Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 16

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.164.738 Cevap: 8.002
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
8 Aralık 2006       Mesaj #151
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Adımı unuttum

Sponsorlu Bağlantılar
adımı unuttum
adı olmayan yerlerde
ne in
ne cin
ne benî adem

zamanlar içinde
kuşlar uçuyor
kervanlar geçiyor
bir iğne deliğinden

çarşılar kuruluyor
sarayları oyuncak
insanları karınca şehirler
zamanları gördün mü
bir iğne deliğinden

adımı unuttum
adı olmayan yerlerde
geçip gidenlere bakarak

Asaf Halet Çelebi

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Aralık 2006       Mesaj #152
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yağmurdan Sonra

Sponsorlu Bağlantılar
yağmurdan sonra gelen hüzün gibisin
tıpkı yüzüm gibi
yakınlaştıkça uçurumlaşan
bir gerçeği bin hayale satan
tek kanatlı umudum gibisin, yağmurdan sonra gelen

mis kokulu toprak gibi
yağmurdan sonra gelen,
hayat gibisin...
şu güllere renk katan, ağaçları şenlendiren
yüzyıllardır yağmasını beklediğim bir damlasın
yağmurdan sonra gelen

tadını unutmuş dilim, kurumuş nehirlerim
rafa kaldırdığım yüreğim sanki yağan, bendim
gelense sen...

Akın Dursun

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Aralık 2006       Mesaj #153
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
"Yalnızım çünkü sen varsın"

"gel" desen gelirdim
gittiğin uzakta bendim
dağ gibi bir ihanetten düştüm
bu kendime son gelişim

ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime
kendimi suçüstü yakalıyorum
ve kentsizliğimin isimsizliğini
Araz'a uyak düşüyorum
gözlerime senden düşler sürüyorum
ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor
bana en büyük tehdit yine ben oluyorum
sonra bir durağa yaslanıyorum
sonra bir kente
ve sen gidiyorsun
ben kanıyorum
diyorlar ki "kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun"
oysa "gel" desen gelirdim biliyorsun

yorgun Haliç'e biraz inat
biraz ihanet bırakıyorum
ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum
aklıma düşüyorsun
düşüyorum
düşünce
üşüyorum
azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum
ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum
yalanlarımla bir hiçlikteyim
beni içinden kaç

bu kentte her yağmur kendini ağlar
aklıma düşsen yalnızlık oluyorum
ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir
nerde kimi üşüyorsun
artık kendini yakan bir ateşim
kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz
şimdi boş duraklara yaslanıyorum
boş kentlere
oysa "gel" desen gelecektim

gün düşlerime dönüşlerimde
bakışın içiyor beni gözlerimden
gövdemi düşürüyorum güz yavrusu duraklara
uzaklığına uzanıyorum
sevdiğin sonbahar geçiyor üstümden
ama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdan
yıkılıyorum şarkılara
"kimseler biliyor"
yalnızlık dostumdu
şimdi korkum oluyor
oysa "gel" desen gelecektim

artık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyor
güz artığı saçlarımda oynaşan sensizlik
göz karana yenik düşüyor en korkak yanlarımdan
kendimi yitirdikçe sana gidiyorum
göbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorum
düş satıcısı ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorum
uysal yalnızlıklar satın alıyorum
gülüşümle ödeyerek
ve içimde yalancı bir katil taşıyorum
yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma
cüzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum ben
kirli sözlerimi temize çekme
oysa "gel" desen gelecektim

gözlerim ihanete ihbar taşıyor
kuşkulu bir cinayeti fısıldıyor kaşlarına
sözü namluna sürmelisin şimdi
en yaralı yanımdan vurmalısın beni
çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır

avlunda bıraktığım az kullanılmış intiharları deniyorum
ne vakit nikotinli ellerinden yola çıksam
susuşuna kan döküyor gözlerim
sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun
oysa bilmelisin Araz'ım
kimsenin içi görünmez
ve hiç bulamadıklarını
asla yitiremezsin
bak şimdi aramızda sessiz kalıyor
söylenecek bütün sözler

her sabah akşam oluyorsun
alnından ellerine damlıyorsun
yüzündeki yağmurla iniyorsun kente
içine dert oluyorsun kentin
dışına yağmur
yüreğinde dağılıyor kristal şehirler
duvarların kan öksürüyor
ve sen
başkalarının gözlerini
yüzümde aramamayı öğreniyorsun
beni bir durağa yaslıyorsun
beni bir kente
gidiyorsun
oysa "gel" desen gelecektim

susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın
en susmakta neydi öyle
sen en dinlerken
biliyorum Araz'ım
insan kendini bulmamalı, hep aramalı
gittiğin yerden başlıyorum öyleyse
gece cinnetlerimi de alıp yanıma

denize bakmayı bilmeyenler
bir gün mutlaka boğulur
işte bundandır gözlerinden kaçışlarım

siz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı

ben şimdi gurbetim
içimde taşıyorum
heba olsa da senlerce yılım
oysa "gel" desen gelecektim

ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep
ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden
şairler ölüdür derler
inanmıyorum


en karanlık ceketimi giyiyordum
ışığa kördüm çünkü
şimdi ise güneşe ilerliyorum
dirilmek için

kimliği paslanıyor eski bir anarşistin
gecenin kör gözünden utanıyorum
hadi bana en militan kelimelerle saldır
batır içime cümlelerini
beyhude bir dehşet bırak
hak ediyorum

gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içime
can kaybından ölüyorum
cenazemde namaz kılacağım
zan altındayım
yalanıma inanıyorum

yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan
kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin
kinim kendime
susuşum sana
küsüşüm tüm dünyaya

üstü kalsın ihanetimin
"gel" desen gelecektim

yine bir tren geçiyor içimden
sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı
saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor
görmüyorum söylemiyorsun kırılıyorum
hiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenik bir gecede
sana bir öykü çıkarıyorum ağzımdan
süsle beni ey aşk
geçtiğin yerleri öpüyorum

yarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorum
dişlerindeki nikotin tadı terkimde
sirenler ve ateş hatları içip
sesini peydahlıyorum kendimden ve kentimden
ıslak ceplerimi buluyorum el yordamıyla
yasadışıyım
tutukla beni gözlerimden

kalemim bitti yitirdi şiirini şuur
öldü kanımdaki mürekkep balığı
solumdaki sise intihar etti intiharlar
bir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek
yaşamak için geç bir zaman
ölmek için ise erken

çok davullu bir senfoni sürçüyor
dikiş tutmaz ayrılığımda
kirpiğinden yapılma bir darağacına
geceyi asıyorum
yoksun
bu yağmurlar ıslatmıyor beni
bir durağa yaslanıyorum sensiz
gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum
"gel" desen gelecektim oysa

kulaklarımdan bordo denizler dökülüyor
şimdi herkes biraz sen biraz acı
göğsümde bir vagon
gizli sözler batıyor
fırtınalar çıkıyor üstüme

şakağımda
intihar acemisi bir şairin
delilik provaları
arkandan uluyan kapılardan
söküyorum kokunu
yokluğunu kokluyorum
yokluğunu yokluyorum

çöz gözlerimi senden hadi
ücranda yak bakışımı
gözlerine bekçi sevdam
dünden ve senden kalmayım

içine her düşen
kendi keşfi sanıyor seni
oysa sen
melekleri bile kıskandıracak kadar kendinsin
ve kendini acıtmak istiyorsun
ama güller kendine batamaz
bilmiyor musun
"gel" mi diyorsun

herkes kendi gördüğüne bakar
peki hayatın rüzgarında kime yelkeniz
kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu
hadi en kanadığımız yerden susalım
"gel" desen gelirdim
"git" dedin ve gittin

Aşka...
Rüzgara...
Ayrılığa...
Zamana...

eyvallah...

kahraman tazeoğlu
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
8 Aralık 2006       Mesaj #154
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kalk Gidelim Kadınlar Balladı

Sabit dudak ruju epeyce telefon
Kirpikleri devirip gogus gecirmeler
Burnu rendelenmis memeleri silikon
Agizlikla cakmagin alevini icmeler
Yari omru meyhane yarisi berber
Ask faslini unuttuk
Hey Allah pardon
Yuvasi ask yuvasi gorkemli salon
Kapisi vizir vizir spor mercedes'ler
zar saydami bluz bluejean pantolon
Kadin erkek farketmez asil olan cekler
Lafi hic uzatmaz sevismeye gecer
Az buz kazanmiyor
Gecesi uc milyon
Kalk gidelim kadinlari bu ne ilk ne son

Atilla İlhan
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Aralık 2006       Mesaj #155
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Seni bende, beni sende arıyorlar,
Beni senden, seni benden tanıyorlar,
Bir birim gibiyiz tümünün gözünde,
Yarım'larımızı bütün sanıyorlar

Özdemir Asaf
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
8 Aralık 2006       Mesaj #156
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kocalmaya Alışıyorum

Kocalmaya alışıyorum dünyanın en zor zanaatına,
kapıları çalmaya son kere,
duruq durmadan ayrılığa.
Saatler, akarsınız, akarsınız, akarsınız...
Anlamaya çalışıyorum inanmayı yitirmenin pahasına.
Bir söz söyleyecektim sana söyleyemedim.
Dünyamda sabahleyin aç karına içilen cıgaramın tadı.
Ölüm kendinden önce bana yalnızlığını yolladı.
Kıskanıyorum öylelerini kocaldıklarının farkında bile değiller,
öylesine başlarından aşkın işleri.

Nazım Hikmet
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Aralık 2006       Mesaj #157
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dünyayı verelim çocuklara

Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler

Nazım Hikmet Ran
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
9 Aralık 2006       Mesaj #158
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kokmayı Paylaştım

Gül renginde basıyordum yere. Kaçırdım gözden
Küçük serüvenini su kuşunun
Bana kendini sundu sazlıkların arasından ve kendini okşadı,
Biraz da abartaraktan, gördüm bir ara
Köprüyü de gördüm, tarihle işledi beni ve yaklaştırdı
Orada bulunmayanların tarihini bana
Kokmayı paylaştım kır çiçekleriyle
Ve şaşırtıcı olmayı
Ve biçimlendirici bir de.

Portakal ağaçları, portakal ağaçları!
Unutur muyum hiç
Ellerim de sizsiniz, ellerim de.

Edip Cansever
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
9 Aralık 2006       Mesaj #159
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Kalabalığın içinde,
Bir sisli duman gerisinde,
Yılan karası gözlerinde gördüm,
Hüznümü,
Kaybetmenin anlamını.
Kalabalığın içinde,
Kalabalık bir ordunun gerisinde,
Saman sarısı saçlarında anladım,
Seni sevdiğimi,
Uğrunda ölebileceğimi,
Ve seni kaybetmeyi kabullenemeyeceğimi.
Kalabalığın içinde,
Bir otobüs insanla paylaşarak sezdim gözlerini.
Ve inandım,
Bu aşkın sonu,
Olmazlık ve yoklukla sınalı.


HAYDAR GÜNDÜZ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Aralık 2006       Mesaj #160
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Günler kısaldı. Kanlıca'nin ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.

Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa...
Yazlar yavaşca bitmese, günler kısalmasa...

İçtik bu nadir içki'yi yıllarca kanmadık...
Bor böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık!

Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor.

Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sahile,
Bitmez bir özleyiştir, ölümden biter bile

Yahya Kemal Beyatlı

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya