Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 36

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.165.368 Cevap: 8.002
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Aralık 2006       Mesaj #351
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Delikanlı

Sponsorlu Bağlantılar
Sevdi o hep, yürekten sevdi,
İhanete uğradı;
Bıraktı tek kalemde boynunu eğdi,
Parası yoktu belki,
Parasıyla değil yüreğiyle sevdi, sevildi,
Hemde çok sevildi...
Belki sevdiğini cafeler götüremedi,
Ama satmadı sevdasını yüreğine ekti,
Haklının yanında idi,
Haksıza demir bir yürekti yıkılmadı,
Delikanlıydı o...
Üç şeyini çok sevdi, bırakamadı;
Yarini, sigarasını, birde silahını...
Kısa Camel içerdi parası varken, yani nadiren,
Yokende maltepe,
İki mekanı çok sevdi;
Biri her zamanki gittiği çay ocağı,
Biri O'nunla oturduğu ağacın altı...
Dostları vardı delikanlının,
Belki kendinden çok daha delikanlılardı onlar,
Çok severdi dostlarını...
Yağmurda yürümeyi birde O'nu çok sevdi,
O iki alışkanlığını hiç bırakamdı,
Duygusaldı, ağlamayı çok severdi,
Ama hep yalnız ağlardı,
O'ndan başka kimse görmedi delikanlının ağladığını,
O'ndan başkası silmedi, gözlerinden dökülen yaşları,
Onun için hep O vardı,
Öyle büyük bir aşkla seviyordu ki unutamadı,
Ne birkaç günlük, nede birkaç aylıktı onunki,
Bir ömür adını kalbine kazımıştı,
Satmadı asla sevdasını,
Çok acı çekti ama hiç ezilmedi,
Belki boynu bükük gezerdi,
Ama yüreği hiç bükülmedi,
Her zaman dimdik ayakta idi,
Dik yürüyüp yüreksiz olmaktansa,
Boynu bükük yürüyüp,
Demir bir yürek taşımayı arzu etti,
Ve hep unutulmak korkusu ile yaşadı,
Hep sevdiğini düşünüp ağladı;
Yapayalnız...
Korkma delikanlı O seni unutamaz,
Hiç unutamayacak,
O büyük aşkını kalbinden hiç silemeyecek...


yusuf turan

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Aralık 2006       Mesaj #352
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Mor

Sponsorlu Bağlantılar
Aşkınlığın gizli kafesinde barınan nedir,
tortulaşmadan, kaskatı?
Rüzgarın sürüklediği
ışıksızlık diliminde bizi birleştiren ortak çağrışım?
Bir ölünün sesi yoktur oysa, bize ulaşacak.
Ama nedir, en sağır böğrüme saplanan bu sancı?
Ya şimdi, ona doğru uzattığımız el kadar güneş?
Upuzun bir şahin geçiyor üzerimizden,
göğe doğru alçalarak.
Akşamın basamaklarına yönelirken,
gökte mürekkep balığı.

Enis Batur

ReaLin - avatarı
ReaLin
Ziyaretçi
16 Aralık 2006       Mesaj #353
ReaLin - avatarı
Ziyaretçi
BEŞİR FUAT



Gün doldu: Kendime bir aksisedayım
Ürktüm hep hayalâttan. Aklım
bana açıkla: Yırtılan
zaman mı gülün yaprağı mı? Elinde
buruşturuyordu validem. Kapatılmış
ve leyli bakışlı mecnune. Ömrüm
şimdiden "bir devr-i hüzün"
ve kapkara matem: Dizdizeyim
dalgın hayaletinle. Ufku
sen misin seyreyleyen
Darüşşifa'nın o tozlu
penceresinden, ben mi? Vehimler
ve cinnet korkusu
bana mirasın. Ölü oğul da
küçük, çıplak ayaklarıyla
geziniyor sofada, çatının
içindeki rüzgâr gibi.

Ey hafıza! Kanıyor
Ne varsa süzdüğün. Siyah zambak:
Koridorlarında usulca açan
o Cizvit mektebinin "Gecede
yazmayı mutad edindim"
daha o zamandan. Sırdır
çünkü yazı: Candan doğar
ve ayan ettikten sonra
sır olur

Nemsin benim
öteki zamanlardaki çocuk? Bir hasım
gibi mi büyüttüm seni kalbimde?
Sözüm sana yine de: Kimi gerçek
daha derin düşten. Düşler de
geleceğe gönderir ve Yitik Söz
dirilir okurun dilinde.
Yaşamım! Doğrusun
yanlış olduğun kadar. Bir diken
gibisin içimde.

Ah! Gülün yok.
Doğ karanlığın devâsa
rahminden de
okurum hisset beni:
"İntiharımı da fenne tatbik edeceğim:
Şiryanlardan birinin geçtiği mahalde
cildin altına klorit kokain şırınga
edip buranın hissini iptal ettikten
sonra orasını yarıp şiryanı keserek
seyelân-ı dem tevlidiyle terk-i hayat
edeceğim"

Zevcem! Kim kimin uçurumu?
Her ağuş, ne yapsak

bir serzeniş aslında. Metresim!
Kucaklaştık ama daha bir kez
buluşmadık. Tecilin
dolmasını bekledim ben.

Suret-İ Varaka
"Ameliyatımı icra ettim. Hiç
bir ağrı duymadım. Kan aksın
diye hiddetle kolumu kaldırdım"

Ki "kâğıt dahi kanla mülemma"

AHMET OKTAY
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Aralık 2006       Mesaj #354
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Aşktı O

Askti o! Degistiren tum gecelerimi
Askti o! Beni durup durup yenileyen
Oydu, duygulu yapan hoyrat ellerimi
Oydu, doludizgin gidisime dur diyen

Bir bicakin keskin yuzunde kan lekesiydim
Askti yine beni yikayan, aritan su
Boyle ak pak olacagimi bilir miydim?
Icimde acmasaydi o sevmek duygusu

Ben bir tutsagim simdi sevgiye, gonullu
Cozmeyin ellerimi, zincirlerim kalsin
Gorsun prangalarim o dogacak gunu

Ve bu dunyaya ask dolu siirlerim kalsin
Seninle her yerde guzel, her zaman yeni
Istemem, sensiz hatirlamasinlar beni.

Ümit Yaşar Oğuzcan
ReaLin - avatarı
ReaLin
Ziyaretçi
16 Aralık 2006       Mesaj #355
ReaLin - avatarı
Ziyaretçi
BİR GÜNÜN SONUNDA ARZU

Ne çok iz bedenimde senden:

İki siyah haşhaş açtı
düşlerinle ısırdığın omuzlarımda;

göğsümdeki bu onmayan yara
gözyaşının damladığı günden kalma;

"Mutlu aşk yok" diye inildemişti Aragon,
uçurum gibi parıldayan Elsa'ya. Ah!
Zakkumsu ses; gümrah
bir bahçe olsun isterdim,
kederin ve deliliğin arkası.

' Ne kaldı bana senden ' demiştin,
çürüyen güllerin anısı sadece
çürüyen güllerin anısı.

ah! Niye kesmedin
uyurken bileklerimi?

AHMET OKTAY
ReaLin - avatarı
ReaLin
Ziyaretçi
16 Aralık 2006       Mesaj #356
ReaLin - avatarı
Ziyaretçi
BOĞULMAK

Boğulmak benim hünerimdir
Yağmurlara uzak o topraklarda
De ki öldü bu adam
Halk diktatörlüğünün birinci yılında

Boğulmak benim hünerimdir
Su geçirmez şemsiyeler gibi kollarımı açıp da
Yeni geldim, kurundum, şöyle ne oldum
O mel'un yalnızlığın çorak sayfasında

Kendimi koşuya saldığım bir mevsimdir
Yağmur beni kovalar, ben yüzümü yıkarım
Kirliyim, arınmam, üç beş kadeh atarım
Üstüne de bir cigara yakardım, ben adam olsam

Derin uçurumlara tutkun bir ağaç gibi

Boğulmak hüner midir ah, bir elimi tutsan.

AHMET ERHAN
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Aralık 2006       Mesaj #357
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Sen Kuzeyde

Sen kuzeyde;
Serin yelli, kırmızı güllü
-birazcık da gönüllü-
Yüksek duvarlarla,
Büyük pencerelerin
Ve içeriyi daha iyi gösteren
Renkli perdelerin
Arkasından
Sevda türküleri söylersin
İstersin ki herkes duysun
Duysun ve hepsi beğensin

Sen kuzeyde;
Mis kokulu, gül dokulu
-birazcık da sulu-
Atlas kanapelerle, kuş tüyü yatakların
Ve bir türlü insanı içeriye bırakmayan
Sokakların
Keyfini sürersin
Sürersin de,
Hiç bitmesin dersin

Sen kuzeyde;
İsli, paslı ve çok sesli
-birazcık da hevesli-
Müdür buyrukları, soğan kabukları
İnsan hakları ve şehvet solukları
Ev, iş, uğraş..
Onla gez, bunla dolaş
Yaşam kavgası, ekmek parası
Telaşında
Hep kazanmak istersin
Herşey mübah zannedersin
Ve de ´mecburum´ dersin

Sen kuzeyde;
İlgili, saygılı, duygulu
-birazcık da kaygılı-
Uzaktan, istediğin kadar
Ve hep kontrol ederek
Seversin, yüreğin yanar
Vazgeçersin, kalbin donar
Az kavga, çok muhabbet
Ve sürekli iltifat
´Rağmen´ bile seviyor ya
İdare eder gidersin! .

Hünkar Dağlı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Aralık 2006       Mesaj #358
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ulu -orta
I
düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
olsun artık diyorum ne olacaksa
paralı bir asker miyim neyim
ekleyip duruyorum sabahları akşamlara
ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor
gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim
nasıl bir dostluk ki bu, hem kadim
hem de mayhoş elma tadında.

sorma,
elim kırılsın bir daha
dokunursam güneşe.
II

kendimi de koysam ayağımın altına
yine de yetişemiyorum ey aşk,
omzunun hizasına.
çünkü bende birikiyor her şeyin tortusu
ve ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.
budanan oğullar gibiyim sessiz ve narin
nereye konsam geri sayım başlıyor
kurcalıyor beni bir çırağın elleri
ah, unufak olsam ve desem ki
ağzın tat görmesin hayat
kandırdın beni.

sorma,
üstü açık araba
dünya dediğin.
III

kılpayı kaçırılmış bir şeyin
bıraktığı ardında
neyse oyum ben.
yaralı serçe, benim için dua et:
gök bir kayalık gibi şimdi üstümde
dr şükrü öncüoğlu’ndan üç ayda bir reçete.

sorma,
yangın sönseydi suyla
denizler her akşam böyle yanmazdı.

IV
acıyan bir şeyim ben buradan çok uzaklarda,
ve koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocukla
çünkü nasıl bir şey biliyorum itin taştan korkması
bir yastık arıyorum kuş seslerinden
mühim değil sonrası.

sorma,
siliniyor her şey, hatta uçurtma
takılıp kalıyor göğe.
V

yakar top oynayan melekler gördüm güneşle
ve büyük çiftçiler, dağları biçen
yolundaydı her şey ben bile yolundaydım
ama
kıyıya vardığımda kendimi unuttuğumu anladım
karşı kıyıda.

sorma,
kaldım altında
devirince kitabı.
VI

şiirler söyledim belki duyarsın diye
çığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadenin
sana seslendim durdum bu küçük odadan
acımı duy, sensin pusulam benim
ki dünya
silinmiş bir harita
gibi yabancı bana.

sorma
usulca uzandığında
bir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran.



İbrahim Tenekeci
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Aralık 2006       Mesaj #359
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Y a r ı m K a l a n

İntikam çanları çalıyor beynimde
Şimşekler çakıyor yıldırımlar düşüyor
Zehrini akıtan bir yılan oluyor yüreğim
Vefasızlığının ilk gecesinde

Umutlarımız vardı henüz çiçek açmayan
Dağlar kadar yüce bir de sevdamız
Yaprak dökümünü yaşatmaz mı yokluğun
Paslı düşünceler kemirmez mi yüreğimi
Nasıl çiçeklenir umutlarım sensiz

Aşkın olmasa nasıl çekilir bu ruhsuz dünya
Üstüme gelmez mi bu koca şehir
Bu sokaklar nasıl gezilir sensiz
Hayata küskün ağlamaklı bu gece
İçimde yaşama savaşının yenilgisi
Ruhumun son direnişi umuda
Gülüşlerim yarım kaldı
Hasretinin ilk gecesinde

Hatice Göksu
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Aralık 2006       Mesaj #360
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
dipte aşk




sapanıyla geceyi avlayan çocuk
güneşi öpüyor kalemin kadife sırtında
yosun tuttuysa aşk kadehinde yakamoz
içilecek bir şarkı vardır
ve sarhoş küfür olur yalnızlık
dilin bahçe duvarında

sapanıyla dibi avlayan çocuk
kabuğuna isyan yürüyor dalgada midye
yağmalanmış ikindi gölgesi...ve kıyı
kırılacak dümenin sancısında
yırtıldıysa martı soluğunda düş
silinecek bir ada vardır
ve limansız gemi olur aşk
dip şiirin son kulacında

kapılarını örtüyor geceye dolunay
yüreğin aynasında...dişlenmiş göz
takılıyor suyun oltasına

sapanıyla kendini avlayan çocuk
denizde yürümektir aşk
ağlama





Ferhat Gülsün

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya