Arama

Hayvanlar Hakkında Detaylı Bilgi Merkezi - Sayfa 17

Güncelleme: 4 Aralık 2016 Gösterim: 226.867 Cevap: 177
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Temmuz 2014       Mesaj #161
Avatarı yok
Yasaklı
İnsanlar, Köpekler Tarafından Yavaş Canlılar Olarak Algılanıyor

Sponsorlu Bağlantılar

Yapılan bir araştırma, köpeklerin insanların hareketlerini normalden yüzde 25 daha yavaş algıladığını ortaya koydu.

Bilim insanları köpekler tarafından insan hareketlerinin normalden %25 daha yavaş algılandığı sonucuna vardı. Çeşitli hayvanların boyutlarına ve metabolizma hızlarına dayanılarak yapılan testler köpekler için zamanın çok daha yavaş aktığını gösterdi.

Trinity College Dublin Doğa Bilimleri Fakültesi , St Andrews ve Edinburg üniversitelerinden bilim insanları hayvanların hareketli nesnelere karşı algılarının vücutlarına göre nasıl değişiklik gösterdiğini gözler önüne serdi. Çeşitli hayvanlar üzerinde yapılan çalışma, hayvanların vücut kitleleri ve metabolik hızlarının hareket halindeki obje veya insanları farklı hızlarda algılamalarına neden olduğunu ortaya çıkardı.

Araştırma için balık, kuş, kertenkele ve memeli hayvanlar gibi birçok farklı türden 34 çeşit omurgalı hayvan incelendi. Buna göre hayvanların şimşek hareketlerini ne kadar hızlı algıladıkları incelendi. Şimşek hareketlerini hızlı algılayan hayvanların hareket eden canlı nesneleri insan gözüne kıyasla daha yavaş olarak gördükleri belirlendi.

Araştırmaya göre köpekler ve karasinekler hareketlerin başlangıcını daha hızlı algılayabiliyor, kedi ve farelerde ise durum tam tersi. Yüksek hızdaki ışığı daha önce görebilen hayvanlar şaşırtıcı bir şekilde insan hareketlerinin seyrinin daha yavaş olduğuna inanıyor. Bilim insanları hareketlerin başlangıç noktasının bazı hayvanlarca daha hızlı algılanmasının onları çeşitli tehlikelerden önceden haberdar ettiğini belirtiyor.

Kaynak: Ntvmsnbc (09 Temmuz 2014,20:37)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:30
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Aralık 2014       Mesaj #162
Avatarı yok
Yasaklı
Tarla Sincapları Küresel Isınmayı Hızlandırıyor

Sponsorlu Bağlantılar
Yapılan araştırmalar, Kuzey Kutbu'ndaki tarla sincaplarının iklim değişikliğini hızlandırdığına işaret ediyor.Bu hayvanların, donmuş toprak tabakalarını kazarak, küresel ısınmanın en önemli nedeni olarak gösterilen sera gazlarının yüzeye çıkmasını sağladığı belirtiliyor.Bilim insanları şimdiye kadar, bu bölgedeki doğal yaşamın küresel ısınmaya etkisinin göz ardı edildiğine dikkat çekiyor.Araştırmanın sonuçları, ABD'nin San Francisco kentinde düzenlenen Amerikan Jeofizik Derneği'nin yıllık konferansında sunuldu.

Karbon Deposu

Kuzey Kutbu'nda yıl boyunca donmuş olarak kalan derin toprak tabakaları Kuzey Yarımküre'nin yüzölçümünün yaklaşık dörtte birini kaplıyor ve çok büyük miktarda karbon içeriyor. Massachusetts'teki Woods Hole Araştırma Merkezi'nden Dr. Sue Natali şunları söylüyor: "Bu donmuş topraklarda on binlerce yıldır karbon birikiyor. Sıcaklık çok düşük. Toprak doymuş olduğu için bitkiler ve hayvanlar öldüğünde çürümüyorlar ve yavaş yavaş karbon birikiyor. Şu anda toplam karbon miktarı 1,500 petagram. Yani 1.5 milyar ton. Bir başka ifadeyle atmosferdeki karbonun iki katı kadar."

Dünyanın ısınması halinde donmuş toprakların çözülerek, daha fazla oranda sera gazının havaya karışması ve bunun da sıcaklıkları artırmasından endişe ediliyor.Dr Natali şimdiye kadar hayvanların bu sistemdeki etkileri üzerine çok az araştırma yapıldığını söylüyor.Wisconsin Üniversitesi'nden araştırmacı Nigel Golden ve Dr. Natali bu amaçla Polaris adını verdikleri proje kapsamında Sibirya'daki tarla sincaplarını incelemişler.Golden, "Bu hayvanlar toprak mühendisi. Yuvalarını kazarken, toprağı havalandırıyorlar. Alttaki toprak üste çıkıyor. Toprağı idrar ve dışkılarıyla gübreliyorlar" diyor.

Araştırma ekibi, bunun sonucu olarak yuvadaki toprağın, çevredeki topraktan daha sıcak olduğunu belirledi.Golden, "Donmuş toprak tabakası ısınmaya başlayınca, mikroplar, toprakta donmuş olarak bulunan karbonlara ulaşabilir. Sincaplar karıştırdıkça, toprak daha fazla sıcağa maruz kalıyor" diyor.Bunun sonucunda da mikropların etkisiyle toprakta, karbondioksit ve metan (ikisi de sera gazı) miktarının artışının hızlandığı belirtiliyor.

Kaynak: BBC / Jeofizik Derneği (17 Aralık 2014)

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
24 Şubat 2015       Mesaj #163
Avatarı yok
Yasaklı
Denizanaları Okyanuslardaki Akıntıları Sezebiliyor

Denizanalarının okyanuslardaki akıntıları sezdikleri ve bilerek akıntıya karşı yüzebildikleri belirlendi. Bir uluslararası ekibin yürüttüğü araştırma, bilim insanlarının çok sayıda denizanasının nasıl bir araya toplanabildiğini anlamalarına yardımcı olabilir.Sürüler, yüzlerce hatta milyonlarca denizanasından oluşabiliyor ve zaman zaman aylarca belli bir bölgede kalabiliyor.Current Biology dergisinde yer alan yazıda, "denizanalarının sudaki değişimleri nasıl hissedebildiği hala belirsiz" deniyor.Swansea Üniversitesi ile Avustralya Warnambool'daki Deakin Üniversitesi'nden bilim insanları, Fransa açıklarında, 18 büyük denizanasına (Rhizostoma octopus) künye yerleştirdi.Araştırma ekibince yakalanan denizanalarına takılan cihazlar, hızlanmalarını ve yönlendirmelerini ölçtü.Araştırmaya öncülük eden Prof. Graeme Hay, künyelerin takılmasının "gerçekten kolay olduğunu ve künyenin sonsuza dek takılı kalabildiğini" söylüyor.

Sensörlerle İzlendi

Araştırmacılar aynı sırada okyanuslardaki akıntıları belirlemek ve ölçmek için yüzer sensör kullandı.Sensörler, denizanalarının kendilerini sürükleniyor hissettiklerinde, akıntıya karşı yüzebildiklerini saptadı.Araştırmanın ikinci bölümündeyse, araştırmacılar ellerindeki verilere dayanarak okyanustaki denizanası sürüsünün hareketlerini gerçeğe yakın şekilde canlandırdı.Prof. Hays, "denizanalarının yüzerken yönlendirilmesi, dağılıp gitmek ya da akıntılarla kıyıya sürüklenmek yerine, sürülerin korunmasını sağladı. Denizanalarının davranış biçimini izleyerek sürülerin dinamiğini anlamaya başlayabiliriz" dedi.

Hala anlaşılamayan nokta ise, denizanalarının nereye doğru yüzeceklerini, nasıl belirledikleri.
Bilim insanları, hayvanların denizdeki akıntıları bedenlerinin yüzeyiyle seziyor olabileceğini düşünüyor. Denizanalarının okyanusta yol alırken Dünya'nın manyetik alanlarından yararlanıyor olabileceği de söyleniyor. Deniz kaplumbağaları gibi, topluca göç eden diğer bazı deniz canlılarında böyle bir yetenek mevcut.Denizanalarının yüzmelerini izlemenin ve saptamanın amacı, son on yıldır artış gösteren ve balıkçılığa darbe vuran, denizde yüzen insanları da yakalayan denizanası sürülerinin nasıl ilerlediğini belirlemek.Bu araştırmanın sonuçları, akıntıların güçlü olduğu bölgelerde bile, denizanası sürülerinin akıntıya karşı yüzerek bir arada kaldıklarını ortaya koydu.


Kaynak: BBC / Current Biology (25 Ocak 2015)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Şubat 2015       Mesaj #164
Avatarı yok
Yasaklı
Penguenler Balıkları Tat Almadan Yutuyor

141226075208 penguins antarctica 624x351 uacgovua

Bilim insanları genetik araştırmaları sonucunda değişim geçiren penguenlerin beş temel tatlardan üçünü kaybettiklerini, yalnızca ekşi ve tuzlu gıdaların tadını alabildiklerini söyledi.

Çin ve ABD'deki araştırmacılar çoğu hayvanın hayatta kalabilmesi için tat almanın kritik öneme sahip olduğunu fakat balıkları bütün olarak yutan penguenler için bu durumun diğer hayvanlar kadar önemli olmadığını belirtiyor.Diğer kuş türleri de çoğu tatlı gıdaların tadını alamıyor fakat acı ve umami (et) tatları tespit edebiliyor. Araştırmacılar bu bulguya, penguenlerin gen haritalarında yaptıkları inceleme sonucunda bazı tat genlerinin kaybolduğunu fark etmeleriyle vardı.Penguenlerin DNA'larında yapılan incelemelerde, tüm türlerde tatlı, umami ve acı tat alan genlerin işlevini yitirdiği görüldü.Michigan Üniversitesi ve Çin'deki Wuhan Üniversitesi araştırma görevlisi Prof. Jianzhi Zhang, BBC'ye yaptığı açıklamada "Genetik verilere göre penguenler ekşi ve tuzlu tatları alabiliyor ama tatlı, umami ve acı tatları kaybetmişler" dedi.

Buz Tabakasının Etkisi

Etoburlarda umami tadın kaybolması olağandışı bir durum olarak görülüyor.Prof. Zhang, "Penguenlerin balıkları bütün olarak yutma alışkanlıkları ve dillerinin yapısı ile işlevi, tat alma algısına ihtiyaç duymadıklarını gösteriyor" dedi. Prof Zhang, Current Biology adlı dergide yayımlanan bulguların şaşırtıcı olduğu görüşünde.Tat kaybının buz tabakasından kaynaklanıyor olabileceği belirtiliyor.Tatlı, umami ve acı tat alıcılar, çok düşük ısılarda beyne sinyal gönderemiyor.Araştırmacılara göre penguenlerdeki tat kaybı da bundan kaynaklanıyor.

Kaynak: BBC / Current Biology (17 Şubat 2015)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
13 Mart 2015       Mesaj #165
Avatarı yok
Yasaklı
Bukalemunlar Nasıl Renk Değiştiriyor?

150311114338 chameleon  624x351 n nocredit

İsviçreli araştırmacılar, bukalemunların özel deri hücrelerindeki kristallerin yerini yeniden düzenleyerek renk değiştirdiğini ortaya çıkardı.

Daha önce bu hayvanların, farklı hücrelerindeki renkli pigmentleri toplayarak ya da dağıtarak renk değiştirdikleri düşünülüyordu. Ancak yeni bulgular bunun kristallerden oluşan "değiştirilebilir bir aynadan" kaynaklandığına işaret ediyor.Bu hayvanların aynı zamanda kızıl ötesine benzer ışınları yansıtan ikinci bir hücre katmanı sayesinde vücutlarını serin tutabildikleri ortaya çıktı.

İki şekilde renk oluşturan sürüngenlerin sıcak ya da koyu renkler için pigmentlerle dolu hücreleri var. Ama daha parlak mavi ve beyazlar, "yapısal renkler" adı verilen bu kristaller gibi fiziksel elementlerden yansıyan ışıklardan oluşuyor.Bu renkler harmanlanabiliyor. Örneğin "yapısal bir mavi" ile sarı pigmentlerin karışımından canlı bir yeşil elde edilebiliyor.

Bazı değişiklikler pigmentlerin yer değiştirmesiyle oluşuyor.Koyu renkli, minik melanin paketçikleri, büyük melanofor hücrelerinin kıvrımlarıyla her yere yayılabiliyor ya da deriyi tekrar açık renkli hale getirmek için merkezde toplanabiliyor.Birçok balık ve sürüngen bu yolla, strese tepki olarak ya da ortama uyum sağlamak için renklerini koyulaştırabiliyor ya da açabiliyor. İsviçreli bilim insanlarının incelediği panter bukalemunları da bunu yapıyor. Ancak erkek bukalemunlar, bir rakip ya da çiftleşebilecekleri bir dişi gördüklerinde bambaşka renklere de; örneğin kamufle yeşil ya da parlak bir sarıya bürünebiliyorlar.

Şimdiye kadar birçok bilim insanı, bu değişikliklerin sarı ve kırmızı pigmentlerin benzer bir şekilde dağıtılmasından kaynaklandığına inanıyordu. Ancak son araştırma bunun böyle olmadığına işaret ediyor.Sonuçları Nature Communications adlı bilim dergisinde yayımlanan araştırma Cenevre Üniversitesi'ndeki bir grup kuantum fizikçisiyle evrim uzmanı biyolog tarafından gerçekleştirildi. Ekip öncelikle bu hayvanlardaki renk tonlarını açıklayabilecek büyük, örümceğe benzer hücreler olmadığını fark etti.Uzmanlar daha sonra, elektron mikroskoplarıyla baktıkları "iridofor" adı verilen hücrelerde kristallerin oynadığı rolü keşfetti.Bu kristallerin hangi açılardan bakılırsa bakılsın, tıpkı yapısal renkleri oluşturan düzenleme gibi muntazam bir örgü oluşturduğu görüldü.

Kaynak: BBC / Nature Communications (11 Mart 2015)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Mart 2015       Mesaj #166
Avatarı yok
Yasaklı
Antarktika Ahtapotlarının Donmamasının Sırrı

Da Vinci Bilim ve Teknoloji Derneği Başkanı, Almanya'daki Alfred Wegener Enstitüsü'nden bilim insanlarının, eksi 20 dereceleri bulan sularda yaşayan Antarktika ahtapotlarının, kanlarındaki oksijeni taşımak için kullandığı eşsiz sistem sayesinde donmadan yaşadığını bulduğunu belirtti. Yapılan açıklamada, Antarktika'nın, dünyadaki en soğuk ve dondurucu sularla kaplı ancak bir o kadar da biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir yer olduğu dile getirildi.

Yaşamın neredeyse imkansız olduğu bu soğuk sularda canlıların nasıl yaşadığının uzun zamandır bilim insanları için merak konusu olduğu söylenen araştırmada, yıllar süren çalışmalar sonucu bazı canlıların kullandığı sistemlerin keşfedildiğini ancak bazılarının hala gizemini koruduğu açıklandı. Bu sularda yaşayan canlıların, yüzmelerini ve yaşamalarını kolaylaştıran özel sistemlere sahip olduğu, balık ve diğer canlılardan anatomik açıdan çok farklı olan Antarktika ahtapotunun bu soğuk sularda donmadan yaşamayı nasıl başardığının yıllardır bilim dünyasını meşgul ettiği belirtildi. Ayrıca Almanya'daki Alfred Wegener Enstitüsü'nün, bu ahtapotların serin sularda nasıl olup da donmamayı başardığını incelemek üzere kolları sıvadığı kaydedildi.


Antarktika Ahtapotunun Eşsiz Sistemi

Da Vinci Bilim ve Teknoloji Derneği Başkanı, eksi 20'leri bulan suda normalde kan akışının kesilmesi ve ölümün kaçınılmaz olması gerektiğini vurgulayarak, şu bilgileri verdi: "Antarktika'da, soğuk nedeniyle dokulara oksijen taşımak güçleşiyor. Oksijenin yeteri kadar taşınamaması ve kanın akamaz hale gelmesi de işleri iyice zorlaştırıyor ancak bu ahtapotlar hiçbir zorluk çekmeden yaşayabiliyor. Bilim insanlarına göre, Antarktika ahtapotu kanındaki oksijeni taşımak için eşsiz bir sistem kullanıyor. Üç kalbe ve kasılabilir damarlara sahip olan ahtapot, bu damarlar aracılığıyla bazı omurgasızlarda bulunan hemolenf isimli bir sıvı pompalıyor. Mavi oksijenle zenginleştirilmiş bu sıvılar, omurgalı canlılarda bulunan hemoglobine benzer bir protein olan ve ahtapotun kanına mavi rengi veren kan pigmenti hemosiyanin taşıyorlar. Hemosiyaninin içindeki bakır, oksijen moleküllerini birbirine yapıştırarak, oksijenin taşınmasını sağlıyor. Böylece canlının bu soğuk koşullar altında dahi kolaylıkla yaşayabilmesine olanak tanıyor."

