Arama

Hayvanlar Hakkında Detaylı Bilgi Merkezi - Sayfa 8

Güncelleme: 4 Aralık 2016 Gösterim: 226.868 Cevap: 177
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
26 Haziran 2012       Mesaj #71
Avatarı yok
Yasaklı
İnsanların Yüzlerini Tanıyorlar

Sponsorlu Bağlantılar

Bilim insanlarının yaptığı yeni bir araştırma, bazı kuşların insanların ses ve yüzlerini tanıyabildiğini ortaya koydu. Kuşların bu özelliklerinin, hayatta kalmalarında çok önemli bir rol oynadığı belirtildi.

İngiltere’nin Lincoln ve Avusturya’nın Viyana Üniversitesi’ndeki hayvan davranışı uzmanları, iki ayrı çalışmada güvercinleri ve kargaları inceledi. Araştırma sonucunda, güvercinlerin insanların yüz özelliklerini inceleyerek, tanıdık ve tanıdık olmayan yüzleri ayırt edebildikleri anlaşıldı.

Avian Biology Research dergisinde yer alan araştırmaya göre, araştırma ekibi, güvercinlere fotoğraflar göstererek tanıdıkları ve tanımadıkları cisimler arasındaki farklılıkları anlayabildiklerini fark etti.Güvercinlere, nesnelerin ardından insan yüzlerine ait fotoğraflar gösterildi. Fotoğraflardan biri, kuşları eğiten kişilerden birine aitken, diğeri önceden görmedikleri birine aitti. Eğitmenin ilgilendiği kuşların yer aldığı ilk grup gösterilen yüzü tanırken, önceden eğitim almamış ikinci grup yüzü tanımadı. Böylece, güvercinlerin yüz özelliklerini tesbit ettikleri insanları diğerlerinden ayırabildikleri ortaya çıktı.

Kim Olduklarını Biliyorlar

Lincoln Üniversitesi’nden araştırmaya katılan Anna Wilkinson, “Güvercinlerin sahip olduğu gelişmiş algı yeteneği, onların insanları tanımakla kalmadıklarını, aynı zamanda kim olduklarını da bildiklerine işaret etti. Bu hayatta kalmalarında önemli bir özellik olarak ortaya çıkıyor” dedi.

Kargalar üzerinde geçmişte yapılan bir araştırmada, bu kuşların kendi türleri arasında daha yakın oldukları kuşların seslerini daha iyi ayırt edebildiği anlaşılmıştı.



Kaynak : Ntvmsnbc / Avian Biology Research (26 Haziran 2012,10:18)

Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:18
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
30 Haziran 2012       Mesaj #72
Avatarı yok
Yasaklı
Ağustos Böceği Nasıl Ses Çıkarır?

Sponsorlu Bağlantılar


Böceklerin genellikle erkekleri öter. Bu ötüşlerin dişileri çiftleşmeye çağırdığı sanılmaktaysa da anlamları tam olarak belli değildir.

Ağustosböceğinin erkekleri karın zarlarını titreştirerek çekirgeler gibi vızıltılı bir sesle öterler ama çekirgelerle yakından uzaktan bir akrabalık ilişkileri yoktur. Zar gibi saydam olan iki çift kanatlarıyla daha çok gece kelebeğine benzerler. Buna rağmen insanlar hep ağustosböceğini, cırcırböceğini ve çekirgeyi karıştırırlar.

Edebiyatçılar bile ağustosböceği ile çekirgeyi pek ayırt edemezler. Örneğin Orhan Veli’nin ‘Ağustosböceği ile Karınca’ adıyla Türkçe’ye çevirdiği Lafonten hikayesindeki meşhur ağustosböceği aslında bir yeşil çekirgedir. Zaten ağustosböceğinin yazın saz çalarak yan gelip yatması, kışın da karıncaya muhtaç kalması mümkün değildir. Ağustosböceklerinin yeryüzündeki yaşam süreleri, sıcak yaz aylarına özellikle adını aldıkları Ağustos ayına rastlayan bir sürede ancak birkaç hafta sürer, hiçbiri kışı göremez.

