Arama

Hayvanlar Hakkında Detaylı Bilgi Merkezi - Sayfa 10

Güncelleme: 4 Aralık 2016 Gösterim: 226.919 Cevap: 177
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
1 Ekim 2012       Mesaj #91
Avatarı yok
Yasaklı
Köle Karıncalar Baskıcı Rejime İsyan Ediyor

Sponsorlu Bağlantılar


Kolonileri başka karıncalar tarafından ele geçirilen işçi karıncaların, kölelikten kurtulmak için sabotaja başvurduğu ortaya çıktı. Yapılan bir araştırmaya göre, köle edilen karıncalar, kendilerini çalıştıran karıncaların ailelelerini sabote edip, maruz kaldıkları baskıdan kurtulmaya çalışıyor.

Karınca kolonileri üzerinde yapılan araştırmalarda elde edilen sonuçlar, bazı karınca grupları tarafından köleleştirilen diğer karıncaların, bu durumu sessiz kalıp kabullenmediğini gösterdi. Araştırmaya göre, köle karıncalar, kendilerine baskı uygulayanların ailelerini sabote ederek baskıcı rejimi devirmeye çalışıyor.RedOrbit'in verdiği bilgiye göre, işçi karıncaların isyanları, ilk olarak 2009 yılında Almanya’nın Mainz şehrindeki Johannes Gutenberg Üniversitesi’nde araştırmacı olan Dr. Susanne Foitzik tarafından fark edildi. Dr. Foitzik, keşiften üç yıl sonra, baş kaldırma davranışının köle karıncalarda sıkça görüldüğü ve gittikçe yaygın hale geldiğini ifade etti.

Yavruları Öldürülen Düşman Zayıflıyor

Ohio, New York ve Batı Virginia’daki karınca kolonilerin incelendiği araştırmada, baskı altındaki köle işçilerin, köleleştiren karıncaların yavrularına bakmak yerine, onları ihmal ettikleri ve bazen öldürdükleri gözlemlendi. Sistematik bir şekilde bu yavruların ölümüne sebep olan işçi karıncalar, gelecek jenerasyonu oluşturacak baskıcı karıncaların yüzde 45’inden fazlasınının yetişkinlik dönemine kadar yaşayamamasını garanti altına alıyor. Köle karıncalar uzun süre bu ‘dümeni çevirerek’ diğer karınca türünü yavaşça zayıflatırken, kendi kolonilerinin hayatta kalma şansını artırıyor.
Dr. Foitzik, “Bu tür parazitik ilişkilere nadir rastlanmıyor. İşçi karıncaların kendilerini köleleştirenleri sabote ettiği veya onları istismar etmeye çalıştıkları sık sık gözlemlenen bir durum” açıklamasını yaptı.

Normal şartlar altında, köleleştiren karıncalar, ilk olarak diğer kolonilerin yuvasına saldırıyor. Bu saldırılarda yetişkinleri öldürüp onların yavrularını çaldıktan sonra, bu yavruları, ceviz veya meşe palamudu kabuklarından yaptıkları yuvalarına götürüyor. Köleleştiren karıncalar, bir sonraki aşamada bu yavruları kendi isteklerini yerine getirecek şekilde yetiştiriyor.

Türdeş Olmadıklarını Farkedip Saldırıyorlar

Devişirilen' karıncalar, onlara, kendilerini esir alanların yavrularına bakma görevi verildiğinde, kendi türleriyle bu yavrular arasındaki farklılıklara dikkat edip, onlara saldırmaya başlıyor. Bu köle karıncaların, baskıcı olanların yavrularıyla bir süre ilgileneceklerini ve onlara bakacaklarını ifade eden Dr. Foitzik, “En başta büyük ihtimalle larvaların başka bir türe ait olduğunu anlayamayan köleler, larvaların böceğe dönüştükleri pupa evresinde, farklı olduklarını görmeye başlıyor. Karınca görünümünü almış olan pupaların kütiküllerinde bulduğumuz kimyasal izler sayesinde, köle karıncaların bu yavruların önemli bir kısmını öldürdüklerini gördük” dedi.

Dr. Foitzik, yaptığı araştırmada, köle karıncaların ya yavruları tamamen ihmal ettiği ya da onları parçalara ayırarak öldürdüğünü ve birkaç köle karıncanın bir yavruya saldırabildiğini gözlemledi. Henüz pupa evresinde olan yavrular, hareket edemedikleri için kaçamıyor ve kozaları onları koruyacak bir yapıya sahip olmadığı için bu saldırılara karşı tamamen korunmasız kalıyor.

Köleler Nüfuslarını Artırmaya Çalışmıyor

Batı Virginia’da incelenen karınca kolonilerinde, kölelerinin ‘bakımı’ sonrasında baskıcı karıncaların sadece yüzde 27’sinin hayatta kaldığı görüldü. New York eyaletinde yüzde 49 olduğu belirlenen oranın, Ohio eyaletinde ise yüzde 58 olduğu tesbit edildi. ABD’deki köleleştiren karınca yavrularının hayatta kalma oranının ülke çapınca yüzde 85 olduğu ve incelenen üç farklı yerdeki oranların bundan çok daha düşük olduğu belirtildi.

Bu köle karıncaların, düşmanlarının sayılarını azaltmalarına rağmen, kendi nüfuslarını artırmaya çalışmadıkları gözlemlendi. Dr. Foitzik, bu durumla ilgili olarak, “Köleleştirilen işçilerin onları esir alan karınca yavrularını öldürmesi, kendileri üremeye devam etmedikleri için, onlara pek de faydalı olmuyor. Bu köle işçiler, yönetimi saldırgan bir şekilde ele geçirmeye çalışmadan, kendi türlerinden başka kolonilerin aynı şeyi yaşamayacaklarından emin olmaya çalışıyor” dedi.


Kaynak : Ntvmsnbc / RedOrbit (28 Eylül 2012,15:48)

Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:21
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Ekim 2012       Mesaj #92
Avatarı yok
Yasaklı
Yengeçlerin Gerçek Yaşı Midelerinde Saklı

Sponsorlu Bağlantılar


Kanadalı bilim insanlarının yaptığı araştırma, yengeçlerin yaşının midelerinin incelenmesi yoluyla belirlenebileceğini gösterdi.

Bilim insanları, yengeçlerin yaşını tesbit edebilmek adına vücut büyüklükleri dışında değerlendirebilecek yeni bir yöntem buldu.Balık türleri gibi deniz canlılarının, kulak kemiklerinin üstündeki çizgi sayısından yaşının belirlenebilmesine karşılık, kabuklu hayvanların kaç yaşında olduğu şimdiye kadar sadece vücut ölçülerine bakılarak tahmin edilmeye çalışılıyordu.

Ağaçların yaşlarının belirlenmesi için üzerindeki halkaların sayılması gibi, suda yaşayan canlı türlerinin yaşları da genellikle vücudunun sert parçaları üzerinde biriken, her yıl yenisi eklenen büyüme çizgilerinin sayısıyla ölçülüyor.Ancak kabuklu hayvanların deri değiştirdikten sonra vücutlarının sert parçalarını denize bırakmaları nedeniyle yöntemin bu tip canlılarda geçerli olmadığına inanılıyordu.


"New Scientist" bilim dergisinde yayımlanan haberde, Kanada'daki New Brunswick Üniversitesi'nden Raouf Kilada'nın yengeçlerin denize bırakmadığı sert bir parçayı keşfetmesi üzerine bu durumun değiştiği belirtildi.Haberde, yengeçlerin, midelerinde yere alan ve yiyecekleri öğütmede kullandığı sert bir parçayı denize bırakmadıklarına ilişkin keşif sayesinde, yaşlarının daha hassas bir şekilde belirlenebileceği kaydedildi.Güney Avustralya Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü'nden Adriann Linnane, Kilada'nın Haziran ayında Yunanistan'ın başkenti Atina'da yapılan Kabuklular Kurumu toplantısında bilim dünyasına tanıttığı keşfinin, yengeçlerin ölüm oranları konusundaki bilgilerin geliştirilmesine imkan vereceğinin altını çizdi.


Kaynak : AA / New Scientist (01 Ekim 2012,15:10)

Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:21
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Ekim 2012       Mesaj #93
Avatarı yok
Yasaklı
100 Milyon Yıllık Örümcek Saldırısı



Araştırmacılar dinozor çağında gerçekleşen ve nadiren rastlanacak bir olaya ait önemli bir keşif yaptı. Bir amber içerisinde bir örümceğin (Geratonephila burmanica türünde), ağına takılmış bir yaban arısına (Cascoscelio incassus türünde) saldırı anı yer alıyor.Bulunan amberdeki yer alan 15 adet el değmemiş örümcek ağı ipi de araştırmacılara göre bir saldırının kanıtını sunuyor. Burmese madeni kazıları ile 97 ile 110 milyon yıl öncesi Erken Kretase dönemine ait bulgular elde edilmişti.Historical Biology dergisi Ekim sayısında yayınlanan habere göre bulunan fosil 100 milyon yıl öncesine ait.


Kaynak : DıscoveryNews / Historical Biology (08 Ekim 2012,03:44)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:21
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Ekim 2012       Mesaj #94
Avatarı yok
Yasaklı
İpekten Elektronik Protezler Üretilecek



Bilim insanları, örümcek ağının çözülerek dokularla kaynaşabilme özelliğine dayanarak, yeni nesil protezler geliştirilmesi üzerinde çalışıyor.

Örümcek ve ipek böceği, maliyeti çok düşük elektronik protezlerin geliştirilmesine yardımcı olabilir. Kopmasından önce uzunluğunun yüzde 30 ila 40’ı kadar gerilebilen ve gerilme kuvveti bakımından çeliğe benzetilen örümcek ağı, giysilerde kullanılmaya başlanmasının ardından fiber optik kabloların ve biyomedikal cihazların üretiminde de rol oyanayacak.

Discovery News’in haberine göre, insan vücuduna uyumlu olmayan bakır kablo ve cam elyaf içeren medikal cihazların yerine, ipeğin insan vücuduna enfeksiyon veya yara riski oluşturmadan uyum sağlaması, protez alanında kullanılacak yeni cihazlara kapı aralayabilir. ABD’nin Tufts Üniversitesi’nden Fiorenzo Omenetto ve Fransa’nın Renne Fizik Enstitüsü’nden Nolwenn Huby tarafından yapılan araştırmalar, optik özelliklerine dayanarak, ipeğin elektronik protezlerde kullanılabileceğini öne sürdü. İki araştırmacı, protezlerde kullanılması düşünülen ipeğin örümcek ve ipek böceklerinden elde edilebileceğini düşünüyor.

Işın İpeğe Veri Taşıyacak

Her iki canlıdan elde edilen, saç telinin sadece 5 mikrometre kalınlığındaki ipekler üzerinde deney yapan Huby, ipek telleri disk şeklindeki ‘su keseciklerine’ bağladı. Böylece uzun dalgaboyundaki ışınlar ipeğe yönlendirildi. Araştırmacılar, iyi bir şekilde yansıtılan ışının ipeğe veri taşıyabildiğini tesbit etti. Discovery News’e konuşan Huby, “Örümcekler yedi çeşit ipek üretebiliyor... Biz, örümceğin avını paketlemek için kullandığı değil, ağını örnek için kullandığı ağ üzerinde araştırmalar yaptık” dedi.

Örümceklerin ve ipek böceklerinin aynı çapta ipek ürettiklerine dikkat çeken Huby, optik fiberlerin çok titiz bir şekilde üretilerek çok düşük bir maliyetle medikal amaçlar için üretilebileceğini ifade etti. Öte yandan, genetik yapıları değiştirilecek ipek böcekleri, örümceklerin ürettiği ağın aynısını ortaya çıkaracak.

İpek İle Doku Kaynaşacak

Huby’nin araştırmalarının yanı sıra, Omenetto ipek tabanlı polimerler üzerinde çalışmalar yaptı. Araştırmanın amacı, ipeğin zamanla doku tarafından emilmesini sağlayan proteinleri kullanarak ilk önce protez olarak kullanılabilecek protezler haline çevrilmesi, ardından dokuyla kaynaşmasını sağlaması. Her iki araştırmacı, çalışmalarını New York’taki Optical Society (OSA) konferansında sundu.

Örümcek ve ipek böceğinden elde edilecek ipeğin protezlerde kullanılmasına yönelik benzer bir araştırma, ABD’nin llinois Üniversitesi’nden John Rogers ve ekibi tarafından da yapılıyor. Dokuyla kaynaşacak elektronik düzenekler üzerinde çalışan Rogers, ipeği bu donanımı örtecek bir girdi olarak düşünüyor. Her iki çalışmada ilerleme kaydedilmesi halinde, bilim insanları sakatlıkların önüne geçmek için insan vücudunu makineleştirecek teknolojilerde büyük atılımlar sağlayabilir.



Kaynak : Ntvmsnbc / Optical Society (19 Ekim 2012,12:37)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:21
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
24 Ekim 2012       Mesaj #95
Avatarı yok
Yasaklı
'Konuşan' Balinanın Ses Kaydı İlk Kez Yayınlandı



ABD’de Ulusal Deniz Memelileri’ne ait akvaryumun sakinlerinden beyaz balina Noc’un insan seslerini taklit ederek eğitmenlerle iletişim kurduğu ortaya çıktı. Bilim insanları birkaç yıl önce ölen balinayla ilgili yaptıkları araştırmayı ilk kez yayınladı.

ABD’nin Kaliforniya eyaletinin San Diego şehrinde bulunan Ulusal Deniz Memelileri’ne ait akvaryumda yaşayan beyaz balinanın insan seslerini taklit ederek iletişim kurmaya çalıştığı tesbit edildi. Şu anda hayatta olmayan balinanın bu özelliği kendisiyle birlikte yüzen bir dalgıç tarafından keşfedildi. Bilim insanları konuyla ilgili olarak yaptıkları araştırmayı ilk kez yayınladı. “Current Biology” adlı dergide yayınlanan rapora göre yaklaşık 20 yıl önce Noc adlı balinayla yüzen bir dalgıç suyun altından kendisine seslenildiğini duyduğunu sanarak su yüzüne çıktı.

Arkadaşlarının o sırada orada bulunanların hiç kimseyle konuşmadıklarını söylemesi üzerine dalgıç seslerin balinadan geldiğini tesbit etti. Balinayı inceleyen bilim insanlarının gözlemleri “Scientific American” adlı dergide de ilk kez yayınlandı. Raporda balinada görülen “ses taklidi” şu sözlerle anlatıldı: “Biz balinanın örneğin bir papağan gibi insan sesini kusursuz bir şekilde taklit ettiğini söylemiyoruz. Fakat görünen o ki Noc insanlarla çok fazla vakit geçirdiği için seslerini taklit etmeye başlamış. Sesler net kelimelerden oluşmuyor. Çıkardığı sesler kulağa sanki çok uzakta konuşan insanların yaydığı ahenkli uğultular gibi geliyor. “

İngiliz Daily Mail gazetesinde yer alan habere göre deniz biyoloğu Sam Ridgway yaptığı açıklamada yaptıkları gözlemlerin paylaşılarak memelilerle ilgili gelecekte yapılacak çalışmalara ışık tutmasını umduklarını söyledi. Ridgway sözlerine şöyle devam etti: “Bizim elde ettiğimiz bilgiler umarım ileride deniz canlılarıyla ilgili öğrenme ve ses kullanımı konusunda yeni keşiflere yön verir.”


Kaynak : Ntvmsnbc / Current Biology - Scientific American (23 Ekim 2012,12:52)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:22
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
31 Ekim 2012       Mesaj #96
Avatarı yok
Yasaklı
'Kargaların Yemek Kapma Numarası Planlı Değil'



Bilim insanları, bazı hayvanların eş zamanlı olarak eylemlerini planmadan gerçekleştirebildiğini, bazı kuş türlerinin yemek elde etmek için ortaya koydukları çözümlerin sanıldığı gibi kafalarında çözüm yaparak oluşmadığını ifade etti.

Yeni Zelandalı araştırmacılar, kuşların bazı türlerinde olmak üzere çok az hayvanın eş zamanlı olarak eylemlerini planlamadan hareket edebildiklerini belirtti. Bu hayvanlardan biri olan karganın, yemekleri elde etmek için ortaya sunduğu akılcı çözümlerin de sanıldığı gibi ilk önce kafalarında oluşmadığını ortaya çıktı. Yeni Zelanda’nın Auckland Üniversitesi Psikoloji Okulu’ndaki araştırmacılar, kuşların 400 yıldan beri sırrı çözülemeyen yemek elde etme yöntemlerinin, eylemin yapıldığı esnada eş zamanlı olarak gerçekleştiğini ifade etti.

Plansız Eylemle Çözüm Geliyor

Proceedings of the Royal Society B: Biological Sciences dergisinde yayımlanan araştırmanın başını çeken Dr. Alex Taylor, “Karga ve papağanların ipin ucundaki yemeği kendilerine çekerek veya bir nesne kullanarak elde ederken plan yapmadığını gördük. Yaptığımız yeni araştırma, kuşların eylemlerini kafalarında kurduklarını değil, eylemlerine tepki göstererek devam ettiklerini ortaya koydu” dedi.

Taylor, Kaledonya kargası üzerinde yaptıkları araştırma hakkında, “Yemeği elde etme yöntemleri sandığımızdan daha farklı bir istihbarat çalışmasına dayanıyor. Kargalar, dünyayı modellemek için üstün algı yeteneklerini kullanmak yerine, sahip oldukları sinir ağı, gerçekleştirdikleri eylemlere en doğru şekilde tepki veriyor. Bu sayede diğer kuş türlerinin çözemediği problemlerin üstesinden geliyorlar” dedi.


Kaynak : Ntvmsnbc / Proceedings of The Royal Society B: Biological Sciences (30 Ekim 2012,11:52)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:22
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
1 Kasım 2012       Mesaj #97
Avatarı yok
Yasaklı
Yunuslar 2 Hafta Boyunca Uyumadan Hayatlarını Sürdürebiliyor



Yunuslar hiç uyumadan en az iki hafta geçirebilirler. PLOS ONE dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, bunun sebebini yunusların uyurken beyinlerinin yarısının aktif diğer yarısının pasif yani uykuda kalmasına dayandırıyor.

Ulusal Sualtı Memeli Bilimi Kuruluşlarının araştırmacılarına göre yunuslar 15 günlük bir süreci kapsayan, sürekliliğe sahip echolocation yani yankı yolu ile yön bulma yetisi ile neredeyse mükemmele yakın hedef belirleme ve çevrelerini gözlemleme yetisine sahiptir.Araştırmacılar bir dişi ve bir erkek birey üzerinde çalışmalar yapmış ve yunusların bu yetilerinin 5 günlük bir sürece kadar yorulmadan kullanabildiklerini ortaya çıkarmışlar. Buna ek olarak dişi yunus balıklarının 15 günlük bir periyoda kadar çıkabildiklerini bulmuşlar fakat ne kadar daha fazla periyotta bu performansı gösterebilecekleri araştırmaya dahil edilmediğinden bilinmemekte.

Beyinin sadece bir yarısı ile uyumak yani terim dilinde "tekloblu uyku" (orunihemispheric sleep) yunus balıklarının su yüzeyinde de yarı uyku halinde iken nefes alabilmeleri için oluşan bir gelişim süreci olduğuna inanılmakta. Bu sebeple bu araştırmanın bulguları yunusların bu yetilerinin bir uyuma davranışının gelişim süreci sonucu olduğuna dayandırılmıyor.

Ulusal Memeli Bilimi Kuruluşundan araştırmacı Brian Branstetter'ın konu üzerine yaptığı konuşmadan alıntı:"Bu görkemli yaratıklar denizlerin göz kırpmayan nöbetçileri gibi. Okyanus hayatının gerekliliklerinden biri olan hava ile solunumu yapabilmeleri onlara sürekli belki de sonsuz sürede devam edebilen echolocation gibi inanılmaz yetenekler vermiştir."


Kaynak : EarthSky / PLOS ONE (18 Ekim 2012)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:22
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Kasım 2012       Mesaj #98
Avatarı yok
Yasaklı
Konuşan Fil : Koshik

Güney Kore'de bir filin insanların konuşmasını taklit edebildiği belirlendi. Bilim insanlarını şaşırtan fil, Korece 5 kelime söyleyebiliyor."Current Biology" dergisinde yayımlanan makaleye göre, "Koshik" adlı fil, hortumunu ağzının içine sokup ses tellerinden gelen sesi değiştirerek Korece 5 sözcük söyleyebiliyor.

Asya fili, "annyeong (merhaba)", "anja (otur)", "aniya (hayır)", "nuwo (yat)" ve "joa (güzel)" diyerek herkesi şaşırtıyor. Çeşitli ülkelerden Koshik'i incelemek üzere Güney Kore'ye gelen araştırmacılar, farklı bir bölmeye alınarak diğer fillerden ayrılan filin bakıcıları ile ilişki kurmak istediği için konuşmayı öğrendiğini ileri sürdü. 1983 yılında Kazakistan'daki hayvanat bahçesi yetkilileri, fillerinin Rusça bazı sözcükleri söyleyebildiğini ileri sürmüş, ancak herhangi bir bilimsel çalışma yapılmamıştı.



Kaynak : AA / Current Biology (02 Kasım 2012,08:01)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
3 Kasım 2012       Mesaj #99
Avatarı yok
Yasaklı
Köpek Balıklarının Beyni İnsan Beynine Benzerlik Gösteriyor


Büyük beyaz köpek balıkları, son bir yıl içinde Avustralya’nın batı kıyısı ve ABD kıyıları başta olmak üzere çok sayıda insanı öldürdü. Bilim insanları, büyük beyaz köpek balıklarının saldırı yöntemlerini inceledikleri çalışmalarda elde ettikleri bulgular, bu canlıların beyni ile insan beyni arasında büyük benzerlikler olduğunu ortaya çıkardı.

Büyük beyaz köpekbalıkları, dünyanın dört bir yanında sörfçülerin kabusu olmaya devam ediyor. Avustralya hükümeti, 10 ay içinde beş kişiye saldırarak öldüren beyaz köpekbalıklarıyla mücadele etmek için ‘yakala-öldür’ yasası açıklarken, dev balıkları insanlardan uzak tutmak için yeni teknolojiler geliştiriliyor.

Batı Avustralya Üniversitesi’ndeki araştırmacılar ise beyaz köpekbalıklarına yönelik araştırmalarında, dev balıkların insanlara düzenledikleri saldırıların iç boyutunu ortaya koyan sonuçlar elde etti. Köpekbalığı uzmanı olan Kara Yopak, 150 türün beyinleri üzerinde yaptıkları analizler sonucunda, büyük beyaz köpekbalıklarıyla insanların beyinleri arasında büyük benzerlikler olduğunu ortaya çıkardı. Yopak, “Büyük beyaz köpekbalıklarının beyinlerinde görsel algıyı değerlendirmek için büyük kısımlar yer alıyor. Bu köpekbalıkları aynı zamanda kendilerinden uzak durmaya çalışan canlıların hareketlerini daha iyi tesbit edebiliyor” dedi.

Brain, Behaviour and Evolution dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, bugün beyaz köpekbalıklarını insanlardan uzak tutmak için kullanılan en yaygın teknoloji, balığın başında bulunan ve avın yaydığı zayıf elektrik sinyallerini tesbit etmesini sağlayan elektrik hassasiyetli gözeneklere müdahale edilmesi.

Küçük Beyin,Güçlü Algılar

Yopak, güçlü elektrik sinyali göndererek köpekbalığının algısını yanıltmaya yarayacak teknolojinin bugüne kadar her denemede başarısız olduğunu belirtti. Avustralyalı araştırmacı, büyük beyaz köpekbalıklarının beyinleri üzerinde yapılacak araştırmalarla, yeni ve işe yarayan önlemler bulabileceklerini ifade etti. Yopak, “Köpekbalıkları, zehirli bir deniz yılanının izlerini fark edebilir ve ondan uzaklaşabilir. Biz de buna benzer bir yöntem geliştirebiliriz... Bu kapsamda köpekbalıklarının sinir sistemlerini çok iyi anlamamız gerekiyor” dedi.

Birçok köpekbalığının memeliler ve kuşlarla aynı büyüklükte beyne sahip olduğuna dikkat çeken Yopak, büyüklüklerine kıyasla küçük beyinleri olan köpekbalıkları için ‘ufak beyinli yeme makineleri’ ifadesini kullandı. Son zamanlarda köpekbalığı saldırıların artmasına da değinen kadın araştırmacı, “artan nüfusun ve su sporlarının yaygınlaşmasında da bunun etkisi olduğunu” ifade etti.


ABD'nin California eyaletinde geçtiğimiz hafta büyük beyaz köpekbalığı saldırısı sonucunda ölen Javier Solorio'nun sörf tahtası.


Kaynak : Ntvmsnbc / Behaviour and Evolution (01 Kasım 2012,16:11)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:22
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
8 Kasım 2012       Mesaj #100
Avatarı yok
Yasaklı
En Nadir Görülen Balina İlk Kez İncelendi

Bilim insanları, 2010 yılında Yeni Zelanda’da karaya vuran bir dişi balina ile yavrusunun, dünyanın en nadir rastlanan balina türüne ait olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmacılar, ilk kez türleri net bir şekilde incelenen ve davranışları hakkında hiçbir bilgi bulunmayan canlıların, kürek dişli gagalı balina olduğunu belirtti.

Yeni Zelanda’da 2010 yılında kıyıya vuran iki balinanın, bilim dünyasına en nadir görülen balina türünü ilk kez inceleme fırsatı kazandırdığı ortaya çıktı. İki balina, Aralık 2010’da Yeni Zelanda’nın Kuzey Adası’ndaki Opape Kumsalı’na vurmuş ve ölmüştü. Anne balinanın uzunluğu 5.3, yavrusunun ise 3.5 metre olarak ölçülmüştü. Balinaların DNA analizlerine ait bilginin de yer alacağı araştırma, Current Biology dergisinde yayımlandı.

Yeni Zelanda’nın Auckland Üniversitesi’nden deniz biyoloğu Rochelle Constantine, “Bugüne kadar kürek dişli gagalı balinaları 140 yıl boyunca Yeni Zelanda ve Şili kıyılarında bulunan üç ayrı kafatası parçalarına dayanarak inceleyebildik. Bu kadar büyük bir memeli hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyor olmamız gerçekten inanılmaz” dedi. Constantine, “İlk kez bu türe ait canlıları tek bir parça halinde inceleme fırsatı yakaladık ve iki tanesini birden bulmuş olmak büyük bir şans” dedi.

Türleri Anlaşılamadı

Bilim insanları, kıyıda keşfedildikleri günden itibaren geçen uzunca bir süre boyunca, insan gözüne neredeyse hiç görünmemiş balinaları Gray gagalı balinası zannetti. Yeni Zelanda sularında 20 yılda elde edilen DNA analizlerinin incelenmesi sonucunda, 2010 yılında kıyıya vuran balinaların farklı bir tür olduğu ortaya çıktı. Current Biology dergisinde yayımlanan araştırmada, Yeni Zelanda kara sularının balina türü çeşitliliği ve sayısı bakımından en zengin bölgelerden biri olduğuna dikkat çekildi.





Kürek dişli gagalı balinaların türünün kesinleştirilmesi aşamasında, Yeni Zelanda Koruma Departmanı canlıların doku örneklerini analiz etti ve fotoğraflar üzerinden karşılaştırmalar yaptı. Constantine, “İki balina laboratuvarlarımıza getirildiğinde, aldığımız doku örneklerinden DNA analizleri yaptık. Sonuçlar, karşımızdaki canlıların kürek dişli gagalı balinalar olduğunu gösterdiğinde çok şaşırdık... Bu sonucu doğrulamak için aynı testi birkaç kez daha yaptık” dedi.

Neden Karaya Vurdular?

Constantine ve meslektaşları, iki balinanın neden karaya vurduğunu bilmiyor. Yeni Zelandalı biyolog, “Bu balıklar derin sularda yaşıyor olmalı. Okyanusun derinliklerinde öldüklerini varsayarsak, çok azı kıyıya vuracak şekilde sürükleniyor” dedi. Constantine, öne sürdükleri bu teori hakkında kesin bir fikre sahip olmadıklarını belirtti. Çünkü bugüne kadar hiç kürek dişli gagalı balinaların yaşayışları incelenmedi ve davranışları hakkında hiçbir bilgi bulunmuyor.


Kaynak : Ntvmsnbc / Current Biology (06 Kasım 2012,16:32)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:22

Benzer Konular

9 Aralık 2016 / ipek kılıç Cevaplanmış
28 Kasım 2012 / STeFLo Soru-Cevap
10 Nisan 2015 / Misafir Cevaplanmış