Arama

Rönesans Felsefesi

Güncelleme: 10 Şubat 2017 Gösterim: 6.409 Cevap: 1
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
14 Nisan 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Rönesans Felsefesi


Avrupa’da XV ve XVI. Yüzyılda yaşanan rönesans hareketinin düşüncesine, bu dönemin felsefe anlayışı.
Sponsorlu Bağlantılar

Rönesans felsefesine damgasını vuran akım, hiç kuşku yok ki, hümanizm olmuştur. Bu dönem felsefesi, insan merkezli bir felsefedir. Rönesansın, insanüstü olana ya da yalnızca doğal olana karşı, insani boyutu ön plana çıkartan felsefesi, doğal olarak, insan bilgisiyle ilgili problemleri göz ardı ettiği ve mutlak bir gerçekliğin mutlak bir bilgisine sahip olma varsayımının, insanın aktüel bilgisine hiçbir katkı sağlamadığı düşünülen mutlakçılığa; insanın bilişsel faaliyetlerdeki etkinliğini gözden kaçırdığına, ve bütün bir doğayı, doğanın daha aşağı parçaları aracılığıyla tanımladığına inanılan doğalcılığa, kısacası geçmişin metafiziğiyle doğa bilimlerini belirleyen insansızlaştırma ve kişiliksizleştirme sürecine karşı tavır almıştır.
Ad:  Rönesans Felsefesi1.JPG
Gösterim: 1856
Boyut:  77.1 KB
Rönesans felsefesi, epistemoloji ve mantık alanında ise, bilmenin psikolojik yönlerini ve arzu, istek, duygu, amaç ve yönelimlerle kişiliğin düşünce süreçleri üzerindeki etkisini dikkate almayan rasyonalist bir bilgi anlayışına ve klasik mantığa karşı çıkmış ve pozitif, empirist bir bilgi anlayışı ve yeni bir mantık geliştirmiştir. Bu dönemde, a priori felsefelerin zorunlu düşünce doğruları, insanın bilgiye ulaşma sürecindeki somut başarılarıyla doğrulanan postülalara dönmüştür. Zorunlu doğru düşüncesi ortadan kalkarken, doğruluk insan düşüncesinin bilgilenme sürecindeki başarısına işaret eden arzu edilir bir değer olup çıkmıştır.

Tanım ve Genel Çerçeve
Rönesans anlam olarak yeniden doğuş anlamına gelmektedir. Avrupa'da gerçekleşmiş olan bir olaydır, ancak özellikle Batı Roma'nın sürdürücüsü olan Latin bölümünün, bu gelişmeleri sağladığı söylenebilir, yoksa Doğu Roma'nın Rönesans’ın gelişiminde doğrudan bir etkisi ya da rolü olmamıştır. Batı kültürü ve Batı felsefesi bu dönemde bir anlamda yeniden doğmuştur.

İlkçağda ve ortaçağdaki düşüncelerin bir tekrar incelenmesi ya da tekrar değerlendirilmesi değil, çok daha kapsamlı bir anlamda o zamana kadar tartışıla gelen konuların tamamen yeni bir biçimde ortaya konulmaları, önceki çağlardan çok farklı bir insan tipinin ortaya çıkması ve düşünceler geliştirmesi söz konusudur. Rönesans felsefesi aynı zamanda bir geçiş dönemi felsefesi olduğu için önceki çağlar ile daha sonra iyice belirginleşecek olan yeniçağ düşüncesi arasında bir köprü işlevi de görmüştür; böylece önceki tartışmalar yeni formlar ve içeriklerle yeni gelişmelere aktarılmıştır. Rönesans coşkulu, parçalı ve yaratıcı yeniliklerle dolu bir dönemdir.

Tarihsel olarak Rönesans’ın başlangıcını kesin bir şekilde belirlemek güçtür; bu noktada bir çok saptamalar vardır. Genel olarak bunun için 1517'deki Reformasyon'nun başlamasına işaret edilmektedir. Rönesans’a etki eden gelişmelerin 14. yüzyılın sonlarından itibaren görmek mümkündür. Bu dönem kilisenin gücünü hem ekonomik hem de düşünsel anlamda kaybetmeye başladığı bir dönemdir. Ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmeler belirli bir şekilde felsefi gelişmeleri etkilemiş ve bu dönemde yeni sıçramalar göstermiştir.

Dinsel otoritenin zayıflamasına paralel olarak Rönesans’ta felsefe, kendini bağımsızlaştırmaya başlamıştır; bunu da deneyi ve aklı öne çıkararak yapmaya çalışmıştır. Böylece ortaçağdaki kapalı düşünce biçimi açılmaya ve parçalı bir görünümle çoğullaşmaya başlamıştır. Felsefe din adamlarının etkisinden çıkıp farklı konumlara sahip yazarlar ve düşünürlerin ilgi alanında yer almaya başlamıştır. Kurulan üniversiteler bu bakımdan önemli bir rol oynamıştır. Rönesans felsefesi buna bağlı olarak farklı düşüncelerin, felsefe sorularını farklı yollardan değerlendiren felsefe eğilimlerinin var olmasını sağlamıştır. Bu yönelimlerin ortak bir paydası varsa, o da skolastik felsefeye karşı koymak olarak belirtilebilinir.

Skolastik felsefe inanç ile bilgi ya da din ile felsefe arasındaki ilişkinin belirlenmesi konularında açık olmayan bir yol izlemiş, ve bunları birbirlerine indirgemeye yönelmiştir. Orta Çağın sonlarına doğru bu yaklaşım iyice çözülmeye başlamış ve din-felsefe ilişkisi birbirinden uzaklaşmaya yönelmiştir. Felsefe giderek bağımsızlaşacak ve rönesansta kendi başına bir güç kazanacaktır. Özellikle bu kop uşta nominalizmin etkisini belirtmek gerekir. Doğrunun çift nitelikliliği, bilgi bakımından doğru olmayan bir şeyin inanç bakımından doğru olabileceği düşüncesi bu dönemde temellendirilmiştir. Böylece inanç ile bilginin sınırları kesin olarak birbirinden ayrıştırılmış olunmaktadır. Skolastiğin son dönemleri bu anlamda Rönesans felsefesinin oluşmasının ipuçlarını verir.

Bu özerkleşme süreçlerinin bir parçası olarak birey öne çıkmış, felsefe de insan düşüncesinde sorun olan her şeyin irdelendiği bir disiplin olarak yeniden ele alınmaya başlanmıştır. Parçalı, renkli, monolitik olmayan Rönesans düşüncesi böylece ortaya çıkmıştır.

Reformasyon bak.

Reform


Rönesans felsefesi, felsefe dünyasındaki gelişmelerin yanı sıra yeni bir din, devlet, hukuk ve toplum düşüncesi de getirmiştir. Bu yeni gelişmeler özellikle din alanında olmak üzere bir reformasyon hareketi olarak meydana gelmiştir. Reformasyon bir din hareketi olarak doğmuştur, Martin Luther'in başlattığı süreç Protestanlığı yaratacak ve 30 yıl savaşları olarak bilien olayları meydana getirecektir. Reformasyon da özellikle Alman mistisizminin belirleyici bir rolü de vardır. Reformasyon, bu anlamda ortaçağda Katolik kilisesine karşı gelişen tepkinin bir sonucudur, kaynağı mistisizm olan bir hareketle yükselmiş ancak buna bağlı kalmayarak giderek mistisizmden uzaklaşmış, yeni bir din görüşü altında sistemleşmiş ve kurumlaşmıştır. Reformasyon bu anlamda daha geniş sonuçlar doğuracak olan din de yenilenme hareketidir.

Hümanizm bak.

Hümanizm (İnsancılık)


Hümanizm, Rönesans felsefesinin gündeme getirdiği en önemli sorunun insan sorunu olmasına bağlı olarak gündeme giren bir yönelimdir. İnsanı temel alan ve onun ne olduğunu, bu dünyadaki yerinin ve anlamının ne olduğunu gündeme getiren eğilim bu anlamda hümanizmdir. Bir başka anlamda da hümanizm, antikçağ felsefesinin kaynaklarına ve anlaşılmasına yöneliş ve onların yeniden bir değerlendirilmesi girişimi olarak ortaya çıkmıştır. Ancak hümanizm esas ve yaygın anlamda, yeni meydana gelen modern insanın yenidünya görüşü ve yaşam anlayışı olarak anlam kazanmıştır.

Rönesans özellikle İtalya'da meydana gelen güçlü bir akım olmuştur; aynı şekilde hümanizm de ilk olarak ortaya çıkar. Hümanizm bu anlamda bir gerçek insan arayışıdır ya da insanı gerçek olarak temellendirme arayışı. Bireysellik bu akımda önemli bir öğedir. Şair Francesca Petrarca hümanist düşüncenin ilk atalarındandır. Bireyselliği ve hümanizmi ile en önemli isimlerden biri ise Michel de Montaigne'dir. Ayrıca hümanist düşüncenin ünlü ve kurucu isimlerinden biri olarak Erasmus'u da anmak gerekir.[/SIZE]

Temel Özellikleri:
  • Felsefede önemli olan insan aklı ve deneyin doğrularıdır. Doğrular kutsal kitaplarda hazır olarak verilmiş değildir. İnsan aklıyla ve deneyimle onları çaba göstererek arayıp bulacaktır.
  • Bir tek sistem değil, bir sistemler çokluğu görülür. Dinin belirleyiciliği ortadan kaldırıldığı için, filozoflar kişiliklerini ortaya koyabilmişler, böylece de bir çok sistem ortaya çıkabilmiştir. Felsefede artık sadece Latince değil, çeşitli ulusal dillerle yazılmaya başlanmıştır.
  • Filozoflar artık din adamları değil, üniversite öğretmenleri ve araştırıcılarıdır.
  • Felsefe otoritelerden bağımsızdır. Ortaçağ, filozof deyince Aristo’yu anlıyordu, ya da Platonu. Bu dönemde hem kilise hem de felsefe otoritelerine de baş kaldırılmış ve kıyasıya eleştirilmişlerdi.
Restorasyon Dönemi Felsefi Akımlar
  • Platonizm
  • Aristotalizm
  • Atomizm
  • Kuşkuculuk,
Rönesans Düşünürleri
  • Erasmus
  • Nikolas Kopernikus
  • Montaigne
  • Thomas More
  • Francis Bacon
  • Machiavelli

Ayrıca bakınız:
> Rönesans (Renaissance) Dönemi Kültür, Sanat ve Felsefesi
> Aydınlanma Çağı
> Rönesans Döneminde Sanat
> Yeniden Doğuş (Rönesans) Dönemi'nde Bilim, 15-16.yy
> Rönesans Resim Sanatı
> Rönesans Tiyatrosu


Derlemedir.

Son düzenleyen Baturalp; 10 Şubat 2017 13:15 Sebep: konu düzeni moderatör ekleri foruma uygun resim eki
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
22 Kasım 2011       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Rönesans felsefesi

, Avrupa’da XV ve XVI. yüzyılda yaşanan Rönesans hareketinin düşüncesi ve bu dönemin felsefe anlayışıdır.

Sponsorlu Bağlantılar
Dönemin genel özellikleri
Rönesans felsefesine damgasını vuran akım, hiç kuşku yok ki, hümanizm olmuştur. Bu dönem felsefesi, insan merkezli bir felsefedir.

Rönesansın, insanüstü olana ya da yalnızca doğal olana karşı, insani boyutu ön plana çıkartan felsefesi, doğal olarak, insan bilgisiyle ilgili problemleri göz ardı ettiği ve mutlak bir gerçekliğin mutlak bir bilgisine sahip olma varsayımının, insanın aktüel bilgisine hiçbir katkı sağlamadığı düşünülen mutlakçılığa; insanın bilişsel faaliyetlerdeki etkinliğini gözden kaçırdığına, ve bütün bir doğayı, doğanın daha aşağı parçaları aracılığıyla tanımladığına inanılan doğalcılığa, kısacası geçmişin metafiziğiyle doğa bilimlerini belirleyen insansızlaştırma ve kişiliksizleştirme sürecine karşı tavır almıştır.

Rönesans felsefesi, epistemoloji ve mantık alanında ise, bilmenin psikolojik yönlerini ve arzu, istek, duygu, amaç ve yönelimlerle kişiliğin düşünce süreçleri üzerindeki etkisini dikkate almayan rasyonalist bir bilgi anlayışına ve klasik mantığa karşı çıkmış ve pozitif, empirist bir bilgi anlayışı ve yeni bir mantık geliştirmiştir.

Bu dönemde, a priori felsefelerin zorunlu düşünce doğruları, insanın bilgiye ulaşma sürecindeki somut başarılarıyla doğrulanan postülalara dönmüştür. Zorunlu doğru düşüncesi ortadan kalkarken, doğruluk insan düşüncesinin bilgilenme sürecindeki başarısına işaret eden arzu edilir bir değer olup çıkmıştır.

Rönesans felsefesinde teori ve pratik arasındaki mutlak antitez yok olup giderken, doğruluk ve yanlışlık mutlak olmayıp, bilginin sonu gelmeyen ilerlemesine bağlı ve göreli olan değerler olarak anlaşılmıştır. Bilgi teorisi bakımından empirist bir bakış açısı sergileyen Rönesans felsefesinde insan zihni, yalnızca dış dünyadan gelen izlenimlerin pasif bir alıcısı olarak görülmemiş, zihnin etkinliğini vurgulayan aktivizm, iradecilik, personalizm ve bireycilikle birleşmiştir.

Kısaca Rönesans;
  • bireyselliğin,
  • yaşanan dünyaya önem vermenin,
  • demokrasinin,
  • bilimin,
  • din yerine aklı öne almanın yeniden canlandırılmasıdır.
Ayrıca Ortaçağ'ın
  • dindarlığına,
  • metafiziğine,
  • bireyselliği yok etmeyi amaçlayan Hristiyan ahlakına ve
  • felsefesine tepkidir.

Son düzenleyen Baturalp; 10 Şubat 2017 12:59 Sebep: düzenlendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

26 Ocak 2017 / Misafir Kültür
26 Ocak 2017 / Misafir Cevaplanmış
12 Mart 2009 / Yavru_Aslan X-Sözlük
23 Aralık 2009 / Misafir Cevaplanmış
29 Mayıs 2008 / Misafir Sanat