Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 219

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.168.681 Cevap: 8.002
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #2181
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Her Şey Yerli Yerinde

Sponsorlu Bağlantılar
Her şey yerli yerinde; havuz başında servi
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan,
Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan,
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi

Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
Serpilen aydınlıkta dalların arasından
Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman
Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak.

Biliyorum gölgede senin uyuduğunu
Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin
Hazların aleminde yumulmuş kirpiklerin
Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu.

Belki rüyalarındır bu taze açmış güller,
Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde,
Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde,
Rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner.

Her şey yerli yerinde; bir dolap uzaklarda
Azapta bir ruh gibi gıcırdıyor durmadan,
Bir şeyler hatırlıyor belki maceramızdan
Kuru güz yaprakları uçuşuyor rüzgarda.


Ahmet Hamdi Tanpınar

ispermecet - avatarı
ispermecet
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #2182
ispermecet - avatarı
Ziyaretçi
Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Sponsorlu Bağlantılar
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın...
William Shakespeare


ispermecet - avatarı
ispermecet
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #2183
ispermecet - avatarı
Ziyaretçi
En uzak mesafe ne Afrika’dır
ne Çin, ne Hindistan,
ne seyyareler
ne de yıldızlar geceleri ışıldayan…
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir
Birbirini anlamayan
Can Yücel
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #2184
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi meselâ,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani, o derecede, öylesine ki,
meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak, yani ağır bastığından.

Nazım Hikmet RAN
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #2185
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
GÜZ AŞKI ÖLDÜRÜR


Gittiğinde eylüldü...
kimbilir belki de güzdü bu aşkın faili
bir ayrılık ilk kez acıtırken canımı
yakın çağ kapanmış, hasret çağı başlamıştı gönlümde

gittiğinde eylüldü...
zaten gidişinle yapraklarda döküldü
ne yaprakların yeşili kaldı ne gözlerinin yeşili
bir ben kaldım ardında,duyguları deşili...


CEM KUMSAV
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #2186
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Denizle Başbaşa Otel odası, deniz kıyısı, gün batmakta
Gitti: ve göremeyeceğim onu bir daha
Gitti: ve göremeyeceğim onu bir daha.

Bakıp bakıp divanda bıraktığı çiçeğe
Sarılıyorum divanın yıpranmış örtüsüne
Sarılıyorum divanın yıpranmış örtüsüne.

Havada, bir öpücüğü andıran o kokusu
Ve altta, kabaran deniz, sevinçli ve mutlu
Ve altta, kabaran deniz, sevinçli ve mutlu.

Parlıyor ışıl ışıl bir fener ötelerde
Gel sevgilim, bak, deniz türküler söylemekte
Gel sevgilim, bak, deniz türküler söylemekte.

Türkülenen şu yaban denizi dinliyorum
Tarazlanmış divanda dülere dalıyorum
Tarazlanmış divanda dülere dalıyorum.

Burada öptüm onu, kucakladım burada
Deniz uğuldamakta, bir geçmiş konuşmakta
Deniz uğuldamakta, bir geçmiş konuşmakta.

(Türkçesi: Tahsin Saraç)
Endre Ady
iblis1907 - avatarı
iblis1907
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #2187
iblis1907 - avatarı
Ziyaretçi
Uluorta

-seyrek gülüş sen ne güzel bir şeysin-
-nazlanırsın ama bir gün gelirsin-

düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
olsun artık diyorum ne olacaksa
paralı asker miyim neyim ben
ekleyip duruyorum sabahları akşama
ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor
gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim
nasıl bir dostluk ki bu, hem kadim
hem de mayhoş elma tadında.

kendimi de koysam ayağımın altına
yine de yetişemiyorum ey aşk,
omzunun hizasına.
çünkü bende birikiyor her şeyin tortusu
ve ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.
budanan oğullar gibiyim sessiz ve narin
nereye konsam geri sayım başlıyor
kurcalıyor beni bir çırağın elleri
ah, unufak olsam ve desem ki
ağzın tat görmesin hayat
kandırdın beni.

sorma,
elim kırılsın bir daha
dokunursam güneşe.

kılpayı kaçırılmış bir şeyin
bıraktığı ardında
neyse oyum ben.
yaralı serçe, benim için dua et:
gök bir kayalık gibi şimdi üstümde
dr. şükrü öncüoğlu'ndan
üç ayda bir reçete.

acıyan bir şeyim ben burdan çok uzaklarda
ve koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocukla
çünkü nasıl bir şey biliyorum itin taştan korkması
bir yastık arıyorum kuş seslerinden
mühim değil sonrası.

sorma,
yangın sönseydi suyla
denizler her akşam böyle yanmazdı.

yakartop oynayan melekler gördüm güneşle
ve büyük çiftçiler gördüm dağları biçen
yolundaydı herşey, ben bile yolundaydım
ama
kıyıya vardığımda
kendimi unuttuğumu anladım
karşı kıyıda.

şiirler söyledim belki duyarsın diye
çığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadenin
sana seslendim durdum bu küçücük odadan
acımı duy, sensin pusulam benim
ki dünya
silinmiş bir harita
gibi yabancı bana.

sorma,
usulca uzandığında
bir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran.


ibrahim tenekeci

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #2188
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUKLUĞUM

Affan dedeye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiç bir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!

Cahit Sıtkı Tarancı
tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #2189
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
ZAMANI KAYBEDEN KADIN

Zaman durdu
Keskin bir bıçağın
Sivri ucuyla kanatırcasına
Saplandı yitik tenime,
Bir ceviz kabuğu
Nasıl sallanırsa
Deli bir denizin dalgalarında
Öyle savruldum
Zamanın olmadığı bir zamanda
Zamansız ayrılığına...

Artık ne umudun tatlı sağanığı
Islandığım,
Ne de ince sızısı ızdırabın...
Durdururken zamanı gidişinde
Duygularımı da dondurdun....

Kordon boyunda ürkek adımlarım
Sana çıkmıyor ki sokaklar...
Vapurda martılarla dertleşmiyorum
Köpüren dalgalarla dost
Tenimi yakan güneşle sırdaş
O l a m ı y o r u m....
Eksiğim ben
Zaman yok...

Ayrıksı bir çiçeğim artık
Rengi olmayan
Kokusu yabanı
Yitirince zamanı
Tarlanın birinde unutuldum
Gözpınarlarımdan yapraklar dökülüyor
Bilmiyorum günde kaç tane
Zaman kayıp...

Şarap kadehlerinde kayboluyorum
Unutmuşum çok iyi bildiğim yüzmeyi
Boğuluyorum....
Elinin değdiği kadehi
Hatırlamaya çalışıyorum
Olmuyor....
Zamanla beraber
Dünler de kayıp...

Öpmelere doyamadığın
Dudaklarımı arıyorum aynalarda
Hoyratlığım dikiliyor karşıma
Kanatıyorum acı bir hazla...
Sana uzanmıyorsa
Damlayan kan olsun ucunda....
Kırmızıya bulanıyor acım
Kör bir karanlıkta
Gece miydi gündüz müydü
Bilmiyorum
Zamanı da götürdün sen yanında...

Kavgalardayım kendimle
Bir yabancıyı yargılar gibi
Suçlar yüklüyorum
İdam ağır geliyor
Müebbet diyorum cezama
Sonra
Zamansızlığım geliyor aklıma
O an dar geliyor bildiklerim,
Zamanın olmadığı bir ceza biçiyorum
Bu hırçın kadına
Geçimsizliğe ve geleceksizliğe mahkum ediyorum
Usulca.....
................................
Funda bilgili


ispermecet - avatarı
ispermecet
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #2190
ispermecet - avatarı
Ziyaretçi
DOSTLUK
Biz haber etmeden haberimizi alırsın,
yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin.
Gözümüzün dilinden anlar,
elimizin sırrını bilirsin.
Namuslu bir kitap gibi güler,
alnımızın terini silersin.
O gider, bu gider, şu gider, dostluk,
sen yanı başımızda kalırsın
Nazım Hikmet RAN






AĞLAMAK MESELESİ


Nasıl etmeli de ağlayabilmeli


Farkına bile varmadan?


Nasıl etmeli de ağlayabilmeli


Ayıpsız,


Aşikare,


Yağmur misali?



Neylersin alışkanlık


İçin kan ağlarken yüzün güler


Dikilitaş gibi dinelirsin yine.


Yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer,


Anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?


Nazım Hikmet RAN



Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya