işaretleri, patlama süresince üretilen radyoaktif elementlerin doğrudan gözlenmesi, çöküntü ve yıldızlararası madde ile birlikte süpernova içindeki toz oluşumunun gözlenmesi sayılabilir (ESO0708).

ESO’nun Çok Büyük Teleskobu (VLT) üzerindeki eşsiz SINFONI [1] aleti kullanılarak gerçekleştirilen gözlemler hayret verici bu olay hakkında, gökbilimcilerin patlayan maddenin merkezi kısmını ilk kez 3 boyutlu olarak yeniden oluşturmasıyla daha da derin bilgiler sağlamıştır.

Bu görüntü patlamanın bazı yönlerde diğerlerinden daha güçlü ve hızlı olduğunu, bazı bölgelerin uzayda daha öteye doğru gerilerek düzensiz bir şekil aldığını göstermektedir.

Patlamadan dışarıya atılan ilk madde saatte 100 milyon km gibi inanılmaz bir hızla yol almıştır, bu ışık hızının onda birine veya bir yolcu jetinin hızının 100 000 katına karşılık gelmektedir. Bu hızla yol almasına rağmen ölen yıldızdan daha önce dışarıya atılan gaz ve toz halkasına ulaşması 10 yıl sürmüştür. Bu görüntü ayrıca on kat daha yavaş ilerleyen, patlamada oluşan radyoaktif elementlerle ısıtılan başka bir madde dalgasını da göstermektedir.

“1987A Süpernova’sından dışarıya atılan içteki maddenin hız dağılımını elde ettik. Sadece bir süpernovanın nasıl patladığını çok iyi anlamadık, fakat patlayan yıldızın yönü içteki bu madde üzerindeki bir etki meydana getirmektedir. Bu maddenin tüm yönlere simetrik olarak atılmadığını görebiliyoruz, bunun yerine bir yön tercih edilmiş gibi görünüyor. Bunun yanısıra, bu yön halkanın beklenen konumundan farklıydı.” diyor araştırma makalesinin başyazarı Karina Kjær.

Süpernovanın son yapılan bilgisayar modellerinden bazıları, patlama esnasında büyük-ölçekli kararsızlıkların meydana geldiği bu tür asimetrik davranışını tahmin etmişlerdi. Böylece yeni gözlemler bu tür modellerin doğrudan onaylanması anlamına gelmektedir.

SINFONI kendi türünde lider ve araştırma takımının sonuçlarını elde edilebilmesini sağlayacak derecede detaya gücü yeten tek alettir. Gelişmiş uyarlamalı optik sistemleri yeryüzü atmosferinin bulanıklaştırma etkisini ortadan kaldırırken, tamamlayıcı alan spektroskopisi denilen bir yöntemle de gökbilimcilerin süpernovanın kaotik merkezinin birçok kısmını aynı anda çalışarak 3 boyutlu görüntü oluşturmalarını sağlamaktadır.

“Tamamlayıcı alan spektroskopisi her pikselden gazın hızı ve doğası hakkında bilgi edinebildiğimiz özel bir yöntemdir. Bunun anlamı normal görüntü yanında görüş doğrultusunda bir hız bilgisine de sahip olduğumuzdur. Çünkü patlamadan bu yana geçen zamanı biliyoruz, ve maddenin dışarıya doğru serbestçe hareket etmesi nedeniyle bu hızı uzaklığa çevirebiliriz. Bu bize içerden dışarıya atılan maddenin bize doğru ve kenardan görülen bir görüntüsünü vermektedir.” diyor Kjær.

Notlar:

[1] Araştırma takımı ESO’nun Çok Büyük Teleskobuna bağlanan SINFONI (Kızılötesi Tamamlayıcı Alan Gözlemleri Tayfölçeri) aletini kullanmıştır. SINFONI uyarlamalı optik modülü ile beslenen bir yakın kızılötesi (1.1–2.45 µm) tamamlayıcı alan tayfölçeridir.


Kaynak:ESO Basın Açıklaması/Bilim Bülteni(04 Ağustos 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
28 Aralık 2011       Mesaj #79
Avatarı yok
Yasaklı
Renkli Komşunun Parlak Yıldızı

eso1031a

Wolf-Rayet yıldızı WR 22 civarında Carina Bulutsusu.(The Carina Nebula around the Wolf–Rayet star WR 22.)

ESO’nun Şili’de bulunan La Silla Gözlemevi’ndeki Geniş Alan Görüntüleyicisi ile yeni alınan bu muhteşem görüntü parlak ve ender bulunan WR 22 yıldızını ve çevresindeki renkli ortamı göstermektedir. Oldukça parlak ve sıcak olan WR 22 yıldızı atmosferini Güneş’ten milyonlarca kez daha hızlı bir şekilde uzaya atmaktadır. Yıldız içinde oluştuğu Karina Bulutsusu’nun dış kısmında yer almaktadır.

Büyük kütleli yıldızlar hızlı yaşayıp genç yaşta ölürler. Bu yıldızlardan bazılarının sahip olduğu yoğun ışıma yaşamlarının son zamanlarında kalın atmosfer tabakasından geçerek görece sakin Güneş gibi yıldızlardan birkaç milyon kez daha hızlı bir şekilde yıldız maddesini uzaya savurmaktadır. Bu nadir, çok sıcak ve büyük kütleli nesneler, Fransız gökbilimcilerin onları ondokuzuncu yüzyılın ortalarında ilk kez keşfetmelerinin ardından Wolf-Rayet yıldızları [1] olarak bilinmektedirler ve şimdiye kadar kütlesi ölçülen en büyüklerinden biri de WR 22’dir.

ESO’nun Şili’deki La Silla Gözlemevi’nde bulunan 2.2 metrelik MPG/ESO teleskobu üzerindeki Geniş Alan Görüntüleyicisi ile kırmızı, yeşil ve mavi filtrelerle alınan görüntülerle oluşturulan bu resmin orta kısmında görülmektedir. WR 22 bir çift yıldız sisteminin üyesidir ve kütlesinin Güneş’in 70 katı kadar olduğu ölçülmüştür.

WR 22 Yunan mitolojisine göre Jason’ın Argo adlı gemisinin kaburgası, güney gökküresi takımyıldızlarından Karina’da yer almaktadır. Yıldız yeryüzünden 5000 ışık yılı uzaklıkta yer almasına rağmen uygun koşullar altında çıplak gözle zayıf bir şekilde görülecek kadar parlaktır. WR 22 zarif Karina Bulutsusu’na (NGC 3372 olarak da bilinir) bağlı oldukça parlak birçok yıldızdan biridir ve Samanyolu Gökadası’nın güney bölgesindeki bu dev yıldız oluşum bölgesinin dış kısımları görüntüye renkli bir zemin oluşturmaktadır.

Zengin arka plan döşemesindeki hafif renkler WR 22’yi de içeren sıcak, büyük kütleli yıldızlardan gelen yoğun morötesi ışığın, yıldızların oluştuğu, çoğunlukla hidrojenden meydana gelen büyük gaz bulutlarıyla olan etkileşimlerinin bir sonucudur. Bu muazzam gaz ve toz bölgesinin merkezi kısmı ESO1031b görüntüsünde görüldüğü gibi sol kenarda bulunmaktadır. Bu bölge daha önce yayınlanan basın bülteninde (ESO0905) de söz edilen dikkat çekici Eta Carinae yıldızını da içermektedir.

Notlar:

[1] Wolf-Rayet yıldızları hakkında daha fazla bilgiye şu adresten ulaşılabilir: Wolf-Rayet


Kaynak:ESO Basın Açıklaması/Görüntülü Bülten(28 Temmuz 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
28 Aralık 2011       Mesaj #80
Avatarı yok
Yasaklı
Geniş Alan Görüntüleyicisi İle Alınan WR 22 Yıldızı ve Çevresi(Karina Bulutsusu)


eso1031b

WR 22 ve Karina Bulutsusu Eta Karina bölgelerinde panoramik görünümü.(Panoramic view of the WR 22 and Eta Carinae regions of the Carina Nebula/ESO1031b.)


eso1031c

Carina Takımyıldızı Carina Bulutsusu.(The Carina Nebula in the constellation of Carina/ESO1031c.)



Kaynak:ESO Basın Açıklaması/MPG/ESO Teleskobu Gözlemi/Görüntülü Bülten(28 Temmuz 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

4 Aralık 2014 / Misafir Uzay Bilimleri
16 Eylül 2008 / virtuecat Coğrafya
27 Nisan 2009 / HipHopRocK Siyasal Bilimler
27 Nisan 2009 / HipHopRocK Siyasal Bilimler