Arama

Sanat Akımları - Romantizm

Güncelleme: 30 Aralık 2016 Gösterim: 47.687 Cevap: 5
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
30 Aralık 2008       Mesaj #1
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Romantizm Akımı


18. yüzyıl sonlarına doğru ortaya çıkmış 19. yüzyıl başlarında bütün Avrupa'ya yayılmıştır. Klasik sanatın sıkı kurallarına bir tepki olarak doğmuştur.
Sponsorlu Bağlantılar

Romantizm Akımının Oluştuğu Ortam

Ad:  Romantizm Akımı-2.jpg
Gösterim: 8234
Boyut:  13.8 KB

18. yüzyıl aydınlanma çağı olarak görülür. Klasisizmin ortaya koyduğu akıl ve sağduyu, bilimin gelişmesini hızlandırmış, toplum yapısı, gelenekler, siyaset yeniden bilimsel açıdan ele alınmıştır. Bunun sonucu olarak Jean Jacques Rousseau, Mon-tesquieu, Diderot gibi felsefeciler, ilerlemeye engel oluşturan tüm önyargı ve zorbalığa karşı düşünce yoluyla çetin bir savaş açmış, dinsel hoşgörü, toplumsal ve siyasal eşitlik, birey haklarına ve düşünce özgürlüğüne saygı gibi konulan halka yaymaya çalışmışlardır. Bu fikirler halk tarafından benimsenmiş ve sonuçta Fransız İhtilali patlak vermiş, monarşi yıkılmış, soylulara karşı burjuva sınıfı oluşmuştur. İşte Romantizm, böyle bir ortamda doğmuştur.

Romantizm Akımının Felsefesi


Romantizmin ana felsefesi Klasisizme karşı olmaktır. Onun sanatçıyı sıkan bütün prensiplerine savaş açan Romantikler önce, onun akla ve sağduyuya verdiği önemi reddedip duygu ve hayale değer verdiler. "Deha akıldadır." diyen Klasiklere, "Deha yürektedir." karşılığını verdiler.

Sınırsız bir hayal gücüne kavuşan sanatçı kendini daha özgür, daha yaratıcı gördü. Bu duyguyla oluşan sanat eserinde de alabildiğine serbestlik hakim oldu.

Romantizm Akımının Konusu


Klasik akımı benimseyen sanatçıların eski Yunan ve Latin edebiyatlarına değer vermesine karşılık, Romantikler onları çağdışı bulmuş, sanatçılar kendi tarihlerini ve günlük yaşantılarını ön plana çıkarmışlardır.

Klasisizm'de ihmal edilen Hristiyanlık tekrar, mucizeleriyle ele alınmıştır. Ulusallık, yerli renk aranan bir nitelik haline gelmiş, evrensellik ikinci plana itilmiştir.

Romantizm'de görülen insan tipi, Klasisizm'deki gibi soyut değildir. Aksine çevresiyle, fiziğiyle belli biridir. Ancak kişiler tek yönlüdür. Yani ya hep iyi ya hep kötüdür. Roman bu ikisinin çatışmasından doğar. Eser sonunda iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır. Bu yönüyle insan yine tam olarak ele alınmamıştır diyebiliriz.
Eserlerde her tür kişiye rastlanır. Sıradan insanlar, soylular iç içedir.

Romantizm Akımında Dil ve Üslup


Romantik yazar, Klasik yazarın tersine kendini gizlemeyip, olaylar ve durumlar karşısında kendi duygu ve düşüncelerini anlatır.

Romantiklere göre "İnsan başkasına yükleyerek, ancak kendi kalbini tasvir eder; deha anılardan oluşur." Elbette böyle düşünen sanatçı, işe kendini anlatarak başlar.

Eserlerde kullanılan dil, duygu ve hayallerin coşkunluğu ölçüsünde dağınık ve başıboştur. Sözcük seçimine pek önem vermemişlerdir.

Temelde halkın kullandığı dil esas alınmıştır. Süse ve sanata değer verdiklerinden, benzetmeler, mecazlar eserde büyük yer tutar, özellikle doğa manzaralarının betimlenmesine büyük değer verilir.

Hazırlık Dönemi


Klasisizm akımının ortaya koyduğu sağduyu ve akıl ilkesi bilimsel ve sanatsal gelişmeyi hızlandırmıştır. J. J. Rousseau, Montesquieu gibi felsefeciler, katı kurallara bağlı sistemle düşünce yönünden çatışma içine girmiştir.
Bu felsefeciler, insan hakları, özgürlük, adalet gibi konuları halkın gündemine sokmayı başarmıştır. Sonunda bu düşünceler meyvesini vermiş ve 1789’da Fransız İhtilali olmuştur. İhtilalden sonra derebeylik ve aristokrasi çökmüş; soylulara karşı yeni bir yapılanma (burjuva) oluşmuştur. Bu gelişmelerden sonra da yeni duygu, düşünce ve idealleri anlatmayı amaçlayan, sanatın ve sanatçının kurallardan kurtulup özgürleşmesini savunan romantizm akımı doğmuştur.

Romantizmin en önemli özelliği klasisizme tepki olarak doğuşudur. Klasik öğretinin bütün kuralları romantizmle birlikte yıkılmış, Latin ve Yunan edebiyatlarının etkisi iyice zayıflamıştır. Bu akım, Victor Hugo’nun “Hernani’ adlı oyunuyla bir edebiyat akımı olarak başarıya ulaşmıştır.

Romantizm Akımının İlkeleri (Özellikleri)


  • Romantizm öncelikle klasisizmin aklı tek ölçüt almasına karşıdır. Onlar insanı akıl ve duygusuyla bir bütün kabul eder.
  • Romantizm sanatçıya geniş bir özgürlük verir. Sanatçı kendi duygularını eserlerinde açığa vurabilir.
  • Romantizm bireyin değil, toplumun düzeltilmesi amaçlanır. Bu nedenle “toplum için sanat” ilkesini benimserler.
  • Toplumun her kesiminden insan esere girmiştir.
  • “Düşünüyorum, öyleyse varım.” ilkesine karşılık “Düşünüyorum ve hissediyorum, öyleyse varım.” Düşüncesinden yanadırlar.
  • Fransız İhtilali’yle insanların inandıkları yıkılınca bu durum edebiyata hüznü ve kötümserliği getirmiştir. Sanatçı dış dünyayı ve kendini izlerken melankoliktir.
  • Klasisizm’de insan doğası öne çıkarken romantizmde dış dünya ve gerçek doğa öne çıkmıştır. Doğanın betimine önem verilmiştir.
  • Romantiklerin dili konuşulan dilden uzak, yapay ve sanatlıdır.
  • Romantizmde karşıtlıklara (iyi-kötü, güzel-çirkin) çokça yer verilirken sanatçılar iyiden ve güzelden yana olmuşlardır.
  • Romantizmde konu olarak genellikle toplumsal sorunlar, Hristiyanlık hikâyeleri, ulusal tarihi gibi konular işlenmiştir.
  • Romantik sanatçılar eserlerine kişiliklerini yansıtmıştır. Olaylarla ilgili görüşlerini açıkça ortaya koymuşlardır.
  • Romantizmin kurallarını, Victor Hugo, “Cromwell” eserinin ön sözünde belirtmiştir.
  • Tiyatroda üç birlik kuralı terk edilmiştir.
  • Tip yerine karakter üzerinde durulmuştur.
  • Tesadüfler ve olağanüstülüklere yer verilmiştir.
  • Ulusal tarih ve kültür konu edilmiştir.
  • Romantizmde roman ve hikâye, dram, anı, gezi, lirik şiir, eleştiri, makale, deneme gibi türler önem kazanmıştır.

Romantizmin Önemli Temsilcileri:

  • Victor Hugo………………….. şiir, tiyatro, roman
  • Jean-Jacques Rousseau…………….. felsefe, toplum bilim
  • Voltaire………………………… felsefe, roman, şiir
  • Friedrich SCHİLLER…………………………. tiyatro, şiir
  • J. Wolfang GOETHE…………………….. şiir, tiyatro, roman
  • Lamartine…………………….. şiir, roman
  • Chateaubriand…………….. şiir
  • Shelley…………………………. şiir
  • George Sand………………… roman, öykü
  • Alfredde Vigny………………. şiir
  • Alfred de Musset…………… hikaye, roman
  • Alexandre DUMAS PERE………… roman
  • Puşkin………………………….. şiir

Romantizmin Türk Edebiyatındaki Temsilcileri:

  • Namık Kemal………………………… şiir, tiyatro, ro­man, eleştiri, tarih
  • Ahmet Mithat Efendi………………. roman, öykü
  • Abdülhak Hamit Tarhan………… şiir, tiyatro
  • Recaizade Mahmut Ekrem……. şiir
-derlemedir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
7 Ocak 2012       Mesaj #2
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Romantizm

Sponsorlu Bağlantılar
18. yüzyılın sonunda başlar ve 19. yüzyılın ortalarına kadar sürer. Kendisinden önceki klasizme bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Önce ön-romantizm dönemi denilen gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelerin en önemlisi, halkın beğenisinin klasizmin görkemli, katı, soylu, idealize edilmiş ve yüce anlatım biçiminden, daha yalın ve içten ve doğal anlatım biçimlerine kaymış olmasıydı. Romantizm, klasizmin düzenlilik, uyumluluk, dengelilik, akılcılık ve idealleştirme gibi özelliklerine bir başkaldırı niteliğindedir. Romantizm, doğduğu çağın akılcılığı ve maddeciliğine tepki olarak bireye, öznelliğe, akıl dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe, kendiliğindenciliğe ve aşkınlığa, yani sınırları zorlayıp geçmeye önem verir. Tarisel olarak bu dönemde gelişen orta soylu sınıfın, yani burjuvazinin duygu, düşünce ve yaşam tarzını ön plana çıkarır.
Soyluların zarif sanat biçimlerini yapay ve aşırı incelikli bulan bu yeni sınıf, duygusal açıdan kendisine yakın hissettiği daha gerçekçi sanat biçimlerinden yanaydı. Böylece romantizm gelişme ve yaygınlaşma şansı buldu.

Romantizmin en önemli habercisi Fransız filozof ve yazar Jean Jacques Rousseau’dur. Ama İngiliz yazarlar William Wordsworth ve Samuel Taylor Coleridge’nin 1790 yılında birlikte yayınladığı Lirik Balatlar adlı eser romantizmin bildirgesi sayılır. Yine İngiltere’de William Blake, Almanya’da Friedrich Hölderlin, Johann Wolfgang von Goethe, Jean Paul, Novalis, Fransa’da Chateaubriand ve Madame de Stael romantizmin ilk temsilcileridir. Victor Hugo, Alphonse de Lamartine, Alfred de Vigny, Nodier, Soumet, Deschamp, Alfred de Musset romantik akımın önemli yazarlarıdır.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
1 Mart 2012       Mesaj #3
Mira - avatarı
VIP VIP Üye

Güzel Sanatlarda Romantizm


Romantizm, edebiyatta ortaya çıkışına koşut olarak resimde de kendini gösterdi; ancak ifadesini biçimden çok düşüncede bulduğundan belirli bir üslup benimsemedi. Goya, Turner, Delacroix'nın coşkunluğu kadar Blake'in yeni klasikçiliği ya da Delaroche'un kurallara bağlı tarzı, Füssli'nin düşselliği, Biedermeier'in burjuva dünyası hep bu hareketten kaynaklanır. Romantizm, klasikçilik kuramının önderi Ingres'i bile etkiledi (Paolo ile Francesca, 1816, Conde müzesi, Chantilly), doğa duygusuna metafizik bir hava kattı, kimilerine renk zevkini aşıladı, öznelliği, melankoliyi, kaygıyı doruk noktasına çıkardı; akıldışı olanı savundu, gotik hayranlığını kamçıladı, doğuculuğu yüceltti; şövalye romanları, iskandinav sagaları ve Ossian'ın düzmece şarkılarında kendine konular aradı. Plutarkhos'un kişilerinin yerini, Shakespeare'in, W. Scott, Byron, Goethe, Hugo'nunkiler (kendisi de usta bir desinatördü) aldı. Fırtınalar, gün batımları, uçurumlar, baykuşlar, kurukafalar, ürkmüş atlar, ikonografide önemli bir yer tutmaya başladı. İngiltere'de Edmund Burke'ün A Philosophical Enquiry into the Origine of our İdeas of the Sublime and Beautiful (Güzellik ve yücelik düşüncelerimizin kökeni üzerine felsefi bir araştırma) adlı kitabıyla ve pitoresk hareketinin gelişmesiyle başlayan romantizm, Gainsborough'ın son yapıtlarında ve bir ölçüde Reynolds, Reaburn, Lawrence'ın büyük portrelerinde kendini gösterdi. Füssli (Kâbus, 1782, Goethemuseum, Frankfurt), Blake, J. Martin, S. Palmer'ın yapıtlarında da hayal gücü önemli bir yer tuttu. Cozens, Cotman, Constable gibi manzaracıların şiirsel anlatımı, Turner'da biçimlerin dağılıp parçalanmasıyla kendini gösteren bir yoğunluk kazandı.

İspanya'da romantizm Goya tarafından yüceltildi (Kolos, Prado). Mimarlık alanında Boullee tarzı ütopyaların kendini gösterdiği Fransa'da romantizm, Gros ile başladı (Nasıra savaşı, 1801, Nantes müzesi), Gericault (Medusa'nın salı, 1819, Louvre) ve ingiliz Bonington ile devam etti. Delacroix (Danteile Vergilius cehenemde, 1822 Salonu, Louvre), 1827 Salonu'nda doruğuna ulaşan ve Chasseriau'nun sanatında varlığını sürdüren bu hareketin önderi olarak belirdi. Delaroche, Johannotlar, Deverialar, C. Nanteuil, A. Scheffer, L. Boulan-ger gibi ressam ve kitap resimleyicileri, Du Seigneur, Preault, Barye gibi heykelciler hareketin içinde yer aldı. Almanya en büyük romantik ressamlardan biri olan C. D. Friedrich'in (Deniz kıyısındaki keşiş, 1809, Berlin - Charlottenburg) yanı sıra, J. A. Koch, şair Tieck'in dostu R O. Runge, F G. Kersting, C. G. Carus, Ludwig Richter (1803-1884) gibi dikkat çekici sanatçılar yetiştirdi. Avusturya'da Johan Pater Krafft (1780-1856), F. G. VValdmüller, M. von Schvvind, Emil Jakob Schindler'in (1842 -1892); İsviçre'de, F Diday ve A. Calame'ın (Handeck'te fırtına, 1839, Cenevre müzesi); İtalya'da la Carmagnole adlı tablosu carbonarolar tarafından bir manifesto olarak görülen Hayez ve Giuseppe Bezzuo-li'nin (1784-1855); Amerika'da da, A. B. Durand gibi Hudson Okulu manzaracılarının, Th. Cole'un ve şair Coleridge'in dostu W. Allston'ın adları sayılabilir.

1. Büyük Larousse, 16. Cilt, Sy: 9902
Son düzenleyen perlina; 3 Şubat 2017 16:41
theMira
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
10 Ekim 2015       Mesaj #4
Avatarı yok
Yasaklı

ROMANTİZM

, Klasik edebiyat anlayışına, onun sanatçıyı tıpkı bir zihin atleti gibi görmesine karşı çıkan Romantizm Akımı 1790'dan başlayarak gelişti, ideolojik temellerini Fichte'nin Wissenschaftsiehre (1794) adlı yapıtında bulan bu akım, kuramlarını da Athenâum'da (1798-1800) ortaya koydu. İlk romantik okul (Jena Romantikleri), adları hep çift olarak anılan yazarlardan oluşuyordu. Yergi yazarı Ludwig Tieck ile, sanatın kutsallığına inanan W. Heinrich Wackenroder, Shakespeare'i neredeyse bir Alman yazarı haline getiren eleştirmen ve çevirmen August Wilhelm von Schiegel ile Romantizmin kuramcısı Friedrich von Schiegel, bilim hayranı, Filozof ve gizemci Şair Novalis ile, dini ve şiiri evrenselin özlemi temeline oturtan Friedrich Schleiermacher.

XIX. yy'ın başında ilk romantik hareket dağıldı, yerini iki ayrı gruba, Brentano, Achim von Arnim, Johan Joseph von Görres ve Grimm Kardeşler'den oluşan Heidelberg Romantizmi ile La Motte- Fouquö, E. T. A. Hoffman ve Chamisso’dan oluşan Berlin Romantizmi'ne bıraktı. Romantizm, bu dönemde, tiyatro alanında Heinrich von Kleist’ın hayal kırıklığına dönüşen coşkusu, Zacharias Werner'in dinsel esini ve yazgıcılığı yaygınlaştıran kara dramlarla (Müllner, Huwald) temsil edildi. Joseph von Eichendorff her ne kadar "Romantizmin Son Şövalyesi" olduysa da, hareketin gözde temalarından çoğu, Schwaben okulunda (Kerner, Uhland, Hauff), daha sonraları da Platen'in seçmeciliği ve Eduard Mörike'nin yapmacıksızlığında kendini göstermeye devam etti.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen perlina; 3 Şubat 2017 16:40 Sebep: Renk ayarlaması yapılmıştır.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
30 Aralık 2016       Mesaj #5
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

ROMANTİZM

Ad:  Romantizm Akımı.jpg
Gösterim: 8186
Boyut:  45.8 KB

1. XVIII. yy. sonundan itibaren ingiltere ve Almanya'da, ardından Fransa, İtalya ve ispanya'da, duygunun akıl, hayal gücünün de eleştirel çözümleme karşısında üstünlüğünü savunan düşünce hareketlerinin tümü.

2. Romantik harekete ya da kıyaslama yoluyla, başka hareketlere, başka sanatçılara özgü çizgi ya da özelliklerin tümü: Hugo'nun, Berlioz'un romantizmi. Bir oyun yazarının yapıtlarında belli bir romantizm bulmak.

3. Kendini düşgücü-nün egemenliğine kaptırmış, çok şeyler vaat eden, ancak ütopik ve coşkulu olan girişimlere özel bir ilgi duyan bir kimsenin davranış biçimi: karakteri: Gençlik romantizmi. Bir eylem adamını romantizmden dolayı eleştirmek.

Romantizm, bir edebiyat akımı olmanın ötesinde, XVIII. yy. sonu ile XIX. yy. başlarında Avrupa'da yer etmiş belli bir duyarlılığı belirtir ingiltere ve Almanya'da doğan bu hareket Fransa'ya ve Güney Avrupa ülkelerine biraz daha geç girmiştir.

Fransa'da romantizm sözcüğünü ilk kez, Yalnız gezerin hayalleri (Reveries du promeneur solitaire) adlı yapıtında Rousseau kullandı. Kökeni ingilizce olan "romantik" sıfatı, romansı, pitoresk ve etkileyici bir manzarayı niteler. Daha sonra Almanya'da başlı başına bir edebiyat okulu romantik kişiyi ele alacaktı: klasik estetiği yadsıyan bu okul, ulusal kültür kaynaklarına dönüşü savundu. Bu kaynaklara dönmekle belki de hıristiyan Ortaçağ'da sahip oldukları ilk saflığı yeniden bulacaklarına inanıyorlardı. Mme de Stael ve dostları sayesinde bu fikirler Fransa'da etkili oldu. Zamanla karşıtlıklar daha da belirginleşti. Antikçağ'a, paganlara ve Güney'e özgü klasikçiliğin karşısına, Ortaçağ'a, hıristiyanlığa ve Kuzey'e özgü romantizm konuldu. Homeros ya da Euridipes'i taklit etmek yerine, artık Ossian ya da Shakespeare'den esinlenmek gerekiyordu. Aydınlanmaklardan kopuş daha da belirgin oldu: düşünen aklın yerini heyecan ve duygu aldı. Gerçekten de bunalım, melankoli ve tutku romantiklerin en sevdiği sözcüklerdir. Romantik kişi, çevresindeki "darkafalı" insanların sükûnetini örnek alamaz, her türlü egzotizme karşı bir özlem duymasına neden olan bu içkarartıcı dünyayı benimseyemez. Dolayısıyla, siyasette, özellikle de sanatta kendi farklılığını vurgulaması ve özgürlüğünü talep etmesi gerekecektir. Bu yüzden bugüne karşı geçmişi ya da geleceği, yani düşe ve fantastik imgelere elverişli olan eski dönemleri, özellikle de Ortaçağ'ı ve özlemlerini gerçekleştirecek olan geleceği yeğler. Bu anlamda romantizm, bir arayıştır: romantik kişi kendini arar ve çözümler, gizemleri ve sırları öğrenmekten hoşlanır. Bu yaklaşımda sisteme gelmeyen bir yan vardır: romantizm, zaman zaman kapıldığı dogmatik eğilimlere karşın bir okula, bir öğretiye indirgenemez. Romantizm, insanın, o döneme kadar konformizmin karanlıkta bıraktığı bir yönünü aydınlatmaya çalışır.

Bu devrim gene de belli bir geleneğe bağlanabilir. Kimilerine göre romantizm, gençlik ve dehayla özdeştir. Bu kişiler doğal olarak, bazı yazarları öbürlerinden üstün tutarlar, sözgelimi Shakespeare'e tiyük bir hayranlık duyarlar: heyecan, davranışlardaki serbestlik, şiddet, şiirselliği yeniden yakalamak istedikleri Shakespear'e tiyatrosunun her şeyi onlara çekici gelir. Ama klasik yazarların en klasikleri bile içine sokulmaya çalışıldıkları kuralların üstündedirler (örneğin Corneille). Bir de as öncüler, yani zemini hazırlamış olan ve ön-romantik diye nitelenebilecek sanatçılar vardır.


Kaynak: Büyük Larousse
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
30 Aralık 2016       Mesaj #6
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Türkiye Romantizmi

Ad:  Romantizm Akımı-3.jpg
Gösterim: 3756
Boyut:  40.2 KB

Toplumsal ve siyasal alanda Batı'ya yönelme hareketinin başlangıç tarihi olan Tanzimat fermanı'nın ilanından (1839) 20 yıl sonra başlayan ve batı edebiyatı örnek tutularak meydana getiren Tanzimat edebiyatının (1859 -1895) daha ilk yıllarında türk okur ve seyircisi romantizm akımının başlıca kişilerinin belli başlı yapıtlarıyla karşılaşmıştır: Victor Hugo (Sefiller, Bir mahkûmun son günü, Hernani vb.; ayrıca şiirlerinden çeviriler: Tıflı nâim vb.), Chateaubriand (Son serâc'ın sergüzeşti, Atala, Rene), Bernardin de Saint-Pierre (Pol ve Virjini), Lamartine Graziella vb.; ayrıca şiirlerinden çeviriler: Souvenir, Göl vb.), Alexandre Dumas Pere Monte-Cristo vb.), Alexandre Dumas Fils Kamelyalı kadın vb.), tiyatro alanında özellikle Shakespeare (çeşitli oyunları), Schiller (çeşitli oyunları) vb. anılabilir.

Tanzimat edebiyatının pek çok yazar ve şairi (Ahmet Mithat, Namık Kemal, Şemsettin Sami, Recaizade Mahmut Ekrem, Abdüllhak Hamit vb.) romantizm akımının etkisi altındadır. Namık Kemal'in İntibah adlı romanında Kamelyalı kadın'ın, Vatan yahut Silistre oyununda Romeo ve Juliet' in, Gülnihal'de Hamlet'ın, Zavallı çocuk' ta Hernani'nn izleri görülür; Mukaddime-i Celal'öe CromweH'in önsözü'nün adım adım izlendiği biliniyor. Abdülhak Hamit'in Makber ve Bir sel'ilenin hasbıhali adlı şiir kitaplarında Hugo'dan, Finten oyununda ise Shakespeare'den esintiler vardır.

Edebiyat-ı cedide döneminde, Halit Ziya'nın Mai ve siyah adlı romanının o dönem şairlerini temsil eden baş kişisi Ahmet Cemil, kışın yağmurlu, karlı gecelerinde özel ders vermek için Vezneciler'e gitmek zorunda kalışından yakınırken, evin "küçük, sıcak odasında minderin üzerine boylu boyunca uzanarak Musset' nin Geceler'ini, Hugo'nun oyunlarını, Lamartine'in Tefekkürat'ını okumak için özlem duyduğunu anlatır.

İkinci meşrutiyetten sonra, Milli edebiyat döneminde Yusuf Ziya'nın (Ortaç) hece vezniyle yazılmış ilk oyun olduğu için önemli sayılan Binnaz adlı oyununda da Hugo'nun bir oyununun etkisi bulunduğu ileri sürülmüştür.

Gerek o dönemde, gerek Cumhuriyet dönemi edebiyatımızın ilk yıllarında yazan lirik şairlerden bazılarının şiirlerinde de romantizm etkileri sezilir.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

10 Kasım 2012 / Misafir Sanat
9 Mayıs 2012 / ThinkerBeLL Sanat
15 Eylül 2007 / Misafir Sanat
28 Ekim 2009 / ThinkerBeLL Sanat
24 Mart 2009 / ThinkerBeLL Sanat