Arama

Seramik Sanatı (Keramik)

Güncelleme: 9 Ocak 2017 Gösterim: 36.565 Cevap: 4
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
20 Eylül 2006       Mesaj #1
nünü - avatarı
Ziyaretçi

KERAMİK SANATI


seramik, çamurun biçimlendirilip yüksek sıcaklıklarda fırınlanmasıyla elde edilen, kullanım ya da süs amaçlı eşyalar ve bu eşyalann yapıldığı malzeme.
Sponsorlu Bağlantılar

Seramikten yapılan kaplar genellikle çanak çömlek, duvar kaplamaları da çini olarak anılır.
Sanayi seramikleri ise sanayide kullanılan ve madeni ya da organik olmayan tüm katı maddeleri kapsar. Fiziksel yapı olarak seramik, polikristal, cam, çok katlı kristalle camsı fazlarının bileşimi ya da tekli kristaller halinde olabilir. Sanayi seramik ürünleri camı, çimentoyu, yapısal kil ürünlerini, tuğlamsılan, aşındırıcıları, beyaz eşyaları, porselen emayeler ya da seramik-metal sistemleri ile elektronik ve nükleer seramikler, karbon, grafit, elmaslar ve seramik bileşikler gibi daha yeni teknik ürünleri içerir.

Seramik, ısıya ve kötü hava koşullarına dayanma özelliğiyle uygarlıkların en iyi tanıklarından biridir, ilk kez Ye- nitaş döneminde ortaya çıktı: Tuna bölgelerinde görülen şeritli seramik; kabartma bezekli, perdahlı siyak seramiklar, özellikle de Cortaillod seramiği); kazıma bezekli seramik (Chassey konaklama yeri). Boyalı seramikler IV. binyıl'da aynı anda, üsluplaştırılmış bezemelerle Mısır (Gerze seramikleri) ve Mezopotamya'da (Samerra, Sus) ortaya çıktı. Bu tür boyalı bezemeler Yunanistan'da, Mykenai’de geometrik bir üslup olarak, Girit'te de (ilk, orta ve son minos) daha natüralist bir nitelik kazanarak devam etti. Zaten Yunanlılar daha sonraları, seramik ressamlığında ustalaşarak, birçok kupa ve vazoyu, önce geometrik motiflerle, sonra da siyah ve kırmızı figürlerle süslediler. İtalya’da Etrüskler "bucchero nero" adıyla anılan derinliğine karartılmış ve madeni bir görünüm verilmiş bir seramik türü ürettiler; İ.Ö. III. yy.'da bunun yerini, "Arezzo çanak çömleği" adı verilen, mühür baskılarla bezeli, ince, kırmızı bir seramik aldı. Bu seramik türü daha sonra Roma döneminde perdahlı ıspanyol-mağrib fayansı (1428) Galya'ya yayıldı (La Graufesenque, Lezoux) ve "sigillatus" adını aldı. Seramiği sugeçirmez kılmak için kili saydam ya da ışıkgeçirmez bir tabakayla kaplama fikri yine Antikçağ’da doğdu. Mısır'da, Eski imparatorluk'tan başlayarak ve İran'da (Sus'taki sırlı tuğlalar) bu teknik uygulandı. İslamiyet döneminde Ortadoğu'da, sırlama tekniği kurşunlu ya da silisli alkali sırlarla gelişti. Ortaçağ da Batıda da sırlı çanak çömlek üretiliyordu; XVI. yy.’da, Bernard Palissy’nin, Beauvaisis ve Saintonge çömlekçilerinin çalışmalarıyla, bunların gereç ve renklerinin niteliği yükseldi.

Fayansın ortaya çıkmasına yol açan beyaz ya da ışıkgeçirmez, kalaylı sırın yanı sıra (sırlı ve bezekli çömleklere sıvı halinde ince bir metal tabaka sürerek elde edilen) perdah Ortadoğu'da bulundu. Bu teknikler XIII.-XVI. yy. arasında Akdeniz’ in tüm kıyılarına, özellikle de ispanya'ya (Paterna fayansları, perdahlı İspanyol-mağrib Mâlaga ve Manises fayansları) "el öpme", çokrenkli porselen yayıldı. Fayans sanatının yaygınlaştığı İtalya’da, bu tür seramiklere “majolica” adı verildi ve XV. yy.’dan başlayarak Floransa (Della Robbialar ile), Faenza, Siena, Deruta, Gubbio, Castel Durante, Urbino önemli üretim merkezleri haline geldi, bunlar XVI. yy.'da daha da gelişti. Yine bu dönemde Hollanda (Anvers, Rotterdam) ve Fransa'da (Lyon, Rouen, Nîmes, Montpellier) ilk fayans atölyeleri açıldı. Ancak, Delft (Hollanda), Nevers, Rouen ve Moustiers’deki (Fransa) büyük fayans merkezleri XVII. yy.'dan başlayarak gelişti. Bunları, Lille Saint-Cloud, Sinceny vb. izledi. Almanya’da Delft'in etkisiyle, Frankfurt, Hanau, Ansbach gibi yerlerde fayans atölyeleri açıldı. XVIII. yy.'ın ortasında, birçok yapımevi, önceden pişirilen sırın üzerine renk atarak yeniden pişirme tekniğinden yararlandılar. Daha XVII. yy.'ın sonunda Delft'te, İtalya'da ve Almanya'da-Hausmaler'ler tarafından uygulanan bu teknikte, renkler çeşitlendirilerek ve yaldız kullanılarak porselen taklidi fayanslar üretilebiliyordu. "Alçak derecede" fayans denen bu tür fayansların en önemli üretim merkezleri Strasbourg, Marsilya, Sceaux ve Niederwiller’di. XVIII. yy.’ın sonunda, ince İngiliz fayanslarının ithalatının artması, transız fayanslarının ticaretinin sonunu getirdi.

Tang hanedanı döneminde (618-907) Çin'de ortaya çıkan porselen, Avrupa’da Ortaçağ'dan beri tanınıyordu; buna karşılık büyük miktarlarda porselen ithali ancak XVI. yy.’da, Portekizliler’ce gerçekleştirildi. Bu dönemden başlayarak Çin porseleninin beyazlığı ve yarı saydamlığı taklit edilmeye çalışıldı. Floransa’da, yapay yumuşak bir porselen türünden birkaç örnek üretildi (Medici porseleni). XVII. yy.’ın sonunda Fransa'da, Rouen, ardından Saint-Cloud fayansçıları yumuşak porselenin gerçek anlamda üretimine geçtiler. Bunun sonucunda, Chantilly (1725), Mennecy (1735) ve Vincennes'de (1738) yapım- evleri kuruldu. Vincennes yapımevi 1756' da Sövres'e taşındı. Sövres’e tanınan tekel ayrıcalığı başka üretim merkezlerinin kuruluşunu engelledi. Porselen üretimi İngiltere’ye (Chelsea, 1745'e doğru), Avusturya yönetimindeki Hollanda’ya (Tournai, 1750), İtalya'ya (Capodimonte, 1743) vb, yayıldı.

Aue’deki kaolen yataklarının bulunmasından sonra, alman kimyacı Böttger Çin porselenlerini andırır ilk sert porseleni 1709’da Meissen'de (Saksonya) üretti. Meissen porseleni o denli tutuldu ki, hemen ardından başka sert porselen fabrikaları açıldı: örneğin, Almanya'da Höchst, Nymphenburg, Frankenthal, Berlin, Avusturya'da Viyana, İtalya'da Venedik. Fransa’daysa, ancak Saint-Yrieix'deki (Limousin) kaolen yataklarının bulunmasından sonra, Sövres'de (1768), ardından Limoges'da (1771) ve Paris yöresinde (Paris porseleni) sert porselen üretimine geçildi. Bu üretim XIX. yy.’da artarak daha sınai bir niteliğe büründü.

LÛ. III. yy.'a doğru, Çin'de ortaya çıkan gre sanatında Avrupa'da Kuzey ülkeleri uzmanlaştı. Bu sanat Avrupa'da Ortaçağ' ın sonlarında görülmeye başlandıysa da asıl gelişimini, Rheinland (Köln, Siegburg, Raeren) ve Fransa'daki (Beauvaisis, ardından Saint-Vârain [XVII. yy.]) merkezlerin ortaya çıkışıyla gerçekleştirdi. XIX. yy.'da, Carriâs, Chaplet, Delaherche gibi seramikçiler, Uzakdoğu greleri üzerine araştırmalara girişerek bu tekniğin yeniden yaygınlaşmasını sağladılar. Günümüzde gre, sanat seramikçilerinin ayrıcalıklı gereci haline geldi. Buna karşılık, bezeme ve pişirme yöntemlerinin çeşitlenmesi, hamurların karmaşıklığı, yeni yeni yaratılara yol açtı. Öte yandan, bireysel yapıtlar ortaya koymaya çalışan seramikçiler, çağdaş ressamlarla sıkı bir işbirliğine gittiler. Ressamlar da aynı şekilde sanatsal seramik ürünlerine ilgi duydular (Gauguin'in pişmiş toprak ve greleri, Dufy, Rouault, Vlaminck'in fayansları, Picasso'nun seramikleri vb.).

Anadolu.


Anadolu’da seramik yapımının geçmişi Yenitaş dönemine değin inmektedir (Çatalhöyük, Hacılar, Beycesultan, Demircihöyük vb ). Bu yapıtlar bezemelerinin yanı sıra, biçimleri ve üstün teknikleriyle dikkati çekerler. (ÇÖMLEKÇİLİK.)
Anadolu Selçukluları’nda perdahlı yada minai tekniğinde seramiklere rastlanmaz. Bu dönemde firuze sıraltına siyah renkle yapılmış rumi, palmet, lotus ve geometrik motiflerle süslü seramikler üretildi. Bunların yanı sıra motiflerin, fınnlanmadan önce seramik üzerine kazıma yoluyla yapıldığı (sgraffitto) örnekler vardır; bunlar daha sonra yeşil, sarı, kahverengi sırla kaplanarak fırınlanmıştır. Bu seramiklerde bitkisel ve geometrik motiflerin yanında insan, hayvan ve kuş figürleri de kullanılmıştır (İstanbul Arkeoloji müzeleri, Çinili köşk, Milet ve Adıyaman müzeleri).

OsmanlI döneminde XIV. ve XV. yy.'larda kırmızı hamurlu, beyaz astar üzerine mavi, lacivert, firuze ve mor renkli, sıraltı tekniğiyle bezenmiş İznik seramikleri (Miletişi) çoktur. Daha çok çukur kâse ve tabaklardan oluşan bu tür seramiklere B. Anadolu'daki öteki beyliklerde de rastlanır; genellikle ortası bitkisel ya da geometrik motiflidir, kenarlardaysa ışınsal bezemeler yeğ tutulmuştur, ilk dönem osmanlı seramikleri arasında astar boya tekniğiyle bezenmiş örnekler de vardır Bu teknikle bezenmiş örneklerin bir bölümü sırlıdır XV. yy.'da beyaz hamurlu, rumi, hatayi, lotus, palmet motifli mavi-beyaz seramikleri görülür. Bunların işçilikleri ve motifleri daha ince, renkleri ve sırları daha parlaktır. Haliçişi işi diye adlandırılan seramikler de bu gruba girer. XVI. yy.'ın ortalarından sonra, yanlışlıkla Şam işi diye adlandırılan seramiklerin yapımı başladı. Mat ve soluk renkli (mor, zeytin yeşili), doğalcı çiçek (lale, gül, sümbül) motifleri bu türün belirgin özelliğidir. Gene bu dönemde ortaya çıkan ve Rodos işi diye tanınan İznik seramikleri vardır. Sıraltı tekniğiyle süslenmiş bu seramiklerde motiflerin dış çizgileri siyahla belirtilmiş, içleri koyu yeşil, firuze, beyaz ve mercan kırmızısı ile boyanmıştır; bu grupta da doğalcı çiçek motifleri başlıca bezeme öğeleridir. XVII. yy.'da önemini yitirmeye başlayan İznik çini ve seramik atölyelerinin yerini Kütahya atölyeleri almıştır. Kütahya işi seramikler mavi, kırmızı, sarı, mor ve yeşil renklidir. Sıraltı tekniğiyle bezenmiş, sert beyaz hamurlu bu seramiklerin yapımı, nitelikleri bozulmakla birlikte XIX. yy.'da da sürmüştür. XVIII. yy.'da bölgesel özellikler gösteren Çanakkale işi seramikler ortaya çıkar Kırmızı hamurlu, sıraltı tekniğiyle bezenmiş bu seramiklerin XIX. yy. örneklerinde yelkenli gemi ya da mimari motifler kullanılmıştır. ( ÇİNİ, PORSELEN.)

Cumhuriyet döneminde seramik sanatı yurtdışına gönderilen sanatçıların (İsmail Hakkı Oygar, Hakkı İzet. Vedat Ar) yurda dönüşlerinde gerçekleştirdikleri çalışretimin yanı sıra Füreya Koral, Sadi Diren gibi ünlü seramikçilerin açtığı atölyelerde birçok sanatçı yetişti. Seramik sana yisinin gelişimine koşut olarak bu sanat alanında çalışan çok sayıda atölye açıldı. Medilıa Akarsu, Nasip İyem, Hamiye Çolakoğlu, Jale Yılmabaşar (Ertugan), Melike Kurtiç (Abasıyanık), Alev Ebüzziya, Atilla Galatalı, Beril Anılanmert, Erdinç Bak la, Ayfer Karamani, Hakkı Karayiğitoğlu, Candeğer Fürtun, Filiz Özgüven Galatalı, Göngör Güner, Neşat Fehmi Erdoğdu vd. sanatçılar yurtiçinde ve yurtdışında açtıkları sergiler ve gerçekleştirdikleri yapıtlarıyla türk seramikçiliğinin gelişimine katkıda bulundular.

Türkiye'de seramik sanayisi kurulması konusunda ilk çalışmalara, 1935'te uygulamaya konulan ilk Beş yıllık sanayi plara'nda rastlanır Ancak, bu çalışmalar İkinci Dünya savaşı nedeniyle bir sonuç vermemiş ve seramik üretimi Kütahya sera n nkçiliğiyle sınırlı kalmıştır. Savaş sonrasında, İstanbul'da küçük seramik atölyeleri kurulmuş, ancak, asıl seramik sanayisinin kurulması ve gelişmesi özel kesim tarafından ilk olarak 1942'de Kartal'da (İstanbul), daha sonra ise, 1958'de Levent’te (İstanbul), 1960'ta Çan'da (Çanakkale), 1963'te Tuzla'da (İstanbul), 1970'te Alemdarda (İstanbul) kurulan seramik fabrikalarında ve Sümerbank’ın 1967'de Bozüyük (Bilecik) ile 1968'de Yarırnca'da (Kocaeli) açtığı ta sislerde fabrika üretimine geçilmesiyle gerçekleşmiştir. Türkiye seramik sanayisinde büyük üretim kapasitesine sahip başlıca kuruluşlar şunlardır: zemin ve duvar seramiği üretiminde Çanakkale seramik fabrikaları aş, Kalebodur seramik sanayii aş, Söğüt seramik sanayii aş, Ege seramik sanayii aş, Çimento ve toprak sanayii (Çitosan) genel müdürlüğü Bozöyük işletmesi; sağlık gereçleri üretiminde Eczacıbaşı seramik fabrikaları aş, Orta Anadolu seramik sanayi ve ticaret aş, Toprak seramik aş, Çitosan genel müdürlüğü Yarımca işletmesi; sofra ve süs eşyası üretiminde Gorbon-lşıl.

Bunlardan Kale porselen, Yarımca porselen ve Çanakkale seramik aynı zamanda elektroporselen de üretmektedir. Bu büyük tesislerin yanı sıra sanatsal ve estetik yönde üretime ağırlık veren küçük seramik atölyeleri de etkinlik göstermektedir. 1991'de, Türkiye seramik sanayisi üretimi, 10 700 t sofra ve süs eşyası, 562 500 t yer ve duvar döşemesi, 68 200 t sağlık gereçleri, 6 100 t elektroporselen ürünü olmak üzere toplam 647 500 t olmuş, yurtiçi talep ise 501 300 t olarak gerçekleşmiştir. Aynı yıl 103,3 milyar TL değerinde 171 300 t seramik ürünü dışsatımı, 54,1 milyar TL değerinde de 25 200 t seramik ürünü dışalımı yapılmıştır (1988 yılı fiyatlarıyla).

Son düzenleyen Safi; 9 Ocak 2017 02:29
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
9 Ocak 2017       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  Wedgwood seramiği1.jpg
Gösterim: 1615
Boyut:  27.1 KB

Wedgwood seramiği


ilk örnekleri Josiah Wedgwood’un Staffordshire ilindeki Burslem’da kurduğu Etruria imalathanesinde üretilen gözeneksiz sert seramiklere (stone- ware) verilen genel ad.
Sponsorlu Bağlantılar

Krem sırlı, siyah bazalt ve jasperware (yeşim işi) gibi çeşitli türleri vardır. Wedgwood daha önce başka seramikçilerin geliştirmiş olduğu parlak sarımsı sırlı seramikleri yetkinleştirdi (bak. krem sırlı seramik). Yüksek nitelikli, hafif ve dayanıklı bu ürünler çok tutuldu ve iki yüzyıl boyunca büyük bir pazar buldu. Gerek İngiltere’deki, gerekse başka Avrupa ülkelerindeki porselen ve kalay sırlı seramik üreticileri krem sırlı Wedgwood seramikleriyle rekabette güçlük çektiler. Varlığını sürdürebilen imalathaneler kalay sırlı seramik yerine krem sırlı seramik üretimine yöneldiler. Wedgwood 1763’te, kısa bir süre önce ortaya çıkan aktarma tekniğini kullanma hakkını satın aldı. Bu teknik seramikte bezemelerin çok usta olmayan işçiler tarafından da yapılabilmesine olanak veriyordu. Ama daha özenli ve pahalı Wedgwood takımları elle bezeniyordu.

Wedgwood pürtüksüz yüzeyli, siyah renkli, sert ve gözeneksiz bir sırsız seramik geliştirdi. Siyah bazalt diye anılan bu seramikle o dönemde moda haline gelen Antik Çağ ve Rönesans yapıtlarının taklitleri de yapılabiliyordu. Ayrıca siyah bazalt çay ve Weelkes, Thomas 352 kahve takınılan, mühürler, levhalar, büstler, hatta takılar da üretildi.
Ad:  Wedgwood seramiği2.jpg
Gösterim: 1974
Boyut:  40.2 KB

1775’te Wedgwood porselen üretimi konusunda giriştiği deneyler sonunda beyaz renkli, mat, sırsız, gözeneksiz ve sert bir seramik olan jaspenware’i geliştirdi. Bu seramik aynı zamanda pastel (örn. ünlü açık mavi) ya da canlı renklerle boyanabiliyordu. Bezemeleri ise beyaz renkli olarak kalıpta yapılıp seramiğin üstüne yapıştırılıyordu. Renkli zemin üstünde beyaz desenlerin yarattığı zıtlıktan yararlanılarak jasperware'le eski kamayöler de taklit ediliyordu. Yanında heykelci John Flaxman gibi dönemin parlak sanatçılarını çalıştıran Wedgwood, Antik Çağa özgü pek çok desenin de kopyalarını yaptı. Jasperware Sevres başta olmak üzere, başka Avrupa seramik imalathanelerince de taklit edildi.

Wedgwood fabrikası 1940’ta gene Staffordshire’daki Barlaston’a taşındı. Bugün burada başka Wedgwood seramiklerinin yanında siyah bazalt ve jasperware seramiklerinin de hem eski, hem yeni tasarımlarla üretimi sürdürülmektedir.

kaynak: Ana Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
9 Ocak 2017       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Kâşan seramiği

Ad:  Kâşan seramiği,.jpg
Gösterim: 2056
Boyut:  41.6 KB

İslam çini sanatında 11. yüzyıl ortalarından 14. yüzyılın sonuna değin Kâşan’da üretildiği sanılan seramiklere verilen ad. Bezemeleri çeşitli renklerdeki sırlarla yapılırdı.Sırların akıp birbiri içine geçmemesi için desenlerin kenarlan kilden yapılmış ince şeritlerle çevrilirdi. Bu tekniğe lakabi adı verilirdi. Kâşan çinileri de bu adla anılmıştır.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
9 Ocak 2017       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM

lüster sırlı seramik

Ad:  lüster ser1.JPG
Gösterim: 1755
Boyut:  17.5 KB

yüzeyinde metalik bir pınltı olan seramik. Bu tür seramik ve çinilerin en az 9. yüzyıldan beri üretildiği bilinmektedir. Ünlü Ispanyol-Arap seramikleriyle İtalyan ve İspanyol majolikalarında da kullanılan Ortadoğu’dan gelme bir teknikte, ürünler çeşitli aşamalardan geçirilerek bir tür lekeli yüzey elde ediliyordu. Daha ucuz ve daha az karmaşık başka bir lüster tekniğinde de altın ve platin tuzları içeren pigmentler kullanılıyordu. Bu, 18. yüzyıl sonlarındaki İspanyol majolika tabaklarından esinlenen bir Ingiliz buluşuydu ve 19. yüzyılda çok yaygın olarak kullanıldı.
Ad:  lüster ser2.JPG
Gösterim: 1347
Boyut:  15.4 KB

Ispanya’da üretilen lüster sırlı seramikler arasında altın yeşiline çalanlarla soluk bakır renkli olanlar vardı. Bunların yerini 17. yüzyılda parlak bakır renkliler almaya başladı. İtalya’da ise 16. yüzyılda yakut kırmızısı ya da altın sarısı sedef pırıltılı lüster sırlı seramikler üretiliyordu. Napoleon Savaşları sırasında altın bulmak zorlaşınca pek çok seramikçi bakır platin klorürden elde edilen bir tür gümüş lüster sır yapımını benimsedi. Pahalı Sheffield metal işlerine benzerliğinden ötürü bu tür lüster sırlı seramiklere “fakir gümüşü” adı takılmıştı.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
9 Ocak 2017       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  kazıma tek.JPG
Gösterim: 1576
Boyut:  30.6 KB

kazıma tekniği


SGRAFFİTO (İtalyancada “kazıma”) olarak da bilinir, resim, seramik ve cam sanatlarında kullanılan bir teknik. Bir altlığın üstüne başka bir malzeme sürülerek ya da kaplanarak ikinci bir kat oluşturulur. Desen bu katın üstüne sivri uçlu bir aletle kazınır. Böylece zemin üstteki katın renginde kalırken, desenin çizgileri alttaki katın renginde ortaya çıkar. Örtaçağda özellikle pano resminde ve el-yazmalarının bezenmesinde zemin olarak çoğunlukla altın varak kullanılmıştır. Duvar resmindeyse genellikle farklı renkte iki kat sıva olur. Vitrayda bu teknik, üstteki renkli camın alttaki saydam cam ortaya çıkacak kadar kazınmasıyla uygulanır. Seramikte, fırınlanmadan önce kabın üstüne sürülen beyaz ya da renkli astarın, gövdenin rengi görünecek biçimde kazınmasıyla desen oluşturulur. İslam ülkelerindeki çinicilerin ürettiği kazıma ürünler bütün Ortadoğu'da çok yaygındır. 18. yüzyılda İngiltere’de, mavi renkli desenleri sgraffito yöntemiyle yapılmış beyaz, sert ve gözeneksiz seramikler üretilmiştir. Amerikan kolonilerinde de daha 18. yüzyılın ortalarında Alman göçmenler sgraffito ürünleri vermişlerdir.

slip tekniği,


seramik ve pişmiş toprak kapların sulu bir seramik hamuruyla kaplanarak bezenmesi yöntemi. Slip tekniğinin uygulanmış olup olmadığı, kabın yüzeyinde görülen renk farklılıklarından anlaşılır. Kabın üstüne uygulanan slip, sgraffito (kazıma tekniği), oyma, boyama, barbutin ve kakma gibi bezeme teknikleriyle yüzeye mermersi bir etki vermeye elverişli bir zemin oluşturur. Kazıma tekniği ile yapılan İslam seramiklerinde kazımanın uygulandığı bölümlerde slipin altından hamurun rengi görülür. Gene İslam seramiklerinde ve Song dönemi (960-1279) Çin seramiklerinde uygulanan oyma tekniğinde kaplar kaim bir sliple kaplandıktan sonra desen kabarık kalacak biçimde bıçakla oyulur. Eski Mısır sanatında sık kullanılan slip tekniğinde, kırmızı hamurlu kap beyaz sliple kaplandıktan sonra üstü hayvan figürleri ya da manzaralarla boyanırdı. Aynı yöntem Kuzey Amerika Yerlileri arasında da yaygındır. Barbutin tekniğinde ise, slip kabın üstüne ince bir borudan akıtılır Bu örneklerde desen ince ve kabarık şeritlerle oluşturulur. Bazı örneklerdeyse slip iri bir benek olarak akıtılır ve sonradan bu beneğin üstüne baskı yoluyla rozet ya da kabaralar yapılır.
Ad:  slip tek.JPG
Gösterim: 1426
Boyut:  31.9 KB


Barbutin tekniği İslam sanatında özellikle Abbasi dönemi Samarra kaplarında, Endülüs Emevileri Döneminde Medinetü’z-Zehra’da ve 12-13. yüzyılda Rakka seramiklerinde yaygınlıkla kullanılmıştır. Batı’da ise 17. yüzyılda İngiltere’de Kuzey Staffordshire ve Wrotham (Kent) çömlekçileri bu teknikle insan ve hayvan figürleri, stilize çiçekler ve çizgisel desenler yapmışlardır. Mermersi etki özellikle Tang dönemi (618- 907) Çin seramiklerinde görülür. Bu teknikte kabın üstüne sürülen slip bir tarakla karıştırılarak mermer görünümü elde edilir. Kore’de Yi döneminde (15. ve 16. yy) üretilen Mişima seramiklerinde desen kabın üstüne kazıldıktan sonra oyuklar siyah ve beyaz sliple doldurulur.

İslam sanatında 9-10. yüzyıllardan beri uygulanan bu teknik en çok Suriye dolaylarında yaygındır. Kaplar bir kez pişirildikten sonra renkli ya da renksiz sliple kaplanıp kurumaya bırakılır; daha sonra renkli ya da renksiz saydam sırla kaplanıp ikinci kez pişirilir. Bakır oksit içeren sırların rengi, alkalili ya da kurşunlu olmasına göre turkuvaz ile sarı arasında değişir. Anadolu’da Kubadâbad Sarayı, Eski Kâhta, Kalehisar, Korucu Tepe ve Samsat kazılarında bu teknikle yapılmış Selçuklu dönemi kapları bulunmuştur. İznik seramikleri arasında da zeytin yeşili ve kahverengi sır altına yapılmış serbest bezemeli kapların bulunması, bu tekniğin erken Osmanlı döneminde de kullanıldığını gösterir.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

12 Haziran 2012 / EsTeSiA Sanat
8 Ocak 2017 / artvin06 Cevaplanmış
19 Kasım 2007 / nünü Taslak Konular
29 Kasım 2010 / _Yağmur_ Meslekler
29 Kasım 2010 / _Yağmur_ Meslekler