Sistemin son derece yüksek verimlilikle işlediği dile getirilen araştırmada, "Bu madde sayesinde ahtapotlar yüzde 76,7 oranında daha fazla oksijen taşıyor. Bu sayede ahtapot, oksijeni gitmesi gereken yere, gitmesi gereken miktarda taşımış oluyor ve gayet sağlıklı bir şekilde bu soğuk sularda yol alabiliyor" denildi. Antarktika ahtapotlarının bir başka ilginç özelliğinin daha bulunduğu anlatılarak, "Kanlarındaki tuz oranı, içlerinde yüzdükleri suyun tuzluluk oranıyla aynı. Tüm bu özellikleri sayesinde, yaşamanın neredeyse imkansız olduğu bu dondurucu sularda, ahtapot yaşamına hiç zorlanmadan devam edebiliyor" açıklaması yapıldı.

Kaynak: AA / Da Vinci Bilim ve Teknoloji Derneği (14 Mart 2015)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
18 Nisan 2015       Mesaj #167
Avatarı yok
Yasaklı
Ahtapot Kollarını Nasıl Kıvırıyor?

150417133042 octopus 624x351 spl nocredit

Bilim insanları ahtapotların eklemleri olmadığı halde deniz dibinde sürünürken kollarını nasıl kullandıklarını ortaya çıkardı.

Kudüs İbrani Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, ahtapotların son derece esnek olan kolları arasında nasıl eşgüdüm sağladıklarını belirlemek için yüksek hızlı kameralarla sürünmelerini filme aldı.Yapılan inceleme, ahtapotların hareketinin ne kadar basit olduğunu gösterdi. Hayvan sürünürken sadece hangi kolunu kullanacağına karar veriyordu o kadar. Current Biology dergisinde yayınlanan araştırma, ahtapotların nasıl hareket ettiklerine dair ilk ayrıntılı çalışma.Ahtapotların bedenlerini nasıl kontrol ettikleri, biyolojiden ilham alarak robot üretmek isteyen mühendisleri de ilgilendiriyor.

Ahtapotun Tek Yapması Gereken Yönünü Seçmek

Araştırmacılardan Dr. Guy Levy, tıbbi amaçlar ve kurtarma operasyonları için yumuşak robotlar yapmayı hedefleyenler olduğunu hatırlatıyor.Böyle yumuşak, ahtapotunkine benzeyen kolları olan robotlar, hareketleri sabit eklem yerleriyle sınırlanmayacağı için dar, erişmesi güç yerlere ulaşabilecek.

Levy, bunun da, örneğin yıkılan bir binada enkaz altında kalanlara ulaşmakta işe yarayabileceğini düşünüyor.Araştırma için çekilen filmin her karesini inceleyen Dr. Levy ile Prof. Benny Hoffner, ahtapotun kolunu bir çekip bir uzatmak suretiyle kendini ittirdiğini ve her kolun bedeni sadece tek bir yöne götürdüğünü belirlemişler.

Buna göre, hangi yöne gitmek istiyorsa ona göre bir kol seçmesi ahtapot için yeterli oluyor.Sekiz kolundan herhangi birini kullanabildiği için de, bedeni ne tarafa dönük olursa olsun, istediği yöne doğru sürünebiliyor. Hareketlerinde, bir ritm veya tekrarlanan bir tarz da yok.Bir sonraki aşama, bu koordineli sürünmenin nasıl kontrol edildiğini anlamak için ahtapotların sinir sisteminin incelenmesi olacak.


Kaynak: BBC / Current Biology (17 Nisan 2015)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
28 Nisan 2015       Mesaj #168
Avatarı yok
Yasaklı
Arıların Tarım İlaçlarına Olan Bağımlılıkları

150330124542 been flower 624x351 getty

Arıların neonicotinoid böcek ilaçlarını tercih ettikleri ortaya çıktı.

İngiltere'deki Newcastle Üniversitesi'nden bilim insanları, arıların, tıpkı sigara tiryakilerinin bağımlılığı gibi, nikotin benzeri kimyasal maddelerden "etkilenebildiğini" belirledi.Yapılan deneyler, arıların kimyasal maddeleri çekici bulması yüzünden zararlı miktarlarda zirai ilaca maruz kalıp kalmayacağı sorusunu gündeme getirdi.Laboratuvar ortamında bal arılarının ve yaban arılarının işlemden geçirilmemiş besinlerle, neonicotinoidli besinlere tepkisi denendi.Üç neonicotinoid böcek ilacından ikisi eklenmiş olan şeker solüsyonunu arıların çekici bulduğu ve bu besinlerin "doğrudan beyni hedef alan uyuşturucu etkisi gösterdiği" görüldü.

Araştırmaya öncülük eden Prof. Geraldine Wright, "Arılar, besinlerindeki neonicotinoidlerin tadını alamıyorlar dolayısıyla da bu böcek ilaçlarından uzak duramıyorlar. Bu da arıları, ilaçlı bitki özüyle beslenip zehirlenme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. Bundan da kötüsü, arıların zirai ilaçlı besinleri tercih etmesi. Neonicotinoidler, tıpkı nikotinin insan beyninde yaptığı etkiyi oluşturuyor arıların beyinlerinde." dedi. 2013 yılında Avrupa Birliği, arılar üzerindeki etkileri yüzünden çiçek açan bitkiler üzerinde 3 tür neonicotinoid ilaç kullanılmasını iki yıl süreyle yasaklamıştı.

Kaynak: BBC (23 Nisan 2015)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Haziran 2015       Mesaj #169
Avatarı yok
Yasaklı
Dünyanın İlk Sıcakkanlı Balığı

150515025813 opah 624x351 reuters

Otomobil tekerleği boyutundaki yuvarlak gümüş renkli Ay Balığı'nın sıcakkanlı bir yapıda olduğu ortaya çıktı.

Scientific American Dergisi'nin verilerine göre, araştırmacılar Ay Balığı'nın sıcakkanlı olduğunu belirledi. Böylece Ay Balığı şimdiye kadar bulunan ilk sıcakkanlı balık oldu. Balıkların çoğu ısınabilmek için içinde bulunduğu ortamın ısısına gerek duyuyor.Ay Balığı ise sıcakkanlı bir balık olarak kendi vücut ısısını yükseltebiliyor ve okyanusların soğuk derinliklerine bile 396 metreye kadar dalış yapabiliyor.Kaliforniya'daki Southwest Balıkçılık Bilimi Merkezi'nden Nicholas Wagner, "ısısının yüksek olması vücuttaki fizyolojik süreçleri de etkiliyor" diyor. Bunun sonucunda kaslar daha hızlı hareket edebiliyor ve gözler daha iyi görüyor.Ay Balığı'nın bu nedenle daha hızlı yüzdüğü ve soğukkanlı yavaş yüzen balıkları yakalamakta avantajlı olduğu belirtiliyor. Balığın 1,8 metreye kadar uzayabilen yüzgeçlerini çırpması da vücut ısısını yükseltiyor.

Kaynak: BBC / Scientific American Dergisi (1 Haziran 2015)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Haziran 2015       Mesaj #170
Avatarı yok
Yasaklı
Kanguruların Çoğu Solak

Rusya'daki St. Petersburg Üniversitesi'nden Biyolog Yegor Malaşiev ve ekibinin araştırması, kanguruların çoğunun hareketlerinde, görsel, işitsel algılamalarda bedenin sol yarısını kullandığını ortaya koydu. Böylece solaklığın yalnızca insanlara ve bazı primatlara özgü olmadığı bir kez daha kanıtlanmış oldu. Avustralya'da yaşayan farklı kanguru türlerini inceleyen bilim adamları, gri ve kızıl kanguruların doğuştan solak olduğu, küçük kanguruların (valabi) yiyeceklerini sol elleriyle yediği sonucuna vardı. Ağaçta yaşayan kanguru türlerinin ise sağ ellerini kullandıkları belirlendi.

Bilim adamları, kanguruların çoğunun sağ elini kullanmamasının bu hayvanların beyninin sağ ve sol yarım kürelerini bağlayan sinir hücresi sisteminin diğer memelilerden farklı olmasından kaynaklandığını vurguladı. Araştırmanın sonuçları "Current Biology" dergisinde yayımlandı.Daha önce yapılan araştırmalar, dişi kedilerin genellikle sağ patilerini, erkek kedilerin ise sol patilerini kullandıklarını, papağanların çoğunun solak olduğunu, Japon balıklarının tehlike anında daha çok sağ tarafa doğru kaçtığını, kambur balinaların yiyecekleri çiğnerken çenesinin sağ tarafını tercih ettiğini göstermişti.


Kaynak: BBC / Current Biology (19 Haziran 2015)

Benzer Konular

9 Aralık 2016 / ipek kılıç Cevaplanmış
28 Kasım 2012 / STeFLo Soru-Cevap
10 Nisan 2015 / Misafir Cevaplanmış