Yaklaşık 2.000 türü bulunan ağustosböceğinin yaşam çevrimi ilginçtir. Dişi ince dallara yarıklar açıp içine yumurtalarını bırakır. Yumurtadan çıkan yavrular yerlere düşer ve toprağın içine gömülürler. Toprak altında yıllarca ağaç köklerinden emdikleri özsularla yaşarlar. Amerika’da yaşayan bazı türlerde toprak altındaki yaşam süreleri 17 yıl sürer.

Uzun yıllar toprak altında yaşayan kanatsız ağustosböcekleri aniden kanatlanırlar ve binlercesi birdenbire ortaya çıkar. Toprağın üzerindeki yaşam süreleri ancak birkaç hafta sürer. Zaten çoğu kuşlara ve yaban arılarına yem olur. Geriye kalabilen yüzlercesi, bu birkaç haftalık ömürlerinde bir araya gelerek, tiz seslerle, hep beraber koro halinde öterler.

Bütün gün akşama kadar öten ağustosböceği ne zaman yer ve içer demeyin. Böcek bu sesleri ağzından çıkartmadığı için hem öter hem de bu arada beslenir. Erkeklerin kuyruk kısımlarında, yanlarda birer ses çıkarma organı vardır. Bu organ yapı itibariyle, öten diğer böceklerin ses çıkarma mekanizmalarından farklıdır. Oval şekilli zarlardan oluşan bir çeşit davuldur ancak davulun tokmağı yoktur. Ses, etrafındaki kasların sarsılma şeklinde kasılma ve gevşeme hareketleriyle zarda yarattıkları titreşimlerle oluşur. Vücutlarında bulunan baloncuklar sayesinde frekansları üst üste binen yani rezonansa gelen sesler iyice güçlenip uzaktan duyulabilecek hale gelirler.



Kaynak : Bilimnet

Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:18
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
5 Temmuz 2012       Mesaj #73
Avatarı yok
Yasaklı
Sosyal İşler Gençleştiriyor



Bal arıları üzerinde yapılan bir araştırma, sosyal sorumluluk üstlenen yaşlı arıların kısa sürede beyinsel işlevlerinin arttığını ortaya koydu. Uzmanlar araştırmanın, insanlarda sosyalleşmenin ileri yaşa bağlı unutkanlığı önlemesine ışık tutabileceğini belirtiyor.

Yaşlı bal arılarının beyinlerinin, genç arılara özgü sosyal işleri yaptıklarında gençleştiği belirlendi.Amerikalı ve Norveçli bilim adamlarının yaptığı araştırma, yaşlı arıların yuvada sosyal sorumluluk üstlenmesinin beyinlerindeki moleküler yapının değişmesini sağladığını gösterdi.

Araştırmaya imza atanlardan Gro Amdam, daha önce yapılan araştırmalardan arıların yuvada kaldıklarında ve larvalarla ilgilendiklerinde beyinlerinin aktif olduğunu, yuvadan ayrıldıktan sadece iki hafta sonra ise bu hayvanların kanatlarının zayıfladığı, tüylerinin döküldüğü ve beyin faaliyetlerinin durduğunun bilindiğini belirtti.

Amdam, bu bulgulardan yola çıkarak yaşlı arıların yeniden larvalarla ilgilendiklerinde beyinlerinin nasıl etkileneceğini araştırdıklarını ifade etti.Araştırmacılar, yuvadan larvalarla ilgilenen genç arıları çıkardı ve sadece kraliçe arı ve larvaları bıraktı. Bazı yaşlı arılar besin aramaya gitti, bazı yaşlı arılar ise yuva ve larvalarla ilgilendi. 10 gün sonra yuvada larvalarla ilgilenen yaşlı arıların yaklaşık yarısının yeni şeyler öğrenme yeteneğinin büyük oranda arttığı görüldü.



Bu arıların beyninde insanlarda da bulunan ve unutkanlığa karşı koruyan Prx6 ile diğer proteinleri koruyan şaperon proteinine de rastlandı.Gro Amdam ve ekibi, bu sonuçların insanlarda sosyalleşmenin ileri yaşa bağlı unutkanlığın yavaşlamasına ya da önlenmesine ışık tutabileceğini vurguladı.



Kaynak : Gençbilim / Experimental Gerontology (04 Temmuz 2012,08:43)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:18
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
9 Temmuz 2012       Mesaj #74
Avatarı yok
Yasaklı
Uzun Ömrün Sırrı Uzay Solucanlarında



Bilim insanları, uzaydaki deneylerde kullanılan solucanların, Dünya’daki türlerine göre çok daha uzun ömürlü olduklarını ortaya çıkardı.

Caenorhabditis elegans türü solucanlar, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) gerçekleştirilecek bir deney için uzaya götürülmüştü. Dünya’ya döndükten sonra laboratuvar ortamında incelenen solucanların, Dünya’da olduğundan çok daha uzun ömürlü oldukları anlaşıldı. Analizler, solucanlarda yaşlanmayla ilgili beş genin faaliyetlerinde önemli bir azalma olduğunu, böylece solucanların hayat sürecinin önemli ölçüde arttığını belirtti. Scientific Reports dergisinde yer alan araştırmaya göre, bilimsel araştırmalara en çok konu olan canlılardan biri olan C. Elegans, insanlığın uzayda karşılaşabileceği biyolojik zorlukların tesbit edilmesi için uzaya gönderiliyor.

C. elegans, Şubat 2003’te Dünya atmosferine girdikten sonra parçalara ayrılarak düşen Columbia uzay aracında da yer almış yedi kişilik mürettebatın öldüğü kazadan sağ çıkmayı başarmışlardı.İngiltere’nin Nottingham Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada, bilim insanı Nathaniel Szewczyk ve Japon meslektaşları, ISS’de 11 günlük bir görevden döndükten sonra dondurulan solucanları inceledi.Uzay solucanları görevdeyken Dünya’da gözlem altına alınan bir ‘kontrol grubu’ solucanları da eş zamanlı olarak donduruldu. Ömürleri iki veya üç hafta olan her iki gruptaki solucan da, yaşamlarının önemli bir kısmını tamamlamıştı.

Gen Faktörü

Araştırmacılar, uzaydan gelen solucanların kaslarında, yaş ilerledikçe ortaya çıkan poliglütamin proteinin çok daha az olduğunu fark etti. Ayrıca, Dünya’daki solucanlara kıyasla, uzaydan gelen solucanlarda beş gen neredeyse tamamen faaliyetini durdurmuştu. Beş genin, sinir ve metabolik sistemini etkilemesinin yanı sıra, bir tanesinin kimyasal olaral insüline benzediği ifade edildi. Bu gen, 2003’te yapılan ve Science dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, değiştirilmesi halinde C.elegans’ın yaşam ömründe çok önemli artışa sebep oluyordu.

Dr Szewczyk, “Birçoğumuz kasların uzayda erimeye başladığını biliriz. Solucanlardan elde ettiğimiz sonuçlar, patalojik değil ama metabolizmada yapılacak değişikliklerin, uzaya daha uyumlu hale gelmemizde bize yardımcı olabileceğini gösteriyor” dedi.Astronotlar, uzayda geçirdikleri süre içinde kemik ve kas erimesine maruz kalıyorlar. Önemli ölçüde kemik ve kas kaybını önlemek için, her gün birkaç saat egzersiz yapıyorlar.



Kaynak : Ntvmsnbc / Scientific Reports (08 Temmuz 2012,13:30)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:19
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
10 Temmuz 2012       Mesaj #75
Avatarı yok
Yasaklı
Aynı Habitatta Farklı Renkte Kuş Tüyleri...



Kanadalı araştırmacıların kuşların ötüşlerinde ve tüylerinde keşfettikleri bir özellik, doğadaki renk ve nağme çeşitliliğini tarif etmeye yarayabilecek.

Araştırma ekibi, aynı habitatlarda bulunan birbiriyle yakından ilişkili kuş türlerinin görünüşlerinin ve ötüşlerinin farklılaşabildiğini tesbit etti.Deneyime dayalı bu özellik, kuşların kendi türlerini tanımalarına yardımcı oluyor. Dr. Paul Martin bu yeni keşfi Ottawa’da düzenlenen Biyoloji Kongresi’nde paylaştı.Dr. Martin ve ekibi dünya çapında 250 kuş türü üzerinde çalıştı.

Macaulay Kuş Ötüşleri Kütüphanesi’nin de yardımıyla, kuşların yaşam alanları ile görüntüleri ve ötüşlerini derleyen bir veri tabanı oluşturabildi.Dr. Martin BBC’ye “Defalarca, yakın akrabalarıyla [aynı yerlerde] yaşayan kuşların farklı ötüşleri ve farklı renk desenleri olduğunu fark ettik” diye konuştu ve ekledi: “Yani, yakın akrabalarıyla aynı yaşam alanını paylaşmaları, tanık olduğumuz o muhteşem çeşitliliği oluşturuyor gibi görünüyor.”

Dr. Martin kuşların çeşitliliğinden büyülenmiş olmasının, onları çalışmaya başlamasının tek nedeni olduğunu söylüyor. “Bu çeşitliliği nedenini bilmek istedim, özellikle de çok uzun süredir ayrı türler olarak düşünülmeyen türler arasında.Bir kuş için farklı olmak türünün devamlılığı açısından çok önemli.''

“Ötüş ve renk farklılıkları kendi türünü ayırt edebilmek ve farklı türlerle çiftleşmekten kaçınmak açısından kritik,” diyor ve ekliyor Doktor Martin: “Renk desenleri ve ötüşler genelde eş seçimi ve eşi cezbetmek için öne çıkan karakter özellikle, dolayısıyla bu özelliklerin bir türden diğerine farklılaşmasını bekliyoruz.” Kuşların bu şekilde farklılaşmaları, doğadaki yiyecek ve yaşam alanı rekabetinde uygunsuz biçimde “yakalanmalarını” önlemek için de ayrıca gerekli.



Kaynak : BBC (10 Temmuz 2012,10:25)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:19
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Temmuz 2012       Mesaj #76
Avatarı yok
Yasaklı
Köpekler Neden Kemirir?

Bilim adamları köpeklerin neden et yemeyi ve kemikleri kemirmeyi bu kadar çok sevdiğini buldu.Köpeklerin kökenini araştıran bilimadamları sürekli sürüler halinde yaşayan ve avlanan bu hayvanların diyetlerinin zamanla değiştiğini ortaya çıkardı.Kolombiya Ulusal Üniversitesi'nden araştırmacıların yaptığı incelemeye göre ilk köpekler, daha büyük avlar yakalayabilmek için sürüler halinde yaşamaya yaklaşık 8 milyon yıl önce başlamış.

Çenelerinin bu yeni yaşam tarzına uygun olarak gelişmesi sonucu bugün insanın en iyi dostu olarak bilinen ilk köpekler ''hiperetcillere'' dönüşmüş.Dr Joao Munoz-Doran ve ekibi ilk köpekler için bir aile ağacı oluşturmuş ve 300'den fazla köpek benzeri türün birbirleri ile olan akrabalık bağlarını ortaya çıkarmış.Bu aile ağacı sayesinde artık hangi köpek türünün yaklaşık hangi zamanda ortaya çıktığı görülebiliyor ve bu sayede bilim adamları bir hayvanın yaşam tarzı ve içinde yaşadığı ortamın kafatası şeklini nasıl etkilediğini görebiliyor.BBC'ye konuşan Dr Munoz-Doran ''Çok farklı şekillerde beslenen türleri birbirleri ile karşılaştırdık'' dedi.

Bilim adamı sözlerine ''Bundan sonra da her köpek türünü etcil, hiperetcil ve omnivor yani hem et hem de sebze yiyen cinsler olarak kategorilere ayırdık'' diyerek devam etti.Modern köpeklerin en yakın akrabası olan gri kurtların da içinde bulunduğu hiperetcil grubunu inceleyen bilim adamları, bu hayvanın güçlü çenesinin ve keskin dişlerinin grup halinde avlanmayı öğrenmesinin ardından daha da geliştiğini görmüş.

Munoz-Doran ''Bu tip özelliklerin ortak bir gelişimsel nedenden geldiğini fark ettik. Sekiz milyon yıl önce Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'da orman alanları azalıp, geniş çayırlar artmıştı. Böyle ortamlarda av hayvanları gruplaşır. Bu sayede kendilerine saldırabilecek avcılara karşı daha dikkatli olabilirler'' dedi.Bilim adamı ''Böyle bir durumda avlanan hayvanların aç kalmamak için tek seçeneği birlikte hareket etmektir, bu toplu avlanma ve yaşama da köpeklerin gelişim sürecinde etki sahibi olmuş'' diye sözlerine devam etti.

Yani bu dönemde, dişleri daha büyük ve çeneleri daha güçlü olan hayvanlar avlanmada başarılı olmuşlar ve hayatta kalarak genlerini sonraki nesillere aktarmayı başarmışlar.Dr Munoz-Doran ''Böylece zamanla köpeklerin kas güçleri artmış. Özellikle de ağızlarının çevresindeki kaslar güçlenmiş. Zamanla bu değişim de bizim hiperetcil dediğimiz hayvanların ortaya çıkmasını sağlamış'' dedi.

Araştırmacılara göre evcil köpeklerin kemik kemirip et yemekten hoşlanmalarının nedeni bu şekilde bir gelişim göstermiş olmaları.Munoz-Doran ''Köpekler en mükemmel şekilde et yiyebilecek ve birşeyler kemirebilecek şekilde yaratılmış. Bunları yapmakta çok yetenekliler ve bu yeteneklerini kullanmak istiyorlar'' dedi.



Kaynak: BBC TR (10 Temmuz 2012,17:50)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
13 Temmuz 2012       Mesaj #77
Avatarı yok
Yasaklı
Hayvan Davranış Araştırmalarındaki Son Keşifler

Aniden Kaybolma


Hamam böcekleri ve gekolar genellikle evsahipleriyle yarışacak kadar hızlı değillerdir; ancak bilim adamları bu canlıların tehlike anında ninjalarınkini andıran numaralar yaparak gözden kaybolduklarını keşfetmiştir. 6 Haziran’da, PloS ONE dergisinde yayınlanan bir makaleye göre: Bir çıkıntıya doğru koşan hamam böceği ve gekolar hızlarını azaltmazlar, bunun yerine kendilerini çıkıntının kenarına sabitleyerek yüksek hızda çıkıntının altına dğoru salınırlar. Hamam böcekleri bunu arka bacaklarındaki tırnaklarla yaparken gekolar pürüzsüz yüzeylerde yürümelerine olanak veren, ayaklarındaki mikroskobik kıllar aracılığıyla yapar.

California, Berkeley Üniversitesi’ndeki ekip bu keşfi küçük yaratıkların hızlı hareketlerini yavaşlatmada kullanılan özel kameralar kullanarak gerçekleştirmiştir. Bu canlıların hareketleri dijital ortama aktarılmış ve ardından bu modele uygun, aynı yeteneklerde robot yapılması amaçlanmıştır. Ekibin amacı doğadan ilham alarak mümkün olduğunca çevik arama-kurtarma robotları geliştirmektir.

Wired to Run

15 Nisan’da, Journal of Experimental Biology dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre hepimiz dayanıklı birer atletiz. Arizona Üniversitesi ve Eckerd College’daki araştırıcılar insan ve köpekleri ayrıca zamanının çoğunu pasif geçiren feretleri (küçük, etçil memeli) koşu bandına koyarak runner’s high (yüksek performans sonrası memelilerde oluşan mutluluk hissi) seviyelerini ölçtüler.

Koşu bandı öncesi ve sonrasında insan ve köpeklerden alınan kan örnekleri endocannabinoid anandamide (pozitif duyguların göstergesi bir molekül) seviyelerinde yükselme olduğuna işaret etmiştir. Feretlerde ise böyle bir moleküler düzeyde yükseliş görülmemiştir.

Endocannabinoidler beynin ödülleme merkezini aktive eden nörotrasnmitterlerdir (sinir sisteminde haberleşmeyi sağlayan moleküller.) Koşudan sonraki bu yükselme doğal seleksiyonun bazı memelileri bu yönde desteklediğini akla getirmektedir. Çalışmacılardan Greg Gerdeman: “anandamide-uyarımlı bu motivasyon, Homo sapiens atalarının hayatta kalma ve üremelerinde çok önemli bir rol oynadığını düşünüyoruz. “

Vampir Sıçrayan Örümcek Dişileri Erkeklere Tercih Ediyor

1 Temmuz'da, Journal of Experimental Biology ’de yayınlanan bir araştırmaya göre vampir sıçrayıcı örümcek en leziz avları onların antenlerine göre belirliyor. Doğu Afrika’ya özgü bir sıçrayıcı örümcek türü henüz kan emmiş sivrisinekleri yakalayarak dolaylı yoldan omurgalı kanıyla besleniyor. Ayrıca erkek sivrisinekler kan emmedikleri için daha besleyici olan dişileri tercih ediyorlar.

Vücut parçalarıyla örümceği ikna etmeyi test etmek için araştırıcılar ölü erkek ve dişi sineklerin vücut parçalarını kullanarak frankeştayn sivrisinekler ürettiler. Kanla dolu abdomenlerin en dikkat çekici parçalar olması beklenirken sıçrayıcı örümcekler kafası dişi bireyden alınan sinekleri tercih etmişlerdir.

Tohum Tüküren Fare

Bitkiler kendilerini kimin yiyeceği konusunda çok seçici olabiliyorlar. Current Biology ’de 14 Haziran’da yayınlanan bir çalışmaya göre İsrail çölündeki sevimli muhabbetçiçeği meyvelerini yiyip tohumlarıın yayması için dikenli fareyi diğerlerine tercih ediyor.

Tohum çiğnendiği zaman serbest kalan enzimler meyvedeki toksik bir maddeyi aktive ederek farenin ağzında sıcak hardal tadı oluşmasına sebep olup aniden hayvanın meyve ve tohumları tükürmesine sebep oluyor. Amerikalı ve İsrailli araştırıcılar hardal bombalarını deaktive ettikleri zaman farenin meyve tüketiminin %50 arttığını gözlemlemişler. Bu da bitkinin fareleri etkili bir tohum yayıcı olarak kullandığı anlamına gelmektedir.Biyolog ve yardımcı yazar Denise Dearing: “Bu küçük farelerin analitik kimya yapmaları gerçekten müthiş!”

Kurnaz Kannibalizm

American Journal of Primatology ’da 23 Mayıs’ta yayınlanan bir çalışmaya göre: Radyo etiketli bir dişi boz fare lemurunu arayan ekip onu bulduğunda şaşkına döndü; çünkü dişi lemur erkek bir birey tarafından yenilmekteydi, insan dışındaki primatlarda kurbanın bir erişkin olduğu böyle bir kannibalizm olayı ilk kez kayıtlara geçmiş oldu.Jüvenil-yamyamlığı gösteren türler arasında şempanzeler, bonobolar, orangutanlar bulunmaktadır. Ancak insan dışındaki diğer primatların ergin bireylere yönelik kannibalizm sergiledikleri ilk defa bu örneklerle belgelenmiştir.

Goril Bebek Konuşması


29 Mayıs’da American Journal of Primatology ’de yayınlanan bir çalışmaya göre goriller de tıpkı insanlar gibi yavrularıyla erişkinlerle yaptıklarından farklı iletişim yolları izliyor. Max Planck Antropoloji Enstitüsü araştırıcıları anne gorillerin ses yerine daha çok el hareketleri ve yüz ifadeleri kullanarak yavrularıyla iletişim gerçekleştirdiklerini açıkladı. Ekip benzer davranışları erişkinler arasında da gözlemlediğini belirtirken bunların genç ve yavru bireylerde çok daha yaygın olduğunu belirtti.

Dokunsal jestlerin anne bebek iletişiminde önemli bir yer tuttuğunu da bildiren ekip bunun bebeklerin grup içi iletişimde önemli bir adım olduğunu söyledi. Ekip, bulguların aynı zamanda ebeveyn gorillerin nispeten az yetenekli bebeklerle iletişime daha fazla özen gösterdiklerini de ortaya çıkardığını ekledi.



Kaynak : TheScientist (15 Haziran 2012)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:19
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Temmuz 2012       Mesaj #78
Avatarı yok
Yasaklı
Gergedanlar'ın Genel Özellikleri



Siyah Gergedan

Günümüzde yaşayan beş farklı gergedan türünden ikisi, siyah gergedan ve beyaz gergedan, Afrika’da bulunmaktadır. İkisinin de iki boynuzu vardır. Diğer üç tür Asya’da yaşar. Hindistan ve Cava’da yaşayan gergedanların tek boynuzu varken Sumatra’da yaşayan gergedanların iki boynuzu bulunmaktadır.

Gergedanların gövdesi büyük ve ağırdır, genelde çok yavaş hareket ederler. Etrafına pek dikkat etmez, yemek için diğer hayvanları avlamazlar. Gergedanlar, yalnızca çimen ve diğer otlarla beslenir. Gergedanın büyük gövdesi dört kısa bacak üstünde bulunur. Her ayakta üç parmak vardır. Gergedanlar, toynaklı hayvanlardır ve atlarla akrabadır.

Gerçek Dosyası: Bu devasa yaratık normalde çok sessiz ve gösterişsizdir. Ancak köşeye sıkıştırıldığını hissederse çok saldırgan ve tehlikeli olabilir. Bir gergedan saatte otuz mile varan hızla saldırabilir.


Kaynak : Bilenyok (İlginç Bilgiler Ansiklopedisi)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:19
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Temmuz 2012       Mesaj #79
Avatarı yok
Yasaklı
2 Gram Ağırlığında Ama 100 KM Gidiyor



Bilim adamları çekirgenin uçuş tekniğini ve fiziki yapısını inceleyerek, mekanik bir çekirge üretme çabası içindeler.

Dile kolay, iki gram ağırlığına bakmadan günde tam 100 kilometre mesafe kat edebiliyor. Uzmanlar çekirgenin bunu nasıl başardığını çözdü. Sıra geldi 'mekanik çekirge'yi üretmeye.Çekirge, insanlık tarihi boyunca genelde kötü şekilde anılan canlılardandır. Adeta bir karabulut gibi göç eden çekirge sürüsü, indiği yerdeki bitkileri kısa sürede yer ve bitirir. Çekirge, çoğu zaman felaket anlamına gelir. Oysa çekirgenin bir önemli özelliği daha var, o da iyi bir uçuş sistemine sahip olması. Bu sistem öylesine etkin ki, birçok araştırmaya konu oluyor. Oxford ve Göttingen'de yürütülen bir çekirge araştırması, bazı sırların aydınlanmasını sağladı.

Yaklaşık 2 gram ağırlığa sahip çekirge, bir gün içinde 100 kilometre mesafe kaydedebiliyor. Çekirgenin bu muazzam mesafeyi nasıl kat ettiğini araştıran uzmanlardan biri de Andreas Schröder. Alman Havacılık ve Uzay Merkezi'nde (DLR) görev yapan Schröder, çekirgenin sırrının gelişmiş kanat sistemi olduğuna işaret ediyor. Schröder, "Çekirgeler, enerjiyi son derece etkin bir şekilde kullanıyor. Çekirgenin kanatları, taşıma ve itme kuvvetini belli bir düzen içinde birleştiriyor" diyor.

Çekirgeler kuşlardan farklı olarak son derece ince iki çift kanada sahip. Yine kuşlar ve uçaklardan ayrı bir şekilde taşıma kuvveti kanatların her seferinde katlanması suretiyle elde ediliyor. Çekirgenin uçuş devinimi, denizde kayıkta kürek çekmeyi andırıyor. Uzman Schröder, "Çekirgenin bu verimli uçuş hareketinin teknik olarak bir hava taşıtına adapte edilmesi son derece ilgi çekici olacaktır" değerlendirmesinde bulunuyor.

Hava hareketlerini görünür kılmak için tünele aerosol yöntemiyle su damlacıkları sıkıldı. Tünelin 8 farklı noktasına yüksek çözünürlüklü görüntü alabilen kameralar yerleştirildi. Çok kısa aralıklarla çalışan iki yüksek yoğunluklu lazer, tünelin aydınlatılması işlevini gördü. Çekimler, sonunda yıldız haritasını andıran siyah-beyaz iki görüntü ortaya çıkardı. Birbirine benzeyen iki görüntü, bilgisayar ortamında üç boyutlu hale getirilerek karşılaştırıldı. Tünele her açıdan bakışı sağlayan bir tomografik görüntü elde edildi. Böylece havadaki en ufak hareket dahi belirlendi. Bu hava akımlarının hızları saptandı. Hava hareketlerinin aynı hızda olmaması görüntüde farklı renklerle vurgulandı. Hızlı harekete kırmızı, yavaşa mavi, hareketin görülmediği alanlara ise herhangi bir renk atanmadı.

Uzman Daniel Schanz, şunları söylüyor: "Çırpma hareketinin oluşturduğu girdabın tamamını görebiliyoruz. Çekirge kanatlarını çırptığında, özellikle uçlarda olmak üzere, kanatlarının çevresinde güçlü bir hava hareketine neden oluyor. Bu hava hareketleri taşıma kuvvetini analiz edebilmemizi, sistemin nasıl bu denli etkin olabildiğini anlayabilmemizi sağlıyor." Uzmanlar, çekirgelerle ilgili yürütülen çalışmaların henüz temel bilimler seviyesinde olduğunu, "mekanik çekirge" üretebilecek seviyeye gelebilmek için on yılların geçmesi gerektiğini belirtiyor.



Kaynak : Gençbilim / Deutsche Welle (DW) Türkçe (16 Temmuz 2012,11:23)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:19
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
28 Temmuz 2012       Mesaj #80
Avatarı yok
Yasaklı
Böcek Aleminin İntihar Bombacıları


Bilim insanları, kolonilerini korumak için düşmanlarına karşı intihar saldırısı düzenleyen bir böcek cinsi keşfetti.

‘Science’ dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre termit olarak adlandırılan beyaz karınca topluluklarını inceleyen bilim insanları, bir termit türünün kolonilerini savunmak amacıyla davetsiz misafirlere zarar veren kimyasal bir madde salgılayarak ‘patladıklarını’ ortaya çıkardı.

Belçika’nın başkenti Brüksel'deki Free Üniversitesi'nden Prof. Dr. Yves Roisin, yaşlandıkları için görevlerini yerine getiremeyen termitlerin, kolonilerinin savunmasında büyük rol oynadığını söyledi.Prof. Dr. Roisin, termitlerin üzerinde daha önce bilinmeyen kristal bir yapı keşfettiklerini, bu yapının içinde düşmanların yaralanmasına neden olan kimyasal bir maddenin bulunduğunu belirtti.Bir tehditle karşı karşıya kalındığında birçok termit türünün saldırganları engellemek amacıyla vücutlarında bulunan zehirli enzimi kullanarak intihar saldırıları düzenlediğine işaret eden Roisin, bazı türlerde işçi termitlerin de asker termitlerle birlikte kolonilerin savunulmasına yardımcı olduğunu söyledi.

Düşmanın Vücuduna Yapışıp Çürütüyor

Roisin, Fransız Guyana'sında buldukları "Neocapritermes taracua" türü termitlerin ise diğer hiçbir kolonide görülmeyen bir özelliğe sahip olduğunu belirtti.Neocapritermes taracua türünün kendilerini parçalayarak davetsiz misafirlerin vücutlarına yapışıp çürüten kimyasal bir zehir salgıladığını keşfettiklerini ifade eden Roisin, sözlerine şunları ekledi:

"Savunma amaçlı salgılar, genellikle tükürük bezlerinde depolanır. Ancak Neocapritermes taracua türü termitler, vücutlarının dış yüzeyinde bu salgıları içeren iki kristalli bir kabuğa sahipler. Termit, kolonisini korumak uğruna kendini patlattığında söz konusu iki kristal, daha fazla zehir bileşeni üreterek birbirine karışıyor. Bu türdeki işçi termitler, yaşlanıp görevlerini yerine getirmekte yetersiz kaldıklarında tükürükleriyle birleştiğinde kimyasal reaksiyona giren kristaller depoluyor. Böylece herhangi bir tehlikeyle karşılaştıklarında intihar bombacıları haline geliyorlar."

Termitlerin sırt çantasına benzeyen kristal kabukları nasıl sentezlendiği ise henüz bilinmiyor.Tropik ve subtropikal bölgelerde yaşayan termitlerin, yaklaşık üç bin türü bulunuyor.Termit kolonileri, düşmanlarına saldırmak amacıyla çok geniş çene kemiklerine sahip "askerler" ile çeşitli görevleri yerine getiren işçilerden oluşuyor.



Kaynak : AA / Science (27 Temmuz 2012,17:17)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:19

Benzer Konular

9 Aralık 2016 / ipek kılıç Cevaplanmış
28 Kasım 2012 / STeFLo Soru-Cevap
10 Nisan 2015 / Misafir Cevaplanmış