Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 30

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.164.789 Cevap: 8.002
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #291
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Bir saniye
Daha düşün
Sponsorlu Bağlantılar
Lütfen
Benden ayrılmak
İstiyorsan
Eğer
Sonsuza
Dek
O
Bir
Saniye
Bile
Sonsuzluk
Gibi
Olacak
Senin için
Anılarımıza
Dek




Sonsuza
Dek
Ama
O
Bir saniye
İkimizi de
Etkileyecek
Sonsuza
Dek






Bir saniye


Benden
Ayrılmak
İstemiyorsan
Sonsuza
Dek
O
Bir saniye
İkimize de
Yeter



IŞIK GERMAN ERSOY

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #292
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gece denize yanaştım
O, sulardan geliyordu
Sponsorlu Bağlantılar
Duydum, ne iyi dedim...

Baktım,
O, bir gemide geçiyordu
Bağırdım;
Gel'siz, Gitme'siz.

Döndüm çakıllara sordum;
Siz kimdensiniz
Dediler durandan,
Bizi yakın edenden.

Denizi sorguya çektim...
Dedim;
Görüyor musun yaşadığımı
Yetinemedim.

Tuttum yakaladım kendimi
Getirdim gözlerinize serdim
Durdum, size soruyorum;
Yaşadığımı görüyor musunuz? !

Yaşadığımı görüyor musunuz? ?

Özdemir Asaf

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #293
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Allah çiçekleri yaratırken
Seni de onlarla beraber yaratmış
Papatyadan nazlı
Zambaktan guzel
Manolyadan ahenkli
Gülden daha güzel kokun var
Güzelligin gözlerimi kamaştırıyor.
Ölene kadar
Yok olana kadar
Seninle olsam,
Bu herhalde büyük bir çoşku olurdu,
Daha çok senle olamadıgım için.
Çok kızıyorum kendime ah can
Senin tarafından sevilmek
Bir insanı hayatı boyunca
Mutlu edebilecek kadar güzel
Seni anlatmak için misralar yetmiyor.
Düşünüyorum bir aralık gecesi
Bunu yazarken, Acaba diyorum.
Senin güzelligini nasıl anlatsam
Seni hep yazmak istedim ama
Bu hep tuhaf gelmisti bana.
Ama şimdi işte
Senin için şiir yazmak geldi içimden.
İçimde bir umut var işte.
Bu şiirimi belki bir gün okursun diye.
Kim bilir belki,de yanına bir beyaz bir gül koyarsın...
Koymasanda olur okuman bile yeterli can
Senin gülümsemen için canımı bile veririm inan,
İnsana her seyi unutturuyorsun can ah can,
Sadece seni seyredip gözlerine bakmak bile yeter.
Seni ne kadar sevdigimi anlatamadım anlatamıyorum..
Sen Anlatılamazsın anlatılmazsın,
Sen başkasın
Sen hiç bir yerde açmayan nadide çiçeksin
Sen benim gözümün nurusun canımsın
Kısacası ben sensiz, senle yaşıyorum
Sen benim dünyamsın can can can…



YAŞAR GÜRLEK
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #294
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Yüze vuran parlak soğuk
Göğe baktırırda başımı
Esimiyle dağıttığı
Gözümün neminden
Aydınlatır gecenin karasını
Çoğalan yıldızlar
Koca derinlikte aynı anda dururda
Sığdığımızı mı haber verir
Yükselen şu hilalle
Akıl almaya hazırlanan
Düşüncelerimden sıyrılıp
Ağarmayı bekleyen seher
Saklama kendimden doğacak olanı
Eskileri silip göğün nemini alan
Aydınlatan esinti
At hadi adımlarımı
Durmakla mı olacak benim batışım
Bir anda baş sokup ta göz açtıran
Bana sığmayı öğreten
Ellerim varken dokunduğum bu yokluğa
Yıldız saçıp da ay gösteren
Anda tutuğunu bilirimde
Düşecek bir yer bile yok bu oluşta
Dururda ancak bunca sonsuzluk
Tek bir benle bir anda


ERAY BAŞTÜRK
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #295
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Açılır kapılar

Alır seni korum damla damla
suyuma, ekmeğime, aşıma,
kaygıma, sevincime, acıma,
umuduma, sabrıma, gücüme

Alır seni bölerim parça parça,
dağıtırım topraklara, denizlere, geceye,
Açılır her sabah kapılar gözlerinde,
girerim ışıltılı, yemyeşil bir bahçeye

A.Kadir
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #296
kambis - avatarı
Ziyaretçi
Halil CINDIK

ŞİMAL’DEKİ İZLEKTEN
TUTTUĞUM İPEK YOLU

1974 – 2006

İPEK YOLU


Tüyleri Dora çalan, safkan bir at’a binip
Çin’den başlayıp gelen, İpek yoluna salsam
Keyhüsrev sultan’ımın, kervansarayı deyip
Obruk han’da kalarak, geceyi sabahlasam…

At’ımı “Obruk han’ın” tavlasına bağlayıp
Düşlerimi toplayıp, öyle girsem içeri
İçini dökse bana, geçmişine ağlayıp
On üçüncü yüzyılı, getirebilsem geri…

Bir mektup verip bana, gönderse gardaşına
Okurken alnındaki, dört satır kitabeyi
Alanya’ya inerek versem “Şarapsa han’a”
Saygı ile “ Sultan’a ” anlatsam Hikâyeyi…

Batıya uzanırken, kuzeyinden kapısı
Çok Uluslar eğilmiş, selam vermiş önünde…
Beyaz tenine sinmiş, asırların kokusu
Yedi yüz yetmiş yıllık, izler var bedeninde…

Cinci han’da; alınlık, revaktaki güzellik
Alır-götürür beni Safranbolu evine
Osmanlı mimarisi, ezel’lik ve özellik
Horasan harcı sermiş, çimentonun yerine…

Güncel ipekçiliğin merkezi durumunda
Gençliğimin göz zevki, Bursa’nın Koza han’ı
Taş figürler kabartma, özgün “Taç kapısında”
Doksan beş odasıyla, İpek işli her yanı…

İncir han, Susuz han’la, Deve ve Çandak hanmış
Onurlu bir kültürle, Tarihi; ağırlamış
Posta hizmeti görmüş, ulaşımı sağlamış
İPEKYOLU” dünyayı, bir-birine bağlamış…


Halil CINDIK

Yayın: Mayıs 2000
Görele Lisesi Dergisi / 25.sayı







KİTABIM


Bu benim ilk kitabım tıpkı ilk çocuk gibi
Denizimde yıkandı gözleri boncuk gibi
Heyecan verir bana ölümsüz diri gibi
Dünyamı değiştiren görünmez biri gibi…

Karanlığıma sızan, tünelde ışık gibi
Her nesneyi sevdirir divane âşık gibi
Gönlümü hoş ediyor bir sevgili eş gibi
Doğar sabahlarıma, ışıtır güneş gibi…

Bahçemde tomur-tomur açıyor bir gül gibi
Gönül yalnızlığıma şakıyan bülbül gibi
Damla-damla heceler çoğalırken göl gibi
Geçmişim gelecekte yeşerecek çöl gibi…


Halil Cındık







TÜRK’ÜM


Türkmen coğrafyasında, cirit atıp, oynamak
Kır at’ı suladığım, işte, oba ve oymak
Irk’ım Alp’lerden gelir, Türk’üm, Türklüktür soyum
Yaşım Babil’den eski, Tuna’yı aşar boyum…

Susuzluk, göçtür bende, Orta Asya’dan kopan
Dedemin torunuyum, Anadolu’ya tapan
İçimde pınarlar var, Ağrı üstünde Kar’ım
Yaşarken umutlarla, Kafkaslara akarım…

Çeçen, Tatar, Azeri, hepsi benim soydaşım,
Yetişmez miyim hemen, ağrırsa bir gün başın.
Kavuşmak hayalimdir, Özbek’in nefesine
Özbekistan’ da yatan, Timur’un türbesine…

İsmim Türklüğe adak, Kayı boyu Osman’ım
Üç kıta’da sevdam var, Ural’a varır anı’m
Türk’üm yetmiş dededen, Plevne’de nişanım
Sırtım değil; alnımdan, vurulup aksın kanım…


Halil CINDIK






İstanbul: 13 Şubat 2006



KARA ile DENİZ


Şu güzelim metropol, sorgular kimliğimi
Sis dağının denizle, buluştuğu yerdenim
Alırken kültürünü, bozmadım benliğimi
Çaylıklarla, fındığın, oluştuğu yerdenim…

Yamacında saklanır, koyun – keçi sürüsü
Savak, su değirmeni, üstünde dal köprüsü
Patika yollarında, renkli bitki örtüsü
Yeşilin her tonuna, alıştığı yerdenim…

Yalı-yalı kurulmuş, yerli malı pazarı
Boyalı kayıkların, mavi renkten nazarı
Çok göç vermiş insanı, okumuşu, yazarı
İskeleden denize, bakıştığı yerdenim…

Ayaz vurmuş dereler, kurbağa gürültüsü
Engebeli vadiler, suların şarıltısı
Çaparlara boyadır, yakamoz parıltısı
Martıların hamsiyle, söyleştiği yerdenim…

Teneke çatılarda, saçaklı hartama’nın
Doruğuna kurulmuş, özgür “Doran-Baca’nın”
Horon kurup oynayan gelin – kız ve bacı’nın
Keşan’ la-peştamalla, sarış tığı yerdenim…





Nice şehirler görüp, benzetip hayal kurdum
Resimlerle avunup, sana bakıp dik durdum
Uzadıkça hasretim, yaşlanarak yoruldum
Mavi ile yeşilin, konuştuğu yerdenim…

Azgın ve hırçın olur denizinin dalgası
İnadına mavidir sularının boyası
Balıkçıya öyküdür, derinliği sahası
KARA ile DENİZin, barıştığıyerdenim…


Halil Cındık


Yayın: Size Dergisi Haziran
2006 sayısı.






İstanbul:30 Aralık 1997
Yeğenim Dilek Cındık’ a


PERA-PALAS’TA AKŞAM


Bin sekiz yüz doksan iki, yapılmış Pera-Palas
Merdiven sorununa, bir çıkış yolu, halas
Bularak İtalyan’lar, ilk kabinle anıldı
Türkiye’de ilk defa asansör kullanıldı…

Dünyanın liderleri, kopup geçmiş buradan
Yirmi Lions Kulübü, üye olmuş aradan
Doksan yedi yılında yolum uğrar Palas’a
Girişte mumlar yanmış, Ecnebi düşmüş yas’a

Zemin katın ilk sağı, bar’a açılıyordu
Sol yanda kafeterya, müzikler çalıyordu
Tanıttı bu oteli çok güzel bir tercüman
Rotary kulüpleri, yaparmış düğün nişan

Video-kasetinde görüntüler anıttı
Faroe adaları, Havai’yi tanıttı
Yerleşik toplumların, kültürü deniyordu
Rezervasyon sunarak, birifink veriyordu

Pera-Palas İstanbul, bir asrı devirmişler
Otelin üst katında, Ata’ya yer vermişler
Albenili tercüman gezdirirken oteli
Dedi: İşte burası; “ Ata’nın konuk evi “




Sol vitrinde duruyor, gömleği elbisesi
Kadeh motifleriyle, zengin Mısır halısı
Ünlü toplantıların, merkezi bir kat altı
Pera-Palas’ın yaşı, tam-tamına yüz altı

Agatha Christie, ünlü yazar bir devi
Ağırlamış ülkemde, yabancıların evi
Dünyaca ünlülerle, batılı starlara
PERA-PALAS çok yaşa, nice mutlu yıllara…



Halil Cındık








YAYLADA MASTIR


Yaylalarda hudutsuz özgürlük buldum
Bedenim hafif, kıpır-kıpır gönlüm. Uçacak sanki
Gölgelerin taştığı, tozlu yollarda
Yamaçlarda, tepelerde, obalarda
Topuk otları kucakladılar çıplak ayaklarımı
Evelekler paylaştılar, çilingirden soframı
Toprakla söyleştim, oynadım ateşle
Koyunlara tuz verdim, sürüler sürdüm rüzgârla güneşle
Kırların sevincini paylaşan kelebekler
Her yaz’ın bizlere, müjdeler getirdiler…

Mengen’in Aşçıları kadar ünlü arılar
En dolgun hasadı, yaylalardan çiçeklerden alırlar…
Dağ keçileri, ayı izleri, hele-hele ceylanlar sürü-sürü…
Sanki yüce dağların, dağlardaki mühür’ü…
Dilek tutup taşıyan, ışıklı böcekleri
Yaşlıca rüzgârların yazılar yazdığı
Yontuk nişli taşları
Katmer- katmer kaya’ların,
Tarihi alfabede hisli okunuşları
Bayrak taşlarına inen şahinler,
Yalçınlardan havalanan doğanlar
Dağları uyaran bir martin sesi
Hepsi; ama hepsi, özgürlüğün simgesi…
Gök kubbe altında biz
Kocaman bir aileyiz…






Heybetli tepelerden sessiz aşan gün
Güneş kovalarken dağın eteklerini
Birden üstümüzde hissettim
Papatyaların kirpiklerini
Selam verdim eğildim, kır çiçeklerine, otlara
Elimi uzatırken, kuşburnu fidanlarına,
En güzel kokuları koklattılar burnuma…
Ne de saygılı otlar, hepsi, birbirleriyle dostlar
Nasılda iyi geçinmişler, yıllar asırlar…
Bir sinyal aldım, deli rüzgârdan
Kötülük düşünmezdi güzelliklere…
Bir türkü dinledim, uyuyan deniz gibi yüce dağlardan
Kardelenlere bile, kulaklarını sildirdi
Karların arasından…

Üstümüzde kocaman,
Nazar gözlü Gök Kubbe, sanki mavi bir deniz
Altında,
Her zaman her yerde mutluluk isteriz
Diyen; coşkusu sel olmuş, haykıran bir tabiat.
Ne de mutlu kır sakinleri…
Öbek-öbek papatyalar, küpe çiçekleri
Türlü beyaz, türlü sarı
Misafir olmuş üstünde arı
Açar domurlar, kokar gülleri
Saçlarımızda sanki dostun elleri
Konuştular gizli, konuştular içten
Beden dilleri…



Yer yok yaylalarımda
Bungunluğa küsküne
Kekik kokar çayımda
Onca güzellikler üstüne
Çiçekleri koklarken, çalılardan ev yaptım
Işık böcekleri evimi aydınlattılar
Geceye ışık tutup, karanlığı yırttılar
Hep müjdeler taşıdı, kuşlarla kelebekler
Orman gülleri gülümseyip, fısıldadılar
Gönlüme göz kırptılar
Açıldı dudaklar, açıldı domurlar
Etrafımı sardı güller- goncalar
Hepsi de beni; eski tanırlar
Gözlemlerim; dokusunu bilirim.
Bu bitkilerin, gür çimenlerin
Onların da anlatacak hayatları var.
Heybetli tepelerin omzuna yaslanırken sıralı dağlar
Kâh, kahkahayla güler,
Kâh içten ağlarlar…

Ömrün uç noktası, hududu belli
Aynı mesafe, aynı seviye
Ne fark eder, yüksek alçak, yakın, ırak
Boş ver, be arkadaş!
Kendini yeşil, özgür vadiye,
Boylu-boyunca salıver-bırak.
Boz bıldırcın, ağaç kakan obalarda tepelerde
Sular akar serin-serin, yayvan yeşil vadilerde…
Anıların dağ gibi olduğu yerler
Yeşilden oluşmuş bütün güzellikler
Yaşları böğürlerine, tabelayla çakılmış
Asırlık ağaçların,
Tevellüdü yazılmış, çıkarılmış şeması,
Zifiri kalpleri bile, çekerken dünyası
Aralarında hep, ama hep; gönül teması…





Dünya kadar yaşlı, İnsan kadar kültürlüler
On-binlerce lisan bilir bu dağların töresi
Her gelenle ayrı dille konuşur.
Yarışır domurlar, açarken güller, kır çiçekleri,
Herkese içten, başka yaklaşır.
Çok şey söyler anlayana,
Beden dilleri…

Ses perdesi yaylalarımda, özgür mü? Özgür
Sular hudutsuz, adeta cazgır…
Yeşillik harmanından, onca güzelliklere
Avazın çıktığınca, geçmişe haykır…
İletişim çok sıcak ve de karışık
Kötülüğün yok ki; yansımaları…
Bitkiler gibi olup barışık
Bırak iç dünyada ki! Fırtınaları…
Kurdukça doğayla sağlam bir dostluk
Yıkarsın dağ gibi büyük zorları…

Yazabilseydik yayla kültürünü,
Dağlara aslımızı-astarımızı,
Yeşil çimenler de, tozlu yollarda
YAPABİLSEYDİK MASTIR’IMIZI…


Halil CINDIK


Yayın: Yeni Size, Edebiyat Dergisi
Temmuz 2005 Sayısı

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #297
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Adsız Bir Çiçek

Rengini dünyaya ilk defa sunan
Adsız bir çicek gibi parlıyorsa gözlerim
Sevgilim
Bana "sen bir şairsin" dediğin zaman.

Yalnız sana yazıyorum bu şiiri
İstersen bir şiir gibi okuma
Çünkü her yıl yeniden yazacağım onu
Soğukllar başlayıncı havalanıp
Millerce yol katettikten sonra
Güneyi tadan bir kuşun sevinciyle.

Ve yazmış olacağım bir de
Her dönemde her çağda
Sevdanın kendine özgü diliyle.

Edip Cansever
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #298
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
O masaldaki güvercinler mi
Böyle hür dolaşan bu göklerde,
Yıkanırlar maviliklerde;
Bir kral kızı kimi,
Kimi şehzade sevgilisi,
Hatıralar gibi uçtular kanat, kanat...

Bir halk türküsünde kaybederim kendimi
Bir masal dünyasında yaşar,
Bir halk türküsünde bulurum seni.

Oğuz Tansel...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #299
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İki Yaprak Gibiyiz
Yine bir gece basladi, sensiz bir gece daha iste.
Disarisi karanlik, sadece bir lamba isigi var, tipki benim karanlik
gonlumde senin icin yanan isigim gibi.
Gokyuzune baktigimda hic bir yildiz yok, sedece bir dolunay.
Goruyormusun yildizlarda biraktilar beni basbasa derim yaramla,
tipki senin gibi, halbuki onlari cok seviyordum.
Camin onunde olan agactan iki yaprak dustu, ruzgar onlari savurup goturdu.
O an gozlerimden yaslar indi.
Bir aralar bizde o ruzgarla savrulup gidiyorduk, beraberdik el ele.
Ama oyle bir firtina esti ki, elimi biraktin.
Sen bir yana ben bir yana savrulduk ve ayrildik, sonunda.....
Tipki o iki yaprak gibi!

seray demirkaya



Ben Sustum Uzaktaki Yar!

Bak ben sustum,sustum be belalim sustum
Dudaklarimin arasinda ki sarki,
Saclarimi oksayip giden rüzgar,
Yüregimin kaniyla yazdigim siirler,
Akan deryalar,nehirler sustu
Sustu be uzaktaki yar sustu
Hep konustumda ne oldu ki;
Bitkin,kirgin,perisan yasadim
Kanimla yazdim yüregime nakisladim
öyle cok sevdim ki seni
Sevdim de ne oldu ki;
Kara sapli bicak sirtimda yasadim
Sabahlara kadar inleyip,
Günesi göz yasimla selamladim
Hayallerime yazdim,düslerimde topladim
Yüregime koydum seni,
Yüregimin en derin yerine
Koydumda ne oldu ki;
Ben sustum sen söyle uzaktaki yar
Söylesene gönül yaram ben zaten hep susmadim mi
Bu dört duvar arasina hapsedilip,
Susmaya makkum edilmedim mi
Kizim diye sevmek hakkim degil mi
Seni hayal edip seni sensiz yasamadim mi
Duvardaki resmine bakip bu gözler ,
Kahir dolusu aglamadi mi
Ben sustum yigidim sen söyle ben sustum
Söylesene hasretim sana deyilmiy di;
Bu yalvarislar,bu yakarislar
Canim gibi sevmedim mi seni,
sevipte canima katmadim mi
Söyle be uzaktaki yar ;
Ismini dudaklarima hece yapmadim mi
ALLAH´imdan sonra ,sana tapmadim mi
Seni mavi bulutlara yazip ,
Düslerimde toplamadim mi.
Sana olan sevdami söyle ;
Yildizlara haykirmadim mi
Ben haykirdikca,yildizlarim bir bir kaymadi mi
Söyle düsmedimi yildizlarim düsüp kaybolmadi mi
Gök yüzü birden kararip ,
Simsekler cakip , kasirgalar kopmadi mi
Cehennem gibi yanan yüregimin üstüne,
Yagmurlar yagmadi mi,
Yagmurlarin yüregimi söndürmedigine sahit olmadin mi
Hep sana yanmadimi yüregim söyle yanmadi mi
Ben sustum be adamim ben sustum sen söyle ;
Ben zaten hapsedilip susmaya makkum edilmedim mi
Kirli bir gömlek gibi cikarilip atilmadim mi
Sabahi olmayan yorgun gecelerle hayalinle girmedim mi
Hep ayni iskenceyle sabahlari beklemedim mi
Söylesene birtanem sevdanla yüregimi daglamadim mi
Ayaz geceleri sensiz titreyerek bitirmedim mi
Söyle yarim ben sustum , ben zaten hep susmadim mi
Nemli kirpiklerimde sensiz geceleri öldürmedim mi
Yüregim sizlarken , yarali gönlüme kirilmadim mi
Yüregime hep ayni aci , hep ayni iskence dolmadi mi
taptimda sana ne oldu ki ;
Hep yikilip kahir dolusu agladim
Ayaz geceleri ugrunda titreyerek yasadim
Diz cöküp önünde avuc acip yalvardim
Yalvardimda sana ne oldu ki ;
Kalbinin dilencisi , yüreginin kölesi oldum be belalim
Ah!!! Ah!!! yüregim kaniyor , gözlerim agliyor
Tükendim be yigidim tükendim
Yoruldum , halim kalmadi , yikildim oldugum yere
Yikildim be delikanlim yikildim ,
Ben sustum be adamim ben sustum
Yemin ederim ki sustum
Gönlümden her seyi alip giden kasirga sustu
Hep söylemek istedigim o sarki var ya ;
Dudaklarimin arasindaki o sarki sustu
Penceremin camina vuran yagmur damlalari sustu
Yüregim sustu konusan dilim sustu
Ben sustum uzaktaki yar sen söyle
Ben sustum , sustum , sustum , sustum ,
SUSTUM


SUELNUR
Son düzenleyen Blue Blood; 14 Aralık 2006 21:59 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #300
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ilık bir süzülüşle
Geri dön hayat,
Bırakma yeryüzü salına
tünemiş pek kara kuşlar
Örtsün bakışımı,
Görmek acısı sürsün
pencere tutsağının
Düşsün hayatı suya...

Nilgün Marmara.

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya