Arama

Güneş Sistemi

Güncelleme: 30 Mayıs 2020 Gösterim: 160.381 Cevap: 22
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
19 Mayıs 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı

Güneş Sistemi'ndeki gezegenler


Bilim dünyası, 1919 yılından bu yana gök cisimlerine verilen adlar konusunda hakem kabul edilen Uluslararası Gökbilim Birliği (IAU)'nin yaklaşımı doğrultusunda Güneş Sistemi'nin 9 üyesini gezegen adıyla benimsemiştir:
Sponsorlu Bağlantılar

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 27 Mayıs 2016 22:49 Sebep: Gezengenlere Link Eklendi
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
19 Mayıs 2006       Mesaj #2
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Ad:  gs1.jpg
Gösterim: 6103
Boyut:  20.0 KB

Güneş Sistemi'ndeki gezegenler


Güneş Sistemi'nde on gezegen vardır, bunlar Güneş'e en yakın gezegenden başlayarak sırasıyla (yukarıdaki resimde soldan sağa) Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Plüton ve 2003-UB313'dur.
Sponsorlu Bağlantılar

Güneş Sistemi'nin Yörüngesi


Güneş Sistemi, sarmal bir galaksi olan Samanyolu'nun bir parçasıdır. Samanyolu'nda yaklaşık 200 milyar yıldız olduğu tahmin edilmektedir; bunların arasında Güneş, Dünya'ya en yakın yıldız olması dışında, bir yıldızda bulunan ortalama özelliklere sahiptir.

Samanyolu'nun çapı yaklaşık 100 000 ışıkyılıdır. Güneş sisteminin Samanyolu'nun merkezinden 25-28 bin ışıkyılı kadar uzaklıkta olduğu sanılmaktadır.

Güneş sisteminin yörüngesi oldukça ilginç özelliklere sahiptir. Bu yörünge hem neredeyse çembersel, hem de sarmal kolların oluşumuna yolaçan basınç dalgalarıyla aynı hızdadır. Bu nedenle Dünya'da yaşamın varolduğu
dönemde, Güneş Sistemi sarmal kolların içinde değil aralarında kalmıştır.

Sarmal kollarda sık sık meydana gelen süpernova patlamalarından gelecek ışıma, kuramsal olarak, bir gezegendeki yaşamı ortadan kaldırabilir. Bu yörüngesi sayesinde, Güneş Sistemi hayatın ortaya çıkması ve süregelmesi için uygun şartlara sahiptir.

Güneş sistemindeki gezegenler her zaman aynı yörünge üzerinde aynı zaman içerisinde hareket ederler. Bunu bulan ilk kişi Kepler'dir. Bu yasaya sonradan Bode yasası adı verilmiştir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 27 Mayıs 2016 22:33
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
19 Mayıs 2006       Mesaj #3
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Güneş: Güneş, kendi adıyla anılan sistemin merkezindedir. Yüzey sıcaklığı yaklaşık 5500, merkez sıcaklığı ise en az 15 milyon derecedir. Çapı Dünya’nın çapının 109 katı, Dünya’ya. olan uzaklığı ise Dünya’nın çapının 215 katıdır. Kütlesi, bütün gezegenlerin toplam kütlesinin 743, Dünya’nın kütlesinin ise 330.000 katıdır. Bütün Güneş Sistemi’nin ve tabii ki Dünya’daki hayatın enerji kaynağıdır.
Merkür: Güneş’e en yakın gezegendir. Adını Roma mitolojisindeki tacirlerin ve gezginlerin tanrısı Merkür’den alır. Çapı Dünya’nın çapının %38’i, kütlesi Dünya’nın kütlesinin %5,5’i, yerçekimi ivmesi de Dünya’nın yerçekimi ivmesinin %39’udur. Güneş’e uzaklığı 46 milyon km ile 70 milyon km arasında değişir. Güneş’in etrafında 88, kendi etrafında ise 59,6 günde döner. Yüzey sıcaklığı Güneş’e bakan tarafında 350 derece, diğer tarafında ise –170 derecedir. Merkür’ün uydusu ve atmosferi yoktur.
Venüs: Güneş’e ikinci yakın gezegendir. Adını Roma mitolojisindeki aşk ve güzellik tanrıçası Venüs’ten alır. Çapı Dünya’nın çapının %95’i, kütlesi Dünya’nın kütlesinin %82’i, yerçekimi ivmesi de Dünya’nın yerçekimi ivmesinin %91’idir. Güneş’e uzaklığı 108 milyon km’dir. Güneş’in etrafında 224,7, kendi etrafında ise 243 günde döner. Yüzey sıcaklığı 460 dereceden biraz yüksektir, ve hemen hemen eşit dağılmıştır. Çoğu karbondioksit olan atmosferi çok kalındır ve yüzeydeki atmosfer basıncı Dünya’nınkinin 90 katıdır. Uydusu yoktur. Kendi çevresinde dönüş yönü bütün diğer gezegenlerin tersinedir. Güneş ve Ay’dan sonra gökteki en parlak cisimdir.
Dünya: Üzerinde yaşadığımız, hayata elverişli gezegenimizdir. Çapı 12.756km, kütlesi 5,97x1024 kg’dir. Güneş’e uzaklığı 149.597.890 km’dir. Güneş’in etrafında 365,25, kendi etrafında ise 1 günde döner. Ortalama yüzey sıcaklığı 15 derecedir. Uydusu: Ay.
Ay: Dünya’nın tek uydusudur. Çapı 1737,4 km’dir. Kendi çevresindeki dönüş süresiyle Dünya çevresindeki dönüş süresi aynı (27,322 gün) olduğu için Dünya’dan hep aynı yüzü görünür. Yerçekimi ivmesi de Dünya’nın yerçekimi ivmesinin altıda biridir. Dünya’ya uzaklığı 363.300 km ile 405.500 km arasında değişir. Dünya üzerindeki kütle çekimi etkisi gelgit olaylarına yol açar.
Mars: Adını Roma mitolojisindeki savaş tanrısı Mars’tan alır. Çapı Dünya’nın çapının %53’ü, kütlesi Dünya’nın kütlesinin dokuzda biri, yerçekimi ivmesi de Dünya’nın yerçekimi ivmesinin %38’idir. Güneş’e uzaklığı Dünya’nınkinin yaklaşık 1,5 katıdır. Güneş’in etrafında 687, kendi etrafında ise 24,6 günde döner. Yüzey sıcaklığı –220 derece ile 70 derece arasında değişir, ortalama –65 derecedir. Çoğunlukla karbondioksitten oluşan atmosferi çok incedir. 2 uydusu vardır: Fobos ve Deimos.
Fobos: Yunanca “korku” anlamına gelmektedir. 1877 yılında, Deimos’tan iki gün sonra, Asaph Hall tarafından keşfedilmiştir. Muhtemelen Mars’ın yörüngesi tarafından yakalanmış bir asteroiddir. Güneş Sistemi’nde gezegenine en yakın olan uydudur: Mars’a olan uzaklığı 6 bin km’dir. Ortalama 23 km çapındadır, ama düzensiz bir şekli vardır. Mars’ın çevresinde 7 saat 39 dakikada döner. 50 milyon yıl sonra Mars’a çarpacağı öngörülmektedir.
Deimos: Yunanca “dehşet” anlamına gelmektedir. 1877 yılında Asaph Hall tarafından keşfedilmiştir. O da muhtemelen Mars’ın yörüngesi tarafından yakalanmış bir asteroiddir. Mars’a olan uzaklığı 20 bin km’dir. Mars’ın çevresinde yaklaşık 30 saatte döner. Ortalama 13 km olan çapıyla Güneş Sistemi’nin en küçük uydusudur.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 20:48
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
19 Mayıs 2006       Mesaj #4
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Ad:  solarsystem.jpg
Gösterim: 2285
Boyut:  19.6 KB
Güneş sistemi merkezde vasat bir yıldız olan Güneş ile etrafında dönen gökcisimlerinden oluşur. Bu gökcisimleri, dokuz gezegen –sistemimizin onuncu gezegeni olduğu ileri sürülen Sedna üzerindeki tartışmalar halen sürmekte- ve onların bilinen 61 uydusu ile asteroitler, kuyruklu yıldızlar ve meteroitlerdir. Plüton dışında gezegenler ikiye ayrılır: Güneş’e yakın olan küçük ve kayalık gezegenler (Merkür,Venüs,Dünya ve Mars) ve daha dışarıdaki gaz devleri (Jüpiter,Satürn,Uranüs ve Neptün). Plüton bu iki gruba da girmez; çok küçüktür,yoğundur ve yüzeyi buzla kaplıdır. Neptün’ün yörüngesini keserek ondan daha yakın konuma geçtiği kısa zaman dışında, en uzaktaki gezegen odur. Kayalık gezegenlerle gaz devlerinin arasında Güneş’in etrafında dönen binlerce kaya parçasının oluşturduğu asteroit kuşağı yer alır. Güneş sistemindeki cisimlerin çoğu, Güneş’in ekvator düzleminde eliptik yörüngelerde döner. Tüm gezegenler Güneş etrafında aynı yönde (yukarıdan bakıldığında saat yönünün tersi yönde) döner. Uydularda gezegenleri etrafında dönerken aynı zamanda kendi eksenleri etrafında da dönerler. Güneş sisteminin bütünü de, bizim galaksimiz olan Samanyolu’nun merkezi etrafında döner.

GÜNEŞ:
Yaklaşık beş milyar yaşında olup tahminen bir o kadar süre daha ışık verecektir. 1,4 milyon kilometre çaplı olup, sarı bir ana kol yıldızıdır. Neredeyse tümüyle hidrojen ve helyumdan oluşmaktadır. Güneş’in çekirdeğinde hidrojen, çekirdeksel kaynaşma yoluyla helyuma dönüşür; bu süreç sırasında da enerji açığa çıkar. Bu enerji çekirdekten çıkıp ışıtıcı ve dağıtıcı bölgelerden geçerek fotosfere yani ışıkküreye –yani görülen yüzeye- ulaşır ve oradan da ısı ve ışık şeklinde Güneş’i terk eder. Işıkküre üzerinde koyu renkli noktalar vardır; bunlar görece soğuk alanlardır ve güneş lekesi olarak adlandırılır. Genellikle çiftler ya da gruplar halinde görülen bu lekelerin manyetik alanlar tarafından oluşturuldukları düşünülür.

Diğer bir Güneş etkinliği türü ise ani parlamalardır ve genellikle güneş lekeleri ve uzantılarla ilgilidir. Parlamalar yüksek enerjili ışınımın ve atomik parçacıkların aniden boşalması sonucu oluşur. Uzantılar, Güneş yüzeyinden atmosfere uzanan gazın oluşturduğu çok büyük halka veya filemanlardır; bazıları birkaç saat görülürken bazıları aylarca görülür. Işıkkürenin ötesinde kromosfer yani renkküre (iç atmosfer) ile uzaya milyonlarca kilometre uzanan son derece seyrek korona yani taçküre (dış atmosfer) vardır. Taçküreden kopan küçücük parçacıklar saniyede yüzlerce kilometrelik hızla uzaya yayılarak güneş rüzgarını doğurur. Güneş Ay tarafından tümüyle tutulduğunda renkküre ve taçküre, Dünya’dan görülebilir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 20:49 Sebep: Kırık Link
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
20 Mayıs 2006       Mesaj #5
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Plüton, Güneş sistemindeki dokuzuncu gezegendir. Güneş sistemindeki en küçük gezegen olduğu için ve dışmerkezli bir yörüngeye sahip olduğu için, bir gezegen olup olmadığı konusunda tartışmalar çıkmıştır. Ancak bu konudaki tek kabul gören otorite, Uluslararası Gökbilim Birliği (International Astronomical Union; IAU), Plüton'u gezegen olarak sınıflandırmıştır.
Gezegen, ArizonaLowell Gözlemevi'nde astronom Clyde Tombaugh tarafından 18 Şubat1930 tarihinde keşfedilmiştir. Tombaugh, Plüton'u Neptün'ün yörüngesindeki anormallikleri açıklayabilecek bir gök cismini ararken bulmuştur.
Güneş sisteminin Sedna sayılmazsa en uzak gezegenidir. Büyüklüğü Ay'ın 1/6 sı kadardır. Yoğunluğu suyun 2 katıdır. Ekliptikle en fazla açıyı yapan gezegendir. Bu yüzden 1978-2000 yılları arasında Güneş'e Neptün'den daha yakın olmuştur. Uzun süre tek bilinen uydusu Charon olarak kaldı. 2005 yılında 2 küçük uydusu daha bulundu . Charon, Plüton'a, Ay'ın dünyaya yaptığı gibi hep aynı yüzünü gösterir.
NASA, Plüton gezegenini inceleyerek güneş sisteminin sayılı gizemlerinden birkaçına daha ışık tutmayı planlıyor. "New Horizons" olarak isimlendirilen 700 milyon dolarlık bir proje dahilinde, şu ana kadar hiçbir uzay aracının gitmediği ve hakkında çok az bilgi bulunan Plüton gezegenine gidilecek. Buzla kaplı nesnelerin hakim olduğu, Neptün'ün ötesindeki Kuiper Kemeri olarak adlandırılan bölgede yer alan Plüton'un yanı sıra uydusu Charon da incelenecek.
Proje ile aynı ismi taşıyan New Horizons uzay aracını Atlas 5 roketi taşıyacak. STAR 48B isimli motorlarla desteklenen Atlas 5 roketi, uzay aracını saniyede 16 kilometrelik bir hıza çıkaracak. Fakat bu hızda bile, 4.9 milyar kilometre uzakta bulunan Plüton'a ulaşmak en az 10 yıl sürecek. Gezegenler arasındaki değişken diziliş göz önünde bulundurulduğunda, fırlatma tarihinin değişmesi durumunda bu süre daha da artabilecek. New Horizons uzay aracı, Florida'daki Cape Canaveral uzay üssünden 19 Ocak2006 tarihinde fırlatıldı.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 20:40
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
20 Mayıs 2006       Mesaj #6
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Güneş'in Kıyameti
Ömer D. İKRAMOĞLU

* Yaratılan her şeyin bir sonu vardır. Dolayısıyla her şey gibi, Dünya'mızın ısı ve ışık kaynağı olan Güneş de bu kaçınılmaz sona hızla koşmaktadır.
* Kur'ân'da "Güneş'in dürülmesi" ifadesi bu kaçınılmaz sonu mu işaretlemektedir?
* İslâm âlimleri ve modern bilim bu hâdiseyi nasıl yorumluyor?
* Güneş'in dürülmesi nasıl olacaktır, bu hâdise dünyanın sonu mudur?


Sayısını bilemediğimiz yıldızlardan sadece biri olan Güneş, hayatın devamı adına önemli bir konuma yerleştirilmiş ve muazzam enerji üretim sistemiyle donatılmıştır. Güneş, Ay ve diğer gökcisimleri, ulvî gâyeler için Dünya misafirhanesine hizmetkâr kılınmıştır. Acaba bu gökcisimlerinin varlıkları sonsuza kadar devam edecek midir?

Dünya misafirhanesinin korunmasında görev alan gökcisimlerinin, bir gün bombaların şiddetini dahi gölgede bırakacak şekilde varlıklarına son verileceğini, hem semavî kitaplar, hem de ilmî araştırmalar ifade etmektedir. Bombalar içinde en şiddetli olanlar, atom ve hidrojen bombalarıdır. Hidrojen bombasının çalışma prensibi, Güneş'teki enerjinin yaratılışına benzerdir. Güneş'te bunun gibi her saniye binlerce patlama meydana gelmektedir. Tonlarca hidrojen atomunun daha büyük çekirdekli helyum atomlarına dönüştürülmesi sırasında devasa boyutlarda enerji yaratılmakta, Hayy isminin tecellisiyle bunun çok küçük ve ölçülü bir miktarı dünyadaki hayat için gerekli ve yeterli enerjiyi sağlamak üzere gezegenimize gönderilmektedir. Güneş bir bomba olup patlasa, bu, kâinatın sonu olan kıyametin dehşeti yanında çok küçük kalacaktır. Bu dehşetli hâdise Kur’ân-ı Kerim'de; Tekvîr, İnfitâr ve Kâria sûrelerinin ilk âyetlerinde şu şekilde haber verilmektedir:

'Güneş dürülüp toplandığında.1 Gök yarıldığı zaman.2 Çarpacak olan felaket.’3
İlk âyette geçen "küvvirat" kelimesinin mastar şekli, yuvarlak bir cismi dürüp toplamak, devirmek, yıkıp atmak, yuvarlamak, herhangi bir şeyi yuvarlak bir cisme sarmak, dolamak mânâlarına gelmektedir. Razi'nin tefsirinde Hz. Ömer'den gelen bir rivayete göre, "küvvirat"ın "ışığını giderip karartmak" mânâlarına geldiği de belirtilmektedir.4-5

Güneş'in dürülmesi; bazılarına göre İsrafil'in (as) Sur'a ilk üflemesinden önce, bazılarına göre ise, birinci ile ikinci üfleme arasında gerçekleşecektir. Bu kıyamet gününün en korkunç hâdiselerinden biridir. Abd bin Humeyd ve İbn-i Münzir Ebu Aliye'den rivayet edildiğine göre, bu hâdise insanlar dünyada iken meydana gelecektir. İbn-i Ebi'd-Dünya, İbn-i Cerir'den, ve İbn-i Ebi Hatim de Übeyy b. Kâb'dan rivayet ettiğine göre, bu hâdisenin, insanları günlük işleriyle meşgulken yakalayacağı bildirilmiştir.5

Elmalılı Hamdi Yazır, Güneş'in dürülmesini üç değişik şekilde tefsir etmiştir: a) Güneş'in bir kabukla çevrelenerek ışığının sönmesi; b) Güneş tutulması anındaki duruma benzer bir durumun gerçekleşmesi; c) Güneş'in kütlesinin ortadan kaldırılıp görünmez olması. Diğer tefsirciler de meseleye genellikle bu zâviyeden bakmışlardır. İbn-i Abbas'tan gelen bir rivayette, Güneş'in dürülmesi onun Arş'a katılmasıdır. Mücahid'den gelen rivayetlere göre ise, ışığının sönmesi, çöküp yok olmasıdır. Kurtubi'ye göre de, dolanarak dürülmesi, sonra ışığının giderilip atılmasıdır. Güneş'te meydana gelecek böyle hâdiseler neticesinde, dünyamızdaki hayatın anında sona ereceği gayet açıktır5.

Bunun yanında dürülme meselesinin mecazî ihtimalleri de düşünülebilir. Meselâ, Nizamuddin en-Nişaburî, "Garaibu'l-Kur'ân ve Regaibu'l-Furkan" adlı tefsirinde, Güneş'in dürülmesini küçük kıyametin bir parçası olarak, ruhun bedenden ayrılması şeklinde yorumlayanlara da yer vermiştir. Bu yorumcuların gâyesi büyük kıyameti inkâr etmek olmadığı gibi, "Düşünün de ibret alın ey akıl sahipleri"6 çağrısına göre, ilgili âyetlerin küçük kıyamet olan ölüm hakkında da ibret alınacak mânâlarının olabileceğini göstermektir. Bu yönüyle bir milletin ölümü olan orta kıyamet hakkında da bu olayı düşünmek ibret vericidir. Yine de âyette geçen Güneş kelimesini, hakiki mânâda anlamamızı engelleyecek aklî veya naklî herhangi bir ipucu olmadığı için, bilinen mânâsıyla düşünmemize engel yoktur.5

İnfitar Sûresi'nin birinci âyeti, gökcisimlerinin nizam ve intizamı bozularak kâinatın harap olmaya başladığı zamanı haber vermektedir. Üçüncü âyette geçen "el-karia" çarpacak olan felâket mânâsında olup "el-hakka" gibi kıyametin isimlerinden biridir. Bu felâket insanların akıllarını alacak, ödlerini patlatacaktır. Âlemdeki büyük küçük her şey şiddetle çarpışacak, insanlar korku ve dehşete düşecek, gök yarılıp parçalanacak, Güneş dürülecektir.7

Bediüzzaman Hazretlerinin konuyla ilgili tespitleri ise orijinal ve tatminkârdır:
"Evet nasıl ki insan küçük bir âlemdir, yıkılmaktan kurtulamaz. Âlem dahi büyük bir insandır, o dahi ölümün pençesinden kurtulamaz. O da ölecek, sonra dirilecek veya yatıp, sonra haşir sabahıyla gözünü açacaktır. Hem nasıl ki kâinatın bir küçük nüshası olan bir canlı ağaç, tahrip ve dağılmaktan başını kurtaramaz. Öyle de: Yaratılış ağacından dallanmış olan silsile-i kâinat tâmir ve yenilenme için, tahripten, dağılmaktan kendini kurtaramaz. "Eğer dünyanın ecel-i fıtrîsinden evvel ezelî iradenin izni ile hâricî bir maraz veya muharrib bir hâdise başına gelmezse ve onun Sâni'-i Hakîm'i dahi fıtrî ecelden evvel onu bozmazsa, herhalde hattâ fennî bir hesab ile bir gün gelecek ki: 'Güneş dürülüp toplandığında, yıldızlar döküldüğünde, dağlar yürütüldüğünde' (Tekvîr, 1-3) mânâları ve sırları, Kadîr-i Ezelî'nin izni ile tezahür edip, o dünya olan büyük insan sekerata (ölüm dakikaları) başlayıp acib bir hırıltı ile ve müdhiş bir ses ile fezâyı çınlatıp dolduracak, bağırıp ölecek; sonra emr-i İlahî ile dirilecektir.” (Yirmi Dokuzuncu Söz, İkinci Maksad, Dördüncü Esas)

Kâinatın sonunu nasıl bir hâdisenin beklediğine dair yukarıdaki âyet ve hadîsler, modern bilimin tespitleriyle daha iyi anlaşılabilir.

İlk yıldızlar tahminen 10 milyar yıl önce yaratılmışlardır ve yakıtları sebepler plânında proton füzyonuyla sağlanmaktadır. Proton füzyonu sonucunda oluşan radyasyon sıcaklığına bağlı basınç, yıldızın kütle-çekim kuvvetinin dengelenerek çökmesinin önlenmesinde rol oynamaktadır. Bu yüzden, eğer yıldızda yeterince proton tüketilirse ve proton füzyonu azalırsa, bu denge bozulur. Kütle-çekimi radyasyon sıcaklığına bağlı basıncı yenerek yıldızın içe doğru çökmesine sebep olur. Bu sırada açığa müthiş bir ısı çıkarak yıldızda yeni çekirdek reaksiyonlarını başlatır ve sırayla alfa (elektronsuz helyum çekirdeği) füzyonundan itibaren kararlı hale gelene kadar yıldızın kütle büyüklüğüne göre değişik füzyonlarla değişik elementler yaratılır.

Alfa füzyonu sırasında her ne kadar yıldızın çekirdeği çökse de, dış tabakalar yaklaşık 100 kat genişleyerek bir "kızıl dev" hâlini alır. beyazcuceDaha evvel başka bir durumla karşılaşmazsa, Güneş de bu safhalardan (proton füzyonu...) geçerek ilmî verilere göre birkaç milyar yıl sonra beyaz cüceye dönüşecektir. Beyaz cücelerin büyüklükleri yaklaşık olarak Dünya’nınki kadardır. Kütlesi ise, Güneş'in kütlesinin yarısı ile 1,4 katı arasındadır. Yüzey sıcaklıkları yaklaşık 10 bin dereceyi bulan beyaz cüceler, zamanla enerjilerini kaybederek kararıp söner.
Nükleer füzyon reaksiyonları gücünü kaybettikten sonra, radyasyon sıcaklığına bağlı basınç tekrar düşerek kütle-çekimiyle dengelenir ve yıldızın hacmi o kadar küçülür ki yoğunluğu suyunkinin bir milyon katına ulaşır. Bu duruma gelen yıldıza "beyaz cüce" denir. Beyaz cücelerin büyüklükleri yaklaşık olarak dünyanınki kadardır. Kütlesi ise, Güneş'in kütlesinin yarısı ile 1,4 katı arasındadır. Yüzey sıcaklıkları yaklaşık 10 bin dereceyi bulan beyaz cüceler, zamanla enerjilerini kaybederek kararıp söner.8

Daha evvel başka bir durumla karşılaşmazsa, Güneş de bu safhalardan geçerek ilmî verilere göre birkaç milyar yıl sonra beyaz cüceye dönüşecektir.8 Böyle bir durumda Kur'ân'ın ışığında iki ihtimal söz konusu olur: Birinci ihtimale göre, eğer Güneş'in kaderi gerçekten de bu hâdiseyle vuku’ bulacaksa, bu önümüzde büyük kıyametin gerçekleşmesi için birkaç milyar yıl daha olduğunu ve Tekvîr Sûresi'nin 1. âyetinde gecen 'Güneş'in dürülmesi' hâdisesinin de yukarıda açıkladığımız şekilde gerçekleşeceğini gösterir. İkinci ihtimale göre ise, eğer Güneş'in kaderi bu değilse, âyette bahsedilen dürülme başka şekilde de yorumlanacağı gibi, kıyametin o kadar uzun süre gecikmeyeceği sonucu da çıkarılabilir.

Yukarıdaki senaryo şu şekilde devam etmektedir. Eğer çöken yıldızın kütlesi Güneş'inkinin 5 katından daha fazla ise, beyaz cüceninkinden farklı bir durum gerçekleşir. Tam çökme durumuyla karşılaşan bu yıldızlar kara deliğe dönüşürler. Kütle-çekimi o kadar güçlenir ki, ışık dahi kurtulamaz.

Kıyamet ile ilgili bir diğer teoriye göre, dev karadelikler bütün kâinatı yutacaktır. Maddeyi yutuşu sırasında karadelik çevresinde oluşan akresyon (yığışım, toplanma) diski de bize maddenin "dürülme" tabirini hatırlatmaktadır. Daha kapsamlı bir bakış açısı ve bütünlüğün oluşması açısından, konumuza ışık tutabilecek Tekvîr Sûresi'nin diğer bazı âyetleri de şöyledir:

'Yıldızlar yerlerinden düşüp dağıldığı zaman, dağlar yürütüldüğü zaman... İşte o zaman... Her insan hazırladığını, ortaya ne koyduğunu anlayacaktır... Dolaşıp dolaşıp yuvalarına, yörüngelerine giren gezegenlere... kasem ederim ki: Kur'ân, değerli bir elçinin, Cebrail'in getirip okuduğu sözdür!’
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 20:53
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
20 Mayıs 2006       Mesaj #7
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Yazı: Curt Suplee

"Güneş'te yoğun aktif bölgeler gözleniyor" uyarısını pek çok patlama ve Dünya'ya yönelen koronal kütle atımları izledi. Güneş'te yaşanan bu tür patlamalar gerçekte olağandışı değil...

Bu ateş 4,6 milyar yıldır, yaşam veren ışığının tadını çıkaran Dünya denilen gezegenin henüz var olmadığı zamanlardan beri yanıyor. Buna karşın bilim insanları, Güneş adını verdiğimiz bu termonükleer reaktörü ancak son 20 yıldır gerçekten anlamaya başladı.
Gökada standartlarına göre değerlendirildiğinde, bizimki gayet sıradan bir yıldız.

Kuşkusuz, içine bir milyon Dünya'nın rahat rahat sığacağı kadar büyük. Ayrıca o kadar yoğun ki, bugün gördüğünüz güneş ışınları Güneş'in merkezinden çıktıkları yolculuklarına son buzul çağından önce başladılar; ışıkkürenin içinden kendilerine yol açmaları yüz binlerce yıl sürdü ve ancak ondan sonra uzaydaki sekiz dakikalık, 150 milyon kilometrelik yolculuklarını tamamlayıp gözlerinize ulaştılar.
Yine de Güneş, genel yıldız sınıflamasında G türü denilen sarı cüceler arasında; o denli yaygın bir tür ki sadece Samanyolu'nda bunlardan milyarlarca var. Ancak evrende –gezegenimiz dışında– bizim için bu kadar doğrudan önemli olan başka hiçbir şey yok.

Güneş, yaşamın sürmesini sağlayan tüm enerjilerin kökeni, havanın kaynağı, iklimlerin belirleyicisi ve evrene güç veren süreçlerle en yakın bağlantımız.

Galileo ve diğerlerinin Güneş yüzeyi boyunca birtakım lekelerin hareket ettiğini açıklayarak Avrupa'yı şaşkına çevirmelerinin üzerinden dört yüzyılın geçtiği günümüzde dahi, Güneşimizle ilgili en önemli bilgilerden pek çoğu hâlâ gizemini koruyor. Günümüzde uzmanlar, son 20 yıldır uluslararası çapta artan bir ilginin de katkılarıyla yanıtları bulmaya artık çok yaklaştı; bu gelişmede bilgisayar modellemelerindeki ilerlemelerin yanı sıra daha önceleri fark edilemeyen, hatta bazen hayal dahi edilemeyen Güneş olaylarının güç algılanabilir yönlerini gözleyebilen yeni, ileri teknoloji araçlarının payı büyük. Scharmer, “Eskiden yapılan araştırmalar, bir tür güneş dermatolojisiydi” diyor. “Şimdiyse tam anlamıyla astrofizik oldu.”

Güneş'in içinde ve yüzeyinde olan hemen her şey gezegenimizi etkilese de, Dünyalılar üzerindeki etkisi en ciddi boyutta olan iki tür Güneş olayı bulunuyor. Bunlardan biri Güneş patlaması: Bu patlama sırasında Güneş yüzeyi üzerinde küçük bir bölgenin bir anda on milyonlarca derece sıcaklığa yükselmesi sonucunda yayılan radyasyon dalgası, iletişim sistemlerinde kesintilere yol açabiliyor, uyduları etkisiz hale getirebiliyor ya da –kuramsal olarak– uzayda yürüyen bir astronotu öldürebiliyor.

Diğer olaysa koronal kütle atımı (CME); bunda Güneş'in halesinden, yani Güneş tacından saatte milyonlarca km. hızla milyarlarca ton elektrik yüklü parçacık kaçıyor. Bu devasa bulutlar Dünya'nın koruyucu manyetosferine çarptığında manyetik alan çizgilerini sıkıştırıp Dünya atmosferinin üst katmanlarına trilyonlarca vat güç yüklüyorlar. Bu da büyük kesintilere yol açacak şekilde elektrik hatlarına aşırı yük bindirebiliyor ve Dünya çevresindeki yörüngelerde bulunan araçlara zarar verebiliyor.

Güneş patlamaları ve CME'ler, şimdiye dek gözlenen en şiddetli dördüncü patlamanın yaşandığı geçtiğimiz Ekim ayında olduğu gibi, genellikle birarada gerçekleşiyor. O dönemde art arda meydana gelen CME'ler gezegenimizi vurdu. Modern algılama aygıtlarının erken uyarısı ile önlem alacak zaman bulduk. Atmosfer o denli elektrik yüklüydü ki kuzey ışıkları taa güneyde, Akdeniz'de bile görülüyordu; buna karşın çok az hasar meydana geldi. Oysa ki 1989'da şiddetli bir CME Dünya'yı vurduğunda, Quebec'te yüksek gerilim ağını çökerterek yaklaşık 7 milyon kişiyi elektriksiz bırakmış ve milyonlarca dolarlık zarara yol açmıştı.

Fırtına Mevsimi Yaklaşıyor
Güneş, yıldızımızı sürekli izleyen Güneş ve Heliyosfer Gözlemevi (SOHO) için hiç batmıyor. SOHO'nun En Uç Morötesi Görüntüleme Teleskopu, Güneş'in Dünya atmosferi tarafından engellenen yüksek enerjili dalga boylarını kaydediyor. Yapay renkle maviye boyanmış olan görüntü normalde gri renkte. Beyaz alanlar Güneş lekelerinden, halkalardan ve çıkıntılar nedeniyle Güneş'in manyetik açıdan en aktif olduğu bölgeleri gösteriyor. Güneş'in manyetik aktivitesi (ve de Güneş lekelerinin sayısı) ortalama olarak her 11 yılda bir doruk noktaya çıkıyor. Kasım 1998'de çekilmiş bu görüntüde, döngü Güneş maksimumu olarak bilinen doruk noktadan yaklaşık iki yıl ötede. Bu noktaya ulaşıldığında, her iki yarıküredeki manyetik aktivite ekvatorun daha yakınına gelmiş ve daha çalkantılı bir hal almış olacak; bunun sonucunda yeryüzündeki yaşamımızı etkileyebilecek fırtınalar ortaya çıkacak.

Yüksek Enerji Yüklü Tipi
Güneş uzmanları en son Güneş maksimumunun yol açtığı ilk büyük çaplı fırtınayı Bastille Günü baskını olarak anıyor. 14 Temmuz 2000'deki güçlü bir güneş patlamasını, yüksek enerji yüklü protonların yaylım ateşi izledi. Resimde bu salvo, SOHO'nun yapay tutulma kameralarının birinde bulunan elektronik detektörlere yönelen bir "kar" bombardımanı gibi görülüyor. Patlamaların sadece küçük bir yüzdesi, Dünya'ya yaklaşık 15 dakikada ulaşan yüksek enerji yüklü protonları yaratır. Atmosferimiz bizleri korusa da, bu parçacıklar uydulara zarar verebilir ve uzayda dolaşan bir astronotu öldürücü dozda radyasyona maruz bırakabilir.

Güneş'in Savurduğu Yumruk
Güneş'in yaydığı en güçlü fırtınalar, koronal kütle atımları (CME). Güneş gazları öylesine sıcak ki, elektrik yüklenerek plazma denilen madde haline bürünüyor. Plazma ve Güneş'in manyetik alanı arasındaki etkileşim, Güneş maksimumu sırasında en çarpıcı boyuta varıyor. Manyetik alan çizgileri aşırı enerjiyle yüklü hale gelip koptuğunda, çok büyük bir plazma bulutu, yani bir CME saatte sekiz milyon kilometrelik bir hızla uzaya doğru fırlıyor. Bunun etkisiyle Dünya'daki manyetik alanın deforme olması, uyduları plazmanın hasar yaratıcı parçacıklarına açık duruma getiriyor. Uygun koşulların bir araya gelmesiyle, bir CME'nin manyetizması Dünya'nın manyetik alanına bağlanabiliyor ve bunun sonucunda atmosferin üst katmanına yeterince enerjinin itilmesi elektrik hatlarında kesintilere yol açabiliyor. SOHO'nun 27 Şubat 2000'de gözlemlediği bu CME doğrudan dünyaya yönelmemişti.

Harikalarla Dolu Yıldız
Güneş yüzeyinin NASA uydusu TRACE tarafından Eylül 2000'de çekilen bu görüntüsü ele avuca sığmaz gibi görünebilir; oysa bilimciler bunu "Güneş'te sakin bir gün" olarak nitelendiriyor. Bir başka deyişle, güzel halkaların görüldüğü, ama patlamaların ve koronal kütle atımlarının olmadığı bir gün. TRACE ve SOHO gibi uyduların Güneş dinamiklerini anlamada yeni ufuklar açmasına karşın, Güneş hâlâ birçok sırrı barındırıyor. Fırtınalı yıldızımız bir Güneş fizikçisinin deyişiyle "çapraşık, gizemli ve edalı".
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 20:58
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
20 Mayıs 2006       Mesaj #8
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Yazı: Bill Douthitt
Görüntüler: NASA, Jet İtki Laboratuvarı (JPL) ve Uzay Bilim Enstitüsü

Cassini uzay aracı, "halkalı dev" Satürn'ün sırlarını gözler önüne sererken, Güneş Sistemi'nin başlangıcına dair ipuçlarına da ulaşıyor.

Yağmur ancak bin yılda bir, sıvı metan sağanağı halinde yağıyor. Yoğun zehirli atmosfer, güneşi perdeleyip gökyüzünü sonsuza dek tan vaktinin renklerine boyuyor. Sıcaklık –her türlü yaşam formu için ölümcül tehlike anlamına gelebilecek bir düzeyde- sıfırın altında 179ºC. Ve puslu atmosferin dışında devasa büyüklükte görünen halkalı gezegen Satürn asılı duruyor.

Ama yine de burası, yani Satürn'ün en büyük uydusu Titan, ürkütücü bir biçimde dünyamıza benziyor. Hawaii Üniversitesi Astronomi Enstitüsü'nden Tobias Owen, "Titan, Peter Pan'ın Düşler Ülkesi" diyor. "Dünya benzeri bir gezegene dönüşebilmek için her türlü madde ve elemente sahip, ama hiçbir zaman gelişme olanağı bulamamış." Yoğun atmosferi, hidrokarbon sisiyle kaplı. Ender yaşanan metan musonları hızla, Titan'ın alçak tepelerinde derin kanallar açan ve geniş çamur düzlüklerine akan nehirler oluşturuyor. Dünya'da olduğu gibi Titan'da da yer hareketleri ile yarı erimiş su ve amonyaktan oluşan lav benzeri bir karışım püskürten yavaş ve soğuk bir tür volkanizma olabilir. Hepsinden ilginci de, Titan'ın hafif rüzgârlarının organik moleküller açısından zengin karışımlar taşıması.

Owen ve gezegenbilimci meslektaşları, Titan'ı zihinlerinde canlandırmaya alışkın. Artık uzaktan kumanda aracılığıyla da olsa onu ziyaret edebiliyorlar. Geçtiğimiz iki buçuk yıl boyunca, Cassini adlı uzay aracı Satürn'ün uydu ve halkalarıyla sıkı fıkı oldu ve gözlerini bu dev gezegene dikti. Hatta Satürn'e ulaşmasının hemen ardından, Huygens adı verilen daha küçük ikinci bir aracı Titan'ın yüzeyine indirdi

Güzel Yabancı
Gezegenin günümüze dek hazırlanmış en ayrıntılı portresi olan bu fotoğraf, Cassini uzay aracının 2004 sonlarında, Satürn'e 6 milyon kilometre uzaklıktan çektiği 126 fotoğrafın birleştirilmesiyle oluşturuldu. Yolculuğuna 1997'de başlayan Cassini, bir diğer gezegene yapılan en büyük uzay uçuşlarından birini gerçekleştirdi.

Panoramik Halkalar
Satürn'ün yalnızca ortalama 40 metre kalınlıktaki halkaları, yüz milyonlarca yıl önce, olasılıkla parçalanmış bir uydu ya da kuyrukluyıldızdan doğdukları dönemden beri biriken tozlarla pastel renklere bürünmüş.

Halkalı Gezegen
Satürn'ün halkalarının gölgesi, gezegenin üzerine düşmüş.

Buz Gibi
Satürn'ün buzla kaplı uydusu Dione, çizgi gibi görülen halkalar üzerinde dolanıyor.


Bir Sıra Halinde
Satürn'ün uyduları minyatür bir güneş sistemini andırıyor; şimdiye kadar 35'i adlandırılmış olan bu uydulardan bazıları sadece birkaç kilometre çapındayken, içlerinden biri gezegen boyutunda. Üç uydu (soldan sağa) Dione, Tethys ve Pandora, halkaların üstünde sıraya girmiş halde uçuyor gibi görünüyor. Dione 1118, Tethys 1059, Pandora ise 79 kilometre çapında.
Yalnız Uydu
Satürn'ün, Dione'nin hemen yukarısındaki halkalarının gölgesi, gezegenin kuzey yarıküresi boyunca ilerliyor ve fotoğrafta doğal renkte görülen bulut şeritlerini karartıyor.

Cassini Uzay Aracı
Yolculuğuna 1997'de başlayan Cassini, diğer bir gezegene yapılan en büyük uzay uçuşlarından birini gerçekleştirdi.


Taşlı Arazi
Titan'ın yüzeyinde kaldırım taşı büyüklüğünde iri buz parçaları görülüyor.

Kozmik Ying-Yang
Satürn’ün en tuhaf uydularından Iapetus, siyah-beyaz bir bilmece. Çapı 1456 kilometre olan bu uydunun bir yarıküresi sadece buza bürünmüşken, koyu renkli diğer yarıküresi büyük olasılıkla kaya ve organik maddeyle kaplı. Yüksekliği 19 kilometreye ulaşan ve ekvatorda yaklaşık 1500 kilometre boyunca uzanan sıradağlar ise bir diğer bilmece.


Buz Gibi Pürüzsüz
Enceladus'ta yüzeye düşen buz, uydunun yüzeyini güney yarıkürede pürüzsüz bir hale getiriyor.

national geographic
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 21:02 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
20 Mayıs 2006       Mesaj #9
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Plüton (gezegen)


250px Pluto and charon
Plüton ve uydusu Charon


Plüton, Güneş sistemindeki dokuzuncu gezegendir. Güneş sistemindeki en küçük gezegen olduğu için ve dışmerkezli bir yörüngeye sahip olduğu için, bir gezegen olup olmadığı konusunda tartışmalar çıkmıştır. Ancak bu konudaki tek kabul gören otorite, Uluslararası Gökbilim Birliği (International Astronomical Union; IAU), Plüton'u gezegen olarak sınıflandırmıştır.
tarafından Gezegen, Arizona Lowell Gözlemevi'nde astronom Clyde Tombaugh18 Şubat 1930 tarihinde keşfedilmiştir. Tombaugh, Plüton'u Neptün'ün yörüngesindeki anormallikleri açıklayabilecek bir gök cismini ararken bulmuştur.
Güneş sisteminin Sedna sayılmazsa en uzak gezegenidir. Büyüklüğü Ay'ın 1/6 sı kadardır. Yoğunluğu suyun 2 katıdır. Ekliptikle en fazla açıyı yapan gezegendir. Bu yüzden 1978-2000 yılları arasında Güneş'e Neptün'den daha yakın olmuştur. Uzun süre tek bilinen uydusu Charon olarak kaldı. 2005 yılında 2 küçük uydusu daha bulundu . Charon, Plüton'a, Ay'ın dünyaya yaptığı gibi hep aynı yüzünü gösterir.
NASA, Plüton gezegenini inceleyerek güneş sisteminin sayılı gizemlerinden birkaçına daha ışık tutmayı planlıyor. "New Horizons" olarak isimlendirilen 700 milyon dolarlık bir proje dahilinde, şu ana kadar hiçbir uzay aracının gitmediği ve hakkında çok az bilgi bulunan Plüton gezegenine gidilecek. Buzla kaplı nesnelerin hakim olduğu, Neptün'ün ötesindeki Kuiper Kemeri olarak adlandırılan bölgede yer alan Plüton'un yanı sıra uydusu Charon da incelenecek.
Proje ile aynı ismi taşıyan New Horizons uzay aracını Atlas 5 roketi taşıyacak. STAR 48B isimli motorlarla desteklenen Atlas 5 roketi, uzay aracını saniyede 16 kilometrelik bir hıza çıkaracak. Fakat bu hızda bile, 4.9 milyar kilometre uzakta bulunan Plüton'a ulaşmak en az 10 yıl sürecek. Gezegenler arasındaki değişken diziliş göz önünde bulundurulduğunda, fırlatma tarihinin değişmesi durumunda bu süre daha da artabilecek. New Horizons uzay aracı, Florida'daki Cape Canaveral uzay üssünden 19 Ocak2006 tarihinde fırlatıldı.
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
20 Mayıs 2006       Mesaj #10
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Güneş Sistemi
Buralarda gördüğümüz,Güneş ve gezegenleri gösteren küre şekilleridir.
Hepsi de yanyana duran küçüklü büyüklü 9 tane küre.
Ama gerçek uzaydaki durum böyle midir?
Bu kürelerin arasındaki uzaklık, elbette uzaydaki gerçek konumları ile aynı oranda değildir.
Gezegenlerin, uzaydaki birbirlerine olan gerçek uzaklıklarını dev bir posterde bile gösteremeyiz
Hatta birkaç tane dev posteri yanyana bile koysak gene de gerçek uzaklık oranlarını yansıtamayız.
Hele gezegenlerin gerçek boyutlarını da düşünürsek,işin içinden hiç çıkamayız.
Gene de Güneş Sisteminin küçültülmüş bir şemasını çizmeye çalışalım.
Yerküre’nin çapını bir bezelye tanesinin çapına indirsek bile,Jupiter’in uzaklığı 300 metredir.
Plüton ise 2,5 kilometre ötede kalır.Çizeceğimiz bu şemada bir bakteri kadar küçüleceği için onu zaten göremeyiz.
Aynı ölçekte,bize en yakın olan yıldız, 16.000 kilometre ötede kalır.
Şimdi gezegenlerin en büyüğü olan Jupiter’i bir nokta kadar küçültelim.
Boyut olarak orantılarsak Plüton bir molekül halini alacak ve bu durumda bile 10 metre uzağımızda kalacaktır.
Gezegenler için birkaç özellik sayalım. Örneğin Jupiter ile Neptün arasındaki uzaklık,Jupiter’in bize olan uzaklığının 5 mislidir.
Neptün o kadar uzaktır ki Jüpiter’in aldığı güneş ışığının sadece yüzde üçünü alır.
Dünyadan göndereceğimiz bir ışık demeti Plüton’a 7 saat sonra ulaşır.
Oysa Güneş’ten çıkan bir ışının bize ulaşması sadece 8 dakikadır.
Plüton’dan Güneş’e bakan biri,onu bir toplu iğne başı gibi görür.
Şimdi dünyadan kalkan bir uzay gemisine binip yola çıktığımızı varsayalım.
Plüton’u geçip yolumuza devam ediyoruz.
Sakın Güneş sisteminden çıktığımızı zannetmeyin.
Bir kitap veya derginin şemasında Plüton son sınır gibi gösterilir ama gerçek öyle değildir.
Hatta orası kıyıya yakın bile değildir.
Zira yolun ancak 50 binde birini aşmış bulunuyoruz.
Önümüzde tam iki ışık yılı sürecek bir bölge uzanmaktadır.
Dikkat edin:İki ışık yılı.İki yıl değil,iki ışık yılı.
Güneşin kendisi,9 tane gezegen,bütün uydular,kuyruklu yıldızlar,bütün bunları bir araya getirin.
Hepsi Güneş sisteminin trilyonda biridir.
Plüton’un Güneş etrafındaki bir kez dönüşü 248 yıl sürer.
İsa’nın doğumundan itibaren dünyamız, Güneş’in etrafında 2007 kez dönmüş durumda.Plüton ise 8 kez.
Bu anlattıklarımız sadece Güneş Sistemi ile ilgilidir.
Güneş Sistemi ise bizim galaksimizde bir toplu iğne başı gibi kalır.
Diğer galaksileri de düşünürsek uzayın ne olduğu hakkında birşeyler anlar gibi oluruz.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 21:52 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi

Benzer Konular

12 Mayıs 2015 / bse_nr Soru-Cevap
15 Nisan 2015 / Misafir Soru-Cevap
31 Mart 2016 / modemm Cevaplanmış
5 Mayıs 2010 / Misafir Soru-Cevap
4 Mart 2014 / Misafir Cevaplanmış