Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 277

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.172.735 Cevap: 8.002
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
6 Nisan 2007       Mesaj #2761
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
zamAN...
Derin bir telaşın yankılandığı duvarları vardı,
Sponsorlu Bağlantılar
şehrin bir köşesinde emanet gibi duran tenha bir hastanenin...

Acil servisin kapısına fırlatılmışçasına konuşlanan bir cankurtaran
ve...
bir cankurtaranın soğuk çığlıklarıyla kundaklanmış gariban bir sedye...
Yol alırken üçü beşinin dermansız dermanlarıyla koşturdukları umutlarının üzerinde,
yoldaşları olan damlalar vardı,
mahzun bakışlarının gölgesinde...

Zaman; en değerli altındı...

***

Boynu yana düşmüş, kapalı gözler ardında;
'bırakın beni' dercesine mırıldanan, yine de isyanını,
o üçü beşinin sevdasıyla tokaçlayan ihtiyar bir adamdı
o mecburi istikametin yolcusu...

Yorgun düşen bir yüreğin taşıdığı bedendi aciz yatan...
Her gün binlerce kez çırpınan o yürek
bin bir çilenin ev sahipliğinden bıkmıştı...

Zaman; en değerli altındı...

***

O üçü beşi var ya...
ağlıyorlardı...
Her bir gözden geçen bir şeritti yaşananlar...
Belki de en bencil duygularla atılıyordu her adım...
En değerlinin hayatlarından yiteceğini düşündürüyordu bu gidiş...
'Ölen ölmüş giden gitmiş' diyecekken en egoist yanları;
'ama artık yok! ' lara dönüyordu sivri dimağlarının keskin kıvrımlarında...

Kimi, bir daha elini tutmayacağını düşünürken,
kimi o eli bol patronundan sonra,
kim bilir hangi hengâmelerle işinden atılacağını düşünmekteydi
tikleşen bir zihinle...

Kimi ondan kalanları diğer kardeşleriyle üleştirmek derdiyle yanarken,
kimi bayram harçlığının eksileceğini düşünmekteydi...
Üçü beşi var ya...
Ağlıyorlardı...

Ve zaman; en değerli altındı...

***

Can çekişen koşturmaca,
umut taciri bir kapının eylemsizliğinde kayboluyordu...
Koridorun en biçimsiz kolonlarında yankılana yankıla son buluyordu
.........feryat figan...
yerini derin bir sessizliğe bırakıyordu,
merak dolu bekleyişlerin çerçevelediği saatler...
Ve dünya başına yıkılmasın diye tutan gibiydi,
tavan köşelerinde kümelenen dengesiz kirişler;
umut kayıplarının üzerine...
Zaman yakındı ve...

Zaman yine de en değerli altındı...

***

Saatler sel olmuş akarken,
bir dereden taşan kum taneleri gibi taşıyordu koridora,
yeşil önlüklü yaşam melakeleri...
Ömürlerinde görmedikleri çizgiler alınlarının tam ortasını siper alırken,
avuçlarından kayan, bir faninin son nefesiydi...

Yıllarca sarmaş dolaş olan ruh beden ayrılıyor;
ömür nikahını derinden bir nefesle bozuyordu giden...

Ve zoraki seçilen temsilci bir hekim;
çıtkırıldım yüreklere su serpmeyi beceremedikleri için mahzundu,
ve umut dolu gözlere sel bastırdığı için mahçup...

Derin bir sessizliğin ardından,
koridorları tokatlayan feryat figan alıp yürüyordu yeniden...
Her köşe başına sinen iki el arası başlar ve
dizlerini yumruklayan üçü beşinden ayrılan yürekli nidâlar...

Sonra teselliler borç veriliyordu,
ateşin düştüğü yerden ötede oturanlardan iki dudak arasında,
çaktırmadan...
Zaman akmıyordu...

Ve zaman...

Ömürle bozdurulan; bir altın gibi uçuyordu parmaklarının arasından...

Kemal SÜME / 2005

Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
6 Nisan 2007       Mesaj #2762
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
. . Bes Dakika Bekle Git .

Sponsorlu Bağlantılar
Sen Istinye'de bekle ben buradayim
Içimde köpek gibi havlayan yalnizligim
Çünkü ben buradayim karanliktayim
Belki gelmem gelemem bes dakika bekle git

Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor
Sarabim bütün eksi suyum soguk
Yanimda olmadin mi seni daha bir seviyorum
Belki gelmem gelemem bes dakika bekle git

Yüzünü islatmadan aglayabilir misin
Yari geceden sonra telefon ettin mi hiç
Karanlik adamlar hüviyetini sordu mu
Ben senin olmadigini ariyorum
Belki gelmem gelemem bes dakika bekle git

Bana ait ne varsa seni korkutuyor
Sana ait ne varsa hiçbiri benim degil
Belki ölmek hakkimi kullaniyorum
Belki gelmem gelemem bes dakika bekle git
.


Attila Ilhan .
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
6 Nisan 2007       Mesaj #2763
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Saadet

Ömür tezgahında çile dokudu,
Cefa ateşine düşer SAADET.
Sabırla şükretti dua okudu,
Sevgi ocağında pişer Saadet.

Ruhsuzun yüreği taşmı,demirmi,
Helalden pişmeyen yemek yenirmi,
Temelden yanlışa Töre denirmi,
Nusibeti bir bir aşar SAADET.

Çile girdabında yüreği yandı,
Hayata bağlayan dört tane can’dı
Onların gülmesi en mutlu andı,
Evlad sevdasıyla yaşar SAADET.

Azimle değişti hayatın rengi,
Evinde düzeni sarraf ahengi,
Cefanın,vefayla bulunur dengi,
Mutlu bir hayata koşar SAADET.

Kederli günleri geçmişte kaldı,
Kızları yetişti mutluluk saldı,
Hediye torunun sevgisi baldı,
Pınar duygusuyla taşar SAADET.

Kibar endamıyla buğday tenlidir,
Hayat bilgisiyle çağdaş yönlüdür,
Gizli hazinesi onun gönlüdür,
Güzellik sunarken coşar SAADET,

Kahverengi gözün,görmesin hüzün,
Sevgiyle doludur,duygulu özün,
Kalpleri ısıtır,tatlıdır sözün,
Mutluluğu yaşa, başar SAADET.

Kadir Kaya
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
6 Nisan 2007       Mesaj #2764
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
DUYGULARIM



Yapraklar dökülünce hep düşünüp kalırım
Bir hüzün çöker bana boşalır duygularım

Yalnızlık çok zor gelir o halleri görünce
Dost ve yaren kalmazmış inandım ben çökünce

Nerede böceklerin, seni yiyen tırtıllar
Dallarını yurt tutmuş barınak etmiş kuşlar

İnsanlar sıcaklarda altında rahatlardı
Resimlerini çekip tablonu yaparlardı

Şimdi yokmuşsun gibi yanından geçiyorlar
Dalını budağını baltayla kesiyorlar

Bu kadar ihanete neden hiç kızmıyorsun
Yoksa çok kızıyor da belli mi etmiyorsun

Bu küçük ölüm bana çok büyük dersler verir
Varlık anlam kazanır yokluk içinde erir

Ünal Kar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Nisan 2007       Mesaj #2765
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Varsayım

Uzun kış geceleri, sen de beni ansaydın,
Kapı her çalınışta beni geldi sansaydın,
İçin için alevsiz, benim gibi yansaydın,
Her engeli aşarak, koşup sana gelirdim.

Uzaklardan sesimi bir kez bile duysaydın,
Yalvaran çağrılara, beklemeden uysaydın,
Hasret çeken kalbime ellerini koysaydın,
Yokluğunu untup, varlığında erirdim.

Bir gün evden çıkmayıp yapayalnız kalsaydın,
Senin için yazdığım şiirleri alsaydın,
Pencerenin önünde hülyalara dalsaydın,
Her engeli aşarak gelip seni sarardım.

Hayallerde olsa da hergün beni sorsaydın,
Beklemekten usanıp bir falcıya varsaydın,
Ümitsizlik içinde ondan beni sorsaydın,
Bulamasam izini dağda taşta arardım.

Umulmadık bir anda çıkıp bana gelseydin,
Şu perişan halimi gözlerinle görseydin,
Damlayan gözyaşımı yanağınla silseydin,
Göklere yükselerek uçtuğumu sanırdım.

O ipek saçlarına mor gülleri taksaydın,
Şu an yanımda olup gözlerime baksaydın,
Masamızın mumunu aşk oduyla yaksaydın,
Canıma canlar katan gül yüzüne kanardım.

İrfan Ünübol
DEsssT16 - avatarı
DEsssT16
Ziyaretçi
6 Nisan 2007       Mesaj #2766
DEsssT16 - avatarı
Ziyaretçi
Sensiz İki Gün

Nere gizlendimse aşikâr oldum
Hedefte gördüler sensiz iki gün
Dertler avcı oldu, ben şikâr oldum
İnsafsız vurdular sensiz iki gün.

Gözlerde avcıya yaranmak hazzı
Zevkten dört köşeydi hepsinin ağzı
Üstüme atıldı yüzlerce tazı
Başımda durdular sensiz iki gün.

Ayağıma prangalar taktılar
Gözlerimi dağladılar yaktılar
İki koldan, bir alnımdan çaktılar
Çarmıha gerdiler sensiz iki gün.

Kâle almadılar dileklerimi
Yarasalar emdi iliklerimi
Bükülmez sandığın bileklerimi
Kırk yerden kırdılar sensiz iki gün.

Tenimle bin çeşit dert senli benli
Her yanım kan revan gör ki ne denli
İğneli, çivili, çatal dikenli
Tellere sardılar sensiz iki gün.

Her cevre göğsünü geren kalbime
Eyyub'un sabrına eren kalbime
Cennete sorgusuz giren kalbime
Sırrını sordular sensiz iki gün.

Eseni Efsanem olmasın kuşkun
Ecel âciz kaldı, Azrail şaşkın
Nihayet onlarda ölümsüz aşkın
Farkına vardılar sensiz iki gün.

Cemal Safi
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
6 Nisan 2007       Mesaj #2767
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Aydın mısın

kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun

kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol

Tam çağı işe başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alınteri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol

Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol

Rıfat Ilgaz
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
6 Nisan 2007       Mesaj #2768
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Aldırma Reis


Sen içerdeyken ben
Sinemalara gittim
Bütün filmlerini seyrettim
O sevdiğimiz artistin
Sen içerdeyken ben
Vita kutularında çiçek yetiştirdim
Sokakta top oynadım çocuklarla
Ayakkabılarımı eskittim
Güneşe karşı durdum sabahları
Geceleri bir başıma yıldızları bekledim
Annenin gönlüne su serptim
Aldırma dedim aldırma
Bir şarkı söyle bir dilek tut herkes için
Bir ada rüzgarı gibi
Sürtünerek geç hayata
Bir sarmaşık gibi tutun
Ve değer ver hatıralara
Aldırma dedim
Sen annesin, aldırma
Sen içerdeyken ben
Kiramı ödedim pijamalarımı giydim
Haber bültenlerini izledim
Gazetelerden kupon kestim
Sen içerdeyken ben
Sigara içtim, öksürdüm
Otobüse bindim
Fotoğraflarımıza baktım
Acıyan yanlarımı körelttim
Deniz kıyısında yürüdüm
Manavdan soğan aldım
Yeni çıkan şarkıları dinledim
Kafeste beslediğimiz kuşu saldım
Islık çaldım
..........
..........

İbrahim Sadri
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
6 Nisan 2007       Mesaj #2769
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Bir başka canım yanıyor bu sefer
Ve ben yine koşuyorum sana
İstanbul kadar kalabalık
İstanbul kadar yapayalnızım annem…
Gözlerimin değdiği en uzak yerlere gitmek istiyorum.
Yorulmadan koşmak, sorgulanmadan uzaklaşmak..
Varsın dağıtsın saçlarımı rüzgâr
Kesecekmiş nefesimi, yoracakmış beni...
Umursamıyorum

Kelimelerim dökülüyor bir bir
Kuramıyorum cümlelerimi.
Beyoğlu tadında oluyor düşüncelerim
Ve alacakaranlıklı geçiyor günlerim.

Kirleniyor her gün hayallerim
Yağmur yağmıyor artık üzerimize
Değmiyor ayaklarım
Cana can katan toprağa…
Oysa umut manzaralı bir dünya bırakmıştın sen bana
Şimdi emanet ayaklarım mayınlara
Ten sahip çıkıyor
Binlerce kimliksiz kurşuna…

Ve çocuklarım ölüyor annem
Siyahı, beyazı…
Henüz yok çoğunun adları.
Engel olamıyorum kan kokusuna
Durduramıyorum bu kirli oyunları.

Bir uçurtma kuyruğuna takılmaktı tüm dileğim
Kırık zincirler arasında
Ufalanan bir özgürlüğe kayıyor yüreğim
Öylesine ıssız, öylesine çaresiz gözlerim…

Ne yapsam ne etsem olmuyor annem
Başkalaşıyor günbegün hallerim.
Anlatmak istedim sana
Sensiz geçen günlerimi,
Oysa sen bilirdin söylenmemiş sözlerimi
Okurdun ruhumu, anlardın kederimi.

Şimdi sesim çığlık olsa bile duyulmuyor,
Kitleniyor yüreğim sensiz atmıyor,
Güneş ısıtmıyor, yağmur ıslatmıyor
Ve inan bana annem kimse senin dokunduğun gibi dokunmuyor…


selda köse
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Nisan 2007       Mesaj #2770
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
gövde yıkımı




hırçın hırs fırtınası
geçti aramızdan
savurup yakamızı
dağıtan

bakışların kasırga
bakışlarım talan
hoyrat sürgün
gözlerimizin
odalarına
dolan

dilsiz kelebek
sessiz arzu
dilek

içimizdeki aşk...

başka zamanlara
aşka yol
aladuran

biz ki; sevdalı
bir ağacın gövdesiydik
tam da çiçeğe durmuşken
kırılıp dalları kopan...


Sevinç YILDIZ

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya